Süt Bankası hakkında-Süt Hısımlığı-Mehmet talu hocaefendi-Mutlaka izleyin okuyun

Bu konuyu okuyanlar

ashabulyemin

Müdavim
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Değerl,i kardeşlerim
Kurulma aşamasında olan süt bankasıyla ilgili ehl-i sünnetin görüşü ve süt hısımlığının hükmü günümüzde en mükemmel bir şekilde hocamız tarafından sunulmuştur.

http://www.youtube.com/watch?v=FsqTEf9ymTM video uygulamasına ekleyemedim
http://www.dinimeseleler.com/soruCevapDetay.aspx?ur_id=3136
Soru
Ülkemizde süt bankası kurma planı tartışılıyor. Böyle bir sistemin dinimizde yeri nedir?
Soran
Tarih08.03.2013
Cevap

Bismillahirrahmanirrahim


SÜT BANKASI

Son zamanlarda, ihtiyaç sahibi bebeklere verilmek üzere süt bankası kurularak kadınlardan alınan sütlerin muhafaza edilmesi şeklinde bir uygulama ortaya çıkmış ve bazı batı ülkelerinde yaygınlaşmıştır.

Süt bankasından maksat, kadınlardan alınan sütlerin, ihtiyacı olan bebeklere verilmek üzere uygun ortamda korunması ve korunduğu ortamdır. Verilen bilgiye göre bu sütler ayrı ayrı verildiği gibi birbirine karıştırılarak da verilmekte, hangi kadının sütünün hangi çocuğa verildiği bilinmemektedir.

Başka dinlerde ve topluluklarda “süt anneliği” ve bundan doğan evlenme engeli yani süt anne ve bazı yakınları ile onu emenin evlenmesinin haram olması hükmü bulunmadığı için böyle bir uygulamada sakınca görülmemiş, bebekler için en uygun gıdâ olan kadın sütünden yararlanmak tercih edilmiştir.

İslâm’da ise süt anneliği ve bundan doğan evlenme yasağı vardır. İzah edileceği üzere bebek, ilk iki yaşı içinde emdiği kadının süt çocuğu olur, o kadınla, onun usûlü, fürûu ve bazı yakın akrabası ile evlenemez.

Böyle bir bankanın kurulmasının İslam’a göre caiz olup olmadığı konusu da gerek bireysel olarak İslam âlimlerinin gerekse kurumsal olarak fetva kurullarının gündemine girmiştir.

Eskiden emzikli kadınların fazla sütünü alıp uygun bir ortamda korumak ve gerektiğinde ihtiyacı olan bebeklere vermek mümkün değildi, bu yüzden geçmiş fıkıhçılar bu konu üzerinde durmadılar.

Bu bağlamda olmak üzere bazı fetva kurulları, süt bankası uygulamalarının süt emme konusunda karışıklık meydana getireceği, bunun da farkında olmadan İslam’ın yasak kıldığı süt akrabaları arasında evlenmelere yol açabileceği gibi gerekçelerle bu bankaları kurmanın caiz olmayacağına karar vermişlerdir.

Ancak bu hüküm meselenin özüne yönelik olmayıp, kendilerinden süt alınan anneler ile süt verilen bebekler arasında oluşacak süt akrabalığı konusunda hassasiyet gösterilmeyerek, sütlerin ve süt akrabalıklarının karışması sonucu dinin yasakladığı evliliklere götürebileceği endişesinden kaynaklanmaktadır.

Teorik olarak baktığımızda süt bankası kurulması güzel bir şey. Çünkü prensip olarak, ihtiyaç duyulması halinde çocuklara annelerinden başka kadınların sütlerinin emzirme yoluyla verilmesinde bir sakınca olmadığı gibi, kadınlardan alınan sütlerin bekletilerek daha sonra ihtiyaç duyan bebeklere verilmesinde de sakınca yoktur. Ancak, süt akrabalığının getireceği evlilik yasaklarının ihlal edilmemesi için her türlü tedbirin alınması ve bu tedbirlerin hassasiyetle uygulanması gerekir.

Sütün Mahiyeti

“Rez┠veya “rızâ”: Arapça “rezea” kökünden mastar olup annesini emmek demektir. Bir isim olarak ise, sütkardeşliği ve süt emme anlamına gelir.

Şer’an: Bir kadının sütünün belli, özel vaktinde bir çocuğun midesine gitmesinden ibarettir.

Kur’ân-ı Kerim’de çocuğun kendi annesinden veya başka bir kadından süt emmesiyle ilgili çeşitli ayet-i kerimeler vardır:

“... Sizi emziren analarınız ve süt kızkardeşleriniz ile evlenmeniz size haram kılındı...”[1]

“Emzirmeyi tam yapmak isteyen için anneler çocuklarını tam iki yıl emzirsinler...”[2]

“...Çocuklarınızı, süt anne tutup emzirtmek istediğiniz takdirde, süt anneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize bir günah yoktur....”[3]

“... Boşadığınız karılarınız, sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız çocuğu, başka bir kadın emzirecektir.”[4]

“Onu yani kıyamet vaktinin depremini gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat ALLAH Teâlâ’nın azabı çok dehşetlidir!”[5]

“Biz Musa’nın annesine: O’nu emzir, O’na bir zarar geleceğinden endişelendiğinde O’nu denize yani Nil nehrine bırakıver, hiç korkma, mahzun da olma, çünkü biz O’nu sana geri döndüreceğiz ve O’nu peygamberlerden biri yapacağız, diye vahyettik”[6]

“Biz daha önceden yani annesine geri döndürülünceye kadar, O’na yani Hz.Musa’ya süt anaların sütünü emmeyi haram kılmıştık, yani süt analarını kabulüne, emmesine müsaade etmedik…”[7]



Süt Hısımlığı

Bir çocuğun, süt emme çağında kendi annesinden başka bir kadından süt emmesi halinde, bu çocukla süt emziren kadın ve bu kadının hısımları arasında bir süt hısımlığı meydana gelir, aralarında nikah geçerli olmayıp, evlenmeleri haramdır.



Evliliği Haram Kılan Süt Hısımlığının Şartları:

1- Sütün, bir kadına ait olması gerekir. Bir erkeğin veya bir hayvanın sütü hısımlık doğurmaz. Süt anne, dokuz yaşından daha küçük olamaz. Fakat süt emziren kadının evli veya bakire olması veya kocasının bulunmaması, sonucu değiştirmez. Sütten başka bir şeyi, meselâ; sarı su, kan veya kusuntuyu yemekle süt hısımlığı oluşmaz.

2- Emzirmek ağız veya burun yoluyla olmalıdır. Sütün, emen çocuğun midesine ağzından veya burnundan bir şekilde ulaşması gerekir. Çünkü süt, ancak bu iki yoldan boğaz yoluyla mideye ulaşır ve gıdalanma meydana gelir. Sütü memeden emmekle, bir emzik, kap veya bardaktan, biberondan içmek birdir.

Çocuk memeyi ağzına alır, fakat süt emip emmediği bilinmezse, süt hısımlığı oluşmaz. Yine sütü bulunmayan bir kadının memesini ağzına almış olan bir çocuk hakkında da süt emme hükmü oluşmaz. Çünkü şüphe ile hüküm sabit olmaz.

İdrar yollarına, göze, kulağa veya bir yaraya akıtılacak kadın sütü ile süt hısımlığı oluşmaz. Yine aşağıdan yani dübürden hukne suretiyle verilen süte itibar olunmaz.

3- Hanefi ve Mâlikîlere göre süt emme miktarı az olsun çok olsun sonuç değişmez. Az miktarda bir kere emmekle de süt hısımlığı sabit olur. Çocuğun midesine inecek kadar emme yeterlidir. Bundan da maksat alınan sütün çocuğun bünyesine dâhil olmasıdır.

Çünkü konu ile ilgili âyet-i kerime[8] ve hadis-i şeriflerde[9] emme miktarı ve sayısı belirlenmemiştir.

Şâfiî ve Hanbelîler ise beş ayrı emmeyi şart koşarlar. Onlar da, beş defa emme ile ilgili, tilaveti de neshedilen ayet-i kerimeyi delil kabul ederler.[10] Hanefi ve Mâlikîler ise, konu ile âyet-i kerimenin yalnız tilavetinin değil, hükmünün de neshedildiği görüşündedirler.[11]

4- Sütün başka bir sıvı ile karışmaması gerekir. Süt başka bir sıvı ile meselâ suya, ilâca veya hayvan sütüne karışırsa, çok olanı esas alınır. Süt daha fazla veya müsavi ise süt hısımlığı doğurur. Fakat yemek ile karıştırılmış olan kadın sütü, galip ve pişmemiş bulunsa da bununla süt hısımlığı gerçekleşmez.

Yine bir kadının sütü peynir, yoğurt veya ayran yapılıp çocuğa verilse bununla süt hısımlığı hükmü sabit olmaz.

Bir kadının sütü başka bir kadının sütü ile karıştırılarak çocuğa içirilse, her iki kadından da süt hısımlığı doğar. Sütlerin eşit veya birisinin eksik ya da fazla olması, sonucu değiştirmez. Çünkü sütler bir cinstir. Aynı cinsten iki şey arasında galipliğin hükmü bulunmaz. [12]

5- Ekseri fukahaya göre: Süt hısımlığı doğuran sütün ilk iki yaş içinde emilmesi gerekir. Çünkü âyet-i kerimede:

“Emzirmeyi tam yapmak isteyen için anneler çocuklarını tam iki yıl emzirsinler...”[SUP][SUP][13][/SUP][/SUP] buyrulmuştur. Bir anneden doğmuş olan çocuklarla ilgili olan bu hüküm, süt emen diğer çocukları da kapsar.

İmam-ı Azam Ebû Hanife’ye göre ise emme süresi 30 aydır. Delili şu âyet-i kerimedir:

“... Çocuğun ana karnında taşınması ile sütten ayrılmasının süresi otuz aydır...”[14] Burada 30 ay, hem gebeliğin, hem de sütten ayrılmanın ayrı ayrı süresidir.

Fakat ekseri fukahaya göre ise, ayet-i kerimede: İki yıl emme süresi ile gebeliğin en kısa süresi olan altı ayın toplamı verilmiştir. Nitekim sütten ayrılmanın iki yıl olduğunu belirleyen başka bir âyet-i kerimede de şöyle buyurulur:

“Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu hamileliğin getirdiği nice sıkıntılara, güçlüklere katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur...”[15]

Bu müddet içinde emilecek süt ile süt hısımlığı sabit olur. Süt emme müddetinden sonra mideye giden bir süt ile süt hısımlığı hükmü sabit olmaz.

Bundan dolayı üç, beş yaşında bir çocuk, herhangi bir kadından süt emse veya bir erkek kendi hanımının sütünü içse bununla aralarında süt hısımlığı gerçekleşmez.

Süt emme müddetinden sonra herhangi bir çocuğu emzirmek, mubah değildir. Çünkü süt, insanın bir cüzü mesabesindedir. Onunla zaruret olmadıkça faydalanma caiz görülemez.



Süt Hısımlığının Hükmü

Aralarında süt hısımlığı bulunan kimselerin evlenmeleri haramdır. Süt hısımları her nasılsa evlenmişlerse, durum anlaşıldığında derhal ayrılmaları gerekir.

Çünkü anne sütünün, çocuğun büyüme ve gelişmesinde eşsiz bir rolü, çocukla onu emziren anne arasında duygusal bir bağı vardır. Bu husus, günümüzde tıp tarafından da tespit edilmiştir.

Aralarında süt hısımlığı bulunan kimseler, birbirine nâmehrem olmazlar. Bir fitne korkusu muhtemel olmayınca birbirine bakabilirler.

Süt emme ile süt hısımlığı sabit olursa da bununla nafaka, miras, azad etme, şahitliğin kabul olmaması, nikâh velayeti, mal velayeti gibi diğer neseb hükümleri sabit olmaz. Çünkü neseb, süt vermekten daha kuvvetlidir. Süt hısımlığı, sadece nass yani ayet-i kerime ve hadis-i şerif ile sabit olan hususlarla sınırlı kalır. Nesebe her bakımdan eşit haklar sağlamaz.

Mesela bir sütana, sütoğlu veya sütkızından nafaka isteyemez. Ve bunlardan biri vefat edince kendisine diğeri varis olamaz. Ancak başka bir yönden nafakaya veya mirasa hak sahibi olursa o zaman nafaka alır ve varis olur.



Süt Emme Sebebi İle Nikahları Haram Olan Kadınlar

Kur’ân-ı Kerîm’de:

“... Sizi emziren analarınız ve süt kızkardeşleriniz ile evlenmeniz size haram kılındı...”[SUP][SUP][16][/SUP][/SUP] buyrulur. Bu âyet-i kerimede: Biri sütanne, diğeri de sütkardeş olmak üzere yalnız iki tane süt hısımından söz edilmiştir. Bu konuda genel prensip hadis-i şeriflerle konulmuştur.

Abdullah b Abbâs (R.A.) den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimiz, amcası Hz. Hamza (R.A.)nun kızı hakkında:

“O, bana helâl olmaz. Nesebden dolayı haram olan, sütten dolayı da haram olur. Çünkü O, benim sütkardeşim Hamza’nın kızıdır.”[17] buyurdu.

Hz. Hamza (R.A.), Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimizin hem amcası, hem de sütkardeşidir. Çünkü Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe her ikisini de emzirmiştir. Hz. Hamza (R.A.), Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimizden iki yaş daha büyük idi.

Bu hususta Hz.Aişe (R.Anha)dan rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz:

“Doğum, nesebten dolayı evlenilmesi ne haram olmuş ise, sütten dolayı da evlenilmesi haram olur.”[SUP][SUP][18][/SUP][/SUP]

Süt hısımlığı sebebi ile nikâhları haram olan kadınlar, nesep yakınlığı sebebi ile nikâhları haram olan kadınlar gibi şu dört sınıfa ayrılırlar:

1- Usûldür: Bunlar, bir kimsenin süt anası ve süt ana ve babasının neseben veya rezâan yani süt valideleri ile ne kadar varsa nineleridir.

2- Fürûdur. Bunlar, bir kimsenin süt kızları ve süt evlâdının neseben veya rezâan kızları ile ne kadar varsa kız torunlarıdır.

3- Süt baba ve ananın neseben veya rezâan cüzleridir. Bunlar, bir kimsenin rezâan ana baba bir veya baba bir veyahut ana bir kız kardeşleri ile rezâan erkek veya kız kardeşlerinin neseben ve rezâan kızları ve ne kadar varsa kız torunlarıdır.

4- Süt baba ve ana tarafından dedelerin neseben veya rezâan cüzleridir. Bunlar da bir kimsenin rezâan ana-baba bir veya baba bir veyahut ana bir teyzeleri ile halalarıdır.

Neseben baba ve ananın rezâan valideleri, nineleri ve kızkardeşleri ile teyze ve halaları da bu dördüncü sınıfa dahildirler.

Bu sebeple bir kimse, mesela neseben babasının süt kardeşini veya teyzesini nikâh edemez.

Yukarıdaki meseleden de anlaşıldığı üzere süt veren kadın, süt emen çocuğun süt annesidir, süt veren kadının kocası da süt emen çocuğun süt babasıdır.



Süt Baba

Süt annede sütün meydana gelmesine sebep olan ve süt anne ile evli bulunan erkek, süt babadır. Bu arada süt babanın ölümü veya süt anneden boşanmış olması, sonucu değiştirmez. Süt emen çocuğa bu süt baba ile nesep ve sıhrî hısımları haram olur. Süt babaya ait çocukların hepsi de süt emenin süt kardeşleri olur.

Şimdi süt veren kadınla bu kocasının gerek neseben ve gerek rezâan evlâdı, süt emenin ana baba bir süt kardeşleridir. Ve bu süt verenin başka kocasından olan neseben veya rezâan evlâdı da bu süt emenin ana bir kardeşleridir.

Zikri geçen kocanın süt veren hanımından başka hanımından olan neseben veya rezâan evlâdı da bu süt emenin baba bir süt kardeşleridir. Bu kardeşlik, “leben-i fahl” dan kaynaklanmaktadır. Bundan maksat: Kendisi ile cinsel ilşkiden dolayı süt meydana gelmiş olan erkektir. Bu meseleye fukaha “leben-i fahl meselesi” ismini vermişlerdir. Hasılı bir çocuk, sütünü emdiği, içtiği kadının bu sütü, hangi erkekle cinsel ilişkiden kaynaklanmış ise, o erkeğin de rezâan evlâdı bulunur.

Bir kimsenin süt babasının neseben ve rezâan erkek ve kız kardeşleri o kimsenin süt amcaları ile halalarıdır.

Aynı şekilde süt veren kadının neseben ve rezâan erkek ve kız kardeşleri de süt emenin süt dayı ve teyzeleridir. Diğer akrabalarını buna kıyas etmeli!

Sütlü bir kadın, kocasından boşanıp da iddetini müteakip başka bir erkekle evlenerek ondan çocuk getirse, sütü bu ikinci kocasından olmuş olur. Fakat bu ikinci kocasından çocuk getirmemiş olunca sütü evvelki kocasınındır. Bu sebeple bu sütü emen bir çocuk, evvelki kocasının süt çocuğu sayılır.

Yukarıdaki meselelerden de anlaşıldığı üzere nesebi akrabalıktan dolayı nikahları haram olan kadınların rezâ’dan dolayı da nikahları haramdır.

Ancak fıkıh kitaplarında bazı müstesnalar zikredilmiştir ki, bu istisna edilen şeyler, şu aşağıdaki dokuz sınıftan ibarettir:

1- Kız ve oğlan kardeşlerin analarıdır ki bunlar, neseben erkek ve kız kardeşlerin sütanneleri ve sütkardeşlerin neseb veya rez⒠yönüyle anneleridir.

Mesela Ahmet, neseben erkek kardeşi Mehmed’in süt anası Ayşe’den süt emmiş olmayınca Ayşe’yle evlenebilir. Halbuki bir erkeğin neseben kardeşinin neseben annesi, kendisinin öz veya üvey validesi olacağından nikâhı caiz değildir.

2- Evlâdın kız kardeşleridir ki bunlar, neseben evlâdın, rezâ’an kız kardeşleri ile bunların kızlarıdır. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının neseben kız kardeşi, kendisinin ya kızı veya üvey kızı olacağından nikâhı caiz değildir.

3- Evlâdın nineleridir ki bunlar, neseben evlâdın rezâ’an nineleri ve rezâ’an evlâdın neseben veya diğer süt anneden süt nineleridir. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının neseben nineleri, kendisinin ya anası veya kayınvalidesi olacağından aralarında nikâh caiz değildir.

4- Amcaların ve halaların valideleridir ki bunlar, neseben amca veya halanın süt valideleri ve süt amca veya halalarının süt valideleridir. Halbuki bir kimsenin neseben amca veya halasının neseben validesi, kendisinin öz veya üvey ninesi olacağından nikâhı caiz değildir.

5- Dayıların ve teyzelerin valideleridir ki bunlar, neseben veya süt dayı ve teyzenin süt valideleridir. Halbuki bir kimsenin neseben dayı veya teyzesinin neseben validesi, kendisinin ana bir ninesi olacağından nikâhı caiz değildir. Nitekim bir kimseye süt amcasıyla halasının ve süt dayısıyla teyzesinin neseben validelerini nikâhlamak da helâl değildir. Çünkü bunlar, o kimsenin ya süt ninesi veya süt dedesinin diğer hanımıdır.

6- Evlâdın halalarıdır ki bunlar, neseben evlâdın süt halaları ve süt evlâdın neseben veya diğer süt anadan süt halalarıdır. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının neseben evlâdının neseben halası, kendisinin kız kardeşi olacağından nikâhı ebediyen haramdır.

7- Evlâdın halalarının kızlarıdır ki bunlar, neseben evlâdın süt halalarının kızları ve süt evlâdın neseben veya süt halalarının kızlarıdır. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının neseben hala kızı, kendisinin kız kardeşinin kızı olacağından nikâhı ebediyen haramdır.

8- Evlâdın kız kardeşlerinin kızlarıdır ki bunlar, neseben evlâdın süt kardeşlerinin kızları ve süt evlâdın neseben veya süt kardeşlerinin kızlarıdır. Halbuki bir kimsenin neseben evladının neseben kız kardeşleri kızı, kendisinin veya nikahlı eşinin kız torunu olacağı için nikâhı ebediyen haramdır.

9- Evlâdın evlâdının valideleridir ki, bunlar, neseben evladın süt evlâdının neseben veya diğer süt valideleridir. Bunların nikâhları caizdir. Halbuki bir kimsenin neseben evlâdının neseben evlâdının validesi, oğlunun nikahlı eşi olacağından kendisine nikâhı ebediyen haramdır.

Bu esaslar üzerine aşağıdaki meseleler ortaya çıkar:

Süt ana ile süt babanın akrabası, süt evlâdın da akrabasıdır. Fakat süt evlâdın nikahlı eşi ile evlât ve torunlarından başka akrabası, süt ana ile süt babanın akrabası değildir.

Bu sebeple bir kadın, süt oğlunun neseben babasıyla, dedesiyle veya kardeşiyle evlenebilir.

Aynı şekilde bir kimse, neseben baba bir kardeşinin ana bir kız kardeşiyle evlenebileceği gibi neseben kardeşinin süt kız kardeşiyle de evlenebilir.

Sonuç olarak bu konuda şu esas söylenebilir: Süt emenin nefsi, süt emzirenin nesline haram olmaktadır. Bir kadının emzirdiği bir çocuk, o kadının hiçbir oğlu ile veya kızı ile evlenemez. Bunların, arasında süt kardeşliği meydana gelmiş olur. Fakat Süt emen çocuğun nesepten kardeşleri ile, süt emziren kadının nesepten çocukları arasında bir evlenme engeli doğmaz. Bu çocuğun emzirilmeyen diğer kardeşleri, o kadın ile ve onun evlâdı ile evlenebilirler. Çünkü onlar aynı kadından süt emmedikleri için, fizik ve biyolojik yapılarında ortak cüz söz konusu değildir.

Rez⒠zamanın ve mekânın değişmesi ile değişmez. Bu sebeple bir kadının meselâ yirmi, otuz sene önce doğurmuş olduğu çocukları ile yirmi, otuz sene sonra süt vermiş olduğu çocuklar arasında süt kardeşliği gerçekleşir.

Yine İslâm memleketinde vaki olan bir rez⒠ile darulharpte vaki bulmuş olan bir rez⒠arasında da fark yoktur.

Bir çocuğun birden fazla süt anası olabilir. Hattâ bir çocuğa, iki kadının birbirine karıştırılmış olan sütleri içirilmiş olsa, yine aralarında rez⒠hükmü sabit olur. Gerek sütlerin miktarları eşit olsun ve gerek olmasın. Çünkü cins cinse galip olmayacağı için bunlarda galibiyete, eşitliğe bakılmaz.

Rez⒠ile hürmeti müsahere de sabit olur. Bu sebeple bir kimse süt oğlunun boşayıp bıraktığı hanımını nikâh edemez. Bir kadın da süt kızının kocası ile evlenemez. Çünkü bunlar süt kayınpeder süt kayınvalide bulunmuş olurlar.

Bir kadın kendisinin henüz çocuk bulunan kumasını emzirse, ikisi de o kocaya haram olur. Bu takdirde o kadın hakkındaki hürmet ebedidir. Artık o kocası ile bir daha evlenemez. Çünkü onun kayınvalidesi olmuş olur. Çocuğa gelince eğer emziren o kadın, kocası ile cinsel ilişkide bulunmuş ise kendisi de o kocaya ebedi olarak haram olur. Fakat cinsel ilişkide bulunmamış ise ebediyen haram olmaz, o koca ile nikâhlarını yenilemeleri caiz bulunur.

Bir kimse kendi kızının veya herhangi bir kız kardeşinin süt verdiği bir çocukla evlenemez. Böyle bir çocuk, nikâhı altında bulunsa hemen ve ebediyen hürmet vaki olur. Çünkü nikâha arız olan rez⒠da önceden mevcut imiş gibi evliliğin devamına engel olur.

Bir kimse hanımının süt kızına veya süt anasına şehvetle dokunsa hanımı kendisine haram olur. Çünkü şehvetle dokunma ve öpme hürmeti musahereyi gerektiren sebeplerdendir.

Zinadan meydana gelen süt ile de hürmeti müsahere sabit, rezâ hükmü geçerli olur. Bu sebeple bir kimse kendi zina ettiği kadının süt kızını nikâh edemez. Bu kız o kimsenin usul ve füruuna da haram olmuş olur.

Rez⒠ile süt hısımlığının sabit olması için süt ananın bilinmesi lazımdır. Bu sebeple bir kızı veya bir oğlan çocuğunu bir köyün birçok kadınları emzirmiş oldukları halde bunlar tayin ile bilinmeyip bu hususta bir işaret de mevcut olmasa bu kız veya oğlan başka bir engel bulunmadığı takdirde o köy halkından her halükârda birisi ile evlenebilir. Fakat ihtiyatlı davranıp evlenmemek daha iyidir.



Süt Hısımlığının İspatı

Süt hısımlığı ikrar veya bir delille ispat edilir.

1- İkrar: Bu, erkeğin ve kadının birlikte veya bunlardan birisinin, süt hısımlığını itiraf etmesidir. Bir erkek ve kadın evlenmeden önce süt hısımlığını ikrar etseler, evlenmeleri helal olmaz. Buna rağmen evlenseler akit fasit olur ve kadın mehir isteyemez.

İkrar evlilikten sonra olmuşsa, derhal ayrılmaları gerekir. Kendiliğinden ayrılmazlarsa, hakim zorla ayırır. Çünkü akdin bozukluğu ortaya çıkmıştır. Burada, kadın, belirlenen mehirle, emsal mehirden az olana hak kazanır.

İkrar yalnız erkek tarafından ve evlilikten önce olmuşsa, evlenmesi helal değildir. Evlilikten sonra olmuşsa derhal ayrılmaları gerekir. İkrar yalnız kadın tarafından ve evlilikten önce olmuşsa, kadının bu erkekle evlenmesi helal olmaz. Fakat erkek, kadının yalan söylediği kanaatinde ise, bu kadınla evlenmesi caizdir. Kadın evlilikten sonra ikrarda bulunsa, bu ikrar, onu kocası tasdik etmedikçe evliliğin sıhhati üzerinde etki meydana getirmez.

Bir kimse, bir kadınla aralarında süt bulunduğunu ikrar edip de, daha sonra yanılmış olduğunu ifade edip kendisini yalanlasa o kadın ile evlenebilir. Fakat bu ikrarında evvelce ısrar etmiş ise evlenmesi caiz olmaz. Şayet evlenecek olursa araları ayrılır.

Bir erkek ile bir kadın, böyle bir ikrarda bulunup da, daha sonra kendilerini yalanladıkları takdirde de hüküm böyledir.

Rez⒠hususunda hanımının ikrar ve ısrarına itibar olunmaz. Bundan dolayı bir kadın, kocasıyla aralarında süt bulunduğunu ikrar etse veya süt bulunduğunu nikâhtan evvel ikrar etmiş olduğunu iddia eylese, bu sözü kabul olunarak araları ayırılmaz. Şu kadar var ki, bu kadın bu ikrar ve iddiasında doğru ise kocasına kendisini teslim etmesi caiz olmayacağından ayrılmaya çare araması diyaneten yani fetva yolu ile lazım gelir.

2- Beyyine: Bu da hâkim önünde süt hısımlığı olduğuna şahitlik yapmaktır. Adil iki erkek veya bir erkekle iki kadının şahitliği ile süt hısımlığı sabit olur. Fakat bu hususta âdil bir erkeğin veya yalnız iki veya daha fazla kadının şahitlikleri kabul olunmaz. Çünkü Hz.Ömer (R.A): “Süt hısımlığı konusunda iki erkek şahitten daha azı kabul edilmez.” demiştir.[19]

Bir kadın, zevc ile zevceden her birine süt vermiş olduğuna şahitlik etse bununla rezâ sabit olmaz. Hatta adaletli bir kimse olsa bile. Lâkin bu şahitlik üzerine karı kocanın tenezzühen yani haramdan kaçınmak maksadı ile ayrılması daha iyidir.

Ama zevc ile zevce, bu şahitliği tasdik ederlerse aralarındaki nikâh fâsit olur. Bu halde cinsel ilişki yapılmamış ise mehir lazım gelmez. Şayet zevce yalanladığı halde, zevc tasdik etse nikâh yine fâsit olur. Fakat bu surette mehir düşmez. Bilâkis zevc, yalanladığı halde zevce tasdik eylese nikâhları hali üzere kalır. Şu kadar var ki zevcini yemin ettirmeye hakkı olduğundan yemin etme anında zevc yeminden kaçınırsa aralarını ayırmak lazım gelir.

Rez⒠hakkında şahadet-i hisbe yani çağrılmadan sırf Allah rızası için şahitlik yapmak da geçerlidir.

Bundan dolayı şahitler, zevc ile zevce arasında rezâ’ın bulunduğuna dair dâva geçmeksizin şahitlikte bulunabilirler. Hâkim, bu şahitlik üzerine ayrılığa hükmeder.

Rezâ’a şahitlikle karı koca arasında hemen ayrılık vaki olmaz. Bilakis hâkimin ayırması gerekir. Çünkü bu şahitlik, bir hakkın iptalini gerektirdiğinden hükme muhtaçtır. Ancak karı koca karşılıklı ayrılırlarsa o zaman hükme gerek yoktur.

Zevc ile zevcenin rez⒠hakkındaki ikrarları delil ile ispat edilebilir. Bu ispat üzerine araları ayırılır.

Vaki olacak bir şahitlik üzerine zevc ile zevcenin araları ayrılınca bakılır: Eğer aralarında cinsel ilişki bulunmuş ise zevce, tayin edilmiş olan mehriyle mehri mislinden hangisi az ise ona hak sahibi olur. Cinsel ilişki bulunmamış ise mehir adına bir şeye hak sahibi olmaz.

Bununla beraber şunu da ilâve edelim ki, bir zaruret olmadıkça öyle onun bunun çocuğuna süt vermemeli, verince de unutulmaması için bir yere kaydedilmelidir.



Süt Hısımlığının Meşru Olmasındaki Hikmet.

Malûm olduğu üzere insanlar, diğer yaratılmışlar arasında büyük bir ayrıcalığa sahiptirler. Güzel bir yaratılışa sahip olan beşeriyet, maddî ve manevî bir takım kuvvetler ile donatılmıştır. Bu sebeple insanların şahsiyetleri de, maddî ve manevî varlıklarından cüz olan her şey de büyük bir kıymete sahiptir. İşte insan sütü de bunlardandır.

Bundan dolayı İslâm şeriatında rez⒠yani süt meselesine büyük bir ehemmiyet verilmiş, rezâ ile insanlar arasında bir nevi yakınlık ve bağ te’sis edilmiş, bu vesile ile de insanlar arasında olması çok arzu edilen yardımlaşma ve dayanışma esası, yeni bir gelişmeye nail olmuştur.

Bununla beraber bir çocuğun neseben validesi gibi süt annesi de yetişip büyümesine hizmet etmektedir. Bu süt vasıtası ile aralarında bir cüziyet meydana gelir, cismanî bir münasebet teessüs eder, yok olması mümkün olmayan ruhî, manevî bir alâka gerçekleşmiş olur. Artık süt anne, çocuğun hayatına, kuvvetlenmesine hizmet etmiş olacağından her yönüyle hürmete layıktır, çocuğun ihtirama şayan validesidir. Bu halde süt annenin akrabası da çocuğun akrabasıdır.

İşte bu gibi sebep ve maslahatlardan dolayıdır ki, İslâm şeriatında rez⒠ile ebediyyen evlenme yasağı meydana gelmiş, aralarında süt bulunan muayyen kimseler arasında bakmanın helal, nikahın haram olması gibi bazı akrabalık hükümleri teessüs etmiştir.



Süt Bankası Konusunda Dikkate Alınması Gerekli Hususlar

Bütün bu bilgilerden sonra: Yukarıda zikredilen dinî hükümlerin ve aşağıda da belirtilen hususların dikkate alınması şartıyla, insan sütünün saklanmasının ve ihtiyacı olan bebeklere verilmesinin dinî açıdan bir sakıncası olmayabilir.

1- Süt verecek kadının kendi çocuğunu sütten mahrum bırakmaması,

2- Başka kadının sütünü içen çocuklar arasında oluşacak mahremlik dairesini, olabildiğince daraltmak için, pratik bir tedbir olarak, bir kadından alınan sütün sadece erkek veya sadece kız çocuklara verilmesi,

3- Bu konuda duyarlılığı olsun-olmasın, süt veren kadın ile süt verilen çocuğun kimliklerinin kayıt altına alınması ve bu bilginin her iki tarafa da “süt kimlik kartı” şeklinde verilmesi. Çünkü süt akrabalığının tespiti son derece önemlidir. Süt bankasındaki kayıtlarda en küçük bir ihmal, nesil emniyetini ihlal edebilir.

Bu sebeple neslin muhafazası için, süt bankasında hangi çocuğun kimin sütünü içtiğinin kesinlikle bilinmesi gerekir. Bu, neslin muhafazası için çok önemlidir.

Aslında bu, zor bir şey değildir. Bugün parmak ucunda milyonlarca işlem yapılabiliyor. Bir teknolojide, hangi anne sütü hangi bebeğe verildi, bu bebeğin künyesi nedir, sütü alınan annenin künyesi nedir? Bütün bunlar paralel bir şekilde yürütülebilir.

Ülkemizde kurulması düşünülen süt bankalarının her ne kadar erken doğmuş bebeklerin hayati ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir düşünceye dayansa da süt anne ve yakınları ile bebek arasında oluşacak akrabalığın tespitine ve kayıtların güvenilirliğine ilişkin kaygıları göz ardı etmemek gerekir.

Banka kayıtlarında en ufak bir ihmal bile, ileride sütkardeşlerin, süt kardeşi olduklarını bilmeden birbiriyle evlenmesi ihtimalini doğurabilir.

Meselâ: Yeni doğan çocuğun 25-30 yaşında evlendiğini düşünürsek bu kadar yıl sütü alınan kadınların isimleri nasıl muhafaza edilecektir? “Sütannelik” ve “sütkardeşlik” durumunun takibi nasıl yapılacaktır? Bu kadar yıl sonra birbirini tanımayan sütkardeşlerin evlenebilme ihtimalleri nasıl önlenecektir?

Çünkü teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun, nihayetinde onu kullanacak olan insandır. O teknolojiyi kullanacak olan insan, eğer samimi, dürüst ve dindar ise, herhalde duyarlı davranır ve bir süt ile diğer sütü karıştırmaz.

Peki, ya o adam, böyle bir inanca sahip değil ise, ne olacak? Hem sonra,
teknoloji ne kadar ileri olursa olsun, ne kadar tedbir alınırsa alınsın, yine de her yerde karışıklık oluyor. Meselâ hastanelerde, yeni doğan bebeklerin bileklerine kimliği yazıldığı halde, hiç mi bebek karışıklığı olmuyor?..Bunca teknolojiye rağmen, insanlara verilen kanda karışma olmadı mı?.. Tahlil yapılmadan verilen kanlar yüzünden insanlar AIDS’e ve daha başka hastalıklara yakalanmadılar mı? Hadi, bunlardan vazgeçtik. Bu ülkede, röntgenler ve filmler karışınca ameliyatlar da karışmadı mı?.. Meselâ; guatr’dan ameliyat olacak bir hastanın rahmini almadılar mı? Rahmi alınacak hastanın da guatrını almadılar mı? Bunlar gibi, yığınla örnek var.

Ayrıca bu konuda duyarlılığı zayıf olan ya da hiç olmayan kimselerin bu kayıtları önemsememe ihtimallerinin de hesaba katılması gerekir.

4- Bu hususun yasal düzenleme ile güvence altına alınması, süt bankası kurumunun Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olması, çalışanlarının inançlı olması ve tayinlerinin mutlaka başkanlıkça yapılması gerekir.

Çünkü yöneticilerin değişmesi ile bu kayıtların istenilen şekilde tutulmayıp ilerde aynı hassasiyetin gösterilmeme riski olabilir. Çünkü bakan ve yönetici olacak bazı kişiler, inançları olmaması sebebiyle ilerde kayıt tutulma işine safsata diye bakabilir. Gelecek hükümetler, bakanlar daima bu konuda aynı duyarlılık içinde olabilecek mi bundan ne kadar emin olabiliriz. Bundan dolayı kayıtların tutulması ve gerekli tedbirlerin alınması gerekir. Kayıtlar sağlam bir şekilde tutulup kimin kimlere süt verdiği belli olursa sorun yoktur. Ancak kayıtların sağlam tutulup tutulmayacağından ve ileride bunun devam edip etmeyeceğinden emin olamıyoruz. Bundan dolayı ne kadar ihtiyatlı olunursa iyidir.

5- Evliliğe engel teşkil eden süt akrabalığı dairesinin daha da genişlememesi için, birden fazla anneye ait sütlerin karıştırılmaması gerekir. Çünkü sütlerin karıştırılması durumunda sütlerin sahibi olan tüm kadınlar, o sütten alan çocuğun süt annesi olacaklar ve o çocuk, o kadınların çocukları ile evlenemez.

6- Süt veren anneye:

“... Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın...”[SUP][SUP][20][/SUP][/SUP] ayet-i kerimesinde belirtildiği gibi, makul bir ücret dışında bir şey verilmemesi, bu işin ticarete dökülmemesi gerekir.

İnternet üzerinden ulu-orta anne sütünün satıldığını duyuyoruz. Aman ALLAH’ım! Ne korkunç bir şey! Mutlaka önlenmelidir. Müslüman mahallesinde salyangoz satılmasına müsaade edilmemelidir.

7- Kendi annesinin sütü ile beslenme imkânı bulunan çocukların, bu sistemden yararlandırılmaması gerekir. Çünkü bebeğe süt verirken annenin onunla sevgi alış verişinde bulunması, gülümseyerek bakışı, bağrına basışı da çok önemlidir. Bu sebeple ilk tercih, kendi annesi olmalıdır.

8 - Hangi annelerin sütü alınacaktır? Çünkü anne sütüyle bilemediğimiz birçok özelliğin çocuğa geçtiği bellidir. Mesela aşağıda izah edildiği gibi aklı zayıf, ilgisiz annelerin sütleri çocuğa fayda yerine zarar verebilir.

9 - Anne sütüyle birtakım virüsler ve enfeksiyonlar bulaşabileceğinden bebek-lere verilecek sütlerde gereken tıbbî önlemler alınmalıdır. Süt vericilerinin sigara, alkol ve ilaç kullanmaması gerekir.

10- Uygulamada “Avrupa böyle yapıyor” diye, biz onları örnek almamalıyız. Çünkü Avrupa ülkelerinde “sütlerin karışması” diye bir endişe yoktur. Adamların imanı yok ki, dinlerine zarar gelsin.



Süt Bankası Yerine Süt Annesi

İslâm Dinindeki bütün hükümlerden maksat:

1- Dîni muhafaza,

2- Nefsi muhafaza,

3- Aklı muhafaza,

4- Nesli muhafaza,

5- Malı muhafaza.

Evet bütün bunları muhafaza etmek suretiyle, Müminleri ebedî bir saadete ulaştırmaktır. Aslında bir devletin en büyük görevi de budur.

Bu sebeple dinimiz neslin muhafazasına büyük önem vermiş, evliliği emretmiş, zina v.b. gayrimeşru bütün ilişkileri, bankadan “sperm” almakla hamile kalmayı yasaklamıştır. Devletin de bunları serbest bırakması değil, mutlaka yasaklaması gerekir. Çünkü kim, kimin annesi-babası; kim kimin çocuğu mutlaka belli olmalıdır. Aksi takdirde insan hayatı, hayvanlaşır.

Süt bankası gibi risk taşıyan bir kurum yerine, ailenin de güvendiği bir sütanne bulunur ve sadece o anneden süt alınabilir. Bu da mümkündür. Ancak süt bankasındaki muhtemel mahzurlar ve duyulan endişeler, eğer bilinmez ve takip edilmezse, sütanneliğinde de olabilir. Nitekim süt kardeşi olduklarını bilmeden evlenen ve evlendikten, çoluk-çocuk sahibi olduktan sonra süt kardeşi olduklarını öğrenen ve icabında boşanmaları gerekli kimselerin de olduğunu bize yapılan başvurulardan biliyoruz.






[1] Nisâ sûresi:23



[2] Bakara sûresi:233



[3] Bakara sûresi:233



[4] Talâk sûresi:6



[5] Hac sûresi:2



[6] Kasas sûresi:7



[7] Kasas sûresi:12



[8] Bak. Nisâ sûresi:23



[9] Bak. Buharî, Şehadat:7, No:2502, 2/935,Müslim, Reza:11; Nesâî, Nikah:50



[10] Bak. Dârimî, Nikâh:49; Müslim, Rezâ':25; Ebû Dâvud, Nikâh:10; Tirmizî, Reza':3; Malik, Muvatta', Rada':18



[11] İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, 3/345



[12] el-Kâsânî, Bedâyius-Sanâyi', 4/135; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, 7/ 705



[13] Bakara sûresi:233



[14] Ahkâf sûresi:15



[15] Lukmân sûresi:14



[16] Nisâ sûresi:23



[17] Buharî, Şehadat:7, No:2502, 2/935,Müslim, Reza:11; Nesâî, Nikah:50



[18] Müslim, Reza’:2, No:1444, 2/1068



[19] İbnül-Hümâm, a.g.e., 3/19, 20; el-Kâsânî, a.g.e., 4/14



[20] Talâk sûresi:6


Selam Ve Dua ile
 
Üst