Fetfa-i hindiyyeye göre abdest

quasimodo

Profesör
Katılım
20 Aralık 2008
Mesajlar
1,929
Reaksiyon puanı
57
Puanları
0
Fetfa-i hindiyyeye göre abdest
ihvan
fetfa-i hindiyyede hanefi usülüne göre abdest
tam bir abdest almamız için gerekenler bu kitapta toplanmış sizler yorum yazdıkça devamı gelecek

KÎTÂBU’T -TAHARET


(Temizlik Kitabı)


1- ABDEST



1- Abdestîn Farzları

Allah-u Teâlâ, Kur´an-ı Kerhn´mde:

«Ey İman edenler, namaz kılmak istediğiniz zaman yüzlerini­zi yıkayınız ve dirseklerinizle beraber etlerinizi de yıkayınız. Baş­larınızı mesnediniz. Ve topuklarla birlikte ayaklarınızı da yıkayı­nız.» buyurmuştur.[5]

Bu âyet-i kerîmeden de anlaşıldığı gibi abdestin, dört farzı vardır: [6]



1- Yüzü Yıkamak


Gasl, isâle demektir. îsâle ise yıkanan uzvun üzerinden suyu akıtmak demektir. Mesh ise, dokunmak demektir. Hidâye´de de böyle ta´rif edilmiştir- Tahâvî Şerhinde: «Abdestte suyu akıt­mak şarttır.» denilmiştir. Zâhiru´r-rivaye´de su damlamazsa, abdest caiz olmaz.

Ebû Yûsuf (R-A.)´a göre, suyun damlaması şart değildir.

Kar konusuna gelince : Kar ile abdest alındığı zaman, eğer sulu olur ve ondanbi? -iki veya daha fazla su damlarsa, onunla alınan abdest icmâen caiz olur.

Eğer, söylenenin aksi olursa, yani kardan hiç su damlamazsa, bu durumda İmâmı A´zam Ebû Hantfe (RA) ve İmâm Muham-med (R.A.)in kavillerine göre, abdest caiz olmaz. İmâm Ebû Yû­suf CR.A.) göre ise, caiz olur. Zehiyre´de de böyledir.

Sahih olan ise; İmâm-ı A´zam ve İmâm Muhammed (R.A.) in kavilleridir. Muzmarât´ta da böyledir-[7]



Yüzün Hududu

Zâhirü´r-rivâye´de ve Bedâi´de yüzün haddi zikredilmemiş-tir. Muğnî´de ise : «Yüz, saçın bittiği yerden, sakal ve çene altına, kulakların köklerine kadar olan yerdir.» denilmiştir. Hidâye Şerhi Aynî´de de böyledir.

Başın ön kısmının saçı dökülmüşse, suyu oraya kadar ulaştırmak gerekmez. Esahh olan budur. Hülâsa´da da böyledir. Zâhidî´de de sahih olarak zikredilen bu kavildir.

Saçı yüzüne inmiş olan kimsenin o saçı yıkaması vâcibdir. Hidâye şerhi Aynî´de de böyledir,

Gözlerin içine suyu iletmek, vacib de değildir, sünnet de değildir.

Suyun, gözlerin kenarına ve göz kapaklarının uçlarına varma­sı için; gözü kapatıp açmak mükellefiyeti de yoktur. Zâhiriyye´de de böyledir.

Fâkih Ahmed bin İbrahim´den gelen bir rivayete göre, yüzü­nü yıkayan kimse, gözlerini şiddetle kaparsa abdesti caiz olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Göz pınarlarına suyu iletmek ise, vacibtir. Hulâsa´da da böyledir.

Ağrıdan dolayı gözü çapaklanmış olan kimsenin, gözle­rini kapattığı zaman, gözlerinin dışında kalan çapağın altına su­yun ulaşması vaciptir- İçte kalan çapağın altına ulaşması ise, va­cib değildir. Zahidi de de böyledir.

Dudağa gelince: Dudaklar yumulduğu zaman, dışarıda kalan kısımları yüzün hududu içine girer. Bu durumda görünme­yen kısımları işe ağza tabidir. Sahih olan budur. Hulâsa´da da böy­ledir.

Sakal başlangıcı ile kulak yumuşağı arasında kalan beyaz yerin abdest alırkeyıkanması ise her halükârda vacibtir. Ta-hâvî´de kitabında böyle demiş ve bunu sahih görmüştür. Alimleri­mizin ekserisi de bu görüştedir. Zehiyre´de de böyledir.

Bıyığın ve kaşların kılları ile çenedeki sakal yıkanır. Kıl­ların dibine suyu iletmek ise yacîb değildir. Ancak, kıllar az oldu­ğu zaman, suyu altlarına ulaştırmak yani diplerim yıkamak gere­kir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Nısab´da : «Abdest alan kimsenin, bıyığının uzun olmasından dolayı, su altlarına ulaşmazsa, bu kimsenin aldığı abdest caiz olur.» denilmiştir. Fetvâ´ıda bunun üzeredir-

Ancak, gusül bunun aksinedir ve suyu o kılların altına ulaş­tırmak gereklidir. Muzmarât´ta da böyledir-

Ebû Hanîfe (R.A.)´ye göre, sakalın dörtte birini meshet-mek farzdır. Vikaye Şerhi´nde de böyledir.

İmâm-ı A´zam Ebû Hanîfe ve İmâm Muhammed (R.A,)´den rivayet edildiğine göre, gerçekten sakalın üzerine suyun uğratıl­ması vacibtir. En sahih olan kavil de budur. Tebyîn´de de bu ka­vil sahih görülmüştür, Zâhidî´de de böyledir.

Çeneden sarkmakta olan kılları yıkamak vâcib değildir. Mu­hıyt´te de böyledir.

Çenedeki kıllar, yıkandıktan sonra tıraş edilse, çenenin yeni­den yıkanması gerekmez.

Kaş ve bıyığın tıraş edilmesi halinde de durum böyledir. Başa meshettikten sonra tıraş olmakla ve abdest aldıktan son­ra tırnak kesmekle, abdest bozulmaz veya bunların tekrar rneshe-dilmesı yahut yıkanması gerekmek. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böy­ledir. [8]



2- Elleri Yıkamak



İmamlarımızın üçüne Cyanî İmâmı A´zam, İmâm Ebâ Yûsuf ve !:;Jm Muizanınmed)´e göre de dirseîdere kadar yıkamak,

eli yıkamaya dahildir ve farzdır- Muhıyt´te de böyledir.

Ei ve ayaklarda, normalden fazla olarak bulunan parmak ve sair şeylerin hepsini yıkamak da farzdır. Sİrâcü´l-Vehhâc´da da böyledir.

Bir kimsenin, bir onıuzunda iki kol yaratılmış bulunursa, tam ve asıl olan, kolu yıkamak farzdır. Fazla olan diğer kolun da farz mahallinin hizasında olan kısmını yıkamak farzdır; bu lıizada olmayan kısmını yıkamak ise farz değildir . Fethül-Kadîr´de de böyledir. Bil´akis bu hizada olmayan kısmın yıkanması mendüp-tur. Babrar-Raik´da böyledir.

Mâverâü´n-nehr alimlerinin fetvalarında : «Abdesf azaların­da, eğer iğne ucu kadar kuru bir yer kalsa veya tırnağının altına kuru yahut baş çamur girip yapışmış olsa —abdesti— caiz olmaz, Ve eğer, eline hamur veya kına buiaşsa abdesti caiz olun» iba­resi vardır.

Debbûsî´den sorulmuş :

Bir kimsenin eline hamur buiaşsa ve bu hamur da kurusa, o kimse de bu durumda abdest almış olsa, durumu ne olur?

Bebbûsî bu suale cevaben :

Hamur az olduğu zaman abdesti caizdir, demiştir. Zâhi dî´de de böyledir.

Abdest azalaruıdaki tırnakların altında hamur bulunursa, suyu, bu hamurun altına ulaştırmak vaciptir. Hulâsa´da ve mu´te-ber kitapların ekserisinde de böyledir.

Şeyh tmâmü´z-Zâhid Ebû Nasri´s-Safâ, Şerhinde: «Gerçekten tırnak, parmak ucunu örtecek kadar uzun olursa, bu durumda onun altına suyun ulaştırılması vacibtir, eğer tırnak kısa ise vacib de­ğildir.» demiştir. Muhıyt´te de böyledir.

Tırnaklar, parmak uçlarından dışarı çıkacak kadar uzamış olursa, bir kavle göre, o fazlalığı yıkamak vaciptir, Fetül-Kadîr´de de böyledir.

Camiü´s - Sağir´de nakledildiğine göre : Ebu´l - Kâsim´dan :

— Tırnaklarının altında kir bulunan veya çamurla uğraşan; parmaklarına kına yakan, hurma toplayan, boya boyayan kadınların

— abdest bakımından — halleri nedir? diye soruldu. O, soruya ce­vaben :

— Bu gibi hallerden, kolaylıkla kaçınmaya güçleri yetmediği zaman, bunların hepsinin de abdesti caiz olur. Bunlar, durum iti­bariyle birbirlerine müsavidirler, demiştir. Fetva da bu gibilerinin

— köylü, şehirli ayırmaksızm — abdestlerinin caiz olduğu üzerine­dir. Zelııyre´de de böyledir-

Zâhidî, Câmiü´s-Sağîr´den naklederek : «Tırnakları hamur olan ekmekçi de böyledir.» demiştir.

Sirâcü´l - Vehhâc´da, Veciz´den nakledildiğine göre : Boya, top­lanır ve bu da kurursa, abdeste ve gusle mani´ olur.

Mecmûu´n - Nevâzil´de :

«Parmaklarında yüzük bulunan bir kimse, abdest alırken eğer yüzük bol ise, onu yemıden oynatması sünnet olur. Lâkin o yüzük dar ise, altına suyun ulaşabilmesi için yüzüğü yerinden oy­natmak farzdır.» denilmektedir. Hulâsa´da da böyledir. Bu, riva-yet-i zahiredir. Muhıyt´te de böyledir. [9]



3- Ayakları Yıkamak


İncikleri yıkamak bizim imamlarımızın üçüne göre de ayak­ları yıkamaya dahildir. İncik, ayağm üst tarafında bacakla ayağın bitiştiği yerde bulunan tümsek kemiklerdir. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimsenin eli, ayağı kesilmiş olur ve dirseğinden veyâi inciğinden biri kakmamış bulunursa; bu uzuvları yıkamak — göre­vi — o kimsenin üzerinden sakıt olur. (düşer.)

Fakat, incik veya dirseğinden bir kısmı baki kalmış olsa, o ka­lan kısmı yıkamak farz olur. Bahrü-r Raik´te de böyledir. Keza, ke­sik olan bir yer de yıkanır Muhıyt´te de böyledir.

Yetime´de bildirildiğine göre : Hancedî´den, ayağının kop­tuğundan haberi olmayan kötürümün, abdest alırken ayağının du­rumunun ne olacağı sorularak : «O kimseye ayaklarını yıkamak vacib olur mu,» denilmiş; O da «evet, yıkaması vacib olur.» demiş­tir. Tatarhânîye´de de böyledir.

Bir kimse, ayaklarım yağladıktan sonra abdest alsa ve ayaklarına su dökse, fakat su o, yağlı yeri ileri geçip deriye işleme­se, abdesti caiz olur. Zehıyre´de de böyledir.

Mecmûu´rı - Nevâzü´de: «Bir kimsenin ayağında yarık olsa da o yarığa don yağı koymuş bulunsa; o kimse, ayağım yıkadığı za­man su o yangın altına geçmezse, bakılır; eğer suyun o yangın al­tına geçmesi zarar verirse, abdesti caiz olur. Ve eğer zarar vermez­se, abdest caiz olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Bu k´mse, eğer o yangı diktirirse, her halinde abdest caizdir. Hûlâsa´da da böyledir.

Şemsü´l - Eirame Halvânî şöyle demiştir : «Bir adamın bir uz­vunda yanık olduğu zaman, onu yıkamaktan aciz olursa, o kimse­den, o uzvunu yıkamasının farziyeti düşer. O uzvunun üzerine su dökmesi lâzımdır. Şayet su dökmekten de âciz olursa, meshetmesi kâfidir. Meshetmekten de âciz olursa, o kimseden meshetmek de sakıt olur. Sadece, o yangın etrafını yıkar, yank olan yeri olduğu gibi bırakır.» Zehıyre´de de böyledir.

Bir kimsenin bir yarası bulunsa ve o yaranın derisi kalkmış olsa, fakat yaranın etrafı deri üe bitişik bulunsa, bu durumda da yaranın bir tarafından irin çıksa ve deri yıkanınca, kalkmış olan derinin altma su ulaşmasa, o kimsenin abdesti caiz olur. Çünkü, derinin altı açıkta değildir ve bu durumda onun yıkanması farz olmaz. Fetâvâyi Kâdıham´da da böyledir.

Bir kimse, abdest alırken, azalarının bazısında çıban veya benzeri bir yara olduğu zaman, eğer o yaranın üzerinde ince deri bulunursa, o derinin üzerine su akıtır. Abdest aldıktan sonra, o de­riyi kopanrsa, kopardığı derinin altını yıkamasının lâzım olup ol­mayacağı hususunda şu durumlar vardır :

Eğer, yara iyi olduktan sonra iç acı duymadan kopanhrsa, o yeri yıkamak lazım gelir.

Fakat, yara iyi olmadan, elem duyarak kabuğu soyulmuşsa ve yaradan bir şey çıkıp akmişsa, o kimsenin abdesti bozulur.

Bu durumda, yaradan bir şey çıkmazsa, o yeri yıkamak lâzım gelmez.

En doğru olan da, her iki halde de bir şey lazım olmamasıdır.

Fevâid´de, Kâdî İmâm Ruknü´I- İslâm Aliyyü´s - Sağdı şöy­le demiştir: «Bir kimse, bazı abdest azalarında sinek veya pire pisliği olduğu halde abdest aîsa, su bunların altına geçmese bile, abdest caizdir. Çünkü, onlardan kaçınmak mümkün değildir.

Bir kimsenin, abdest azalarında balık derisi veya çiğnenmiş ekmek kurusu bulunsa da o kimse, bu hâli üe abdest alsa; eğer su, bunların altına geçmezse, abdest caiz olmaz- Çünkü, bunlardan ka­çınmak mümkündür.» Muhıyt´te de böyledir.

Abdest alırken, bir azanın yaşlığı ile, diğer azayı ıslatan kimsenin abdesti caiz olmaz.

Fakat; bu yaşlıktan su damlamakta ise, bu şekiMeki gusül caiz olur. Hûlâsa´da da böyledir.

Kendisine yağmur isabet eden veya bir nehre düşen kin> senin, bu durumda bütün vücuduna su isabet ederse, abdesti de guslü de caiz olur. Bu durumda, o kimsenin sadece, ağzına ve bur­nuna su vermesi kâfi gelir. Sirâciyye´de de böyledir. [10]



4- Başı Meshetmek


Başı meshetmekte farz olan, nâsiye miktandir. Hidayede de böyledir.

Nasiye miktarı ise, muhtar olan kavle göre başm dörtte biri­dir. Muhtar Şerhi thtiyâr´da da böyledir.

Meshederken, esah olan kavle göre, üç parmak kullanmak vacibtir. Kifiâye´de de böyledir.

Zâhirü´r - rivâye´ye göre, bir veya iki parmakla meshedilmiş olsa, bu caiz olmaz. Tahtâvî Şerhin´de de böyledir.

Şayet, aralan açık olarak şehâdet parmağı ve baş parmakla meshedümiş olsa, bu iki parmak arasında avuç içinden de bir kısıra başa değmiş olsa, bu durumda mesh caiz olur. Çünkü bu durumda, üç parmak başa değmiş gibi olur. Muhıyt´te ve Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, başını sadece parmak uçları ile meshetmiş olsa, bu durumda eğer, parmak arından su damlıyorsa, bu mesh caiz olur. Şayet, su damlamıyorsa caiz olmaz. Zehiyrc´de de böyledir.

Başındaçok usun saçı bulunan bir kimse, üç parmağı ile meshettiği zaman, eğer su mesh altında başın bulunduğu kısma isabet ederse, bu mesh caiz olur. Fakat, meshettiği kısmın altında— baş değil de — alın veya boyun bulunursa bu durumda mesh caiz olmaz.

Bir kimse, kadınların yaptığı bibi saçını iki yanda bağ]a-mış olsa, yani iki zülfü bulunsa ve o zülüflerin üzerine meshetmiş olsa, bu durumda din alimlerimizin bazıları ; «O zülüflerini salı­vermezse, msshi caizdir.» (demişlerdir. Çünkü bu durumda, altında başının bulunduğu saçı üzerine meshetmiştir.

Bu hususta, umumun görüşü ise; zülüflerin, salınması veya salınmamasi halinde de meshin caiz olmayacağı şeklindedir. Mu-hıyt´te de böyledir.

Bir kimsenin, sadece kulaklarını meshetmesL başını mes-hetmesi yerine naib olmaz. Yani, kulakları meshetmek, başı mes-hetmenin yerini tutmaz. Şirâciyye´de de böyledir.

Bir kimsenin, avuç içinde bulunan yaşlıkla başını meshet-mesi caizdir. Çünkü, kaptan alman su ile, kollan yıkadıktan sonra avuçta kalan yaşlık müsavidir. Sahih olan da budur.

Fakat, bir kimsenin başını meshettikten sonra, mestlerini veya mestlerini meshettikten sonra — avucunda kalan ıslaklıkla başı­nı meshelmesi, yukarıdaki hükmün hilafına caiz değildir. Hü-i as a´da da böyledir.

Bir kimsenin, azaların birinden aldığı yaşlıkla o uzuv ister yıkanmış olsun, ister meshetmiş bulunsun— başını meshefc-mesi caiz değildir. Zehıyre´de de böyledir-

Başını karla meshetmiş olan herhangi bir kimsenin, bu mes-hi, mutlaka caizdir. Kardan, suyun, damlaması ile damlamaması arasında bir fark yoktur. Fetâvâyi Bürhânî´de de böyledir.

Bir kimse, yüzü ile birlikte başını da yıkamış olsa, bu du­rumda, baş meshedi-miş sayılır ve bu caizdir; fakat böyle yapmak mekruhtur. Çünkü bu hâl, emrolunana muhaliftir. Muhıyt´te de böy­ledir.

Bir kimse., başınm bir kısmını traş ettirmiş olsa da tıraş et-iş olduğu yere mesnetçe, bu caizdir. Cevheretü´n-^eyyire´de de leyledir.

Huccet´de : «Kişi, başının önüne mesUetrt:emiş olsa yani, başının arkasına veya sağ tarafına yahut sol tarafıyım "veyahut da or­tasına (tepesine) mesh etmiş bulunsa, bu caizdir. TataHıânlye´de

de böyledir,



http://irsadforum.net/forum/tasavvuf-kutuphanesi/hanefi-fikhi-gecici-ana-baslik(hindiyye-hidaye-redd-ul-muhtar-nuru'l-izah-iceri/
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Quasimodo kardeşim, bunlar ancak medreselerde okutulan ayrıntılı fıkıh dersleri. Bunların yerine bir iki cümleyle durumu özetleyecek şeyler lazım; zira bunları okuması buradaki kimseye bir fayda vermez.
 

23Numara

Asistan
Katılım
5 Şubat 2010
Mesajlar
179
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Bayağı da uzunmuş ,helal olsun üşenmemiş konu açmış :)
 

winstoncash

Profesör
Katılım
18 Ağustos 2008
Mesajlar
1,201
Reaksiyon puanı
18
Puanları
0
İstisnai durumları çok güzel açıklamış bence, Allah razı olsun. Her kaynaktan elde edilebilecek bilgiler değil bunlar.
 

quasimodo

Profesör
Katılım
20 Aralık 2008
Mesajlar
1,929
Reaksiyon puanı
57
Puanları
0
Bayağı da uzunmuş ,helal olsun üşenmemiş konu açmış :)
bunu sitemizde onlarca sayfa olarak açtık bunlar ilmi konular bir köşede durmasında fayda var özellikle hindiyyeden çeviridir
o zaman geri kalanı devam etmeyelim abdest almanın inceliklerini öğrenmek isteyen kardeşlerimiz linkten devamını okuyabilirler o bilgileride kullanabilirler
 
Üst