9. sınıfım türkçe projem var ve iptal ettirmek istiyorum dilekçe versen teslim süresinede 3 gün kaldı iptal edebilir miyim?

Talha_Tevfik

Öğrenci
Katılım
5 Haziran 2018
Mesajlar
13
Reaksiyon puanı
0
Puanları
1
Yaş
19
türkçe projem var ve iptal ettirmek istiyorum dilekçe versen teslim süresinede 3 gün kaldı iptal edebilir miyim?
 

Talha_Tevfik

Öğrenci
Katılım
5 Haziran 2018
Mesajlar
13
Reaksiyon puanı
0
Puanları
1
Yaş
19
Yapıver ne kaybetceksin...
ypamıyorum maalesef türkçem o kadar iyi değil
Mesaj otomatik birleştirildi:

Ben Gönen’de doğdum. Yirmi yıldır görmediğim bu kasaba, düşümde artık bir

serap gibiydi. Birçok yeri unutulan, eski, uzak bir rüya gibi oldu. O zaman genç

bir yüzbaşı olan babamla her zaman önünden geçtiğimiz Çarşı Camii’ni,

karşısındaki küçük, harap şadırvanı, içinde binlerce kereste tomruğu yüzen

nehirciği, bazen yıkanmaya gittiğimiz sıcak sulu hamamın derin havuzunu şimdi

hatırlamaya çalışıyorum. Ama beyaz bir unutuş dumanı önüme yığılır. Renkleri

siler, şekilleri kaybeder… Pek uzun gurbetlerden sonra vatanına dönen bir adam,

doğduğu yerin ufkunu koyu bir sis altında bulup da, sevdiği şeyleri uzaktan bir

an önce göremediği için nasıl hüzünlenirse, ben de tıpkı böyle meraka,

sabırsızlığa benzer bir acı duyarım. O, her akşam sürülerle mandaların, ineklerin

geçtiği tozlu, taşsız yollar, yosunlu, siyah kiremitli çatılar, yıkılacakmış gibi

duran büyük duvarlar, küçük, ahşap köprüler, uçsuz bucaksız tarlalar, alçak

çitler hep bu duman içinde erir…

Yalnız evimizle okulu gözümün önüne getirebilirim.

Büyük bir bahçe… Ortasında köşk biçiminde yapılmış bembeyaz bir ev… Sağ

köşesinde her zaman oturduğumuz beyaz perdeli oda… Sabahları annem beni

bir bebek gibi pencerenin kenarına oturtur, dersimi tekrarlatır, sütümü içirirdi.

Bu pencereden görünen avlunun öbür yanındaki büyük toprak rengi yapının

camsız, kapaksız tek bir penceresi vardı. Bu siyah delik beni çok korkuturdu.

Yemeklerimizi pişiren, çamaşırlarımızı yıkayan, tahtalarımızı silen, babamın

atına yem veren, av köpeklerine bakan hizmetçimiz Abil Ana’nın her gece

anlattığı korkunç, bitmez hikâyelerdeki ayıyı, bu karanlık pencerede görür gibi

olurdum. Bu kuruntuyla, rüya dinlemek, yorumlamak merakında olan zavallı

anneme her sabah ayılı rüyalar uydurur; iri, kuzgun bir ayının beni kapıp dağa

götürdüğünü, ormandaki inine kapadığını, kollarımı bağladığını, burnumu,

dudaklarımı yediğini, sonra Bayramiç yolundaki su değirmeninin çarkına

attığını söyler, ona birçok, “Hayırdır inşallah…” dedirtirdim. Yorumlarken

benim büyük bir adam, büyük bir bey, büyük bir paşa olacağımı, bana kimsenin

kötülük yapamayacağını, güvenceyle sundukça, yalan söylediğimi unutur, ne

kadar sevinirdim…

Nasıl sokaklardan, kiminle giderdim? Bilmiyorum… Okul bir katlı, duvarları

badanasızdı. Kapıdan girilince üstü kapalı bir avlu vardı. Daha ilerisinde küçük,

ağaçsız bir bahçe… Bahçenin sonunda ayakyolu, çok kocaman aptes fıçısı…

Erkek çocuklarla kızlar karmakarışık otururlar, birlikte okur, birlikte oynarlardı.

“Büyük Hoca” dediğimiz, kınalı, az saçlı, kambur, uzun boylu, yaşlı, bunak bir

kadındı. Mavi gözleri pek sert parlar, gaga gibi iğri, sarı burnuyla, tüyleri

dökülmüş hain, hasta bir çaylağa benzerdi. “Küçük Hoca” erkekti. Büyük

Hoca’nın oğluydu. Çocuklar ondan hiç korkmazlardı. Sanırım biraz aptalcaydı.

Ben arkadaki rahlelerde, Büyük Hoca’nın en uzun sopasını uzatamadığı bir

yerde otururdum. Kızlar, belki saçlarımın açık sarı olmasından, bana hep “Ak

Bey” derlerdi. Erkek çocukların büyücekleri ya adımı söylerler ya da “Yüzbaşı

oğlu” diye çağırırlardı. Sınıf kapısının açılmayan kanadında sallanan “geldi –

gitti” levhası yassı, cansız bir yüz gibi bize bakar.
proje ödevimburdaki sözcükleri sözcük türlerine ayırmak
 
Katılım
20 Temmuz 2017
Mesajlar
6,866
Reaksiyon puanı
5,171
Puanları
113
Ne güzel ödev işte bizim zamanımızdaki gibi çiçekli böcekli fon kartonuna şunları yaz tarzında öğreticiliği olmayan ve pano doldurma dışında hiçbir işe yaramayan ödevlerden çok daha iyi.
 
Üst