AB'den şaşırtan PKK raporu

Bu konuyu okuyanlar

HAKAN34

Asistan
Katılım
5 Ekim 2008
Mesajlar
193
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
AB'den şaşırtan PKK raporu
manset1.jpg
Raporda, DTP'ye karşı Kuzey Irak'ta büyük bir antipati olduğuna dikkat çekiliyor. Bölgesel yönetimin, PKK ile arasının iyi olmadığı vurgulanıyor. KBY'nin, bölgeyi kontrol altında tutmaya çalıştığına işaret ediliyor.Avrupa Birliği (AB), terör örgütü PKK'nın Kuzey Irak'taki rolünü anlamak için hazırladığı raporda şaşırtıcı tespitlere yer verdi. Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi'nin (ISS) raporunda, PKK ile ilgili, Irak'taki Kürt yönetiminin görüşleri yansıtılıyor.
Avrupa Birliği (AB), terör örgütü PKK'nın Kuzey Irak'taki rolünü anlamak için hazırladığı raporda şaşırtıcı tespitlere yer verdi. AB'nin ortak çalışma ve dış politikasına katkıda bulunması için kurulan Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi'nin (ISS) raporunda, PKK ile ilgili, Irak'taki Kürt yönetiminin görüşleri yansıtılıyor. PKK'nın bölgede 'sempati kaybettiğini' ortaya koyan çalışmada, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (KBY), terör örgütünü 'rahatsız edici' gördüğüne dikkat çekiliyor. Ancak, KBY'nin PKK ile savaşmayı göze alamayacağı değerlendirmesi yapılıyor. Rapora göre Erbil'deki yetkililer, KBY ile PKK arasında hiçbir ilişki olmadığını savunuyor. Fakat bölgesel yönetim, PKK'nın üslerini biliyor ve örgütün stratejilerinden haberdar. KBY, bahar aylarından bu yana, PKK'ya verdiği desteği kesmiş olsa da, örgüte karşı bölgede "açık bir tolerans" var. Kuzey Irak'ta beş bin civarında PKK'lı olduğu belirtilen raporda, İstanbul ve Ankara'da iki bine yakın terörist bulunduğu bilgisine yer veriliyor. Yine Kürt yetkililere dayanılarak Murat Karayılan'ın en az iki kez Milli İstihbarat Teşkilatı yetkilileriyle görüştüğü ileri sürülüyor.
'Enstitü notu' formatında hazırlanan çalışmada, ISS heyetinin görüştüğü Bölgesel Yönetim'in Başkanı Mesud Barzani'nin oğlu İstihbarat Başkanı Mesrur Barzani'nin PKK hakkındaki görüşleri de yer alıyor. PKK'nın, eylemleriyle Kürtlerin düşmanlarına yardım ettiğini vurgulayan Barzani, "İmralı'da tutulan Öcalan'ın da Türkiye tarafından kontrol edildiğini ve Kemalist propaganda yaptığını" iddia ediyor. Raporun sonuç kısmında ise çözüme yönelik çok tartışıla- cak öneriler sunuluyor.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa ve Amerika'da güvenlik çevrelerinin katıldığı toplantılarda sunulan rapor, görüşülen yetkililere göre Kuzey Irak'ta beş bin civarında PKK mensubu olduğunu; fakat hemen herkesin PKK'lıların çoğunun Türkiye'de; Diyarbakır, Tunceli ve Bingöl çevrelerinde bulunduğunu bildirdiklerini aktarıyor. KBY'nin içişleri bakanlığına göre sadece İstanbul ve Ankara'da iki bin civarında terörist bulunuyor. Örgütün para kaynakları, Avrupa ve sınır ticaretinden alınan paydan geliyor. PKK'nın üsleri, kablosuz internet bağlantıları ve cep telefonlarıyla donatılmış durumda. Lojistik İran'dan geliyor. İran isterse, kolayca PKK'ya çok ciddi sorunlar çıkarabilir. Fakat İran, çıkarları doğrultusunda hareket ederek PKK'yı hem destekliyor hem de savaşıyor. Raporda, yine Kürt yetkililere dayanılarak örgütün şu andaki en kilit isminin Murat Karayılan olduğu ve Karayılan'ın en az iki kez Milli İstihbarat Teşkilatı yetkilileriyle görüştüğü iddia ediliyor.
AB Ortak Savunma ve Dış Politikası'nın oluşumuna katkıda bulunmak için araştırmalar yapan ISS, AB'nin "güvenlik ajansı"olarak çalışıyor.
Kürtler, DTP'ye antipati ile bakıyor
Türkiye'nin Kuzey Irak'a düzenlediği askerî operasyonlara da değinen rapor, operasyonların PKK'ya pek zarar vermediğini, daha ziyade bölgedeki dağlarda hayvancılık yapanları etkilediğini öne sürüyor. PKK'nın mart ayında bir helikopter düşürdüğü iddiasının da yer aldığı raporda, PKK-PJAK bağlantısı da irdeleniyor. PJAK'ın PKK'nın karbon kopyası olduğu da vurgulanırken, Batı'nın PKK'yı terör örgütü kabul ederken PJAK'a aynı muameleyi yapmamasının oluşturduğu ironiye de dikkat çekiliyor. Raporda, bölgesel Kürt yönetimi ile İran'ın PJAK-radikal akımlar kartlarını karşılıklı oynadıkları dile getiriliyor.
Barzani'nin Kürdistan Demokratik Partisi kaynaklarının, PKK'ya fazla yüklenmeleri halinde El Kaide ile işbirliği yaparak Erbil'i ve tüm dünyayı tehdit edecekleri tezini de irdeleyen rapor, iki örgüt arasındaki kan uyuşmazlığına vurgu yaparak bu tezin hem Avrupalı diplomatlar, hem Kürdistan Yurtseverler Birliği hem de bölgedeki İslami kökenli partiler tarafından şüpheyle karşılandığı da kaydediliyor. Irak'ın kuzeyinde 12 bin Türkiye Kürt'ünün 1998'den beri barındığı Mahmur kampı meselesine de değinilen raporda, Kürt yetkililerin, bu kişilerin PKK ile yakınlığı nedeniyle bölgelerindeki başka yerlere yerleştirilmesine sıcak bakmadıklarına dair ifadelerine yer verildi.
Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi'nin raporunda Irak'taki bölgesel Kürt yönetiminde, Türkiye'de Kürtlere dayalı siyaset yapan ve genellikle PKK'nın kontrolünde olarak bilinen Demokratik Toplum Partisi konusundaki antipatinin büyüklüğünü de ilgi çekici buluyor. Bölgedeki Türk üssü Bamerini'nin ise Kürt yönetimi tarafından Ankara ile pazarlık stratejisi çerçevesinde gündeme getirme niyetinde olduğu vurgulanıyor. Fakat bölgede görüşülen tüm Kürt yetkililerin Türkiye'nin askerî gücünün farkında oldukları belirtilerek, hepsinin "Eğer isterlerse, Türkler iki saatte Erbil'de olabilir ve hiçbir şey onları çıkaramaz." dedikleri aktarılıyor.
Merkezi Paris'te bulunan Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi, Kuzey Irak'ta geçen temmuz ayında düzenlediği bu gezi öncesinde Türkiye'ye gelerek temaslarda bulunmak için talepte bulunmuş. ISS'nin Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Walter Posch imzalı raporun girişinde, mayıs ayında TBMM ve Güneydoğu'ya yapmak istedikleri ziyarete Türk yetkililerin karşı çıktığı ifade ediliyor. ISS'nin Kuzey Irak "misyonunda" araştırmacı Posch'a, İngiliz parlamenter Robert Walter ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Assamblesi siyasi danışmanı Michael Hilger eşlik etti. ISS, 20 Temmuz 2001 tarihindeki Avrupa Birliği zirvesinde, AB anlaşmaları çerçevesinde kuruldu.
Kuzey Irak'ta DTP'ye antipatiyle bakılıyor
Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi'nin raporunda, DTP'ye karşı Kuzey Irak'ta büyük bir antipati olduğuna dikkat çekiliyor. Bölgesel yönetimin, PKK ile arasının iyi olmadığı vurgulanıyor. KBY'nin, aldığı güvenlik önlemleriyle bölgeyi kontrol altında tutmaya çalıştığına işaret ediliyor.
Rapor, görüşülen Kürtlerin PKK sorununun çözümü konusundaki önerilerini beş maddede topluyor:
Sorun, askerî çözümlerle değil ancak müzakere yoluyla çözülebilir,
PKK, bölünme hedefini terk ederek ideolojisinde radikal bir değişim yaptı,
Örgüt, barış istiyor ve silah bırakmaya hazır,
Bunun için, Türkiye kapsamlı bir af çıkarmalı ve Kürt kimliğini tanımalı,
Eğer PKK bunu reddederse, Kürt kamuoyundaki kredibilitesini kaybeder,
ve KBY, PKK'dan kurtulması için Türkiye'ye yardım etmeyi düşünebilir.

rapor.jpg


KDP ile KYB'nin hâlâ önemli farklılıkları bulunuyor
PKK'nın Kuzey Irak'taki durumunu "anlamak" için Kuzey Irak'a giden Avrupa heyetinin yazdığı raporda, Kürdistan Bölgesel Yönetimi hakkında değerlendirmeler yapılıyor. "Kürdistan bölgesi, iki partili küçük bağımsız bir devletçik'' denilen raporda şu tespitler dikkat çekiyor: KYB'yi idare eden Mesud Barzani'nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasındaki ilişkiler eskiye göre daha iyi. KYB yetkililerine göre KDP, KYB'nin Erbil'e dönüşünü endişeyle izliyor.
Güvenlik parası ABD'den
KYB'nin Erbil'e yerleşmesiyle idare yavaş yavaş birleşiyor. Fakat içişleri, maliye ve peşmerge (askerî, güvenlik ve istihbarat servisleri) bakanlıkları hâlâ birleştirilmiş değil. Her iki partinin, güvenlik ve gizli servisleri ABD'den para alıyor ve temel vazifeleri El-Kaide ile mücadele etmek. KDP, KYB'ye nazaran daha profesyonel bir parti. Amerika ile ilişkilere çok dikkat ediyor ve Amerikan serbest pazar anlayışını benimsemiş durumda. KYB'nin söylemi ise solcu ve antiemperyalist. Kürt bölgesinde, biri koalisyonda (Kürdistan İslam Birliği) diğeri muhalefet yapan (Kurdistani İslamic Komala-KIK) iki "İslamcı" parti var. Her iki parti de, KDP ve KYB tarafından dikkatli bir şekilde gözetleniyor. KDP ve KYB, bu iki partiyi demokratik bir rakipten çok potansiyel bir tehlike olarak görüyorlar. Bölgedeki yabancı diplomatlara göre, serbest seçimlerin yapılması halinde bu Kürdistan İslam Birliği ve İslamic Komala sandıkta daha iyi sonuçlar elde edebilir.
Kürdistan ekonomisi, bütün Irak için olduğu gibi petrol gelirlerine bağlı. Merkezî hükümetin gönderdiği pay konusunda tartışmalar var. Fakat eğer Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Kuzey Irak'ın tüm petrol kaynaklarını kontrol edebilirse "ikinci bir Dubai" olabilir. Kürt yönetimi de bunun peşinde. Petrol gelirleriyle finanse edilen bir rantiye devleti olma yolunda çalışıyor. Bölgesel yönetim, aslında zaten bir rant toplumu. İki büyük parti KDP ve KYB, bölgenin en büyük işvereni. Her birinin 600 bin üyesi var. (3,8 milyonluk bölgenin 1,2 milyonu parti üyesi) Bu insanlar, partideki seviyelerine göre maaş alıyor. Türk şirketleri her yerde var. Tarım ürünlerinin yüzde 80'i İran'dan ithal ediliyor.
Kürt yönetiminin, terör saldırıları nedeniyle Türkiye veya İran sınırından ziyade Irak'ın diğer bölgeleriyle olan sınırlarında güvenliğe yoğunlaştığına vurgu yapılan raporda, Musul'un terör saldırılarının planlandığı yer olması hasebiyle en önemli tehdit merkezlerinden biri olduğu kaydediliyor. Kürt yönetiminin Musul'a müdahale arayışlarına da dikkat çekilirken, kent ile Kürt bölgesi arasında yaşayan Arap aşiretleri Cucur ve Şammar'ın en önemli engellerden olduğu zikrediliyor. Raporda, İran sınırından gerçekleşen uyuşturucu ticaretinin yol açtığı sorunlara da değiniliyor.
AB, Erbil'e temsilcilik açsın Raporda, ISS heyetinin bölgede görüştüğü tüm Avrupalı diplomatların, AB'nin Kuzey Irak'ta "daha güçlü bir varlık" göstermesinden yana olduğu ifade ediliyor. Rapora göre, Avrupalı diplomatlar, AB'nin Kürt yönetim alanında etkinliğini artırmasının bölgenin gelişimine ve normalleşmesine katkıda bulunacağını düşünüyor. Bu çerçevede, bazı Avrupalı diplomatlar, AB'nin Erbil'de bir ofis açmasını, bunun AB'nin Bağdat'taki varlığını güçlendireceği yorumunda bulunuyor. Öte yandan görüşülen kişilerin çoğu, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin kolaylaştırılması gerektiğini, bunun Türkiye'nin gerekli reformları yapmaya ikna etmenin tek yolu olduğunu savunduğu dile getiriliyor.
Ali İhsan Aydın
zaman
 
Üst