TheDestroyer35
Asistan
- Katılım
- 21 Şubat 2013
- Mesajlar
- 298
- Reaksiyon puanı
- 0
- Puanları
- 0
40.sayfaya geçemiyorum,banlandım mı noldu bu konuya?
arkadaşım biz de dünden beri diyoruz orada marjinal gruplar var inkar etmiyoruz ama coğunluk hakkını arayanlardır örnek bundan 4-5 ay önce istanbuş kurtuluş da arabalar yakıldı orada oturan biriyim arkasında kim cıktı biliyorumusunuz tahmin edin bakalım
Arkadaşım senin demokrasi anlayışın polise taş atmak mı? Adam gibi eylemini yap.1 sene sonra seçimler var. İstemiyorsan sandığa göm. Ama 2 kişiden birinin oyunu almış bir hükümeti bu şekilde düşüremezsiniz. Bu resmen Hükümeti düşürmek işin başkaldırma. Bak Ulusal Tv de mikrofonu unutan spiker ne diyor." Keşke birkaç ölüm olsa" Bu nasıl bir zihniyet anlamadım. Arkadaşım zorlama filan da yok. Al içkini iç. Sana karışan yok. Ama herşeyin bir kuralı var. Bu toplumun ahlak kuralı ile Amerikanın ahlak kuralı bir değil. Senin gibi düşünen Bu toplumun %25ini geçmez. Zaten sizede karışan yok. Kürt sorunu var mı yok mu bilemem?Onu da git Güneydoğuda yaşayan insanlara sor. Batıda yaşayana değil. Sana bir sorum son iki ayda senin hazmedemediğin nedir? Anlatırmısın...
Deminden beri neredeydin? Söyleyecek söz kalmadığında bir hata bulup o hataya yükleniyorsun.
Eylemlere söyleyecek sözün yok mu?
Neyse. Tartışmanın anlamı yok. Sen A diyorsun Ben A+ diyorum.
Arkadaşım senin demokrasi anlayışın polise taş atmak mı? Adam gibi eylemini yap.1 sene sonra seçimler var. İstemiyorsan sandığa göm. Ama 2 kişiden birinin oyunu almış bir hükümeti bu şekilde düşüremezsiniz. Bu resmen Hükümeti düşürmek işin başkaldırma. Bak Ulusal Tv de mikrofonu unutan spiker ne diyor." Keşke birkaç ölüm olsa" Bu nasıl bir zihniyet anlamadım. Arkadaşım zorlama filan da yok. Al içkini iç. Sana karışan yok. Ama herşeyin bir kuralı var. Bu toplumun ahlak kuralı ile Amerikanın ahlak kuralı bir değil. Senin gibi düşünen Bu toplumun %25ini geçmez. Zaten sizede karışan yok. Kürt sorunu var mı yok mu bilemem?Onu da git Güneydoğuda yaşayan insanlara sor. Batıda yaşayana değil. Sana bir sorum son iki ayda senin hazmedemediğin nedir? Anlatırmısın...
Üsteki yorumların hepsini okuma fırsatım olmadı, gerçi sende benim mesajlarımı okumamışın ilk mesajımı görseydin benimde ilk başta eylemi desteklediğimi görürdün. Neyse ya kusura bakma işim var bu yüzden hepsini okuyamıyorum.
Sen ne diyorsun bilemem ama ben; sokak ortalarında hummer jiplerden inen kişilerin halk içine karıştığını söylüyorum, böyle devam edilirse en fazla seçime gidileceğini ve yine devrilmek istenen hükümetin %60 oyla geleceğini söylüyorum. Böyle bir yere varılmayacağını söylüyorum. Polisde bizim halkda, bugün ne kadar karşı çıksakda pkk ile barış yapılabiliyor ve eşkiya yurdu terk edebiliyorsa, polisle halkda barış yapabilir. Bazı şeyleri affetmek yada mahkeme yolu ile hak aramak gerekir. Sinirlendik, öfkelendik, bağırdık, çağırdık ama içimize girip bizden biri gibi davrananları gördüğümüz zaman, olayları yanlış kişilerin yönlendirmeye başladığını gördüğümüz zaman vatanın birliği ve beraberlii için geri çekilmesini bilmeliyiz. Akl-ı selim hakim olabilir sözümün nereri yanlış.
Tabi ki işçi kesim! canım 700 küsur liralık asgari ücretle 5 liralık birayı da su gibi içerler...yapar yapar orya giden hep işci kesim calışıpda hakkını alamayan zamlarla boğuşan birileri lüks yaşarken birileri aç kalanlar işte oraya gidenler calışıbda aç kalanlar
Tabi ki işçi kesim! canım 700 küsur liralık asgari ücretle 5 liralık birayı da su gibi içerler...
Türkiye'nin bu oyunlara karni tok.
![]()
Anlayan anladi.
Tabi ki işçi kesim! canım 700 küsur liralık asgari ücretle 5 liralık birayı da su gibi içerler...
Arkadaşım senin demokrasi anlayışın polise taş atmak mı?
Polisin demokrasi anlayışı halkın ağzına biber gazı sıkmak mı?
"Bize böyle söylendi" ile işin içinden çıkılmaz. Yapılanlar asla unutulmaz!
Demokrasi ? Demokrasi nerede bir söyler misin? Söyle de bir yanına gidip selam verelim. Tomalarla, biber gazlarıyla, coplarla insanların üstlerine yürümek, uyudukarı çadırları ateşe vermek, gece gizlice gelerek çadırlarını çalmak. Bırak allasen. Neyin lafını yapıyorsun bana.
Biraz yukarıda arkadaş da yazmış. Taş atanları uyardık. Etrafa zarar verenleri uyardık. Onlar yaptı diye tüm Türkiye'nin ayaklanması nasıl hiçe sayabilirsin. Başbakan az yaptı dimi. Zaten bu milletin bir tek başbakanı var.
Hala suriye. Suriye uyarıda bulunuyor halkına diyor ki "Türkiye'ye sakın gitmeyin can sağlığınız için".
Siz oylarınızı verin o vatan hainine. Umrumda değil ki. Sen kafana göre takıl karşı çık. Ben tepkimi vermişim. Sesimi çıkarmışım. Anca klavye başında atıp tutarsın.
Gezi eylemlerindeki teröristler!
Evet bu ülkenin insanları ekonominin düzgün olmasını istiyorlar, askeri vesayetin bitişine minnettarlar ama demokrasiyi de olmazsa olmaz görüyorlar.
![]()
Gezi Parkı eylemlerinin iki gecesi de parka gidip kim bu eylemciler ve ne istiyorlar? diye baktım. Kızlı erkekli gruplar parkın Divan Oteli tarafına yayılmıştı. Daha çok bir gece pikniği ya da konser havası hâkimdi. Ortalıkta bazı kalemlerin iddia ettiği gibi Ergenekoncu karanlık tipler gözükmüyordu. Tam tersi belki de hayatında ilk kez eyleme katılan üniversiteli gençler, farklı iş gruplarından insanlar bir araya gelmişlerdi. Bir ara Siya Siyabend kurulan mütevazı sahneye çıkıp şarkılarını söyledi. Özellikle ikinci gece davulların ritmi ve kitlenin coşkusu ile kendinizi Rioda bir karnavalda bile hissedebilirdiniz. Polis parkın bir tarafında uyukluyor, eylemciler de hiç kimseye bir zararları olmadan parkın diğer tarafında takılıyorlardı.
İşleri zıvanadan çıkartan polisin sabah baskını oldu. Polis ilk gün gaz bombaları ile kimseye zararı olmayan bu eylemcilere hoyrat bir şekilde girişti. Bununla da kalmadı eylemcilerin çadırlarını toplayan birileri yaktı. Eylemciler yine toplandı, polisin bu hoyrat tavrı ertesi gece katılımı büyütmüştü. Eylemcilerin arasında dolaşırken üç genç yanıma geldi. Abi biz hamalız, eyleme desteğe geldik dediler. Ertesi sabah işe gideceklerini söylerken kafalarında Gezi Parkında ağaçları korumaktan başka bir şey yoktu. Ertesi sabah polis bu sefer daha da abartılı bir şekilde sabah baskınını gerçekleştirdi. Ortalık savaş alanına dönünce de 1 Mayıslarda gördüğümüz meşhur Taksim savunmasına girişti. Bu sefer olayın büyümesinin en büyük nedeni 1 Mayıstaki politize kitle ile Gezi Parkı eylemcilerinin arasındaki farktı. Kimsenin derdi ortalığı yakıp yıkmak değildi. Ellerinde pankartı bile olmayan gençler sadece Gezi Parkına çıkmak istiyorlardı, o kadar. Ortalıkta provokatörler değil üniversiteliler vardı. Polis bu ayrımı yapamadı. Yapamayınca gaza bastı. Gaza bastıkça tepki büyüdü. Müdahale sosyal medyadan milyonlara dağıldı. Bu sefer polisin bu tavrı marjinalize oldu.
Gezi Parkı eylemleri aslında uzun süren bir gerilimin sonucu. Benim tabirimle düdüklü tencere demokrasimizin baskıya dayanamamasının beklenen bir sonucu. Hatırlarsanız daha iki gün önce İstanbuldaki yeni oluşan havayı sizlere aktarmıştım. Konuştuğum insanlardaki tedirginlikten ve yılgınlıktan bahsetmiştim. Özellikle son aylarda iktidarın dediğim dedik tavrı, hoşgörüsüzlüğü ve hoyratlığının toplumun bir kesiminde yarattığı havayı aktarmıştım. Gezi Parkı eylemlerinin çevreci başlayıp hükümet karşıtı bir havaya bürünmesinin nedeni tam da bu. Mehmet Ali Alabora eylemlerin ilk gecesinde Olay sadece Gezi Parkı değil anlamıyor musunuz? diyordu. Peki neydi? İşte tam da şu saydıklarımdı. Bugün gerek Gezi Parkında gerekse Türkiye ve dünyanın farklı yerlerinde bu eylemlere destek verenlerin adını koyamadıkları şey aslında Türkiyede son zamanlarda oluşan bu yeni hava. Daha doğrusu oluşturulan siyasi basınçtan artık hava alınamıyor olması. Binlerce insanı sabaha doğru köprüyü yürüyerek geçirten, dünyanın pek çok ülkesinde Türkleri bir araya getirten Cem Yılmazından Kenan Doğulusuna, Tarkanından Sezen Aksusuna Çarşısından Ultra Arslanına, hayatlarında ilk kez siyasi bir olay hakkında açıklama yaptıran, tavır koyduran, omuz omuza getiren bu işte: DEMOKRASİ.
Bu insanlar artık Gezi Parkındaki ağaçları savunacak kadar bile demokrasi havası kalmamasına karşı çıkıyorlar. Masum demokratik bir eylemin bile bu kadar gazlı ve böylesine kanlı bastırılmasına öfke duyuyorlar. Ne bir liderleri var ne de bir partileri. Hiç boşuna örgüt mörgüt aramayın, Ergenekoncu diye yaftalamayın bu sefer bunu hiç kimseye yutturamazsınız.
Gelelim haber kanallarının içler acısı durumuna. Çuvaldızı biz habercilere batırmaya... Farkındaysanız eylemlerde başrolde sosyal medya vardı. Türkiyede bugün 28den fazla haber kanalı var. Bu, bir dünya rekoru. Gelin görün ki haber kanallarında (birkaçını saymazsak) olayla ilgili haber yoktu. Nedenini ben size söyleyeyim: KORKU. Hem haber kanalları yöneticileri hem de sahipleri tam da biraz önce sözünü ettiğim bu ortamda başlarına bir iş gelmesinden korkuyorlar. Tarafsız haber vermek, objektif yayıncılık yapmak bile hükümetin tepkisini çekebilir. Bu eylemlerde açığa çıkan, Türkiyede haber kanallarının nasıl bir baskı altında olduğudur.
Elbette bunun nedenlerine medyanın sermaye yapısından başlayabiliriz ancak bu korku iklimini de konuşmamız, tartışmamız gerekmiyor mu?
CNN muhabirinin Amerikalılara Türkiye medyasında oluşan bu baskı atmosferini New Yorkun göbeğinde Times Squarede olaylar olduğunu ve hiçbir kanalın haber yapmadığını düşünün diyerek dehşetle anlatması Türkiye demokrasisi adına gurur duyulacak bir durum mudur?
Evet bu ülkenin insanları ekonominin düzgün olmasını istiyorlar, evet bu ülkeyi sevenler barışın gelmesini ayakta alkışlıyor, evet askeri vesayetin kalkmasına minnettarlar ama bu ülkenin insanları demokrasiyi de olmazsa olmazları olarak görüyorlar.
Bir ağaç gibi tek ve hür olamıyorsanız bir orman gibi kardeşçesine de olamıyorsunuz.
Mesele sadece ağaçlar değil şimdi anlıyor musunuz?
Cüneyt Özdemir / RADİKAL
Gezi eylemlerindeki teröristler!
Evet bu ülkenin insanları ekonominin düzgün olmasını istiyorlar, askeri vesayetin bitişine minnettarlar ama demokrasiyi de olmazsa olmaz görüyorlar.
![]()
Gezi Parkı eylemlerinin iki gecesi de parka gidip kim bu eylemciler ve ne istiyorlar? diye baktım. Kızlı erkekli gruplar parkın Divan Oteli tarafına yayılmıştı. Daha çok bir gece pikniği ya da konser havası hâkimdi. Ortalıkta bazı kalemlerin iddia ettiği gibi Ergenekoncu karanlık tipler gözükmüyordu. Tam tersi belki de hayatında ilk kez eyleme katılan üniversiteli gençler, farklı iş gruplarından insanlar bir araya gelmişlerdi. Bir ara Siya Siyabend kurulan mütevazı sahneye çıkıp şarkılarını söyledi. Özellikle ikinci gece davulların ritmi ve kitlenin coşkusu ile kendinizi Rioda bir karnavalda bile hissedebilirdiniz. Polis parkın bir tarafında uyukluyor, eylemciler de hiç kimseye bir zararları olmadan parkın diğer tarafında takılıyorlardı.
İşleri zıvanadan çıkartan polisin sabah baskını oldu. Polis ilk gün gaz bombaları ile kimseye zararı olmayan bu eylemcilere hoyrat bir şekilde girişti. Bununla da kalmadı eylemcilerin çadırlarını toplayan birileri yaktı. Eylemciler yine toplandı, polisin bu hoyrat tavrı ertesi gece katılımı büyütmüştü. Eylemcilerin arasında dolaşırken üç genç yanıma geldi. Abi biz hamalız, eyleme desteğe geldik dediler. Ertesi sabah işe gideceklerini söylerken kafalarında Gezi Parkında ağaçları korumaktan başka bir şey yoktu. Ertesi sabah polis bu sefer daha da abartılı bir şekilde sabah baskınını gerçekleştirdi. Ortalık savaş alanına dönünce de 1 Mayıslarda gördüğümüz meşhur Taksim savunmasına girişti. Bu sefer olayın büyümesinin en büyük nedeni 1 Mayıstaki politize kitle ile Gezi Parkı eylemcilerinin arasındaki farktı. Kimsenin derdi ortalığı yakıp yıkmak değildi. Ellerinde pankartı bile olmayan gençler sadece Gezi Parkına çıkmak istiyorlardı, o kadar. Ortalıkta provokatörler değil üniversiteliler vardı. Polis bu ayrımı yapamadı. Yapamayınca gaza bastı. Gaza bastıkça tepki büyüdü. Müdahale sosyal medyadan milyonlara dağıldı. Bu sefer polisin bu tavrı marjinalize oldu.
Gezi Parkı eylemleri aslında uzun süren bir gerilimin sonucu. Benim tabirimle düdüklü tencere demokrasimizin baskıya dayanamamasının beklenen bir sonucu. Hatırlarsanız daha iki gün önce İstanbuldaki yeni oluşan havayı sizlere aktarmıştım. Konuştuğum insanlardaki tedirginlikten ve yılgınlıktan bahsetmiştim. Özellikle son aylarda iktidarın dediğim dedik tavrı, hoşgörüsüzlüğü ve hoyratlığının toplumun bir kesiminde yarattığı havayı aktarmıştım. Gezi Parkı eylemlerinin çevreci başlayıp hükümet karşıtı bir havaya bürünmesinin nedeni tam da bu. Mehmet Ali Alabora eylemlerin ilk gecesinde Olay sadece Gezi Parkı değil anlamıyor musunuz? diyordu. Peki neydi? İşte tam da şu saydıklarımdı. Bugün gerek Gezi Parkında gerekse Türkiye ve dünyanın farklı yerlerinde bu eylemlere destek verenlerin adını koyamadıkları şey aslında Türkiyede son zamanlarda oluşan bu yeni hava. Daha doğrusu oluşturulan siyasi basınçtan artık hava alınamıyor olması. Binlerce insanı sabaha doğru köprüyü yürüyerek geçirten, dünyanın pek çok ülkesinde Türkleri bir araya getirten Cem Yılmazından Kenan Doğulusuna, Tarkanından Sezen Aksusuna Çarşısından Ultra Arslanına, hayatlarında ilk kez siyasi bir olay hakkında açıklama yaptıran, tavır koyduran, omuz omuza getiren bu işte: DEMOKRASİ.
Bu insanlar artık Gezi Parkındaki ağaçları savunacak kadar bile demokrasi havası kalmamasına karşı çıkıyorlar. Masum demokratik bir eylemin bile bu kadar gazlı ve böylesine kanlı bastırılmasına öfke duyuyorlar. Ne bir liderleri var ne de bir partileri. Hiç boşuna örgüt mörgüt aramayın, Ergenekoncu diye yaftalamayın bu sefer bunu hiç kimseye yutturamazsınız.
Gelelim haber kanallarının içler acısı durumuna. Çuvaldızı biz habercilere batırmaya... Farkındaysanız eylemlerde başrolde sosyal medya vardı. Türkiyede bugün 28den fazla haber kanalı var. Bu, bir dünya rekoru. Gelin görün ki haber kanallarında (birkaçını saymazsak) olayla ilgili haber yoktu. Nedenini ben size söyleyeyim: KORKU. Hem haber kanalları yöneticileri hem de sahipleri tam da biraz önce sözünü ettiğim bu ortamda başlarına bir iş gelmesinden korkuyorlar. Tarafsız haber vermek, objektif yayıncılık yapmak bile hükümetin tepkisini çekebilir. Bu eylemlerde açığa çıkan, Türkiyede haber kanallarının nasıl bir baskı altında olduğudur.
Elbette bunun nedenlerine medyanın sermaye yapısından başlayabiliriz ancak bu korku iklimini de konuşmamız, tartışmamız gerekmiyor mu?
CNN muhabirinin Amerikalılara Türkiye medyasında oluşan bu baskı atmosferini New Yorkun göbeğinde Times Squarede olaylar olduğunu ve hiçbir kanalın haber yapmadığını düşünün diyerek dehşetle anlatması Türkiye demokrasisi adına gurur duyulacak bir durum mudur?
Evet bu ülkenin insanları ekonominin düzgün olmasını istiyorlar, evet bu ülkeyi sevenler barışın gelmesini ayakta alkışlıyor, evet askeri vesayetin kalkmasına minnettarlar ama bu ülkenin insanları demokrasiyi de olmazsa olmazları olarak görüyorlar.
Bir ağaç gibi tek ve hür olamıyorsanız bir orman gibi kardeşçesine de olamıyorsunuz.
Mesele sadece ağaçlar değil şimdi anlıyor musunuz?
Cüneyt Özdemir / RADİKAL
Bu tabloyu FB-GS derbisinde görmek isterim.