Be5tE
Dekan
- Katılım
- 22 Nisan 2008
- Mesajlar
- 7,346
- Reaksiyon puanı
- 5
- Puanları
- 0
Felsefe okumanın sonu yok elbet. Ben, özellikle bilim felsefesine meraklıyım, bu alana ucundan köşesinden değen her şeyi elimden geldiğince okumaya, bazen çok zorlansam da kavramaya çalışıyorum.

Son zamanlarda, ünlü matematikçi ve mantıkçı Kurt Gödel hakkında bir kitap okuyorum, meraklısına tavsiye de edeyim. Kitabın adı ‘Incompleteness: The Proof and Paradox of Kurt Gödel.’ Yazarı ise Rebecca Goldstein.
Ben bu kitaptan öğrendim, Gödel, 25 yaşından beri ‘Platoncu’ imiş.
Tabii hangi manada ‘Platoncu’ olduğunu da açıklamalıyım. Gödel’e göre, evren ve dünya, bizim varlığımızdan veya sübjektif gözlemlerimizden bağımsız olarak var.
Buraya yazdığım bu basit cümlenin yol açtığı çok sayıda anlam var. Mesela en basiti, biz insanlar aslında hiçbir şeyi İCAT etmiyoruz, yani olmayan bir şeyi yaratmıyoruz, sadece KEŞFEDİYORUZ. Veya şöyle devam edeyim: Ahlaki değerler,
mesela iyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki fark da bir gerçek, insan icadı değil, bu temel farklar kültürden kültüre değişen şeyler hiç değil.
Gödel bunlara inanıyordu veya bu sistem onun için bilinçli bir seçimdi ama kendisi bu kararını verdiğinde ve verdikten sonra da epey bir süre ‘Viyana çevresi’ denen entelektüel grupla birlikte de oluyordu.
‘E ne var yani’ demeyin, bilim tarihinde önemli bir yeri olan ‘Viyana çevresi’ adlı grup, ‘Mantıksal pozitivizm’ adlı akımın kurucularıydı ve hep görüşlerini bu akım çerçevesinde oluşturdular.
‘Mantıksal pozitivizm’ bildiğimiz pozitivizmin biraz daha uyarlanmış hali esas olarak. Bilmiyorum, bugün postmodernistler tarafından küfür kelimesi gibi de kullanılan pozitivizmi açıklamam gerekli mi ama şu kadarını söylemem şart: Pozitivizme göre gerçek bilgi, ancak bizim duyularımız yoluyla ve geçerli bilimsel yöntemler aracılığıyla elde ettiğimiz bilgidir.
Yani, Gödel’in az önce anlatmaya çalıştığım Plantonculuğuna karşılık, Viyana Çevresi, bir anlamda Sofist bir yaklaşım içindeydi ve ‘Her şeyin ölçüsü insandır’ diyorlardı. Bu tabii, gözleyemediğimiz şeylerin gerçekliği konusunda şüpheler yaratıyor, mesela atom ve atomaltı parçacıklar pozitivizmi çok zorluyordu. Aynı şekilde matematiksel gerçeğin doğası konusunda da ‘mantıksal pozitivistler’ daha deterministik bir yola sapmak zorunda kalıyorlardı.
Yine pozitivistlerin düşüncelerinin bir başka doğal sonucu göreli ahlak oluyordu. Yani, her bir bireyin iyi ve kötü, doğru ve yanlış tanımları farklı olabilirdi, çünkü her şeyin ölçüsü insandı!
* * *
Zaten Einstein ve Heisenberg tarafından ciddi sarsıntıya uğratılmış olan mantıksal pozitivizme son darbeyi Gödel taa 1931 yılında vurdu.
Ama anlaşılan o ki, Türkiye’de bu derin felsefi yansımaları olan durumdan, daha doğrusu üçlemeden çok az insanın haberi var, çok az insan görüşlerini yeni felsefi durumlar eşliğinde kurguluyor.
Soru çok basit: Bizim gözlemlerimizden, hatta varlığımızdan bağımsız olarak dışarıda bir dünya, bir evren, bir gerçek var mı yok mu?
Sizce??
Kaynak