Şiir Kadın

Bu konuyu okuyanlar

djekselans

Öğrenci
Katılım
24 Şubat 2014
Mesajlar
9
Reaksiyon puanı
3
Puanları
3
ŞİİR KADIN
Hayata yeni bir sayfa açmanın hayalleriyle dolu bir eylül ayı idi . Artık gitme vakti gelmişti . Ara sıra bulutların ardına saklanan güneş tekrar ortaya çıkıyor, dokunduğu vücuda ısı veriyordu. Hakan , son defa saatine baktı ve geciktiğinden şüphe ederek adımlarını hızlandırdı.
Parke taşlı sokakta gürültü yayan valizin tekerleri havalanıyor , bazen dengesizce geri oturuyordu. Hakan yine de umursamıyor , otobüse yetişmek için hızını artırıyordu. Muavin tam bagaj kapağını kapatacaktı ki yetişti.
Nefes nefese kalmanın güçlüğüyle muavinin sorduğu soruya “Samsun” cevabını verdikten sonra cam kenarındaki koltuğuna oturdu .
Otobüs geri geri geliyor , bulunduğu perondan ayrılıyordu . Hakan , ayrılık kokan camdan dışarı bakıyor , hiçbirini tanımasada el sallayan kalabalığa karşılık veriyordu. Öyle ya… Otogara tek geldiğini kim anlayacaktı. Her seferinde aynısını yapıyor ve bundan keyif alıyordu.
Otobüs biraz sonra yol üzerinde bir kasabadan aldığı yolcuyu aldıktan sonra yoluna devam etti. Heyecanlı ama gururlu bir yolculuktu bu. Biraz hüzünlü biraz da mağrur. Yıllardır verilen emek karşılığını buluyor , Hakan artık yüzlerce öğrencinin geleceğini şekillendirecek bir edebiyat öğretmeni oluyordu. Bu Samsun’a ilk gelişiydi. Gideceği okula önceden telefonla haber verip bilgi aldıysa da telaşlıydı. İlk görevine ve bu şehre ilk defa gitmenin heyecanını tazelerken , yan koltuğun boş olmasının rahatlığıyla cebinden çıkardığı gazeteyi okumaya başladı.
Bir yandan muavinin servis ettiği çayı yudumluyor , diğer yandan her paragrafı son cümlesine kadar okuyor, özellikle köşe yazılarının olduğu sayfaların üzerinde duruyordu.
Sayfaları yavaş ve ses çıkarmadan çevirerek yolcuları rahatsız etmekten sakınıyordu. Şehrin tabelasını gördüğünde yaklaştığını anlayıp hazırlanmaya başladı. Gazetesini dörde katlayıp yanındaki boş koltuğa koyduğu ceketinin iç cebine soktu. O sırada otobüs son durağına girdi ve yolcular inmeye başladı. Nereye gideceğini bilmeyen Hakan , elinde valiziyle ardına koyulduğu yolcuları takip ederek şehre giden servisleri buldu.
Servis aracına bindiği sırada şoför yarım saat sonra hareket edeceğini söyleyip indi ve bir sigara yaktı. Zaten araçta fazla yolcu yoktu. Cam kenarında şehrin silüetini gözetleyip gelen geçene bakıyor, ineceği durağı şoföre yanlış söylememek için kontrol ediyordu .
Bekledikçe terlemeye başlayıp buranın tahmin ettiğinden de sıcak bir şehir olduğunu düşünüyordu. Karadenizden dolayı nemli ve ılıman iklim daha ilk dakikalarda kendini hissettiriyordu. Ceketini tekrar çıkartıp , ön koltuğun kenarına monte edilmiş askılık çubuğundan aşağı sallandırdı. Ardına yaslandı ve beklemeye başladı.
Cebinden çıkardığı ıslak mendille yuvarlaklar çizerek camın ortasını sildi ve şehrin görünen kısmını gözlemlemeye devam etti. Koca tepeler , yüksek binalar, bazı alışveriş merkezleri görünüyordu.
Nereden gelip nereye gittiği belli olmayan birçok yol ve bu yolda hareket eden binlerce araç vardı.
Hiç bilmediği bu memlekette çocuklara öğreteceklerinden önce kendi öğrenmesi gerekenler vardı.
Düşünmekten yorulduğu sırada birden bire tek bir noktaya bakakaldı. Servislerin yanındaki kaldırım boyunca sıralanan iğneli çam ağaçlarının altında el ele tutuşan bir çift ona doğru geliyordu.
Kendini göstermekten sakınarak koltuktan az aşağı sıyrılıp camdan uzaklaştı. Tekrar emin olmak için başını yavaşça sola çevirip inceledi. Hakan görünmekten korksada , çiftin kimseyi umursamaz tavırları onu tekrar camın kenarına getirdi .
Kadın , hayaller kurduracak kadar gerçek, herşeyi unutturacak kadar güzeldi . Koynunda mücevher taşımasa da yüzünde gözleri yetiyordu . Saçları , ancak kulaklarını gizleyebilecek kısalıkta , soldan ikiye ayrılmış ve ay yüzünün kenarlarından arkaya doğru taranmıştı. Hatta kulaklarından sallanan yuvarlak halka küpeleri dahi saklayamıyordu. Kusursuz yüzünün solunda , elmacık kemiğinin altında ard arda sıralanmış iki küçük gamze uzaktan dahi görünebiliyordu. Şiirin son mısralarındaki can alıcı kelimeleri andırıyordu. Boynundaki kiraz kırmızısı fuları ruju ile aynı renkteydi. Adam ise uzun boylu , saçları sağa yaslı ve geniş cüssesiyle elinden tuttuğu kadını yönlendiriyor, gideceği yönü tayin ediyordu.
Birinin konuşması bitmeden diğeri başlıyor , yeni aşıklar gibi heyecanlı oldukları hareketlerinden anlaşılıyordu .
Gözlerine inanamayıp tekrar tekrar ovaladıysa da , bu kadın Hakan’ın ilk ve son aşkı ; Seher’di . Aynı mahallenin farklı sokaklarına bakan , sırt sırta vermiş iki farklı apartmanda otururken mahalle arkadaşlığı aşka dönüşmüş yıllarca sürmüştü. Az mecburiyet birazda gençliğin verdiği sabırsızlık , yıllardır emek verilmiş bu birlikteliği noktalamış , yarım bırakmıştı. Hakan o günden beri kimseye bakmasa da ; Seher başkasının elini tutmuş gözlerinin önünden geçip gitti.
Birden oturduğu yerden kalkıp koşmak istedi , başaramadı. Ayaklarının öfkeden kasılıp uyuştuğunu fark etti . Sakinleşmek için derin nefes alıp verdiği sırada aklına dört veyahut beş yıl önce yazdığı cümleler geldi.
” Şimdi gidiyorum ama birgün herhangi bir sabah ayazında başka şehirlerden aynı şehre gelen iki otobüsün birinden sen , diğerinden ben inersem…
Ve Arkanı döndüğünde göz göze gelirsek …
Tanıma beni .
Beni tanımış gibi bakarsan eğer , ya ben giderim bu dünyadan ya da o !
Al sizin olsun bu şehir… “

Yazılanı yaşamak yazmaktan daha zormuş , anladı .
Bacağındaki uyuşma tam geçmese de ayaklandı ve gittikleri yöne doğru ilerledi. Gözden kaybolmak üzereydiler ki terminal binasına açılan otomatik kapıdan geçtiklerini fark etti. Adımlarını hızlandırıp aradaki mesafeyi azalttı.
Sadece onu görmek ve ona görünmek ; iki farklı şehirden Samsun’a gelip karşılaşmanın tuhaflığını yaşatmak istiyordu.
Otomatik kapıdan içeri adımı attığında Seher ve yanındakini diğer otomatik kapıdan dışarı çıkıp peronların önünde beklerken gördü. Yavaş yavaş yaklaşıyor , onu görünce ne yapacağını merak ediyordu.
Heyecanı tekrar yerine geldi . İyice yaklaştığı sırada bekledikleri otobüsün henüz gelmemiş olmasından olacak ; Seher, diğeriyle beraber arkalarını dönüp geldikleri yöne doğru harekete geçeceklerdi ki , başını gövdesinden önce çevirir çevirmez Hakan’ ı fark etti . Gözlerinde önce şaşkınlık , sonra mahcubiyet süzüldü . Gözleri büyümüş , yüzü sararmışken ; sevgilisine merakla anlattığı yarım kalan cümleyi tamamlamak için tekrar kendini topladı ve bıraktığı elini tuttu.

--HÜSAMETTİN AKGÜL--


ÖYKÜMÜZÜN BİR KISMININ ÖZETİ BU ŞEKİLDEDİR .
ÖYKÜNÜN TAMAMI YAŞANMIŞ OLAYDIR .
ÖYKÜMÜZÜN TAMAMINI ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE
ÇIKARTACAĞIMIZ KİTABIMIZDA BULABİLİRSİNİZ .
 

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,324
Puanları
113
Kıymetli kardeşim,
İnsan bir kitabı okuduktan sonra eskisinden daha akıllı hareket edebilmeli, başkalarının sözüne aldanmadan her şeyi daha açık görmeye, daha derin hissetmeye başlamalıdır. Güzelliği daha çok anladım, daha nazik, daha neşeli, daha mutlu oldum diyebilmeli. Düşüncelerim gelişti, hayatı ve insanları daha iyi kavradım, yaşama gücüm, hayata karşı cesaretim daha da arttı diyebilmeli.

Şimdi istersen bir an için rolleri değişelim, yukarıda özetini çıkardığınız kitabınızı ben yazmış olayım, siz de iyi bir okur olun... Objektif bir gözle baktığınızda sıraladığım bu beklentileri karşılayabiliyorsa kitabınızın ilk müşterisi ben olacağım! :)

Yanlış anlamayın, eleştirmek için değil de, genel geçer bir kural olarak hatırlatmak istedim sadece.

Size başarılar, muvaffakiyetler dilerim.
 

Ben Kenobi

Müdavim
Katılım
6 Kasım 2011
Mesajlar
7,336
Reaksiyon puanı
3,155
Puanları
113
Şiir kadın.
Nedir senin adın.
Acı ve ekşidir tadın.
Süpürgeyle uçar cadın.
 
Üst