tugbagaleri
Profesör
- Katılım
- 13 Mayıs 2006
- Mesajlar
- 2,224
- Reaksiyon puanı
- 46
- Puanları
- 228
[sup]Yazarın bakış açısını begenerek okuduğum için paylaşmak istedim[/sup]
Gündelik hayatta çok sık rastladığımız “Din ayrı dünya ayrı”, “Dini bu işlere bulaştırma”, “Yine mi dini konular?”, “Hoca camide” veya “Dünyaya çok daldık, biraz da dinden bahset” gibi serzenişlerle kendini ele veren bilinçaltımızdaki “din anlayışının”, bizim coğrafyalarda, iki bin senedir değişmeyen bir algılamaya dayandığını düşünmekteyim.
Dinden bahsetmeyi, yaşayan hayattan ayrı bir buud (boyut) olarak algılayan, ruhlardan, ölülerden, atalardan, türbelerden, ayinlerden, ritüellerden bahsetmeyi dinden bahsetmek olarak anlayan Uzak Asya’nın Şaman dinleri…
İş tâ buralara kadar gidiyor.
Bakın nasıl…
***
Eskiden Gök Tengri vardı şimdi yukarıda Allah…
Eskiden şaman vardı şimdi şehy, hoca, dede, baba, pir…
Eskiden ulular vardı şimdi kutuplar…
Eskiden hacetleriyle gömülü kabirler vardı şimdi hacet kapısı türbeler…
Eskiden kurban ayini vardı şimdi kurban bayramı…
Eskiden uğursuz domuz yılı vardı şimdi domuz yemek haram…
Eskiden ruh çağırma vardı şimdi ruhuna fatiha…
Eskiden kutsal geceler vardı şimdi kandil geceleri…
***
Kanaatimce Türklerin Kuzey Avrasya dinleri (Şamanizm) formunda algıladıkları “din anlayışı” iki bin yıldır hiç değişmedi. Bu nedenle Türkiye’de “Şaman-İslam sentezi” var. Dini hayat Şaman-İslam sentezinin birbirine karışmış görüntü ve ritüellerinden oluşuyor. Yani Türkler iki bin sene önce Şamanizm’i nasıl anlıyorsa bugün İslam’ı da öyle anlıyor. Orhun ırmağı kenarlarında din nasıl algılanıyorsa Dicle, Fırat, Gediz, Tuna boylarında da öyle. Ortaasyada bakış neyse Anadolu’da da öyle…
Dinin dipten akan esas formunda bir değişiklik yok. Sadece üstteki isim, etiket, figürler, şekiller ve semboller değişmiş.
***
Bu forma göre din dediğiniz bir takım ayin ve ritüellerden ibarettir; dün kurban ayini bugün namaz…
Din dediğiniz bir meslektir ve mensuplarınca icra edilir; dün şaman bugün şehy, baba, dede, hoca…
Din dediğiniz esasında öbür dünya ile ilgilidir; dün ölmüşler çağırılırdı bugün ölmüşlere okunur, din bu bağı kurar…
Din dediğiniz esasında moralle ilgilidir; askeri ölüme hazırlamaya ve cepheye sürmeye yarar. Dün Altay dağlarına bugün Cudi’ye…
Din dediğinizin yeri esasında tapınaktır; dün şaman çadırında bugün camide…
***
Bu nedenle “Türkiye’de çoğunluğun dini sorunları var” dendiğinde şu denmek istenir; namaz kılamıyor, başını örtemiyor, Kur’an okuyamıyor, dini tahsil yapamıyor…
Buna aynı din formatında şöyle cevap verilir: “Camiler açık, beş vakit ezan okunuyor, hacca gidiliyor, binlerce türbe ziyaret ediliyor, kandil gecelerinde mevlitler okunuyor, daha ne?”
Yani bu ülkede “dini sorun” namazla, camiyle, başörtüsüyle, Kur’an kurslarıyla, imam hatiplerle, mevlitlerle, türbelerle, musalla taşlarıyla ilgili bir sorundur.
Öyle ya din daha başka nedir ki?
Dinden bahsetmek bunlardan bahsetmektir.
Şaman-İslam sentezine göre din bunlardan ibaret.
İşin ilginç olanı Türkiye ikliminin neredeyse tamamı dini böyle anlıyor.
***
Peki, bir ülkede dinimsi bir şeyin değil de; gerçekten “İslam’ın” var olduğunu nereden anlayacağız?
Ne olursa oraya “İslam’ın ruhu” damardan girmiş demektir?
Hangi göstergelere bakacağız?
Var olan anlayışa göre namaz kılanların sayısı artıyorsa….
Örtülü kadınlar çoğalıyorsa…
Camilerin sayısı artıyorsa…
Şehirlerden gürül gürül ezan sesleri geliyorsa…
Her yandan Kur’an sesleri yükseliyorsa…
Orada “din” var demektir, daha ne?
Veya…
İhsan Eliaçık /devamı var......
Gündelik hayatta çok sık rastladığımız “Din ayrı dünya ayrı”, “Dini bu işlere bulaştırma”, “Yine mi dini konular?”, “Hoca camide” veya “Dünyaya çok daldık, biraz da dinden bahset” gibi serzenişlerle kendini ele veren bilinçaltımızdaki “din anlayışının”, bizim coğrafyalarda, iki bin senedir değişmeyen bir algılamaya dayandığını düşünmekteyim.
Dinden bahsetmeyi, yaşayan hayattan ayrı bir buud (boyut) olarak algılayan, ruhlardan, ölülerden, atalardan, türbelerden, ayinlerden, ritüellerden bahsetmeyi dinden bahsetmek olarak anlayan Uzak Asya’nın Şaman dinleri…
İş tâ buralara kadar gidiyor.
Bakın nasıl…
***
Eskiden Gök Tengri vardı şimdi yukarıda Allah…
Eskiden şaman vardı şimdi şehy, hoca, dede, baba, pir…
Eskiden ulular vardı şimdi kutuplar…
Eskiden hacetleriyle gömülü kabirler vardı şimdi hacet kapısı türbeler…
Eskiden kurban ayini vardı şimdi kurban bayramı…
Eskiden uğursuz domuz yılı vardı şimdi domuz yemek haram…
Eskiden ruh çağırma vardı şimdi ruhuna fatiha…
Eskiden kutsal geceler vardı şimdi kandil geceleri…
***
Kanaatimce Türklerin Kuzey Avrasya dinleri (Şamanizm) formunda algıladıkları “din anlayışı” iki bin yıldır hiç değişmedi. Bu nedenle Türkiye’de “Şaman-İslam sentezi” var. Dini hayat Şaman-İslam sentezinin birbirine karışmış görüntü ve ritüellerinden oluşuyor. Yani Türkler iki bin sene önce Şamanizm’i nasıl anlıyorsa bugün İslam’ı da öyle anlıyor. Orhun ırmağı kenarlarında din nasıl algılanıyorsa Dicle, Fırat, Gediz, Tuna boylarında da öyle. Ortaasyada bakış neyse Anadolu’da da öyle…
Dinin dipten akan esas formunda bir değişiklik yok. Sadece üstteki isim, etiket, figürler, şekiller ve semboller değişmiş.
***
Bu forma göre din dediğiniz bir takım ayin ve ritüellerden ibarettir; dün kurban ayini bugün namaz…
Din dediğiniz bir meslektir ve mensuplarınca icra edilir; dün şaman bugün şehy, baba, dede, hoca…
Din dediğiniz esasında öbür dünya ile ilgilidir; dün ölmüşler çağırılırdı bugün ölmüşlere okunur, din bu bağı kurar…
Din dediğiniz esasında moralle ilgilidir; askeri ölüme hazırlamaya ve cepheye sürmeye yarar. Dün Altay dağlarına bugün Cudi’ye…
Din dediğinizin yeri esasında tapınaktır; dün şaman çadırında bugün camide…
***
Bu nedenle “Türkiye’de çoğunluğun dini sorunları var” dendiğinde şu denmek istenir; namaz kılamıyor, başını örtemiyor, Kur’an okuyamıyor, dini tahsil yapamıyor…
Buna aynı din formatında şöyle cevap verilir: “Camiler açık, beş vakit ezan okunuyor, hacca gidiliyor, binlerce türbe ziyaret ediliyor, kandil gecelerinde mevlitler okunuyor, daha ne?”
Yani bu ülkede “dini sorun” namazla, camiyle, başörtüsüyle, Kur’an kurslarıyla, imam hatiplerle, mevlitlerle, türbelerle, musalla taşlarıyla ilgili bir sorundur.
Öyle ya din daha başka nedir ki?
Dinden bahsetmek bunlardan bahsetmektir.
Şaman-İslam sentezine göre din bunlardan ibaret.
İşin ilginç olanı Türkiye ikliminin neredeyse tamamı dini böyle anlıyor.
***
Peki, bir ülkede dinimsi bir şeyin değil de; gerçekten “İslam’ın” var olduğunu nereden anlayacağız?
Ne olursa oraya “İslam’ın ruhu” damardan girmiş demektir?
Hangi göstergelere bakacağız?
Var olan anlayışa göre namaz kılanların sayısı artıyorsa….
Örtülü kadınlar çoğalıyorsa…
Camilerin sayısı artıyorsa…
Şehirlerden gürül gürül ezan sesleri geliyorsa…
Her yandan Kur’an sesleri yükseliyorsa…
Orada “din” var demektir, daha ne?
Veya…
İhsan Eliaçık /devamı var......