Bu konuyu okuyanlar

Katılım
25 Kasım 2017
Mesajlar
1,045
Reaksiyon puanı
617
Puanları
113
Seni ''canımın içi'' diye sevecek birini kaybettin.
Şimdi hiçbir can nefes olmayacak sana.
Daha çok sevileceğini umarak gittiğin yerde sıkışırsa kalbin, elini kalbine koy. Çünkü o acı benim.
O sıkışmayla sana, bizi bitirme çabalarını ve
hiçe sayışlarını hatırlatmaya geleceğim.
Biliyor musun sevgilim? Seni sevdim.
Bir insan hayatında ne kadar çok ve ne kadar güzel sevebilirse, o kadar sevdim.
Bu da benim yenik zaferim…

Sen benim ilk çaresizliğim,
sen benim ilk yenilgimsin.

Miraç Çağrı Aktaş
Sen On Yedi Yaşımsın

20180219_152029.png

Kitap Özeti:

Miraç Çağrı Aktaş dördüncü kitabı Sen On Yedi Yaşımsın ile yine aşk, aile, sevgi, saygıyla dolu kısa yazılarıyla biz okurlarının karşısında. Bize bu kitabında aşık olduğu kız ile olamamasının nedenlerini aslında olması gerekenleri anlatmaktadır.

Onunla ilk karşılaştığında arkadaşları ile halı saha maçında karşısına çıkar. Karşı takımın kız arkadaşları ve onların arkadaşları da maçlarını izlemeye gelmiştir. Kaşına aldığı darbe sonucu yerde kalmasıyla o ve izleyenler başına toplanmıştır. Sonra o kızlardan biri onunla farklı bir şekilde ilgilenir. Boynuna doladığı şalını çıkarıp kaşına bastırır. Zaten kız da sağlıkçıdır. Hastaneye beraber gidince orada ismen tanışırlar. Adı Zümra'dır. Tanıştıklarında Zümra daha on yedi yaşındadır. Zümra'nın olgunlaşmaya ve büyümeye, kendisinin ise yaşayamadığı çocukluğu yaşamaya ihtiyacı vardır. Miraç büyük bir aşkla Zümra'ya ilk gün vurulmuştur. O gün Zümra'nın yardımıyla dikiş atılır. Elinde Zümra'dan geriye kalan o şaldır. Bir hafta sonra dikişlerini aldırmaya gider ama Zümra yok diye aldırmadan geri döner. Bir hafta sonra tekrar gittiğinde mecburen aldırır. Bir gün tanımadığı biri arar. Zümra arkadaşlarından numarasını alarak şalını ister. Çay bahçesinde buluşurlar. Yanına gitmeden uzaktan izler ve gördüğü en güzel kız olduğunu düşünür. Çok güzel bakıyordur. Bir süre oturup konuştuktan sonra evine bırakır. O gün dedesinin görmesi üzerine onunla da tanışır. Zümra'nın annesi evlendikten sonra ona dedesi Haşmet amca bakmıştır. Ondan sonra ne kadar uğraşsa da yollarını ona çıkarsa da bir yol kat edemez. Zümra'nın yaşadığı şeylerden dolayı kalın duvarları vardır ve bir türlü o duvarları aşamıyordur. Aslında birbirlerine çok uygunlardır. İkisinin de yaraları çocukluklarından gelmektedir. Onun da babası küçük yaştayken bırakıp gitmiştir. Babasızlığın, yokluğun ve eksik büyümenin acısını ikisi de çok iyi bilmektedir. Zümra'ya kendini ve aşkını bir türlü anlatamaz. Sonunda annesinin anlatmasını ister. Fakat Zümra'da bu da etki yaratmaz. Bir gün Zümra arar ve ağlıyordur. Meğer annesi üçüncü derece meme kanseridir. Bu zor döneminde de her zaman yanında olarak ona destek olur. O kendini Zümra'ya adamışken; Zümra da aslında başka birine aşıktır. Aynı şekilde o da aşkına karşılık bulamıyordur. Bunları ise ona Zümra'nın en yakın arkadaşı söylemiştir. Onun kitaplarını okuyan kız üzülmesini istemiyordur. En büyük acıyı ise o günden sonra yaşar. Zümra bir gün buluşarak hakkını helal etmesini ve artık görüşmemeleri gerektiğini söyler. Annesi hastanedeyken üvey babası nefsine hakim olamamıştır. Zümra veda ederek yanından ayrılır. O günden sonra ise annesi bu durumu öğrenince bu acıya dayanamaz. Annesinin ölümünden sonra dedesi ve anneannesi Zümra'yı alarak Malatya'ya taşınır.

Aylarca çaresizce düşündükten sonra Zümra'nın suçu olmadığına karar verir. Duygularını anlatan bir kitap bastırarak Malatya'ya gider. Malatya'da hiç ummadığı bir şeyle karşılaşır. Zümra'yı Meriç yani sevdiği çocuk ile görür. Dedesinden dinlediği kadarıyla Zümra yaşadıklarını Meriç sayesinde atlatmıştır. Haşmet amca onun mutlu olduğunu ve kendisinin de hayatına devam etmesini söyler. Onun için bu aşkta üzerine düşen vazgeçmektir. O da vazgeçer.

Kendine yeni bir sayfa açarak ilk sayfaya şu sözleri yazar: ”Bir daha kimseye hak ettiğinden fazla sevmeyeceksin.”

Çok zor zamanlar geçirse de hiçbir zaman pes etmemiş biridir. Babası gittiğinde, annesi gittiğinde, yeri geldiğinde aç kaldıklarında bile pes etmemiştir. Çünkü Allah büyüktür ve ne gelirse O'ndan gelir. Pes etmemeyi annesinin geri gelip, dedesinin yetimhaneye ver demesine rağmen vermeyip kol kanat gerdiğinde öğrenmiştir.

"Her yaşın ayrı bir güzelliği vardır hayatında. Ama on yedi yaş başkadır. On yedi yaşında başka sever insan." O da Zümra'yı on yedi yaşında ki gibi saf, temiz, çıkarsız aşkla sever. Eğer onun dalını kırıp o acıyı yaşatırsa o acı her zaman hatırlanır. On yedi yaş özeldir. Zümra'da onun on yedi yaşıdır. Herkesin içinde yaşadığı "Sen benim on yedi yaşımsın" dediği biri vardır.

En son olarak hayatta hiçbir şey kendinden daha önemli değildir. Her yaşadığının bir başlangıcı ve sonu vardır. Önemli olan bunlara cesurca göğüs germektedir. "Miraç Çağrı Aktaş okuyan biri asla korkak olamaz..."

Bu tür kısa yazılı kitapları okumak bana her zaman zor gelir. Ama yazdıklarının gerçek olduğunu düşünmek beni daha çok okumaya sürükledi. Miraç Çağrı Aktaş ve kısa deneme türü yazıları okumayı sevenler mutlaka okumalı.

Sen On Yedi Yaşımsın - Miraç Çağrı Aktaş
 

Mtn S

Onursal Üye
Emektar
Katılım
16 Ocak 2017
Mesajlar
23,339
Reaksiyon puanı
15,339
Puanları
113
Güzel bir kitap sosyal medyada paylaşımları yapılıyor
 
Üst