Azerbaycan'ın Fatih'i kim?

Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,206
Reaksiyon puanı
10,327
Puanları
293
Azerbaycan'ın Fatih'i kim?

İki devlet, tek millet olduğumuz can Azerbaycan, Türkiye’nin de desteğiyle Karabağ’daki 28 yıllık Ermeni işgalini sona erdirdi. 44 gün süren harekâtta üst üste ağır kayıplar veren bu Ermenistan, tanktan topa, hava savunma sisteminden savaş uçaklarına kadar çok sayıda silahını ve askerini kaybetti.

Azerbaycan’ın Türkiye’den aldığı İHA ve SİHA’larla kurduğu bu üstünlüğe daha fazla dayanacak gücü kalmayan Ermenistan, diz çökerek anlaşma imzalamaya mecbur kaldı. Böylece Türk’ün şanlı bayrağı 28 yıl aradan sonra Karabağ’da yeniden dalgalanmaya başladı.

Hazır, Türkiye’de bu zaferin coşkusu yaşanırken, sizlere Azerbaycan’ın tarihinde çok önemli bir yere sahip olan bir paşadan bahsetmek istiyorum. Türkiye’de bir çoğunuzun belki de hiç tanımadığı, adını dahi duymadığı bir kahraman… Azerbaycan’da büyük saygı ve hürmet duyuluyor.

Evet, Nuri Paşa’dan bahsediyorum. Bakü Fatihi Nuri Paşa! Ağabeyi Enver Paşa'nın talimatıyla daha 28 yaşındayken, 12 bin kişilik Kafkas İslam Ordusunun başına geçti ve Bakü'yü Ermeni çetelerinden ve Bolşevik birliklerinden kurtardı Nuri Paşa, bugün bile Azerbaycanlılar tarafından rahmetle, minnetle, şükranla anılıyor.

1890'da Makedonya’da Manastır'da doğan Nuri Killigil, 1909'da Mustafa Kemal Atatürk’ün de mezun olduğu Manastır Harbiyesinden üsteğmen olarak mezun oldu. Balkanlar'da çeşitli yerlerde görev yaptıktan sonra 1911'de Trablusgarp cephesine koştu.

Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na katılmasının hemen ardından Nuri Paşa’ya padişah yaverliği rütbesi verildi. 1917'ye kadar Libya taraflarında, Trablusgarp ve Bingazi'de görev yaptı Nuri Paşa; İngiliz, İtalyan ve Fransız kuvvetlerine karşı birçok savaşa girdi.

Dönemin Harbiye Nazırı olan Enver Paşa, Azerbaycan ve Dağıstan'ın Osmanlı'dan yardım talep etmesi üzerine kurduğu o Kafkas İslam Ordusunun kumandanlığına kardeşi Nuri Paşa'yı getirdi.

Azerbaycan Gence'ye 25 Mayıs 1918'de ulaşan Kafkas İslam Ordusundaki asker sayısı, Azerbaycan’dan yapılan bin kişilik takviyeyle 12 bin kişiye ulaştı. Ordunun güzergâhında bulunan bütün yerleşim yerlerini Bolşevik birlikleri ve Ermeni çetelerinden temizleyen bu Kafkas İslam Ordusu, 15 Eylül 1918'de Bakü’ye girerek Bakü'yü kurtardı ve bu çarpışmalarda tam bin 130 şehit verdi.

Bu zaferden sonra Azerbaycanlılar, kendilerini kurtaran ordunun kumandanı olan Nuri Paşa’yı evlerinde misafir etmek için birbirleriyle yarıştı.

Bakü'de büyük bir coşku ile karşılanan Nuri Paşa, Tezepir Camii'nde minbere çıkarak halka hitap etti. O minber bugün dahi "Nuri Paşa minberi" diye anılıyor ve aynı camide korunuyor. Ayrıca Nuri Paşa’nın Gence'de konakladığı ev de bugün müzeye çevrilmiş.

Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra Kafkas İslam Ordusu Bakü'yü terk etmek zorunda kalırken, Nuri Paşa İngilizler tarafından Batum'da tutuklandı. Yargılanmak üzere götürülürken Kafkasyalıların yardımıyla Nuri Paşa kaçtı.

Nuri Paşa’nın kurtardığı Bakü, daha sonra Bolşevikler tarafından yani Sovyetler tarafından işgal edildi. Nuri Paşa yaşadığı üzüntüyü şu sözlerle dile getirdi:

"Ağabeyimin şehit olması kalbimi ne kadar sızlattıysa, Azerbaycan'ın istilası da kalbimi o kadar çok sızlatmıştır. Ağabeyim bir faniydi fakat Türklük ebedidir. Keşke hayatımı kaybetseydim de Azerbaycan’ın Türklüğün dışında kaldığını görmeseydim." demişti.

Askerlik hayatı kahramanlıklarla geçen Nuri Paşa, Sütlüce'de bulunan bir fabrikayı satın alarak ordu için silah ve cephane üretmeye başladı. "Nuri tabancası" adı verilen Türkiye'nin ilk 9 milimetrelik silahının seri imalatı bu fabrikada yapılmıştı. Bu Türkiye’deki silah sanayinin ilk adımıydı.

Nuri Paşa, Filistin davasının da ilk kahramanlarındandır aslında. Arap-İsrail Savaşı'nda Arap ordularını ve Filistin halkını destekledi.

İsrail'in kuruluşundan sonra da Arap direnişçiler için silah ve cephane üreten Nuri Paşa, Sütlüce'deki fabrikasında 2 Mart 1949'da meydana gelen büyük bir patlamayla can verdi. Görünürde bir kaza olduğu iddia edilen patlamanın, İsrail istihbaratı tarafından organize edilen bir suikast olduğu da konuşuluyor.

İşte Kafkas İslam Ordusunun genç komutanı Nuri Paşa böyle büyük bir Türk kahramandı.

Bu arada, madem Nuri Paşa ve onun Bakü’yü kurtaran ordusunu anlattık, o zaman bu şanlı ordu için yazılan marştan bahsetmezsek olmaz.

Sözleri çok güzeldir. Duydunuz duymadınız mı bilmiyorum. Melodisini şöyle bir dinleyin biraz.

Tanıdık geldi mi bu marş? İzmir Marşı olabilir mi? Çakma, çalıntı İzmir Marşı dersek daha doğru olur.

Dostlar, Türkiye’de yaşayanların büyük çoğunluğunun İzmir Marşı olarak bildiği bu marşın orijinali Kafkasya Marşı’dır aslında. Birinci Dünya Savaşı’nda Enver Paşa'ya ithafen yazılan bu marş, birileri tarafından araklanarak İzmir Marşı diye yutturulmuş bize yıllarca.

Yutturulmuş diyoruz çünkü esinlenme, uyarlanma olarak değerlendirilebilecek bir durum yok ortada. Sözleri neredeyse birebir aynı, beste zaten hiç değişmemiş.

İşte malum kesimin adeta ideolojik bir sembol haline getirdiği, marşı söyleyenle söylemeyeni farklı yerlere konumlandırdığı İzmir Marşı çalıntı aslında. Hani emeğe saygı, nerede sanata, fikre saygı?

Bu zihniyetin ideolojik saplantısı gözlerini o kadar kör etmiş ki cahilliklerinin farkında bile değiller. Azerbaycanlı kardeşlerimizin Karabağ zaferi sonrası sokaklarda Kafkasya Marşı çalmasını, “İzmir Marşı ile kutluyorlar bunlar” diye paylaşarak kendilerini kandırmaya devam ettiler.

İşin en komik tarafı nedir biliyor musunuz? Osmanlı’ya ve onun bize miras bıraktığı bütün değerlere karşı olanların Cumhuriyet değerlerini savunduklarını iddia ederken kullandıkları marşın Osmanlı Marşı olması.

Eee adama demezler mi, bu nasıl perhiz bu nasıl lahana turşusu…


Abdurrahman UZUN/THM
 
Üst