Eski Efendimler

Bu konuyu okuyanlar

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,323
Puanları
113
Eski Efendimler


MÜŞERREF oldum efendim…

-Estağfirullah, o şeref bendenize aittir…

-Şöyle buyurmaz mısınız efendim?..

–Zat-ı aliniz için Çin Yunnan çayı hazırladım, yanında da Bebek kurabiyesi…

-Zahmet buyurdunuz efendim, çok teşekkür ederim…

-Muhterem pederinizin nâmizac olduğunu duydum, inşallah kesb-i âfiyet eylemiştir efendim…

-Elhamdülillah hayli iyileşti, teşekkür ederim efendim.



Konuşmalar böyle devam eder… Bendeniz… Bu fakir… Devlethane… Fakirhane… Mükaleme esnasında en fazla teşekkür ederim ve efendim kelimeleri kullanılır.



Çaylar yudum yudum içilir… Öyle bir fincan çay pek kısa zamanda höpürdetilip bitirilmez.



Siyasetten ve kavgalardan hiç bahs edilmez… Edebiyat, tarih, sanat, mimarlık, şehir medeniyeti… Arada mısralar, beyitler okunur… Kibar-ı evliyaullahtan birkaç ibretli menkıbe…



İki saat süren sohbet esnasında hiç telefon çalmaz. Nazik ev sahibi ve misafir telefonlarını kapatmışlardır.



Bir not yazılmak istendiğinde ev sahibi veya misafir, ceplerinden güzel bir dolmakalem çıkartıp, yine ebru kaplı güzel bir deftere inci gibi bir yazıyla not alırlar.



Ev sahibinin liseyle giden on altı yaşındaki oğlu salona gelir, misafirin elini hürmetle öper.



Sohbet bitiminde misafir, ev sahibine çok teşekkür eder; ev sahibi, teşrif ettiği için misafire minnetlerini arz eder.



Bir gün sonra misafir bir teşekkür mektubu gönderir, ev sahibi bilmukabele teşekkür eder.



Ah teşekkür ederim’ler… Ah efendim’ler… Ah bendeniz’ler… Ah zat-ı âliniz’ler… Ah devlethaneniniz’ler… Ah fakirhane’ler… Ah, filan cami değil, filan cami-i şerifler… Estağfirullah’lar… Teeddüp ederim’ler… Cana can katan hal hatır sormalar… Ah dedikodusuz, yalansız, iftirasız lisanlar… Ah o sohbetler, o demler…



Sultan Abdülhamid’ten bahs ederken, merhum Sultan Abdülhamid-i Sânî hazretleri denirdi…



Duvardaki levha sadece Hilye değildi, Hilye-i Şerifti.



Ölmüşlerden bahs edilirken merhum veya merhume denilirdi.



Ah eski nezaketler, kibarlıklar, eski âdab-ı muaşeret, o tatlı diller, o gönül yapan konuşmalar, o sohbetler… O zamanlar Eyüpe gidilmez, Eyyüb Sultana gidilirdi… Bildiğimiz cami Beyazıt camii değil, Beyazıd cami-i şerifi idi.



Bendeniz yetişemedim, kibarlar ekmek değmezler, nân-ı âziz derlermiş.



Geçen gün zamane kibarlarından biri Abdülhamid Abdülhamid deyip duruyordu. Eskiden Cennetmekan, Han, Hazretleri denilirdi.



Eski günler, eski edepler ve terbiyeler, efendim’ler…


Mehmed Şevket EYGİ
 
Üst