Abdestte yüzün sınırları

Yüzünüzü nereye kadar yıkıyorsunuz ?

  • Çenenin önden görünen kısmının bitişine kadar

    Kullanılan: 4 57.1%
  • Çene altına kadar ama boğaz dahil değil

    Kullanılan: 1 14.3%
  • Sakalın bittiği yere kadar ama boğaz dahil değil

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Sakalın bittiği yere kadar gerekirse boğaz da dahil

    Kullanılan: 1 14.3%
  • Sakal uzun ve sık ise sadece sakala mesh

    Kullanılan: 0 0.0%
  • Sakal uzunsa ve sık değilse sakalın içi ve bittiği yere kadar

    Kullanılan: 1 14.3%

  • Kullanılan toplam oy
    7

mirinkirin

Doçent
Katılım
4 Temmuz 2016
Mesajlar
708
Reaksiyon puanı
358
Puanları
63
Konum
Gitti
Merhabalar, abdest alan insanlarla olan sohbetlerimde veya Cuma günleri camiide abdest alanları seyrettiğimde fark ettiğim bir durum var. Birçok insan abdest alırken yüzünü farklı yıkıyor.

Alnın bittiği yer ve iki kulak arasında problem yok, genelde her insan buraları aynı yıkıyor, farklı olan çene ve sakal kısmı.

Buna farkındalık oluşturmak ve bilgi paylaşımı için bu konuyu açmak istedim. Ankete katılabilirsiniz ve biliyorsanız veya kaynağınız varsa aşağıya yorum şeklinde sebebini de belirtebilirsiniz.
(Eğer mezhebiniz Türkiye genelinde yaygın olan Hanefi değilse onu da belirtebilirsiniz ayrıca)
 

kmurat

Dekan
Top Poster Of Month
Katılım
8 Şubat 2014
Mesajlar
9,027
Çözümler
3
Reaksiyon puanı
3,925
Puanları
1,358
Normalinde çene altı, yüz sınırı sayılır. Sakal varsa ve uzunsa, su sakal aralarına da girmeli. En azından parmaklar ile aralanmalı. Sırılsıklam olması gerekmez. Ben o şekilde duymuştum.
 

mirinkirin

Doçent
Katılım
4 Temmuz 2016
Mesajlar
708
Reaksiyon puanı
358
Puanları
63
Konum
Gitti
Normalinde çene altı, yüz sınırı sayılır. Sakal varsa ve uzunsa, su sakal aralarına da girmeli. En azından parmaklar ile aralanmalı. Sırılsıklam olması gerekmez. Ben o şekilde duymuştum.
Ömer Nasuhi Bilmen İlmihâli'nde aynen şu açıklama yapılmış, duydum dediğinizin kaynağının bu veya bunun da kaynağı olan kaynak olması muhtemel.
"Yüz denilen organ, iki kulak memesi, arasındaki yer ile alnın saz biten yerinden çene
altına kadar olan kısımdır. Kulaklarla sakal arasında bulunan kılsız kısımlar da yüzden
sayılır. İşte yüz denilen bütün bu kısmı su ile bir kez yıkamak farzdır.
Sakal sık olunca, onun üstünü yıkamak yeterlidir, altındaki deriyi yıkamak gerekmez.
Fakat sakal seyrek olunca, altındaki deri kısımları da yıkamak gerekir."
Bir başka sağlam İlmihâl'de sakal bitimine kadar yıkanması gerektiği yazıyordu, şu an hatırlamıyorum ama lâzım olursa ismini bulmaya çalışırım bakalı 1 sene oldu. Sadece yüzün ön kısmını yıkayıp bununla yetinen birçok insan da gördüm ama sebebini sormaya fırsatım olmadı.
 

kmurat

Dekan
Top Poster Of Month
Katılım
8 Şubat 2014
Mesajlar
9,027
Çözümler
3
Reaksiyon puanı
3,925
Puanları
1,358
Başkalarını örnek alma. Doğru bildiğin gibi yap. Başkaları doğru olanı değil, işine geleni yapar. Herkes doğru yolda olsaydı, kimse sigara tüketmezdi, kumar oynamazdı, küfür etmezdi, yalan söylemezdi. Ama yalansız muhabbet sıkıcı oluyor, sigarasız insanlar arası iletişim kurulamıyor, küfürsüz stres atılamıyor, At yarışları kumar sayılmaz, çünkü emin olduğun bir iddiada bulunuyorsun gibi bahaneler ile insanlar kendilerini kandırmayı alışkanlık edinmişler.
 

sonerooz

Doçent
Katılım
25 Mart 2017
Mesajlar
555
Reaksiyon puanı
216
Puanları
43
Yaş
30
Konum
Bursa/İzmir
Kur'an yüzünü ve kollarını yıka diyor, başını ve ayaklarını mesh et diyor. Kaç kez yıkayacağım, ne kadarını yıkayacağım teferruat bilgisidir. Takılmayın böyle şeylere. Gerekseydi Rabbim detayını verirdi. Mesela kolları sayarken dirseklerle beraber, ayakları sayarken topuklarla beraber diye detayını kendisi vermiş.

Abim bir kere yüzünü yakmıştı. Soner sen bilirsin ne kadarını yıkamam gerekiyor dedi. Abi dedim say ki kolun yok. Onu nasıl yıkayacaksın? Deri olan kısmını temizle, takılma böyle şeye demiştim.

Ben kişisel olarak evde musluğun altına yüzümü sokarak hızlıca yıkıyorum. Abdesthanede ise 3 kez yüzüme su çarpıyorum, çene idi, kulak memesiydi, şakaktı, saç hizasıydı, bakmam. Ama bize hep saçın başladığı yer ile çene dibine kadar olarak yüz çehresi yıkanacak denmişti...
 

kmurat

Dekan
Top Poster Of Month
Katılım
8 Şubat 2014
Mesajlar
9,027
Çözümler
3
Reaksiyon puanı
3,925
Puanları
1,358
Detayını önemsemediğin işler, eksik işler olurlar. Misal: Bir araba aldın, direksiyonu eksik. Veya sol tekerinin cıvataları sıkılmamış, ama var.
 

sonerooz

Doçent
Katılım
25 Mart 2017
Mesajlar
555
Reaksiyon puanı
216
Puanları
43
Yaş
30
Konum
Bursa/İzmir
Mufassal Kuran'a iman etmişseniz, sizin civatalarınız tamdır. Ama koltuk kılıfı, şu renk mi olsun, bu renk mi olsun üzerinde bütün fıkıh tartışmaları.
 

kmurat

Dekan
Top Poster Of Month
Katılım
8 Şubat 2014
Mesajlar
9,027
Çözümler
3
Reaksiyon puanı
3,925
Puanları
1,358
Kur'an da ihmalkar ol yazmıyor. Kur'an islam'ın özü. Detaylar peygamberin sünnetlerinde belirtiliyor. Kur'an da namaz rekatları da yazmaz. Namaz nasıl kılınır, o da yazmaz. İslam'ın nasıl uygulanacağını peygamberimiz kendi yaşatarak göstermiş.
 

godzilla87

Öğrenci
Katılım
10 Haziran 2011
Mesajlar
58
Reaksiyon puanı
13
Puanları
8
böyle saçma bir oylama konusu görmedim.
İlgili ayet:
Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda; Yıkayınız: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi. Sıvazlayınız: başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, veya biriniz ayak yolundan geldi ise, ya da kadınlara dokunduysanız, ve de su bulamamışsanız: Temiz bir toprakla yüzünüzü ve ellerinizi sıvazlayın. Allah size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Umulur ki; şükredersiniz.

5 Maide Suresi 6

Buradan hareketle yüzünüzü yıkayın deniyor. ama kol kısmında yıkanacak bölge açıkça tarif edilmiş. Velhasıl Kur'anda böyle bir şey tarif edilmediğine göre birinin "Git bir yüzünü yıka" demesiyle yüzünüzü nasıl yıkıyorsanız öyle yıkayın.

Din'e de dinde olmayan ayrıntıları karıştırıp şirk kapısı açmayın
 

sonerooz

Doçent
Katılım
25 Mart 2017
Mesajlar
555
Reaksiyon puanı
216
Puanları
43
Yaş
30
Konum
Bursa/İzmir
Sadece:
(de ki)“Size Kitab’ı (Kur’an’ı) açıklanmış(tafsilatlı) olarak indirmiş iken artık ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?”. Kendilerine kitap verdiklerimiz de, onun Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.(En'am 114)
diyor

İlgili abdest ayetinde ise vecih(yüz) diyor. Yüzden ne anlıyorsan orasını yıkaman gerekiyor. Yüz veya surat kelimelerinden sen gıdığı da anlıyorsan o da var, boyunu da anlıyorsan o da var? Yok, surat dendiğinde sen sadece başın ön kısmını anlıyorsan orasını yıkarsın.

Arkadaşın da dediği gibi :
Doğru bildiğin gibi yap.
Birisi olur da yüzünü yıkaman gerekmez derse orada müdehale ederiz, gerisi herkes nasıl biliyorsa öyle yapsın.
--- Gönderi Güncellendi ---
İlgili ayet:
Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda; Yıkayınız: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi. Sıvazlayınız: başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, veya biriniz ayak yolundan geldi ise, ya da kadınlara dokunduysanız, ve de su bulamamışsanız: Temiz bir toprakla yüzünüzü ve ellerinizi sıvazlayın. Allah size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Umulur ki; şükredersiniz.

5 Maide Suresi 6

Din'e de dinde olmayan ayrıntıları karıştırıp şirk kapısı açmayın

Arkadaşın mealini verdiği ayette görüldüğü üzere tüm detaylar var. Ama mevzu ile ilgili tüm hepsi bu değil bir de nisa 43'te devamı var:

"Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır."

İlgili abdest ayetleri bu kadar. Görüldüğü gibi, hangi durumlarda nelerin yapılacağı tüm detaylarıyla anlatılmış.
 

mirinkirin

Doçent
Katılım
4 Temmuz 2016
Mesajlar
708
Reaksiyon puanı
358
Puanları
63
Konum
Gitti
böyle saçma bir oylama konusu görmedim.
İlgili ayet:
Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda; Yıkayınız: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi. Sıvazlayınız: başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, veya biriniz ayak yolundan geldi ise, ya da kadınlara dokunduysanız, ve de su bulamamışsanız: Temiz bir toprakla yüzünüzü ve ellerinizi sıvazlayın. Allah size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Umulur ki; şükredersiniz.

5 Maide Suresi 6

Buradan hareketle yüzünüzü yıkayın deniyor. ama kol kısmında yıkanacak bölge açıkça tarif edilmiş. Velhasıl Kur'anda böyle bir şey tarif edilmediğine göre birinin "Git bir yüzünü yıka" demesiyle yüzünüzü nasıl yıkıyorsanız öyle yıkayın.

Din'e de dinde olmayan ayrıntıları karıştırıp şirk kapısı açmayın
Ayette namaza kalktığınızda diyor, o zaman hâlihazırda ayaktayken namaz kılmaya karar verdiğimizde bahsedilen temizlenme işlemini gerçekleştirmeye lüzûm yok diyebilir miyiz ? Kalktığınızda diyor zira, apaçık kalktığınızda demiş namaz kılmaya "karar verdiğinizde" dememiş.
İşte meâlle bu kadar kolay her şey.

Herkes için çok basit olan bir mevzuda konu açmışım, sanırım bir tek bana zor gelmiş :)
 

sonerooz

Doçent
Katılım
25 Mart 2017
Mesajlar
555
Reaksiyon puanı
216
Puanları
43
Yaş
30
Konum
Bursa/İzmir
Hocam size de zor gelen bir kısım yok ki :) Birileri zorlaştırmış :)

Vech kelimesinin anlamlarına bakabilirsiniz. Burada mealcilik yapmadığımı belirtmek isterim :)
 

godzilla87

Öğrenci
Katılım
10 Haziran 2011
Mesajlar
58
Reaksiyon puanı
13
Puanları
8
Ayette namaza kalktığınızda diyor, o zaman hâlihazırda ayaktayken namaz kılmaya karar verdiğimizde bahsedilen temizlenme işlemini gerçekleştirmeye lüzûm yok diyebilir miyiz ? Kalktığınızda diyor zira, apaçık kalktığınızda demiş namaz kılmaya "karar verdiğinizde" dememiş.
İşte meâlle bu kadar kolay her şey.

Herkes için çok basit olan bir mevzuda konu açmışım, sanırım bir tek bana zor gelmiş :)

Oturduğun yerden kalkmayı kastetmediği ne malum?
Okuduğumuzu anlama konusunda kendimizi geliştirmeye biraz daha ihtiyacımız var sanki
 

sonerooz

Doçent
Katılım
25 Mart 2017
Mesajlar
555
Reaksiyon puanı
216
Puanları
43
Yaş
30
Konum
Bursa/İzmir
Oturduğun yerden kalkmayı kastetmediği ne malum?
Okuduğumuzu anlama konusunda kendimizi geliştirmeye biraz daha ihtiyacımız var sanki

Etmeyin hocam, grammer belli, tefsir metotları belli, fıkıh belli, usul belli...

----------------------------
Fakat cidden bunu şöyle yorumlayanı görmüştüm. bu da müktesebatta mevcut;
Namaz kılmaya kalktığımızda derken sabah namazını kasteder. Çünkü biz sürekli abdestli olmalıyız. her abdesti bozan şey ile abdest alınır, buna uyku da dahil olduğunu buradan anlıyoruz gibi, abuk bir yoruma da sahibiz elhamdülillah. :D Literatürde yok, yok...

Şahsım adına ben, bilgiçlik taslamak, parmakla göstermek hele hele meseleyi itikadi düzleme yatırıp "şu şirktir", "bu böyledir" demekten yana değilim. Lafımda kastım asla o değildir. Ben bildiğimi söylerim, ve benim bildiğim ayetten ibarettir. Herkesin aklı var. Zaten aynı yere bakarak, berrak bir akılla (içi kültürel kodlarla doldurulmamış akılla) farklı şeyler görebileceğimiz kanaatinde değilim.

Bunu mu anlamadın şeklinde alayla değilde konuyla ilgili ayeti işaret ederim, tebliğ yöntemim budur. Çünkü kitap şöyle diyor:

"
Allah sözlerin en güzelini indirmiştir. Allah’ın vahiy yolu ile gönderdiği bu söz, her tarafı birbirini tutan, gerçekleri, farklı üsluplarla tekrar tekrar beyan eden bir kitaptır. (...)
"
Zümer 23
 

godzilla87

Öğrenci
Katılım
10 Haziran 2011
Mesajlar
58
Reaksiyon puanı
13
Puanları
8
Etmeyin hocam, grammer belli, tefsir metotları belli, fıkıh belli, usul belli...

----------------------------
Fakat cidden bunu şöyle yorumlayanı görmüştüm. bu da müktesebatta mevcut;
Namaz kılmaya kalktığımızda derken sabah namazını kasteder. Çünkü biz sürekli abdestli olmalıyız. her abdesti bozan şey ile abdest alınır, buna uyku da dahil olduğunu buradan anlıyoruz gibi, abuk bir yoruma da sahibiz elhamdülillah. :D Literatürde yok, yok...

Şahsım adına ben, bilgiçlik taslamak, parmakla göstermek hele hele meseleyi itikadi düzleme yatırıp "şu şirktir", "bu böyledir" demekten yana değilim. Lafımda kastım asla o değildir. Ben bildiğimi söylerim, ve benim bildiğim ayetten ibarettir. Herkesin aklı var. Zaten aynı yere bakarak, berrak bir akılla (içi kültürel kodlarla doldurulmamış akılla) farklı şeyler görebileceğimiz kanaatinde değilim.

Bunu mu anlamadın şeklinde alayla değilde konuyla ilgili ayeti işaret ederim, tebliğ yöntemim budur. Çünkü kitap şöyle diyor:

"
Allah sözlerin en güzelini indirmiştir. Allah’ın vahiy yolu ile gönderdiği bu söz, her tarafı birbirini tutan, gerçekleri, farklı üsluplarla tekrar tekrar beyan eden bir kitaptır. (...)
"
Zümer 23

haklısın. sonuna kadar katılıyorum. amacım tariz yapmaktı.
yoksa benzer şekilde gündelik laflarımızın içinden cımbızla laf seçerek, hele ki deyimleri kullanarak ne anlamlar çıkar.

ben zaten yapılana şirk demiyorum. ama bu metodoloji onun kapısını açıyor bir yerde.

en sinir olduğum da bazı alim(!) denilen kişilerin kendilerince yaptıkları yorumları din diye pazarlamaları.
 

root61

Profesör
Katılım
22 Şubat 2016
Mesajlar
1,243
Reaksiyon puanı
459
Puanları
263
Konum
Türkiye
Kur'an yüzünü ve kollarını yıka diyor, başını ve ayaklarını mesh et diyor. Kaç kez yıkayacağım, ne kadarını yıkayacağım teferruat bilgisidir. Takılmayın böyle şeylere. Gerekseydi Rabbim detayını verirdi. Mesela kolları sayarken dirseklerle beraber, ayakları sayarken topuklarla beraber diye detayını kendisi vermiş.

Abim bir kere yüzünü yakmıştı. Soner sen bilirsin ne kadarını yıkamam gerekiyor dedi. Abi dedim say ki kolun yok. Onu nasıl yıkayacaksın? Deri olan kısmını temizle, takılma böyle şeye demiştim.

Ben kişisel olarak evde musluğun altına yüzümü sokarak hızlıca yıkıyorum. Abdesthanede ise 3 kez yüzüme su çarpıyorum, çene idi, kulak memesiydi, şakaktı, saç hizasıydı, bakmam. Ama bize hep saçın başladığı yer ile çene dibine kadar olarak yüz çehresi yıkanacak denmişti...

Peygamberin Sünneti ne olacak peki?
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
Konum
Antalya
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem’i:

“Şüphesiz ki benim ümmetim, kıyamet gününde, abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlak olarak çağırılacaktır. Yüzünün nûrunu artırmaya gücü yeten kimse bunu yapsın” buyururken işittim.

Buhârî, Vudû‘ 3; Müslim, Tahâret 35
 

godzilla87

Öğrenci
Katılım
10 Haziran 2011
Mesajlar
58
Reaksiyon puanı
13
Puanları
8
Peygamberin Sünneti ne olacak peki?
sünneti inkar eden yok. ama bu sünnet o yüzden bunu yapmak gerekir noktasına vardırınca işi, olay amacından sapmaya başlıyor. farz ile sünneti aynı potada eritmek bu işin uç noktası. sünneti, sünnet olduğunu bilerek yapalım
 

root61

Profesör
Katılım
22 Şubat 2016
Mesajlar
1,243
Reaksiyon puanı
459
Puanları
263
Konum
Türkiye
sünneti inkar eden yok. ama bu sünnet o yüzden bunu yapmak gerekir noktasına vardırınca işi, olay amacından sapmaya başlıyor. farz ile sünneti aynı potada eritmek bu işin uç noktası. sünneti, sünnet olduğunu bilerek yapalım
Tabi canım Farzdan olma tehlikesi varsa hele şu ahir zaman da insanlar farzı ihmal aliskanligina dogru kayiyor.
Fakat Abdestimizden suphemiz olmamasi icin Allahın Rasülüne uymamiz onun sünnetine sarilmamız büyuk bir önem arz etmekte.
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
Konum
Antalya
sünneti inkar eden yok. ama bu sünnet o yüzden bunu yapmak gerekir noktasına vardırınca işi, olay amacından sapmaya başlıyor. farz ile sünneti aynı potada eritmek bu işin uç noktası. sünneti, sünnet olduğunu bilerek yapalım
Neden? Sünnetler kıymetsiz midir? Sünneti de farz gibi terketmeden yapsan ne zararı var ki? Herhalde cenneti garantiledik de ekstra sevaba, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şefaatine pek ihtiyacımız yok.. Zaten böyle bir ucundan gevşetmemizden değil mi, tüm İslamî meseleleri zamanla gevşetmemizin sebebi?!
 

godzilla87

Öğrenci
Katılım
10 Haziran 2011
Mesajlar
58
Reaksiyon puanı
13
Puanları
8
Neden? Sünnetler kıymetsiz midir? Sünneti de farz gibi terketmeden yapsan ne zararı var ki? Herhalde cenneti garantiledik de ekstra sevaba, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şefaatine pek ihtiyacımız yok.. Zaten böyle bir ucundan gevşetmemizden değil mi, tüm İslamî meseleleri zamanla gevşetmemizin sebebi?!
o kadar büyük zararı var ki.
farzların kaynağı doğrudan kuran ayetleri. sünnetlerin de çoğu hadisler. bazı tarihsel bilgiler de oluşturabilir sünnetlerin kaynağını. ama hadisler yoluyla nakledilen de çok sünnet var.
şöyle düşün:
sen farz ile sünnet arasındaki ayırımı ortadan kaldırırsan ikisi birbirinin içine geçer. Allah'ın gerçek kelamı ile yüzyıllar boyu gerçek mi uydurma mı olduğu belli olmayan sözleri aynı kefeye koymuş olursun. Dolayısıyla xxx'den nakledilen bir hadis (!) de dini bir gereklilik olup çıkıverir.
vacip denen kavramın ne olduğunu bir sorgulayın mesela ?
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
Konum
Antalya
Konuyu saptırıyorsun. Biz, sünnetler farzdır demiyoruz. Sünnetleri kıymetsizleştirmeyin diyoruz. Sen bana sahih olmayan sünnetlerden, hadislerden bahsediyorsun. Bu durum, sünnete nasıl değer verdiğini değiştirmez. Ortalıkta sahte hadisler dolanıyor diye hadislerden vaz mı geçeceğiz? Doğrusunu, sahih olanlarını mı araştırmak gerekir yoksa? Her önüne gelene inanmak kişinin kendi meselesidir. Allah(Celle Celalühü), herkese akıl vermiştir.
Sadece farzları ve vacipleri yapmak zaruridir. Sünnetleri yapmak ise takvadır, ümmet olmaktır. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)'e komşu olmaya çalışmaktır. İnsanların birbirine üstünlüğü de ancak takva iledir.
 

godzilla87

Öğrenci
Katılım
10 Haziran 2011
Mesajlar
58
Reaksiyon puanı
13
Puanları
8
Neden? Sünnetler kıymetsiz midir? Sünneti de farz gibi terketmeden yapsan ne zararı var ki? Herhalde cenneti garantiledik de ekstra sevaba, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şefaatine pek ihtiyacımız yok.. Zaten böyle bir ucundan gevşetmemizden değil mi, tüm İslamî meseleleri zamanla gevşetmemizin sebebi?!
şft.JPG


sanırım bu resim durumu özetliyor.
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
Konum
Antalya
Ekli dosyayı görüntüle 22428

sanırım bu resim durumu özetliyor.
Neyi özetliyor? Peygamberimiz Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)'in şefaat etmeyeceğini nasıl çıkardın buradan? Siz nasıl Kur'an-ı Kerim'i kafanıza göre yorumlayabiliyorsunuz? İnkarcılar gibi ayet cımbızlayarak burada hüküm veriyorsunuz. Hüküm ancak Allah'ındır (Celle Celalühü).

Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir.

Yeni türedi bazı yazarlar da Peygamber efendimize düşmanlık ederek, “Kur'anı getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefaat edemez” diyorlar. Onun, âlemlere rahmet olarak geldiğini kabul etmiyorlar, Mutezileye, Vehhabilere inanıyorlar da, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet ve hadisleri inkâr ediyorlar.

Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!)
[Haşr 7]

(De ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

{Bu âyet-i kerime gelince, münafıklar, “Muhammed kendisine tapılmasını istiyor” dediler. [Şimdiki mezhepsizler de, “Peygamber, Allah’tan üstün tutuluyor” diyorlar.] Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerime inmiştir. (Şifa-i şerif)}
(De ki; “Allah’a ve Peygambere itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çeviren [kâfir olur] Elbette Allahü teâlâ kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23]

(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86]

(Onlar, Onun
[Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28]

(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.)
[Necm 26]

(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?)
[Bekara 255]

(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]

(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]

Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar, (Peygamberler, âlimler, şehitler gibi) ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat edeceklerdir.

Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemiyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah’ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, yani ancak Allah’ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.

Kimler şefaate kavuşur?

Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini gösteren âyetleri vehhabiler müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Artık şefaat edicilerin [Peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehitlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zalimler
[kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]

(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i kerimelerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir. Meleklerin duası elbette kabul olur.

(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Haber verilenler ortaya çıktığı gün, önce onu unutmuş olanlar, “Rabbimizin Peygamberleri elbette bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek
[dünyaya tekrar gitsek] de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup kaçmışlardır.) [Araf 53]

(Orada putlarıyla çekişerek derler ki: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.)
[Şuara 96-102]

(Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.)
[Rum 13]

(Ondan başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.)
[Yasin 23]

Yukarıdaki âyetler, kâfirlere putların şefaat edemiyeceğini göstermektedir. Bu âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara Peygamberler, melekler, âlimler, evliya, şehitler, Kur’an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira ediyorlar.

Kur’anı insanlara açıkla

Eşsiz mucize olan Kur’an-ı kerime uyabilmek için, Kur’anın muhatabı olan Peygamber efendimize uymak ve şerefli sözlerini [hadis-i şeriflerini] kabul etmek lazımdır. Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.)
[Nahl 64]

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan
[Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.)
[Nisa 65]

(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!)
[Araf 158]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]

(Yalnız Kur’an) diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmıyorlar. İslamiyet’i yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların, Kur’an ve Sünneti kabul etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirdik. Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.)
[Tirmizi, Darimi]

(Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden ise giremez.)
[Buhari]

(Bir zaman gelir “Kur’andan başka şey tanımam” diyenler çıkar) [Ebu Davud]

(Kur’ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.)
[Hakim]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” der.)
[Ebu Ya’la]

Yalnız Kur’an diyenler, Kur’andaki İslam diyenler, utanmadan yalan söylüyorlar. Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kur’ana inanmalarında samimi olsalardı, âyetlere inanırlardı. Allahü teâlâ yalnız Kur’an mı diyor? (Resulüme uyun, onun bildirdiği her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah’ın yolu ile Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?

İşte âyet-i kerime mealleri:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: “İşittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır.)
[Nur 51]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.)
[Enfâl 13]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!
[uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32]

Kur’anda, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü devreden çıkaran, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kur’anın ifadesi ile kâfir olur.

Resulullah efendimiz açıklıyor

Allahü teâlâ, (Ey Resulüm, Kur’anı insanlara açıkla) buyuruyor. Resulü de açıklıyor:
(İsra suresinin (yakında Rabbin sana makamı mahmudu verecektir) [mealindeki] âyet-i kerimedeki "Makamı mahmud" bana verilecek şefaat hakkıdır.) [Tirmizi]

(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.)
[İbni Mace]

(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]

(İmanla ölen herkese şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]

(Ümmetimin yarısının Cennete girmesi ile şefaat etmem arasında serbest bırakıldım. Şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaatimle daha çok kimse Cennete girer.)
[İbni Mace]

(Benden önce hiçbir Peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen
[imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]

(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.)
[İmam-ı Ahmed, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı?) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)

(Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.)
[Deylemi]

(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]

(Ehl-i beytimi sevenlere şefaat edeceğim.)
[Hatib]

(Eshabımı kötüleyenden başka, herkese şefaat edeceğim.) [Buhari]

(Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.)
[İbni Huzeyme, Bezzar, Dare Kutni, Taberani]

(Kabrimi ziyaret edenin şefaatçisiyim.) [Taberani]

(Sırf beni ziyaret için gelen, Allah’ın izniyle şefaatime kavuşur.)
[Müslim]

(Medine’de ölenlere şefaat ederim.) [Tirmizi]

(Medine’nin sıkıntılarına katlanana, şefaat ederim.)
[Müslim]

(Sünnetimi [imanını] elinden kaçıran kimseye [kâfire] şefaatim haram oldu.) [Şir’a]

(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.)
[Şir’a]

(Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fâsıka vermesin!) [Şir’a]

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.)
[Tirmizi]

(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.)
[Beyheki]

(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.)
[Beyheki, Taberani]

(Rabbin sana
[ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)

Lütfu ile daha fazla verir

Şuarâ suresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefaat edici [şefaat etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri bildirilmektedir. Şurâ suresinin 26. âyetinde ise, (İman edip salih amel işleyenlerin dualarına icabet eder. Lütfundan, fazlasını da verir) buyuruluyor. Fazlasını verir ifadesi, “Onlara şefaat edici arkadaşlar verir ve beraber Cennete girerler” diye tefsir edilmiştir. (İhya)

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kıyamette Peygamberler, âlimler ve şehitler şefaat eder.) [İbni Mace]

Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan imam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

Buraya kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet-i kerime ve hadis-i şerifler ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik. Kur’an-ı kerimi açıklayan Peygamber efendimiz ve Eshabı ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı şefaatin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadis-i şerifin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir. Bütün muhaddisler, şefaatle ilgili hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Onlar, bir hadisin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mısırlı, Suriyeli ve yerli türedi mezhepsizler mi biliyor?

Sen razı olana kadar

Putlarla ilgili âyet-i kerimeleri gösterip, (Resulullah müminlere şefaat edemez) demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.

Duha suresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkam-ı İslamiyeyi, düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler ihsan edeceğini vaad etmektedir. Bu âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu.

Yine buyurdu ki:
(O kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı oldun mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) [Beyheki, Bezzar, Taberani]

(Kıyamette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allahü teâlâ, "Dilediğini iste, istediklerine şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır" buyurur. Ümmetime şefaatten sonra, yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana "Ümmetinden ihlasla bir defa "La ilahe illallah" diyen ve imanla ölen herkesi Cennete koy" buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.)
[İ. Ahmed]

(Allahü teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz sualsiz Cennete koymamı mı istersin, yoksa şefaat izni mi istersin?" buyurdu. Ben de şefaat hakkı vermesini istedim. Şefaatim elbette bütün müslümanlaradır.)
[Taberani]

(Şirk üzere ölmeyen
[imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [İbni Hibban]

Resulullahı vesile edenlerin, onun şefaati ile tevbelerinin kabul olunacağını şu âyet-i kerime de göstermektedir:
(Nefslerine zulmedenler, sana gelip, Allah’tan af diler ve Resulüm olarak sen de, onlar için af dilersen, Allahü teâlâyı, tevbeleri kabul edici ve merhamet edici bulurlar.) [Nisa 64]

Resulullah gibi şefaatçi olmasaydı

Kabirden, önce Resulullah efendimiz, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek, Peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi, beklemekten çok sıkılacak, önce Peygamberlerden Hazret-i Âdem, sonra Hazret-i Nuh, sonra Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa’ya gidip, hesaba başlanması için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her biri, birer özür bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını söyleyecekler, şefaat edemiyecekler, sonra Resulullaha gelip yalvaracaklardır.

Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün Peygamberler şefaat edecektir. (Buhari)

Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:
1- Mahşerde bekleme azabından kurtaracaktır. (Makam-ı Mahmud şefaati)
2- Çok kimseyi hesapsız Cennete sokacaktır.
3- Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.
4- Sevabı ve günahı eşit olup, A’raf’ta bekleyenleri Cennete koyacaktır.
5- Cennettekilerin derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir. (İtikadname, Berika, Şir’a şerhi)

Şefaat ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennete girecektir.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Peygamberlerin sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.

Allahü teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, Peygamberlerin en üstünü oldu.

Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Onun mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyuruldu.) [C.2, m.3]

İmanlı ölen herkese şefaat
İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Şefaate kavuşabilmek için imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(O gün Allah, Peygamberlerini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmez.) [Tahrim 8]

Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkalarının duymaması için onların hesaplarını bana ver!) deyince, Allahü teâlâ, (Onlar senin ümmetin ise, benim de kullarımdır. Ben onlara senden daha merhametliyim. Ne sen, ne başkaları onların kusurlarını bilemez, hesaplarını gizli görürüm) buyurdu. (İ. Gazali)

(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.)
[Buhari]

Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır:
Resulullah efendimizden, kıyamette şefaatine kavuşacak en mutlu kişinin kim olduğunu sordum. (Senin hadislerime olan sevginin çokluğunu bildiğim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. O mesud kişi, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah diyerek imanla ölen kişidir) buyurdu. (Buhari)
 

sonerooz

Doçent
Katılım
25 Mart 2017
Mesajlar
555
Reaksiyon puanı
216
Puanları
43
Yaş
30
Konum
Bursa/İzmir
Abdestle başladı, sünnetle devam etti, oradan şefaat,bu gece için kandil var mı yok mu, İsa gelecek mi, gelmeyecek mi? filan böyle gider bu... Bunların sonu yok.

@mirinkirin kardeşim bu arada bir ilahiyatçı kardeşime konuyu sordum. Cevap çok net şekilde: "abdesti belirleyen ayet ortada, he ayağı mesh mi edeceğiz, yıkayacak mıyız? dersen onu tartışırız" demişti. Peygamberin temizlik için sakalların da temizlenmesi gerektiğini söylemesi çok makul. ama yüzün yıkanması abdest için yeterli. Aksini savunan da olmadı burada..

Bu konularda 3-4 sene yakından ilgilenmişliğim var. Yaşlandırdı beni valla.. :D Ne de güzel demiş Allah..

"Şüphesiz bu; bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabb'ınızım. Ben'den korkun. Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler." (Muminun 52-53)

"Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir." (Enam 159)

"Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir." (Rum 31-32)

Özetle Bölünmeyin, parçalanmayın diyor, gücünüz kuvvetiniz biter, dağılırsınız, siz İSLAM ÜMMETİ'siniz.

Ben şahsen bir soru soran kişiye bildiğimi anlatırım, ve Allah'ın kitabını referans gösteririm. İbadetlerini arttırmasından da yanayım. Mümkünse daha fazla ibadet yapsın. Sünnet, vacip, nafile... İsmi farketmez. Ama bilen insana bir şey anlatmak gerçekten çok yoruyor. Tansiyonu yükseltiyor. Şu yaşımda bu tartışmaların buradan olmasının bu ümmete fayda değil zarar verdiğini gördüm. Ve dahası burası teknoloji sitesi, böyle uzun uzun bir tartışmayı kaldıracak son yer diye düşünüyorum.

Ebu hanefi'den bir tartışma ahlakıyla ilgili bir şey okumuştum, sizinle paylaşmak isterim:

Oğlu Hammad’ın (ö. 176/792) özellikle İslam inanç esasları ile ilgili tartışmalar yaptığını görünce ona ve öğrencilerine tartışmayı yasaklamıştır. Öğrencileri,
Bizi engelliyorsun, fakat biz senin bu konularda tartıştığını görüyoruz, diye itiraz edince, onlara şu cevabı vermiştir:
Biz tartışırken, arkadaşımızın ayağı kayar korkusuyla başımızın üzerinde kuş varmış gibi tartışırız. Siz ise arkadaşınızın kayıp düşmesi için tartışıyorsunuz. Kim arkadaşının ayağının kaymasını isterse arkadaşının küfre düşmesini istiyor demektir. Kim de arkadaşının küfre düşmesini isterse, daha arkadaşı küfre düşmeden kendisi küfre düşmüş demektir.

Bu konuda daha nice örnekler var İmamı Azam'da, keza Şafii'de... Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun. Diyeceğim o ki toplumca (buna en başta ben dahilim) tartışma usulumuzu şöyle bir revize etmemiz gerekiyor.

Fakat ola ki tartışma canı çeken varsa, telefon numaramı verebilirim, ya da Bursa ya da İzmir'deyse bir çay ısmarlayabilirim, fakat burası için Konuyu izlemekten vazgeçiyorum. Selam ve Sevgi üzerinize hepinizin üzerine olsun. :)
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
Konum
Antalya
Biz burada, biliyorsak eğer yanlışı düzeltmekle mükellefiz. Aman tartışma olmasın, aman bölünme olmasın diye yanlışa göz yumacak değiliz.
 

godzilla87

Öğrenci
Katılım
10 Haziran 2011
Mesajlar
58
Reaksiyon puanı
13
Puanları
8
Neyi özetliyor? Peygamberimiz Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)'in şefaat etmeyeceğini nasıl çıkardın buradan? Siz nasıl Kur'an-ı Kerim'i kafanıza göre yorumlayabiliyorsunuz? İnkarcılar gibi ayet cımbızlayarak burada hüküm veriyorsunuz. Hüküm ancak Allah'ındır (Celle Celalühü).

Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir.

Yeni türedi bazı yazarlar da Peygamber efendimize düşmanlık ederek, “Kur'anı getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefaat edemez” diyorlar. Onun, âlemlere rahmet olarak geldiğini kabul etmiyorlar, Mutezileye, Vehhabilere inanıyorlar da, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet ve hadisleri inkâr ediyorlar.

Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!)
[Haşr 7]

(De ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

{Bu âyet-i kerime gelince, münafıklar, “Muhammed kendisine tapılmasını istiyor” dediler. [Şimdiki mezhepsizler de, “Peygamber, Allah’tan üstün tutuluyor” diyorlar.] Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerime inmiştir. (Şifa-i şerif)}
(De ki; “Allah’a ve Peygambere itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çeviren [kâfir olur] Elbette Allahü teâlâ kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23]

(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86]

(Onlar, Onun
[Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28]

(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.)
[Necm 26]

(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?)
[Bekara 255]

(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]

(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]

Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar, (Peygamberler, âlimler, şehitler gibi) ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat edeceklerdir.

Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemiyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah’ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, yani ancak Allah’ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.

Kimler şefaate kavuşur?

Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini gösteren âyetleri vehhabiler müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Artık şefaat edicilerin [Peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehitlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zalimler
[kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]

(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i kerimelerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir. Meleklerin duası elbette kabul olur.

(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Haber verilenler ortaya çıktığı gün, önce onu unutmuş olanlar, “Rabbimizin Peygamberleri elbette bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek
[dünyaya tekrar gitsek] de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup kaçmışlardır.) [Araf 53]

(Orada putlarıyla çekişerek derler ki: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.)
[Şuara 96-102]

(Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.)
[Rum 13]

(Ondan başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.)
[Yasin 23]

Yukarıdaki âyetler, kâfirlere putların şefaat edemiyeceğini göstermektedir. Bu âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara Peygamberler, melekler, âlimler, evliya, şehitler, Kur’an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira ediyorlar.

Kur’anı insanlara açıkla

Eşsiz mucize olan Kur’an-ı kerime uyabilmek için, Kur’anın muhatabı olan Peygamber efendimize uymak ve şerefli sözlerini [hadis-i şeriflerini] kabul etmek lazımdır. Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.)
[Nahl 64]

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan
[Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.)
[Nisa 65]

(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!)
[Araf 158]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]

(Yalnız Kur’an) diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmıyorlar. İslamiyet’i yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların, Kur’an ve Sünneti kabul etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirdik. Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.)
[Tirmizi, Darimi]

(Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden ise giremez.)
[Buhari]

(Bir zaman gelir “Kur’andan başka şey tanımam” diyenler çıkar) [Ebu Davud]

(Kur’ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.)
[Hakim]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” der.)
[Ebu Ya’la]

Yalnız Kur’an diyenler, Kur’andaki İslam diyenler, utanmadan yalan söylüyorlar. Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kur’ana inanmalarında samimi olsalardı, âyetlere inanırlardı. Allahü teâlâ yalnız Kur’an mı diyor? (Resulüme uyun, onun bildirdiği her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah’ın yolu ile Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?

İşte âyet-i kerime mealleri:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: “İşittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır.)
[Nur 51]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.)
[Enfâl 13]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!
[uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32]

Kur’anda, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü devreden çıkaran, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kur’anın ifadesi ile kâfir olur.

Resulullah efendimiz açıklıyor

Allahü teâlâ, (Ey Resulüm, Kur’anı insanlara açıkla) buyuruyor. Resulü de açıklıyor:
(İsra suresinin (yakında Rabbin sana makamı mahmudu verecektir) [mealindeki] âyet-i kerimedeki "Makamı mahmud" bana verilecek şefaat hakkıdır.) [Tirmizi]

(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.)
[İbni Mace]

(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]

(İmanla ölen herkese şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]

(Ümmetimin yarısının Cennete girmesi ile şefaat etmem arasında serbest bırakıldım. Şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaatimle daha çok kimse Cennete girer.)
[İbni Mace]

(Benden önce hiçbir Peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen
[imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]

(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.)
[İmam-ı Ahmed, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı?) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)

(Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.)
[Deylemi]

(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]

(Ehl-i beytimi sevenlere şefaat edeceğim.)
[Hatib]

(Eshabımı kötüleyenden başka, herkese şefaat edeceğim.) [Buhari]

(Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.)
[İbni Huzeyme, Bezzar, Dare Kutni, Taberani]

(Kabrimi ziyaret edenin şefaatçisiyim.) [Taberani]

(Sırf beni ziyaret için gelen, Allah’ın izniyle şefaatime kavuşur.)
[Müslim]

(Medine’de ölenlere şefaat ederim.) [Tirmizi]

(Medine’nin sıkıntılarına katlanana, şefaat ederim.)
[Müslim]

(Sünnetimi [imanını] elinden kaçıran kimseye [kâfire] şefaatim haram oldu.) [Şir’a]

(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.)
[Şir’a]

(Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fâsıka vermesin!) [Şir’a]

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.)
[Tirmizi]

(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.)
[Beyheki]

(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.)
[Beyheki, Taberani]

(Rabbin sana
[ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)

Lütfu ile daha fazla verir

Şuarâ suresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefaat edici [şefaat etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri bildirilmektedir. Şurâ suresinin 26. âyetinde ise, (İman edip salih amel işleyenlerin dualarına icabet eder. Lütfundan, fazlasını da verir) buyuruluyor. Fazlasını verir ifadesi, “Onlara şefaat edici arkadaşlar verir ve beraber Cennete girerler” diye tefsir edilmiştir. (İhya)

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kıyamette Peygamberler, âlimler ve şehitler şefaat eder.) [İbni Mace]

Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan imam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

Buraya kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet-i kerime ve hadis-i şerifler ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik. Kur’an-ı kerimi açıklayan Peygamber efendimiz ve Eshabı ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı şefaatin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadis-i şerifin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir. Bütün muhaddisler, şefaatle ilgili hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Onlar, bir hadisin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mısırlı, Suriyeli ve yerli türedi mezhepsizler mi biliyor?

Sen razı olana kadar

Putlarla ilgili âyet-i kerimeleri gösterip, (Resulullah müminlere şefaat edemez) demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.

Duha suresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkam-ı İslamiyeyi, düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler ihsan edeceğini vaad etmektedir. Bu âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu.

Yine buyurdu ki:
(O kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı oldun mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) [Beyheki, Bezzar, Taberani]

(Kıyamette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allahü teâlâ, "Dilediğini iste, istediklerine şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır" buyurur. Ümmetime şefaatten sonra, yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana "Ümmetinden ihlasla bir defa "La ilahe illallah" diyen ve imanla ölen herkesi Cennete koy" buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.)
[İ. Ahmed]

(Allahü teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz sualsiz Cennete koymamı mı istersin, yoksa şefaat izni mi istersin?" buyurdu. Ben de şefaat hakkı vermesini istedim. Şefaatim elbette bütün müslümanlaradır.)
[Taberani]

(Şirk üzere ölmeyen
[imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [İbni Hibban]

Resulullahı vesile edenlerin, onun şefaati ile tevbelerinin kabul olunacağını şu âyet-i kerime de göstermektedir:
(Nefslerine zulmedenler, sana gelip, Allah’tan af diler ve Resulüm olarak sen de, onlar için af dilersen, Allahü teâlâyı, tevbeleri kabul edici ve merhamet edici bulurlar.) [Nisa 64]

Resulullah gibi şefaatçi olmasaydı

Kabirden, önce Resulullah efendimiz, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek, Peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi, beklemekten çok sıkılacak, önce Peygamberlerden Hazret-i Âdem, sonra Hazret-i Nuh, sonra Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa’ya gidip, hesaba başlanması için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her biri, birer özür bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını söyleyecekler, şefaat edemiyecekler, sonra Resulullaha gelip yalvaracaklardır.

Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün Peygamberler şefaat edecektir. (Buhari)

Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:
1- Mahşerde bekleme azabından kurtaracaktır. (Makam-ı Mahmud şefaati)
2- Çok kimseyi hesapsız Cennete sokacaktır.
3- Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.
4- Sevabı ve günahı eşit olup, A’raf’ta bekleyenleri Cennete koyacaktır.
5- Cennettekilerin derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir. (İtikadname, Berika, Şir’a şerhi)

Şefaat ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennete girecektir.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Peygamberlerin sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.

Allahü teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, Peygamberlerin en üstünü oldu.

Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Onun mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyuruldu.) [C.2, m.3]

İmanlı ölen herkese şefaat
İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Şefaate kavuşabilmek için imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(O gün Allah, Peygamberlerini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmez.) [Tahrim 8]

Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkalarının duymaması için onların hesaplarını bana ver!) deyince, Allahü teâlâ, (Onlar senin ümmetin ise, benim de kullarımdır. Ben onlara senden daha merhametliyim. Ne sen, ne başkaları onların kusurlarını bilemez, hesaplarını gizli görürüm) buyurdu. (İ. Gazali)

(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.)
[Buhari]

Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır:
Resulullah efendimizden, kıyamette şefaatine kavuşacak en mutlu kişinin kim olduğunu sordum. (Senin hadislerime olan sevginin çokluğunu bildiğim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. O mesud kişi, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah diyerek imanla ölen kişidir) buyurdu. (Buhari)

Hocam yazdıkların, fikirlerimi daha da destekliyor. Hüküm yalnızca Allah'ındır ayetini söyleyip, kime göre neye alim oldukları belli olmayan zatların şefaat üzerinde ittifak ettiğini belirtiyorsun. Ki bence açık bir çelişki.
Bahsettiğin ayetlerde peygamberimizin, cumhurbaşkanın mahkumları serbest bırakması misali cennete yerleştireceği şeklinde bir anlam çıkaramadım. Ki parantez gibi gerçek ayete ilave yapılan mealleri de asla baz almam.

Yeni bir din gelmiş ve o dini anlatmakla görevlendirilmiş bir peygamber var. Çok doğal ki sözünün dinlenmesi ve yaptıklarının düstur edinilmesi için ona itaat edin denecek. yazdığın ayetlerin çoğu anlamda. Peygamberin ölümü ile misyonunu tamamladığını söyleyenler haklı.

Çünkü; aksi halde vefat etmiş bir kişi, aslında vefat etmiyor ve ruh aleminde kim beni daha iyi taklit ediyor diye istatistik tutuyor anlamına geliyor.

Yazdığın hadislere ithafen sana şunları yazayım
55. Sure (Rahmân Suresi), 31. Ayet
Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar

78. Sure (Nebe Suresi), 27. Ayet
Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı.

21. Sure (Enbiyâ Suresi), 47. Ayet
Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.

buradan ve benzeri ayetlerden anlayacağın üzere hiç kimse hesaptan kaçamayacak. o yüzden peygamber şefaatinin 5 farklı yolu başlıklı yazın hükümsüz kalıyor.

Uydurma hadislerle kendimizi kandırmayalım
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
Konum
Antalya
Bu şekilde karşıma çıkman üzücü. Konuyu noktalıyorum. Birbirimizi boş yere günaha sokmayalım.. Allah (Celle Celalühü), hidayetten ayırmasın..
 

mirinkirin

Doçent
Katılım
4 Temmuz 2016
Mesajlar
708
Reaksiyon puanı
358
Puanları
63
Konum
Gitti
@sonerooz ilahiyatçının bahsettiği kadar kesin bir durum olsa ankette herkes aynı şıkkı işaretlerdi.
Konu bambaşka yerlere gitmiş, kaynak göstererek yüzün kesin sınırlarının anketteki hangi şıkta olduğunu belirten mesaj da yok.
Dediğim gibi, ya bu konu çok basit ve sadece ben anlamamışım yüzün sınırlarını ya da bu konu hakkında doğru düzgün bilen yok kafasına göre hareket ediyor herkes. Nitekim bahsettiğim gibi abdest alanlardan gördüğüm, duyduğum kadarıyla herkes kafasına göre takılıyor.
 
Üst