Meral’in mesajı ( Zülfü Livaneli )

Bu konuyu okuyanlar

deatmania

Rektör
Katılım
30 Ekim 2009
Mesajlar
12,999
Reaksiyon puanı
62
Puanları
48
Kamuoyu onu Muhteşem Yüzyıl’n yazarı, dostları ise muhteşem bir dost olarak bildi.

Muhteşem Yüzyıl dizisinin başladığı ilk haftaları hatırlıyor musunuz: Hakaretler, saldırılar, sırtına bir sünnet pelerini geçirip eline tahta kılıç alarak zavallı bir beygir üstünde protesto gösterileri yapanlar... Yani “kamuoyu” dediğimiz toptancılığın kara cehaleti.

Onlara göre padişahlar sadece asar keser, savaşa gider, namaz kılar, içki içmez ve hareme yaklaşmazdı. Bu dizi sayesinde belki de ilk kez gerçeği -o da hâlâ sansürlü bir bölümünü- gördüler ve küplere bindiler.

Ama bir yandan da içlerindeki entrika merakı yüzünden dizinin tiryakisi kesildiler. Şimdi bir fırtına da “Kanuni”nin o pek yakışıklı Şehzade Mustafa’sını ve o çok şirin diğer oğullarını, hatta torunlarını boğdurttuğunu gördükleri zaman kopacak. “Böyle bir şey olmadı” diyecekler ama gerçekler “güm” diye çarpacak kafalarına. Babasından büyük bir imparatorluk devralan Süleyman’ın öldüre öldüre oğul bırakmadığını ve kendisi Zigetvar’da can verdiği zaman tahta mecburen hayatta kalan tek oğlu Sarhoş Selim’in çıktığını öğrenecekler. “Duraklama Devri”nin niye o tarihte başlayacağını anlayacaklar.

Bu yüzden geçenlerde sevgili arkadaşım Meral Okay’a “Çok büyük bir görev yapıyorsun. Popüler düzeyde halkın ilk kez gerçeklerle yüzleşmesini, sağlıyorsun” demiştim.

“Ahh be Zülfücüğüm’’ dedi; “ama neler pahasına!”

Sesi isyan doluydu. Halkın ve basın canavarlarının yaptığı haksızlığa dayanamıyordu, isyan ediyordu.

Hastalığını ilk öğrendiği zaman umutluydu, onu da atlatacağını düşünüyordu ama bu zalim, yere batası, birbirine düşman ortam Meral’de moral falan bırakmadı. Cahil cesaretiyle onu yerden yere vurdular.

Bu yüzden şu önemli sözü tekrarlayıp duruyordu: “Eskiden zalimin zulmü vardı, şimdi cahilin zulmü.”

Bir örnek vereyim: Dizide Hürrem’le Süleyman evlenirken, “Abdullah kızı Hürrem” deniyordu. Ben de basının buna, “büyük hata” olarak saldıracağını bildiğim için, o takdimin çok doğru bir tanımlama olduğunu anlatan bir yazıyla Meral’e dikkatinden ötürü teşekkür etmiştim. Çünkü bütün “mühtedi”lerin, yani İslam dinine dönenlerin baba adı olarak Abdullah, yani “Allah’ın kulu” kullanılırdı. Bugün Anadolu’da İslam’a dönmüş binlerce Ermeni’nin nüfus cüzdanlarında baba adı olarak “Abdullah” yazar.

Meral bu dikkatinden dolayı takdir toplayacağına, ağır bir eleştiri bombardımanı altında kalmıştı.

“Ne yapacağız?” diyordu,

“Cehalet bizi boğuyor artık, ne yapacağız?”

Haklıydı. Hem de yalnız cehalet değil, cehalet ve kötü niyet karması, bu ülkedeki her vicdanlı, iyi niyetli, kaliteli insanı boğuyor artık.

İşte Meral de gitti.

Azrail’le mücadeleyi meslek haline getirmiş olan Sezen, sevgili arkadaşı için çok çırpındı, hatta yeni tedavi yöntemleri bile denendi ama olmadı.

Bir yanda körkütük cahil kötü niyet, bir yanda hoyratlık, sevgisizlik, düşmanlık ortamı; öte yanda Greenpeace’in açıkladığı zehirli yiyecekler, zehirli sular, tavuklar, etler sayesinde bulaşıcı hastalığa dönüşen kanser, Meralciği alıp götürdü.

Seni hiç unutmayacağız sevgili arkadaşım. Ve elbette bir gün bu ülkede zalim de cahil de yenilecek.

Biz göremesek bile.


Kaynak,

Zülfü Livaneli
 
Üst