maxxdump
Dekan
Biz Türkler duygusal insanlarızdır vesselam. Üzülünce ağlarız, sevinince sokaklara taşarız. Duygusal konularda abartıyı severiz. Misal İbrahim Tatlıses, kadın dövmeyi mübah gören, sert mizaçlı bir adam ekranlarda ikide bir ağlar.
Burada bütün mesele samimiyette galiba. Yani bir insan diğerlerinin düştüğü bir durum için hüngür hüngür ağlarken bir yandan da nasıl kadın döver? Ya da bir gün önce delilier gibi aşık olduğu bir kadını, kendisine yüz vermeyince "ya benimsin, ya toprağın" diyerek öldürür? Sevginin de nefretin de bir orta yolu yok mudur?
Sadece kadın-erkek ilişkilerinde değil, hayvanlarla, doğayla, iş arkadaşlarımızla ilişkilerimde bile böyle değil miyiz? Doğayı güya çok severiz ama *******. Hayvan sevgimizin üzerine yoktur ama yunuslara bile işkence ederiz. Mesela ....... Uluç buna güzel bir örnek, yazılarında sevgiyi dilinden düşürmez ama bir yandan da en büyük nefretleri körükler, insanları birbirine karşı kışkırtır.
Bütün bunlar duygusallık mı, duyarlılık mı sorusuna götürüyor bizi. Duygusal insan salya sümük ağlayıp durumu 2 gün sonra unuturken, duyarlı insan sızlanmakla vakit kaybetmeyip konuya yoğunlaşıp onu çözmek için çaba gösteriyor. Doğuyla batı arasındaki gelişmişlik farkının temel sebebi de galiba burada yatıyor.
Diyelim ki büyük bir şirketin patronusunuz. Bir genel müdürünüz var sözleşme süresi bitti ve uzatmadınız. Adam özel eşyalarını toplamak için şirkete geldi. Siz sekreterinin, yardımcılarının adama yardım etmelerini yasakladınız. Bunu yapmaya hakkınız var mı? Tabi ki var... Ancak bu davranış, bu ayrılığın normal ve medeni bir ayrılık olmadığını arada büyük problemler ve hatta düşmanlık olduğunu göstermez mi?
Peki Zico bu davranışı hakedecek ne yaptı? Eğer bunları hakedecek hataları olduysa bunu kamuoyuyla paylaşıp insanları doğru bilgilendirmek gerekmez mi?
Eğer hedef dünya kulübü olmaksa, bunu sadece kupalarla, şampiyonluklarla yapamazsınız. Bütün dünyaca kabul görmüş adab-ı muaşeret kurallarına uygun davranmayı da becerebilmelisiniz.
Bülent Gündüz
Burada bütün mesele samimiyette galiba. Yani bir insan diğerlerinin düştüğü bir durum için hüngür hüngür ağlarken bir yandan da nasıl kadın döver? Ya da bir gün önce delilier gibi aşık olduğu bir kadını, kendisine yüz vermeyince "ya benimsin, ya toprağın" diyerek öldürür? Sevginin de nefretin de bir orta yolu yok mudur?
Sadece kadın-erkek ilişkilerinde değil, hayvanlarla, doğayla, iş arkadaşlarımızla ilişkilerimde bile böyle değil miyiz? Doğayı güya çok severiz ama *******. Hayvan sevgimizin üzerine yoktur ama yunuslara bile işkence ederiz. Mesela ....... Uluç buna güzel bir örnek, yazılarında sevgiyi dilinden düşürmez ama bir yandan da en büyük nefretleri körükler, insanları birbirine karşı kışkırtır.
Bütün bunlar duygusallık mı, duyarlılık mı sorusuna götürüyor bizi. Duygusal insan salya sümük ağlayıp durumu 2 gün sonra unuturken, duyarlı insan sızlanmakla vakit kaybetmeyip konuya yoğunlaşıp onu çözmek için çaba gösteriyor. Doğuyla batı arasındaki gelişmişlik farkının temel sebebi de galiba burada yatıyor.
Diyelim ki büyük bir şirketin patronusunuz. Bir genel müdürünüz var sözleşme süresi bitti ve uzatmadınız. Adam özel eşyalarını toplamak için şirkete geldi. Siz sekreterinin, yardımcılarının adama yardım etmelerini yasakladınız. Bunu yapmaya hakkınız var mı? Tabi ki var... Ancak bu davranış, bu ayrılığın normal ve medeni bir ayrılık olmadığını arada büyük problemler ve hatta düşmanlık olduğunu göstermez mi?
Peki Zico bu davranışı hakedecek ne yaptı? Eğer bunları hakedecek hataları olduysa bunu kamuoyuyla paylaşıp insanları doğru bilgilendirmek gerekmez mi?
Eğer hedef dünya kulübü olmaksa, bunu sadece kupalarla, şampiyonluklarla yapamazsınız. Bütün dünyaca kabul görmüş adab-ı muaşeret kurallarına uygun davranmayı da becerebilmelisiniz.
Bülent Gündüz