SDN Üyeleri, Gezi Parkı Eylemi için ne düşünüyorlar? Tartışıyoruz!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Burda AKP destekleyicilerden başka üye kalmamış Diğerleri hep cezalandırılmış forumda ilginc.
 

REDFOKS

Rektör
Emektar
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
18,034
Reaksiyon puanı
201
Puanları
243
Gezi Parkı sadece Gezi Parkı değildir. Gezi Parkı tabii ki sadece bir bina ve üç ağaç meselesi de değildir. Ancak bir bina ve üç ağaç ile sembolleşen Gezi Parkı olayları ile toplumsal bir muhalefet ortaya çıkmıştır. Toplumsal muhalefetin muhalefet gerekçeleri çok değişik olmak ile birlikte muhalefetin ana gerekçelerini, a) PKK ile sürdürülen müzakere, mütareke ve kirli barış sürecinde milli-üniter devlet yapısının tehdit altına sokulması ve Suriye politikasından duyulan rahatsızlık b) AKP iktidarının gittikçe otoriter ve anti-demokratik bir nitelik kazanması, c)Başbakan Erdoğan’ın buyurgan ve aşağılayıcı bir üslup ile demokratik bir tarzdan çok uzak bir üslup ile “benim valilerim, komutanlarım” söylemi üzerinden içkiden kürtaja, sigaradan çocuk sayısına kadar hayatın her alanına müdahale eden bir söylem geliştirmesi, bunun ötesinde insanların dini nasıl yorumlayıp uygulamaları gerektiğinden milli bayramlarını ellerinden almaya uzanan bir siyaset izlemesi oluşturmaktadır.

image(2).jpg



Erdoğan Gezi Parkı ile ortaya çıkan toplumsal muhalefeti ve PKK ile müzakere süreci ve hoyrat Suriye politikasından dolayı kaybettiği oyu, sağ seçmeni arkasında bloklaştırarak aşma ve yerel seçimler için bir araç olarak kullanma yolunu seçmiştir. Bundan dolayı, Başbakan Erdoğan süreci tırmandırmayı, toplumsal muhalefeti ötekileştirmeyi, marjinalleştirmeyi tercih etmiştir. Erdoğan toplumsal muhalefetin çok büyük bir bölümünün Marksist eylemci gruplar ile ilgisi olmadığını bildiği halde, “etrafı yakıp, yıktılar” ve “camide ayakkabı ile içki içtiler” söylemi ile toplumsal muhalefeti düşmanlaştırmıştır. İstanbul Çevik Şube Müdürü’nün polisine attığı twitte, polislerini “ikinci Çanakkale savaşı kahramanları diye nitelendirmesi, düşmanlaştırmanın hangi boyutlara vardığını göstermektedir. Kaybedilen oyları bu düşmanlaşma üzerinden telafi ederek ve hatta MHP’ye giden oyları da mitinglerde MHP bayrakları ve MHP seçmenine hoş gelecek “milliyetçi” söylemler ile geri almaya çalışmıştır.

Üstelik Başbakan Erdoğan, çok kısa bir süre Gezi Parkı ile uzlaşma stratejisini benimsemiş gibi görünse de Gezi Parkı’na gereksiz ve son bir ağır saldırı ile gerilimi tırmandırma stratejisini izleyeceğini göstermiştir. Bununla da kalınmamış 5 milyon twitt ile ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü soruşturma açarken, Sağlık Bakanlığı da yaralılara tıbbi destek veren doktorlar ile ilgili soruşturma açacağını açıklamıştır. Önümüzdeki günlerde cadı avlarının başlatılması, hukukun intikam operasyonlarında kullanılması, 28 Şubat’ın sivil kanadı adı altında basında geniş tutuklamaların yapılması mümkündür. Avrupa Birliği ile ilişkilerden sorumlu Bakan Egemen Bağış’ın “Taksim’deki herkesin terörist sayılacağını açıklaması” kontrollü gerilimden şiddetli baskı politikalarına geçildiğini gösterirken bir zihin haritası da vermektedir.

Eğer, Türkiye, İspanya’nın olduğu İberya yarımadasında olsa idi, demokratik siyaset açısından olağanüstü sorunlu ve hatta kabul edilemez olsa dahi bu siyaset stratejisini kabul edilebilirdi. Anadolu yarımadasında ise bu siyaset özellikle ulaşılan aşamada bir milli güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Çünkü, kendi içinde Başbakan’ın ifadesi ile birbirine karşı bilenmiş, sokağa çıkmaktan zor alıkonulan, % 50-%50 ikiye ayrılmış bir toplum, kendisini dış tehditlere karşı savunma yeteneğini kaybetmiş bir toplumdur. “Türkiye bizimle savaşamaz çünkü iç savaşa sürükleniyor” diyen Suriye Başbakan yardımcısına kızmamak gerekir.

Reyhanlı Katliamı, Türk toplumunun psikolojik açıdan ne kadar tehlikeli bir süreçten geçtiğini göstermektedir. Sağlıklı bir toplumda Reyhanlı gibi alçakça bir katliamın bir yandan faile karşı ortak bir tepki öte yandan milli yas atmosferi doğurması gerekir. Oysa, Reyhanlı Katliamı’na toplumun büyük bir bölümünün verdiği tepki, katliamı düzenleyen Suriye Hükümeti’ne değil, AKP Hükümeti’ne karşı olmuştur. AKP Hükümeti’ne karşı tepki o kadar sert olmuştur ki, Suriye’nin sorumluluğuna geniş katmanlarda inanılmamış, toplum bir yas etrafında dahi birleşememiştir. Eğer MİT, Reyhanlı katliamından sonra Başbakan Erdoğan’ın önüne bu toplumsal bölünmüşlük ile ilgili bir rapor koymadı ise işini yapmamış demektir.

Türkiye’de toplumsal bölünmüşlük son günlerde radikalleşirken, İslam Dünyası bir Sünni-Şii çatışmasına doğru sürüklenmektedir. Hizbullah’ın Suriye’de Esad rejimine destek politikası, Sünni dünyada kutuplaşmayı ve radikalleşmeyi hızlandırırken, Irak’ta El Kaide’nin Irak Ordusu’na “Kahrolsun Safaviler” diye saldırılar düzenlemesi, sadece Sünni-Şii çatışmasına tarihsel bir derinlik oluşturmaktadır. İslam Dünyası’nın birçok coğrafyasında Sünni-Şii çatışması yayılma eğilimi içindedir. Bahreyn’de hükümet Şii halkın taleplerini güç kullarak engellemektedir. Suudi Arabistan’ın doğusundaki Şii halk, krallığın baskısı altında her an ayaklanma potansiyeli ile yaşamaktadır. Irak’ta ise on yıllarca ezilen Şii çoğunluk şimdi Sünni azınlığı ezmekte, dışlamaktadır. Ezilen Sünniliğin temsilciliğini üstlenen El Kaide ise adı Ali olanların kafasını kesmektedir. Lübnan uzun bir iç savaştan çıkma yolunda önemli bir mesafe kaydettikten sonra Suriye’de iç savaşın etkileri ile Lübnan’da şimdilik kuzey bölgesinde yoğunlaşan Sünni-Şii çatışmaları başlamıştır. Suriye’de ise çatışma henüz bir Sünni-Nüsayri çatışması olmasa da hızla bu noktaya kaymaktadır. Özetle, Ortadoğu’da bir bölgesel iç savaş Sünni-Şii ekseninde gelişmektedir. Türkiye sınırlarının hemen yanında gerçekleşen bu sürecin Türkiye’yi etkilememesi mümkün değildir. Nitekim, Reyhanlı Katliamı, Başbakan Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi Türkiye’de bir Sünni-Alevi gerilimi zemini oluşturmak için atılmış çok ciddi ve tehdit edici bir adımdır.

Ortadoğu bir Sünni-Şii eksenli iç savaşa doğru ilerlerken Ankara’nın izlediği dış politikanın laik esasları terk edip Sünnici bir zemine kayması, Türkiye’nin milli güvenliği için bir tehdit olduğu kadar Türk Dünyası’nın oluşan birliğine de indirilmiş ağır bir darbe olacaktır. Rahmetli Atatürk, Türk dış politikasının eksenine laikliği bir milli güvenlik politikası olarak oturtmak zorunda kalmıştır. Çünkü 1071 ile 1918 arasında İslam dininin ve medeniyetinin temsilcisi olarak kesintisiz 847 sene bir dinin birleşik Avrupa medeniyetine karşı tek başına savunmasını üstlenen Türk Milleti yorulmuş ve yenilmiştir. Sadece 1821-1922 arasında Kafkaslar ve Balkanlar’da ölen Müslüman Türk sayısı 5 milyon civarındadır.[1] Hiçbir millet bu kadar uzun süren bir soykırımı yaşamamıştır. Tarih hiçbir milletin tek başına bir medeniyet bloğuna karşı 847 sene savaştığını kaydetmemektedir.

1922 Türkiyesi Yıldırım Beyazıt’ın Niğbolu’da Haçlı Ordularını yendikten sonra Haçlı şövalyelerine av şöleni veren ve büyük zenginliğini sergileyen Türkiyesi değildir. Türk Milleti, 847 yıl sonra yaralarını sarmak ve elimine edilen nüfusunu artırmak için yurtta ve cihanda sulh talep etmiştir. Hilafet makamı, TBMM’nin manevi şahsiyetine çekilirken gerçekleştirilmek istenen; 847 sene tek başına İslam Dini’nin kılıcı ve kalkanı olan Türk Milleti’nin Batı Dünyası ile barış kurmasıdır ve bu barışa Batı Dünyası’ndan çok Türkiye’nin ihtiyacı vardır.[2]

Türk dış politikasına hakim olan laik çizgi sadece Batı Dünyası ile ihtiyaç duyduğumuz barışın sağlanmasına katkı vermekle kalmamış aynı zamanda İslam Dünyası’ndaki mezhep çatışmalarının da dışında kalmamızı sağlamıştır. Üstelik İslam Dünyası’nda Türkiye’nin etki alanı genişlemiştir. Böyle olduğu için Başbakan Erdoğan, hem Lübnan’da Hizbullah hem de Mısır’da Müslüman Kardeşler tarafından sevinç gösterileri ile karşılanmıştır.

Ankara’nın son yıllarda Sünnici politikalara kayması Türkiye’nin etki alanını daraltmaktadır. Maliki Irak’ı ile gerilim yükselmektedir. Hizbullah, ASALA ile birlikte Lübnan’da Türk kurumlarına saldırmaktadır. Suriye yönetimi, Türkiye’yi kendi iç savaşının içine çekilmiş görmek istemektedir. Türkiye’nin entellektüel önderliğini kabul etmiş olan % 30’luk Şii Türk Dünyası, Ankara’nın Sünnici bir çizgiye kaymasından büyük rahatsızlık duymaktadır.

İstanbul Boğazı’na yapılacak üçüncü köprünün adının Yavuz Sultan Selim Köprüsü konulması sadece Türkiye’de yaşayan Aleviler’in tepkisi ile karşılanmamıştır. Şah İsmail’e karşı büyük bir sevginin duyulduğu Kuzey ve Güney Azerbaycan’da da 40 milyona yakın insan üzerinde çok olumsuz etki yapmıştır. Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Yeni Osmanlıcılık’tan bahsettiği, Irak’ta selefilerin Şiilere “Safavilere Ölüm” diye saldırdığı bir dönemde Yavuz’un isminin 3. Köprü’ye verilmesi, AKP’nin Sünnici dış politikasının yansıması olarak yorumlanmaya açıktır.

Yavuz Sultan Selim, Osmanlı-Türk tarihinin en önemli şahsiyetlerinden birisidir. Yavuz Sultan Selim’in Doğu politikasının temeli, Basra Körfezi üzerinden Hint Okyanusu’na inen Avrupalı güçlerin geniş kuşatmasını engelleyecek bir jeopolitik yapıya ulaşmaktır. İran Türklüğü’nün Nadir Şah ile birlikte en önemli şahsiyetlerinden olan Şah İsmail için ise Doğu Anadolu ve Mezapotamya İmparatorluğu’nu besleyecek zengin topraklardır. Özetle, Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail iki Türk ordusunun üzücü çatışması ile sonuçlanmış olsa da mezhep üzerinden kendi içinde jeopolitik temeli olan bir mücadele vermişlerdir.

21. Yüzyıl’da İslam Dünyası’nda Sünni-Şii çatışmasını teşvik edici, besleyici bir siyaset izlemenin; Allah, millet ve tarih karşısında savunulur yanı yoktur. Türkiye, Sünni-Şii bloklaşmasını teşvik edici değil aksine uzlaştırıcı, çatışmayı engelleyici bir politika izlemelidir. Siyasette sembollerin büyük önemi vardır. Ankara’nın, AKP Hükümeti’nin bütün İslam Dünyası’na böyle bir mesajı vermek için kullanabileceği sembolik araç yine üçüncü köprünün kendisi olabilir. Bu aşamada üçüncü köprünün isminin değiştirilmesi doğru ve olası da değildir. Ancak Boğaz’a yapılan her köprüye giden viyadükler ve her köprünün başında park alanları olur. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün en büyük viyadüğüne Hacı Bektaşi Veli’nin verilmesi, diğer tarafta bir viyadüğe Pir Sultan Abdal Viyadüğü adı verilmesi mümkündür. Ayrıca Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün hemen başında yapılacak büyük parka, Şah İsmail’in şiirlerinde kullandığı ismi olan Hatayi’nin verilmesi, bu parka Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim’in at üzerinde yan yana heykellerinin yapılması, Alevi yurttaşlarımızın kızgınlığını engelleyecek, 50 milyon Şii Türk’ün gönlünü alacak, İslam Dünyası’nın bir mezhep savaşına sürüklenmeye çalışıldığı bir dönemde çok olumlu bir etki yapacaktır.

Dış politikada laik bir çizgiye çekilerek, hızla gelmekte olan Sünni-Şii çatışmasında engelleyici bir konum taşıması gereken Türkiye, içeride de toplumsal barışı hızla sağlamalıdır. Bu konuda asıl görev tabii ki toplumsal muhalefetin değil, Başbakan Erdoğan’ındır. Usta bir siyasal taktisyen olan Erdoğan çok kırılgan bir zemin üzerinde çok tehlikeli ve aniden kontrol dışına çıkabilecek hamleler yaptığının bilinci içinde bedeli yüzde birkaç oy da olsa iç barışa doğru geri adım atmalıdır.

Demokrasilerde bir siyasi partiyi iktidara getiren aldığı oylar, iktidarda tutan ise oy vermeyenlerin bu siyasi partinin iktidarının meşruluğunu kabul ederek yönetimine rıza göstermeleridir. Diğer bir ifade ile % 50’ye dayanarak, düşmanlaştırılan diğer % 50 uzun süre kontrol altında tutulamaz. Milli egemenlik sandıktan çıkar ancak milli egemenlik sadece iktidarı seçenlerin değil, muhalefete de oy verenlerin egemenliğidir. Muhalefeti milli egemenlikten dışlayan bir yaklaşım, % 50 oy bile alsa demokratik bir iktidar değildir.

Bundan dolayı dış politika tekrar mezhep kavgasından uzak laik bir dış politikaya kayılırken, iç politikada da AKP’li olmayanları düşmanlaştırıcı çizgi derhal terk edilmelidir. Tasarlandığı anlaşılan baskı ve cadı avı politikaları terk edilmelidir. Bu politikaları önerenler ne Türkiye’nin ne de AKP’nin dostlarıdır. Kucaklarında beş yaşındaki çocukları olan annelerin üzerlerine biber gazlı su sıkılırken ve gaz bombaları atılırken, iktidarın aynı gün Kato Dağı’nda PKK’lıların “cenaze töreni” yapmasını ise devlet güçlerinin müdahalesiz seyretmesi, demokratik siyasetin sürmesi için ön şart olan iktidarın meşruluğuna inancı ortadan kaldıracaktır.

Türkiye’nin özellikle de Başbakan Erdoğan’ın Bilim, Birlik ve Barış demesinin vakti gelmiştir. Taksim’e ne yapılacağına kent BİLİMi karar vermelidir, Başbakan % 50’nin değil, % 100’ün Başbakanı olduğunu gösterecek adımlar atarak, BİRLİK demelidir ve toplumsal muhalefete karşı şiddet politikası sona erdirilerek BARIŞ denmelidir.

kaynak

Çoğunuz için bir anlam ifade etmez ama sonuna kadar okuyun belki bir şeyler anlarsınız.
 

benianla

Doçent
Katılım
19 Ekim 2009
Mesajlar
514
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
GEZİ OLAYLARININ VURDUĞU 7 ŞİRKET?



Gezi olayları hangi şirketleri vurdu. İşte Borsa İstanbul'da işlem gören ve son 15 günde değer kaybı yaşayan şirketler?

Yurtdışı piyasalarda yaşanan bozulma ve Gezi Parkı protestoları nedeniyle 30 Mayıs-14 Haziran tarihleri arasında Borsaİstanbul yüzde 8.21 değer kaybederken, borsada işlem gören 407 şirketin piyasa değeri ise 25.8 milyar dolar eridi. Bu rakamın 15.2 milyar doları 7 Grubun borsadaki şirketlerine ait. Habertürk'ten Sefer Yüksel'in haberine göre bu şirketlerin BIST 100 Endeksi'ndeki ağırlığı ise yüzde 79.9.
İşte en çok değer kaybeden 7 şirket;
1) KOÇ GRUBU
DEĞER KAYBI (Milyon $): 4.478
ENDEKS AĞIRLIĞI (yüzde): 14.50
ŞİRKET SAYISI: 10
4.5 MİLYAR DOLAR ERİDİ
Söz konusu dönemi borsada en hasarlı geçiren grup ise Koç Grubu oldu. Koç Grubu'nun borsada işlem gören 10 şirketinin piyasa değeri bu dönemde toplam 4.5 milyar dolar erirken, Koç Grubu şirketlerinden en büyük kayıp 1.5 milyar dolarla Yapı Kredi'de gerçekleşti. Bunu 1.1 milyar dolar ile Koç Holding, 531 milyon dolar ile Ford Otosan izledi. En büyük değer kaybının Koç Grubu'nda olmasının nedeni ise Grubun halka açık 10 şirketinin tamamının BIST 100 içinde yer alması ve borsanın en büyük şirketlerinden olması. Koç Grubu şirketlerinin BIST 100 Endeksi'ndeki ağırlığı ise yüzde 14.5.
ERDOĞAN'IN HEDEFİNDEYDİ
Koç Grubu, Taksim protestoları sırasında göstericilere kapısını açtığı gerekçesi ile Divan Oteli ve Taksim'e kumanya gönderdiği ileri sürülen Migros üzerinden Başbakan'ın eleştiri oklarına hedef oldu. Erdoğan, Kazlıçeşme mitinginde Koç Grubu'nun eyleme verdiği desteği kastederek "Hesabını hukuki yollardan soracağız" dedi.
2) İŞ BANKASI GRUBU
DEĞER KAYBI (Milyon $): 2.993
ENDEKS AĞIRLIĞI (yüzde): 8.28
ŞİRKET SAYISI: 9
2.9 MİLYAR DOLAR ERİDİ
Borsa İstanbul'da 9 şirketi işlem gören İş Bankası Grubu'nun ise piyasa değeri toplam 2.9 milyar dolar eridi.
3) DOĞUŞ GRUBU
DEĞER KAYBI (Milyon $): 2.465
ENDEKS AĞIRLIĞI (yüzde): 12.25
ŞİRKET SAYISI: 5
Söz konusu 2 haftalık dönemde şirketleri en fazla değer kaybına uğrayan 3. grup ise Doğuş oldu. Doğuş şirketlerinin borsadaki piyasa değeri 2.5 milyar dolar eridi.
4) SABANCI
DEĞER KAYBI (Milyon $): 2.458
ENDEKS AĞIRLIĞI (yüzde): 16.45
ŞİRKET SAYISI: 11
5) ANADOLU
DEĞER KAYBI (Milyon $): 1.307
ENDEKS AĞIRLIĞI (yüzde): 6.74
ŞİRKET SAYISI: 4
6) HALK BANKASI
DEĞER KAYBI (Milyon $): 1.255
ENDEKS AĞIRLIĞI (yüzde): 7.49
ŞİRKET SAYISI: 1
7) BİM
DEĞER KAYBI (Milyon $): 217
ENDEKS AĞIRLIĞI (yüzde): 5.19
ŞİRKET SAYISI: 1
8) DİĞER
DEĞER KAYBI (Milyon $): 10.627
TOPLAM DEĞER KAYBI (Milyon $): 25.800
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
[MENTION=58793]REDFOKS[/MENTION] harika Bir yazı Olmuş Tşkler Tabiki anlayana.
 

orcnd

Dekan
Katılım
13 Ekim 2008
Mesajlar
6,394
Reaksiyon puanı
255
Puanları
243
Köprü isminden bile çatışma çıkacağına inanan insanlar var. Eğer insanımız bu kadar kindar olsaydı önce darbe yapan binlerce kişiyi mağdur eden darbecilerin isimlerini okullardan silerlerdi.

İşte İslam böyle bir dindir. Kindarlığı yasaklar zulme karşı Dik durmayı ve Allah'a sığınmayı emreder. Türk insanı sandıkları gibi nefretini şiddetle kusmaz polis sahada olduğu sürece kendi adaletini kendi aramaz.

Elbette arada kontrolünü kaybedenler olur fakat kitleler halinde yapılan provakasyonun da bir sonucu olacak elbet. Herkes sabrını koruyamıyor
 

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,169
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0


Sırası ile az önce, bir polis müşterim geldi. Geriye dönük hepsini alıcaklar dedi :) (haberi okumak ıcın resme tıklayin)
 

Kadir Sekme

Profesör
Katılım
27 Mayıs 2012
Mesajlar
1,234
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Hepsinin hesabı sorulacak. Yakarak yıkarak milleti gaza getirerek bir şey olmaz. Polisimiz şimdi 5 milyon tweet incelemesine de başlamış.
 

Uranos

Profesör
Katılım
11 Nisan 2012
Mesajlar
3,845
Reaksiyon puanı
15
Puanları
0


Sırası ile az önce, bir polis müşterim geldi. Geriye dönük hepsini alıcaklar dedi :) (haberi okumak ıcın resme tıklayin)

Alsınlar provakatörleri adam akıllı eylemini yapmak siteyenlere kalır meydan ama bunlar götermelik tutuklamalar çogu mahkemeye bile çıkmadan serbest kalacak.

Tayyip in korkutma çalışmalarından başka birşey degil.
 

mustang

Dekan
Katılım
30 Ekim 2008
Mesajlar
8,663
Reaksiyon puanı
34
Puanları
228
[h=1]Bayrak yakan şahıs da gözaltında[/h]
232918.jpg


Sabah saatlerinde İstanbul ve Ankara'da Gezi Parkı eylemlerini bahane ederek provokasyon yapan kişilere karşı operasyon başlatıldı.

Gözaltına alınanlar arasında Ankara, Meşrutiyet Caddesinde bayrak yakan provakatör de gözaltına alındı.

KAYNAK
 

REDFOKS

Rektör
Emektar
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
18,034
Reaksiyon puanı
201
Puanları
243
Aklıma gelmişken kazlı çeşmedeki mitingde üç hilal bayarak taşıyan AKP lejyonerleri Konya'da direnişçilere saldırırken bozkurt işareti yapmaya çalışanlar.

Polisin arkasından insanlara saldırmak değil ülkücüler bu oyunlara gelmez. Bunu da bir yere not edin.
 

Kadir Sekme

Profesör
Katılım
27 Mayıs 2012
Mesajlar
1,234
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Aklıma gelmişken kazlı çeşmedeki mitingde üç hilal bayarak taşıyan AKP lejyonerleri Konya'da direnişçilere saldırırken bozkurt işareti yapmaya çalışanlar.

Polisin arkasından insanlara saldırmak değil ülkücüler bu oyunlara gelmez. Bunu da bir yere not edin.

Ankara ve İstanbul da olan mitinglere ülkücülerin bir kısmıda katılmıştır. Bunu da mı görmezden geldik noldu? Gezi parkı diye sadece siz mi birleşeceksiniz sandınız? Çarşı da mitingdeydi ülkücülerde. Biz de birleşiyoruz görün farkına varın , farkına vardıkça farkımıza fazladan bir fark katın.
 

Uranos

Profesör
Katılım
11 Nisan 2012
Mesajlar
3,845
Reaksiyon puanı
15
Puanları
0
Çekemeyene anten :)

Siz hala anlamadınız mı?

yuğğğğğ anamadukkkkk....:tt2:

Bostan Korkuluğu...:)

fore kazık olsa nasıl olur:)

Abi yanında lazımlık getirmeyi unutmasın :)

Esin kaynağı olarak başka şeylerde olabilir mi? Örnek: yalı kazığı.

Hani yalı kazığı gibi dikilme diye.
[MENTION=36351]mr_rain[/MENTION] bunlar sadece 2 sayafadan çıkan anlamsız iletiler sana zahmet tarafsızsın madem.
 

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,169
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
Gezi Parkı protestoları sırasında dikkat çekici o anlar objektiflere yansıdı. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili ve iş adamı Durdu Özbolat’ın sahibi olduğu Yurt Gazetesi, Nişantaşı’nda kurulan barikatları zafer işaretiyle aşan yüksek topuklu kadın göstericileri, Fransız Devrimi’nin sembol fotoğrafıyla özdeşleştirdi. Delacroix’in dünyaca ünlü ‘Özgürlük’ tablosuna gönderme yapan Yurt Gazetesi birinci sayfasına, zafer işareti yaparak Nişantaşı’ndaki barikatları aşan gösterici kadını taşıdı.
ge_4445.jpg

ÖZGÜRLÜK TABLOSU
ozgurluk_tablosu_7854.jpg

Özgürlük tablosu, Fransız resim sanatının başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. Fransız romantik ressamlarından Eugene Delacroix tarafından yapılan tablo, 1830 senesinde Kral 10. Charles’in devrilişine yol açan üç günlük halk ayaklanmasının anısına yapıldı. Tablo, tüm dünyada Fransız Devrimi’nin simgesi olarak kabul ediliyor..

Kaynak
 

REDFOKS

Rektör
Emektar
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
18,034
Reaksiyon puanı
201
Puanları
243
Ankara ve İstanbul da olan mitinglere ülkücülerin bir kısmıda katılmıştır. Bunu da mı görmezden geldik noldu? Gezi parkı diye sadece siz mi birleşeceksiniz sandınız? Çarşı da mitingdeydi ülkücülerde. Biz de birleşiyoruz görün farkına varın , farkına vardıkça farkımıza fazladan bir fark katın.

Bizde inandık buna Ülkücüler akp mitingine gitmiş komik, gezi parkı eylemlerine katılan ülkücüler Bahçelinin uzakdurulması telkiniyle oradan bile çekilmiştir.

Bu pis oyununda tüm ülkücüler farkında siz devam edin.
 

Kadir Sekme

Profesör
Katılım
27 Mayıs 2012
Mesajlar
1,234
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
[MENTION=262256]Uranos[/MENTION] burası tartışma konusu. İnsanlar birbirleriyle konuşmadan nasıl tartışsınlar? Boş yere alıntı yapmışsın. Forum anlayışından bir habersin.
 

watchers

Doçent
Katılım
4 Mayıs 2008
Mesajlar
806
Reaksiyon puanı
9
Puanları
18
artık forum yönetimi de bu konuya bir son vermelidir. tartışılacak her şey tartışıldı kaldı ki artık gezi parkıyla ilgili bir sorunda kalmadı burada artık tartışılan insanların görüşleri olmuş kapatılsın gitsin konu yararı yoktur çünkü he ama site yönetimi hit arttırmak için tutuyorsa konuyu bilemem :)
 

Kadir Sekme

Profesör
Katılım
27 Mayıs 2012
Mesajlar
1,234
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Bizde inandık buna Ülkücüler AKP mitingine gitmiş komik, gezi parkı eylemlerine katılan ülkücüler Bahçelinin uzakdurulması telkiniyle oradan bile çekilmiştir.

Bu pis oyununda tüm ülkücüler farkında siz devam edin.

Seneye mhp meclise giremediğinde göreceğiz oyunu :)
 

azen63

Profesör
Katılım
22 Temmuz 2009
Mesajlar
1,992
Reaksiyon puanı
24
Puanları
218
Bizde inandık buna Ülkücüler akp mitingine gitmiş komik, gezi parkı eylemlerine katılan ülkücüler Bahçelinin uzakdurulması telkiniyle oradan bile çekilmiştir.

Bu pis oyununda tüm ülkücüler farkında siz devam edin.
bu yazdıklarına kendinde inanmıyorsun kardeşim... ama yazıyorsun yinede..
 

Uranos

Profesör
Katılım
11 Nisan 2012
Mesajlar
3,845
Reaksiyon puanı
15
Puanları
0
[MENTION=262256]Uranos[/MENTION] burası tartışma konusu. İnsanlar birbirleriyle konuşmadan nasıl tartışsınlar? Boş yere alıntı yapmışsın. Forum anlayışından bir habersin.

Tartışmayla ilgili birşey söyledimmi? Tıpkı senin bu mesajın gibi konuyla alakasız mesajların silinmesini istedim.

Digerleri siliniyor ya hani eşitlik olsun biraz diyerekten.
 

by_matrix

Doçent
Katılım
31 Ekim 2008
Mesajlar
534
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Ankara ve İstanbul da olan mitinglere ülkücülerin bir kısmıda katılmıştır. Bunu da mı görmezden geldik noldu? Gezi parkı diye sadece siz mi birleşeceksiniz sandınız? Çarşı da mitingdeydi ülkücülerde. Biz de birleşiyoruz görün farkına varın , farkına vardıkça farkımıza fazladan bir fark katın.

çarşı mı? çarşı grubu bile yalanladı olayları.miting başlamadan önce çarşı bayrağı dağıtanların fotoğrafları çıktı ortaya.times new romanla çarşı yazmakla çarşı olunmuyor.

► Sizi kim tehdit etti?


İlaç, petrol, alkollü içki lobileri, dev finans kurumları... Onlar isterse sizin ülkenizi bile batırır.


gördüğünüz gibi adam isterse batırır demiş.yani siz hala güçlü Türkiye masallarıyla uyumaya devam.
 

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,169
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
Alsınlar provakatörleri adam akıllı eylemini yapmak siteyenlere kalır meydan ama bunlar götermelik tutuklamalar çogu mahkemeye bile çıkmadan serbest kalacak.

Tayyip in korkutma çalışmalarından başka birşey degil.

Gezi de olanlari alsinlar da gerisini olan eden her kes gorür . provakatorleri islatip islatip joplasınlar insanallah


şunu da açıklayayım (ne alaka demeyin)

Sağ görüşlü birisiyim MHP desteklemişliğim oy vermişliğim var kimse den saklamam görüşümü

Vatanını milletini seven insanım yediğim ekmeğe emeğe tükürmem bu ve bunun gibi bir çok olay sayesin de artık AK Partiyr oy vereceğim

AYrıca bu yapilan edilen her türlü komplo ve olaylara karşi yanımdakı ınsanlar ailem dostum arkadasım (sağ görüşlü ) kişilerden destek isteyeceğim
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst