emelden
Dekan
- Katılım
- 30 Ocak 2007
- Mesajlar
- 5,260
- Reaksiyon puanı
- 8
- Puanları
- 0
Gece geç vakitlerde çalan telefon... Sabah erken saatlerdeki kapı zili... Tehlikelidir.
İnsanın içine o anda bir ateş düşer, hiç konuşmadan birine bakarsın.
O da sana bakar.
Gözlerin büyür, korkarsın. Sonra yerinden fırlarsın:
“Hayırdır
inşallah!”
Haber iyi değildir.
Mutlaka iyi değildir.
O saatlerde çalan her telefon, yumruklanan her kapı, hayatının değişeceğinin de habercisidir.
Artık asla eskisi gibi olmayacağının...
Ama bunu sonra anlarsın... Daha sonra... Ya bir ölüm haberi almışsınıdır oracıkta yığılır kalırsın. Nâzım’ın telgrafı gibi:
“Gece gelen telgraf
dört heceden ibaretti:
“VEFAT ETTİ.
İmza yok.
Bu dört hece bile çok.
Ya da hastalıktır, apar topar evden fırlasın... Sonra, daha sonra eve döndüğünde işte...Yorgunsundur.
Ve artık hiçbir şey eskisi gibi değildir, değişmişsindir.
Veya...
İkisi de değildir.
Ne bir ölüm ne de bir hastalıktır gelen.
Gelen polistir.
Seni götürmeye gelmiştir.
Suçlusun veya değilsin, gideceksin... Bazen de farklı bir şey olur.
Nasıl mı?
Başkalarının kapısı çalınır, sen de yerinden fırlarsın.
Ne oluyor?
Yok bir şey!
Nasıl yok?
Yok işte!
Ama...
İşte o zaman korkarsın.
Korkun, ne olduğunu bilmediğindendir... Başka bir şeyden değil ha!
Devlet mi elden gidiyor yoksa tam tersine, sahip mi çıkıyor? Dinciler mi kaba kuvvet, Atatürkçüler mi?
Bu bir rövanş mı yoksa onların da mı haberi yok?
Yoksa bilmediğimiz başka güçler mi var?
Hangi güçler, ne yapmak istiyorlar?
Suç ne?
Neler oluyor?
İnsanlar suçsuz yere mi gözaltına alınıyor?
Birilerine haksızlık mı yapılıyor?
Yoksa yapılmıyor mu?
Olup bitenleri anlatacak birileri olmayınca... Güveneceğin, arkasında duracağın, arkanda duran... Huzurun kaçar.
İnsanların huzuru kaçar... Sen bir şey yapmamış olsan da, hatta sen hiçbir şey olsan da... Sağında solunda, önünde arkanda, suçlu veya değil, başka birilerinin sabah erken saatlerde çalan kapısı seni de uyandırır.
Hele bir sabah 20 kapı birden çalınıyorsa, yerinde duramazsın.
Çünkü bilirsin ki...
Gece çalan her telefon, saban erken saatlerde vurulan her kapı, bir dönüm noktasıdır.
Kapıya doğru gidersin:
“Hayırdır inşallah...”
Dilek Önder / Vatan
İnsanın içine o anda bir ateş düşer, hiç konuşmadan birine bakarsın.
O da sana bakar.
Gözlerin büyür, korkarsın. Sonra yerinden fırlarsın:
“Hayırdır
inşallah!”
Haber iyi değildir.
Mutlaka iyi değildir.
O saatlerde çalan her telefon, yumruklanan her kapı, hayatının değişeceğinin de habercisidir.
Artık asla eskisi gibi olmayacağının...
Ama bunu sonra anlarsın... Daha sonra... Ya bir ölüm haberi almışsınıdır oracıkta yığılır kalırsın. Nâzım’ın telgrafı gibi:
“Gece gelen telgraf
dört heceden ibaretti:
“VEFAT ETTİ.
İmza yok.
Bu dört hece bile çok.
Ya da hastalıktır, apar topar evden fırlasın... Sonra, daha sonra eve döndüğünde işte...Yorgunsundur.
Ve artık hiçbir şey eskisi gibi değildir, değişmişsindir.
Veya...
İkisi de değildir.
Ne bir ölüm ne de bir hastalıktır gelen.
Gelen polistir.
Seni götürmeye gelmiştir.
Suçlusun veya değilsin, gideceksin... Bazen de farklı bir şey olur.
Nasıl mı?
Başkalarının kapısı çalınır, sen de yerinden fırlarsın.
Ne oluyor?
Yok bir şey!
Nasıl yok?
Yok işte!
Ama...
İşte o zaman korkarsın.
Korkun, ne olduğunu bilmediğindendir... Başka bir şeyden değil ha!
Devlet mi elden gidiyor yoksa tam tersine, sahip mi çıkıyor? Dinciler mi kaba kuvvet, Atatürkçüler mi?
Bu bir rövanş mı yoksa onların da mı haberi yok?
Yoksa bilmediğimiz başka güçler mi var?
Hangi güçler, ne yapmak istiyorlar?
Suç ne?
Neler oluyor?
İnsanlar suçsuz yere mi gözaltına alınıyor?
Birilerine haksızlık mı yapılıyor?
Yoksa yapılmıyor mu?
Olup bitenleri anlatacak birileri olmayınca... Güveneceğin, arkasında duracağın, arkanda duran... Huzurun kaçar.
İnsanların huzuru kaçar... Sen bir şey yapmamış olsan da, hatta sen hiçbir şey olsan da... Sağında solunda, önünde arkanda, suçlu veya değil, başka birilerinin sabah erken saatlerde çalan kapısı seni de uyandırır.
Hele bir sabah 20 kapı birden çalınıyorsa, yerinde duramazsın.
Çünkü bilirsin ki...
Gece çalan her telefon, saban erken saatlerde vurulan her kapı, bir dönüm noktasıdır.
Kapıya doğru gidersin:
“Hayırdır inşallah...”
Dilek Önder / Vatan