2012

Bu konuyu okuyanlar

Vendetta_

Müdavim
Katılım
28 Kasım 2009
Mesajlar
3,704
Reaksiyon puanı
75
Puanları
0
İlk önce şunu söylim ben dinimizin bize belirtmiş olduğu Kıyameti dünyanın sonu olarak görüyorum ama şöyle bi olay var ki bu da bazılarımız tarafından dünyanın sonu olarak görülüyor. İnternette biraz araştırdıktan sonra bir blog'a rastladım ve arkadaşımız çok güzel bir şekilde bilgileri bulmuş toparlamış yazmış ya da yazılı bilgileri kopyalayıp yapıştırmış bu beni ilgilendirmez neyse kısaca ben blogda yazanları aktarım size çok uzun olsada kısım kısım okumanızı öneririm gerçekten etkileyici bir araştırma olduğu kanısındayım
Alıntı gibi gözüküyor sonunda yazılar kesintiye uğruyor ve dikkat etmemişki geri kalanı yok gibi biraz daha araştırcam tam metinleri bulursam eklerim

Saygılarımla V :tt2:
X PLANET – 12. GEZEGEN

2012'nin gizemi

12'nci gezegen Marduk'un 4 yıl sonra Dünya'ya doğal felaket getireceğini iddia eden Rus uzman Sitchin'den…

NUH TUFANI GİBİ OLUR
Marduk, 3 bin 600 yılda bir Dünya'ya teğet geçer. Maya takvimine göre yeni ziyaret 2012'de.
Gezegenin neden olduğu en büyük felaket 13 bin yıl önceki Nuh Tufanı'ydı. Benzeri olabilir.
Hititler ve Asurlar Marduk'u kil tabletlere resmetti. O tabletler İstanbul'daki müzelerde.

Marduk, ikinci Nuh Tufanı'nı yaşatacak

'12. Gezegen Marduk' kitabıyla tanınan Zecharia Sitchin, Marduk'un 2010'lu yıllarda dünyanın yakınından geçeceğini ve bu esnada yeni bir 'Nuh Tufanı'nın' daha yaşanacağını iddia ediyor.

Marduk gezegeninin yörüngesinin uzunluğu nedeniyle ancak 3 bin 600 yılda bir dünyayı ziyaret edebildiğine inanılıyor.

Sümerler tarafından 'Nibiru' olarak adlandırılan gezegenin, bugüne kadar sadece 1983 yılında IRAS kızılötesi teleskopu sayesinde görülebildiği iddia ediliyor.

Maya takvimine göre, 2012 yılında dünyaya yakınlaşacak olan Marduk'un, tıpkı 13 bin yıl önce olduğu gibi dünyaya felaket getireceği öne sürülüyor.

Dünyada Nuh Tufanı benzeri yeni bir felakete yol açacağını öne sürdüğü, '12. Gezegen Marduk'u 'meşhur eden' ünlü Rus araştırmacı-yazar Zecharia Sitchin, SABAH'a konuştu. Gezegenin 2010'lu yıllarda dünyaya yaklaştığında büyük bir felaket yaşanacağını söyleyen Sitchin, "Balık burcu çağı bittiğinde, Marduk kapımıza dayanmış olacak. Daha önce geldiğinde Nuh Tufanı yaşanmıştı" diye konuştu. Zecharia Sitchin sorularımıza çarpıcı yanıtlar verdi.

* Kitaplarınıza da konu ettiğiniz, bilinmeyen bir gezegenin 2012 yılında dünyamıza çarpacağı yönündeki tartışmalar hakkında ne söyleyebilirsiniz? 'X gezegeni' adını da verebileceğimiz bu gezegenin uzun ekliptik yörüngesi her 3 bin 600 yılda onu dünyamıza yakınlaştırıyor ve dünya üzerinde felaket etkisi yaratıyor. Gezegenin en büyük felaketi ise 13 bin yıl önce gerçekleşen büyük tufandır. Buna "Nuh Tufanı" denmesinin nedeni de İncil'de ve Sümeryazıtlarında bahsinin geçmesi. İnsanoğlu kurtuldu çünkü tufanın kahramanı bir gemi inşa etti ve Ağrı Dağı'nın zirvesine erişti. Bu bağlamda Marduk'un neden olduğu felaketin, Türkiye ile bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz.

1983'TE TELESKOPLA GÖRÜLDÜ

* Hangi uygarlıklar bu gezegenden haberdardı? Bu konu hakkında ilk bilgi sahibi olan Sümerlerdi. Ayrıca Babiller, Hititler ve Asurlular gezegenden haberdarlardı. Sümerler gezegeni 'Nibiru' Babiller ise tanrıların ismi olan 'Marduk' olarak adlandırdılar. Mısır ve Filistin'de gezegen 'kanatlı yuvarlak' olarak tarif ediliyor. İstanbul ve Ankara'daki arkeoloji müzelerini gezenler, yüzlerce yıllık birçok yapıt üzerinde bu sembolü görebilirler.

* O zaman neden kitabınızda bu gezegen '12. gezegen' diye yer alıyor ve neden 'bilinmeyen' olarak nitelendiriyorsunuz? Sümerler bu gezegeni, güneş sistemimizde güneş, ay ve bilinen 9 gezegene ek olarak algıladılar ve güneş sisteminin 12. üyesi olarak kabul ettiler. Bununla beraber Akatlar şimdi Berlin müzesinde yer alan silindir bir mühür üzerinde güneşin merkezde olduğu ve bütün gezegenlerin gösterildiği bir güneş sistemi resmetti. Bu gezegen uzun ekliptik yörüngesi yüzünden teleskoplarla görülmüyor. Fakat 1983 yılında IRAS kızılötesi teleskopu onu görmeyi başardı.



12 GEZEGEN VE MARDUK ’LA RANDEVU

Son günlerde hepimizi oldukça meşgul eden 12 Gezegen ve Marduk’la Randevu adlı kitapların astrolojik yorumunu, Ezoterizm sayfamızda sizlerle paylaşmak istedik. Bu konu hakkında, ASTRO SET’İN görüşlerini merak eden mailleriniz için teşekkür ederiz. Bir Internet sitesi ancak sizlerin bu canlı ve aktif katılımlarıyla yaşam bulabilir. Ziyaretçilerimizin ilgisi, biz Astro Set ekibini de yeni araştırmalara teşvik ediyor ve BİLGİ ’yi aktarır hale getiriyor.
Babil, Sümer, Akat ve İbrani dillerinde uzman olan araştırmacı ve yazar Zecharia Sitchin’in belgelere dayanarak açıkladığı ve yeni bakış açısı sağlayan teorilerini içeren Dünya Tarihçesi adlı dizi kitapları, sıra dışı düşünen ve yeniliklere açık beyinlerin en çok aradığı kitaplar arasında yer alıyor. Araştırmacı, gazeteci ve yazar olan Burak Eldem ’in “2012 Marduk’la Randevu" adlı kitabı da konuyla ilgilenenler için tam bir araştırma ve inceleme kitabı. Metne konsantre olduktan sonra her ikisini de elinizden bırakamayacağınızdan emin olabilirsiniz.


Dünyanın Gizli Tarihi
Bu kitapları okurken, MÖ binlerce yıl öteye uzanan tarihsel bilgi hazinesi, dünyanın gerçek tarihini merak eden okuyucuların gözlerini kamaştırabilir. Kadim bilgiler bize, kıtaların batması nedeniyle Anavatan Mu’dan ve Atlantis’ten göçler yoluyla oluşan kolonilerden söz ediyor. Bu göçler yoluyla aktarılan bilgiler, Mezopotamya, Mısır ve Hint uygarlıklarının köklerini oluşturarak, farklı gözüken ama ortak mitolojilere sahip kültürlerin dünyanın her yanına, Sümer, Babil, Akat, Aztek ve İnka’lara kadar yayılmasını sağladı.


Mitlerin Ortak Özellikleri
Tüm gezegeni çepeçevre sarmış olan kültürlerin, mitlerin, efsanelerin kökenindeki ortak özellikler insan, evren ve astronomiyle ilgili derin ve gerçek bilgileri yansıtıyorlar. Gerçeğe gözümüzü kapamamakta çok yarar var diyoruz. Bu ortak bilgiler günümüz bilim adamlarının da çok dikkatini çekiyor. Ve aynı zamanda Dünyanın Gizli Tarihinde, yazıtlarda, kalıntılarda, mitlerde, efsanelerde ortaya çıkan veriler, bilimin tüm yeni buluşlarını teyit edebiliyor. İnsanoğlunun yazılı ve sözlü tarihinde, mitolojilerinde, destanlarında, halk masallarında, kadim uygarlıkların yaratılış efsaneleri benzer mitlerle anlatılıyor, ortak argümanlar kullanılıyor.

Yaratılış efsanelerinin hemen hemen hepsi göklerden gelenlerden, göklerin hükümdarlarından söz eder. Sembolik, çocuksu ya da halk tarafından uydurulmuş öyküler diye düşündüğümüz bu efsaneler, destanlar; günümüzde belgelere, astronomik bilgilere dayanarak sağlam bilimsel delillerle 21. YY insanının karşısına yeniden çıkıyor. Bu kez, ciddi araştırma kitaplarını incelemeyi göz ardı etmezsek, dünya tarihi araştırmalarını ciddiye alarak, kendimizle, gezegenle ve evrenle ilgili bazı temel bilgilerimizi yenileme fırsatı bulabiliriz. Önümüzdeki günler oldukça karmaşık ve kaotik değişkenleri bir arada karşımıza çıkaracak olan günler… Şimdiden bilinci yeniliklere hazırlamak, herkes için çok faydalı çünkü değişim kaçınılmaz gözüküyor. Kadim uygarlıkların güneş sistemimiz hakkındaki günümüz bilimine yakın hatta bazen günümüz bilimini aşan verileri, bu verileri nasıl, kimlerden, hangi yollarla edindikleri hepimizin zihnini oldukça meşgul edeceğe benziyor..

Güneş Sisteminin Sınırı Pluto Olabilir mi?
Günümüz astronomi bilimi son sınır olarak Pluto'yu kabul etmiyor. Ve araştırmalara göre modern astronomların 1930’ lu yıllardan beri peşini bırakmadıkları, ancak yerini henüz saptayamadıkları, adına ‘Gezegen X’ kod adını verdikleri dev bir gök cismi, kuyruklu yıldızlara benzeyen eliptik yörüngesiyle her 3661 yılda bir dünyamızın yakınından geçiyor.




NİBURU-MARDUK

Sümer yazıtlarında bu gezegene ‘Geçiş Gezegeni’ anlamına gelen ‘Niburu’ Babil astronomlarıysa güçlü tanrıları ‘Marduk’ adını verdi. Mısır belgelerinde adı ‘Milyonlarca Yılın Gezegeni’. Son yörünge geçişini, İ.Ö. 1649 yılında yapan gök cismi, Thera yanardağının patlamasını da içeren bir dizi doğal afete neden olmuş, “Mısır’dan Çıkış” mitlerine esin kaynağı oluşturmuş; yakındoğu başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde siyasi ve sosyal dengeleri altüst etmiş.

Maya kozmolojisine göre içinde bulunduğumuz çağın, yani ‘Beşinci Güneş’in bitiş tarihi olan 2012 yılının baş kahramanı yine bu gizemli gök cismi. Mayaların takvimine göre tarih kesin. Binlerce yıl önce Meksika da Mısır piramitlerine benzeyen dev anıtlar inşa edebilen Maya kavmi bu takvimi neye göre, nasıl bir bilgiyle hazırladı tam bilinemiyor. Sadece Mayalar değil, aynı tarihlerde Sümer, Akat ve Babil’liler de aynı dev gezegen ya da gök cisminden sembolik olarak söz ediyor.

Sitchin ’e göre, bu gök cismi, güneş çevresindeki turunu 3600 yılda bir tamamlıyor. Turunu tamamlayıp Mars ile Jüpiter arasından güneşe yaklaştığı zaman, parlak kırmızı rengiyle, dünyadan görülebilecek. 30 yıl boyunca Mısır ve Mezopotamya’da bulunan kil tabletleri, papirüsleri araştıran yazar; eski Mezopotamya’da sayı sisteminin 60’lı taban üzerine oturduğunu tespit etmiş. Daire de 360 derecelik bir açıya sahip bildiğiniz gibi ve Akat dilindeki “Tanrı Kral” anlamına gelen “Şar” sembolü de, “3600” yıl anlamına geliyor. Sitchin, eski uygarlıkların tümünün Nibiru’yu bildiğini ve saydığını söylüyor. Yakındoğu’da her uygarlıkta rastlanan “Kanatlı Disk” amblemi aslında bu gök cismine ya da dev gezegene duyulan saygının bir yansıması.

Burak Eldem kitabında, Marduk adlı gezegenin 2012’de yeniden dünyanın yakınından geçeceğini iddia ediyor. Sitchin ’den yola çıkıyor ama yörüngenin 3600 değil, 3661 yıl sürdüğünü belirtiyor. Ona göre Maya Takvimi’ndeki beşinci ve son “dünya çağı” 2012 yılında sona eriyor. Son ziyarette dünyada doğal afetler pek çok uygarlığı yıkmış ve yenilerinin kurulmasına yol açmış. Burak Eldem kitabında bu felaketi şöyle anlatıyor: “Ege’de Santorini adası’ndaki yanardağ patladı, patlamanın şiddetiyle oluşan tsunamiler birçok kıyı kentini sel altında bıraktı. İzleyen yıllarda Nil Deltası’nın doğusundan büyük bir göç görüldü. Babil de bu kargaşadan nasibini almış, aynı yıllarda kuzeyden gelen topluluklar tarafından işgal edilmişti. Yaşanan büyük afetin belleklerden silinmeyen izleriyle ‘Mısır’ dan çıkış destanı olan Eхodus kaleme alındı. Yani Marduk, göreceli olsa da Tevrat’ta da geçiyor.”
Eldem ’e göre Marduk’un dünyaya ikinci kez yaklaşacağı 2012’de insanlık, 3600 yıl önceki tablo ile karşılaşacak. Bu nedenle da bazı ülkeler stratejiyi yeniden düzenlemek için ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirme peşindeler. Peki bu hazırlık diyelim ki ulusların hazırlığı, bu noktada birey olarak biz ne tür bir hazırlık içinde olmalıyız diye sormak gerekmiyor mu? Dağlık bölgelere yerleşmek yeterli bir tedbir ya da hazırlık sayılabilir mi?



Sitchin ve 12. Gezegen
Alt Başlık


Sitchin'in 12. Gezegen teorisini kabul edince insanlık tarihi ile ilgili bir çok şey açıklığa kavuşmuş oluyor. Ancak bir çok bilim adamı şiddetle Sitchin'in vardığı sonuçları reddediyor ve yorumlarını yanlış buluyor.

Sitchin ve 12. Gezegen
Bu kitaba ve içindeki teorilere kısaca bir göz gezdirelim şimdi. Sitchin ilk olarak şu noktaya dikkat çekiyor: uygarlık dediğimiz şey, sanki dünyada birden bire ortaya çıkmıştır. Yani insanoğlunun gelişimine bakıyorsunuz ve aniden yapmaya başladıklarında bir zıplama oluyor. Sitchin de bunun cevaplarını merak ediyor. Doğal olarak da sıkça bilinen en eski uygarlık olan Sümerlilerden örnekler veriyor. İnsanoğlunun aniden MÖ 3800 yıllarında bir ileri uygarlığa sahip olduğuna dikkat çeken Sitchin, şöyle yazıyor: "buradaki en şaşırtıcı olan şey, bilginlerin bu güne dek Sümerlilerin kim olduklarına, nerden geldiklerine ve uygarlıklarının nasıl ve niçin ortaya çıktığına dair hiçbir bilgiye sahip olmayışlarıdır."
Sitchin, o zamana kadar ilkel göçebe avcılar ve yiyecek toplayıcılarını, önce çiftçilere ve çömlekçilere, derken şehir kurucularına, mühendislere, matematikçilere, gökbilimcilerine dönüştüren şeyin ne olduğu sorusunu soruyor. Bu soruya cevap ararken de eski yazıtlarda geçen tanrıların kim olduğuna da bir cevap getirmeye çalışıyor. Bunu cevaplayabilmek için de eski Sümer kelimelerinin anlamlarına değiniyor.
Örneğin Sümer hikayelerine göre tanrıların yarattığı ilk model insan olan "Adapa"dan bahsediyor ve bunun daha sonra kültürümüze "Adama" olarak geçtiğini söylüyor. Yani bildiğimiz Eski Tevrat'taki Adem. Tanrılara ve insanlara yaşam veren olarak Ninhursag'dan Ana Tanrıça olarak bahsedildiğini ve takma isminin "Mammu" olduğunu söylüyor. Bu da günümüze İngilizcede anne anlamına gelen "mamma" kelimesinin orijinini oluşturuyor diyor. Yorumlarına devam eden Sitchin, daha sonra bazı kelimelerin roket veya uçan bir cisim anlamına geldiğini de söylüyor ve böylece tanrıları gök ile özdeşleştiriyor. Yani böylece tanrıların gökten geldiği teorisi çıkıyor.
Sitchin bundan sonra bu tanrıların kim olduğu konusuna daha ayrıntılı bir biçimde bakıyor. İlk olarak yaratılış destanı olarak bilinen "Enuma Eliş"i inceliyor. Vardığı yorum da bu destanın aslında güneş sistemimizin yaratılışını anlattığıdır. Kısacası, bu destanda işte bilmem ne tanrısı şuna vurdu denince, Sitchin bunu bir gezegenin diğerine çarpması olarak niteliyor. Sonuç olarak da Sümerlilere göre güneş sistemimizin için de 12 adet gezegen olduğundan bahsediyor. Bu hesabın içine ay ve güneşi de ilave ediyor. Bizim bildiğimiz 9 adet gezegen olduğu için, doğal olarak bizim hesaplarımıza göre bir gezegen eksik kalıyor. İşte bu gezegen de 12. gezegen diye bahsedilen.
Sitchin yine hikayelerden vardığı sonuçlara göre, bu 12. gezegenin eliptik bir şekilde döndüğünü ve güneş sisteminin dışından içeri doğru 3600 sene süren bir yörüngesinin olduğunu söylüyor. Daha sonra yaptığı yorumlarda da Sümerlilerce tanrı olarak bilinen varlıkların bu gezegenden gelen uzaylı varlıklar olduğunu söylüyor. Hepsi bu kadarla kalsa tamam, ama dahası da var. Bu tanrılar ilk dünyaya geldiklerine insan daha ilkel bir canlı. İnsan gücüne ihtiyacı olan uzaylılar (isimleri Annunakiler bu arada), bu ilkel yaratığın evrimiyle oynuyorlar ve bazı genetik deneyler yapıyorlar. Sonunda başarılı olup ilk insanı, yani "Adapa"yı yaratıyorlar. Yorumlara göre bu ilk Homosapien insan olabilir.

Zamanla insanlar ve tanrılar bir arada yaşamaya başlıyorlar ve bu da Tevrat'tan bildiğimiz bir hikaye. Daha sonra bazı tanrılar bu durumdan rahatsız oluyor Sümer hikayelerine göre. Bu aynı hikaye Tevrat'ta da yer alıyor ama tabi tek tanrılı bir şekilde anlatılıyor. Uzaylılar bir tufan vesilesiyle insanların yok oluşuna tanık olmak istiyorlar, ama arlarındaki bir tanrı insanlara karşı bir sevgi beslediği için onları kurtarmak için bir tanesine durumu anlatıyor. Bu Sümer hikayesi de neredeyse son cümlesine kadar Tevrat'taki Nuh hikayesi ile aynı.
Sitchin'in Annunaki teorisi biraz insanlara ters gelebilir. Ve hatta onun bazı Sümer kelimelerini yanlış yorumladığını belirten bilim adamları da var. Ancak Sitchin yine de çok güzel ve kesin ortada olan bir gerçeği gözler önüne sermiş oluyor: Tevrat'taki yaratılış ve tufan hikayeleri gibi bazı şeyler tamamen Sümerlilerden çıkma. Orijinal hikayede her şey mantıklı, ancak bu hikayelerin bazıları daha sonra tek tanrılı bir dine adapte edilmeye çalışınca absürt bir durum ortaya çıkmış. Yani resmen bu hikayeler biri tarafından editör gibi tek tanrılı bir dine uyarlanmaya çalışılmış ve bu apaçık ortada.

Böylece olaya uzaylılar yönüyle yaklaşan Sitchin, Tevrat'taki bazı dini metinlerin büyük ihtimalle insan tarafından yazıldığını ortaya koymuş oluyor. Bu da tabi dindar kesim tarafından kabul edilmemek istense de çok net bir şekilde belli oluyor. Türkiye'de de son zamanlarda bu olguya destek veren kitaplar da basıldı. 2012 Marduk'la Randevu ve Tevrat'ı Kim Yazdı kitapları bu yönden Sitchin'le aynı düşüncede. Tabi cevaplayamadığımız tek soru, bu yazıtlarda ismi geçen tanrıların gerçekten uzaylılar olup olmadığıdır. Eğer Sitchin'in bu hikayeleri yorumlayışı yanlış ise, o zaman farkında olmadığımız çok güzel bir açıklaması olması lazım.

Sitchin'in bahsettiği bu 12. gezegen, NASA tarafından da araştırılan bir olay. Bazen Gezegen X diye bahsediliyor, bazen de 10. gezegen olarak. Çoğu bilim adamı bu tür bir gezegenin olmasının imkansız olduğunu söylemesine rağmen bu tamimiyle çürütülmüş bir teori değil. Burak Eldem'e göre bu gezegen 2012'de dünyaya yaklaşacak ve büyük bir ihtimalle bazı doğal felaketlere yol açacak. Bundan bir kaç sene önce bazı yabancı yazarlar, bu gezegenin daha önce varacağını söylemişlerdi. Hatta Zeta Talk adlı bir sitenin bayan sahibi olan Nancy Lieder, uzaylılarla iletişimde olduğunu iddia etti ve bu gezegenin Mayıs 2003'de ortaya çıkacağını söyledi. Bir sürü insan ona inandı ve gezegeni bekledi, ancak sonuç olarak hiç bir şey ortaya çıkmadı. Tabi Lieder de sitesinden sattığı mallarla büyük bir ihtimalle iyi para götürdü. Lieder şimdi 2003 senesini Amerikan hükümetini kandırmak için söylediğini iddia etmekte ve halen bu gizli gezegenin ortaya çıkacağını söylemekte.


Bir zamanlar dünyamızda yaşamış olan üstün bir ırkın varlığını açıklayan son derece şaşırtıcı kanıtlar, artık gün ışığına çıkıyor. Yıldızlardan gelen yolcular yüz binlerce yıl önce dünyamıza gelmiş ve en sonunda dikkate değer bir türü ortaya çıkartacak olan genetik tohumu ekmişti... yani insan. Otuz yıllık yoğun bir araştırmanın sonucu "12. Gezegen" Zecharia Sitchin'in tartışmalar yaratan Dünya Tarihçesi dizisinin ilk kitabıdır. Bu kitapta insanoğlunun dünya dışındaki atalarının varlığı hakkında, belgelere dayanan tartışılmaz kanıtları bulacaksınız. Dünyanın göksel atalarının varlığını kanıtlayan şaşırtıcı belgeler...
Yazar: Zecharia Sitchin
Yayınevi: Ruh ve Madde Yayınları
Sayfa sayısı: 461
ISBN: 9758007580
Basım tarihi: Temmuz 2001
Kategori: Eski Uygarlıklar / Arkeoloji



www.2012.com.au/PlanetX.jpg

Nibiru, Marduk, Wormwood, Nemesis, 10th Planet, Celestial Quetzalcoatl
Teorilere göre 10. gezegen denen Nibiru (NASA'nın 2001 KX76 olarak katalogladığı gezegen) güneş etrafındaki 3657 yıllık her dönüşünde dünya'ya yakın olarak gelip geçerken dünya üzerinde türlü felaketlere sebep olmaktadır. Bu seferki geçiş ise çeşitli kaynaklara göre 2012 yılında gerçekleşecektir. Güneş sistemimizdeki elemanlar olarak Zecheria Sitchin Güneş'i ve Ay'ı da cisim olarak ele aldığında 11 cisim söz konusu olmaktadır. Nibiru'yu bu sisteme eklediğinde Sümer tabletlerini çeviren Sitchin'e göre 12 sayısına ulaşılmaktadır. Güneş ve Ay'ı saymazsak 9 gezegenden oluşan güneş sistemimizde Nibiru 10. Gezegen olmaktadır. Zecheria Sitchin'in kitabında anlatılan 12. Gezegen ile bugün tartışılan 10. Gezegen aynı gezegendir. Son zamanlardaki, Güneş sistemimizdeki gezegenlerin parlaklıklarındaki artış, Jüpiter'in uyduları ile arasında iyonize bir bağlantı oluşması, gezegenlerin manyetik çekim güçlerindeki artış ve değişimler, Jüpiter, Uranüs ve Neptün atmosferlerindeki sıradışı değişiklikler dünya üzerinden teleskoplarla izlenmektedir. Son aylarda tüm dünya'da görülen atmosferik anormallikler ve çeşitli büyüklükteki depremlerin yoğunluk kazanması ile ilgili açıklamalar 10. gezegenin gelişi ile ilgilidir. Pioneer 10 ve 11'in dünyada'dan uzaklaşma hızlarındaki azalmaların da 10. Gezegen etkisi ile olduğu ileri sürülmektedir. Gezegenin gelişi ile ilgili İnternet'ten toplanan bilgiler bu sayfada toplanılmaya çalışılmıştır.


Neler oldu?
1976: Zecheria Sitchin'in 12. Gezegen kitabı piyasaya çıktı.
1979: Zecharia Sitchin'in kitabının piyasaya çıkmasından 3 yıl sonra Amerikan Astronomi Birliği "Planet X" projesini başlattı.
1981: Pluto'nun yörüngesinde saptanan düzensizlikler üzerine 10. gezegenin var olup olmaması üzerine araştırmalar başlatıldı.
1982: NASA resmi olarak 10. gezegenin varlığını kabul etti.
1983: Nibiru, NASA'ya ait IRAS (Infrared Astronomical Satellite) uydusu ile 10. gezegen olarak ilk defa görüldü
1992: Kuiper Kuşağı üzerinde ilk çalışmalar David Jewitt ve Jane Luu tarafından Hawaii Üniversitesinde başlatıldı. O tarihten günümüze değin Kuiper Bölgesinde 400 kadar nesne saptandı.
1998: 1970'li yılların başında gönderilen uzay araçlarının uzaklaşma hızlarındaki azalmalar dikkat çekti (Pioneer 10, Pioneer 11). 90'lı yılların başında bunun nedeni anlaşılamadı. Bu sene ise bunun 2001 KX76'nın çekim gücünden kaynaklandığı öne sürülüyor.
2000: NEOS (Near Earth Objects) projesi kapsamında 2001 KX76 dahil olmak üzere dünya yaşamını tehlikeye sokabilecek olası cisimler üzerinde çalışmalar başlatıldı.
Şubat 2001: Kuiper Kuşağı çevresinde dolanan CR105 isimli kuyrukluyıldızın yörüngesindeki belirgin düzensizlikler üzerinde çalışmalar başlatıldı. Düzensizliklere orada büyük bir gezegenin sebep olacağı sonucuna varıldı.
4 Nisan 2001: Gezegen, Arizona Lowell Gözlem Merkezince 2001 KX76 olarak Robert Millis ve arkadaşları tarafından resmi olarak kataloglandı.
7 Ocak 2001: İsviçre'deki Neuchatel gözlem evinde de gözlendi. Bilimadamları keşiflerini basına duyurduktan bir hafta sonra haberin asılsız olduğunu belirttiler.
11 Nisan 2001: National Optical Astronomy Observatory (NOAO) tarafından 10. gezegen, Trans Neptunian Object (TNO) 28976 = 2001 KX76 olarak onaylandı.
23 Ağustos 2001: ESO 2001 KX76'nın Ceres'ten daha büyük olduğunu duyurdu.
2001: Deep Ecliptic Survey isimli proje kapsamında Nibiru'nun ilk dijital resimleri çekildi (Tucson yakınlarındaki (AZ) Kitt Peak Ulusal Gözlemevi ve Şili'deki Cerro Tololo Inter-American Gözlemevi).
2001: Nibiru'nun albedosu, rengi ve diğer özellikleri 6.5-metrelik Magellan Teleskopu ile Las Campanas'taki gözlemevinde (Şili) saptandı (Magellan Instant Camera (MagIC).
2003: 10. Gezegenin yaklaşmasının etkisiyle dünyanın her tarafında çeşitli büyüklüklerde depremler olmaya başladı. Can kaybına yol açmayan hafif depremlerin sayıları artmaya başladı.
2003: 1980'li yılların ortalarından itibaren meydana gelen Güneş'teki anormallikler sebebi anlaşılamamıştı. Nibiru'nun etkisi ile Güneş'teki değişiklikler dünyadaki tüm güneş gözlemevlerinde ve uzaydaki SOHO uydusu ile incelenmeye başlandı.
17 Nisan 2003: 2001 KX76'nin ismi “Ixion” olarak değiştirildi.
15 Mart 2004: NASA, Kuiper kuşağında yeni bir büyük cisim saptadığını duyurdu. 2003 VB16 olarak kataloglanan bu yeni cisme SEDNA ismi verildi.
6 Eylül 2006: 2003 UB313 (Önce Xena sonra Eris ismi verildi) Güneş'ten 97 Astronomik birim uzaklıkta 10. gezegen adayı olarak keşfedildi ve kataloglandı


Neden 12. ya da 10. gezegen deniyor? Madem Güneş Sistemimizde 9 Gezegen var Nibiru'nun 10. Gezegen olması gerekmiyor mu?
1. Güneş
2. Merkür
3. Venüs
4. Dünya
5. Ay
6. Mars
7. Jüpiter
8. Satürn
9. Uranus
10. Neptün
11. Plüto
12. Nibiru 1. Merkür
2. Venüs
3. Dünya
4. Mars
5. Jüpiter
6. Satürn
7. Uranus
8. Neptün
9. Plüto
10. Nibiru
Sayıların değişmesinin sebebi Güneş'i ve Ay'ı da dikkate alıp almamak yüzünden.

.: 2003 mü 2012 mi?
Maya takviminin sonu olan 21 Aralık 2012, bazılarına göre Gregoryen takviminde Mayıs 2003'e tekabül ediyordu. Bu konuda iki görüş vardı. Şu an elde sadece 2012 görüşü kaldı.

.: Dünya'nın uydusu Ay, Asteroid Kuşağı ve Satürn'ün halkasının kökeni nedir? Plüton'un yörüngesi diğer gezegenlerden neden farklı? Kuyrukluyıldızların kökeni nedir?
Sümer tabletlerindeki bilgilere göre "AB.ZU" ismindeki ilk sistemde sadece Güneş ve 4 grup gezegen vardı. Gruplarda toplam 8 gezegen vardı. Yani "AB.ZU" ismindeki ilk Güneş sisteminde toplam 8 gezegen vardı. Bunlar:
Grup 1. Merkür ve Venüs
Grup 2: Mars ve Tiamat
Grup 3. Jüpiter ve Satürn
Grup 4. Uranüs ve Neptün
4 milyar yıl önceki güneş sistemimizde bugünkü dünyamız henüz yoktu. Eğer 4 milyar önceki güneş sistemimizin gezegenlerini Sümer metinlerindeki isimleri parantez içerisinde vererek Güneş'ten itibaren sıralarsak :
1. Merkür (Mummu)
2. Venüs (Lahamu)
3. Mars (Lahmu)
4. Tiamat (11 uydusu ile birlikte, uydularından en büyüğünün ise ismi Kingu)
5. Jüpiter (Kishar)
6. Satürn (Anshar) Satürn'ün o zamanlar Gaga isminde dev bir uydusu vardı. Gaga şu an bugünkü Plüto'dur.
7. Uranus (Anu)
8. Neptün (Ea)

Modern astronominin bugün hala cevaplayamadığı konuları Sümer tabletlerinden okuyabiliyoruz. Asteroid kuşağının kökeni, asteroid kuşağının gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesinin sebebi, Satürn'ün ve Plüton'un halkalarının kökeni, Ay'ın, Dünya'nın kökenleri, Triton'un dönüş yönünün gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesi ve kuyrukluyıldızların kökeni gibi soruları Sümer tabletlerinden öğrenmekteyiz. Tabletlere göre bugünkü dünyamız eskiden Tiamat denilen büyük bir gezegenin bir parçasıydı. Tiamat'ın o zamanlar 11 uydusu vardı. Tiamat okyanuslar ve denizlerle dolu çok sulak ve nemli bir gezegendi.

Tiamat iki parçaya ayrıldı. Tiamat'ın büyük parçası Dünya'mızı, diğer küçük parçası parçalanarak asteroid kuşağını oluşturdu. Bugünkü asteroid kuşağını oluşturan parçalar bir zamanlar Tiamat'a aitti. Tiamat, Galaktik Federasyon tarafından 18 milyon yıl önce neden yokedildi? Çünkü Tiamat üzerindeki yaşayan reptoid/dinoid (ejder) uygarlığı tehlike arz ediyordu. Bu medeniyeti ortadan kaldırmak için Taiamat yokedildi. Daha ayrıntılı açıklama:
Gezegenlerin dönüş yönlerinin aksi yönden dört uydusu ile birlikte gelen Nibiru (Marduk) ilk önce Neptün ile karşılaştı. Çekim gücü ile onun yüzeyini tümsekleştirdi ve sonunda bu tümsek o kadar büyüdü ki gezegenden koptu. Böylece Neptün'ün uydusu Triton oluştu (Triton tüm gezegenlerin tersi yönünde döner). Daha sonra Nibiru Uranüs'e yaklaştı ve çekim kuvveti ile onun kendi etrafındaki dönüş eksenini eğdi ve ayrıca çekim kuvveti ile Uranüs'ün 4 tane uydusunun olmasına yolaçtı. Bu uydulardan üçünü Nibiru kendisi aldı ve geride Triton'u olduğu gibi bıraktı. Böylece Nibiru'nun 4+3 yedi uydusu oldu. Nibiru Jüpiter ve Satürn'e yaklaşarak Güneş ekseni etrafındaki yörüngelerini çarpıttı. O anda Satürn'ün yörüngesinde bulunan Satürn'ün dev uydusu Gaga, Nibiru'nun etkisi ile Satürn'den uzaklaştı ve bugünkü Plüto halini aldı. (Plüto'nun diğer gezegenlere göre çok küçük boyda olması, yörüngesinin Neptün'le kesişmesi ve diğer gezegenlerin yörünge düzlemi ile olan büyük farkı gibi anormallikleri nedeniyle Prag'ta toplanan Uluslararası Astronomi Birliği, 24 Ağustos 2006'da Plüto'yu gezegen statüsünden çıkardı. Çünkü, Plüto hiçbir zaman gezegen olmamıştı. Sadece bir zamanlar Satürn'ün uydusuydu.) Nibiru'nun izlediği daha sonraki yolun üzerinde bulunan Jüpiter'in çekimi sebebi ile Nibiru, 11 uydusu olan Tiamat'a çok yaklaştı ve Tiamat çekim kuvvetleri ile ikiye bölündü. Bu olay öncesi Tiamat son derece sulak bir gezegendi (Asteroid kuşağındaki şu andaki donmuş bol miktarlardaki buz). Ayrıca Nibiru'nun yörüngesindeki 7 uydunun tamamı Sümer Yaradılış epiği Enuma Elish'e göre Tiamat'a çarptı. Tiamat bu şekilde bir büyük bir küçük iki parçaya ayrıldı. Küçük olan parça parçalanarak asteroid kuşağını oluşturdu. Büyük olan da Gaia (Shan ya da bugünkü dünyamız) haline geldi. Asteroid kuşağını oluşturan parçalar çekim kuvvetleri ile diğer buz vs. parçalarla birlikte çarpışma sonrasında Güneş'e doğru çekildiler ve bir kısmı Güneş'e düşerek yokoldu ama bunların büyük kısmı ise Güneş'e düşmeyip bugünkü asteroid kuşağı bölgesinde (Bir zamanlar Tiamat'ın yörüngesinin olduğu yerde) bir araya geldiler. Böylece diğer gezegenlerin dönüş yönünün aksi (Nibiru'nun geliş yönü ile aynı) yönde dönecek şekilde bugünkü Asteroid Kuşağı oluştu. Büyük parça (Gaia) ise Güneş etrafında yeni bir yörüngeye oturdu ve bugünkü Dünya'mızı oluşturdu.

Tiamat neden yokedildi?
Reptoid/dinoid ırkının Tiamat üzerinde büyük kolonileri vardı. İnsanlar ve sürüngenler Tiamat üzerinde barış içinde yaşıyorlardı. Sürüngen ırk, insan ırkı ile birlikte yaşamak istemedi ve insanları yok etme isteği Galaktik Federasyon tarafından beğenilmedi. Bu yüzden Nibiru Tiamat'taki yaşamı yoketmek üzere görevlendirildi. Tiamat iki parçaya bölünerek yaşam yokedildikten sonra sürüngenler Maldek isminde küçük bir savaş gezegenine geçtiler. Bu gezegeni ileri teknoloji silahlarla donatmışlardı. Tiamat'ın eski yörüngesine yakın bir yerde Nibiru ile Maldek birbiri ile çatışmaya başladı. Nibiru'nun Maldek'e saldırısı sırasında reptoid/dinoid ırkı kendilerini savunmak için çok yoğun nükleer silah kullandılar. Maldek yokoldu ama Nibiru'nun yüzeyi de hasar gördü. Nibiru'nun koruyucu kalkanları iş görmez hale geldi. Yenilen reptoid/dinoid ırktan kalanlar kaçarlarken Venüs ve Mars gezegenindeki adına Hybornea denen başka insan kolonilerinin bulunduğu büyük yerleşim bölgelerini de yokettiler. Reptoid/dinoid ırk bu yıkımdan sonra Güneş Sistemimizi ellerinde kalan gemileriyle terketti. Maldek gezegeninden arta kalan parçalar, Tiamat'ın parçalarına karışarak asteroid kuşağına eklendiler. Böylece, bugünkü asteroid kuşağını oluşturan parçaların Tiamat ve Maldek'in parçalarından oluştuğunu biliyoruz. Nibiru'nun uydularının Tiamat'a çarpmalarıyla meydana gelen büyük yıkım sonucunda çok sulak bir gezegen olan Tiamat iki parçaya ayrıldı demiştik. Uyduların Tiamat'a şiddetle çarpmaları ile Tiamat ikiye bölünürken Tiamat'ın devasa okyanusları uzaya saçıldı. Bunlar devasa buz kütlelerini oluşturarak bugün hala dönmekte olan kuyrukluyıldızları oluşturdular. "944 Hidalgo" gibi çok eski olanlar artık gaz ve buz materyallerini bitirip kuyruksuz kometler halinde Güneş Sistemimizdeki periyotlarına devam etmekteler. Her 76.8 yılda bir dünyamızdan gözlenen Halley kuyruklu yıldızı da Sitchin'e göre Tiamat'ın bir parçasıdır.

Ay'ın kökenine gelince: Tiamat'ın bu çarpışma öncesi 11 uydusu vardı ve bunlardan en büyüğü olan Kingu Gaia'nın (Dünya) uydusu Ay olacak şekilde Dünya'nın yörüngesine Galaktik Federasyon tarafından düzgün bir şekilde kondu (Ay'ın fiziksel ve elemental yapısı Dünya ile uyuşmamaktadır, yani Ay'ın kökeni Dünya'nın kendisi değildir). Yani bugünkü uydumuz Ay bir zamanlar Tiamat'ın uydusuydu. Titius-Bode kanununa göre bugünkü asteroid kuşağının bulunduğu yerde bir zamanlar Tiamat gezegeni vardı. Nibiru, Tiamat'ın 7 uydusunu alarak yoluna devam etti.

Karbon, silikon, metal, gaz ve buz parçalarından oluşan asteroid kuşağındaki parçalar bugün bir araya gelseler bir gezegeni oluşturacak çoklukta değiller. Ayrıca Jüpiter'in varlığı da bunların bir araya gelip bir gezegen oluşturmasını çekim kuvvetleri sebebiyle engelliyor. Tiamat'ın küçük parçası ve Maldek'ten arta kalanlar parçacıklar aynen Nibiru'nun aksi yöndeki dönüşü ile aynı yönde olmak üzere Mars ile Jüpiter arasındaki boşlukta dönmeye başladılar ve bu kuşağı oluşturdular. Bu parçaların bir kısmı Satürn tarafından da yakalandı ve Satürn'ün bugünkü bilinen kuşağının bir kısmını oluşturdu. Satürn'ün halkasındaki diğer parçalar Nibiru'nun çekimi ile Satürn'ün yüzeyinden çekilenlerdir. Bugün asteroid kuşağını oluşturan irili ufaklı parçaların birbirlerine yakın öbekler oluşturmayıp, birbirlerinden çok uzaklarda bulunduklarını ve bunlardan onbinlercesinin her ay yaklaşık 5000 tane olmak üzere astronomlarca kataloglandığını biliyoruz. 100 km. çapından büyük olan 220 tanesi dışında 1000 km'lik çapıyla en büyükleri 1801 yılında Sicilya'daki Palermo gözlemevinde Giuseppe Piazzi tarafından keşfedilen Ceres'tir. Asteroid kuşağını oluşturan bütün parçalar bir araya toplandığında Ay'ın 35'te 1'i kadar bir hacim tutacağı hesaplanmıştır ki bu miktar Ceres'in yaklaşık 3'te 1'idir. Sanılanın aksine çok fazla bir malzemeden oluşmayan bu kuşak, ayrıca uzayın derinliklerine gönderilen uzay araçları (probe) için, kuşağı oluşturan kalıntı parçacıkların birbirlerinin arasındaki mesafeler uzak olduklarından pek bir tehlike arzetmemektedir.

Güneş Sistemimizin Gruplandırılmasında Asteroid Kuşağının Kullanılması
Günümüzde Mars ile Jüpiter arasında yer alan ve bir kısmı bir zamanlar Tiamat'a ait olan materyalden ve yokedilen Maldek'in arta kalan parçalarından oluşan asteroid kuşağı sınır alınarak İç Güneş Sistemi ve Dış Güneş Sistemi olarak güneş sistemimizi gruplandırdık. Buna göre Güneş ile Asteroid kuşağı arasındaki iç güneş sisteminde sırası ile Merkür, Venüs, Dünya ve Mars olmak üzere 4 gezegen; Asteroid kuşağından itibaren de Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüto ve Nibiru (Marduk) olmak üzere 6 gezegen (dış güneş sistemi) toplam 10 gezegen bugünkü güneş sistemini oluşturdu. Tüm bu olayların sonunda Nibiru (Marduk) 3600 küsur yıllık basık elips şeklindeki yörüngesini takip etmeye başladı.

.: Böylece Güneş sistemimizle ilgili cevaplanamayan aşağıdaki sorular SÜMER tabletleri tarafından cevaplanmış oldu:
1. Triton'un dönüş yönünün gezegenlerinin dönüş yönüne ters dönmesinin nedeni
2. Asteroid kuşağının kökeni
3. Asteroid kuşağında bulunan bol miktarda donmuş olarak bulunan buz'un kökeni
4. Asteroid kuşağını oluşturan kalıntıların dönüş yönünün gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesinin sebebi
4. Ay'ın (Kingu) kökeni
5. Dünya'nın kökeni
6. Satürn'ün halkalarının kökeni
7. Plüton'un (Gaga) yörüngesindeki anormallikler
8. Pluton'un halkalarının kökeni
9. Uranüs'ün eksenindeki eğiklik
Nibiru'nun diğer ismi neden Marduk?
Sümer dilinde Nibiru, Babil dilinde ise Marduk denmekte. MÖ. 2200 yılında Marduk, zor kullanarak Nibiru'nun kontrolünü Anu'dan devraldı. Şu anda Nibiru'nun hakimi Marduk olduğundan Nibiru'ya yer yer Marduk ismi veriliyor.



Ay'ın yapay olarak Dünya'nın yörüngesine yerleştirildiği söyleniyor?
Günümüzde halen yanıtlanamamış sorulardan ilk 10 tanesi:
1. Dünya'daki toprak elementleri ile uyuşmayan bir yapısı olması
(Ay'dan gelen taşlar incelendiğinde krom, titanyum ve zirkonyum ağırlıklı bir yapı gözlenmiştir)
2. Dünya ile Ay'ın yoğunlukları arasındaki fark
(Dünya 5.5 g/cm küp, Ay 3.34 g/cm küp)
3. Dünya'nın dönüşü ile tam olarak aynı olarak kendi etrafında dönmesi, tam senkronizasyon
(Dünya'nın dönüşü ile (24 saat) kendi dönüşünün aynı olması (24 saat). Bu yüzden hep aynı yüzünü görürüz, Ay bize arka yüzünü hiç göstermez)
4. Ay'ın Dünya etrafında mükemmele yakın dairesel bir yörüngede dönmesi
(Ay eğer Dünya tarafından sonradan çekim kuvveti ile yakalanmış olsaydı, Ay'ın Dünya etrafındaki yörüngesi elips olurdu)
5. Dünya ile Ay arasındaki mesafenin çok yakında olması
(güneş sistemimizde ve dışında gözlenen gezegenlerin uydularının hem bu büyüklükte hem de bu yakınlıkta olması durumu hiç gözlenmemiştir)
6. Ay üzerindeki en büyük ve küçük kraterler incelendiğinde derinliklerinin neden çok sığ olduğu halen cevaplanamamıştır
(En büyük krater olan Gagarin krateri 186 mil çapında olmasına rağmen derinliği 4 mili geçmez. Ayrıca, büyük kraterlerin dip kısımları konveks olup Ay yüzeyinin eğik şeklini almıştır)
7. Ay'ın, diğer gezegenlerin uydularının uyduğu "ekvator düzlemi" kuralına uymaması (Güneş sistemindeki ve dışındaki hemen hemen bütün uydular, etrafında döndükleri gezegenin ekvator düzleminde döner. Fakat, Ay, Dünya'nın Güneş etrafındaki yörünge düzleminde dönmektedir)
8. Ay'ın bize bakan yüzünün daha deforme olması (Ay'ın bize bakan yüzüyle, hiç göremediğimiz karanlık yüzeyini karşılaştırdığımızda, karanlık yüzde meteorların yolaçtıkları kraterlerin ve çeşitli sonradan olmuş deformasyonların, bize bakan yüzüne nazaran çok daha az olduğunu görürüz)
9. Diğer bir cevaplanamayan konu da Ay'ın dış kabuğunun 60 km olarak, Dünya'nınkinden 2 kat kalın olmasıdır. Ay yüzeyindeki kraterler nasıl volkanik aktivitelerle oluşmadıysa, kabuğun kalın olmasının sebebi biriken lav olamaz.
10. Dünya'nın merkezindeki eriyik haldeki çekirdek, Dünya'dan daha yavaş dönmekte ve bu sürtünme yüzünden dünyanın manyetik alanı oluşmaktadır. Ay'ın merkezinde erimiş bir çekirdeğin bulunmadığını bilimadamları hesapladılar. Gerek Rus gerek Amerikalıların uzay araçlarındaki magnetometrelerle yaptıkları ölçümlerde, Ay'ın biz zamanlar çok yüksek bir manyetik alana sahip olduğu, bunun kalıntılarının da Ay'dan gelen kayalarda gözlenebileceği söylenmiştir.

Ay bugün dünya'nın yörüngesine yerleştirilmeden önce Tiamat'ın uydusuydu demiştik. Apollo 11'in Ay'ın Durgunluk Denizi'nden (Mare Tranquillitatis) getirdiği ay taşlarının yaşları, Sky and Telescope dergisindeki makaleye göre 7 milyar yıl bulunmuştur. Apollo 12'nin Fırtınalar Okyanusu'ndan (Oceaus Procellarum) getirdiği ay taşlarının yaşları ise, potasyum-argon metoduyla yapılan ölçümlere göre 20 milyar yıldır ve bu, Güneş Sistemi'nin yaşından da eskidir! Chemistry dergisindeki Urey'in makalesinde, Ay taşlarının Plutonium-244'ten oluşan Xenon izotopları içerdiğini, bunların Dünya'da bulunmayan elementler olduğunu saptamıştır. Dünya'da bulunmuş en eski kaya Greenland'da bulunmuştur ve 3.7 milyar yaşındandır. Ay'ın bu bilgilere göre Dünya'dan daha eski olduğu ortaya çıkar. Ay taşlarının diğer bir özelliği de çok zayıf bir termik iletkenliğe sahip olmasıdır. Yani, sıcaklığı neredeyse hiç iletmezler. Ergime noktası yüksek olan elementler, Dünya'da az bulunurlar. Buna karşılık, ergime noktası yüksek olan elementlerin Ay bileşiminde çok fazla bulunması da ayrı bir konudur. Ay taşlarında ve Ay'da saptanmış bulunan Titanyum, Zirkonyum ve Yttrium miktarı, Dünya ve Evren'deki ortalamanın üzerindedir (Science News, 16 Ağustos 1969). Ay üzerinde rastlanan Mascon'ların nedeni de hala izah edilememiştir (Apollo-8 astronotları Ay denizleri üzerinden geçerken araçlarının hızlandığını, alçalıp yükseldiğini göstergelere bakarak tespit etmişlerdir. Daha sonraları Ay çevresinde dolaşmış insanlı ya da insansız her araç, Ay denizlerinin bu etkisini kaydetmiştir. Bilimadamları bu sorunu, o bölgelerdeki gravitasyon çekiminin öteki bölgelere göre daha fazla olması şeklinde cevaplamış, Ay üzerindeki bu noktalara kütle konsantrasyonu anlamına gelen "mass concentration" sözcüğünden türettikleri "Mascon" adını takmışlardır). Ay'la ilgili yapılan sismik çalışmalarda, Dünya'da kullanılanlardan yüzlerce kez daha hassas cihazlarkullanılmıştır. Apollo-12'nin ay modülü Ay yüzeyine çarptığı zaman oluşan yapay deprem sarsıntısı 55 dakika sürünce bilimadamları çok şaşırmıştı. Ayrıca, sinyaller küçük dalgalardan başlayarak belli bir tepe noktasına ulaşmış, sonra da Dünya'da alışılagelmiş olanlara hiç benzemeyen bir şekilde periyotlarca sürüp gitmişti. Bu da Ay'ın yüzey kabuğunun 15-20 mil kadar altının boş olduğunu gösterir. Bilimadamlarının, saatlerce süren yapay deprem titreşimlerini çok güzel ileten bir yapının, ancak o yapı metal bir küre ise olabileceğini söylemeleri de Ay'ın 15-20 mil altında metal bir küre olduğunu anlatır. Tiahuanaco şehrindeki meşhur Güneş Kapısı, 120x360 metre ölçülerinde yekpâre bir andazit taştır ve ağırlığı 10 tondur. Üzeri uçan tanrılar ve taşıtlar figürleriyle süslü taşta 27 bin yıllık bir takvim işlenmiştir. Gökyüzünün 27 bin yıl önceki halini gösteren kabartmalarda, tüm gezegenler işlendiği halde Ay orada yoktur. Dr. Bellamy ve Dr. Allan'a göre Güneş Kapısı sembollerinde Ay, dünya yörüngesinde 11.500-13.000 yıl arası bir zamanda belirmektedir. Takvimdeki hesaplamalara göre Ay'ın 13 bin yıl önceki Dünya etrafındaki dönüşü yılda 425 turdu. Bugün bu tur sayısı 365'tir.

Pek çok sebepten dolayı, Ay dünya'nın çevresine yapay olarak yerleştirilmiştir deniliyor. Jüpiter'in uydusu Phobos'un ve Plüto'nun da yapay olarak yerleştirildiği söyleniyor. Pek çok farklı kaynağa göre yapay bir uydu olan Ay'ın ve Phobos'un içinde bir uygarlık var. Bir zamanlar Satürn'ün uydusu olan Plüto'nun (Gaga) Güneş sisteminizi gözlemek ve korumakla görevli bir karakol olduğu belirtiliyor. Pek çok kaynakta yazılanlara göre bu üçünün amacı Dünya'yı yakından izlemek ve sürüngen kötü niyetli istilacılar gibi dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korumak. Phobos ve Plüto gibi Nibiru'nun kendisinin de yapay ama çok büyük bir uydu olduğu belirtilenler arasında. Ay'ın, Phobos ve Plüto'nun Galaktik Federasyon tarafından Dünya'yı tehlikelere karşı korumak amacı ile yapay olarak yerleştirilmişlerdir bilgisi İnternet'te pek çok yerde mevcut. Bunlardan dünyamıza en yakın konumda olan uydumuz Ay ise apayrı bir inceleme konusu. Gerek NASA'nın gerek astronotların birebir gözlemledikleri, gerek Dünya üzerinden teleskoplarla sürekli görülen Ay anormalileri (Ay üzerinde görülen ışıklı cisimler, büyük iş makinaları benzeri cisimler, görünüp kaybolan dev yapılar) hakkında çok fazla yazılmış kaynak mevcut. "Lunar Anomalies", "TLP" (veya "Transient Lunar Phenomena") anahtar kelimelerini kullanarak bunlara ulaşabilirsiniz.



AY'IN ÖZELLİKLERİ
Kütle (kg) 7.349e+22
Ekvator Çapı (km) 1,737.4
Ortalama Yoğunluk (gm/cm3) 3.34
Dünya'dan otalama uzaklığı (km) 384,400
Kendi etrafında önüş süresi (gün) 27.32166
Dünya etrafında dönüş süresi (gün) 27.32166
Ortalama Ay günü 29.53059
Yüzeyden kaçış hızı (km/saniye) 1.03
Orbital eccentricity 0.0549
Eksen eğimi (derece) 1.5424
Orbital inclination (derece) 5.1454
Ekvatordaki yerçekimi (m/sec2) 1.62
Ekvatordaki kaçış hızı (km/sn) 2.38
Albedo 0.12
Magnitude (Vo) -12.74
Yüzeydeki ortalama sıcaklık (gündüz) 107°C
Yüzeydeki ortalama sıcaklık (gece) -153°C
Yüzeydeki en fazla sıcaklık 123°C
Yüzeydeki en düşük sıcaklık -233°C
Ay olmasaydı ne olurdu?
Dünya bugünkü gibi olmazdı. Hayat bile olmazdı. Ay olmasa idi günler daha kısa olurdu. Şiddetli fırtınalar ve kasırgaların hiç kesilmediği bir dünya olurdu. Atmosfer bugünkü gibi olmazdı. Daha kalın bir atmosfere sahip olurduk. Ay olmasaydı, gel-git olayları %70 oranında azalırdı. Ay ışığında etkinliğini sürdüren canlılar gelişmezdi ve mevsimler olmazdı. Gel-gitler olamayacağı için Dünya'da yaşam oluşmazdı. Sadece Güneş'in varlığı ile olan mevsimler, rüzgarlar ve yağmurların var olduğu bitkilerden ibaret boş bir gezegen olurdu Dünya. Ay'ın varlığı yaşamı açıklıyor. Kadınların menstürasyonun 28 günlük bir periyotta olması da Ay'ın varlığı ile ilgilidir. Ayrıca, Dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngesinden 5 derecelik bir yörünge eğikliğiyle Dünya'nın etrafında döner.

Nibiru'nun uyduları neyi ifade ediyor?
Başlangıçta 4 olan uydu sayısının şu an 7 kadar olduğu söyleniyor. Nibiru'nun kendisi üzerinde hayat yok, zeki yaşam Nibiru'nun yüzeyinin altında ve uyduları üzerinde olduğu söyleniyor. Nibiru, dışarıdan bakıldığında altın sarısı rengindedir. Bu yüzden Nibiru'nun etrafında mor bir halka gözükür. Nibiru, Dünya'mızdan 4 kat daha büyüktür. Nibiru Galaktik Federasyon tarafından Sirius B'de başıboş olarak keşfedilen büyük bir parça idi. Daha sonra evrendeki en üstün teknoloji ile bir savaş yıldızı haline getirildi. Şu anda Nibiru 5. boyutta olduğundan Dünya'dan çıplak gözle görülemiyor fakat etkileri hissediliyor.

Nemesis Teorisi nedir?
Güneş'in görünmeyen karanlık (karadelik) ikizinden bahseder. İsmi Nemesis'tir. Bir elips'in iki odağı vardır. Bu teoriye göre Nibiru'nun elips olan yörüngesindeki odaklardan birisi Güneş, diğeri Nemesis'tir. Ayrıca Nibiru'ya Sümerler "Gelip geçip giden", Babil'liler ve Mezopotamya'lılar "Marduk, Cennetlerin kralı", Eski Yahudiler "Kanatlı dünya", Yunanlılar ise "Nemesis" demişlerdir.

Albedo nedir?
En basit anlatımıyla albedo, Güneş'ten gelen ışın ile gezegenin yüzeyinden uzaya yansıyan ışığın oranıdır. Bilinen en yüksek albedo dünya yüzeyinde kar'a aittir ve 1'e yakındır. Albedo'su sıfır olan bir yüzey karanlık demektir. Dünya'nın albedosu 0.38'dir. Albedo'nun daha teknik bir tanımı için buraya tıklayın.

Titius-Bode kanunu nedir?
18. yüzyılda Johann Daniel Titius ve Johann Elert Bode gezegenlerin Güneş'ten uzaklıklarının belli bir orana göre olduğunu öngören bir kanun keşfettiler (1772). Onlara göre gezegenlerin uzaklıkları belli bir sırayı izliyordu. Onlara göre sıfır ile başlayan bu sayılar şu şekilde sıralanıyordu: 0, 3, 6, 12, 24, 48, 96, 192, 384, 768. Daha sonra her bir sayıya 4 ekleyip 10'a böldüler.

Nuh Tufan'ına sebep olan su nereden geldi?İnternet'te yer alan pekçok kaynağa göre çok uzun bir zaman önce dünyanın etrafında yoğun nemden oluşan bir kuşak vardı. Bu kuşak sayesinde dünyada fırtınalar, mevsimsel anormaliler ve sel gibi afetler görülmüyordu. Dünyanın çevresini saran yaklaşık 3 mil kalınlığındaki bu kuşak (ya da gökkubbe) sayesinde dünya'nın her yerinde ılıman bir iklim mevcuttu. Dünya'da cennete benzer bir yaşam sürülüyordu. Eski kitaplarda sözü edilen yemyeşil ağaç ve sık bitkilerle kaplı dünyamızdaki koşulları ancak böyle bir gökkubbe sağlayabilirdi. O zamanlar dünya'daki insanlar bu kuşak yüzünden Güneş'i ya da Ay'ı göremiyordu. Astropikal yapıdaki dünya'daki yaşam koşulları o zaman çok rahattı. Bu kuşağı Galaktik Federasyon'un gezegen ve yaşam yaratan mühendisleri inşa etmişti ve onu yerinde tutan enerji üreten yapılar dünyanın değişik yerlerinde gizlenmişti. Daha sonra bu yapıların birkaçının insanlar tarafından yokedilmesi ile buz kristallerinden ve nemden olan kuşak dünyaya yağmur halinde düşerek büyük tufanı oluşturacak miktarda suyu meydana getirdi. Bu enerji kristallerinin yokedilmesi fikri Nibiru'nun komutanı Marduk tarafından başlatılmıştı. Marduk, Mısır'daki oğlu Seth'e Büyük Piramit'in kristal tapınaklarına saldırmasını emretti. ME adı verilen bu kristallerin bazılarının yokedilmesi sonucu kuşak 40 gün süren muazzam yağmurlarla çöktü.

Bugün Nuh Tufanı'nı meydana getirecek kadar bol miktarda suyun nereden geldiği ile ilgili pekçok görüş ortaya atılmaktadır. Enerji üreten yapılardan bazıları hala dünyanın çeşitli yerlerinde sağlam olarak bulunmaktadır iddiasını kanıtlamak amacıyla bunların yerleriyle ilgili pekçok araştırma yapılmış fakat başarısız olunmuştur. Bu kadar bol miktarda suyun bir anda ortaya çıkışı ile ilgili teorilerden birisi olan buz kristalleri kuşağı ya da nem kuşağı teorisi bu teorilerden birisidir. Küresel ısınma ile ilgili projelerden birisinde, kutuplardaki buzların tamamının eriyerek okyanus su seviyesini ne kadar yükselteceği ile ilgili çalışmalar yapılmıştı. Çalışmaların sonucunda yeryüzünün tamamını etkileyecek büyüklükteki bir tufanın meydana getireceği suyun yağan yağmurlarla açıklanamayacağı sonucuna varıldıktan sonra bu suyun nereden geldiği ile ilgili varsayımlar ileri sürülmüştü. Bunların içlerinde en akla yatkın olanı yoğun nemden oluşan bu kuşağın yokedilerek yağan yağmurlarla global ölçekte bir sel felaketine yol açması fikridir. Bu konu ile ilgili çok fazla bilgiye, İnternet'te "canopy" ve "flood" anahtar kelimeleri aratılarak ulaşılabilmektedir. Ayrıca Türkçe olarak, Virginia Essene'nin "Galaktik İnsan" kitabında ve Jelaila Starr'ın "12. Gezegenin Dönüşü" kitabında bu kuşaktan ayrıntılı olarak bahsedilmektedir.

Uzayın derinliklerini gözlemlemek için yapılan teleskoplar neden çoğunlukla güney yarımkürede?
Güneş sistemimizin de içinde olduğu samanyolu galaksimizin merkezi ile ilgili çok merak var. Ayrıca, gökyüzündeki pek çok önemli nebula, galaksi vs. çoğunlukla güney yarımküreden izlenebiliyor. Hem galaksi merkezi hem de önemli gök cisimleri hep dünyanın güney yarımküresinden daha rahat izlenebildiğinden, çok büyük ebatta yeni bir teleskop (ya da gözlemevi) kurulacağı zaman bunun için genellikle uygun yer hep güney yarımküreden seçilir. Ama, hem havada toz olmaması, hem de berrak gökyüzü sebebi ile kuzey kutbunda ve kutba yakın yerlerde de teleskoplar kurulmuştur. Hubble ilk yörüngeye oturtulduğunda (merceğindeki hata giderildikten sonra) ilk iş olarak derhal güney yarımküredeki ilginç cisimlere kaçınılmaz olarak odaklanmıştır.




________________________________________
Nibiru'nun 32 ismi: Eski çağlardan itibaren astronomide Planet-X'in pekçok ismi mevcuttur. Sümerler gezegeni "12. Gezegen" veya "Nibiru" (geçen gezegen olarak çevrilebilir) olarak isimlendirmişlerdir. Babilliler ve Mezopotamyalılar 3 isim daha kullanmışlar: "Marduk", "Cennetlerin Kralı" ve "Büyük Cisim". Eski çağ yahudileri yıldızların arasındaki uzun yörüngesi sebebiyle ona "Kanatlı Dünya" demişlerdir. Mısırlılar iki isim kullanmışlar: "Apep" veya "Seth". Yunanlılar "Typhon" ismini koymuşlar ayrıca yazılı olarak çok sık geçen "Nemesis" ismini de kullanmışlardır. Diğer eski uygarlıklar "Göğün Lordu Şiva" ve "Yıkım Tanrısı" ismini kullanmışlar. Eski Çin halkı "Gung-gung", "Büyük Siyah" veya "Kızıl Ejder" ismini kullanmışlar. Finikeliler "Büyük Phoenix", Yahudiler "Yahweh", Mayalar "Göksel Quetzalcoatl" veya "Tzoltze ek'". Nibiru Latince "Lucifer" olarak kullanılmış. İncil'de 8:10-12 kısmında "Wormwood" olarak geçer. Diğer isimler ise: "Kırmızı veya Mavi Yıldız". Ramala'da "Fiery Messenger" olarak geçer. "Büyük Yıldız" olarak İncil'de sözü edilir. "O'nun Yıldızı" olarak Edgar Cayce değinmiştir. "Büyük Kuyrukluyıldız" ve "Kıyamet Kuyrukluyıldızı" olarak Grail'in mesajında geçer. İlk çağlara ait ingiliz yazılarında "Shipton Anne", "Kızgın Ejder" olarak geçer. Güneş Sistemimizle ilgili en son bilgilere göre "X", "10. Gezegen" olarak isimlendirilmiştir. NASA tarafından "2001 KX76" ismi verilmiş, bu isim daha sonra "Ixion" olarak değiştirilmiştir.

Foton kuşağı nedir?
BU KISIM BİRAZ İLGİNÇ BANA GÖRE DE...

Yüksek enerjili fotonlardan oluşan büyük bir kuşak. 2012 yılında güneş sistemimiz tüm gezegenleri ile birlikte bu kuşağa girdiğinde dünyamızın ozon deliği onarılacak ve tüm yaşam 3. boyuttan 5. boyuta geçecek. 5. boyuta sadece dünyamız değil tüm güneş sistemimiz ve elemanları geçecek. İnsanların 2 sarmallı DNA'ları ikişerli olarak biraraya gelip 12 sarmallı bir DNA'ya sahip olacaklar. Bu olay sırasında tüm insanların chakra'ları açılacak ve duyuları ve algılamaları artacak. Herkes birbirinin düşüncesini okuyabilecek. Bu ilk önce kısa süren bir kaosa neden olacak fakat daha sonra herkes bir düşünce birliği halinde bir araya gelerek, önyargının, yalanın ve kötü düşüncelerin olmadığı bir ortama geçilecek. İnsanlar birbirinin auralarını görebilecekler. 12 sarmallı DNA'ya geçiş sonrası insanlarda hiçbir hastalık kalmayacak, hasta olanlar kendilerini ve birbirlerini iyileştirebilecekler. İnsanlar ölümsüz olacaklar. Ölüm olayı ise fiziksel dünya'da kalmaktan vazgeçip başka bir boyuta geçmeye karar verme şeklinde olacak. Yani, dünya'da geri kalanlar (kalmayı seçenler) ölmeye (başka boyut gitmeye) karar verenlerin ortadan bir anda kaybolduğunu görecekler. Fiziksel dünyamızda kalmayı seçen insanların ışık bedenleri olacak ve bu cennete benzeyen ışıklı dünyada çok güzel vakit geçirecekler. Fiziksel olarak 2000 yıl sürecek olan bu olay sonrasında foton kuşağı güneş sistemimizi terkedecek.

Foton kuşağı ilk kez ingiliz astronom Edmund Halley (1656-1742) yılında Pleiades takımyıldızlarını kuşatan gazımsı bir kuşak olarak gözlendi (Halley kuyruklu yıldızını da keşfeden astronom). Fredrick Wilhelm Bessel ise foton kuşağının dönüş hızını keşfetti (herbir yüzyılda 5.5 derece saniye). Jose Comas Sol Pleiades takımyıldızındaki güneş sistemlerini keşfetti. Paul Otto Hesse foton kuşağının kalınlığını saptadı (2000 ışık yılı). Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades çevresinde bir tur dönmektedir. Yani, yaklaşık olarak her 12.500 yılda bir güneş sistemimiz bu foton kuşağının içine girer. Güneş sistemimizin foton kuşağının içindeki yolculuğu 2000 sene kadar sürer. Yani, foton kuşağından çıktıktan sonra tekrar foton kuşağına girmek için 10.500 yıl geçmektedir. Bu devrelerin alt devreleri de vardır ama üst devre 206 milyon yıl sürer.

Foton kuşağının kendisinin de aurası var ve ilk aura katmanına (enerji seviyesine) 1962 yılında dünyamız (ve tüm güneş sistemimiz) girmiş durumda. Yani şu anda foton kuşağının düşük enerjili ilk kısmının içinde bulunuyoruz. Dünya'mız ikinci enerji seviyesine ise 1987 yılında girdi. 2012 yılında üçüncü enerji seviyesine girmesi sırasında 110-144 saat (5-6 gün) boyunca karanlıkta kalacağız. Üçüncü enerji seviyesine (foton kuşağının kendisinin bulunduğu esas enerjili kısım) girildiğinde ise karanlık sona erecek ve artık hiç gece olmayacak yeryüzünde. Sırasıyla yazarsak:

1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık
2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin
bir site daha buldum burdakileri de direk paylaşırsam konu uzar kimse okumaz o yüzden bunu link olarak veriyorum burda belki de daha kapsamlı olarak açıklanmış bu size kalmış bir şey
http://bluepoint.gen.tr/nibiru2.html

Her ne kadar aramaya devam etsemde nasa ya ait bir foto bulamadım ama bir çok sitede olan Nibiru gezegeninin eksen hareketini buldum gibi (doğruluğundan emin değilim)
andy_loyd_nibiru_path.jpg
 

Elbruz46

Müdavim
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
113
Kıyamet yer yüzünde zerre kadar imanı olan bir kişi dahi kalsa kopmayacak... Kıyamet dünyadan tüm Müslüman lar yok olduktan sonra kopacak... O yüzden böyle medyatik şeylere inanmam...
 

POWER

Müdavim
Katılım
5 Ekim 2009
Mesajlar
10,275
Reaksiyon puanı
161
Puanları
0
Kısmen okudum. Aslında bu 12. gezegen saçmalık değil gerçek. Sonuçta dinimiz mantık dini değil mi? Nuh tuffanını allah emretti ama bir mantık üzerine oturtarak. Yani bu gezegeni ordan geçirtmiştir olmuş bitmiş olabilir.

Benzer bir şekilde bir felaket yaşayabiliriz. Fakat! 2012 de kıyamet değil de büyük bir felaket olacak desek daha doğru olur.

En iyisi yaşayıp görmek :)
 

Vendetta_

Müdavim
Katılım
28 Kasım 2009
Mesajlar
3,704
Reaksiyon puanı
75
Puanları
0
kıyamet kopcak 2012 de diyenlerden biri değilim ben keşfedilen 12. gezegenle ilgili yazanları paylaştım
okumak zor biliyorum ama bazı bölümler gayet ilgi çekici ve şaşırtıcı

En iyisi yaşayıp görmek :)
:thumbup1::thumbup1:
 

POWER

Müdavim
Katılım
5 Ekim 2009
Mesajlar
10,275
Reaksiyon puanı
161
Puanları
0
kıyamet kopcak 2012 de diyenlerden biri değilim ben keşfedilen 12. gezegenle ilgili yazanları paylaştım
okumak zor biliyorum ama bazı bölümler gayet ilgi çekici ve şaşırtıcı

---------- saat 16:42 eklendi ---------- önceki mesaj saat 16:39 eklenmişti ----------

En iyisi yaşayıp görmek :)[/QUOTE:thumbup1::thumbup1:]


Bir de şükür Kıyametten korkum yok :) Olanlar düşünsün :)

Ama aklım bir replik geldi :D

"İyisi ile kötüsü ile bir yaşamın daha sonuna geldik sevgili seyirciler. Her nerede kıyamet kopuyor ve kopturuluyorsa" :)
 

penguin

Müdavim
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
3,494
Reaksiyon puanı
201
Puanları
63
Gerçek şu ki kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. (Hac Suresi, 7)
 

Elbruz46

Müdavim
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
113
yazı uzun okudum...
bir çok yer kendini tekrarlamış...

Özellikle Nuh Tufanı ve Tevrata uyarlanması ile ilgili yerlere kesinlikle katılmıyorum...

Çünkü oradaki iddia Nuh Tufanının daha önceden çok tanrılı dinlere göre yazıldığı ve sonradan bunun tek Tanrılı din için değiştirildiği yönünde...

Oysa Nuh Tufanı bizim dinimizde de geçerli olan bir durum...

Eğer yazıdaki o durumu kabul edersek kendi dinimiz için de yanlışlar barındırıyor gibi bir şey söylemiş oluruz ki bu kabul edilebilir bir şey değil...
 

Vendetta_

Müdavim
Katılım
28 Kasım 2009
Mesajlar
3,704
Reaksiyon puanı
75
Puanları
0
Gerçek şu ki kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. (Hac Suresi, 7)
ahiretteki bir gün dünyadaki 10bin yıla eş değer olabilir


yazı uzun okudum...
bir çok yer kendini tekrarlamış...

Özellikle Nuh Tufanı ve Tevrata uyarlanması ile ilgili yerlere kesinlikle katılmıyorum...

Çünkü oradaki iddia Nuh Tufanının daha önceden çok tanrılı dinlere göre yazıldığı ve sonradan bunun tek Tanrılı din için değiştirildiği yönünde...

Oysa Nuh Tufanı bizim dinimizde de geçerli olan bir durum...

Eğer yazıdaki o durumu kabul edersek kendi dinimiz için de yanlışlar barındırıyor gibi bir şey söylemiş oluruz ki bu kabul edilebilir bir şey değil...

en altta dediğim gibi yazı büyük ihtimal alıntı yani ben yazmadım ve kaynağını bilmiyorum aldığım blog sayfasıda adam dikkat etmemiş ki yarıda kesilmiş yazı
ben yazıdakiler doğrudur demiyorum sadece 12. gezegen ya da 10. gezegenle ilgili bir kaynak sundum onu paylaştım diyorum
bunu da tekrardan hatırlatmak için yazdım
 

rozabay

Müdavim
Emektar
Katılım
4 Nisan 2009
Mesajlar
7,113
Reaksiyon puanı
34
Puanları
48
Eğer 2012 yılında bu gezegen dünya'ya çarpmazsa bu adamı döverim ben :D
 

Vendetta_

Müdavim
Katılım
28 Kasım 2009
Mesajlar
3,704
Reaksiyon puanı
75
Puanları
0
Eğer 2012 yılında bu gezegen dünya'ya çarpmazsa bu adamı döverim ben :D
:mrgreen::mrgreen:
çarpar denmiyo :D teğet geçicek deniyo :D geçiş sırasında (ay hani çekim gücünden dolayı gel git yapıyo ya)gelgitler tsunamiye dönüşcekmiş miş te miş :D
Nibiru-and-earth-Passing.jpg
 

rozabay

Müdavim
Emektar
Katılım
4 Nisan 2009
Mesajlar
7,113
Reaksiyon puanı
34
Puanları
48
:mrgreen::mrgreen:
çarpar denmiyo :D teğet geçicek deniyo :D geçiş sırasında (ay hani çekim gücünden dolayı gel git yapıyo ya)gelgitler tsunamiye dönüşcekmiş miş te miş :D

O zaman Gezegen dünya'ya çarparsa bu adamı döverim :D
 
Üst