Selamlar.
Burada yeni başlattığım açık kaynak projem ile ilgili bir duyuru yapmıştım. Bu duyuruyu takip ettiğim başka forumlarda da yaptım. Tahmin edilebileceği üzere pek bir hareketlenme olmadı. Konuyu biraz daha geliştirme ümidiyle konu üzerine fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Türkiye'de açık kaynak projeler konusunda birkaç deneme olsa da konunun yeterli ilgi görmediği açık. Programcılık konusuna ilgi günden güne artmasına rağmen bu konunun neden ilgi görmediği ve neyin yanlış yapıldığı üzerine çok düşündüm.
Burada "adamlar yapıyor biz niye geride kalıyoruz" gibi saçma bir noktadan girmeyeceğim ama ortada bu kadar başarılı örnek varken, bizde bu konuda yol katedilememiş olmasının bir nedeni olsa gerek. Birşeyler gözden kaçıyor olabilir mi acaba?
Öncelikle Açık Kaynak konusunun "beleşe iş" gibi algılanmasının üzerini kocaman çizmemiz gerek. Açık kaynak yazılım üreten şirketlere milyonlarca dolarlık yatırımlar yapılırken artık hala bu algıyı devam ettirmemek gerek.
Türkiye'de yazılım pazarı çok zor bir pazar. Türkiye'de ticari değeri olan programlar zaten büyük şirketler tarafından yazılıp köşeler tutulmuş. Bu firmaların yüzlerce bayileri, geniş dağıtım kanalları var. Bir program yazıp satmak isterseniz dünyanın en güzel programı olsa da satacak müşteri bulmak güç. Bayi kanallarına ulaşmak gerek ki zaten program satma kapasitesi olan herkesin sattığı programlar var. Yazılım şirketleri o kadar agresif ki alternatif program satan bir bayinin ipini şak diye çekiyorlar. Sizin programınızı satacak adam bulabilmek için herkese tek tek ulaşmak, ikna etmek gerek. Para gerek, güç gerek.
Bireysel girişimin bu kadar zor olduğu bir pazarda doğal olarak programcılara bir şirket çatısı altında çalışıp çok değerli emeklerini ve en verimli yıllarını maaş karşılığı ziyan etmekten başka da bir seçenek kalmıyor.
Dahası yerli yazılımevlerinin büyük çoğunluğu hizmet vermekten ziyade lisans satışına konsantre olmuş durumdalar. Kullanıcılar kaliteli hizmet almak veya programlarda ihtiyaçları doğrultusunda değişiklik yaptırtmak konusunda neredeyse alternatifsizler. Şirket merkezi kimi görevlendirirse müşteri o kişiyle muhattap olmak zorunda. Seni beğenmedim kardeş başkası gelsin deme şansları yok.
Halbuki Hizmet kaynaklı gelirler ABD ve Avrupa bilişim sektöründe %40-%50 gibi bir paya sahip. Ülkemizde 2010 rakamlarına göre bu oran %12.
Aslında bunları açık kaynak yazılımların geleceğinin ne kadar parlak olduğunu göstermek için yazıyorum. ABD ve Avrupa pazarlarının oranlarını incelediğimizde bilişim müşterisinin asıl ihtiyacı olan şeyin lisans anlaşması değil kaliteli hizmet olduğunu gösteriyor. Yani programı kurup kaçmakla iş bitmiyor. Müşteri programı kullandığı sürece destek hizmetlerine ihtiyacı var.
Türkiye müşterisi giderek daha artan bir oranda hizmet faaliyetlerinin önemini daha iyi kavrıyor. Satın aldığı programdan memnun olmayan o kadar geniş bir kitle var ki bu sürekli hizmete yönelik faaliyet gösterecek yazılımevleri açısından büyük bir fırsat oluşturuyor.
Peki açık kaynak yazılımların bu konuyla ilgisi ney? İlgisi şu:
Sanıldığı gibi açık kaynak yazılımlar iyi yürekli fedakar insanlar tarafından tekelcilere ders olsun diye yapılan bir anarşist faaliyet değil. Açık kaynak lisans satışından ziyade sürekli hizmet anlaşması veya kurumsal servis satmaya yönelik farklı bir iş modeli. Bunun nasıl farklı bir model olduğunu şöyle anlatmaya çalışayım.
Örneğin Linux'u ele alalım. Linux ücretsiz olmasına rağmen neden Windows'un tahtını elinden bir türlü alamadı? Neden herkes Linux kullanmaya geçmedi? Cevabı basit. Çünkü Linux projesinin hedef kitlesi hiç bir zaman bireysel kullanıcı olmadı. Linux dağıtımları geliştiren şirketler bireysel kullanıcıdan ziyade hizmet anlaşması yapabilecekleri kurumsal şirketlerin ihtiyaçlarını hedeflediler. Bireysel kullanıcıdan ücretsiz program modeli ile para kazanamazsınız çünkü bireysel kullanıcı sürekli servis anlaşması yapmaz. Bu nedenle kurumsal müşteriyi hedeflemeyen hiç bir Linux programı da window programlarına alternatif olacak kadar gelişemedi. Bireysel kullanıcıyı hedefleyen linux dağıtımları gerçekçi bir gelir modeli geliştirilemediği sürece biz windows kullanmaya devam edeceğiz.
Yani bu noktada açık kaynak dediğimiz şeyin ticari bir iş modeli olduğu konusunda anlaşalım.
Sadece lisans satışına göre organize olarak müşteriye söz verilen bedava servis hizmetini yerine getiremeyen yazılım şirketleri bu pazarın önünü git gide açıyor. Kaynak kod git gide ekonomik değerini kaybederken, kaliteli hizmet daha çok değer kazanıyor.
Daha yazacak çok şey var ama sanırım bu yazı artık okunabilir olma sınırlarını oldukça aştı. Bu konunun enine boyuna tartışılmasının hepimiz için faydalı olacağına inanıyorum.
Türkiye'de açık kaynak yazılımların yeterince gelişmeyişinin nedenleri sizce ne olabilir?
Bu konu başlığını sonradan farkettiğim halde konuyu kasten Açık Kaynak bölümüne açmadım.
Özellikle açık Kaynak konusuna ilgi duymayan arkadaşlara ulaşmak için daha çok kişinin göreceğini düşündüğüm farklı bir bölümde açtım.
Yine de yeni üyelerin acemiliklerinine göz yumduğunuz ve konularımı ilgili yerlere taşıdığınız için teşekkür ederim.
Burada yeni başlattığım açık kaynak projem ile ilgili bir duyuru yapmıştım. Bu duyuruyu takip ettiğim başka forumlarda da yaptım. Tahmin edilebileceği üzere pek bir hareketlenme olmadı. Konuyu biraz daha geliştirme ümidiyle konu üzerine fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Türkiye'de açık kaynak projeler konusunda birkaç deneme olsa da konunun yeterli ilgi görmediği açık. Programcılık konusuna ilgi günden güne artmasına rağmen bu konunun neden ilgi görmediği ve neyin yanlış yapıldığı üzerine çok düşündüm.
Burada "adamlar yapıyor biz niye geride kalıyoruz" gibi saçma bir noktadan girmeyeceğim ama ortada bu kadar başarılı örnek varken, bizde bu konuda yol katedilememiş olmasının bir nedeni olsa gerek. Birşeyler gözden kaçıyor olabilir mi acaba?
Öncelikle Açık Kaynak konusunun "beleşe iş" gibi algılanmasının üzerini kocaman çizmemiz gerek. Açık kaynak yazılım üreten şirketlere milyonlarca dolarlık yatırımlar yapılırken artık hala bu algıyı devam ettirmemek gerek.
Türkiye'de yazılım pazarı çok zor bir pazar. Türkiye'de ticari değeri olan programlar zaten büyük şirketler tarafından yazılıp köşeler tutulmuş. Bu firmaların yüzlerce bayileri, geniş dağıtım kanalları var. Bir program yazıp satmak isterseniz dünyanın en güzel programı olsa da satacak müşteri bulmak güç. Bayi kanallarına ulaşmak gerek ki zaten program satma kapasitesi olan herkesin sattığı programlar var. Yazılım şirketleri o kadar agresif ki alternatif program satan bir bayinin ipini şak diye çekiyorlar. Sizin programınızı satacak adam bulabilmek için herkese tek tek ulaşmak, ikna etmek gerek. Para gerek, güç gerek.
Bireysel girişimin bu kadar zor olduğu bir pazarda doğal olarak programcılara bir şirket çatısı altında çalışıp çok değerli emeklerini ve en verimli yıllarını maaş karşılığı ziyan etmekten başka da bir seçenek kalmıyor.
Dahası yerli yazılımevlerinin büyük çoğunluğu hizmet vermekten ziyade lisans satışına konsantre olmuş durumdalar. Kullanıcılar kaliteli hizmet almak veya programlarda ihtiyaçları doğrultusunda değişiklik yaptırtmak konusunda neredeyse alternatifsizler. Şirket merkezi kimi görevlendirirse müşteri o kişiyle muhattap olmak zorunda. Seni beğenmedim kardeş başkası gelsin deme şansları yok.
Halbuki Hizmet kaynaklı gelirler ABD ve Avrupa bilişim sektöründe %40-%50 gibi bir paya sahip. Ülkemizde 2010 rakamlarına göre bu oran %12.
Aslında bunları açık kaynak yazılımların geleceğinin ne kadar parlak olduğunu göstermek için yazıyorum. ABD ve Avrupa pazarlarının oranlarını incelediğimizde bilişim müşterisinin asıl ihtiyacı olan şeyin lisans anlaşması değil kaliteli hizmet olduğunu gösteriyor. Yani programı kurup kaçmakla iş bitmiyor. Müşteri programı kullandığı sürece destek hizmetlerine ihtiyacı var.
Türkiye müşterisi giderek daha artan bir oranda hizmet faaliyetlerinin önemini daha iyi kavrıyor. Satın aldığı programdan memnun olmayan o kadar geniş bir kitle var ki bu sürekli hizmete yönelik faaliyet gösterecek yazılımevleri açısından büyük bir fırsat oluşturuyor.
Peki açık kaynak yazılımların bu konuyla ilgisi ney? İlgisi şu:
Sanıldığı gibi açık kaynak yazılımlar iyi yürekli fedakar insanlar tarafından tekelcilere ders olsun diye yapılan bir anarşist faaliyet değil. Açık kaynak lisans satışından ziyade sürekli hizmet anlaşması veya kurumsal servis satmaya yönelik farklı bir iş modeli. Bunun nasıl farklı bir model olduğunu şöyle anlatmaya çalışayım.
Örneğin Linux'u ele alalım. Linux ücretsiz olmasına rağmen neden Windows'un tahtını elinden bir türlü alamadı? Neden herkes Linux kullanmaya geçmedi? Cevabı basit. Çünkü Linux projesinin hedef kitlesi hiç bir zaman bireysel kullanıcı olmadı. Linux dağıtımları geliştiren şirketler bireysel kullanıcıdan ziyade hizmet anlaşması yapabilecekleri kurumsal şirketlerin ihtiyaçlarını hedeflediler. Bireysel kullanıcıdan ücretsiz program modeli ile para kazanamazsınız çünkü bireysel kullanıcı sürekli servis anlaşması yapmaz. Bu nedenle kurumsal müşteriyi hedeflemeyen hiç bir Linux programı da window programlarına alternatif olacak kadar gelişemedi. Bireysel kullanıcıyı hedefleyen linux dağıtımları gerçekçi bir gelir modeli geliştirilemediği sürece biz windows kullanmaya devam edeceğiz.
Yani bu noktada açık kaynak dediğimiz şeyin ticari bir iş modeli olduğu konusunda anlaşalım.
Sadece lisans satışına göre organize olarak müşteriye söz verilen bedava servis hizmetini yerine getiremeyen yazılım şirketleri bu pazarın önünü git gide açıyor. Kaynak kod git gide ekonomik değerini kaybederken, kaliteli hizmet daha çok değer kazanıyor.
Daha yazacak çok şey var ama sanırım bu yazı artık okunabilir olma sınırlarını oldukça aştı. Bu konunun enine boyuna tartışılmasının hepimiz için faydalı olacağına inanıyorum.
Türkiye'de açık kaynak yazılımların yeterince gelişmeyişinin nedenleri sizce ne olabilir?
Bu konu başlığını sonradan farkettiğim halde konuyu kasten Açık Kaynak bölümüne açmadım.
Özellikle açık Kaynak konusuna ilgi duymayan arkadaşlara ulaşmak için daha çok kişinin göreceğini düşündüğüm farklı bir bölümde açtım.
Yine de yeni üyelerin acemiliklerinine göz yumduğunuz ve konularımı ilgili yerlere taşıdığınız için teşekkür ederim.