Vatan için can alan yüzbaşı!

Bu konuyu okuyanlar

Reallist

Profesör
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Taraf gazetesinin “Kod adı darbe” isimli Zihni Çakır imzalı kitaba dayanarak verdiği habere göre, bir yüzbaşı Susurluk yapılanması ve Abdi İpekçi cinayetiyle ilişkili kişilerle birlikte Özdemir Sabancı cinayetinde yer almış.

Bu subay gibi belki yüzlerce subayımız terörle mücadele adı altında kullanılıyorlar. Artık onların uyanma zamanı geldi. Miras için babasını öldüren katillerle vatan için yargısız infaz yapan katillerin hiç bir farkı yoktur. Miras için babasını öldüren katili dinlerseniz o da bunu ailesinin geleceği için yaptığını savunacaktır. Doğru hedeflere yanlış yollardan gidilmez.

“Vatan için babamı bile öldürürüm” diyen kişi vatan için namusunu da satabilir. Bir süre sonra kendisini vatanla özdeşleştirerek vatanı da satabilir. Bu tarz hukuksuzluğu yöntem olarak seçmek Mısır firavunlarında bile yoktu!

“Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” diyerek reisicumhur olan siyasetçiler biliyorduk. Şimdi de vatan için can alan çeteleri tanımaya başladık. Can aldıktan sonra malı götürüp muteber insan olarak aramızda dolaşabiliyorlar.

Çetecileri tamamen yok edemeyiz ancak onlara yeni katılacakların önünü kesmek gerekir. Çünkü bu böyle gitmez .İttihat Terakki ile birlikte Teşkilatı Mahsusa’nın operasyonel gayrinizami harp birimleri cinayet işlemeyi vatani görev olarak yorumlamaya başlamışlardı. Bugün aynı gelenek maalesef sürüyor.

Şu ana kadar devletin içinde vatan için idamlık işler yapan insanlar neyi düzelttiler? Terörü mü önlediler? Güneydoğu sorununu mu hallettiler? Ermeni meselesi halloldu mu? Komünist tehlikeyi onlar mı önledi? İrticai tehlikeyi onlar mı önlüyorlar? Diyarbakır Cezaevindeki zulümler PKK ya taban oluşturmadı mı?

Vatan için usulsüz iş yapanlar vatan hainleri kadar vatana zarar verdiler.

Din istismarcılarıyla mücadele edelim derken dinle mücadele edenler toplumun nefretini çektiler.

Terörü önleyeceğim diye köy bombalayanlar terörü daha çok artırdılar. Güneydoğu insanının güvenini zayıflattılar.

Türk Özel Kuvvetleri Kıbrıs’ta büyük işler yaptı ama yerli Kıbrıs halkı Türk askerini neden sevmiyor? Halkı aşağılayan çetecilerin hataları devlete fatura edildi de ondan!

Çığırında çıkmış şiddetin bir süre sonra kendi üstlerine yöneldiğinin tarihsel örnekleri çoktur. İşte Talat Aydemir hadiseleri…

Askerin mesleki özelliği olarak savunulacak vatana ihtiyaçları vardır ama aynı zamanda da düşmana da ihtiyaçları vardır. Ancak asker, dostu ile düşmanını karıştırırsa silahı kendi bacağına sıkmış olur.

Bugün askerler arasında “Güneydoğu gitti” duygusu çok yayılmaya başladı. Güneydoğu halkının sistemle sorunlu olmasında halk arasında dolaşan halkı aşağılayan subay tipinin hiç hatası yok mu?

Vatan bizim vatanımız, ordu bizim ordumuz! Lütfen özeleştiri yapalım.

Türkiye stratejik açıdan önemli bir konumda ayrıca etnik ve dini problemleri var. Güçlü bir ordu çok gerekli… Orduya güveni zayıflatan aslında ordunun karar vericileri ve güvenlik politikalarında yapılan yanlışlardır. Hem muvazzaf hem de emekli generaller halkla birlikte olamıyorlar, fildişi kuleden yani orduevinden çıkamıyorlar. Toplumdan izole yaşayan, demokrasiye halk popülizmi diyen general tipi Türkiyemizi uçuruma götüren subay tipidir.

Sorunun çözümü aslında sorunun içindedir. Önemli olan doğru teşhis koyulmasındadır. Halkla iyi ilişkiler kuramamış bir orduya güven zayıflar. Bizim halkımız babasının cenaze namazında cemaatin arkasında ‘kazık gibi’ bekleyen evlattan nefret eder. Aynı şeyi generallerimiz gördü ki şehit cenazelerinde artık cemaate iştirak ediyorlar. 28 Şubat döneminde bir general şehit cenazesinde namaza durduğu için emekli edilmişti! İsmi bende mahfuzdur.

İstatistiklerde orduya güveniyoruz diyenler % 57 civarındadır. Bu rakam çok düşük… Düşününüz bir köyde yaşayan 100 kişinin yarıya yakını nöbetçilere güvenmiyor. Kendisini rahatlıkla günlük işine verebilir mi? Yahut bir vapurda gidiyorsunuz, yolcuların yarısı kaptana güvenmiyorlar. Bu durumda verimlilik çok düşer.

Darbe söylentilerini bitmediği ve darbe hukukunun devam ettiği bir sisteme çağdaş diyen ancak kendisini aldatıyordur. Çağdaşlık görünüşte ve sözde değil özde olmalıdır.

Çetecilikle vatan korunmaz ve dahi adalet zayıflar. Adaletin zayıfladığı yerde güven de zayıflar ve korku artar. İnsanlar zaman ve enerjilerini gelişmeye, ilerlemeye değil durumu muhafazaya harcarlar. Ülke geri kalır ve inandığımız korkunun gerçekleşmesine sebep olmuş oluruz.

Şu soruyu kendimize soralım: Her türlü kimliğin kendini güvende ve adil bir ortamda hissettiği Cumhuriyet mi güçlüdür yoksa çete ve silah korkusu ile birlikte yaşayan insanların oluşturduğu Cumhuriyet mi güçlüdür?

Prof.Dr. Nevzat TARHAN
 
Üst