komoon
Profesör
- Katılım
- 10 Nisan 2008
- Mesajlar
- 2,933
- Reaksiyon puanı
- 8
- Puanları
- 218
Ligde 4 Yılda 2 defa son dakika travması geçiren ve Türkiye Kupası maçları da baz alındığında bir türlü final takımı olmayı beceremeyen Fenerbahçe’de Başkan Aziz Yıldırım biraz önce bir basın toplantısı düzenledi.
Yaşadığı şokun manevi dünyalarında yarattığı tahribat nedeniyle yapacağı açıklamalarda sürç-i lisan yaparsa özür dileyeceğini peşinen söyleyen Sayın Yıldırım’ı ilk kez bu kadar makul, masum ve sessiz gördüğümü de peşinen söyleyeyim. Ama konuşmasının sonunda bırakın sürç-i lisanı, adeta ağzından ne çıktığını duymaz hale geldi sayın başkan!...
Açıklamalarına son derece samimi başlayan ama konuşmasının sonu geldikçe kişi, kurum ve kuruluşları, başta medya olmak üzere başarısızlığın sorumlusu ilan etmeye başladığını ve kendilerinin yaptığı somut hatalara hiç değinmediğini fark ettiğimizde iş işten geçmişti. Artık Yıldırım tam bir Narsist gibi; “Türkiye’de tek büyük var!... O da Fenerbahçe’dir” diyerek kendisine yakışan biçimde konuşmasını sonlandırdı.
Final konuşması bilindik Aziz Yıldırım’ın hiç değişmediğini ve medya önünde tabiri caizse kendisini istifaya davet etmek için koca stadı yakanlara şirin görünme çabasına dönüştü.
“Tek Büyük!..." Söylemini dile getirdiğinde aklımızdan geçen Sayın Yıldırım’ın gerçekten fanatik olduğu veya matematikten pek anlamadığı oldu!... Çünkü, Galatasaray’ın hem yurt içinde, hem de yurt dışında elde ettiği sonuçlar ve alınan kupalar Fenerbahçe Müzesine sığmayacak sayıda... Ayrıca Sayın Yıldırım, Merhun İslam Çupi’nin söylediklerini de pek anlayamamış. Büyük usta Çupi: “"Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktü” derken aslında büyük düşünmenin önemine, rakiplerine saygıya, kendini büyük görmemeye, çevresiyle kavga etmemeyi, başarı ve başarısızlıkta başkalarını suçlamamayı, kovulduğunda da gitmeyi bilmeyi kasdetmişti. Ali Şen ve Aziz Yıldırım öncesinde Fenerbahçe en az bugünkü kadar büyüktü ama bugünkünden çok daha fazla saygınlığı vardı.
Galatasaray sadece Futbolda bile Fenerbahçe’den çok daha fazla kupa almıştır. Sayısal olarak ciddi sayıda kupa farkı yiyen Fenerbahçe’nin Avrupa’da bırakın UEFA ve Süper Kupa’yı son 5 yıl öncesinde atladığı tur sayısı bile parmakla sayılırdı.
Galatasaray’ın toplam kupasından çok daha azı bulunan Fenerbahçe Kulübü’nde başkanın sayısal hafızası ile duygusal hafızası arasındaki fark esasında büyüklük kompleksinin de bir dışa yansımasından başka bir şey değil. Türkiye Kupası’nı bile Fenerbahçe’ye 3 katından fazla fark atan bir Galatasaray varken laf ile peynir gemisi yürütmeye çalışmanın manası nedir?
Futbolda 2 Avrupa Kupası, Bayanlar Basketbolde Avrupa ULEB’de Final Four, Erkekler Basketbol’de yine ULEB Final Four, Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol de 2 defa kıtalararası Şampiyon yani Dünya’nın en büyüğü oluması konsunda Aziz Yıldırım’ın bihaber olması şaşırtıcı.
Özellikle Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol de 2 defa kıtalararası Şampiyon yani Dünya’nın en büyüğü olması Türk Tarihinin Kulüpler bazında en büyük Sportif başarısıdır.
Belki daha sayamadığım birkaç branşta da ülkemize Avrupa Kupası getiren bir Galatasaray’ın olduğu ülkemizde büyüklükten söz etmek için önce büyüklüğe yakışır hareket etmek gerekir.
Ancak şunu da itiraf etmek gerekir ki, Fenerbahçe birçok branşta son 5 yıldır Galatasaray’dan çok daha iyi sonuçlar alıyor. Aldığı bu sonuçları sadece kupalarla taçlandırmayı beceremiyorlar. Galatasaray Yönetimi’nin bu başarılar karşısında şu ana kadar çok fazla tedbir alamadığını görüyoruz ve Fenerbahçe'nin başarısını kabul etmemek de mümkün değil.
Ama tek büyük gibi iddialı sözlerle zaten şikayet ettiği Fenerbahçe aleyhtarlığına katkı yapan Sayın Yıldırım’a diyorum ki:
Her şeyden önce başarısızlık karşısında istifa edebilmek bir büyüklüktür Aziz Başkan!...
Büyüklük hedef saptırmamaktır!...
Başarısızlığın sorumluları Bakanı, Ankara Belediye Başkanı, Ümit Özat’ı, Rüştü Reçber’i, medyası oluyor da her nedense Daum’u getiren ve taraftar tarafından stadı yakılırcasına istifası istenen Aziz Yıldırım ve ekibi olmuyor?
Herkesi açık biçimde zan altına bırakırken, kendi hataları için; “Bizim de hatalarımız var ve gereken dersleri içimizde çıkaracağız” diye yuvarlak sözler kullanmanın neresi büyüklük? Çok büyük değdiniz takımın başına Daum gibi 2.sınıf bir Teknik Adamı getirirseniz o takımın büyüklük kalitesine zarar verirsiniz.
Bu Daum yüzünden her iki yılda bir en önemli final maçlarında madara olduğunuz halde, kovup kovup yine dünyada başka teknik adam yokmuş gibi Daum’u takımın başına getirmek en büyük başarısılıktır.
Guiza’ya bu kadar şans vermek bu takımın kalitesinin de bir göstergesidir. Bir teknik adam ve yönetim yanlışıdır.
Tüm kulüplerle kavgaya girmek, her gelen federasyonla savaş yapmak, hakemlerle sürekli uğraşmak mıdır büyüklük? Bunun adı sadece Fenerbahçe düşmanlığını körüklemektir. Bunu da yapan Fenerbahçe başkanı ve ekibidir.
Özellikle Aziz Yıldırım’ın adeta şike yapmakla, ve rakiplerini Fenerbahçe’ye karşı kin ve nefrete teşvik etmekle suçlanan milli kaleci Rüştü Reçber’e söylenenler bir başkana yakışan söylemler değil…
Zaten Rüştü de kendisine yakışanı yaparak hemen Televizyona bağlanmış ve “Aziz Yıldırım telefonla Trabzonsporlu, Kasımpaşalı, Ankaragücülü arkadaşlarımı arayıp, Fenerbahçe’yi yenmeleri için telkinde bulunduğum ispatlansın hemen futbolu bırakırım” demiştir.
Acaba Rüştü’nün telefonda arkadaşlarına söyledikleri şayet varsa birer tehdit midir? Para mı teklif etmiştir? Veya bir sohbet midir? Veya tüm bunlar yalan mıdır?
Ama işin esas tartışılması gereken konusu Koskoca Fenerbahçe Kulübü Başkanının Rüştü’nün görüşme yaptığı iddia edilen sporcularla olan şaşırtıcı yakınlığıdır!... Sayın Yıldırım şayet varsa böyle konuşma veya mesajlar, rakiplerinin oyuncuları ve teknik adamları ile ne gibi ilişkiler içindedir?
Rüştü mesleğini erkek gibi ortaya koymuştur. Şimdi Sayın Yıldırım’ın da iddiasını ispatlaması gerekir ki aksi durumda güvenilirliğini ve itibarını iyice kaybeder…
Kaynak
Yaşadığı şokun manevi dünyalarında yarattığı tahribat nedeniyle yapacağı açıklamalarda sürç-i lisan yaparsa özür dileyeceğini peşinen söyleyen Sayın Yıldırım’ı ilk kez bu kadar makul, masum ve sessiz gördüğümü de peşinen söyleyeyim. Ama konuşmasının sonunda bırakın sürç-i lisanı, adeta ağzından ne çıktığını duymaz hale geldi sayın başkan!...
Açıklamalarına son derece samimi başlayan ama konuşmasının sonu geldikçe kişi, kurum ve kuruluşları, başta medya olmak üzere başarısızlığın sorumlusu ilan etmeye başladığını ve kendilerinin yaptığı somut hatalara hiç değinmediğini fark ettiğimizde iş işten geçmişti. Artık Yıldırım tam bir Narsist gibi; “Türkiye’de tek büyük var!... O da Fenerbahçe’dir” diyerek kendisine yakışan biçimde konuşmasını sonlandırdı.
Final konuşması bilindik Aziz Yıldırım’ın hiç değişmediğini ve medya önünde tabiri caizse kendisini istifaya davet etmek için koca stadı yakanlara şirin görünme çabasına dönüştü.
“Tek Büyük!..." Söylemini dile getirdiğinde aklımızdan geçen Sayın Yıldırım’ın gerçekten fanatik olduğu veya matematikten pek anlamadığı oldu!... Çünkü, Galatasaray’ın hem yurt içinde, hem de yurt dışında elde ettiği sonuçlar ve alınan kupalar Fenerbahçe Müzesine sığmayacak sayıda... Ayrıca Sayın Yıldırım, Merhun İslam Çupi’nin söylediklerini de pek anlayamamış. Büyük usta Çupi: “"Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktü” derken aslında büyük düşünmenin önemine, rakiplerine saygıya, kendini büyük görmemeye, çevresiyle kavga etmemeyi, başarı ve başarısızlıkta başkalarını suçlamamayı, kovulduğunda da gitmeyi bilmeyi kasdetmişti. Ali Şen ve Aziz Yıldırım öncesinde Fenerbahçe en az bugünkü kadar büyüktü ama bugünkünden çok daha fazla saygınlığı vardı.
Galatasaray sadece Futbolda bile Fenerbahçe’den çok daha fazla kupa almıştır. Sayısal olarak ciddi sayıda kupa farkı yiyen Fenerbahçe’nin Avrupa’da bırakın UEFA ve Süper Kupa’yı son 5 yıl öncesinde atladığı tur sayısı bile parmakla sayılırdı.
Galatasaray’ın toplam kupasından çok daha azı bulunan Fenerbahçe Kulübü’nde başkanın sayısal hafızası ile duygusal hafızası arasındaki fark esasında büyüklük kompleksinin de bir dışa yansımasından başka bir şey değil. Türkiye Kupası’nı bile Fenerbahçe’ye 3 katından fazla fark atan bir Galatasaray varken laf ile peynir gemisi yürütmeye çalışmanın manası nedir?
Futbolda 2 Avrupa Kupası, Bayanlar Basketbolde Avrupa ULEB’de Final Four, Erkekler Basketbol’de yine ULEB Final Four, Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol de 2 defa kıtalararası Şampiyon yani Dünya’nın en büyüğü oluması konsunda Aziz Yıldırım’ın bihaber olması şaşırtıcı.
Özellikle Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol de 2 defa kıtalararası Şampiyon yani Dünya’nın en büyüğü olması Türk Tarihinin Kulüpler bazında en büyük Sportif başarısıdır.
Belki daha sayamadığım birkaç branşta da ülkemize Avrupa Kupası getiren bir Galatasaray’ın olduğu ülkemizde büyüklükten söz etmek için önce büyüklüğe yakışır hareket etmek gerekir.
Ancak şunu da itiraf etmek gerekir ki, Fenerbahçe birçok branşta son 5 yıldır Galatasaray’dan çok daha iyi sonuçlar alıyor. Aldığı bu sonuçları sadece kupalarla taçlandırmayı beceremiyorlar. Galatasaray Yönetimi’nin bu başarılar karşısında şu ana kadar çok fazla tedbir alamadığını görüyoruz ve Fenerbahçe'nin başarısını kabul etmemek de mümkün değil.
Ama tek büyük gibi iddialı sözlerle zaten şikayet ettiği Fenerbahçe aleyhtarlığına katkı yapan Sayın Yıldırım’a diyorum ki:
Her şeyden önce başarısızlık karşısında istifa edebilmek bir büyüklüktür Aziz Başkan!...
Büyüklük hedef saptırmamaktır!...
Başarısızlığın sorumluları Bakanı, Ankara Belediye Başkanı, Ümit Özat’ı, Rüştü Reçber’i, medyası oluyor da her nedense Daum’u getiren ve taraftar tarafından stadı yakılırcasına istifası istenen Aziz Yıldırım ve ekibi olmuyor?
Herkesi açık biçimde zan altına bırakırken, kendi hataları için; “Bizim de hatalarımız var ve gereken dersleri içimizde çıkaracağız” diye yuvarlak sözler kullanmanın neresi büyüklük? Çok büyük değdiniz takımın başına Daum gibi 2.sınıf bir Teknik Adamı getirirseniz o takımın büyüklük kalitesine zarar verirsiniz.
Bu Daum yüzünden her iki yılda bir en önemli final maçlarında madara olduğunuz halde, kovup kovup yine dünyada başka teknik adam yokmuş gibi Daum’u takımın başına getirmek en büyük başarısılıktır.
Guiza’ya bu kadar şans vermek bu takımın kalitesinin de bir göstergesidir. Bir teknik adam ve yönetim yanlışıdır.
Tüm kulüplerle kavgaya girmek, her gelen federasyonla savaş yapmak, hakemlerle sürekli uğraşmak mıdır büyüklük? Bunun adı sadece Fenerbahçe düşmanlığını körüklemektir. Bunu da yapan Fenerbahçe başkanı ve ekibidir.
Özellikle Aziz Yıldırım’ın adeta şike yapmakla, ve rakiplerini Fenerbahçe’ye karşı kin ve nefrete teşvik etmekle suçlanan milli kaleci Rüştü Reçber’e söylenenler bir başkana yakışan söylemler değil…
Zaten Rüştü de kendisine yakışanı yaparak hemen Televizyona bağlanmış ve “Aziz Yıldırım telefonla Trabzonsporlu, Kasımpaşalı, Ankaragücülü arkadaşlarımı arayıp, Fenerbahçe’yi yenmeleri için telkinde bulunduğum ispatlansın hemen futbolu bırakırım” demiştir.
Acaba Rüştü’nün telefonda arkadaşlarına söyledikleri şayet varsa birer tehdit midir? Para mı teklif etmiştir? Veya bir sohbet midir? Veya tüm bunlar yalan mıdır?
Ama işin esas tartışılması gereken konusu Koskoca Fenerbahçe Kulübü Başkanının Rüştü’nün görüşme yaptığı iddia edilen sporcularla olan şaşırtıcı yakınlığıdır!... Sayın Yıldırım şayet varsa böyle konuşma veya mesajlar, rakiplerinin oyuncuları ve teknik adamları ile ne gibi ilişkiler içindedir?
Rüştü mesleğini erkek gibi ortaya koymuştur. Şimdi Sayın Yıldırım’ın da iddiasını ispatlaması gerekir ki aksi durumda güvenilirliğini ve itibarını iyice kaybeder…
Kaynak