Mucize İddiası Olan Denizlerin Birbirine Karışmaması Meselesi Ne Kadar Doğru?

Bu konuyu okuyanlar

damzchevk

Müdavim
Katılım
22 Nisan 2020
Mesajlar
1,148
Reaksiyon puanı
1,013
Puanları
113
Ayetler:

Fatır Suresi 12.(35-12)(Diyanet İşleri Bakanlığı Yeni Meali)
“İki deniz birbirine eşit olmaz. Bu tatlıdır, susuzluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da tuzludur, acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze et (balık) yersiniz ve giyeceğiniz süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayıp da şükretmeniz için gemilerin, denizi yarıp gittiğini görürsün. “

Rahman Suresi 19-20-22.(55-19,20,22)(Diyanet İşleri Bakanlığı Yeni Melai)
“(Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.”
“(Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.”
“O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.”

Furkan Suresi 53.(25-53)(Diyanet İşleri Bakanlığı Yeni Meali)
“O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır.”


Denizlerin karışmaması ile ilgili olan toplam 5 ayet bu ayetlerdir.



Deniz mi Nehir mi?

Ayette okuduğunuz gibi bahsedilen deniz olarak meal edilen iki su kütlesi var. Bu su kütlelerinden birisi tatlı ve içilebilir diğeri ise tuzlu ve içilemezdir. Ayette bu bilgileri net olarak bize vermektedir. Dolayısıyla bu iki su kütlesinden yalnızca biri deniz veya okyanus olabilir. Çünkü dünya üzerine tatlı ve içilebilir olan bir deniz veya okyanus yoktur. Bahsedilen su kütlelerinden birisi deniz veya okyanus diğeri ise bir tatlı su kaynağı olmalıdır. Bundan dolayı diğer su kütlesi nehir olmalıdır. Çünkü nehirler denizler ile ayette bahsettiği gibi kavuşurlar.

Ayetler Neden "Deniz" Olarak Meal Edilmiş?

Ayette "deniz" olarak çevirilen kelime bahr kelimesidir. Bu kelime deniz anlamına gelmekle beraber aynı zamanda "büyük ırmak, bol miktarda su toplanan yer" gibi anlamlarada gelmektedir. (Kaynak: İslam Ansiklopedisi) Bu nedenle Ayette bahsedilen iki su kaynağı kesinlikle bizim bildiğimiz anlamda deniz veya okyanustur demek doğru değildir. Bahsettiğim gibi bu nehirde olabilir ki ayette içilebilir ve tatlı su yazdığına göre nehir olmalıdır.

Ekran Alıntısıbahr.PNG




Nehirlerin Denizlere Aktığı Noktalardan Örnek Görüntüler


(Fraser Nehrinin Georgia Boğazına aktığı nokta. Yer: Kanada, Voncouver) Video açılmıyorsa link


fraser1.png

fraser2.png

fraser3.png

(Videodaki aynı noktanın farklı zamanlarda çekilmiş uydu görüntüleri Yer: Kanada, Voncouver)




(Caloosahatchee Nehrinin Karayipler denizine döküldüğü nokta. Yer: ABD, Florida)

2017-10-31-00-00-2017-10-31-23-59-Sentinel-2-L2-A-True-color.png

2017-02-18-00-00-2017-02-18-23-59-Sentinel-2-L2-A-True-color.png

2019-07-03-00-00-2019-07-03-23-59-Sentinel-2-L2-A-True-color-min.png


(Videodaki aynı noktadan farklı zamanlarda çekilmiş uydu görüntüleri. Yer: ABD, Florida)


Uydu görüntüleri Sentinel-hub EO-Browser3 üzerinden alınmıştır.​

Nehir ve Deniz Renkleri Neden Değişiklik Gösterir?

Sular içerisinde birçok farklı madde bulundurmaktadır. Bu maddeler coğrafyadan coğrafyaya, nehirin bulunduğu bölgedeki toprak yapısına bağlı olarak her bölgede farklılık göstermektedir bu nedenle her nehirin, gölün, denizin rengi aynı değildir.


Peki Nehirler ile Denizler Birbirlerine Karışıyorlar mı?

Yukarıdaki videolara bakıldığında sanki deniz ve nehir arasında bir bariyer oluşmuş ve birbirlerini geçemiyorlarmış gibi gözüksede özellikle uydu fotoğraflarına bakıldığında bu suların karıştığını ve bu bariyerin sabit değil değişken olduğunu, farknı noktalarda oluşup yok olduğunu görebilirsiniz. Eğer o videolardaki oluşan hattı yukarıdan drone ile uzun süreli videoya alabilseydik nehir ve deniz suları arasında oluşan bu hattın, bariyerin yok olabileceğini, şekil değiştirebileceğini görebilirdik. Deniz ve nehir arasında böyle bir sınır hattının gözükmesi nehir akıntısının yönünün oluşturduğu bir şeydir. Nehrin denize doğru olan akıntısı güçlenir veya zayıflarsa buna göre bu karışmıyor görüntüsü değişmektedir. Deniz ve nehir akıntılarının dinamik ve değişken yapısı bu görüntüyü oluşturuyor veya değiştiriyor. Dolayısıyla Nehir ve deniz karışmakta olan su kütleleridir.


İslam Alimi Tabernin Bu Ayetler Hakkındaki Tefsiri

"Abdullah b. Ebza, Said b. Cübeyr ve Abdullah b. Abbas'a göre, âyette zikredilen iki denizden maksat, göklerdeki denizle yerdeki denizdir. Bunlar, her yıl bir kere karşılaşırlar.

Taberi bu görüşü tercih etmiş ve şunları söylemiştir: "Allahü teâlâ: "O iki denizden inci ve mercan çıkar" buyurmuştur. İnci ve mercanın, yeryüzündeki denizlerden çıkarılan sedeflerin içinde bulunduğu, bu sedeflerin de gökten düşen yağmur taneleriyle oluştuğu bilinmektedir. Bu itibarla burada ifade edilen, birbiriyle karşılaşan denizler, gökteki denizle yerdeki denizdir."(Kaynak)​

Sonuç Olarak

Sonuç olarak popülerleşen kanının aksine iki farklı renkteki iki farklı deniz birbiri ile buluşup karışmıyor, arlarında bir bariyer bir sınır oluşturuyorlar bilgisi yanlış. Bu ayetlerin mucize olarak çok popülerleşmesinin nedeni olan yukarıdaki videolar ve bu videolar gibi birçok video, nehirlerin denizlere aktığı yerlerde, körfezlerde çekilmiş videolardır. Ve bu nehir ve denizler birbirine karışmakta olup oluşan hat, bariyer görüntüsü akıntının o anki haline göre oluşup dinamik olarak sürekli değişmekte yok olmakta geri gelemktedir. Bu ve buna benzer görüntüler birçok körfezde nehirlerin denize aktığı yerlerde görülebilir. Araplarda meşhur olan bir örneği ise Fırat ve Dicle nehirlerinin Şattülarap denilen yerde birleşip Basra körfezinden Akdenize aktığı yerdir.
 

Fakehero

366. Gün
Katılım
5 Aralık 2019
Mesajlar
5,336
Reaksiyon puanı
5,380
Puanları
113
Yaş
35
Şimdi arapçada bazı şeyler için tek bir kelime kullanılabiliyor.
Mesela şems güneş kamer ay demektir. Fakat her ikisini tek kelime ikil çoğul kelime ile ifade edilebiliyor.Kamerani güneş ve ay demektir. Yani şemsani demek yerine bu kelimeyi seçmişler.
Dediğin gibi bahr hem deniz hem büyük nehir ırmak demektir.
Burada da bunların karışmaması bir sınır bariyer olması değil sularının birbirine karışmaması birinin tatlı birisinin tuzlu kalmasıdır. Diyeceksin ki nehirlerin bir akışı debisi vardır bu yüzden zaten karışamaz.Bahsedilen tatlı ve tuzlu suyun farklı homojenliğe sahip sular olduğudur. Cahiliye döneminde bilgiden bihaber olan topluluğa en basit şekilde nasıl anlatılabilirdi bu durum. Mesela Kuranda tatlı ve tuzlu su farklı oranda homojen yapıya sahiptir ve bu yüzden tatlı veya tuzludur diye bir bilgi mi olmalıydı ? Bunu kavrayabilecek bir toplum ile mi karşı karşıya kalınmıştı ?
Dönemin durum ve şartlarını göz önüne almak gerekmez mi ?
 

damzchevk

Müdavim
Katılım
22 Nisan 2020
Mesajlar
1,148
Reaksiyon puanı
1,013
Puanları
113
Şimdi arapçada bazı şeyler için tek bir kelime kullanılabiliyor.
Mesela şems güneş kamer ay demektir. Fakat her ikisini tek kelime ikil çoğul kelime ile ifade edilebiliyor.Kamerani güneş ve ay demektir. Yani şemsani demek yerine bu kelimeyi seçmişler.
Dediğin gibi bahr hem deniz hem büyük nehir ırmak demektir.
Burada da bunların karışmaması bir sınır bariyer olması değil sularının birbirine karışmaması birinin tatlı birisinin tuzlu kalmasıdır. Diyeceksin ki nehirlerin bir akışı debisi vardır bu yüzden zaten karışamaz.Bahsedilen tatlı ve tuzlu suyun farklı homojenliğe sahip sular olduğudur. Cahiliye döneminde bilgiden bihaber olan topluluğa en basit şekilde nasıl anlatılabilirdi bu durum. Mesela Kuranda tatlı ve tuzlu su farklı oranda homojen yapıya sahiptir ve bu yüzden tatlı veya tuzludur diye bir bilgi mi olmalıydı ? Bunu kavrayabilecek bir toplum ile mi karşı karşıya kalınmıştı ?
Dönemin durum ve şartlarını göz önüne almak gerekmez mi ?

Şimdi arapçada bazı şeyler için tek bir kelime kullanılabiliyor.
Mesela şems güneş kamer ay demektir. Fakat her ikisini tek kelime ikil çoğul kelime ile ifade edilebiliyor.Kamerani güneş ve ay demektir. Yani şemsani demek yerine bu kelimeyi seçmişler.
Dediğin gibi bahr hem deniz hem büyük nehir ırmak demektir.
Burada da bunların karışmaması bir sınır bariyer olması değil sularının birbirine karışmaması birinin tatlı birisinin tuzlu kalmasıdır. Diyeceksin ki nehirlerin bir akışı debisi vardır bu yüzden zaten karışamaz.Bahsedilen tatlı ve tuzlu suyun farklı homojenliğe sahip sular olduğudur. Cahiliye döneminde bilgiden bihaber olan topluluğa en basit şekilde nasıl anlatılabilirdi bu durum. Mesela Kuranda tatlı ve tuzlu su farklı oranda homojen yapıya sahiptir ve bu yüzden tatlı veya tuzludur diye bir bilgi mi olmalıydı ? Bunu kavrayabilecek bir toplum ile mi karşı karşıya kalınmıştı ?
Dönemin durum ve şartlarını göz önüne almak gerekmez mi ?

Şu popülerleşen videolar yüzünden ayette geçen bariyer, videodaki gibi gözle görülür sınır hattıymış gibi anlaşılıyor. Oysaki o sınır kalkıyor değişiyor sürekli dinamik. Ayetteki bariyerden, birbirlerine karışamazlardan maksat denizin hep tuzlu nehrin hep tatlı kaldığıdır demekte bir yorumdur Fakat bunun mucizelik bir yanı yok. Nehirden gelen tatlı su denizle birleşip, birleşmeden önceki tatlılığı kaybediyor ve deniz suyuyla beraber farklı bir tuzluluk oranına geçiyor doğal olarak. Akıntı denizden nehire doğru gerçekleşemeyeceği içinde dediğin gibi nehirdeki tatlı su hep tatlı su olarak kalır. 2bin yıl öncede biri basra körfezine gidip nehirin ve denizin tadına bakıp orada nehir tuzlanmıyor denizde tatlılaşmıyor der insanın gözlemleyip hemen bu fikire gelebileceği bir mesele.
Bu konuyu açmamdaki amaç sanılan popüler kanının yanlış olması ve şu videolara insanların kuranın kanıtı falan yazmaları.
 

Fakehero

366. Gün
Katılım
5 Aralık 2019
Mesajlar
5,336
Reaksiyon puanı
5,380
Puanları
113
Yaş
35
Şu popülerleşen videolar yüzünden ayette geçen bariyer, videodaki gibi gözle görülür sınır hattıymış gibi anlaşılıyor. Oysaki o sınır kalkıyor değişiyor sürekli dinamik. Ayetteki bariyerden, birbirlerine karışamazlardan maksat denizin hep tuzlu nehrin hep tatlı kaldığıdır demekte bir yorumdur Fakat bunun mucizelik bir yanı yok. Nehirden gelen tatlı su denizle birleşip, birleşmeden önceki tatlılığı kaybediyor ve deniz suyuyla beraber farklı bir tuzluluk oranına geçiyor doğal olarak. Akıntı denizden nehire doğru gerçekleşemeyeceği içinde dediğin gibi nehirdeki tatlı su hep tatlı su olarak kalır. 2bin yıl öncede biri basra körfezine gidip nehirin ve denizin tadına bakıp orada nehir tuzlanmıyor denizde tatlılaşmıyor der insanın gözlemleyip hemen bu fikire gelebileceği bir mesele.
Bu konuyu açmamdaki amaç sanılan popüler kanının yanlış olması ve şu videolara insanların kuranın kanıtı falan yazmaları.
Amacın Kuranın insan oluşumu demek ise insan zaten yaptığı gözlemle ulaşabilir çok büyük bir tarafı yok demek ise bunu ispatlamak için kullandığın argüman ve yorumların forumdaki üyeler tarafından ters tepki görebileceği ve konunun huzur bozucu ortama çevrilebileceğini de hatırlatmak isterim.
 
Son düzenleme:

damzchevk

Müdavim
Katılım
22 Nisan 2020
Mesajlar
1,148
Reaksiyon puanı
1,013
Puanları
113
Amacın Kuranın insan oluşumu demek ise insan zaten yaptığı gözlemle ulaşabilir çok büyü bir tarafı yok demek ise bunu ispatlamak için kullandığın argüman ve yorumların forumdaki üyeler tarafından ters tepki görebileceği ve konunun huzur bozucu ortama çevrilebileceğini de hatırlatmak isterim.
Huzur bozucu bir ortama gideceğini pek düşünmüyorum eğer öyle olursa kilitlersiniz.
 

basit

Müdavim
Cezalı
Katılım
24 Kasım 2020
Mesajlar
6,306
Çözümler
3
Reaksiyon puanı
6,528
Puanları
113
Mesela insanların elleri ayakları dile gelip, bizden hesap soracak diyorlardı taa o zamanlar. Fakat şu an görüyoruz saç telinden bile, ne suçların ispatı yapılıyor.
 
Son düzenleme:

damzchevk

Müdavim
Katılım
22 Nisan 2020
Mesajlar
1,148
Reaksiyon puanı
1,013
Puanları
113
Mesela insanların elleri ayakları dile gelip, bizden hesap soracak diyorlardı taa o zamanlar. Fakat şu an görüyoruz saç telinden bile, ne suçların ispatı yapılıyor.

Fakat bu dünya hayatı için değil ahiretteki sorgu için olan ayet ve hadislerdir. Böyle bir inanıştan bugün adli mikrobiyoloji, genetik biliminin büyük oranda gayrimüslimler tarafından geliştirilip uygulanmasını bu inanışa yorup bak önceden bildi demek mantıksızdır.
 

basit

Müdavim
Cezalı
Katılım
24 Kasım 2020
Mesajlar
6,306
Çözümler
3
Reaksiyon puanı
6,528
Puanları
113
Fakat bu dünya hayatı için değil ahiretteki sorgu için olan ayet ve hadislerdir. Böyle bir inanıştan bugün adli mikrobiyoloji, genetik biliminin büyük oranda gayrimüslimler tarafından geliştirilip uygulanmasını bu inanışa yorup bak önceden bildi demek mantıksızdır.
Yok değil. Gayri muslumler tarafından bulundu diye birden yok ki. Bu her şey olabilir.
 

damzchevk

Müdavim
Katılım
22 Nisan 2020
Mesajlar
1,148
Reaksiyon puanı
1,013
Puanları
113
Peygamber efendimiz, tüm insanlığa geldi ve "Beşikten, mezara kadar İLİM arayın".
O yüzden gayrisi, müslimi yoktur.

Bahsettiğin el ayağın saçın şahitlik yapması dünya hayatı değil ahiret hayatıyla alakalıdır. Günümüze yorduğun adli moleküler biyoloji biliminin getirdiği olanaklar müslümanlar tarafından değil gayri müslimler tarafından bulunmuştur. Kuranda bu uvuzları allah konuşturur.

Gayrisi müslimi vardır gayrimüslimin yaptığı tüm ameller, buluşlar her neyse boşadır bir değeri yoktur onu cehennemden kurtaramaz.

"Ey Rasûlüm, hatırla o günü ki, Allah'ın düşmanları o günde cehennem ateşine sevkedilirler ve orada bir araya getirilirler. Onlar cehennem ateşine varınca da dünyada işledikleri çeşitli günahları hakkında, gözleri gördüklerine, kulakları işittiklerine, derileri de dokunduklarına dair aleyhlerine şahitlik ederler. Cehenneme sürüklenen Allah düşmanları ise derilerine: "Dünyada yaptığımız şeyler hakkında niçin aleyhimize şahitlik ediyorsunuz?" derler. Derileri dile gelerek onlara: "Herşeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu ve böylece biz de konuştuk." cevabım verirler."
 

basit

Müdavim
Cezalı
Katılım
24 Kasım 2020
Mesajlar
6,306
Çözümler
3
Reaksiyon puanı
6,528
Puanları
113
Bahsettiğin el ayağın saçın şahitlik yapması dünya hayatı değil ahiret hayatıyla alakalıdır. Günümüze yorduğun adli moleküler biyoloji biliminin getirdiği olanaklar müslümanlar tarafından değil gayri müslimler tarafından bulunmuştur. Kuranda bu uvuzları allah konuşturur.

Gayrisi müslimi vardır gayrimüslimin yaptığı tüm ameller, buluşlar her neyse boşadır bir değeri yoktur onu cehennemden kurtaramaz.

"Ey Rasûlüm, hatırla o günü ki, Allah'ın düşmanları o günde cehennem ateşine sevkedilirler ve orada bir araya getirilirler. Onlar cehennem ateşine varınca da dünyada işledikleri çeşitli günahları hakkında, gözleri gördüklerine, kulakları işittiklerine, derileri de dokunduklarına dair aleyhlerine şahitlik ederler. Cehenneme sürüklenen Allah düşmanları ise derilerine: "Dünyada yaptığımız şeyler hakkında niçin aleyhimize şahitlik ediyorsunuz?" derler. Derileri dile gelerek onlara: "Herşeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu ve böylece biz de konuştuk." cevabım verirler."
Sana bir şey diyeyim mi kanka, Hz. Adem ile Hz. Havva, Kuran'ı Kerim'de Cennet'ten kovuldu diye bahsedilir.

Ama Hadis ve Ayetler'in tam anlamlı meallerine göre, bu yerinde Dünya'da bir bahçe olduğunu belirtiyor.

O yüzden her ne kadar ellerin, ayakların konuşup dile geleceği belirtilse de, bu tek öbür tarafla alakalı değildir.

İlim, bilim de evrenseldir.
 

damzchevk

Müdavim
Katılım
22 Nisan 2020
Mesajlar
1,148
Reaksiyon puanı
1,013
Puanları
113
Sana bir şey diyeyim mi kanka, Hz. Adem ile Hz. Havva, Kuran'ı Kerim'de Cennet'ten kovuldu diye bahsedilir.

Ama Hadis ve Ayetler'in tam anlamlı meallerine göre, bu yerinde Dünya'da bir bahçe olduğunu belirtiyor.

O yüzden her ne kadar ellerin, ayakların konuşup dile geleceği belirtilse de, bu tek öbür tarafla alakalı değildir.

İlim, bilim de evrenseldir.

Bu bahsettiğin adem ile havva ve cennetin dünyadamı başka bir alemde mi olduğu konusu müslümanlar arasında ihtilaflı kesin bir bilgi yok. Velevki dünyada olsun ellerin ayakların konuşup dile geleceğinin sadece tek tarafı olmadığı dünyadada olacak olması anlamına nasıl geliyor?
Ellerin ayakların şahitlik yapacağı bilgisini bize veren kaynak kuran ve hadisler aynı kaynaklar bunun cehennem ateşinde olduğunu açıkça yazmış bugünle alakası yok sen yinede inanmak istiyorsan inan.
 

basit

Müdavim
Cezalı
Katılım
24 Kasım 2020
Mesajlar
6,306
Çözümler
3
Reaksiyon puanı
6,528
Puanları
113
Bu bahsettiğin adem ile havva ve cennetin dünyadamı başka bir alemde mi olduğu konusu müslümanlar arasında ihtilaflı kesin bir bilgi yok. Velevki dünyada olsun ellerin ayakların konuşup dile geleceğinin sadece tek tarafı olmadığı dünyadada olacak olması anlamına nasıl geliyor?
Ellerin ayakların şahitlik yapacağı bilgisini bize veren kaynak kuran ve hadisler aynı kaynaklar bunun cehennem ateşinde olduğunu açıkça yazmış bugünle alakası yok sen yinede inanmak istiyorsan inan.
Bugünde dile geliyor mu, geliyor. El yazısından suçlu buluyor.
Diğer türlü, aldığım nefes dahi sorulur kanki.
 

Son mesajlar

Üst