ufukcoskun
Dekan
- Katılım
- 28 Kasım 2008
- Mesajlar
- 6,467
- Reaksiyon puanı
- 104
- Puanları
- 1,243
Defne Samyeli'nin boşanmak için dava açtığı eşi Eren Talu, Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman'la röportaj yaptı.
Talu: "Votkanın gözünü seveyim! İki şişe votka içtik, birbirimize her şeyi anlattık. Seviştik de"
İşte Eren Talu'nun anlattıkları:
Sen işinle ilgili o krizleri yaşarken karının senden uzaklaştığını mı fark etmiyorsun...
-Önceleri etmedim. Ama tabii ilişkimiz, biraz arkadaş ilişkisi gibi olmuştu, seks pek yoktu, minimum bir ortak hayat. Yine de konduramıyorum. Benim karım güzel bir kadın. Ben onu televizyon dünyasında hiç rahatsız olmadan yüz tane herifin arasında bıraktım. O hep mesafe koymayı bilirdi. Hakikaten geçmişe dair, en ufak soru işareti bile yok aklımda. Brüksele bir medya konferansına gitmek istedi, Tabii dedim. Gitti. İşte ne olduysa o konferansta oldu. Richard Gizbert denilen o adamla tanışıyor. Adam, El Cezire televizyonunun Uğur Dündarı. Evli. Bilinen, tanınan biri. Karısı var, hayır işleriyle uğraşıyor, çok saygın bir kişilik. Londrada yaşıyorlar. Richard o toplantıda moderatör. Bizimki de olgun erkeklerden hoşlanıyor...
ADAMLA SABAHA KADAR CHAT'LEŞİYORDU
Ama senin hiçbir şeyden haberin yok...
- Yok hayır. Sadece sabahlara kadar bilgisayar başında, yatağa 5te geliyor. Adamla chatleşiyorlarmış. Bir akşam çalışma odasına girdim, baktım internette, beni görünce apar topar bilgisayarı kapattı. Tam o sırada Blackberrysine mesaj geldi, hem bilgisayara hem telefona aynı anda geliyor ya... Masadaki cep telefonunu elime aldım, koştu, elimden kaptı. Adamdan gelen mesajı görmemi istemiyor. Sildi mesajı. Kimden? dedim. O anda bir senaryo yazıverdi. Amerikan Konsolosunun evinde bir davet varmış, ben yoktum, orada Avusturalya Konsolosluğunda çalışan bir adamla tanışmış, adam buna ilgi duymuş, bizimki de adamın maillerine yanıt vermiş, küçük tehlikesiz bir flörtmüş ama ben tanık olduğum için de çok utanmış... Ben de yedim. Belki de yemek istedim. Fakat içime bir şüphe de düştü...
HEM ÇAPKIN OLDUM, HEM SALAK
Madem inandın sonra şüphe nasıl başladı?
- Ya kaybedersem, ya biri varsa gerçekten hayatında gibi şeyler geçmeye başladı beynimden. Zaten iş açısından batmış bir vaziyetteyim, bir de evliliğim gümbürtüye gidecek! Ve kesinlikle onu kaybetmek istemiyorum. Hemen toparlamaya çalıştım. Gel seninle kaçamak yapalım dedim Defneye, Aramızdaki sorunları konuşalım, ben seni çok ihmal ettim... Bir butik otele gittik, ilanı aşklar, güller, onu etkilemek için elimden geleni yapıyorum. Arada da Kim bu adam ya diye soruyorum. Hep şahane hikayeler yazıyor. İçimden Avusturalya Konsolosluğundan araştırayım şu adamı diyorum, aklınca hedef şaşırtıyor. Sonra, Benim Dohaya konferansa gitmem gerekiyor dedi. Adam çağırıyor... Tutturdum, Ben de geleceğim diye...
Gittin mi?
- Evet. O hiç istemedi ama sonunda kabul etmek zorunda kaldı. Bana Sen modern otel seversin, Wda kalalım dedi. Tamam dedim ama konferans Sheratonda. Meğer o esnada karım, frenleri iptal etmiş, yeni bir aşka yelken açmış. Adamla buluşacaklar. Ve sakın yanlış anlama. Benim itirazım neden bunu yaptı diye değil, her boku ben yapmış gibi duruyorum, buna bozuluyorum. Ben hem çapkın oldum, hem salak. Bir de işler iyice zıvanadan çıktı, 5 yıl hapsim istendi, ne yapmışım ya...
SEVGİLİSİNİN BANYOSUNDA BENİMLE TELEFONDA KONUŞTU
O adamın Avusturalya Konsolosluğunda çalışmadığını Dohada mı öğrendin?
- Yok hayır, Dohada hâlâ kek durumdayım. Sabah süslenip püslenip konferansa diye çıkıyor, meğer adamın Sheratondaki odasına gidiyormuş. Aşıklar orada buluşurken, benim içim içimi yiyor, bir şey var ama anlayamıyorum. Artık üzerimde nasıl bir baskı kurmuşsa işim gücüm yok ama Shertona gidemiyorum. İkide bir arıyorum, telefonu çalıyor, açan yok, sonra açılıyor Defne Ne oldu, neden arıyorsun? diyor. Nedense Defnenin sesi hep ekolu, meğer adamın odasındaki banyodan konuşuyormuş...
E konferans?
- Bir iki kere belki katılmıştır. İşin içinde mesleki hırslar da var, adam başarılı bir televizyoncu, mutlaka CNNde çalışmana yardımcı olabilirim filan demiştir. Defne çok hırslıdır. Ben de ona hep destek oldum. Bu, bir ekip işi. Ben kendi açımdan kabul ediyorum bu evlilikle nereden nereye geldiğimi ama benzer şeyler Defne için de geçerli. Ben o arada hala Avusturalya Konsolosluğunda çalıştığını zannettiğim rakibimle psikolojik savaş halindeyim. Aslına bakarsan o Richard kim neyin nesi hala bilmiyordum. Adam benim zannettiğim biri gibi de çıkmadı, bambaşka bir yerden girmiş: Yok efendim ikisi ruh ikizi çıkmışlar, geçmiş hayatlarında birliktelermiş. Yani ne yaparsan yap, boşa kürek çekme durumu var. Bu arada Defne, Galll Sassounla olan biteni paylaşıyor.
AĞLAYARAK AYRILMIŞLAR
Peki sen Dohada Defnenin onunla buluştuğunu, onun odasına gittiğini, o adamın Richard Gizbert olduğunu nereden biliyorsun?-
Defne kendisi anlattı. Ben Dohadan Dubaiye geçtim, o da geldi. Ağlayarak ayrılmışlar. Zaten havaalanından bir saatte çıkamadı, herkes çıktı Defne yok. Adamla tuvalette telefonda konuşuyormuş.
ZATEN ANLAMALIYDIM, DAHA GÜZEL GÖZÜKMEK İÇİN UĞRAŞIYORDU
Peki nasıl her şeyi itiraf etti?
- Votkanın gözünü seveyim! İki şişe votka içtik, birbirimize her şeyi anlattık. Seviştik de. Ama daha önce dedi ki, Benden şüpheleniyorsun, al bak telefonumu hiçbir şey yok. Verdi telefonu. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama sildiğini zannetmiş fakat her şey içinde. Bütün mailler, SMSler. Karımın çeşitli fotoğraflarını görüyorum, kendi kendine çekmiş, hiç tanımadığım bir adama göndermiş. Beynimden vurulmuşa döndüm. Bu ne ya? dedim. Gerisi, çorap söküğü gibi geldi. Artık inkar edecek hali kalmadı. Zaten ben anlamalıydım, daha güzel olmaya çalışıyordu, memelerine falan bir şeyler yaptırıyordu, Zaten güzelsin, kimin için daha güzel olmaya çalışıyorsun? diyorum.
Ne yaptın peki öğrenince?
- Bir kere 50 derece sıcak ve iki şişe votka içmişiz, yürüyecek halimiz kalmamış. Ne kadar detay varsa ilişkilerinde hepsini anlattı. Meğer adamın dedesi Büyükadalıymış, gelmeye kalkmış, bizimki otel ayarlamış, benden korkusundan gelmemiş...
Kaynak