Neden kendi teknolojimizi üretemiyoruz?

Bu konuyu okuyanlar

AliA

Müdavim
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,457
Reaksiyon puanı
529
Puanları
0
Takipçiyiz, neden kendi teknolojimizi üretemiyoruz?

Yeni dünya teknoloji üzerinden yükselirken geleceği şekillendiren trendleri önceden görmek ve hayatın her alanına uygulamak artık olmazsa olmaz.

Çünkü bırakın gelişmeleri reddetmeyi pek çok iş dalında geç kalmak bile ölümcül olabiliyor. Dünya pazarının doğuya doğru gelişeceği, çevreye duyarlılığın artacağı, dijitalizasyonun evrilerek süre gideceği ve bütün bunların üzerine bulut bilişimin fiziksel dünyaya paralel bir evren oluşturarak düşündüklerimizi gerçekleştirme fırsatı vereceğini uzun zamandır konuşuyoruz. Peki, bu konuşulanlardan ne kadar feyz alıyor, işimize ne kadar yansıtıyoruz?

International Data Corporation (IDC) Türkiye bilişim teknolojileri pazarının 2012’de yaklaşık 33 milyar dolar büyüklüğe eriştiğini; bunun % 81’ini donanım, % 8’ini yazılım ve % 11’ini hizmetlerin oluşturduğunu söylüyor. HP Genel Müdürü Serdar Uçar ile konuşuyoruz. Uçar, rakamlardan memnun, gelecekten de umutlu, “2023 Türkiye vizyonu tüm sektörlerde bir sıçrama oluşturdu. Fatih Projesi ise işi daha da büyütecek. Dolayısıyla dijital pazar büyüklük anlamında bir yere geldi. Artık nitelik anlamında neler yapılabilire bakmalıyız.” diyor.

Bilişim teknolojileri sektörünün Türkiye GSMH içindeki payı % 1. Bunun en kısa sürede % 2,5 seviyelerine çıkması gerekiyor. Çünkü bu rakamlar o ülkenin rekabetteki karnesini oluşturuyor. Böyle bakınca Rekabet Edebilirlik Endeksi’ndeki 43’üncülüğümüz, yenilikçi ülkeler sıralamasındaki 70’inciliğimiz hiç sürpriz değil. Elbette rekabette ve yenilikçilikte öne çıkmak için paydaşların hepsinden topyekûn bir gayret gerekiyor. Ekonomimizin temelini oluşturan KOBİ’lerin teknolojiyi iş süreçlerine dahil etme istekliliği, bilim ve teknoloji geliştirme konusundaki düşünceye verilen değer, Ar-Ge için devlet teşviki ve elbette STK’lar düşünsel dönüşüm için mutlaka birlikte çalışmalı.

Gelecek, mobil teknolojilerde


Serdar Uçar, küresel dev HP’nin merceğinden dünyaya bakıyor. Ona göre iş dünyasına fırsatlar sunan dijitalizasyonun bugüne değin geçirdiği 4 evre var; 1- Bilgisayarın bulunuşu 2-Kişisel bilgisayarlara geçiş 3- İnternetin hayatımıza girmesi yani hızlı iletişim ve 4-Mobil, kablosuz iletişimin gelişmesi. Uçar, IDC verilerinden de söz ederek, “2013 ve sonrası mobil cihazlar ve mobil uygulamalar yılı olacak ve yazılım uygulamalarının yüzde 85’i bulut bilişimle desteklenecek. 2014 yılında 3 milyar kişi mobil cihazlar ve internet kullanarak web’de en az bir elektronik işlem yapmış olacak. Araştırma şirketi Gartner’a göre 2016’da dünyanın ilk 1000 şirketinin yarısı da verilerini bulutta tutacak.” diyor.

Teknolojiye yatırım yapmak hem kurumsal rekabet için hem de ülke ekonomisi için çok önemli. Çünkü örnekleri ortada, geniş banda yapılan her 1 dolarlık yatırım ABD ekonomisine 10 kat getiri sağlıyor. Elbette var olan teknolojiyi kullanmak ilk adım. Milletçe bu işi iyi yapıyoruz. Parçaları birleştirip toplamayı da! Peki, ya kendi teknolojimizi üretemeyecek miyiz?

Evlilik yüzüğümü kaybederim, cep telefonumu asla!

ECR-Efficient Consumer Response Europe üretenlerle zincir mağazaları bir araya getiren büyük bir inisiyatif. Geleceğin nasıl şekilleneceğinin konuşulduğu 2013 konferansının ana konuşmacılarından birisi de Vodafone Türkiye CEO’su Serpil Timuray’dı. Timuray, mobil teknoloji gözlüğünden bakarak geleceğin perakendesinin nasıl şekilleneceğini anlattı:

2013’te dünya nüfusunun yarısı kadar mobil abonelik sayısına ulaşıldı. Bu abonelerin yüzde 77’si gelişmekte olan ülkelerde.

Eğitim, sağlık gibi konularda erişim sağlanırken nakit ödeme yapmaktan demokratik süreçlere katılıma kadar her alanda Prof. Dr. Ian Goldin’in deyimiyle “Mobil Rönesans” çağına girildi.

Bugünün “Süper Bağlantılı Tüketicisi” bir “NoMoPhobia/Cep telefonu olmaması fobisi” içerisinde cep telefonuna yapışık yaşıyor.

% 20 telefonunu kaybetmektense evlilik yüzüğünü kaybetmeyi tercih ediyor. % 33 telefonunu kaybetmek yerine cüzdanını kaybetmeyi tercih ediyor. Kayıp cüzdan bildirimleri ortalama 26 saat sonra yapılırken, kayıp cep telefonu bildirimleri ortalama 68 dakikada yapılıyor.

iTüketici için ise McKinsey verilerine göre 6 trent öne çıkıyor;

1. Mobil cihazlar kişisel bilgisayar çağına giriyor. Merkezde PC’ler değil, akıllı telefonlar ve tabletler bulunacak.

2. Sosyal medya içerik ve ticaret için önemli bir giriş kapısı olmaya başlayacak.

3. İletişim “sesliden görsele” kayacak.

4. Video her yerde yaygınlaşacak.

5. Mobil teknolojiyle oyunlar ve oyun oynayan kişiler her yerde olacak.

6. “Dijital Windowshopping/ bir vitrinlere bakalım” perakendeciler için yeni bir mücadele alanı oluşturacak.

- McKinsey’e göre; tüketicilerin satın alma yöntemleri kategorilere göre farklılıklar gösteriyor; Bilgisayar, elektronik, video oyunları “Dijitale Geçti”, kitaplar, giyim, DVD “Dijital Mücadele Alanı” ve gıda, ev ürünleri, sağlık ve güzellik ürünleri, mobilya ise “Henüz Raflarda”

-“m-Cüzdan” tüketicinin satın alma davranışlarında radikal değişimlere neden olacak.

-50 milyar cihaz 2020’ye kadar bulut üzerinden bağlantılı olacak.

- Şirketler; müşterileri, tedarikçileri ve operasyonları hakkında trilyonlarca bayt büyüklüğünde verinin yönetilmesi (BIG DATA) önemli bir iş alanı olacak. Tüketici karşılaştırmalı fiyat ve kalite analizi yaparak en uygununu bulabilecek.

-Bütün bunlar arasında “en iyisi benim” demek zorlaşacak ve teknoloji destekli satış teknikleri gelişecek. Amazon’un tavsiye kitapları, Kraft’ın Patos paketlerinden SMS atarak ücretsiz dakika kazanması, Caffé Nero yakınlarında olduğunda kahve promosyonunun yapılması ve Outdoor’da bir kampanyanın kaç kişi tarafından görüldüğünün ölçümü gibi satış odaklı çalışmalar artacak.

-Tamam, ama tüm hareketi izlenen tüketici ne olacak? Tüketicilerin kaçışı yok gibi. Sözün bittiği yerdeyiz. Tek öneri; aman abartmayın, israftan kaçının.

Günseli Ö. Ocakoğlu / Zaman
 
Üst