Türkiye'nin Charles Baudelaire'ı: Cahit Sıtkı TARANCI

KamtariR

Profesör
Katılım
2 Nisan 2019
Mesajlar
2,506
Reaksiyon puanı
2,697
Puanları
113
Lise yıllarımdan beridir Cahit Sıtkı şiirleri ile büyüdüm. Onlarcasını da ezbere bilirim. Siz kendisinin sadece meşhur "35 Yaş" Şiirini bilirsiniz, yaş otuz beş yolun yarısı eder...

Ben ise bilinmeyenlerini paylaşacağım :)

Ama önce kısa bir biyografi
1578033954550.png


4 Ekim 1910'da Diyarbakır'ın Camiikebir Mahallesi'nde doğdu. Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu. Mülkiye Mektebi'ne (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) devam etti, bir süre de Ankara Yüksek Ticaret Okulu'nda öğrenim gördü. Sümerbank'ta memur olarak çalıştı. 1939'da Paris'e gitti. Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı. 2. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla yurda döndü. Askerliğini yaptı, bir süre İstanbul'da babasına ait işyerinde çalıştı. Ankara'da Anadolu Ajansı'nda çevirmenlik yaptı. Toprak Mahsulleri Ofisi ve Çalışma Bakanlığı'nda da bir süre görev yaptı. Geçirdiği kısmi felç sonucu konuşma yeteneğini yitirdi. Tedavi için götürüldüğü Viyana'da 12 Ekim 1956'da 46 yaşındayken yaşamını yitirdi.

Eserleri

  • Ömrümde Sükût (1933, 1968)
  • Otuz Beş Yaş (1946, 1982)
  • Düşten Güzel (1952, 1969)
  • Sonrası (Ölümünden sonra 1957, 1962)
  • Ziya'ya Mektuplar (Ölümünden sonra 1957. Ziya Osman Saba'ya mektupları)
  • Cahit Sıtkı'nın Hikâyeciliği ve Hikâyeleri (Ölümünden sonra Selahattin Ömerli derledi, 1976)
  • Bütün Şiirleri (Asım Bezirci derledi, 1983)
Mesaj otomatik birleştirildi:

1578034183164.png


ÖMRÜMDE SÜKUT

Çıngıraksız, rehbersiz deve kervanı nasıl,
İpekli mallarını kimseye göstermeden,
Sonu gelmez kumlara uzanırsa muttasıl,
Ömrüm böyle esrarlı geçecek ses vermeden,

Ve böylece bu ömür, bu ömür her dakika,
Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek.
Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka,
Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmeyecek!​
 

KamtariR

Profesör
Katılım
2 Nisan 2019
Mesajlar
2,506
Reaksiyon puanı
2,697
Puanları
113
1578551848179.png


Fani Dünya

İlk günden alıştığımız emektar aydınlık,
Anne yüzünde, dost yüzünde, evlat yüzünde;
Her sabah başlayan şeye doymadık,
Düşümüz gerçeğimiz ne varsa yeryüzünde.
Gökyüzü belledik şu ürperen maviliği,
Başımız darda kalınca el açtığımız yer;
Gökyüzüdür avutan akıllıyı deliyi,
Gökyüzünde bulutlar uçurtmalar ümitler.

Her mevsimiyle insanı ayrı ayrı saran,
Bunca güzelliği nasıl koyup gideceğiz;
Yaman çalacak o çalmayası saat yaman,
Geçmiş ola bir kez yumuldu mu gözlerimiz.​
 

KamtariR

Profesör
Katılım
2 Nisan 2019
Mesajlar
2,506
Reaksiyon puanı
2,697
Puanları
113
1578896928397.png


Gün Eksilmesin Penceremden

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!​
 

KamtariR

Profesör
Katılım
2 Nisan 2019
Mesajlar
2,506
Reaksiyon puanı
2,697
Puanları
113
1579152835996.png


Perişan Sofra

Öldü; ne rüzgârlar girdi içeri,
Ne bir kuş havalandı pencereden.
Öldü; kimse görmedi melekleri;
Sorma nasıl habersiz gitti giden.

Bir uzun sefere çıktı, diyorlar;
Gemiyi gören var mı? hani deniz?
Sen gittin, soframız oldu târumar;
Doğan günü yadırgıyor hâlimiz.​
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,325
Puanları
113
Lise yıllarımdan beridir Cahit Sıtkı şiirleri ile büyüdüm. Onlarcasını da ezbere bilirim.
Bense Necip Fazıl üstadımın şiirleriyle büyüdüm kıymetli abim. Daha doğrusu bizim jenerasyon ve bizim mahalle! şiir konusunda onun üstüne şair pek tanımayız. Hani nasıl söyleyim, biraz yavan kaçarlar bize diğerleri. Zaten şiir deyince Necip Fazıl ve ötekiler diye ikiye ayırmıştık bir zamanlar! :)
 
Üst