8 asırdır çürümeyen bedenin sırrı

Alemci_Dayı

Profesör
Katılım
25 Mayıs 2008
Mesajlar
1,532
Reaksiyon puanı
18
Puanları
0
8 asırdır çürümeyen bedenin sırrı

118653.jpg


12. yüzyıl başlarında Kastamonu Kalesi'nin fethi sırasında şehid olan Aşıklı Sultan için yapılan türbedeki çürümemiş beden görenleri şaşkına çeviriyor


Durumu ilginç bulan ziyaretçiler Türkiye'nin dört bir yanından türbeye gelerek ziyaret ediyor. Merkeze bağlı Honsalar Mahallesi, Kale kapısı Mevkiinde, Kümbet Sokağında yer alan türbede Aşıklı Sultan'ın çürümemiş ayaklarıyla ilgili ilim adamları açıklama yapmakta zorlanıyor.

Kastamonu Kalesi'nin fethi sırasında zehirli bir okla şehid olan Aşıklı Sultan, Selçuklu töresinde ulu kişilere uygulandığı gibi sandukasıyla defnedildi. Aşıklı Sultan'a halk arasında "Yanık Sultan" da denilen olay menkıbelerde şöyle anlatılmaktadır; Aşıklı Sultan'ın türbesinin yakınında bir yangın çıkar. Bu olay sırasında Aşıklı Sultan Hazretleri o zamanın mülkiye amirinin rüyasına girer, der ki; "Burada yangın çıktı, türbem yanıyor, gelin beni kurtarın." Devrin mülkiye amiri uyandıktan sonra o mahalleye koşar, bakar ki türbe ve civarı yangından zarar görmüş, ama Aşıklı Sultan'ı ateş yakmamıştır. Böylece Aşıklı Sultan'ın dünyadan ayrıldıktan sonra kerametinin devam ettiği anlaşıldığı ifade ediliyor.

8 ASIRDIR ÇÜRÜMEYEN BEDEN

Kastamonu Turizm Eğitim ve Kültürünü Geliştirme Derneği (TURGET) Başkanı Erdal Arslan, Kastamonu'da en fazla ziyaret edilen türbelerin başında Aşıklı Sultan Türbesi'nin geldiğini söyledi. Arslan, şehre gelen ziyaretçilerin büyük bir bölümünün türbedeki 8 asırdır çürümemiş bedeni görmek istediklerini hatırlattı. Erdal Arslan, Kastamonu'nun 17 bin evliyanın geçtiği bir yer olması nedeniyle Evliyalar Şehri olarak bilindiğini kaydetti.

Arslan, "Her bir sokağı, her bir caddesi, her bir mahallesi bir büyük evliya ile şereflenmiş olan Kastamonu'nun en çok ziyaret edilen mekanlarından birisi de Aşıklı Sultan Türbesidir. Kale Kapısı mevkiinde bulunan Aşıklı Sultan Türbesinde beş adet sanduka vardır. Bu sandukalardan sadece bir tanesinde Mağribli Mehmet Ağa isimli birinin yattığı bilinmektedir.

Türbeye de adını veren Aşıklı Sultan ise ortada yer alan üçüncü sandukada medfundur. Bu türbeyi bu kadar çok ziyaret edilir kılan sebep ise bu zatın bedenin çürümemiş olmasıdır. Gerçekten de on yıllardır, camekan içersinde teşhir edilen ve insanlara ibret olması umulan Aşıklı Sultan'ın aşık kısmı etiyle, kemiğiyle asırlardır durmaktadır. Aşıklı Sultan, Kastamonu'nun fethi için buralara gelen Selçuklu ordusundaki komutanlardan birisidir. 1185-1200 yılları arasında cereyan eden fetih mücadelesi esnasında şehit düşmüş ve şehit olduğu yere defnedilmiştir. Bedeni tam 8 asırdan fazla zamandır hiç çürümeden durmakta ve adeta kendisini ziyarete gelenlere ibret vesikası olmuştur." dedi.

Bu türbe ile ilgili halk dilinde anlatılan ilginç bir hikayenin de mevcut olduğunu kaydeden Arslan, bu olaydan sonra Aşıklı Sultan'ın çürümemiş bedeninin ortaya çıktığının söylendiğini belirtti. Arslan, "Rivayete göre; Cumhuriyetin ilk yıllarında türbe büyük bir yangın geçirir. Yangın başladığı esnasada türbede yatan zat, zamanın valisinin rüyasına girerek "Kalk beni kurtar" diye haykırır. Vali kan ter içersinde uyanır ancak tekrar uykuya dalar. Zat ikinci sefer ikaz eder valiyi rüyasında. Vali bu sefer de "hayırdır inşallah" deyip tekrar uykuya dalar. Üçüncü seferinde türbede medfun zat daha bir hiddetle bağırır valiye rüyasında "Yanıyorum, kalk beni kurtar diyorum. Ne diye uyuyorsun!" diyerek çıkışır. Üç sefer üst üste gördüğü rüya valinin aklını başına getirir ve yaverine Kastamonu'da o saatlerde bir yangın olup olmadığını sorar. Yaveri Kale Kapısı mevkiinde bir türbenin yanmakta olduğunu söyleyince derhal yangın mahalline gelir ve söndürme çalışmalarına bizzat katılır. Yangın söndürülür ancak, tabut ayak ucundan alev almıştır. Tabutun yanan kısmından içerisi de görünür hale gelir ve Aşıklı Sultan' ın bedenin çürümediği bu sayede anlaşılır."

AŞIKLI SULTAN TÜRBESİ'NİN 2009 YILINDA RESTORSYONU YAPILACAK

Diğer yandan, Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürü Yavuz Yücebıyık, Aşıklı Sultan Türbesi'nin restorasyon projesinin hazır olduğunu belirterek, 2009 yılı içinde restorasyon ve çevre düzenlemesinin yapılacağını açıkladı.

Türbe hakkında bilgi veren Yücebıyık, "Aşıklı Sultan Türbesi eyvan tipi bir türbedir. İbadet mekanı ile büyük bir beşik tonoz ve alt katından oluşan yapı, 4.00X6.51 m. boyutlarındadır. Cephe kemerinin etrafı silmelerle çerçevelenmiştir. Önyüzü düzgün kesme taş, diğer duvarları ise moloz taş örgülüdür. Doğusundaki mekanın mahiyeti uğradığı müdahaleler sebebiyle anlaşılamamıştır. Kitabesi olmadığı gibi hakkında yazılı bilgi de bulunmamaktadır. 1979 yılında tamir edilmiş olan yapının Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki dosyasına göre Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Ankara Bölge Kurulu 1984 tarih, 386 sayılı kararı ile kamulaştırılması kararlaştırmıştır. Bu tarihten sonra türbenin etrafını saran yapılar yıktırılarak çevresi düzenlenmiştir. 1992 den sonra bir kez daha onarım geçirmiştir. Son olarak biz restorasyon projesini hazırladık. 2009 yılında restorasyonunu gerçekleştireceğiz." dedi.

CİHAN
26.Eylül.2008 14:07:18​

KaynaK




::::::::::::::::::::::::::::::::


8 asırdır çürümeyen beden

12. yüzyıl başlarında Kastamonu Kalesi'nin fethi sırasında şehid olan Aşıklı Sultan için yapılan türbedeki çürümemiş beden görenleri şaşkına çeviriyor. Halk dilinde 'Ayağı Yanık Sultan' olarak bilinen türbede çürümemiş bedeninin ayak kısmı camekan içinde teşhir ediliyor.



8_yildir_curumuyor_1.jpg


8_yildir_curumuyor_2.jpg


8_yildir_curumuyor_3.jpg


8_yildir_curumuyor_4.jpg


8_yildir_curumuyor_5.jpg


8_yildir_curumuyor_6.jpg


fotogaleri
 

Be5tE

Dekan
Katılım
22 Nisan 2008
Mesajlar
7,341
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
YAlan olma ihtimali ????

ben gözümle görmeden inanmam şahsen
 

nofearman

Asistan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
hava almayan ceset çürümez. azıcık mantık lütfen..
 

CZC

Profesör
Katılım
26 Ağustos 2008
Mesajlar
1,519
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
nofearman ın cümlesi biraz mantıklı geliyor ilk bakışta..

Ama sonuçta o cesedin olduğu camlı bölme çok ilkel birşey. Ve bırakın vakumizeyi şimdiye kadar defalarca değiştirilmiş olma ihtimali büyük..

Hayatta herşeyi mantıkla açıklamaya çalışmak ta herşeyi maneviyatla-tinsellikle açıklamaya çalışmak kadar çuvallatıyor adamı..

Hayat bi denge oyunuysa sentezi araştırmak en iyisi..
Veya benim gibi yapın "Allahın hikmeti" deyin..
Daha az yorucu oluyor..
 

nofearman

Asistan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Kanımca herşeyin mantıklı bir açıklaması vardır..
 

nofearman

Asistan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
M@jesty ayrıca ona bakarsan yüz yıllar önce yapılan camiler özellikle mimar sinanın yaptığı camiler,köprüler vesaire halen taş gibi dururken günümüzde yapılan camiler (bknz : kuştepe camii) bir fırtınada (fırtına demeye bin şahit rüzgar daha uygun olur) yıkılıveriyor. :)
 

quazar

Doçent
Katılım
6 Haziran 2007
Mesajlar
805
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
hava almayan ceset çürümez. azıcık mantık lütfen..


1- Hava almayan ceset çürümez demek zaten yanlış

2-O türbede 800 yıllık bir beden var ve onu 800 yıl havadan koruyacak bir teknik yok orda. Ayak kısmına bakarsanız basit bir cam kabin olduğunu görürsünüz..
 

nofearman

Asistan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
1- Hava almayan ceset çürümez demek zaten yanlış

2-O türbede 800 yıllık bir beden var ve onu 800 yıl havadan koruyacak bir teknik yok orda. Ayak kısmına bakarsanız basit bir cam kabin olduğunu görürsünüz..

tamam senin dediğin olsun ama fotoğraftan karar veremem yine de.. bide şunu hatırla 1. madden için. amerika da adamın birisi karısının cesedini sehpanın içine yerleştirtmişti. sence neden hava almayan bir sehpa ?
 

BaRY

Profesör
Katılım
27 Aralık 2007
Mesajlar
1,635
Reaksiyon puanı
12
Puanları
218
Bu ceset incelenmişti, ve sonuç aşağıdaki yazıda mevcut

Elazığ'ın Harput Mahallesi'nde Arapbaba türbesi içinde bulunan ve mumyalanmadığı halde yaklaşık 700 yıldır bozulmadığı öne sürülen Arapbaba'nın naaşı geçen hafta, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün izniyle bilim adamları tarafından incelendi.

Yüzlerce kişinin ziyaret ettiği türbedeki herkesin merak ettiği sır da böylece açığa çıktı.
İncelemeyi yapan bilimadamları İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim görevlisi, dünyaca ünlü adli antropolog Dr. Mehmet Yaşar İşçan ve ekibi. Elazığ'a gidip, inceleme ypan bilim adamları, Arapbaba hakkında asırlık efsaneyie çürütecek önemli tespitler yaptı.

İşte doğrular:

'Koku geliyor ihbarları harekete geçirdi'

"Türbeyi inceleme talebi bizden değil Vakıflar Malatya Bölge Müdürlüğü'nden geldi. Bölge Müdürlüğü, 'Arapbaba'nın naaşının bulunduğu alanda kokular geldiğine ilişkin ihbarlar aldık' diyerek bilimsel inceleme yapmanızı talep etti.

'Tam bir yıl sonra izin çıktı'

Bürokratik işlemlerin ardından yaklaşık bir yıl sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün izniyle naaşının bulunuduğu yerde inceleme yapmamamıza izin verildi.

'4 gün incelemişler'

Bunun üzerine Arkekoloji konusunda uzman Bahar Meryen, Mikrobiyolojisi uzmanı yardımcı doçentt Hüseyin Çokan ve ben 13 Temmuz 2008'de Elazığ'a gitttik.
Bölgede 4 gece kaldık. Maskelerimizi ve özel kıyafetlerimizi giyerek, naaşın bulunduğu yere doğru gittik.

'Naaş uygunsuz koşulda bulunuyordu'

Naaşın bulunduğu kutuda iddia edildiği gibi koku yoktu, cesettte organizma, böceklenme yoktu. Ancak ortam çok nemliydi. Sıcaklık yüksekti. Arapbaba'nın naaşı uygunsuz bir koşulda bulunuyordu.

'Türbede ailesi de gömülüymüş'

Mezarlık 1 metre 80 sanitmetere metre yüksekliğindeki bir çukurdu. Ancak boştu. Çukurun içinde Arapbaba'nın ailesine ait olduğu düşünülen başka kemikler de .

Bir mumyanın ilk defa üç boyutlu görüntüsü alındı

Arapbaba denilen kişinin naaşı mezardan çıkartılıp yukarıda cam sandığın içinde teşhir ediliyordu.Naaşı ambulansla Fırat Üniversitesi'ne götürdük. Burada Radyoloji Bölümü'ne götürdük.Naaşın 3 boyutlu görüntülerini aldık. Bu teknik Türkiye'de ilk defa bir mumyaya yapıldı..

Yaşarken nasıl göründüğünü belirleyecekler

Bu teknik aracılığıyla, Arapbaba denilen kişinin yaşamındaki gerçek görüntüsünün fotoğrafını çıkarmamız kolay olacak. Cenazeyi Fırat üniversitesi Adli Tıp Kurumu'na geri götürdük.

Ertesi sabah tekrar inceledik. Vücudunun yumuşak dokularında bozulma yoktu. Derisi bozulmamıştır. Sağ ayak bileği kemiklerinden cürümüştü.

'Kafası kesilmemiş'

Arapbaba denilen kişi ortalama 40 yaşlarında olduğunu, güçlü kemik yapısı olan bir vücut yapısı var. Kafası yüzyıllardır iddia edildiği gibi kesilmemiş. Kesilmiş olsaydı mutlaka boynundaki omur kemiklerinde izi olurdu. Öte yandan cesedin yanında bulunan kafatasında da kesik izi yok. Kafatasının alt çenesi de yok. Tahminimiz bu kafatasının bu cesede aitt olmadığı yönünde.

'Arapababa'nın maaşı MUMYALANMIŞ'

İddia edildiği gibi mumyalanmadığı doğru değil. Biz cesedin yüzyıllar önce, eski bir Türk geleneğine bir teknikle kesinlikle mumyalandığını düşünüyoruz. Bu çalışmanın sonucunda bu tekniği de öğrenebileceğiz.

'Eski bir Türk Askeri veya beyi olabilir'

Çünkü mezarın içinde başka kemik kalıntılarının olması ve yalnızca bir kişinin cesedinin bozulmaması bize bu kişinin eski bir türk askeri, ya da veya bölgenin önemli bir lideri olduğunu gösteriyor. Eski Türk geleneklerine göre bölgenin önemli kişileri ve genellikle askerleri öldüğü zaman mumyalanır, ailesiyle beraber aynı mezara gömülür.

'Ailesini de incelemek isteriz'

Arapbaba'nın bölgeye müslümanlığı yaymak için gelen eski bir Türk askeri olduğuna ilişkin güçlü kanıtlar var. Bu nedenle yüzyıllar önce mumyalanmış. İzin verilirse mezarda ailesine ait diğer naaşları da incelemek isteriz.

'Kokuyu önlemek için cam sandığa koymuşlar'

Naaş, kokuların geldiği iddiasıyla çözüm bulmak amacıyla 1977 yılında cam sandığa konulmuş.

'1988 yılında kimyasal işlemlerle çürüme engellenmiş'

Ancak ilerleyen yıllar da tekrar kokuların gelmesi üzerine 1988 yılında bozulmasını engellemek amacıyla kimsayal solisyonlarla işlem görmüş. Bir çeşit mumyalama tekniği ile naaşın çürümesi durdurulmuş. Ne tür maddeler kullanıldığını araştırıyoruz.

'Yağmur çürümeyi başlatmış'
Naaşdan sürekli kokuların gelmesinin en büyük nedeni, 70'li yıllarda çok yağan yağmurun mezarın içine girmesi. Su birinkintisi içinde kalan mezarın içindeki naaşın çürümeye başladığı bu nedenle koku şikayetlerinin attığını düşünüyoruz.

'Cam sandık naaşa zarar veriyor'
Araştırmalarımız devam ediyor.Raporumuzu henüz sunmadık. Ancak önerim naaşın mezarlıkta olması. Cam sandığın sürekli açılması naaşın çürümesine neden oluyor. Bu nedenle naşaın mezarlığa gömülmesini önereceğiz.

ARAP BABA KİMDİR?
Bazı kaynaklara göre Arap baba Harput velilerinden. Gerçek adı Yusuf olup, babasının adı Arabşah'tır. Hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Doğum tarihi ve yeri belli değildir. On üçüncü asırda yaşadığı rivayet edilen Arap Baba, Harput'un fethi için gelen Selçuklu kumandanlarından olup, aynı zamanda büyük bir velidir.

İslamiyeti yaymak için bazan kılıç kullanan Arap Baba çoğu zaman insanlara doğru yolu göstermek için vaaz ve nasihatlerde bulundu. Sık sık, "Kılıçla geldim kalemle gideceğim" dediği belirtiliyor.. Arab Baba'nın türbesi 1279 tarihinde yapılmıştır. Türbenin alt katında kabir odası, üst katında ise ziyaret edilen sanduka vardır. Arap Baba'nın kabrinin bir özelliği de naaşının herkes tarafından görülebilecek şekilde açıkta olmasıdır. Türbe içinde üzeri yeşil kumaşla örtülü camdan bir sanduka içerisinde bulunan Arap Baba, çürümemiş cesedi ve kesik başı ile büyük bir ilgi toplamaktadır.

ARAP BABA EFSANESİ
Yaygın inanışa göre, çok eski yıllarda Harput'ta büyük bir kuraklık başlamış, yağmurlar yağmaz, otlar yeşermez olmuş. İnsanların yağmur duasına çıkmaları, yalvarıp yakarmaları fayda etmemiş.

Bir gece Harput'ta Arap Baba türbesine yakın evlerden birinde oturan Selvi adlı yaşlı bir kadın rüyasında, Arap Baba'nın türbedeki naaşının başını kesip bir dereye atarsa yağmur yağacağını görmüş. Komşularına anlattığı rüyası bütün Harput'a yayılmış. Günler geçmiş Harput'a bir damla yağmur düşmemiş. Kıtlık kapıda. Çaresiz kalan insanlar Selvi Nine'yi Arap Baba'nın başını kesme konusunda ikna etmeye çabalamış. Ancak yaşlı kadın buna cesaret edemeyince, bir gece evinin etrafında toplanıp evi taşlamaya başlamışlar. Ertesi sabah yaşlı kadın çaresiz, yüreğindeki korkuları bastırmaya çalışarak, Arap Baba'nın türbesine gitmiş ve cesedin başını keserek dereye atmış. Bunun üzerine yağmurlar haşlamış başlamasına ama kıtlıktan daha büyük bir felaket yaşanmış. Seller coşmuş, dereler taşmış. Yağmurlar bir rahmet olmaktan çıkmış, felakete dönüşmüş. Yine bir gece Selvi Nine rüyasında bu defa Arap Baba'yı görmüş. Arap Baba, "Eğer başımı attığın yerden alıp yerine koymaz isen yağmurlar dinmez, senin de halin haraptır" diye öfkeyle bağırmış. Yaşlı kadın, sabah korkuyla uyanıp dereye indiğiunde, kesik başın dere kenarında durduğunu görmüş, hemen alıp getirip sandukada yerine koymuş. Ardından yağmurlar dinmiş ve her şey eski haline dönmüş.




http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Arap_baba_niye_curumuyor_191683_7&Newsid=191683
 

SoundOfLife

Asistan
Katılım
28 Nisan 2008
Mesajlar
135
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
şehitlerin bedeni çürümüyor sanırım, yanlıs hatırlamıyorum değil mi?
 
Üst