12 Eylül'e selam olsun

Ahmethz

Rektör
Emektar
Katılım
7 Eylül 2006
Mesajlar
12,441
Reaksiyon puanı
398
Puanları
263
Kaçıncı yıl dönümünü icra ettiğimizi aritmetik olarak hesaplayabiliyoruz. İki bin sekizden, bin dokuz yüz sekseni çıkartınca ne kalıyor?

Yirmi sekiz!

12 Eylül askeri darbesinin 28. yılını yaşıyoruz.

Darbenin lideri Kenan Evren, (artık biraz isteksizce de olsa) hâlâ 12 Eylül"ün gerekçelerini anlatıyor.

Bartın"a bağlı Kurucaşile"de 12 Eylül 2008 Cuma günü lise son sınıf öğrencisi Eda Aytan ve lise 3 öğrencisi kardeşi Aytek"e “bugün de 12 Eylül” dedim, hayretle yüzüme baktılar:

-11 Eylül günü ikiz kulelere terör saldırısı yapıldı da, 12 Eylül"de n"oldu ki?

-Yavrum 12 Eylül"de Türkiye"de demokrasiye hafif bir saldırı olmuştu, TBMM dağıtıldı, siyasi partiler kapatıldı.

-Valla onu bilmiyoruz.

***

Söz 12 Eylül"e ve askeri darbelere gelince eleştirilerin sivri ucu askerlere dönüyor. Bunların en başında da doğal olarak darbe uygulaması sırasında genelkurmay başkanı makamında bulunan Kenan Evren geliyor.

Her konuşan bir “sır” açıklayınca okkanın altına doğrudan Kenan Paşa gidiyor.

O yılların 2. Ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel 1988"de Milliyet"ten Yener Süsoy"a “12 Eylül"ü aslında bir yıl önce yapacaktık” demişti:

-Ama olgunlaşmasını bekledik!

Bu “darbe olgunlaşma süreci” üzerine sayısız yazı kaleme alındı. Darbecilerin pusuda beklemeleri eleştirildi. Çünkü son bir yılda Nihat Erim, Gün Sazak ve Kemal Türkler gibi toplumun önde gelen isimleri vurularak öldürülmüşlerdi.

Geçtiğimiz mayıs ayında 12 Eylül"ün lideri Kenan Evren ile İzmir"deki evinde İZTV için uzunca bir söyleşi yaptım. Çekim bittikten sonra çay içerken Bedrettin Demirel"in yukarıdaki sözlerini hatırlatıp, “olgunlaşmanın” kendileri için ne ifade ettiğini sordum. Evren, “hah” dedi:

-Bedrettin Paşa bir an önce yapalım diyordu da ben engelliyordum! Onu söylemiş, kendisi öyle istiyordu!

***

Tabii bir de 12 Eylül dönemi gazeteciliğine bakmamız gerekiyor.

Darbe döneminde nasıl bir çizgi izledik?

Yakında İZTV ekranında izleyeceğimiz Zülfü Livaneli belgeselinin çekimleri sırasında kendisi o yılları şöyle hatırlıyordu:

-O dönemde Türk basını ve bazı yazarlar iğrenç işler yaptılar. Her sabah Avrupa baskılarını alıp anlı şanlı yazarların köşelerinde kendi isimlerimizi arıyorduk. O köşeler sıkıyönetim ihbar bülteni gibi çalışıyordu. Bu adamların kalemine düşmek insana yurdunu, ailesini, yaşamını kaybettirebiliyordu.

Livaneli böylesi bir çabaya örnek olarak da Melike Demirağ"ın Şanar Yurdatapan"ın, Selda"nın ve Cem Karaca"nın yaşadıklarını anlatıyordu.

Zülfü Livaneli"nin bir de önerisi vardı:

-Türkiye"de geriye dönük bir tartışma başlatılmalı, o dönemdeki köşe yazarından ve gazetelerinden bir antoloji yayınlanmalı. Darbeye karşı çıkan bilim insanlarını, sanatçıları, aydınları ihbar eden, iftirayı seçen yazarları ve yayın organları teşhir edilmeli.

Livaneli"nin fikrini benimseyen üniversite öğrencileri olduğunu ve yakın dönemde böylesi bir master tezi hazırlanacağının müjdesini verip yazı noktalayayım:

-12 Eylül"e selam olsun!

12 Eylül’e selam olsun! köşe yazısı - 12 Eylül 2008 Cuma - Nazım ALPMAN
 

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
O günlerin pis hikayelerinden bir örnek




BİR 12 EYLÜL HİKÂYESİ • YÜKSEL AVŞAR (Katılımcı Demokrasi Partisi Genel Başkan Yardımcısı):


Her şey daha dün gibiydi; 12 Eylül’de ülkenin tarihine ve geleceğine el koyanlar korkunç bir insan avı başlatmıştı. Ne zaman kapının çalınacağını, ne zaman sıranın bana geleceğini bilmiyordum. Gece saat 03.30 gibi kapı çalınıyor, “giyin bizimle geleceksin” diyorlar. Aşağı inerken gözlerim bağlanıyor. Arabaya bindirilip işkence merkezi olduğunu tahmin ettiğim yere götürüyorlar. Tek bacak üstüne ellerim duvara yaslanmamı istiyorlar saatlerce öyle duruyorum ayaklarım yorulup da değiştirmek istediğimde ayağıma copla vuruyorlar. Gözlerim bağlı olduğu için olan biteni göremiyorum. Vücuduma uzanan ellerden utanç duyuyorum, küfür etmeye başlıyorlar, “orospu” sözcüğü onlara özel bir haz veriyordu. Beni bir odaya aldılar çırılçıplak soyup üzerime buzlu suyu tutuyorlar. Sürekli kanamam var. Sonra beni başka bir odaya alıyorlar odada belki üç-dört kişi var. Arkamda durdukları için yüzlerini göremiyorum İçlerinden biri sana “tecavüz edeceğiz ve sadece biz değil bütün komutanlar edecek” diyor. Tecavüz girişiminden sonuç alamayınca biri kafamı iki elleriyle yakalayarak kaloriferin peteklerine vurmaya başlıyorlar. Zaman kavramını yitiriyorum. Beni bilmediğim bir zamanda tekrar alıyorlar, gözaltına alınan arkadaşlarımı kastederek “onlarla” mutlaka beraber olmuşundur, bizimle de yanı şeyi yapacaksın. Küçük parmaklarıma bağladıkları kablodan elektrik verirken aynı zamanda da taciz ediyorlar. Vücudumun kasıldığını ciğerlerimin, iç organlarımın paramparça olduğunu hissediyorum. Buradan sağ çıkamayacağımı ve ailemin çok üzüleceğini düşünüyorum. Bir hücreye atıldığımı yerin ıslak beton olduğunu ve pis kokular yayıldığını hissediyorum. Aynı konumda benden başka iki-üç kız daha var yaklaşık 1 metrekarelik bir alanda. Nasıl bir cehenneme düştüğümü bunların gerçek olamayacağını, rüya gördüğümü birden uyanacağımı ve yeniden normal hayata döneceğimi düşünüyorum. İşkencecilerin iğrenç sesleri beni rüyadan uyandırıyor. Birkaç gün sonra tutuklandık. Mamak Cezaevi’ne gönderildim, saçlarım kesildi resimler çekildi, tutukluluğum kadınlar koğuşunda girmemle başlamış oldu.

Taraf Gazetesi | 12 Eylül’ün cehennemiydi


12trfs12eylul.jpg



Darbeden sonra mecliste askerler yerlerini almışlar

 
Üst