Artık istifa etmesi gerekiyor

wwhirlwind

Profesör
Katılım
21 Aralık 2006
Mesajlar
2,313
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Tuzla’daki tersanelerde "insanlı test" sırasında yaşanan ölüm olaylarının ardından bölgede incelemeler yaptı.

Bakan’ın incelemelerinin ardından vardığı sonuç şu:

"Tuzla mutlaka tahliye edilmelidir. Belli sayıdaki tersane kalkmalıdır ya da Tuzla kapatılmalıdır. Başka bir çıkış yolu olmadığını bakanlık dönemimdeki tecrübelerimle söylüyorum!"

Aynı bakan, yine aynı tersanelerdeki ölüm olaylarının artması üzerine CHP tarafından istifaya davet edildiğinde şöyle konuşmuştu:

"CHP muhalefeti normal, ancak Tuzla’da ölümlü olay oldu diye tersaneleri kapatamayız."

Bu iki sözün söylenmesi arasında geçen süre öyle aylar, yıllar ile ifade edilebilecek bir zaman dilimine karşılık gelmiyor.

Bakan ya ilk açıklamasında yanlış şeyler söylüyordu ya da bu son açıklamasında yanlış şeyler söylüyor. Ve herhalde böyle zikzaklar çizen bir bakanın, o görevi hakkıyla yaptığını da söyleyebilmek mümkün olmamalı.

Bakan Çelik, eğer sendikaların ve muhalefetin ne söylediğini dikkatle dinleyebilseydi ve bu söylenenlerden bir sonuç çıkarabilseydi, bugün geldiği noktaya daha önce gelecekti.

Aradan geçen zaman kaybını ve bu zaman kaybının neden olacağı yeni can kayıplarını kim telafi edecek?

Bakan’ın yapması gereken artık tek şey var: İstifa etmek.

İstifa elbette Tuzla’daki durumu değiştirmeyecek. Ancak küçük bir ihtimal da olsa yerine gelecek yeni bakanın, dikkatini ve enerjisini bu işe yöneltmesine ve sorunun çözümü için gerekli adımların daha hızlı atılmasına hizmet edecek.

Devletlerarası ilişkilerde semboller önemlidir

İRAN Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, gazetecilerin sorularını yanıtlarken "Bizim ziyaretimiz iş ziyareti. Türk yetkililer bu mevsimde İstanbul’da oldukları için İstanbul tayin edildi. Bu ziyaretin esas amacı görüşmeler ve tahlildir. Diğerleri yan konudur" dedi.

Bu yanıt, neden Anıtkabir’i ziyaret etmediği sorusuna verilmişti.

Dışişleri Bakanı Ali Babacan da daha önce bu konudaki soruları "yersiz" bulmuştu.

"Böylesine önemli bir ziyaretin, böyle ufak tefek detayları, formatı, şurada olacakmış, burada olacakmış, bu tartışmaları son derece yersiz görüyorum" demişti.

Aslında Babacan da Ahmedinejad da biliyor ki devletlerarası ilişkilerde semboller önemlidir. Diplomasi sadece konuşularak yapılmaz, semboller üzerinden de yapılır.

Karşılama ve uğurlamada uygulanan protokol kuralları, ziyaret sırasında programa alınan ya da alınmayan yerler sözsüz niyet ifadeleridir.

Eğer bunlar "tali nitelikteki ayrıntılar" ise neden bu tür ziyaretlerden önce iki tarafın diplomatları günlerce program üzerine tartışıyorlar? Öte yandan Anıtkabir’in, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde özel bir konu var.

Orası ziyaret edilecek herhangi bir "turistik mekán" değil. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu orada yatıyor ve oraya yapılacak ziyaret, aynı zamanda bu ülkenin tarihine ve tercihlerine saygının bir ifadesidir.

Yılın bu mevsiminde Türk yetkililerin İstanbul’da çalışmayı tercih ettikleri ise uydurulmuş bir gerekçe.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün böyle bir "yazlık çalışma yeri tercihi" olsaydı bu daha önceden açıklanırdı.

Nitekim geçmişte böyle olurdu. Cumhurbaşkanları, "yaz dönemi çalışmaları için İstanbul’a geldiklerinde" bu Köşk’ten yapılan bir açıklama ile kamuoyuna duyurulurdu.

Kaldı ki Abdullah Gül, Suudi Kralı’nın oteline bile gitti, Ahmedinejad geliyor diye Ankara’ya da giderdi, buna hiç kuşkum yok!

Uyduruk dokümanın iddianamede ne işi var?

ERGENEKON İddianamesi’nin ekinde yer alan bir belge, Yeni Şafak tarafından "keşfedildi". Ardından da Akşam bunun üzerine atladı.

Bu belge ile ilgili açıklamaları dün Hürriyet’te okudunuz. Bir tür Karagöz oyunu gibi! Ertuğrul Özkök, söz konusu belgede geçen diyalogların sahiplerinin gerçek olmadığını da dün yazdı.

Söz konusu kişilerin gerçek hayatta var olmadığı anlaşılınca, yeni bir yalan uyduruldu: O iki isim rumuz!

İlginç bir durum! O iki ismin hakkında konuştukları herkes gerçek, ama kendileri rumuz!

Üstelik belgede o iki ismin rumuz olduğuna dair bir küçük not bile yok.

Yalanın bu kadarına da pes doğrusu!

Bu belge ile Ergenekon çetesi arasında nasıl bir bağ olduğunu anlayabilmek için iddianameyi dün tekrar inceledim. Bir bağlantı yok.

Ne sözde telefon konuşmasında adı geçenlerle ilgili bir suçlama var ne de Hayali Küçük Ali ve Veli ile ilgili bir suçlama var.

Belge, sanık olarak iddianamede sözü geçenlerle ilgili bir suçlamanın kanıtı da değil.

O zaman Savcı Bey’e sormak gerekiyor: Dava ile ilgisi olmayan bu sözde telefon konuşmasının iddianame ekinde ne işi var?

Eğer bu belgede söz edilen konular suç ise neden o kişilerle ilgili bir suçlama yok?

Uydurma olduğunu kolayca tespit edebileceği bir belgeyi iddianame ekine koyan savcının amacı ne?

Kafa karıştırmak, kuşku uyandırmak ve siyasi hesaplarla yapılan karalamalarda kullanılacak izler bırakmak için Savcılığın iddianamesi bir araç olarak mı kullanılıyor?

Ve son bir not: Pamukbank’a BDDK tarafından el konulmasının nedeni bu bankanın sahibi tarafından hortumlanmasıdır.

BDDK, önce hortumlandığı için zor duruma düşen bankanın o dönemde Mehmet Emin Karamehmet’e ait Yapı Kredi Bankası ile birleştirilmesini istemişti. Karamehmet bunu yapmayı kabul etmediği için de bankasına el konulmuştu.

Karamehmet, gazetesinde bu yalanları yayımlarken Türklerin hafızalarının zayıf olduğuna güveniyor olmalı. Ama bilmiyor ki insan unutur, arşivler unutmaz!


Artık istifa etmesi gerekiyor - Mehmet Y. YILMAZ - Hürriyet
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Buna zik-zak çizmek denmez, yaptığı hatanın farkına varmak denir.
Ama ergenekon davası ile AKP kapatma davası döneminde Baykal'ın söyledikleri arasındaki farka zik-zak demek bile az kalır..

Ayrıca eğer böyle bir olayda bakan istifası istenebiliyorsa ben de meclisin feshini istiyorum. Zira ülkenin yönetiminden tüm meclis sorumludur. Örneğin CHP vekilleri bu tersane olayıyla ilgili bir çözüm sunmuş mu? Hayır.. O halde bakanın istifa etmesini istiyorlarsa önce kendileri istifa etmeli.

CHP bu konuda halkı aldatıyor, sanki sadece iktidar milletvekilleri ya da bakanları sorumluymuş gibi; ülkenin yönetiminden meclisteki her milletvekili tekil olarak ve her parti de bütün olarak sorumludur. Dolayısıyla CHP'nin de "iyi" şeyler yapması gerekir, sadece yerinde oturup "AKP tü kaka" demekle yönetim olmaz.
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Buna zik-zak çizmek denmez, yaptığı hatanın farkına varmak denir.
Ama ergenekon davası ile AKP kapatma davası döneminde Baykal'ın söyledikleri arasındaki farka zik-zak demek bile az kalır..

Ayrıca eğer böyle bir olayda bakan istifası istenebiliyorsa ben de meclisin feshini istiyorum. Zira ülkenin yönetiminden tüm meclis sorumludur. Örneğin CHP vekilleri bu tersane olayıyla ilgili bir çözüm sunmuş mu? Hayır.. O halde bakanın istifa etmesini istiyorlarsa önce kendileri istifa etmeli.

CHP bu konuda halkı aldatıyor, sanki sadece iktidar milletvekilleri ya da bakanları sorumluymuş gibi; ülkenin yönetiminden meclisteki her milletvekili tekil olarak ve her parti de bütün olarak sorumludur. Dolayısıyla CHP'nin de "iyi" şeyler yapması gerekir, sadece yerinde oturup "AKP tü kaka" demekle yönetim olmaz.


chp hakkinda ne diyorsaniz dogrudur. chp muhalefet yapmasini bilmiyor, bilmedigi gibi akp'ye calisiyor galiba.
 

yuureii

Profesör
Katılım
13 Aralık 2007
Mesajlar
2,239
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
CHP bu konuda halkı aldatıyor, sanki sadece iktidar milletvekilleri ya da bakanları sorumluymuş gibi; ülkenin yönetiminden meclisteki her milletvekili tekil olarak ve her parti de bütün olarak sorumludur. Dolayısıyla CHP'nin de "iyi" şeyler yapması gerekir, sadece yerinde oturup "AKP tü kaka" demekle yönetim olmaz.

Kesinlikle haklısın. Muhalefet bir sigorta görevi yapması lazım. İktidar hata yaptığında devreye girmesi, doğru yapılan bir işte destekçisi olması gerekir.
 
Üst