- Katılım
- 30 Mayıs 2007
- Mesajlar
- 6,887
- Reaksiyon puanı
- 175
- Puanları
- 63
Mehmet'e not: Az önce yazıyı yollarken tarayıcım kapandı, kaydedip kaydetmediğini bilmiyorum. Kaydetmişse silersin kardeşim. Vesselam.
Selamlar.
@respector, ben rivayetin doğru veya yanlışlığı üzerine konuşmadım. Hatta bu konuda bir araştırmam olmadığı için doğruluğunu savunmadığımı ve cevap verecek arkadaşların buna dikkat ederek konuşması gerektiğini söyledim. Sen yine de sanki ben rivayet kesin doğru demişim gibi sadece oraya değinmiş ve akli açıdan tüm söylediklerimi hasıraltı etmişsin.
Çoğu kimse "esnemek şöyle güzel böyle harika" demişler, olabilir; buna itirazım yok. Yalnız şuna itirazım var; bunları söyleyen kimseler eminim ciddi bir ortamda açık bir şekilde esneyen kimseye tuhaf bakarlar ve "ayıp insan hiç değilse ağzını kapatır" derler. Ayrıca bir şeyin bir faydasının olması, o şeyin bir zararının olmadığının göstergesi midir? Örneğin rakı da faydalıdır! Ama Allah'ın Kur'anda buyurduğu gibi, "Sana içkiden sorarlar, de ki, onun zararı faydasından çoktur". Bu Allah'ın ayetidir.
Bazı kimseler sanıyorlar ki bir şeyin bilimsel(!) bir açıklaması varsa, Allah o şeyin karşısında acizdir veya o şeye hükmedemez. Sanki Allah atomlardan habersizmiş gibi. Veya o bilimsel sebep varsa ilahi başka sebep olamazmış gibi..
Tekrar söylüyorum, ben rivayetin doğru olduğunu savunmuyorum, hatta bana da tuhaf geliyor; benim itirazım "bunu da mi din tarafına çektiniz" denilmesine. Çünkü en küçük toz tanesini dahi Allah yaratmışken, olayları "din tarafı" ve "din dışı tarafı" diye değerlendirmek dini hobi gibi görmektir.
@yndn, "esnemek günahtır" demek çok tuhaf, hocanız muhtemelen "aman düşünmeyelim çarpılırız, dinden çıkarız" şeklinde bir yapıya sahip. Esnemek eğer isteyerek yapılan bir şey olsaydı, günah diyebilirdik; ama istemdışı gelişen bir olaya günah demek Allah'a zulüm isnat etmektir. Ancak herkesin içinde ağzı açık esnemek adaba uygun değildir herkesin kabul edeceği üzere. Hapşırmak sevaptır diye bir şey de söz konusu değil çünkü o da her zaman istemle gerçekleşmez; ancak şu var, bazı rivayetlerde hapşırmak insanı üç gün ölümden emanda tutar denilmektedir. O nedenle hapşırana "yerhamuk Allah" denilir ve anlamı da "Allah sana rahmet etsin" demektir.
@El Padrino, sanıyorum kardeşim senin sorduğun sorulara da şimdi cevap vermiş oldum. Dediğim gibi rivayet bana da tuhaf geliyor; benim itirazım rivayetin yanlış olduğunun söylenmesine değil, yaklaşım tarzına ve Allah'ın ilminin sanki herşeyi kuşatmıyormuş gibi; bilimin Allah'ın bir eseri olduğunun unutulmasınadır.
Eğer rivayet doğruysa bile, "esnemek kötüdür" anlamına gelmediğini tuvana isimli arkadaş bazı başka yazılarla açıklamış. Yani kötü olan esnemenin eserine karşı konulmaması anlamına geldiğini ifade etmiş. Ki konuştuğumuz gibi, hiç kimse herkesin için ağzı açık eseyen ve esneme sesi çıkaran bir kimsenin "iyi bir şey" yaptığını söylemez.
@John Coffee, söylediklerinin çoğuna katılıyorum kardeşim. Yalnız iki fikrini bir araya getirip bir eleştiri yapacağım müsade buyurursan.
Demişsin ki; "Ama hemen ifade etmem gerekir ki islam dini vahiy dinidir.Akıl ve mantık dini değil."
Daha sonra demişsin ki:
Eğer İslam dini "akıl ve mantık" dini değilse, Hz. Ali'nin o balı tatmaması ve diğerlerine uyup "bu baldır" demesi gerekirdi. Ama akıl gereği, bilmediği bir şey hakkında konuşmadan önce balı tadıp sonra bal olduğunu söyledi.
Zira Allah da Kur'anda bir çok ayetinde "hala akletmez misiniz" diyerek kullarına bir nevi sitem eder ve onların "akıl etmesini" bekler, ister. Hatta ve hatta aklı yarattığında şöyle buyurur; "ancak seninle cezalandırır ve ancak seninle mükafatlandırırım". Ölçüt her zaman akıldır İslam'da.
Belki sen İslam'ın teslimiyet dini olması yönünü anlatmak istedin. Ancak herşeyin ölçüsü akıl olduğu için teslimiyetin de ölçüsü akıldır. Zaten "İslam" sözcük itibarı ile "teslim olmuş, teslim olmak" anlamlarına gelir. Ancak "öylesine teslim olmak" değil, "hakka teslim olmak". Hakkı da ancak akılla tanıyabiliriz.
Bu konuda çok rivayetler vardır. Akıl olmadan dinin olmayacağını ifade eder bir çok hadis ve rivayet. Ki Hz. Ali de öyle buyurur; "Önce öğren, sonra inan". Yani körü körüne teslimiyet değil, aklederek doğruyu bulmak ve doğruya teslim olmak.
Selamlar.
@respector, ben rivayetin doğru veya yanlışlığı üzerine konuşmadım. Hatta bu konuda bir araştırmam olmadığı için doğruluğunu savunmadığımı ve cevap verecek arkadaşların buna dikkat ederek konuşması gerektiğini söyledim. Sen yine de sanki ben rivayet kesin doğru demişim gibi sadece oraya değinmiş ve akli açıdan tüm söylediklerimi hasıraltı etmişsin.
Çoğu kimse "esnemek şöyle güzel böyle harika" demişler, olabilir; buna itirazım yok. Yalnız şuna itirazım var; bunları söyleyen kimseler eminim ciddi bir ortamda açık bir şekilde esneyen kimseye tuhaf bakarlar ve "ayıp insan hiç değilse ağzını kapatır" derler. Ayrıca bir şeyin bir faydasının olması, o şeyin bir zararının olmadığının göstergesi midir? Örneğin rakı da faydalıdır! Ama Allah'ın Kur'anda buyurduğu gibi, "Sana içkiden sorarlar, de ki, onun zararı faydasından çoktur". Bu Allah'ın ayetidir.
Bazı kimseler sanıyorlar ki bir şeyin bilimsel(!) bir açıklaması varsa, Allah o şeyin karşısında acizdir veya o şeye hükmedemez. Sanki Allah atomlardan habersizmiş gibi. Veya o bilimsel sebep varsa ilahi başka sebep olamazmış gibi..
Tekrar söylüyorum, ben rivayetin doğru olduğunu savunmuyorum, hatta bana da tuhaf geliyor; benim itirazım "bunu da mi din tarafına çektiniz" denilmesine. Çünkü en küçük toz tanesini dahi Allah yaratmışken, olayları "din tarafı" ve "din dışı tarafı" diye değerlendirmek dini hobi gibi görmektir.
@yndn, "esnemek günahtır" demek çok tuhaf, hocanız muhtemelen "aman düşünmeyelim çarpılırız, dinden çıkarız" şeklinde bir yapıya sahip. Esnemek eğer isteyerek yapılan bir şey olsaydı, günah diyebilirdik; ama istemdışı gelişen bir olaya günah demek Allah'a zulüm isnat etmektir. Ancak herkesin içinde ağzı açık esnemek adaba uygun değildir herkesin kabul edeceği üzere. Hapşırmak sevaptır diye bir şey de söz konusu değil çünkü o da her zaman istemle gerçekleşmez; ancak şu var, bazı rivayetlerde hapşırmak insanı üç gün ölümden emanda tutar denilmektedir. O nedenle hapşırana "yerhamuk Allah" denilir ve anlamı da "Allah sana rahmet etsin" demektir.
@El Padrino, sanıyorum kardeşim senin sorduğun sorulara da şimdi cevap vermiş oldum. Dediğim gibi rivayet bana da tuhaf geliyor; benim itirazım rivayetin yanlış olduğunun söylenmesine değil, yaklaşım tarzına ve Allah'ın ilminin sanki herşeyi kuşatmıyormuş gibi; bilimin Allah'ın bir eseri olduğunun unutulmasınadır.
Eğer rivayet doğruysa bile, "esnemek kötüdür" anlamına gelmediğini tuvana isimli arkadaş bazı başka yazılarla açıklamış. Yani kötü olan esnemenin eserine karşı konulmaması anlamına geldiğini ifade etmiş. Ki konuştuğumuz gibi, hiç kimse herkesin için ağzı açık eseyen ve esneme sesi çıkaran bir kimsenin "iyi bir şey" yaptığını söylemez.
@John Coffee, söylediklerinin çoğuna katılıyorum kardeşim. Yalnız iki fikrini bir araya getirip bir eleştiri yapacağım müsade buyurursan.
Demişsin ki; "Ama hemen ifade etmem gerekir ki islam dini vahiy dinidir.Akıl ve mantık dini değil."
Daha sonra demişsin ki:
Rasulullah efendimiz bir gün elinde bir kavanoz bal ile ashabına(dostlarına) sorar.Bu elimdeki nedir? diye...
Ashabın büyük bölümü "bal'dır ya rasulullah "der.O sırada meclise yeni gelen Hz.Ali'ye de aynı soruyu sorar.Hz.Ali kavanozun kapağını açar ve içinden bir parmak bal alıp tattıktan sonra "bal'dır ya rasulullah" der....
Eğer İslam dini "akıl ve mantık" dini değilse, Hz. Ali'nin o balı tatmaması ve diğerlerine uyup "bu baldır" demesi gerekirdi. Ama akıl gereği, bilmediği bir şey hakkında konuşmadan önce balı tadıp sonra bal olduğunu söyledi.
Zira Allah da Kur'anda bir çok ayetinde "hala akletmez misiniz" diyerek kullarına bir nevi sitem eder ve onların "akıl etmesini" bekler, ister. Hatta ve hatta aklı yarattığında şöyle buyurur; "ancak seninle cezalandırır ve ancak seninle mükafatlandırırım". Ölçüt her zaman akıldır İslam'da.
Belki sen İslam'ın teslimiyet dini olması yönünü anlatmak istedin. Ancak herşeyin ölçüsü akıl olduğu için teslimiyetin de ölçüsü akıldır. Zaten "İslam" sözcük itibarı ile "teslim olmuş, teslim olmak" anlamlarına gelir. Ancak "öylesine teslim olmak" değil, "hakka teslim olmak". Hakkı da ancak akılla tanıyabiliriz.
Bu konuda çok rivayetler vardır. Akıl olmadan dinin olmayacağını ifade eder bir çok hadis ve rivayet. Ki Hz. Ali de öyle buyurur; "Önce öğren, sonra inan". Yani körü körüne teslimiyet değil, aklederek doğruyu bulmak ve doğruya teslim olmak.