Akdeniz Neden Önemli ?

Bu konuyu okuyanlar

KTimur

Öğrenci
Katılım
19 Temmuz 2020
Mesajlar
81
Reaksiyon puanı
136
Puanları
33
Herkese merhabalar.
Bu gün ise sizlere uzun uzun Doğu Akdeniz'den bahsedeceğim.

Amerikasından, Güney Koresine, Japonyasından, Fransızına kadar bir çok devletin ilgisini çeken ve bir çok devletin kontrol altında tutmak istediği bir yer Doğu Akdeniz, peki Akdeniz'de ne var ? Neden Akdeniz bizim için önemli ?
image-002.jpg


-
Doğu Akdeniz Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına göre merkezi konumda bulunan Ortadoğu'nun, Kafkasya ve Orta Asya'nın enerji kaynaklarının Avrupa'ya ulaşmasını sağlayan enerji ulaşım hatlarını kontrol eden, tüm Akdeniz coğrafyası ile birlikte Dünya ticaretinin yaklaşık üçte birini bünyesinde barındıran çok önemli bir deniz ulaşım bölgesi ve kesişme noktasıdır.
Son yıllarda Doğu Akdeniz'de gerçekleşen doğal gaz arama çalışmaları bölgede büyük bir ekonomik potansiyelin bulunduğunu ortaya çıkarmıştır.

8 Nisan 2010 Tarihinde ABD jeolojik araştırmalar merkezi (USGS-US Geological Survery) tarafından yayımlanan rapor da, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan bölge olan Levant havzası'nda 3.45 trilyon metreküp doğal gaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğunun tahmin edildiği yer almaktadır. Bu tahmin Dünyanın en büyük doğal gaz yataklarından birinin Doğu Akdeniz'de bulunduğuna işaret eder.
Enerji konusunda dışa bağımlı olan Türkiye'nin sadece bugün değil, gelecek nesiller için de denizlerdeki haklarına sahip çıkması gerekmektedir. Enerji kaynakları bakımından bu gün öne çıkan Doğu Akdeniz üzerinde gerek kıyıdaş ülkelerin gerekse bölge dışı güçlerin emelleri bu denizin önemini açıkça ortaya koymaktadır.
-
Doğu Akdeniz'in Önemi,

Coğrafi Sınırlar,


Bu gün doğu Akdeniz'in, Tunus'daki Bon Burnu ile İtalya'ya bağlı Sicilya Adası'nın batıya uzanan ucundaki Lilibeo Burnu arasında çizilen hattın doğusundaki bölgeyi ifade ettiği konusunda genel bir mutabakata vardır. Bu tanımlamaya istinaden Doğu Akdeniz; İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin, Mısır, Libya ve Tunus kıyıları ile çevrilidir.
-

Tarihi önemi,

Tarihin değişik safhalarında büyük savaşlara sahne olmuş olan Doğu Akdeniz, aslında birçok tarihçi ve yazarın "Verimli Hilal" dedikleri bölgede yer alır. Gerçekten de Mısır, Mezopotamya ve Anadolu, Dünyanın en verimli topraklarına sahiptir. Tarih boyunca oluşan uygarlıkların ilk hedefi, bu bölgelere hakim olmaktı. Böylece, kara ve deniz yoluyla dünya ticareti kontrol altına alınabilmektedir. Tarihin her döneminde Akdeniz'e hakimiyet, imparatorlukların ve devletlerin ilk hedefini oluşturmuştur. Büyük İskender'in kurduğu İmparatorluk ile Doğu Roma-Bizans İmparatorlugu'nun ağırlık merkezi Doğu Akdeniz'di. Roma (Bizans) imparatorluğu, İslamiyet'in doğuşuna kadar bölgenin hakimiyetini elinde tutmuştur. Zira Antik Roma Akdeniz için "Bizim Deniz anlamına gelen''
latince "Mare Nostrum" ifadesi kullanılırdı.

VII. Yüzyılda Emevilerin kuruluşundan itibaren Müslümanlar da, süratle denizciliğe önem vermeye başlamışlar ve ardından da kuzey sahillerinden bazıları hariç, Akdeniz'e asırlarca hükmetmişlerdir. Ancak XII. ve XIII. yüzyıllarda Haçlı Seferleri, donanma faaliyetlerinin uzun süre aksamasına sebep olmuştur. XII. ve XIII. yüzyıllarda Mısır, Suriye ve Türk Memlükleri, Akdeniz'in doğusunda, yine de mevzii bir kudrette deniz gücüne sahiptiler. XV yüzyılın sonlarından itibaren bir deniz imparatorluğu olarak gelişmeye başlayan Osmanlılar, deniz hakimiyet teorisinin temelini oluşturan ünlü Türk Amirali Barbaros Hayreddin Paşa'nin "Denizlere hakim olan cihana hâkim olur" özdeyişini hayata geçirerek denizci bir millet olma yolunda ilerlemiştir. Tahta geçen her Osmanlı Padişahı Akdeniz'e büyük önem vermiştir. Verilen bu öneme istinaden nihayet XVI yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlılar, Akdeniz'in neredeyse tamamına egemen olmuştur Osmanlı Donanması, XVI yüzyıldan XVII yüzyıl ortalarına kadar Karadeniz ile Akdeniz'in hakim olarak denizlerde seyretmiştir. XVII yüzyılda Venedik, Osmanlı Donanması'nın çağa ayak uyduramamasından istifade ederek Doğu Akdeniz'de tekrar üstünlük sağlamış Olsa da Osmanlı Donanması'nda çağın modernizasyonu sağlanıp kalyon devri başlatılınca Akdeniz'de yarım asır süren Venedik üstünlüğü tekrar son bulmuştur.

Doğu Akdeniz'de Osmanlı Devleti'nin üstünlüğü XIX. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir. Aslında Osmanlı Devleti'nin denize ve denizciliğe verdiği önemin azalması ölçüsünde sınırlarının küçüldüğü ve yüzlerce yıl sonra başladığı yere, Anadolu kıyılarına çekilmek zorunda kaldığı ifade edilebilir.
-
Günümüzde Doğu Akdeniz'in Stratejik Açıdan Önemi,

Akdeniz: Kıbrıs, Sicilya, Malta adalarına, Doğu Akdeniz ile Hint Okyanusu'nu birleştiren Süveyş Kanalı'na sahip olması ve Dünya petrolünün yarıdan fazlasını ihtiva eden Ortadoğu ve komşu bölgelerini kontrol altında tutması nedeni ile hem bu bölgede bulunan devletlerin, hem de diğerlerinin ilgisini çekmektedir. Doğu Akdeniz ise, genel coğrafi konumu itibariyle Dünya'nın doğusu ile batısını birbirine bağlayan ticaret yolu üzerinde bulunmaktadır.

Zira Doğu Akdeniz, Türkiye ve Suriye üzerinden Mezopotamya ve Yakındoğu'ya, Süveyş Kanalı ile de Arap Yarımadası ve Basra Körfezi'ne ulaşmaktadır. Avrupa, Güneydoğu Asya ve Afrika ülkelerine yapılan deniz ticaretinin düğüm noktası olan Doğu Akdeniz'in önemi, Süveyş Kanalı'nın açılması sayesinde Avrupa-Uzakdoğu hattı, Ümit Burnu'ndan geçen yola göre 7.000 deniz mili kısalmış olmasıyla daha da artırmıştır. Adalar açısından bakıldığında Kıbrıs, Sicilya ve Malta Doğu Akdeniz'in önemli adalarını teşkil etmektedir.


Günümüze gelindiğinde ise, küresel aktörlerin gayretlerine kısa bir bakış atmak gerekmektedir. Bu çerçevede,

İngiltere'nin:


-Kıbrıs adasında biri Limasol diğeri de Larnaka'da olmak üzere ve İngiltere toprakları sayılan "Ağrotur" ve "Dikelya" üslerine egemen olması,

-Körfez krizi sırasında Kıbrıs Adası'ndaki söz konusu üslerini kullanmış olması,

-Bu egemen üsler vasıtasıyla hem Ortadoğu'yu yakından takip edebilmesi hem de Doğu Akdeniz'deki enerji jeopolitiği denkleminde ve dolayısıyla GKRY'nin sözde Münhasır Ekonomik Bölge (MEB'inde hak iddia edebilecek olması.),

ABD'nin:

- Girit Adasında bulunan Suda üssü ile NATO Denizde Denetim Harekat Eğitim Merkezi (NATO Maritime Interdio Eian Operational Training Centre-NMIT) marifetiyle hem Doğu Akdeniz hen Ortadoğu'yu hem de Ege ve Karadenizi izlemesi,

-Uçak gemisi gruplarını Akdeniz'de dolaştırması,

-ABD Donanmasına ait 6.Filonun, Suriye'deki durum nedeniyle bölgede bulunması,

-ABD'nin en büyük petrol şirketlerinden olan Exxon Mobil'in 2019 yılının şubat ayında, GKRY'nin sözde ruhsat sahalarından 10 numaralı parselde 142 ile 227 milyar metre-küp arasında değişen miktarda doğal gaz yatağı keşfettiği rezervin "son 3 yılın Dünya çapındaki en büyük keşfi" olduğu yönünde açıklamalarda bulunması,

Rusya Federasyonu (RF)'nun:

-Hemen her dönemde Doğu Akdeniz havzası'nda üs edinme gayretleri, bu bağlamda 1977 yılından beri Tartus'ta ileri lojistik üssü bulundurması,

-7 Haziran 2013 Tarihinde RF Devlet başkanı Putin'in ''Akdeniz bölgesini Rusya'nın birinci derece ulusal çıkar alanı'' olarak açıklaması,


-26 Aralık 2017 Tarihinde RF Savunma bakanı Sergey Şoygu'nun ''Rusya'nın Suriye'de Tartus ve Hmeymim askeri üslerinde kalıcı varlığına yönelik çalışmaların başladığını'' ilan etmesi,

-Tartus ve Hmeymim üslerine ilave olarak ''Mısır'da hava üssü elde etme gayretleri'',

Fransa'nın:

-Fransa'nın Zürih ve Londra antlaşmalarının hilafına uluslararası hukuka aykırı bir şekilde 1 Mart 2007'de GKRY ile Baf kentinde bulunan ''Andreas Papandreu Hava Üssü''nü kullanımını da içeren bir askeri işbirliği antlaşması imzalaması,

- 15 Mayıs 2019'da GKRY ve Fransa Savunma Bakanlarının Fransa'da yaptığı açıklamada Fransa'nın, ''Mari/GKRY de bulunan Evangelos Florakis Deniz Üssünden faydalanması'' konusunda iki ülke arasında anlaşma sağlandığını ilan etmesi,

Bölgede yaşanan tarihsel mücadelenin devam ettiğine birer örnek teşkil etmektedir.

Aslında Doğu Akdeniz ve Kıbrıs, sadece bölgesel ve küresel üstünlük sağlama mücadelesi açısından değil, barış ve istikrara katkı sağlanması açısından da önemli bir coğrafyadır
. Bölgenin, Ortadoğu'da ortaya çıkmış kriz, gerginlik ve çatışmalarda insani ve askeri açıdan etkin roller oynadığı bilinmektedir. Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri, 1980'li yılların ilk yarısında Lübnan'da yaşanan kanlı olaylar sırasında, bu ülkedeki vatandaşlarını Kıbrıs Adası üzerinden tahliye edebilmiştir. Bu örnekler, Doğu Akdeniz'in Ortadoğu'ya hakimiyet ve istikrarda ne kadar önemli rol oynadığının bir göstergesidir.

Diğer yandan, Doğu Akdeniz'in önemi artarak sürmektedir. Bu önem, ulaştırma ve enerji boyutlarında zemin bulundurmaktadır. Akdeniz'de yılda ortalama 220,000'den fazla gemi seyir halinde bulunmakta, Dünya denizlerinin sadece %1'ini kapsayan bir deniz alanı olmasına rağmen Dünya deniz trafiğinin 1/3'ü Akdeniz'de gerçekleşmektedir.

Ayrıca, Marmara ve Karadeniz liman kapasiteleri de Ege ve Akdeniz deki trafik yoğunluğunu artırmaktadır. Bu verilere göre, Akdeniz'de Türkiye'ye yönelik deniz trafiğinin sekteye uğraması, diş alım/satım ve akaryakıt sevkiyatını sadece ulusal boyutta değil uluslararası ve küresel boyutta önemli açıdan etkileyecektir. Tüm bu veriler: Doğu Akdeniz'in, daha önce de belirtildiği üzere Cebeli Tarık, Süveyş ve Karadeniz üzerinden işleyen deniz ticaretini kontrol edebilen önemli bir coğrafya olduğunu ve üzerinde yer alan deniz trafik hatlarının Dünya ticareti için hayati öneme haiz olduğunu açıkça teyit etmektedir. Sadece Süveyş Kanalı'ndan, 99 farklı ülkeden yıllık ortalama 18.000 gemi geçtiğine dair verilere bakıldığında dahi söz konusu ticaretin korunması ve/veya engellenmesinin ticari olduğu kadar askeri öneminin de bulunduğu kolayca anlaşılacaktır.

Enerji açısından ele alındığında bu bölge, Ortadoğu ve Hazar Bölgesi enerji merkezleri ile buralardaki boru hatlarını da kontrolünde bulundurmaktadır. 13 Temmuz 2006 tarihinde Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattının devreye girmesi ile beraber, Hazar Denizi'nin doğusundaki ülkeler için önemli bir ithalat ve ihracat kapısı durumuna gelmiş olan İskenderun Körfezi, Doğu Akdenizi tamamıyla etkisi altına almıştır.
BTC hattında 2017 yılında 2527 milyon varil ham petrol taşınmıştır.

Enerji taşımacılığı ötesinde, bizatihi Doğu Akdeniz'de bulunduğu ilan edilen doğal gaz ve petrol rezervleri, enerji bağlamında ekonomik değere ayrı bir önem kazandırmaktadır. Zira 8 Nisan 2010 tarihinde ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS-US Geological Survey) tarafından yayınlanan raporda, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan bölge olan Levant Havzası'nda 345 trilyon metreküp (122 trilyon kübik feetlik) doğal gaz ve 17 milyar varil petrol bulunduğunun tahmin edildiği belirtilmektedir. Bu tahmin Dünyanın en büyük doğal gaz yataklarından birinin Doğu Akdeniz de bulunduğuna işaret etmektedir.

Akdeniz'de yaklaşık olarak toplam değeri 1,5 trilyon dolar olan 30 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon yatakları bulunduğu değerlendirilmektedir 2010 yılı tüketim miktarı dikkate alındığında, Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon rezervinin, Türkiye'nin yaklaşık 572 yıllık, Avrupa'nın ise 30 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayabilecek seviyede olduğu anlaşılmaktadır. Arama çalışmalarının halen birçok bölgede devam ettiği ve olası yeni sahaların keşfi ile öngörülen bu rezervlerin daha da artacağı düşünüldüğünde, enerji bağlamında Doğu Akdeniz'in önemi bir kat daha artmaktadır. Diğer yandan, hem petrol hem de doğal gazın varlığına delalet ettiği gibi, geleceğin enerji maddesi olarak da ifade edilen gaz hidrat yatakları, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın (TPAO) tespitlerine göre Karadeniz'in yani sıra Doğu Akdeniz'de de bulunmaktadır.

3.000 kilometrekarelik bir gaz hidrat yatağının ABD'nin 30 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabileceği belirtilmektedir.

Aşağıdaki haritada görüleceği üzere Antalya Körfezi ve civarı zengin gaz hidrat yatakları ile doludur ve bu alan yaklaşık 80.000 kilometredir.
EXA6y25XsAYQDTx.jpg

Her Türk genci artık denizcilik bilincine sahip olmalı, denizlerin ne denli önemli olduğunun farkına varmalıdır.
Unutmayınız ki,

Denizlere Hâkim Olan Cihana Hâkim Olur.

/ Barbaros Hayreddin Paşa.

--

Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.

Donanmasız Anadolu olmaz.

/ Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk.


Konuyu okuduğunuz için teşekkür ederim.
Kaynak: Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı
(Doğu Akdeniz'in paylaşım mücadelesi ve Türkiye).
 

Hakantoris

Profesör
Katılım
8 Mayıs 2020
Mesajlar
1,700
Reaksiyon puanı
1,242
Puanları
113
Akdeniz konusunda hükümetimizi tamamen destekliyorum. İç politikada iyi olmasalarda dış politikada iyi işler yapıyorlar. 436 bin küsür mavi vatanımız var. Sahip çıkmalıyız.
 

OzkanK.

Rektör
Katılım
3 Eylül 2019
Mesajlar
10,693
Reaksiyon puanı
13,059
Puanları
113
Sen bu kadar yazarsın açıklarsın :) Birileri çıkar NE İŞİMİZ VAR DOĞU AKDENİZDE der konuyu kendince kapatır. Ekonomi kötü Dolar fırlamış bize orası mı lazım =? Boşu boşuna Amerikayı'da kızdırıyoz. Yunanistan ile İsrail'i karşımıza alıyoz.

Not: Gerekirse Savaş bile çıkarılmalı kanısındayım Doğu Akdeniz için.. O kadar büyük bir alan biz istemiyoz alın sizin olsun denilecek bir şey değil. Hemde Yasal olarak bizim hakkımız iken.
 

KTimur

Öğrenci
Katılım
19 Temmuz 2020
Mesajlar
81
Reaksiyon puanı
136
Puanları
33
Sen bu kadar yazarsın açıklarsın :) Birileri çıkar NE İŞİMİZ VAR DOĞU AKDENİZDE der konuyu kendince kapatır. Ekonomi kötü Dolar fırlamış bize orası mı lazım =? Boşu boşuna Amerikayı'da kızdırıyoz. Yunanistan ile İsrail'i karşımıza alıyoz.

Not: Gerekirse Savaş bile çıkarılmalı kanısındayım Doğu Akdeniz için.. O kadar büyük bir alan biz istemiyoz alın sizin olsun denilecek bir şey değil. Hemde Yasal olarak bizim hakkımız iken.
Yunanistan'ın karşımızda bir şansı yok ancak İsrail ve Mısır bizim için hiç küçük görülecek düşmanlar değil özellikle İsrail.

Doğu Akdeniz de acilen bir MEB ilan etmeli yada en yakın zamanda Lübnan, Filistin yada İsrail ile bir anlaşma yapmalıyız yoksa Mavi Vatanı kaybederiz...

İspanya ve İtalya'nın bizim yanımızda olması da bir o kadar önemli. Siyasi yalnızlık masada bizi zorlar, zaten biz genelde sahada kazanıp masada kaybediyoruz. Devlet işleri aceleye gelmez ancak bir an önce ya geri adım atmayacak şekilde araştırmalara devam edeceğiz yada bize verilen ile kalacağız. Bu mesele bir bilmem nereden gelen 1 telefon ile durdurulacak bir şey de değil, ama bunu da yargılamak doğru değil çünkü biz sadece olayların görünen yüzü ile yorum yapıyoruz. Umarım en kısa zamanda ama en kısa zamanda ideolojisine, dinine ne olursa olsun ülkesine bakmaksızın bir anlaşma yapar ve MEB ilanında bulunuruz. Yoksa bu işin sonu hiç iyi bitmeyecek.
 
Üst