Derin Güçler ve İstihbarat Savaşları... (Haklarında Ne Biliyoruz..?)

Hangi istihbarat teşkilatında çalışmak isterdiniz? Veya sizce hangisi daha iyi?


  • Kullanılan toplam oy
    46

Bu konuyu okuyanlar

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
haşhaşiler.png


"Büyük Selçuklu devletinde Haşhaşiler denilen gözü dönmüş, gizli bir örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını, düşmanlarla İşbirliğine gittiğini asırlar önce gördük. Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu sinsi virüslere, sızıntılara asla geçit vermez."
Başta sosyal medya olmak üzere, günün hareketli gündeminin başköşesine oturan konulardan biri de Haşhaşiler oldu.

Peki kim bu Haşhaşiler?

Haşhaşiler, suikastlerle tanınıyor
Tarih kaynaklarına göre, Haşhaşiler, 1090 yılının eylül ayında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş bir dini tarikat ve siyasi bir örgüt. Tarikat 11.yy'da İsmaililik mezhebi esaslarına dayanan Fatımiler devleti içindeki dinsel bir hizipleşme sonucu ortaya çıktı. Bu hizipleşme sonucu ortaya çıkan iki koldan biri olan Nizarilik kolunun temsilcisi olan Haşhaşin Tarikatı önce İran sonra da Suriye'ye yayıldı. Kuşatılması ve ele geçirilmesi güç kaleler temelinde örgütlenmiş olan Haşhaşin Tarikatı önemli kişilere yönelik suikastlere dayanan etkili bir askeri strateji geliştirerek Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli ve farklı bir güç olarak ortaya çıktı. Haşhaşin Tarikatı ideolojik açıdan dönemin Sünni siyasi ve dini çevrelerini düşman olarak gördü. Özel olarak da Abbasi Halifeliği ve onun koruyucusu olan Büyük Selçuklu Devleti esas düşmanları oldu. Topluluk, suikastleriyle tanınırken, iddialara göre suikastlerden önce kendilerinden geçmek için içtikleri haşhaştan isimlerini almışlardır. Topluluğun, Büyük Selçuklu Devleti zamanında terör estirip, pekçok üst düzey devlet adamını ve Abbasi soyunu öldürdüğü biliniyor. Bu kötü şöhretleri sayesinde, çoğu batı dilinde suikastçi anlamına gelen assasin kelimesi Haşhaşi kelimesinden gelmiştir. Romanlara ve filmlere konu olan Haşhaşiler, sarp bir kayalığın tepesinde, ulaşılmaz Alamut Kalesi'nde yaşamışlardır.

Hasan Sabbah kimdir?
Tam adı Hasan bin Ali bin Muhammed bin Cafer bin Hüseyin bin Sabbah el-Hamari’dir (1034-1124). Büyük Selçuklu Devleti zamanında yaşamış olan, tarihin eski ezoterik ve batıni örgütü Haşhaşileri kuran ve ölene kadar liderliğini yapan İranlıdır. Tarihteki en gizemli insanlardan biri olarak adı geçer. Müridlerinin adını Seyduna olarak bildiği Hasan Sabbah gençliğinde çeşitli çelişkiler yaşamış, islamiyeti büyük ölçüde sorgulamış, tarikat ve mezheplerle ilgili birçok toplantıya katılmıştır. Hasan Sabbah’ın kurmuş olduğu bu haşhaşilik tarikatının müritleri, kendi çağlarında bir çok Selçuklu devlet adamına suikast düzenlemiş ve amacına ulaşmıştır. "Suikast" kelimesinin İngilizce karşılığı olan "Assasinate" kelimesi bu tarikatın isminin İngilizce’deki karşılığıdır.
 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
NSA'ın Başı Belada :D Çinliler Nsa'yı bezdirdi...

ABD merkezli teknoloji şirketi Symantec tarafından Çinli siber korsanların ABD Ulusal Güvenlik Ajansının (National Security Agency-NSA) siber yazılımını ele geçirip saldırı için kullandığı duyuruldu.

The New York Times’ın haberine göre Symantec, Çinli siber korsanların sadece ABD Ulusal Güvenlik Ajansının elinde bulunduğu bilinen bir hack yazılımını ele geçirip ABD’ye karşı kullandığını açıkladı.

Çin’deki en tehlikeli siber korsan oluşumunun yazılımı ele geçirdiğini belirten şirket, ABD’nin uydu sistemleri ve nükleer çalışma yürüten birimlerinin Çinli korsanlar tarafından hedef alındığını duyurdu.

Şirket yetkilisi Eric Chien, yazılımı kullanan Çinli korsanların birçok hedefe saldırarak dikkat çektiklerini söyleyerek kullandıkları yazılımın özelliğini öğrendikten sonra belirli hedefler üzerinde çalıştıklarını ifade etti.

İlk eylemlerini Ağustos 2016 tarihinde gerçekleştirdiği belirtilen grubun Çin’de devlet desteğiyle faaliyet gösterdikleri düşünülüyor.
 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
MİT Başkanı Fidan'dan YÖK'te konferans

MİT Başkanı Hakan Fidan, "Bölgesel Güvenlik Değerlendirmesi" konulu konferans vermek üzere YÖK'te akademisyenlerle bir araya geldi.


71628


Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, "Farklı coğrafyalardaki gelişmeler ve krizler arası etkileşim, ülkemizin iç ve dış tehditler, algı operasyonları ve siber saldırılar gibi asimetrik tehditlerle aynı anda mücadele etmesini gerekli kılmaktadır." dedi.
Fidan, "Bölgesel Güvenlik Değerlendirmesi" konulu konferans vermek üzere YÖK'te akademisyenlerle bir araya geldi.
YÖK'ün internet sitesinde yer alan bilgiye göre, MİT Başkanı Fidan, konferans öncesinde Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ile görüştü.
Saraç'ın makamındaki görüşmenin ardından YÖK Konferans Salonu'nda düzenlenen konferansa geçildi.


71629


Yükseköğretim tarihinde bir ilk niteliğinde olan konferansa Ankara Valisi Vasip Şahin, YÖK üyeleri, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün, Türkiye'deki bütün üniversitelerin rektörleri ile üniversitelerin siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanındaki yöneticileri ve akademisyenler katıldı.
Saraç'ın konuşmasının ardından MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan, "Bölgesel Güvenlik Değerlendirmesi" konulu konferans verdi.
Fidan, küresel gelişmelerin genel değerlendirmesinin ardından bölgesel alandaki güvenlik değerlendirmesine yer vererek, gelecek dönemde bölgede yaşanması muhtemel gelişmeler ile ülkeyi bekleyen risklere değindi.
Hakan Fidan, ülkenin jeostratejik ve jeopolitik konumuna işaret ederek şunları kaydetti:


"Teknolojik gelişmelerin ve imkanların da etkisiyle, ulus devletlerin çatıştığı klasik rekabet ortamından bireylerin devletleri tehdit edebildiği, asimetrik çatışmaların yaşanabildiği uluslararası bir düzen ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle farklı coğrafyalardaki gelişmeler ve krizler arası etkileşim, ülkemizin iç ve dış tehditler, algı operasyonları ve siber saldırılar gibi asimetrik tehditlerle aynı anda mücadele etmesini gerekli kılmaktadır. Ülkemizin istikrarını, bağımsızlık ve bütünlüğünü hedef alan terör örgütleri, Suriye ve Irak'taki otorite boşluğundan yararlanmaktadır. Devletleşmeye ve devleti ele geçirmeye çalışan terör örgütlerinin taşeron olarak yoğun şekilde kullanılması, iç ve dış tehditlere karşı bütüncül bir yaklaşımla mücadele edilmesini gerektirmektedir.
Hareketli bir coğrafyada bulunan Türkiye, içe içe geçen siyasi, güvenlik, ekonomik, siber tehditlere karşı bilinçli ve hazırlıklı olmak durumdadır. Bunun için bölgesel ve küresel denklemin iyi analiz edilmesi ve olayların stratejik düzeyde nasıl şekilleneceğinin öngörülmesi büyük önem arz etmektedir."


71630


Fidan, konuşmasında Milli İstihbarat Teşkilatı olarak, devletin dış politikada artan etkinliğiyle uyumlu olarak yakın ve uzak coğrafyada yaşanan gelişmeleri, mevcut ve muhtemel tehdit alanlarını, aktörlerin yaklaşımlarını ve bunların ülkeye yansımalarını yakından takip ettiklerini, ülkenin tüm tehditlerle zamanında ve küresel ölçekte mücadelesine katkı sağladıklarını vurguladı.
Konferansın ardından Başkan Saraç, Fidan'a, kendisinin yayına hazırladığı Mehmet Tahir'in "Osmanlı Müellifleri" adlı üç ciltlik eserini hediye etti.
Konferansın sonunda soru-cevap-görüş kısmı gerçekleştirildi.


71631

Mesaj otomatik birleştirildi:

..........................“Bilenler konuşmuyor, konuşanlar bilmiyor”.........................

İngiltere Rehberi: İstihbarat ve güvenlik servisleri
Gazetecilerin İngiltere’deki GCHQ, MI5 ve MI6 istihbarat servislerinin ne iş yaptığını doğru aktarması ve birbirine karıştırmaması önem taşır.
p00tsg2z.jpg

İngiltere’de istihbarat toplayan üç ayrı kuruluş vardır: GCHQ, MI5 ve MI6.
“Bilenler konuşmuyor, konuşanlar bilmiyor” deyimi gazeteciler arasında sık kullanılır.
İstihbarat bilgilerini dikkatli ele almak gerekir. Üst düzey bir bilgi kaynağınız olsa bile bunun resmi kanallar tarafından inkâr edilme ihtimali olabilir.
GCHQ
GCHQ (Government Communications Headquarters) İngiltere hükümeti ve ordusu için dünya çapında gerçekleştirilen iletişime dair istihbarat toplar. Bunu her tür elektronik iletişim ve bilgi sistemlerini takip ederek yapar.
Amacı, ulusal güvenlik, askeri operasyonlar ve hukukun uygulanması konusunda hükümetin karar alma sürecine destek sunmaktır.
GCHQ ayrıca İngiltere hükümetinin iletişim ve bilgi sistemlerine dışarıdan sızmaları engellemekle yükümlüdür. Bu amaçla bilgisayar güvenliği ve şifreleme uzmanları istihdam eder.
Elektrik, su, iletişim vb. altyapı sistemlerin güvenliğini sağlamaktan, bu alanlara müdahaleleri engellemekten de sorumludur.
GCHQ dışişleri bakanına karşı sorumludur, fakat bakanlık çatısı altında değildir.
MI5
MI5 (Military Intelligence, Section 5) iç istihbarattan sorumludur. Merkezi Londra’da, Thames Nehri kıyısında Millbank bölgesindedir. 1989 tarihli Güvenlik Hizmetleri Yasası MI5’ın amaçlarını şöyle ifade eder:
“Ulusal güvenliği casusluk, terörizm, sabotaj gibi faaliyetlerden, dış güçlerin ajanlarının faaliyetlerinden, siyasi, sınai ya da şiddet içeren yollarla parlamenter demokrasiye son verme ya da zayıflatma amaçlı faaliyetlerden korumak ve ülkenin ekonomik refahını güvence altına almak.”
3800 kişinin çalıştığı MI5’ın işleyişinden içişleri bakanı sorumludur.
MI6
Burası James Bond’un devreye girdiği alan olarak bilinir.
Daha çok MI6 (Military Intelligence, Section 6) adıyla bilinen Gizli İstihbarat Servisi (SIS), internet sitesine göre, İngiltere’nin ulusal güvenliğini ve ekonomik refahını koruması ve geliştirmesi için hükümetin gizli kapasitesini global çapta güçlendirmektir. Terörizm, yasa dışı uyuşturucu ticareti, kitle imha silahlarının yayılması ve bölgesel istikrarsızlıklar SIS’in ilgi alanına girer.
MI6 bir zamanlar öyle gizliydi ki resmi olarak varlığı bile kabul edilmezdi. 1994’te bu duruma son verilerek daha açık hale getirilse de hala gizli bir örgüttür. Resmi olarak varlığından söz edilen tek yetkili MI6 lideridir, ki ona da ilk şefi Mansfield Cumming’e istinaden sadece ‘C’ denir.
SIS’in merkezi ise Thames Nehri’nin güney yakasında, Vauxhall Köprüsü yakınındadır.
2006’da, MI6, tarihinde ilk kez, iki yetkilisinin BBC’de bir radyo programına katılmasına izin vermiş, ancak güvenlik nedeniyle sesleri gizlenmiştir. MI6 istihbarat toplamak için yeni kişiler işe almak gerektiğinde ilan bile veriyor artık.
MI6 dışişleri bakanına karşı sorumludur.
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
MİT'in yeni kalesi

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yeni kalesi, kullanıma hazır hale geldi. Dinlemelere, yetkisiz girişlere ve sızmalara karşı özel tasarlandı. MİT'in kalesi, ana binanın iç içe katmanlar şeklindeki mimari yapısı ile dikkat çekiyor. Ana binanın haricinde MİT personelinin atış talimi yapacağı farklı bir bina da yer alıyor...



Ankara Etimesgut Bağlıca'da 5 bin dönümlük korunaklı araziye inşaa edilen yeni Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yerleşkesinde sona gelindi. Erdoğan, MİT'in yeni "kalesi" olarak nitelendirilen binayı inceledi. Helikopterle geldiği yerleşkeyi 1.5 saat inceleyen Erdoğan, MİT Başkanı Hakan Fidan'dan bilgi aldı. İncelemelere Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da eşlik etti..

TÜM BİRİMLER TOPLANIYOR
Bina, yatay mimari olarak yapıldı. Dinlemelere, yetkisiz girişlere ve sızmalara karşı özel tasarlandı. Bina; hem fonksiyonel hem modern hem de tarihi dokuyu yansıtacak şekilde inşaa edildi. MİT'in halen Yenimahalle'deki yerleşkesi de dahil bütün birimlerinin bu binada toplanması amaçlanıyor. MİT'in Ankara'da 20, Türkiye genelinde 90 farklı hizmet binası var...

1564716706382.png




1564716904874.png


1564717005391.png


MİT'in giriş kapısındaki MİT Müsteşarlığı yazısı, MİT Başkanlığı olarak değiştirilmişti.

1564717223443.png


Bu fotoğrafı biraz fazla açık buldum, her detay belli olmasa daha iyi olurdu ama internette olduğu için ben de buraya almaya karar verdim...
 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
BORDO BERELİ OLARAK İSTİHBARAT TEŞKİLATLARINDA GÖREV YAPMAK İSTEYENLER, BİLGİ AMAÇLI :


ÖZEL KUVVETLER KOMUTANLIĞI ilk adım attığınız yer olacak ve müthiş bir gelecek...



Mesaj otomatik birleştirildi:


Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) İstanbul merkezli bağımsız bir düşünce kuruluşudur.

Dijital Açık Kaynaklı İstihbarat ve Uluslararası Güvenlik

1570059151608.png


Dijital Açık Kaynaklı İstihbarat ve Uluslararası Güvenlik
Akın Ünver | EDAM, Oxford CTGA & Kadir Has Üniversitesi


... (Uzun bir yazı, tamamını okumak isterseniz yukarıdan sayfaya ulaşabilirsiniz.)

İstihbarat disiplinleri kabaca altı öncelikli ekole ayrılmaktadır:


HUMINT (insan istihbaratı): En eski (ve 19. yüzyıl sonlarına kadar tek) istihbarat ekolü olarak HUMINT tarihsel olarak istihbaratın büyük kısmını oluşturmuştur. Kabaca, HUMINT, politik, askeri, ekonomik veya kültürel öneme sahip bireyler arasındaki sözlü ve sözsüz iletişimsel ilişkilere, ağlara ve etkileşimlere dayanır. Psikoloji, kognitif bilim, sosyoloji, antropoloji ve beşeri bilimler, HUMINT topluluğunun yabancı ülkelerdeki kritik güvenlik olaylarını ve süreçlerini anlamak için kullandığı araçlardan bazılarıdır. Yalnızca büyükelçiler, askeri ateşeler ya da devlet görevlileri değil, aynı zamanda tüccarlar, turistler ve öğrenciler de tarih boyunca insan istihbaratının kültürel ve ulusal alışveriş noktaları olarak hizmet etmiştir. Ayrıca, HUMINT hiçbir şekilde devletlerin tekelinde değildir. Özel şirketler, bankalar, araştırma laboratuvarları ve teknoloji firmaları da rakiplerine karşı finansal ya da bilimsel/teknik üstünlük sağlama amacıyla düzenli insan istihbaratı operasyonları gerçekleştirmektedir.[13]

GEOINT (geospatial intelligence) (coğrafi-konum istihbaratı): Coğrafya’nın farklı yönleri (hava, arazi, su yolları) her zaman istihbarat analizinin önemli değişkenleri olmuş olsalar da, GEOINT özellikle uydular, insansız hava araçları (İHA), ışık tespiti ve ölçümü (LIDAR) ve gözetleme uçakları tarafından sağlanan gerçek zamanlı (ya da yaklaşık olarak) havadan görüntülerin ortaya çıkmasından yararlanmıştır. GEOINT, seçilmiş bir coğrafi alandaki insan faaliyetlerinin ve de kaynakların ve yer altı koşullarının takip edilmesi ve izlenmesine yönelik sabit ya da zaman-frekans görüntü analizi sağlamaktadır. Her ne kadar coğrafi-konum verisi daha önce MASINT ve SIGINT alanlarının kesiştiği bir husus olsa da, özel coğrafi-konumsal araçların kullanılabilirliği Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan National Geospatial Agency (NGA) adlı istihbarat teşkilatının kurulmasını sağlamıştır. Günümüzde, Planet Labs, Terra Bella, BlackSky Global, Orthecast ya da XpressSAR gibi firmalar tarafından sağlanan ticari olarak erişilebilir yüksek çözünürlüklü görüntüler şirketlerin, yardım kuruluşlarının ve bir takım devlet dışı aktörlerin GEOINT imkan ve kabiliyetlerini elde etmesini sağlanmıştır.[14]


MASINT (ölçüm ve akustik istihbaratı): Akustik, radyo frekansı, radyasyon, kimyasal / biyolojik, spektroskopik ve kızıl ötesi imzayı ölçmek için çok çeşitli yüksek teknolojili algılama araçları için bir şemsiye terim olan MASINT, metrik, açısal, uzamsal ve modüler verinin uzaktan algılama yöntemleri ile toplanmasına odaklanmaktadır. 1991 yılından önce, MASINT sistemlerinin çoğu, insan destekli otomatik algılamaya yardımcı olmak için gömülü şablonlar ve akustik kitaplıkları içermiştir. Günümüzde, yapay zeka, makine öğrenimi ve büyük akustik tespiti veri kütüphanelerinin yardımıyla, çoğu MASINT sistemi, bir insan operatörünün yardımı olmadan otonom gözetim yapmak üzere geliştirilmiştir. Bugün, MASINT, füzeler, uçaklar veya insansız hava araçlarının tespitinden, afet yardımı, mülteci yardımının izlenmesi ve doğal kaynak – endüstriyel çıktı ölçümlerine kadar çok çeşitli bilgi ortamlarında kullanılabilmektedir.[15]

FININT (finansal istihbarat): Finansal istihbarat, ‘parayı takip et’ şeklinde ifade edilen mottosuyla, finansal işlemlerin düşman imkan ve kabiliyetlerinin, niyetlerinin ve ağlarının anlaşılması amacı ile takip edilmesi disiplinidir. Terör finansmanı, vergi kaçakçılığı, kara para aklama ya da yasadışı silah ticareti konularına odaklanan finansal istihbarat, öncelikli olarak düşman aktörlerin operasyonlarını ve mevcudatlarını nasıl finanse ettiğinin anlaşılması ve bu süreçlerde yer alan aracı kurum ve/veya kişilerin haritasının çıkartılması ile ilgilenmektedir. FININT, istihbarat disiplininin en çok çeşitlilik gösteren ekollerinden biri olarak birden fazla devlet organına hizmet etmekte ve yalnızca güvenlik ya da kriz zamanı karar alma konularına bağlı kalmamaktadır. Kısıtlı zaman ya da bilgi ile tepki verilmesi gerekli olmayan ve açık kaynaklar ile erişilebilen ekonomik büyüme, sanayi üretimi, mali politikalar ve ekonometrik veriler gibi uzun vadeli trendler finansal istihbaratın yetki ve faaliyet alanı içindedir.[16]


SIGINT (sinyal istihbaratı): Duman, güvercinler, ışık ya da semafor sinyalleri tarihte uzun zaman boyunca kullanılmış haberleşme araçları olsa da, sinyal istihbaratının ortaya çıkması temel olarak telgrafın keşfine dayanmaktadır. Özel bir istihbarat disiplini olarak geçmişi 1850’li yıllara dayanan SIGINT, öncelikli olarak düşmanın mesafeli mesaj iletimlerinin yakalanması ve işlenmesi, ve de dost muhaberelerinin rakipler tarafından yakalanmasını önleme amacı ile kriptolanması ile ilgilenmektedir. Bu faaliyetler düşman elektronik haberleşmesinin dinlenmesi amacı ile iletişim ağlarına ve sinyal iletim kanallarına gizli olarak bağlanılmasını ve mesajların kriptolanması ile kripto çözümünü içeren uygulamaları içermektedir. Haberleşme teknolojilerinin 20. yüzyıl boyunca çok hızlı bir şekilde gelişmesi ile birlikte, sinyal istihbaratı TECHINT (teknik istihbarat), CYBINT (siber istihbarat) ve DNINT (dijital ağ istihbaratı) uygulamalarını içerecek şekilde genişlemiştir. Günümüzde, çok geniş internet ortamına yayılmış bilgi, sosyal medya platformları ve bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) sinyal istihbaratının yetki alanı içindedir. Söz konusu disiplin aynı zamanda botları, trolleri ve yalan haberleri de içeren modern internet tabanlı bilgi harbinin ön saflarındadır.[17]

OSINT (açık kaynaklı istihbarat): Bir istihbarat teşkilatının kapasitesi, öncelikli olarak, kritik bilgiyi ne kadar iyi tespit edip aktarabildiği ile ölçülse de, neyin önemli olduğunu anlama ve bağlamsallaştırma becerisi, açıkta ve kolayca erişilebilir olan hususlar ile ilgili bilgi sahibi olmayı gerektirmektedir. Önemli ve gereksiz bilgileri birbirinden ayırmak için bir istihbarat kuruluşunun öncelikle kendi “bilgi ortamı” için temel teşkil eden faaliyetleri gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu da, “kamusal alanda yasal olarak mevcut olan” ya da “açık alanda gizlenmiş” olan bilgiyi geliştirmek ve toplamak için kurumsal ve örgütsel beceriler geliştirerek yapılabilmektedir. Tarihsel olarak OSINT haber ve bilgi ajansları, kültürel ve diplomatik değişimler ve sosyalleşme ile icra edilmiş olmasına rağmen, giderek daha fazla internet ve BİT tabanlı teknolojik gelişmelere dayalı olarak uygulanmaktadır. Dolayısıyla klasik OSINT ve dijital OSINT farklı olarak ele alınmalıdır.[18]


...
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
1570464594772.png

Bilinmeyen İstihbarat Gücü “Pakistan İstihbaratı

Yazan: Mahmut Nedim Suiçmez - 23 Haziran 2017
(İAÜ Uluslararası İlişkiler ve İstihbarat Yüksek Lisans / Avukat / Stratejik Ortak Yazı İşleri ve Haber Müdürü/ İstihbarat Tarihi ve Stratejik İstihbarat Çalışmaları )

1570464619587.png


“İnter Services İntelligence”… Eminim siz değerli okuyuculara dünyadaki en güçlü istihbarat servislerinden beşini sıralar mısınız diye sorsam birçoğunuzun listesinde ISI olmaz. Hatta bu teşkilatın kime ait olduğu dahi maalesef pek bilinmez. Ancak ISI, her yıl bağımsız kaynaklarca en başarılı istihbarat teşkilatları arasında gösterilmektedir. 2013 yılında ise birinci sırada yerini almıştır.

Pakistan istihbaratı, dünyada hakkında en az bilginin olduğu istihbarat teşkilatlarında biridir. Gizlilik şeffaflık dengesini çok iyi kurmayı başaran bu teşkilatın tarihinde CIA, FBI, MOSSAD, BND vd. teşkilatlardan çok daha az skandal vardır. Şahsen her zaman Pakistan’ın en önemli stratejik ortaklarımızdan biri olabileceğini düşünmüşümdür. Hatta bu düşünce hayallerimi süslüyor da diyebilirim.
Bu yazımda Türkiye-Pakistan ilişkileri hakkında önem verdiğim birkaç konuyu ve özellikle Pakistan istihbaratının bilinmeyen yönlerini ve gücünün tarihsel kökenini incelemeye çalışacağım. Genel hatlarıyla maruf ve meşhur vakalardan hareket edecek olsam da bu yazının bir parça şahsi düşüncelerimi de barındıracağını siz değerli okuyucuya bildirmeyi kendime bir borç addediyorum. Bu ön alma açıklamasının ardından hepinize iyi okumalar dilerim…


1570464684620.png


Pakistan istihbaratı hakkında yazarken yukarıdaki resimde bir Amerikalı bürokrat ve bir askerin olması biraz garip gelebilir ilk bakışta. Ama Pakistan istihbaratının bu gücünün nereden kaynaklığını incelerken öncelikle bu şahsiyetleri biraz tanımalıyız. Jerry KİNG 80’li yıllarda Pentagon’da görevli bir albay. John M. DEUTCH ise 90’lı yılların CIA direktörü.
Jerry KİNG Amerikan istihbarat tarihinde oldukça önemli bir şahsiyettir. Zira kendisi 1981 yılında yalnızca 50 kişi ile ABD’nin ilk “askeri insan istihbaratı teşkilatı” olan ve adı çok fazla bilinmemesine rağmen sahada çok aktif olan İNTELLİGENCE SUPPORT ACTİVİTY adlı oluşumu kurmuştur. Yıllar içinde çok daha güçlü bir hale gelen İntelligence Support Activity, birçok operasyonda CIA’yı yetersiz buluyor, bu durumu CIA direktörü John M. DEUTCH’a söylemekte dahi bir beis görmüyordu.
İlerleyen yıllarda Donald Rumsfeld, Pentagon’un dünyada daha da etkin bir güç haline gelmesi için CIA tipi yapılanmalara gitmesi gerektiğini düşünerek bu teşkilatın faaliyetlerinin artırılmasının da önünü açıyordu. CIA ise kendi ülkesinin bu teşkilatını kendisine bir tehdit olarak algılıyordu. Bu gelişmeler ışığında Amerikan istihbarat tarihinde sıkça karşımıza çıkan şey yine dünyanın başına bela olacaktı. İstihbarat savaşları…


Amerikan istihbarat yapısında yukarıda kaba hatlarıyla anlattığım istihbarat savaşları devam ederken Pakistan’da da bir operasyon devam etmekteydi. 2001 yılında başlatılan bu operasyonun adı “Grey Fox”dur. CIA’nın kendisine tehdit olarak gördüğü ISA, Grey Fox kod adıyla yürütülen operasyon çerçevesinde Pakistan istihbaratı ISI ile ortak çalışmaya başlamıştı.

Hatırlarsanız CIA geçmişte Irak istihbaratıyla örtüleme teknikleri ile alakalı bir eğitim programı çerçevesinde müşterek istihbarat birimi oluşturmuş ancak boynuz kulağı geçmişti. Irak istihbaratı, CIA ajanlarından öğrendikleri özellikle savaş sahasında askeri hareketlilikleri ve tesisleri istihbarat gözlemcilerinden ve uydulardan saklayan teknikler konusunda öylesine uzmanlaşmıştı ki CIA bile buna şaşırmıştı.

İşte aynı durum Grey Fox operasyonunda da karşımıza çıkmaktadır. ISA tarafından desteklenen ISI, ilerleyen zamanlarda CIA’ya yine aynı makûs kaderi yaşatacaktı. Pakistan istihbaratı hakkında biraz bilgiye sahip olanlar, darbeler tarihini de göz önüne alarak ISI’nın CIA kontrolünde olan bir teşkilat olduğunu söylerler ancak o dönemdeki ISA ve CIA arasındaki çıkar çatışmasına ve hatta istihbarat savaşlarına değinmez, bu hususu denkleme dâhil etmezler. Sonuç olarak kanaatimce ISA ve CIA özelinde Amerikan istihbaratında yaşanan savaşın kazananı ISI olmuştur. Ancak tabii ki ISI’nın bu denli güçlü ve önemli bir teşkilat olmasının tek sebebi buna bağlanamaz. Zaten yukarıda anlattığım hususlar oldukça yüzeysel bilgiler ve şahsi yorumlardır.

Dünya genelinde 12.000 civarı ajanı olduğu iddia edilen, dünyanın en iyi istihbarat teşkilatlarının başında gelen ISI’nın bu denli güçlü bir teşkilat olmasının bir başka nedeni de kuruluşundan gelmektedir. Yazının başında da belirttiğim gibi ISI, hakkında çok çok az bilgi olan bir istihbarat teşkilatıdır. Üniversite yıllarımda tanıştığım Pakistan’lı dostlarım bana bildiğimi zannettiğim ISI hakkında çok ilginç şeyler anlatmıştı. Tabi kaynak gösteremeyeceğim için birçoğunu etik gereği sizlerle paylaşamıyorum. Akademik boyutundan ayrı olarak zaten konu istihbarat olunca “bu böyledir, şu şöyledir” demek mümkün değildir.

ISI bölgede MOSSAD tarzı operatif faaliyetleri başarıyla gerçekleştiren sayılı teşkilatlardandır. Bunu ise hem örgütlenme biçimine hem de Pakistan’ın ileri derecede olan savunma sanayisine borçludur. İstihbaratın HUMİNT (insan istihbaratı), SİGİNT (sinyal istihbaratı), ELİNT (elektronik istihbarat), İMİNT (görüntü istihbaratı), SATİNT (uydu istihbaratı), COMİNT (haberleşme istihbaratı) vd. gibi birçok yönü vardır.

Bunların içinde HUMİNT diğerlerini de kapsayıcı niteliktedir. Zira her faaliyet biçiminin içinde kendini göstermektedir. Gelişmiş bir teknolojinin getirdiği sağlam bir SİGİNT, SATİNT, ELİNT ve İMİNT hiç şüphesiz ki HUMİNT faaliyetlerinde de başarıyı beraberinde getirecektir. Birbirlerini çarpan olarak etkileyen bu faktörler bakımından Pakistan, bölgede gücü yadsınamayacak bir ülkedir.
Bu başarının bir diğer ayağını da örgütlenme tarzları oluşturmaktadır. Malumunuz üzere Pakistan, İngiliz sömürgesi olan Hindistan’dan kanlı mücadeleler sonucunda ayrılmış ve devam eden yıllarda iki büyük mücadeleye daha girmiştir. Savaş ortamının getirdiği şartlarda Pakistan istihbaratı aynı bizim 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Mücadelemizde olduğu gibi Teşkilat-ı Mahsusa tarzı bir yapılanmayla mücadelesini sürdürmüştür.
Yani istihbarat elemanları taktik istihbarat boyutuyla operasyon kabiliyeti yüksek olan elemanlardır. İlerleyen yıllarda da bu yapısını korumayı başaran ve kurumlarının stratejik zihniyetini geleceğe aktarmayı başaran bir yapı olarak günümüzde en güçlü istihbarat teşkilatlarından biri olmayı başarmıştır.

Yazılarımda her zaman bir istihbarat teşkilatının operasyon kabiliyetinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamışımdır. Bu hususta kaynak gösteremeyecek olsam da üniversitede Pakistanlı dostlarımdan edindiğim bilgilere göre insanların kafasında CIA ajanı olarak canlanan ajan profili aslında ISI ajanları için geçerlidir. Kısacası CIA’nın teknolojik kapasitesiyle stratejik istihbarat kapasitesini ve MOSSAD’ın operasyonel kabiliyetini barındıran bir teşkilat olarak ISI bölgenin en önemli istihbarat güçlerindendir. Sonuç olarak bu önemli teşkilatın gücünü üç maddede ortaya koyabiliriz;
  1. CIA’nın ve ISA’nın Taliban politikası sebebiyle ISI’yı aynı Irak’ta yaptığı gibi kontrolsüz şekilde desteklemesi ve ABD istihbarat örgütleri arasındaki istihbarat savaşlarından ISI’nın başarılı bir şekilde faydalanması
  2. Pakistan devletinin askeri ve teknolojik gücünün üst düzeyde olması ve bu güçten istihbarat teşkilatının hakkıyla faydalanması
  3. İstihbarat yapılarının kuruluştan itibaren operasyonel kapasiteyi haiz olması ve ilerleyen yıllarda kendini daha da geliştirerek kurumlarının stratejik zihniyetini sağlıklı olarak geleceğe aktarmayı başarabilmesi
Söylediğim gibi hakkında çok az bilgi olan bir konu hakkında, özellikle de istihbarat boyutuyla alakalı bir şeyler yazmak gerçekten çok zor. Sizler için dağınık halde olan bilgi kırıntılarını bir araya getirdim ve naçizane yorumlamaya çalıştım. Bu noktadan sonra ise Pakistan’la alakalı olarak şahsi düşüncelerime yer vereceğim. Bu sebeple bu noktadan sonra okumaya devam edip etmemek sizlerin tercihi…


GERÇEK STRATEJİK ORTAK OLARAK PAKİSTAN

Bu fotoğrafa her baktığımda gözlerim dolar. Bunun ilk sebebi ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’in, besmeleli mermisiyle devletimizi kurtaran Seyit Onbaşı’nın ve Yüce Türk Milletinin maneviyatının tek bir bedende bir araya geldiği kahraman şehidimiz Ömer HALİSDEMİR’dir. İkinci sebebi ise bu fotoğrafın bana hayalini kurduğum Türkiye-Pakistan dostluğunu ve müttefikliğini hatırlatmasıdır.

pakistan-1-300x168.jpg


Belki ilk kez bu kadar şahsi bir yazı yazıyorum ama konu Pakistan olunca kendimi tutamadım. Bir Türk olarak “iki devlet tek millet” lafını duyduğumda aklıma Azerbaycan’ın yanında Pakistan da gelir. Pakistan’la alakalı bugüne kadar duyduğum en güzel söz de şudur;
“Pakistan Asya’nın Türkiye’sidir.”
Pakistan halkı ile tarihin her döneminde çok yakın ilişkilerimiz olmuştur. Sadece maddi olarak değil manevi olarak da her zaman Yüce Türk milletinin yanında olan Pakistanlı Müslüman kardeşlerimizdir. Her ne kadar 12 Eylül darbesini ilk tanıyan kişi Ziya ül Hak olsa da 15 Temmuz hain darbesini de ilk kınayan devlet stratejik ortak(!) olarak gördüğümüz ABD değil Pakistan’dır. Osmanlı döneminden gelen bu kardeşlik olgusu bugün dahi her alanda kendini göstermektedir. Askeri olarak Pakistan’la müşterek eğitim faaliyetlerimizin yanında atış sistemleri, telsiz, yüksek süratli botlar, karakol botları, uçuş simülatörleri, denizde ikmal tankeri ve F-16 modernizasyonu konusunda askeri işbirlikleri de yapılmaktadır.
Geçenlerde Nuri Killigil Silah ve Mühimmat fabrikası ile alakalı bir yazıda 1949 yılı Mart ayı meclis tutanaklarında rastladığımı söylediğim bir bilgi vermiştim. Tutanaklara göre birçok bölge ülkesi savunma sanayii alanında silah ve mühimmat talebinde bulunmuş, ancak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti o dönem bu ülkelerden sadece birinin talebini kabul etmişti. Bu konu ilgililerinin araştırma konusu olsun demiştim ama burada bahsetmeden geçemeyeceğim.

O dönem silah ve mühimmat talebi tek kabul edilen ülke İngiliz sömürgesi Hindistan karşısında mücadele eden kardeş ülke Pakistan’dır. Türk milleti olarak geçmişte bizim için yaptıkları fedakârlıkların borcunu bir parça olsun ödemiş olmamız, Türk milletin ne kadar büyük ve vefakâr olduğunun da ispatıdır.

Nükleer gücünü herkesin bildiği, istihbarat gücünden ise bihaber olunan, şahsıma göre bölgede aynı milletten olmasak da İslam’ın getirdiği kardeşlik bağımızın çok üstün olduğu Pakistan halkı geleceğin dünyasında bölgede Türkiye’nin en önemli müttefiklerinden biri olacaktır.
Türkiye, Pakistan, Azerbaycan ve diğerleri… Bizler bu coğrafyada kader ortağıyız. Her şeyi üst düzey akademik çalışmalarla veya diplomatik esaslara göre çözemezsiniz. Aynı Atatürk’ün Büyük Taarruzu gibi… Saygılarımla…

***********************************************************************************************************************************************************

Yazımız burada sona eriyor :) Şimdi günümüzde PAKİSTAN İstihbarat Servisi Olarak şu internet adresini verebilirim :


Girip şöyle bir incelemede bulunup buraya izlenimlerinizi yazabilirsiniz.

1570465249914.png
1570465278420.png


1570465451062.png

Mesaj otomatik birleştirildi:

1570465667785.png




 
Son düzenleme:

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,323
Puanları
113
Bu ISI konusunu baştan sona okudum ve çok sevindim PARAzitCell, umarım bizim MİT'imiz de onlarla beraber çalışır, güç ve tecrübelerinden karşılıklı istifade eder ve millet olarak aramızda var olan sevgi ve muhabbeti kendi teşkilatlarına da yerleştirirler.
 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
Komşu MİT ile baş edemiyor


Uluslararası çaptaki geniş ağıyla adından söz ettiren Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Yunanistan’da endişeyle takip ediliyor. Pek çok haber sitesinde paylaşılan Nefeli Ligeru imzalı haberde, Türkiye kıyılarıyla karşı karşıya olan Sakız, Midilli gibi Yunan adalarında pek çok MİT elemanın kol gezdiği yazılıyor. Süreci Yunanlar için “daha da tehlikeli” hale getiren unsur ise, MİT’in bu görev için Avrupa vatandaşlarıyla işbirliği halinde olması. Almanya, Danimarka gibi Batı Avrupa ülkelerinden “emeklilikleri süresince güneşin tadını çıkarmak için” söz konusu adalara yerleşen turist görünümlü ajanların, Yunan sahil güvenliğinin konuşmalarını dinlediği, adalardaki gizli bölgelerin haritalarını çıkardıkları, Yunan ordusunun iletişim kanallarına sızdıklarının tespit edildiği dile getiriliyor.

STK KİMLİĞİ İLE FAALİYET GÖSTERİYORLAR
Bu kişilerin geçmişlerinde ordu mensubu kimliğiyle çalışıp ajanlık hususunda gerekli eğitime sahip oldukları ifade ediliyor. Yakalanan Avrupalı MİT ajanlarının aynı zamanda Sivil Toplum Kuruluşu (STK) üyesi kisvesi altında faaliyet gösterdikleri detayına da haberde yer veriliyor. STK üyesi kimliğiyle 5 yıl önce yakalanan 60 yaşındaki bir Danimarka vatandaşının fotoğraf makinesinden Yunan Sahil Güvenlik araçlarıyla ilgili pek çok fotoğrafın çıkması, bu tür vakalara sadece küçük bir örnek olarak gösteriliyor.

SOĞUK SAVAŞ DEVAM EDECEK
Kaçak FETÖ’cüleri pek çok ülkeden paketleyerek Türkiye’ye getirdiği için Yunanistan’da korku saçan MİT’in, Doğu Ege adalarında yürüttüğü iddia edilen bu faaliyetler için Yunan yetkililerin nasıl bir savunma mekanizması geliştireceği merak konusu. Ancak her ne olursa olsun, iki ülke arasında ajanlık alanındaki soğuk savaşın tüm hızıyla süreceği kesin gibi.
TAM VEYA YARI ZAMANLI İŞBİRLİĞİ
Yunan gazeteci, MİT ajanlarının tam zamanlı veya elde edilen bilgilerin önemine göre sızdırma başı 10-20 bin euro civarında para aldığını ve MİT’in bu alanda ekonomik olarak son derece cömert olduğunun altını çiziyor. “Durumu daha vahim kılan şey, MİT ile bu ajanlar arasında para alış verişinin Yunanistan üzerinde yapılıyor olması” denerek, Komşu’nun istihbarat yetkililerine de eleştiri getiriliyor.


Bu arada meraklıları için yunan istihbarat servisi internet adresi:


1570484289193.png


1570485208827.png


https://www.sns.am/en

Bu da ermeni gizli servisi ...
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
suriye inanılmaz bir satranç savaşında şu an! iran devre dışı kalmış gibi görünmekte ve artık bu coğrafyada iki süper güç ve bir "tarih"iyle süper güç kaldı :)

TÜRKİYE - abd - rusya ...

MİT - cia - kgb ...

İstihbarat savaşları ortalığı yakıp yıkıyor, bir yandan da israil (mossad) ile iran da savaş halinde yine bu coğrafyada. Bilinmeyenlerle dolu bu satranç oyununa ileride daha yakından bakacağız, inşaALLAH.

1571342108680.png
1571342140687.png
1571342388970.png
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
ORTADOĞU'DA ÖNEMLİ BİR YEMEĞE DAVET EDİLDİĞİNİZ HALDE İSMİNİZ LİSTEDE YOKSA BİR DE MENÜYE BAKIN!
ORADA OLABİLİR....


İşte Türkiye bunu bilecek devlet tecrübesine sahip bir ülke...
Topraklarının ÜÇTE İKİSİNİ kaybetmenin ne olduğunu herkesten iyi bilen bir ülke... Yeni paylaşımı ve tarafları gördü. Anında harekete geçti. İnanın değiştirebiliyor olsalardı oyunu değiştirirlerdi. Şimdiki Türkiye eski Türkiye değil.
Bildikleri için geliyorlar, arıyorlar rica ediyorlar araya adam koyuyorlar... İsim vermem doğru değil. Kırıcı da olmak istemem. Ama çok uzak olmayan bir tarihte TÜRK ASKERİ, PKK'ya kara kışın ortasında darbe indirmişti. ABD SAVUNMA BAKANI çok uzaklardan "ÇIKIN HEMEN" demişti.
Çıkmıştık...
Aradan geçen yıllar işte bunu değiştirdi! Türkiye GİRERSE girer, çıkarsa da kendi istediği için çıkar!
Ankara'ya kimse ORTADOĞU dersi vermeye kalkmasın! Müzakere mi?
Türkiye'nin şartları belli zaten...
Türkiye MENÜ'de olmak istemiyor. Liste ile oynayacakları da bildiği için LİSTEYİ KENDİ YAZIYOR... Durum budur!.

...
TÜRKİYE Suriye'ye girdi dünya karıştı. Son durum bu mudur? Budur!
Açalım o zaman...
Azerbaycan, Katar ve Pakistan dışında OLUMSUZ tek söz etmeyen var mı?
Yok! Bu ÜÇ KARDEŞ'in dışındaki herkes canımızı sıkacak sözler söyledi mi?
Söyledi... Haksızlık etmeyelim bir de MACARİSTAN bizden yana tavır aldı!
"Türkiye topraklarındaki 4 milyon mülteciyi ülkelerine gönderme çabalarını destekliyoruz" diyerek desteğini ortaya koydu.
ABD ve Rusya asla ve kat'a karşımızda yer almadı. Denge ülkesi olan Çin bile "Suriye'deki askeri faaliyetlerinizi durdurup doğru yola geri dönün" ifadesini kullandı mı? Kullandı...
UYGUR KARTINI kaşımak isteyenler aynı çizgiye düştü mü? Düştü! Hong-Kong'u karıştıranlarla aynı hizada yer aldı mı? Aldı! Tüm AVRUPA karşımıza dikildi mi? Şüphesiz dikildi! Zaten baştan beri ne yazıyoruz?
Bu operasyon YPG-PKK-DEAŞ'a yönelik olsa da işin sonunda AVRUPA ile ÇİN, kontrol edilir hale gelecek...
Bunu biraz öteleyen belli ki ABD içindeki KAPIŞMA...
Orada taşlar oturmadığı için böyle ÇELİŞKİLİ yansımalar oluyor. Önemli değil. Ya yeni bir yol bulunur ya da yeni bir yol yapılır!
ARAP LİGİ karşımızda mı? Evet sonuna kadar hem de... Suriye'yi karıştıranlara tek çıkış bile yapamayan ARAPLAR şimdi emir üzerine sahnede.. Garip mi?
Yok değil! Alışığız sonuçta...
GİT-GEL'leri konuşulan ve tartışılan ABD Başkanı Trump "Operasyon kötü bir fikir" dedi mi? DEDİ! Ama Türkiye'nin yanında yer aldı. Rusya sadece "DEAŞ militanlarına dikkat edilmeli" çağrısı yaptı... Denge bu...
Katar-Pakistan-Azerbaycan ve dolaylı Macaristan yanımızda. ABD-RUSYA karşımızda değil. Kalan herkes SURİYE'nin BÜTÜNLÜĞÜNDEN
YANA KONUŞMAKTA
.
Sanki Suriye'yi bu hale Türkiye getirmiş gibi...
Suriye'yi haritada bulamayacak insanların yaşadığı ülkeler bile bizim karşımızda! Suriye'nin yanında! Olacak iş değil bu! Ama oluyor. Çünkü bilmesi gerekenler biliyor ki TÜRKİYE YENİ DÜNYA DÜZENİ için muazzam bir adım attı. Devletiyle milletiyle yürüdü! Korkulan da bu!
Herkes istediğini söyleyebilir!
Söyleyecek de. Ne askeri olarak ne ekonomik olarak kimse zarar veremez. Zarar verecek olan konuşmaz zaten!
Defalarca söyledim yazdım.
TÜRKİYE'SİZ OLMAZ OLAMAZ... Bunu herkes çok iyi biliyor. Bilmeyenler de şimdi yaşayıp öğreniyorlar.
AVRUPA'nın içindeki DERİN GÜÇLERİN ABD'deki uzantıları sancıya yol açtı. Bu beklenmeyen bir şey de değil.
Son tahlilde en büyük yıkımı yaşayacak olan merkez AVRUPA.
Oturdukları yerden izleyecek değillerdi.
Ancak gidişatı değiştiremeyecekler.
Sancı artsa da Türkiye'nin açtığı YOL büyüyerek devam edecek...
Konu TÜRKİYE olunca herkes topa girdi. Sonuçları tahmin edildiği için kimse kayıtsız kalamadı....

Ergün Diler.
 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
Sıfır ve Bir

ADAM
Avrupa'da bir ülkenin dışişleri bakanı... "Gerçekçi olalım, insanları kandırmayalım" diyor. "Avrupa'nın gücü ve ordusu mu var ki?" diye soruyor.
"Avrupa'nın maalesef Türkleri durdurmaya gücü yetmez" diye ekliyor. Bir başka adam... O bir Amerikan Generali... CIA'ya da başkanlık yapmış bir isim.
"Türkiye'ye müdahale" çağrısı yapan aptallara sesleniyor. "Aloo" diyor... "Türklerden bahsediyoruz beyler Araplar'dan değil" diye hatırlatma yapıyor. "Orda durup iki defa düşünün" diye sesleniyor.
Türk Ordusu'nun düzenli taktik anlayışını gündeme getiriyor. "Bizde olmayan disiplinli orduları var" diye hayıflanıyor. Ve bizde asla olmayan bir ihtimali bağıra bağıra açıklıyor; "Türkler asla geri çekilmeyi bilmiyor" diye...
Avrupalı dışişleri bakanı "Türkleri durdurmaya gücümüz yetmez" diyor. CIA başkanı General "Türkler geri çekilmeyi bilmiyor" diye haykırıyor. Ancak içimizdeki bazıları...
Bizi durdurmak, geri çekmek için sosyal medyadan kendini yırtıyor.
Evet içimizden birileri... Onlara ister "HİÇ" deyin... İster başka bir şey...
Farketmez... Hiç sıfıra eşittir. Sıfırla sıfırı toplasan yine sıfır eder. O yüzden terörü anlamazlar... Öldürülen askerlerimizi, masumları, sivilleri, bebeleri... Hiçbirini anlamazlar.
Gıklarını çıkarmazlar... Devletin karşısında olurlar... Teröriste çanak tutarlar. Dediğim gibi onlar sıfırdır...
Hiçbir güçleri yoktur... Sıfırın...
Kaybedecek hiçbirşeyi de yoktur.
Onları toplasan da çıkarsan da "BİR" etmezler....

1571415401501.png


1571415593921.png


Bir makale :


1571416233350.png

Mesaj otomatik birleştirildi:

Rus istihbaratı

1571417131984.png

Rusya Devlet Başkanı Ana İstihbarat Müdürlüğü’nün (GRU) yüzüncü yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen gala etkinliğinde istihbarat subaylarına hitap ediyor- 2 Kasım 2018

Rus Dış İstihbarat Servisi (SVR) genel anlamda ABD’nin Merkezi İstihbarat Servisine (CIA), İngiltere’nin Gizli İstihbarat Servisine (genel olarak M16 olarak bilinir), ve Fransa’nın Dış İstihbarat Ajansına (DGSE) benzerlikler gösterir. Rusya Federasyonu’nun Ana İstihbarat Direktörlüğü (GRU) da NATO’daki birçok karşıtları gibi bir askeri dış istihbarat servisidir. Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) bir yurtiçi güvenlik ve karşı istihbarat servisidir ve ABD’nin FBI (Federal Araştırma Bürosu), Almanya’nın BfV veya İtalya’nın AISI gibi kurumlarından daha sert olmakla beraber belki biraz benzerlik bulunabilir.

Devlet Başkanı Vladimir Putin –Sovyetler Birliği’nin eski mensubu ve daha sonra Federal Güvenlik (FSB) direktörü – güvenlik servisi personelini en yakın müttefikleri ve en yararlı araçları olarak görmektedir. Resimde Putin 19 Aralık 2015’te Moskova’da yapılan Güvenlik Servisi Çalışanları Günü kutlamaları sırasında Rusya Dış İstihbarat Servisi Direktörü Mikhail Fradkov (solda) ve Federal Güvenlik Servisi Direktörü Alexander Bortnikov (sağda) arasında.

Rusya İstihbarat Sistemi

Rusya’nın güvenlik ve istihbarat servisleri Batı’nınkilere göre daha farklı bir politik bağlamda iş görürler, ve bu da onlara tamamen farklı bir karakter kazandırır. Sovyetler Birliği’nin eski mensubu ve daha sonra Federal Güvenlik (FSB) direktörü olan Vladimir Putin’in adını (Bolşeviklerin ilk siyasi polisi olan “Cheka”lardan alan Chekistkuvvetlerini en yakın müttefikleri ve en yararlı araçları olarak gördüğü açıktır. 2015’te kutlanan Güvenlik Servisi Çalışanları Günü’nde bu kuvvetleri “Rusya’nın egemenliğini ve ulusal bütünlüğünü ve vatandaşlarımızın yaşamlarını koruyan gerçek profesyonel, cesur ve güçlü insanlar” olarak tanımlamıştır.

Bunun sonucunda da bu kuvvetler aşırı pohpohlanmış, rekabetçi ve yozlaşmış bir gruba dönüşmüştür. Putin yönetiminde bütçeleri ve güçleri devamlı arttırılarak şımartılmaktadırlar. Ayrıca siyasi süreç içindeki statüleri de artmıştır. Belirtiler, 2014’ten beri – belki daha önceden de - büyükelçilerin ve hatta dışişleri Bakanının operasyonları durdurmak (hatta operasyonlarla hakkında önceden bilgilendirilmek) konusunda eskiye oranla çok daha az yetkileri olduğunu göstermektedir.

Tabii bunun da bir bedeli vardır. Sahip oldukları avantajlar efendileri ve koruyucuları Putin’in kendilerini yararlı güçler olarak görmesine bağlıdır. Örneğin, GRU 2008’de Gürcistan savaşında başarısız olarak algılandıkları için uzun yıllar ca gözden düşmüşlerdi. Ajansların sorumlulukları örtüşmektedir (FSB dahi dış operasyonlara giderek daha fazla karışmaktadır) ve dolayısıyla birbirleriyle şiddetle ve acımasızca rekabet etmektedirler. Bu vahşi ve yamyamca bir sistemdir – daha önceki elektronik istihbarat Servisi FAPSI (Hükümet İletişim ve Enformasyon Federal Ajansı) GRU ve FSB tarafından parçalanıp yok edilince bunu anlamışlardır.

Sonuç olarak bu ajanslar nadiren iyi bir işbirliği yaparlar, ama risk almaya, ve yaratıcılık ve saldırganlık sergilemeye hazırdırlar. Ayrıca, aşağıda da anlatılacağı gibi, Kremlin’e duymak istediklerini söylemekte birbirleriyle yarışırlar, ki bu belki de en tehlikeli sonuçtur.

Güvenlik ajanslarının göreceli dokunulmazlıkları ve ellerindeki geniş yetki, bu sisteme özgü olan yolsuzluk sorununa da katkıda bulunmaktadır. Bu işin boyutları operasyonlara – Donbas bölgesindeki savaş ağalarına verilmesi tasarlanan fonları kendilerine aktarmaktan “dost” bir şirketin ihale kazanması için dinleme cihazları kullanmaya - kadar uzanmaktadır.

Kaynak: nato Dergisi


Tanımlar:
Rusya Federal Güvenlik Servisi'nin (FSB)




Askeri istihbarat servisi Rusya Ana İstihbarat Dairesi (GRU)



Rus Dış İSTİHBARAT servisi:

Mesaj otomatik birleştirildi:


Bu video da belki Hakan Fidan'ı örnek almak isteyenlere yararlı olabilir...
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
1571480333805.png


1571480359352.png
1571480374741.png


Vur, Kır, Parçala, "HACK"le ve "SİSTEM"e el at !!! ( Bu slogan tamamen bana aittir ? )

Kanı deli akan delikanlılara ve öğrenmeye aşırı derecede meraklı bebelere istihbaratçılar hayranlardır ? Sizce her istihbarat teşkilatının bir çocuk sayfasının oluşu anlamlı değil mi? !
 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
Rusya muhalifleri hep balkondan düşüyor!



1573979903751.png



İngiltere, ajan Le Mesurier’in “pencereden düşmediğini, Rusların attığını” öne sürdü. İngiliz basını da Rus muhaliflerin benzer ölümlerine dikkat çekti... Gazeteci Borodin balkondan, avukat Gorokhov dördüncü kattan, silah satışını araştıran Ivan Safronov da camdan düştü!

Beyoğlu’nda ölü bulunan Beyaz Miğferler isimli örgütün kurucusu eski İngiliz istihbarat subayı James Gustaf Edward Le Mesurier’in cenazesi İngiltere’ye gönderildi. Olayla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma sürüyor. Le Mesurier’in İsveç vatandaşı eşi Emma Hedvig Christina Winberg, ikinci defa ifadeye çağrıldı. Yaklaşık dört saat boyunca emniyette ifade veren Winber binadan ağlayarak çıktı.
Şüpheli ölümü soruşturan İngiltere ajan Le Mesurier’in “balkondan düşmediğini, Rusların attığını” öne sürüyor.

İngiliz Daily Mail gazetesi Rus muhaliflerin benzer ölümlerine dikkat çekti. Gazete, Rusya’da şüpheli ölümleri şöyle sıraladı:

∂ Suriye’deki Rus paralı askerlerin çalışmalarını ifşa ederek devletin yaptığı yolsuzluğu ortaya çıkaran gazeteci Maksim Borodin, geçtiğimiz sene balkondan düşerek hayatını kaybetti.

∂ Hükûmet yetkilerinin büyük vergi kaçırmasını açığı çıkardığı için tutuklanan ve 2009 yılında cezaevinde ölen Sergei Magnitsky’nin avukatı Nikolai Gorokhov, bir sene önce dördüncü kattan düşüp öldü.

∂ 2007 yılında Rus silahlarının İran ve Suriye’ye satışını araştıran Ivan Safronov, beşinci kattaki bir pencereden düşerek canından oldu.

∂ İki yıl sonra hükûmetle uğraşan yayıncı Olga Kotovskaya 14. kattaki bir pencereden düştü.

∂ 2014’te, Rus mafyasına borçlu olduğu iddia edilen Scott Young adlı İngiliz emlakçi, Londra’daki dört katlı binanın çatısından demir parmaklıkların üzerine düşerek hayatını kaybetti.



Ölen İngiliz ajanı soruşturmasını derinleştiren mendilcinin fotoğrafı ortaya çıktı

İngiliz eski istihbaratçı James Gustaf Edward Le Mesurier’in ölü bulunduğu sokakta bir yıl boyunca mendil satıp olaydan önce aniden ortadan kaybolan gizemli mendilcinin fotoğrafına Google’dan ulaşıldı. Polis Suriye’li olduğu iddia edilen mendilciyi ararken aynı bölgede bu işi yapan Orhan Fikilli “Her sabah selam verirdim. Sadece ‘Merhaba’ derdi. Sokakları dolaşmazdı” dedi.

1573980108436.png


Eski İngiliz istihbarat subayı James Gustaf Edward Le Mesurier’in ölü bulunduğu Karaköy, Ali Paşa Medresesi Sokak’ta bir yıl boyunca her gün aynı yerde oturup mendil satan ve İngiliz istihbarat subayının ölümünden bir hafta önce ortadan kaybolan gizemli mendilci hâlâ bulunamadı. Polis ekipleri, Suriyeli olduğu iddia edilen mendilci “Muhammed” hakkında inceleme başlattı.
Hürriyet'te yer alan habere göre; ekipler önceki gün mendilciyi tanıyan Karaköy esnafının ifadesine başvurdu. Esnafın anlatımına göre gizemli mendilci her sabah saat 08.00 sıralarında Ali Paşa Medresesi Sokağı’na gelip ajan Le Mesurier’in hem ev hem ofis olarak kullandığı binanın olduğu sokağın başında gün boyunca bekliyordu.
Bir yıl boyunca yaz kış demeden neredeyse her gün sokağa gelen mendilci esnafın anlatımına göre sabahları tost yiyip kahve içiyordu. Eski kıyafetler giyen ve uzun sakal bırakan mendilci aynı zamanda düzgün Arapça konuşuyordu.
Karaköy esnafının anlatımına göre az Türkçe bildiği düşünülen mendilci çevresiyle de pek sohbet etmiyordu. Adının “Muhammed” olduğunu söyleyen mendilci her gün saat 16.00 sıralarında sokaktan ayrılıyordu. Mendilci, Le Mesurier’in ölümünden bir hafta önce ortadan kayboldu.

Hep aynı yerde bekliyordu
Aynı bölgede 33 yıldır dolaşarak mendil sattığını söyleyen Orhan Fikilli her gün yaklaşık beş defa Ali Paşa Medresesi Sokak’tan geçtiğini belirtti. Bir yıl boyunca Suriyeli Muhammed’i gördüğünü söyleyen mendilci Orhan FikilliBen yıllardır Karaköy bölgesinde mendil satarım. Yaşım büyük olmasına rağmen sokakları dolaşırım. Çantamdaki mendilleri satmaya çalışırım. Yaklaşık bir yıldır sabahları sokaktan geçtiğimde Suriyeli mendilciye selam verirdim. Sadece ‘merhaba’ derdi. Başka bir şey söylemezdi. Ama güzel Arapça konuşuyordu. Hep aynı yerde bekliyordu. Benden genç olmasına rağmen hiç sokakları dolaşmazdı. Hep aynı yerde otururdu. Bizimle pek konuşmadı. Önünde bir tezgâhı vardı” dedi.
Polis ekipleri konuyla ilgili incelemesini sürdürürken gizemli mendilcinin fotoğrafı Google sokak görüntülerine yansıdı. Görüntülerde mendilcinin, Le Mesurier’in evinin olduğu sokağın başında oturduğu ve mendil sattığı görülüyor. Mahalle sakinlerinin teşhis ettiği mendilci Muhammed’in yüzü fotoğraflarda net bir şekilde görülüyor.

Arkadaşında kalıyor
Hakkında yurtdışına çıkış yasağı konulan ajan Le Mesurier’in İsveç asıllı eşi Emma Hedvig Christina Winberg’in Beyoğlu bölgesinde bir arkadaşının evinde kaldığı öğrenildi. Polis ekipleri olay günü Winberg’in saati, yüzüğü ve bir miktar parasına el koymuştu. Polisler, önceki gün Winberg’i arayarak gelip eşyalarını almasını söyledi. Ancak Winberg’in ‘güvenlik’ gerekçesiyle karakola gitmediği öğrenildi.
 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
Eskiden (özellikle darbe önceleri) Türk Halkını birbirine vurdurtmak için kurşun sıktırırlardı şimdi ise millete tivit attırıyolar ..!

Bu tespit bir gazeticiye ait... Türkiye Cumhuriyeti Halkının kutuplaştırılmaya çalışıldığı ve birbirine düşman edilmeye çalışıldığından bahsetmekteydi. Sol ve sağ, Dinci ve Kemalist gibi ayrımlara gidilerek toplum üzerinde mühendislik(!) çalışmalarına başlanmış.

Önce kutuplaştırıyolar, sonra yeterince güçsüz hale gelince de ülkeyi karıştırıp böl ve parçala taktiğini uyguluyolar... Evet görmemiz gereken böyle şeytani provakatif senaryolara, tuzaklara yem olmamak... Kimi yerde Atatürk'e saldırtıyolar, kimi yerde Dine, Kültüre... İkisi de aynı şeytani planın değişik kolları, kuklaları ve bu çarka hizmet etmemeli, uyanık olmalıyız.

Bakıyoruz bi kısım cahiller Atatürk'e secde(!) meselesi üzerinden çatışma yaratmak için kolları sıvarken diğer kesimde Başörtüsü gibi değerlere saldırılar artırılmaya çalışılıyor, toplumumuza nefret tohumları serpiliyor, sinir hücrelerimizle oynanıyor!

1574280002433.png
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
Süleyman Seba'nın MİT'teki görevi...

Gazeteci Murat Yetkin, yeni yazdığı kitabı 'Meraklısı İçin Casuslar' kitabıyla ilgili Hürriyet'e konuştu. Yetkin, Beşiktaş’ın efsanevi başkanı Süleyman Seba’nın MİT’teki yöneticiliğine ve Kaşıkçı cinayetine ilişkin ilginç detaylara yer verdi.

"Beşiktaş’ın eski başkanı Süleyman Seba’nın MİT’teki görevi neydi?" sorusuna Murat Yetkin, şu yanıtı verdi:
"Süleyman Seba’nın MİT’çi olduğu sır değildi elbette. Ayrıntıya girmeyeceğim, merak edenler kitaptan okuyabilir. Şu kadarını söyleyeyim: Mahir Kaynak, 12 Mart’ın en önemli isimlerinden biri. Bir cunta faaliyetinin içine MİT tarafından yerleştiriliyor. Yıllarca bilgi taşıyor dışarıya. Ve yakalanmıyor, ilginçtir, kendi teşkilatı tarafından deşifre ediliyor. Her ajanın bir vaka, bir de değerlendirme ya da dosya subayı/görevlisi denilen irtibatları vardır. Diyelim ki ajansın; her gün MİT binasına girip çıkamazsın, ikinci gün gün açığa çıkarsın. İrtibatı sağlayan, özel ayarlanan buluşmalar aracılığıyla o vaka subayıdır; ajan bilgi verir, yeni talimat alır. Mahir Kaynak’ın uzun süre vaka subaylığını yapan kişi Süleyman Seba... Aslında 12 Mart’ın perde arkasında bugüne kadar hiç adı duyulmamış kişilerden biri."


Mahir Kaynak'ın vaka subayıydı
Süleyman Seba'nın MİT’e 1954’te alındığını belirten Yetkin, konuşmasına şöyle devam etti: "Aynı yıl Beşiktaş’ta futbol oynamayı bırakmış. Avcıoğlu-Madanoğlu örgütü içine yerleştirilen Kaynak’ın vaka subaylığını yaptığı dönemde, İstanbul MİT Bölge Daire Başkanlığı’nın ‘kontrkomünizm’ yani Komünizmle Mücadele şubesinin önemli bir memuru."

1574357016742.png


1574357162864.png


1574357796704.png
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
Üzülerek görüyorum ki, bu konu üzerinde orjinalliği bozacak derecede ayarlamalar yapıldığını ve bazı resimleri de silinmiş şekilde görüyorum... Yazı fontları küçültülmüş, resimlerin bazıları silinmiş, yazılardan bazıları silinip alıntı yapılan sitelerden tekrar kopyalanmış vs vs ... Bu zamana kadar uygun görülen bu tür ayarlamalarımın hepsi neredeyse tümden son bir iki ayda değiştirilmiş... Gerekli şikayeti yaptım ilgili süper modumuza ama buradan bu yazılarımızı takip edenler için bu notu buraya iliştirmem gerekiyor sanırım.

Artık konuyu sadece ben yazmıyorum anlaşılan :) Bir de konuyu noktasına kadar değiştirmek için can atan birileri var (Olumlu düşünemiyorum açıkcası, niyetin !) :) Bu değişimleri fark edip de bana haber veren takipçilerimize burdan teşekkürü bir borç bilirim.
 

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,323
Puanları
113
Bu İngiliz istihbarat subayının öldürülmesinde Rusların parmağının olduğunu zannetmiyorum. Yaptığım araştırma ve okumalarım ABD'yi gösteriyor. İngilizlerin Rusları itham etmesi siyaset icabı ve hedef şaşırtmadan başka bişey değil. Zaten Rusların da cevap vermemiş olması ciddiye almadıklarını gösteriyor.

Bu arada yazı ve resimlerin silinmesi işini doğrusu ben de anlayamadım. Bunun site yönetiminin müşterek kararı olduğunu pek zannetmem. Sonuçta konu istihbarat olunca insan başka türlü şeyler düşünüyor. Lakin konu sahibine durumun izah edilmesi en azından bir saygı icabıdır diye düşünüyorum.
 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
"Lions - Leo ve Rotary - Rotaract clup" Tehlikesi...! Çocuklarınızı ve Gençlerinizi Tuzaklardan koruyun.

Lion'lar, Leo'lar, Lioness'ler kimler?

BM'nin tanıdığı ilk sivil toplum örgütü Lions, üyelerine göre insanlara hizmet etmeye zaman ayırıyor. Ancak örgüt kimine göre Masonlar'ın 'arka bahçesi'

Günümüzde Uluslararası Lions (International Lions) Birleşmiş Milletler'e (BM) de danışmanlık yapan dünyanın en büyük ve en etkili yardım organizasyonlarından biri olarak kabul ediliyor. Her ne kadar BM tarafından tanınan ilk sivil toplum örgütü olsa da Lions kimilerine göre Masonlar ve Rotaryenler ile birlikte gerçek amaçları kamuoyundan saklanan "şaibeli" bir örgüt. Veya Masonlar'ın "arka bahçesi" veya Siyonizm'in "sevimli yüzü." Peki bu söylenenlerin ne kadarı gerçek? Lion'lar, Leo'lar, Lioness'ler kimler? Hangi amaçlarla toplanıyor, neler yapıyorlar?


----------------------------------------------------------------
1576229193461.png
-------------------------------------------------------------------------------------------------

İlk Lions kamu kurumu gibiydi

1963'te kurulan Türk Lions'un ilk kadrosunda bakan, vali, emniyet müdürü ve dönemin ileri gelen simaları yer alıyordu.

Lions tarihçisi Suat Ballar'ın anlatımına göre Türk Lions'unun kurulmasını en çok isteyen kişi Lions International'ın Orta Avrupa Genel Sekreteri Louis Breitenbach'tı. Konuyu sık sık gündeme getiren Breitenbach birçok Asya ve Afrika ülkesinde kulüp bulunmasına karşın bir Avrupa ülkesi olan Türkiye'de Lions'un bulunmamasını üzüntüyle karşılıyordu. Breitenbach'ın şansı bir Türk mühendis olan Arif Ulubil ile tanışmasıyla değişti. 1962'de Ulubil ile görüşmek üzere İstanbul'a gelen Breitenbach Türkiye'de Lions kulübü kurmak için yapılan birkaç girişimin sonuçsuz kaldığını Türk Lions'unu kurmak için yeni bir girişim başlatmak istediklerini söyledi. Kurucu olarak Fahrettin Kerim Gökay'ın ismi üzerinde durduklarını, bu ismin ülkede yadırganmayacağını düşündüklerini belirten Breitenbach Ulubil'e Gökay ile tanışmak istediklerini söyledi.

Kuruluşa Bakan Desteği
O dönem İmar ve İskan Bakanı olan Gökay ile telefonda görüşen Breitenbach İstanbul Yeşilköy'deki Çınar Otel'de bir buluşma için randevu aldı. Çınar Otel'deki toplantıya Gökay ve Breitenbach ile birlikte sonradan kurucular arasında yer alan Arif Ulubil, müteahhit Mehmet Uygun ve organizatör Necmettin Arbatlı da katıldı. Bu toplantıda Gökay'ın önerisi üzerine kurucular arasına İstanbul Valisi Niyazi Akı, İstanbul Belediye Başkanı Kamuran Görgün ve İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Uğur'un alınması kararlaştırıldı.

Tüzük Değişikliği Gerekti
Bakanlar Kurulu, 20 Nisan 1963'te aldığı bir kararla merkezi İstanbul'da bulunan İstanbul Milletlerarası Lions Kulübü'nün merkezi Chicago'da bulunan Milletlerarası Lions Kulüpleri Derneği (Lions International) ile işbirliği yapmasına izin verdi. 6 Mayıs 1963'te Perapalas Oteli'nde bir araya gelen kurucular kurulu aralarındaki toplantıda İmar ve İskân Bakanı Fahrettin Kerim Gökay'ı Başkan, İstanbul Valisi Niyazi Akı ve Gazeteci Abdi İpekçi'yi de Başkanvekili olarak seçti.

Şu Meşhur 118-T
Aynı anda Chicago'daki Lions merkezi de Türkiye'deki Lions'u organizasyonuna dahil etti. Organizasyon şemasında Avrupa'nın bölge kodunun 100 ve Türkiye'nin Avrupa'da Lions'u kabul eden 18'inci ülke olması nedeniyle 118 sayısı da Türk Lionsu'nun kodu olarak belirlendi. Ancak yıllar içinde Lions kulüplerinin sayısı artınca İngilizce karşılığı olan TURKEY kelimesinden yola çıkılarak Türkiye, 118-T, 118-U, 118-R, 118-K, 118-E ve 118-Y olarak kodlanan altı bölgeye ayrıldı. 118-T: İstanbul'un Avrupa Yakası'nda bir bölgeyi, 118-U Ankara da dahil olmak üzere Türkiye'nin Ankara'nın doğusunda kalan bölgeyi, 118-R İzmir-Antalya olmak üzere Ege'den Orta Akdeniz'e kadar olan bölümü, 118-K Trakya ve İstanbul dışındaki Marmara Bölgesi'ni, 118-E İstanbul Fatih'ten başlayıp Trakya'nın tamamını, 118-Y ise İstanbul'un Anadolu Yakası'nı temsil ediyor.) Halen Türkiye'de, 6 yönetim çevresindeki 374 Lions kulübü faaliyet gösteriyor. Her bir kulübün üye sayısı 20 ile 45 arasında değişirken Türkiye'deki toplam üye sayısı da yaklaşık 12 bin 500'ü buluyor.

Nevzat Atal Nazlı Güven

Masonluğa ilk adım mı?


Lionslar "Masonluğun arka bahçesi" iddiasına hayır diyor ama çoğu Mason.

'Lions' İngilizce'de 'Aslanlar' demek. Kurucuları ise isimlerine ayrı anlam yüklemiş: Özgürlük ve anlayış ulusumuzun güvenliğidir.

yildizlar2.gif
Lions 'arka bahçe' mi?

BM'nin tanıdığı ilk sivil toplum örgütü Lions, üyelerine göre insanlara hizmet etmeye zaman ayırıyor. Ancak örgüt kimine göre Masonlar'ın 'arka bahçesi'.

Günümüzde Uluslararası Lions (International Lions) Birleşmiş Milletler'e (BM) de danışmanlık yapan dünyanın en büyük ve en etkili yardım organizasyonlarından biri olarak kabul ediliyor. Her ne kadar BM tarafından tanınan ilk sivil toplum örgütü olsa da Lions kimilerine göre Masonlar ve Rotaryenler ile birlikte gerçek amaçları kamuoyundan saklanan "şaibeli" bir örgüt. Veya Masonlar'ın "arka bahçesi" veya Siyonizm'in "sevimli yüzü." Peki bu söylenenlerin ne kadarı gerçek? Lion'lar, Leo'lar, Lioness'ler kimler? Hangi amaçlarla toplanıyor, neler yapıyorlar? Türk Lions'un bugün yaşayan en eski üyesi, eski Genel Yönetmeni 41 yıllık kıdemli Lion Suat Ballar'a göre Lions sadece ve sadece kendilerini insanlığın hizmetine adamış yardımsever gönüllülerin oluşturduğu bir birlik. Türk Lions'unun önemli isimlerinden Avukat Çetin Yıldırımakın da sanılanın aksine bir zenginler kulübü olmadıklarının altını çiziyor. "Biz insanlara hizmet etmek amacıyla bu işe zaman ayıran insanlarız" diyen Yıldırımakın şöyle devam ediyor: "Yaşadığımız çevrede yardıma ihtiyaç duyanlara hizmet ederiz. Asla cebimizden para çıkarıp vermeyiz. Yaptığımız iş kendi çevremizdeki olanakları harekete geçirmek. Örneğin bir okul yaptıracaksak aramızda para toplayıp okul yaptırmayız. Benim inşaat malzemesi satan arkadaşım vardır ondan rica ederim. Bir diğerinin marangoz tanıdığı vardır onu bu işe çeker. Sonuçta bizim harekete geçirmemizle okul yapılır."

LEO, LIONESS
Türk Lions'un 118-T Yönetim Çevresi Genel Yönetmeni Erim Erinç Dinç ise Lion'ların dilinde bu hizmetin adının "lionistik faaliyet"olduğunu söylüyor. "Aslında" diyor Dinç "gerçek lionistik faaliyetler bunlar da değil. Ülkemizin ekonomik koşulları nedeniyle bizler bu tür faaliyetleri öne çıkarıyoruz. Gerçek lionistik faaliyet ise örneğin gözü görmeyen birine kitap okumak ya da engelli birisinin koluna girip onu şehirde dolaştırmak." Suat Ballar'a göre topluma hizmet için bir araya gelen insanlardan oluşan Lions'un önemli bir özelliği daha var. O da üye olarak mümkün olduğunca her meslekten ve o mesleğin en önde gelenlerinden oluşan bir organizasyon yaratmak. Ancak bu seçimde kişilerin düzgün karakterli ve yardımsever bir kişiliğe sahip olması da önemli bir kriter. Henüz üye olmayan, yardımseverlik ruhunun aşılanmaya çalışıldığı gençlere ise Leo deniliyor. Kadın üyelerin adı ise Lioness. Topluma hizmet gibi ulvi bir amaçla hareket ettiklerini vurgulayan Lions'lar için kuşkusuz en en dikkat çekici şey Masonluğun arka bahçesi olarak suçlanmaları. Ancak ilerleyen bölümde vurgulanacağı gibi erkek üyelerin yüzde 30'unun Mason olduğu, ikisi hariç (ki onlar da kadın) başkanlarının tamamı Mason olan Lions'ta bu iddiayı çürütmek de zor.
NEVZAT ATAL - NAZLI GÜVEN


Kaynak:

 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
Bizim sitede de bu tosuncuklardan epey miktarda mevcut @PARAzitCELL :)
Daha önceden hem lgbt hem de bu lion-mason ortaklığı ile ilgili konu açmaya çalıştığımı hatırlıyorum ama konular siliniyor veya uygun bulunmuyor olmalıydı (lgbt ile ilgili konum silinmişti, hatırlıyorum, lions lar için ise tam hatırlamıyorum gerçi) ... Özellikle lgbt üzerine büyük bir algı operasyonu çekiliyor Türkiyemizde... Lions olayında ise gençlerimiz içki-kumar-ahlaksızlık-isyan gibi gibi şeylerle beyin yıkayışları uygulanıyor diye biliyorum.
 

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,323
Puanları
113
1577460837673.png


Kardak krizinde,
botlarla çıktığı seferde
Türk kayalıklarını
Yunanlılar'ın elinden alan
bordo bereli de oydu.
Doğu Türkistan'da
Uygurlar'ın yanında O vardı, adı İSYAN'dı.
Afganistan'da adı KARTAL'dı.
Türk general Raşit dostum'u
savunma bakanı yaptırdı.
Azerbaycan'da adı KÖROĞLU'ydu.
Azerbaycan ordusunun kurulmasında
Ermenilerle mücadelede ön saflardaydı.
O'nun Türk istihbaratandaki adı HAYALET idi.
O Büyük kahraman KAŞİF KOZİNOĞLU'yu,
vücuduna giren üç kurşun öldüremedi.
Ama, Fetullahçı savcı ve hakimler O'nu tutukladılar.
13 kasım 2011 tarihinde Silivri zindanında şehit oldu.
Çağımızın Kürşatlar'ından birisiydi.
Kızıllar ona faşist dedi, yeşiller asla sindiremedi.
Çünkü Türklüğünü
ve devlet çıkarlarını her şeyin üstünde bildi.
Bosna kan ağlıyordu.
Sırp keskin nişancılar uzun menzilli
silahlarla bosnalı savaşçıları tek tek indiriyordu.
“imdat” çağrısına
Türkiye’nin açıktan yardım
edemeyeceğini
Aliya İzzet Begoviç de biliyordu.

Her yardım açıktan olacak değil ya…
Bu riskli görevi mit yurtdışı
operasyonlar daire başkanı
“Kemal Korkmazoğlu” üstlendi…
Mit’in keskin nişancıları emrine verildi.
Bosna savaşçılarını keklik gibi avlayan
Sırp nişancılar mevzilerinde
tek tek zımbalanarak susturuldu.
“Kemal Korkmazoğlu” da bu riskli çatışmalarda
karnından ve omuzundan yaralandı.

Bosna savaşında “Kemal Korkmazoğlu”
kod adını kullanan bu kahramanının
gerçek adı Kaşif Kozinoğlu idi.
Karadeniz’in sert dalgaları gibi
nice dalgalar vurdu bağrına.
Trabzon’un bu yiğit evladı
Özbekistan,
Kırgızistan,
Kazakistan,
Türkmenistan
ve
Azerbaycan’da
Türk’e kurulan kahpe fetö pusularına karşı mücadele etti.
Hedefine koyduğu fetö okullarının çoğunu kapattırmanın üstesinden geldi.

Ama ergenekon tutuklamalarında
hedefteki bir numaralı isimdi...
Çünkü orta asya’da verdiği yiğit mücadelede
düşman mevzilerini tarumar etmişti…
Tutuklandığında devrana kahretti ama
yaptıklarından hiç pişmanlık duymadı.
Koğuşta birden rahatsızlandı, sonra “iyiyim” dedi…
Kolunda uyuşma, göğsünde ağrı hissetmediğini
özellikle söyledi arkadaşlarına…
Bir saat sonra ambulans geldi ama doktor yoktu içinde…
Olsa da faydasızdı;
Çünkü haftalar öncesinden zehirlenmişti…
Fetö'nün
"ağzı dualı,
alnı secdeli"
katilleri
"kalp krizi" diye otopsi raporu tuttular sonra.

Sırp keskin nişancılarına canını teslim etmeyen
bu vatan kahramanı,
vatan topraklarında koluna
kelepçe vurulmanın acısı ile göçtü bu dünyadan.

O şimdi bosna şehitleri ile cennet bahçelerinde.
Kaşif kozinoğlu gibi yeleli bir bozkurt’un
bizim rahmet dilememize ihtiyacı yok biliyorum…
Ama adettendir:
“Allah rahmet eylesin!.
Ölümüne sebep olanları ve vatan hainlerinin
elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşmalarına
vesile olanları da
Yüce RABBİM KAHHAR ismi şerifi hürmetine kahreylesin.

UNUTTURMAK İSTEYEN VATAN HAİNLERİNE İNAT;
BİZLERDE SENİ DAİMA RAHMETLE YAD EDECEĞIZ...
RUHUN ŞAD MEKANIN CENNET OLSUN.

Alıntıdır.
 
Son düzenleyen moderatör:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
MİT'in yeni binası 'KALE' yarın hizmete açılıyor

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı'nın Etimesgut ilçesindeki Bağlıca semtinde inşa edilen yeni binası "KALE" yarın hizmete girecek.


1578238266633.png



Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı'nın Etimesgut ilçesindeki Bağlıca semtinde inşa edilen yeni binası "KALE" yarın hizmete açılıyor.
Edinilen bilgiye göre, 5 bin dönümlük bir alan üzerine inşa edilen ve etrafında başka herhangi bir yapı bulunmayan, yaklaşık 3 metre boyunda beton duvarlar ve dikenli tellerle çevrili, dinlemelere, yetkisiz girişlere ve sızmalara karşı özel olarak tasarlanmış yeni karargah binasının açılışı yarın yapılacak.


1578238397895.png


"KALE"nin açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yapması bekleniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz yılın Temmuz ayında Etimesgut'ta yapımı tamamlanan yeni hizmet binasını ziyaret ederek incelemelerde bulunmuştu. Erdoğan, 1,5 saati aşan ziyaretinde, son teknoloji kullanılarak inşa edilen binanın teknik donanımı ile ilgili bilgi almıştı.

1578238448470.png


İlk bina Hacı Bayram'da
TBMM’de 1965’te kabul edilen 644 sayılı Kanun’la, devletin milli güvenlik politikasının hazırlanmasına ilişkin her konuda istihbaratın tek elde toplanabilmesi amacıyla oluşturulan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) ilk binası Hacı Bayram Camisii bölgesinde yer alıyordu. Yıllar içinde farklı nedenlerle pek çok kez yer değiştiren MİT, Gençlik Parkı’nın karşısındaki Vakıflar Binası’na, ardından 1970’li yıllarda Yenimahalle’deki adresine taşınmıştı.


KOCAMAN SEVGİLERLE VATANA VE MİLLETE HAYIRLI OLSUN DİYORUZ ?
Mesaj otomatik birleştirildi:

Dünya Gizli Örgütler Yönetim Şeması

1. En üst Katman: Sun (Güneş) Örgütü


2.Katman: Tavistock Enstitüsü


3.Katman: Roma Kulübü – Ditcley Vakfı – Mont Pelerin - Tri-Lateral Komisyon


4.Katman: CFR - Bilderberg Gurubu – Round Table – Skulls and Bones – Gül ve Haç Kardeşliği – RIIA


5. en alt Katman: IMF,Birleşmiş milletler,NATO,AB,Dünya Bankası,IFS,BIS,WTO



En tepede (şimdilik) Sun teşkilatı vardır, en altta ise herkesin bildiği ve think-tank (düşünce kuruluşu) kisvesi altında çalışan masonik örgütlenmeler vardır. (onların altındaki BM falan saymıyorum bile) En alttakiler daha açık ve resmi yapılanmalardır. Bir üstündekiler resmi fakat daha kapalı yapılanmadır. Tavistock Enstitüsü tamamen gizlidir. Sun teşkilatı ise şimdilik çok gizlidir!....

bu 5 katman'dan 4'üne birden üye olmuş 2 kişinin ismini vereyim: Henry Alfred Kissinger, David Rockefeller.

eski ABD Dış işleri Bakanı Henry Kissinger; Tavistock,Tri-Lateral Komisyon ve CFR üyesidir.

Henry Alfred Kissinger, P2 Mason Locası’nın, 33. Derece Masonlar’dan oluşan Üst Konseyi olan Monte Carlo Mason Locası’na üyedir ve 33. Dereceden masondur.

Rockefeller CFR nin yani dış ilişkiler komisyonunun Tri-Lateralın yani 3 lü komisyonın onursal başkanıdır . Bilderbergin çelik kadrosunu da bizzat Rockefeller ve onun dostları oluşturur . Kissenger de en son Ford vakfının onursal başkanıydı . Bugün Rockefellerin tüm şirketleri ve regalize olmuş vakıflarının toplam tahmini serveti 27 trilyon civarıdır. Bilderberg'inde Advisory Group (Danışma Gurubu) adı verilen en üst yönetim kurulunun üyesidir, halen 99 yaşında olmasına rağmen. CFR'ninde 1970-85 arası 15 yıl Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmıştır.

Sadece 11 vakfının serveti 3 milyar dolardır. Kontrol ettiği stand oil ve chase group (Dünyanın en büyük şirketi) başta olmak üzere ABD menşeli en büyük şirketleri sayarsak bu servet kat kat artar.

En enteresan olanı ise Rockefeller Ailesi 4 kuşaktır Baptist bir ailedir, yani dünyadaki WASP sermayesini Morgan Ailesiyle birlikte elinde tutar, Yahudi sermayesi ise Rotschild ve Warburg ailesinden sorulur. Dünya da küresel kriz dalgalanmaları olduğunda hiç bir şekilde zarara uğramayan tek banka Manhattan Chase Bank tır . Dedesinden kalma bir villayı ki New York yakınlarında bir çam ormanının içindedir devasa bir saraya dönüştürmüş, genel olarak kararlar orada alınmıştır . En son Standart Oil i bırakmıştır . Yeni alternatif ve daha yüksek gelirli enerji kaynakları için çalışma yaptıkları söylenir.
Daha da enteresanı 1929 ekonomik buhranında tüm Amerika batarken,
Rockefeller center'ın önüne herih Amerika yı simgeleyen çam ağacını dikti.
Abd Washington'dan değil, New York'tan yönetilir.

Aslında;
Bahsedilen malikaneler zinciri New york'daki Pacantino Halls'da bulunur. Üçlü Komisyon'un kurulma kararıda 1972'de orada alınmıştır.
Zaten amerikada iki hükümet vardır . Biri ön vitrin olan beyaz saray . diğeri arka planda bütün stratejik operasyonları yürüten Cia hükümetidir . Zaten Cia da Rockefeller e bağlıdır . Ama bu aileye bağlı vakıf ve normalde legal görünen şirket çalışanları adı altında işlerini yürütür .​

BU BİLGİLER ALINTIDIR, SORUMLULUK KABUL EDİLMEZ, YANLIŞ, EKSİK VEYA HATALI BİLGİ OLABİLİR.

1578239843294.png



BURADA DİKKAT ÇEKMEK İSTEDİĞİM KONU "SUN TEŞKİLATI" DIR VE İLERİDE BİLGİ KIRINTILARI BULABİLİRSEM YAZARIM :)
Mesaj otomatik birleştirildi:

1578240627092.png
Böğüren Buzağı Heykeli de simgelerindendir... küçük ayrıntılara dikkat edebilirsiniz...
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
1578311901653.png


1578312006216.png


KALE nihayet dualarla açıldı ??

1578312202545.png

Mesaj otomatik birleştirildi:

1578312668475.png
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
MI6 (SIS) iNGİLİZ GİZLİ SERVİSİ
1579188286630.png
MI6 (SIS) iNGİLİZ GİZLİ SERVİSİ


Daha önce sıkça rastlanan MI5 ve MI6 arasındaki rekabet, terörle mücadele için en aza indirgenmiştir ve bu istihbarat kurumları arasında ortak bir çalışma ortamı sağlanmıştır. MI5 ve MI6'in ne olduğunu bilmeyenler için, ünlü tarihçi Bernard Lewis'ten de alıntı yaparak şu tanım yapılabilir: MI6, İngilizlerin ülke dışında faaliyette bulunan istihbarat teşkilatıdır. MI5 da MI6'in yurtdışında yaptıklarını, başkaları İngiltere'de yapamasın diye çalışan bir istihbarat birimidir. MI5'ın 5000, MI6'in 3500 çalışanı olduğu iddia edilmektedir. Oralarda çalışan ajanların da geçmişteki IRA saldırıları ve 2005'teki cihatçı saldırıdan edindiği tecrübelerle yeni gelişebilecek saldırılara hazırlıklı oldukları ortadadır. MI5 ve MI6'e onlarla beraber çalışan GCHQ'ın da terörle mücadelede önemli bir yeri olduğu söylenebilir. GHCQ, hükümete çeşitli yönlerden farklılık gösteren terör saldırılarının nasıl önlenebileceği ile ilgili bilgiler verir. GHCQ'ın siber, kimyasal ve biyolojik saldırılara karşı nasıl korunulacağı ve nasıl karşılık verilebeceği şeklinde çalışmaları, hükümetin bu konudaki politikalarını belirleyen önemli bir faktördür. İngiliz hükümetinin terörle mücadeleyi sürdürmek için uyguladığı yasalar, şüphesiz ki GHCQ'dan aldığı bilgi ve görüşlerden de etkilenerek ortaya konmuştur. Ayrıca yurtdışında görev yapan MI6 ve GCHQ ajanlarının, terör örgütlerinin içine sızdıkları ve İngiltere'de planlanan terör eylemleriyle ilgili MI5'a sürekli olarak rapor sundukları belirtilmiştir. İngiliz kökenli olup, Suriye'de IŞİD ve YPG gibi terör örgütlerine üye olan bireyler, küçük bir ihtimal dahilinde de olsa İngiltere için istihbarat toplama amacıyla bu örgütlere katılmış olabilirler.

Machiavelli'nin dediği gibi bir ülkeyi güçlü kılan şeyler, ordusu ve yasalarıdır. Saldırıyı başlamadan önlemek için, güçlü bir ordu yerine güçlü bir istihbarattan söz de edilebilir. İngiliz istihbarat teşkilatlarının, yalnız Londra gibi metropollerde değil ülkenin her yerinde ofisler açtığı ve çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Ülkenin pek çok yerinde terörle mücadele ile ilgili çalışmalar yapan merkezler bulunmaktadır.



We are SIS – the UK’s Secret Intelligence Service - also known as MI6. Our people work secretly around the world to make the UK safer and more prosperous. For over 100 years SIS has ensured the UK and our allies keep one step ahead of our adversaries. We are creative and determined - using cutting-edge technology and espionage.

We have three core aims: stopping terrorism, disrupting the activity of hostile states, and giving the UK a cyber advantage.

We work closely with MI5, GCHQ, HM Armed Forces, law enforcement and a range of other international partners. Everything we do is tasked and authorised by senior government ministers and overseen by Parliament and independent judges. People who work for MI6 come from all walks of life, with different skills, interests and backgrounds.

MI6 is an organisation where integrity, courage and respect are central to what we do. We encourage and admire difference. Many MI6 staff are based overseas while others work from our headquarters in Vauxhall, London. Although our work is secret, everything we do is legal and is underpinned by the values that define the UK.

We’re #secretlyjustlikeyou
Mesaj otomatik birleştirildi:


1579189792166.png


Azerbaycan İstihbarat Teşkilatı

State Security Service of the Republic of Azerbaijan


1579188990518.png
State Security Service of the Republic of Azerbaijan

State Security Service of Republic of Azerbaijan was instituted by the Decree № 706 of President of the Republic of Azerbaijan Mr. Ilham Aliyev, dated December 14 2015.
The Constitution of the Republic of Azerbaijan, the laws of the Republic of Azerbaijan “On national security”, “On intelligence and counter – intelligence activities”, “On operational – investigation activities”, “On state secret”, “On combating terrorism” and other legislative acts, the statute of State Security Service of the Republic of Azerbaijan, decrees and instructions of the President of the Republic of Azerbaijan, resolutions and instructions of Cabinet of Ministers of the Republic of Azerbaijan, normative legal acts of central executive bodies on the activities adopted under the legislation, also international agreements to which the Republic of Azerbaijan is a signatory in the framework of laws of the Republic of Azerbaijan form up the legal basis of the activities of State Security Service of the Republic of Azerbaijan. These activities are realized by observing the human and civic rights and freedom, humanism, the principle of responsibility for the state and society.
Mesaj otomatik birleştirildi:


Hakkımızda

"Sanal Karabağ" Bilgi - İletişim Teknolojileri Merkezi Azerbaycan Cumhurbaşkanı sayın İlham Aliyev'in 7 Temmuz 2011 yılında verdiği Serencamla onaylanmış "Azerbaycan gençliği 2011 - 2015 - yıllarında" Devlet Programı 6.2.2 maddesine uygun olarak oluşturulımuştur. Asıl amaç Karabağ merkezi internet kaynağının yaratılmasıdır.
“Sanal Karabağ” Bilgi-İletişim Teknolojileri Merkezi projesi Azerbaycan’daki birtakım gençlik örgütlerinin ortaklığıyla, Azerbaycan Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Azerbaycan Ulaşım, İletişim ve İleri Teknolojiler Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleştirilmektedir. Merkezimiz 31 Ekim 2017 tarihinde “Sanal Karabağ” Bilgi-İletişim Teknolojileri Gençlik Sivil Toplum Kuruluşu adıyla resmen tescil ettirilmiştir.
www.virtualkarabakh.az sitesi "Sanal Karabağ" Bilgi - İletişim Teknolojileri Merkezi'nin resmi internet sayfasıdır. Karabağ konusunda merkezileşmiş bir internet veritabanı olan www.virtualkarabakh.az portalında Azerbaycan’dan ve Azerbaycan dışından gerçek ve tüzel kişiler, gençlik sivil toplum kuruluşları Azerbaycan’ın Karabağ meselesindeki haklı tutumunu ortaya koyan çeşitli multimedya ve bilgi-iletişim teknolojileri ürünlerini, yazıları yayınlatabilirler.
Misyonumuz
Dünyanın hemen hemen tüm bölgesel ve küresel çatışmalarından birisi olarak 25 yıldan fazla bir sürede uluslararası kamuoyunu rahatsız eden Karabağ sorunu halen bir çözüm bekliyor. Ermenistan tarafından eski Azerbaycan toprağı sayılan Dağlık Karabağ ve ona bitişik çevre bölgelerin - cumhuriyetimizin yüzde 20 oranında topraklarının işgal edilmesi ve uzun süre kontrolsüz kalması, aslında dünya tarihinde azar azar rastlanan olaylardan bir tanesidir. Temel amacımız Karabağ'ı sanal çerçeveye oturtmak değil, tam tersi Karabağ gerçeklerinin sanal ortamda tanıtımına hizmet etmektir.
"Sanal Karabağ" Bilgi - İletişim Teknolojileri Merkezi projesi yaratıcı bir biçimde Karabağ'ın tarihini, maddesel, manevi, dini, kültürel değerlerini, kültürünü, tarihi anıtlarını, edebiyatını, halk edebiyatı ürünlerini, insanlarını, Ermenistan - Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununu, yani kısacası, bu tarihi bölgemiz hakkında bilgilerin Azerbaycanca ve dünyanın önde gelen dillerinde sunulduğu kaynak sitesi olarak düşünülmüştür. Bu elektronik resursdakı geniş bilgiler, resimler, videolar, e-kitaplar, tarihi belgeler, araştırmalar, analitik yazılar, soykırım kurbanlarının , tanıkların yaşadıkları, yabancı yazarların Karabağ'la ilgili araştırmaları, bilimsel kitapları, sanal oyunlar, sanal sergiler, yarışmalar, özetleyecek olursak, Karabağ'la ilgili herşey ülkemizin yeni nesil temsilcilerine, 50 milyonluk soydaşlarımıza ve yurtdışındaki dostlarına, hemen hemen her yaş gruplarına aynı, dünyanın barışçıl insanlarına düzgün, gerçek olgularla ulaştırılmasına yöneliktir. Herkesi "Sanal Karabağ" projesine kendi katkılarını sunmağa, bu sitenin sadece bir internet projesi olarak görülmesini değil, hem de özellikle gençlerin ve yetişkinlerin sıkça başvuracağı, öğreneceği bir küresel bilgi ağına dönüşmesine yardımcı olmağa çağırıyoruz. Eğer sizler de gelecek nesillere ulusal gerçeklerimizi ulaştırmak istiyorsanız, bizlere katılarak bu İnternet sitesinde aktif bir yer alabilirsiniz. Asıl hedefimiz Karabağ'ın unutulmaması, Ermenistan - Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili ülkemizin haklı tutumunu dünyanın barışçıl, adil insanlarına ulaştırılmasıdır. Bu yönde çalışmalarımıza destek veren herkese önceden teşekkür eder, şükranlarımızı sunarız.
Mesaj otomatik birleştirildi:

1579189504623.png
1579189527039.png




Azerbaycan'a karşı uygulanan soykırım ve sürgün politikası

XIX yüzyılın başlarında Çarlık Rusyası (İran ve Rusya arasında Azerbaycan topraklarının parçalanmasıyla alakalı 1813 yılında Gülüstan ve 1828 yılında Türkmençay anlaşmaları imzalandıktan sonra) eski Azerbaycan topraklarında tampon bölge oluşturmak amacıyla "Ermeni devleti" kurmak planını gerçekleştirmeğe başlandı. Aşağı yukarı 300 sene önce gelecek imparatorluğun konturları hakkında düşünen Rus imparatoru I. Pero güneye gönderdiği elçilerine şunları söylemişti: "Onları (Ermenileri) kandırıp bizim topraklara getirmeğe çalışmalıyız. Yarın Rusya`nın dayanacağı bir bahane olsun en azından". Bu amaçla İran ve Türkiye topraklarında yaşayan 300 bine kadar Ermeni XIX yüzyılın ilk yarısında Azerbaycan'a aktarılmış ve İrevan (şimdiki Erivan), Dağlık Karabağ, Nahçıvan, Zengezur, Dereleyez, Ordubad, Vedibasar ve diğer bölgelerde yerleştirilmiştir. Fakat Ermenilerin Azerbaycan topraklarına göçettirilmelerine rağmen, Azeriler bu bölgelerde sayıca Ermeniler için avantaj oluşturmaktaydı. Örneğin, 1886 yılında Gence bölgesinin Zengezur kazasındaki 326 köyden sadece 81'i Ermeni köyüydü. Erivan kazasında nüfusun yüzde 66`i azerbaycanlı, yüzde 34`iyse Ermenilerden oluşuyordu. Bu arazilerde Ermenilerin çoğunlukta bulundurulması amacıyla Azerbaycanlılara karşı soykırım politikası uygulanmış, Ermeniler Çarlık Rusyası tarafından gizli silahlandırılarak, askeri birlikler oluşturulmuştur. Şimdiki Ermenistan ve Dağlık Karabağ topraklarından Azerbaycanlıların toplu olarak göçe zorlanması, sivil halka karşı şiddet, vahşet Rusya devletinin desteğiyle XX yüzyılın başlarında, özellikle 1905-1907 yıllarında en ciddi boyutlara ulaşmıştır. Azerbaycan'ın Zengezur, Erivan, Nahçıvan, Ordubad, Kazak, Karabağ vilayetlerinde yüzlerce köy yakılmış, insanlar çoluk çocuk,genç,ihtiyar demeden katledilmiştir 1918-20 yılı olayları, mart soykırımı 1918 yılının Mart ayında Rusya bolşeviklerinin rehberi Vladimir Lenin Bolşevik Stepan Şaumyan`ı Kafkas olağanüstü komiseri atayarak Bakü'ye gönderdi. Bolşevikler Bakü'de iktidara gelmek adına Ermeni daşnaklarının silahlı birliklerinin artniyetleri için ortam yarattı. 31 Mart'ta Bakü'de Azerbaycanlıların toplu katliamı yaşandı. Stepan Şaumyan`ın itirafına bakılırsa, sivil Azerilerin katliamına Bakü Sovyeti`nin altı bin silahlı askeri, aynı zamanda "Taşnaksutyun" partisinin 3-4 binlik silahlı birliği katılmıştı. Üç gün süren katliam sırasında Ermeni orduları Bolşeviklerin yardımıyla Azerbaycanlıların yaşadıkları mahallelere ansızın baskınlar yapmış, halkı çocuk büyük demeden şehit etmişlerdir. O dehşet anların canlı tanığı Kulner soyadlı bir alman 1925 yılında Bakü olayları hakkında şunları yazmıştır: "Ermeniler Müslüman (Azerbaycanlı) mahallelerine sokularak herkesi öldürüyor, kılıçla parçalıyor, süngüyle delik deşik ediyorlardı. Katliamdan birkaç gün sonra bir çukurdan çıkarılan 87 azerbaycanlı cesedinin kulakları, burunları kesilmiş, karınları yırtılmıştı. Cesetlerin cinsiyet organları kesilmişti. Ermeniler çocuklara acımadıkları gibi, yaşlılara da acımıyorlardı". Genel olarak, yirminci yüzyılın ilk yarısında Kafkasya'da yaşanan iki katliam sırasında (1905-1907 yılları, 1918-1920 yılları) 2 milyona yakın Azerbaycanlı Ermeniler tarafından katledilmiş, kendi evlerinden zorla göçettirilmiştir. Mart katliamı sırasında Bakü şehrinin sadece bir yerinde kulakları, burunları kesilmiş, karınları yırtılmış 57 azerbaycanlı kadınının cesedi bulunmuştur. Genç kadınların diri diri duvara çivilenmesi, Ermenilerin saldırısından kurtulmak isteyen iki bin kişinin bulunduğu şehir hastanesinin yakıldığı da bu korkunç gerçekler arasındadır. Kaçıp canını kurtarmaya çalışan halkı kurşuna dizmek içinse Ermeniler şehrin uygun yerlerinde önceden makineli tüfekler yerleştirmişlerdi. Erivan gubernyası, Şerur-Dereleyez, Sürmeli, Kars ve diğer bölgelerde Azerbaycanlıların katliamında aktif görev üstlenmiş Ermeni subayı Ovanes Apresyan`ın anılarından yola çıkarak amerikalı ziraatçı Leonard Ramsden Hartvill "İnsanlar böyleymişler" isimli kitap yazdı. Ovanes Apresyan kitabın yazarıyla sohbeti sırasında Ermenilerin İngilizlerin ve Rusya'nın yardımı ile kendi amaçlarına ulaştıklarını kaydederek sadece Bakü'de Mart katliamı sırasında yirmi beş bin Azerbaycanlı`nın öldürüldüğünü bildirmişti. Taşnakların Azerbaycanlılar`a karşı uyguladıkları soykırım sadece Bakü ile sınırlı kalmamıştı, kısa sürede Şamahı, Guba, Erivan, Zengezur, Karabağ, Nahçıvan, Kars bölgeıerinde de Azerbaycanlılara karşı katliam gerçekleşmişti. 1918 yılının Mart-Nisan aylarında Şemahı`da 8 bine kadar sivil insan şehit edilmişti. Şamahı Cuma Camii de dahil birçok kültürel anıtlar yakılmış ve yıkılmıştı.
Cavanşir kazası`nın 28 köyü, Cebrail kazası`nın 17 köyü tamamen yakılmış, halkıysa katledilmiştir. 29 Nisan 1918 tarihinde Gümrü yakınında büyük çoğunluğu kadınlardan, çocuklardan ve ihtiyarlardan oluşan 3 bin kişilik Azerbaycanlı göçü pusuya düşürülerek en son kişiye kadar şehit edilmiştir. Ermeni çeteleri Nahçıvan kazasının birkaç köyünü yakmış, Zengezur kazasında 115 Azerbaycanlı köyü imha edilmiş, 3257 kişi, 2276 kadın ve 2196 çocuk öldürülmüştür. Genel olarak bu kaza üzere 10068 Azerbaycanlı öldürülmüş veya sakat bırakılmış, 50000 Azerbaycanlıysa zorunlu göçmen durumuna düşmüştür. Erivan kazasının 199 köyünde yaşayan 135 bin Azerbaycanlı öldürülmüş, köylerse yerle bir edilmiştir. Ermeni silahlı birlikleri daha sonra Karabağ'a saldırmış, 1918-20 yılları arasında Karabağ'ın dağlık bölümünde 150 köy dağıdılımış, nüfusuysa şehit edilmiştir. (ADC hükümeti, Olağanüstü Soruşturma Komisyonu evraklarından)
1920 yılının Mayıs ayında, Ermenilerin ve XI Kızıl Ordu'nun katılımıyla Gence'de 12 binden fazla Azerbaycanlı katledildi.
1948-1953 yıllarında Azerbaycanlıların Ermenistan'dan göçettirilmesi
1943 Tahran toplantısı sırasında Sovyet-İran ilişkileri tartışılırken, Ermeni diasporası SSCB Dışişleri Bakanı V.Molotovdan İran'da yaşayan Ermenilerin SSCB'ye aktarılmasını istedi. Molotov Tahran'da meseleyi SSCB KP MK-nın Başkanı İ.Staline iletti ve Ermenilerin aktarılmasına izin verildi. Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri Q. Arutyunov bu olguyu kurnazca kullanarak yurtdışındaki Ermenilerin Ermenistan'a göçü bahanesiyle Azerbaycanlıların Ermenistan'dan zorla çıkarılması konusunda karar verilmesini başardı. 23 Aralık 1947 tarihinde SSCB Bakanlar Kurulu "Ermenistan SSC`den kolhozcuların ve başka Azerbaycanlı nüfusun Azerbaycan SSC'nin Kür-Araz ovasına aktarılması hakkında" karar verdi. Stalin tarafından 1948-1953 yıllarında gerçekleştirilen Azerbaycanlıların öteki göçleri sırasında Ermenilerin özellikle dikkatlice davrandıkları husus ekonomik, sosyal ve ruhsal yönden güçlü, stratejik önemli Azerbaycanlı yerleşim birimlerinin boşaltılmasıydı. Dolayısıyla ilk aşamada Erivan şehri civarında bulunan yerleşim birimlerindeki azerbaycanlılar göçe zorlandı, daha sonraysa bölge merkezleri, çevre köy ve kasabaların nüfusu aktarılmıştır. Deportasiyaya maruz kalan nüfusun bir bölümü Ermenistan'ın dağ bölgelerinde yaşadığı için Kür-Araz ovalığındakı iklime zor alışmıştır. Bu nedenle Kür-Araz ovasına aktarılmış on binlerce Azerbaycanlı arasında ölüm halleri bir hayli arttı. Öte yandan, Ermenistan aktarılan bir kişinin bile Dağlık Karabağ bölgesinde yerleşçesine izin verilmedi. Tam tersi "Büyük Ermenistan" düşüncesinin hayata geçirilmesi doğrultusunda bu arazinin azerbaycanlılardan boşaltılması işi planlı bir biçimde sürdürüldü ve iç aktarma adı ile 1949 yılında Dağlık Karabağ'dan 132 aile (549 kişi) Azerbaycan'ın Hanlar bölgesine taşındı. Aynı zamanda Azerbaycan yerleşim birimlerinin adlarının değiştirilmesi, eğitim ve kültür ocaklarının kapatılması, bölgelerin birleştirilmesi işlemi gerçekleştirilmiştir. 1947-53 yıllarında Azerbaycanlılar yaşayan 60 bölgenin ismi değiştirilmiştir. Genel olaraksa, 1921-88 yılları arasında Ermenistan'da yüzlerce Türk kökenli yaşayış biriminin ismi değiştirilmiştir.
Sınırdışı olayının gerçekleşmesi sırasında Ermenilerin gerçekleştirdikleri kurnazlık ta vardı: bölge ve şehirlerin nüfusu az sayıda Azerbaycanlı kalmak şartı ile aktarılmıştır. Azınlıkta kalan nüfus ise bir sonraki aşamada - Ermenistan topraklarının tamamen azerbaycanlılardan "temizlenmesi" operasyonu sırasında ülkeden çıkarılmıştır.
Azerbaycanlıların 1988-1989 yıllarında Ermenistan'dan göçettirilmesi olayı, 1988 yılının Ocak ayından itibaren "türksüz Ermenistan" siyaseti planlı şekilde hayata geçirilmeye başlanmıştır. Ermenistan hükümeti, "Karabağ" ve "Krunk" komiteleri, Eçmiedzin kilisesinin temsilcileri SSCB yönetiminin desteğiyle Azerbaycanlıların kovulması sürecinde binlerce kanlı gösteriler yapmışlar. Etnik temizlik sonucunda Ermenistan'ın 185 yerleşim birimi boşaltılmış, 250 binden fazla Azerbaycanlı ve 18 bin Kürt kendi evlerinden zorla kovulmuş, 217 Azerbaycanlı Ermeniler tarafından katledilmiştir. Bunlardan 49 kişi Ermenilerin elinden kaçarken dağlarda donmuş, 41 kişi işkenceyle dövülerek öldürüldü, 35 kişi işkencelerle katledilmiş, 115 kişi yakılmış, 16-sı güllelenmiş, 10 kişi azap ve işkence dözmeyerek kalp krizinden ölmüş, 2 kişi hastanede doktorlar tarafından öldürülmüş, diğerleri ise suda boğularak, asılarak, elektrikli sandalye cezasına çarptırılarak, başları kesilerek öldürüldü.
Kaynak:
Yakup Mahmudov, Kerim Şükürov Karabağ - Real tarih, gerçekler, belgeler. Bakü, 2005
www.azerbaijan.az


1579189814710.png


Hocalı Soykırımı

Hocalı, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinin idari sınırları içinde, Ağdam-Şuşa-Hankendi- Askeran yolunun üzerinde ve bölgenin tek havaalanının yakınında bulunan Azerbaycan kentiydi. Şehrin nüfusu yedi bin kişiden fazlaydı. Bölgenin tek sivil havaalanı burada bulunduğu için şehir ulaşım açısından özel bir konuma sahipti. İşte bu yüzden Dağlık Karabağ sorunu başlamadan önce şehir mültecilerin sığındığı yere dönüştü. Orta Asya'da yaşanan etnik kargaşa yüzünden göçetmek zorunda kalan Ahıska Türkleri ve Ermenistan'dan göçederek Azerbaycanlı mülteciler Hocalı'da yerleşmişti. 1992 yılının şubat ayında Hocalı'nın Azeri halkına karşı eşi görülmemiş soykırım uygulanmıştı. Hocalı Soykırımı olarak bilinen bu kanlı facia sonucunda binlerce Azerbaycanlı öldürüldü ve rehin alındı, şehir kendisi yerle bir edildi. 1992 yılının 25 Şubat`ı 26 Şubat'a bağlayan gece eski SSCB 366. Alayının desteğiyle Ermenistan silahlı birliklerince Hocalı sehri işğal edildi. Soykırımın gerçekleştiği geceden önce Hocalı halkı şehirde kaldı ve (yaklaşık 2500 kişi) şehre saldırı başladıktan sonra Azerbaycanlıların yaşadığı en yakın yerleşim birimine ulaşmak için şehirden çıkmaya gayret ettiler. Fakat onların bu planı gerçekleşmedi. Hocalı`yı yerlebir eden işgalciler şehrin sivil nüfusuna karşı özellikle acımasızca davrandılar. Hocalı'nın yüzlerce masum nufusunun sakininin hunharca katledilmesi Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Dağlık Karabağ bölgesi topraklarında yaşanan silahlı çatışma sırasında işlenen en kanlı cinayetlerden birisiydi. Ermenistan silahlı kuvvetleri ve yabancı askeri birlikler Hocalı`dan ve civar bölgelerden ayrılamamış insanların hemen hemen tamamını vahşice öldürdüler. Bunun sonucunda 613 kişi, 106 kadın, 63 çocuk ve 70 ihtiyar şehit edildi, 1275 kişi rehin alındı, 150 kişinin kaderiyse bugüne kadar bilinememektedir. Soykırım sırasında Hocalı'nın nufusundan 487 kişi sağlığını kaybetti, aynı zamanda 6 aile tamamen yok edildi, 26 çocuk her iki ebeveynini, 130 çocuk ebeveynlerinden birini kaybetti. Şehitlerden 56 kişi işkenceyle öldürüldü, onların kafaları koparıldı, gözleri çıkarıldı, diri diri yakıldı, gebe kadınların doğmamış çocukları karınlarından çıkarıldı. Ermenistan yetkilileri çatışma sırasında işledikleri cinayetlere dahil Hocalı halkına karşı işledikleri katliamlarda sorumluluklarını inkar ediyor, olguları çarpıtıyor, herkese olayı yalnış anlatıyorlar. Onların bu yaklaşımı sadece gerçeklerden uzaktır, ayrıca basit mantık kurallarına bile aykırıdır. Azerbaycan Cumhuriyeti resmi makamlarının elinde bulunan yeterli bilgilerle birlikte, facianın işlenmesiyle ilgili Ermenistan'ın sorumluluğunu ayrıca çok sayıda bağımsız kaynaklar ve trajedi tanıklarının söyledikleri de doğruluyor.
Hocalı soykırımının tanınması
Hocalı Soykırımı 20. yüzyılda yaşanan en trajik insan trajedilerinden biridir. Bu sıraya ayrıca Hatın, Hiroşima, Nagazaki ve Songmi soykırımları dahildir. Yüzyılın sonunda yapılmış bu soykırım sadece Azerbaycan halkına karşı uygulanmadı, bu, tüm insanlık aleyhine işlenen en kanlı cinayetlerden birisidir. Uluslararası sözleşmeler, evrensel ilkeler Hocalı soykırımı gibi trajedileri defalarca kınamış ve kabul edilemez belirtmişlerdir. Ermenistan Cumhuriyeti tarafından Hocalı'da işlenen bu insanlık karşıtı suçtan uluslararası siyasal ve hukuksal açıdan değer verilmesi için Azerbaycan bir çok uluslararası kuruluşlar ve dünya ülkelerinin parlamentolarında kararlı adımlar atmıştır.
"Hocalı'ya Adalet" kampanyası
Üye ülkelerin sayısına göre dünyanın ikinci en büyük uluslararası organizasyonu olan İslam Konferansı Örgütü (NOT: örgüte üye ülkelerin Dışişleri Bakanları Konseyi 2011 yılı 28 Haziran tarihli kararıyla kürümün ismi İslam İşbirliği Örgütü olarak değiştirilmişti) Ermenistan'ın Azerbaycan Cumhuriyeti'ne karşı askeri saldırıyı defalarca kınadı ve Ermenistan -Azerbaycan sorununda Azerbaycan halkıyla hep dayanışma sergiledi. 2004 yılında İslam Konferansı Örgütü Diyalog ve İşbirliği Uğrunda Gençlik Forumunu oluşturdu. Forum ayrıca 2007 yılının sonbaharında "Medeniyetler İttifak" çerçevesinde düzenlenen "Gençlik Kültürel Alyansını destekliyor" girişimi çerçevesinde Uluslararası Gençlik Hareketi'ne başvurarak, kendi ortakları ve uluslararası kuruluşlar aracılığıyla sivil Azerbaycanlı nufusunun kanını dökmüş rejimin provokatif adımlarıyla ilgili uluslararası kamuoyunun farkındalığını artırmağa çağırdı. İİÖ Gençlik Forumu`nun Başkanlar Konseyi Nisan 2008 -de Kuveyt'te düzenlenen VI. oturumunda Haydar Aliyev Vakfı Rusya Temsilciliği'nin başkanı Leyla Aliyeva Forumun medeniyetlerarası diyalog üzere Genel Sekreteri seçildi. Bu, Ermenistan tarafından Azerbaycan topraklarının işğalı olgusuna İİÖ Gençlik Forumunca dikkat çekilmesine katkıda bulundu. Aynı yılın 17 Mayıs tarihinde İİÖ ve İSESCO`nun organizasyonluğuyla yetkili uzmanlar düzeyinde yapılan iki günlük toplantının sonucunda Leyla Aliyeva'nın girişimiyle gerçekleştirilen "Hocalı'ya Adalet - Karabağ Özgürlük" kampanyası İİÖ uzmanları tarafından desteklendi ve 26 Şubat İİÖ`e üye ülkelerde insani facia kurbanlarının anım günü olarak kutlanması kararlaştırıldı. Ayrıca, Hocalı Soykırımı'nın İslam ülkelerinde ders kitaplarında ders olarak okutulmasıyla ilgili önerinin İİÖ dışişleri bakanlarının toplantısına sunulmasına karar verildi.
İİÖ ülkelerinin dışişleri bakanları Konseyi`nin Uganda`nın başkenti Campala`da düzenlenen toplantısında Gençlik Forumu'nun Kültürel Alyansı`nın Genel Koordinatörü Leyla Aliyeva'nın "Hocalı'ya Adalet - Karabağ Özgürlük" adlı girişimi teyit etti. İİÖ Dışişleri Bakanları 35. oturumunda bununla ilgili özel bir karar kabul edildi. Kararla İİÖ`ye üye ülkelerde insani trajediler kurbanlarının Anım Günü kuruldu. İslam İşbirliği Örgütünün bünyesinde bulunan Diyalog ve İşbirliği uğrunda Gençlik Forumu'nun Kültürlerarası Diyalog üzere Genel Koordinatörü Leyla Aliyeva'nın girişimiyle "Hocalı'ya Adalet" uluslararası bilgilendirme kampanyası 8 Mayıs 2008 tarihinde başladı. Kampanya kapsamında ilk olarak, Hocalı faciasıyla ilgili çocuklar tarafından çekilmiş fotoğraflardan oluşan sergi ve İstanbul'da, Taksim metro istasyonunda yabancı ülke gençlerinin soykırımla ilgili fotolarından oluşan sergiler düzenledi. İİÖ Dışişleri Bakanları Konseyi Mayıs 2009 tarihinde Suriye'nin Şam kentinde düzenlenen 36. oturumunda bakanlar Gençlik Forumu tarafından gerçekleştirilen "Hocalı'ya Adalet - Karabağ Özgürlük" kampanyasını tam destekleyerek, kampanyayla ilgili karak verildi ve örgüte üye devletlere kampanyada aktif yer almaları tavsiye edildi. 2011 yılında İslam İşbirliği Örgütü Parlamento Birliği "Hocalı'ya Adalet" uluslararası bilgilendirme kampanyasını destekleyen bildiri kabul etti. İİÖ Parlamenterler Konseyi Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'de düzenlenen 13. oturumunda kabul edilen Abu Dabi Bildirgesi`nde Hocalı soykırımının insanlık suçu olarak tanınmasıyla ilgili üye ülkelere başvurdu. Bu, İİÖ Gençlik Forumu'nun "İİÖ Gençlik Forumu ve İİÖ Parlamenterler Birliği arasında işbirliğine" dair inisiyatifi doğrultusunda gerçekleşti. Örgüte üye parlamentolara doğrudan çağrı yapıldı ve böyle çağrı facianın milli düzeyde hukuki ve siyasi açıdan tanınmasını sağlayacak doğrultudaydı. İslam İşbirliği Örgütü Parlamento Birliği Endonezya'nın Palembang kentinde düzenlenen VII toplantısında 30 Ocak 2012 tarihinde "Ermenistan Cumhuriyeti'nin Azerbaycan Cumhuriyeti'ne karşı saldırısı" isimli geleneksel olarak kabul edilmiş karara Gençlik Forumun girişimiyle bir madde eklendi.
Kampanya küresel çapta etkin olmak ve sesini duyurmak amacıyla çeşitli iletişim araç ve kaynaklarından, bu arada medyadan, internetten ve canlı etkinliklerden büyük ölçüde yararlanmaktadır. Kampanya çerçevesinde düzenlenen etkinliklerde katliamlara, etnik arındırmaya, ırksal, etnik ya da dinî ayrımcılık karşısında etkili bir şekilde direnmeye, Hocalı Soykırımı kurbanlarıyla dayanışma sergilemeye ve Hocalı’da Azerbaycanlı nüfusa karşı işlenen cinayetlerin cezasız kalmasıyla mücadeleye en çok dikkat ayrılmaktadır.
Kampanya pek çok ülkede etkili bir biçimde uygulanmaktadır ve günümüzde 120 binden çok insan ve 115 örgüt kampanyayı desteklemektedir. Sosyal ağlar, sergiler, toplantılar, yarışmalar, konferanslar, seminerler ve diğer etkinlikler kampanyanın amacına ulaşmak için kullanılan birer etkin araçtır.
Kaynak:
www.justiceforkhojaly.org
www.virtualkarabakh.az
Mesaj otomatik birleştirildi:

Konu üzerinde ALLAH aşkına düzenleme yapan modlar ve yetkililere sesleniyorum; lütfen emekle hazırladığım bilgi ve yazılarımda oynama yaparken özgünlüğe karışmadan, karmaşa ve hassas yönleri ifade eden kısımlara dokunmadan düzenleme yapmanız... :( Bakınız misal olarak aşağıdaki yazıda da görüldüğü üzere cümlenin sonunda ilgili emoji olması gerekirken "soru işareti" konulmuş sonradan ve yine resimlerin bir tanesini başlığında da aynı sorun...! Yapmayın böyle.

1579190101470.png


ASLI: KOCAMAN SEVGİLERLE VATANA VE MİLLETE HAYIRLI OLSUN DİYORUZ ?

1579190385357.png
ASLI: "KALE" nihayet dualarla açıldı ? ?

1579192882630.png


ASLI: MİT'in yeni binası "KALE" yarın hizmete açılıyor
Mesaj otomatik birleştirildi:

?? |"|_KALE_|"| ??
 
Son düzenleme:

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
YAPAY İSTİHBARAT ÇAĞI


Bilim ve teknolojideki gelişmeler istihbarat dünyasını da etkiliyor. Bir imparatorluk olarak siyasi, ekonomik ve askeri anlamda büyük bir düşüşte olan ABD'nin istihbaratta yapay zekâ çalışmalarına ağırlık vermesi boşuna değil.
Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de 'intelligence' kelimesi İngilizce'de hem zekâ, hem de istihbarat manasına geldiği için 'artificial intelligence' kavramıyla tam olarak ifade edebileceğimiz sahadaki güncel gelişmeleri ve riskleri aktarmaya çalışacağım.
Kuşkusuz her iktidar odağı gibi ABD devlet aklı da istihbaratın, 'iktidarın olmazsa olmazı' olduğunu biliyor. İstihbari iktidardan kasıt, ülke içinde Orwell'ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'te anlattığına benzer totaliter bir muhaberat devleti kurup dışarıda zayıf olmak değil. ABD; yayılmacı, yer yer işgalci dış politikası gereği yeni istihbarat rejimini Ortadoğu ve Pasifik'ten başlayarak dünya sathına yayma amacında. Bu çalışmaların taşıyıcısı da CIA değil, teknik istihbarat alanında faaliyet gösteren National Security Agency (Ulusal Güvenlik Teşkilatı). Yaygın kanaatin aksine ABD adına en çok istihbarat toplayan kuruluş da CIA, değil NSA.

İSTİHBARAT ROBOTU
Peki, ne yapıyor NSA? HUMINT (Human Intelligence-İnsana Dayalı İstihbarat) ile yürütülecek kimi faaliyetleri SIGINT (Signal Intelligence-Sinyal İstihbaratı, Teknik İstihbarat) faaliyetleriyle gerçekleştirmeye çalışıyor. Yani istihbaratta insan unsurunun yerine bilgisayarları yerleştirmeye çalışıyor. Yapay zekâ araştırmalarının henüz emekleme aşamasında olduğu günümüzde bu proje neredeyse bir ütopyadan ibaret. Ama ABD yine de en az çeyrek asır sonrasının teknolojisi için şimdiden yatırım yapıyor.
NSA'nın Maryland'deki merkezinde çalışan bilgisayar mühendisleri, istihbarat faaliyetlerinin hatırı sayılır bir kısmını kendi başına yapabilecek ileri yazılım teknolojileri üzerine çalışıyor. Telefon dinlemelerin tape çözümleri gibi basit mekanik işlerden istihbari veri analizi gibi daha karmaşık işlere kadar bir dizi çalışmayı yürütebilecek 'istihbarat robotları' da denilebilir bunlara.
İlk yüz tanıma teknolojisine kaynaklık eden optik transistör sistemi, EMS denilen elektromanyetik spektrum teknolojileri üzerine çalışmalar da bu projenin bir parçası. Buna radyasyon istihbaratı da deniliyor.
Uzun vadede amaç, istihbaratta insanın yaptığı pek çok şeyi (Haber toplama, analiz etme, operasyon planı yapma ve hatta operasyonu gerçekleştirme) yapabilecek yazılım sistemleri üretmek. Gelecekte istihbarat raporu yazan, olası riskleri hesaplayarak operasyon planı hazırlayan, senaryo üreten bilgisayar yazılımları kullanılmaya başlanabilir. Telefon dinleme tapelerini yazmakla kalmayıp onları analiz eden, özgün raporlar hazırlayan yazılım sistemlerinden, yani kendi başına pek çok önemli istihbarat fonksiyonunu yerine getiren robotlardan söz ediyorum.
Bu yazılımlar, sahada 'case officer' denilen operasyon şefleri ile merkezden operasyonu yönlendiren/yöneten 'desk officer'ın işlevlerini de üstlenecek yazılımlar. Bir başka deyişle suikast operasyonu da dâhil operasyon senaryosu yazacak, bütün riskleri olasılık teorisine göre hesaplayıp uygulamaya koyacak yeni nesil teknoloji ürünleri bunlar.

Kaynak: Ferhat Ünlü - sabah gazetesi

ABD istihbarat topluluğu: Yapay zeka gelecek için tehdit oluşturuyor

ABD istihbarat topluluğu dünya genelinde tehditler değerlendirmesi raporunu yayınladı. Rapora göre kuantum teknolojisi ve yapay zeka (AI) ulusal güvenliğe 'yeni bir tehdit' teşkil ediyor.


Tehditler listesinde nükleer silahlanma, terör, iklim değişikliği gibi maddelerle kuantum hesaplama, yapay zeka başlıkları bir arada yer alıyor.


'Çift yönlü teknolojiler'



ABD istihbarat topluluğunun raporunda, gelecek on yıl ve sonrasında ülke tarafından karşı karşıya kalınan uzun vadeli tehditler sıralamasında hem askeri hem sivil alanda araştırması yürütülen ‘çift yönlü teknolojiler’ önemli bir tehdit olarak görülüyor.


Listede üst sıralarda yer alıyor


Raporda şifreleme, otonom ve insansız sistemler gibi agnostik teknolojiler, yapay zeka ve kuantum hesaplama, toplumun ilerlemesinden ziyade zarar vermek için kullanılabilecekleri korkusuyla ‘endişe listesinin’ en üst sıralarında yer alıyor.


Teknolojiler iyi niyetli olarak kullanılırsa insanlığa fayda sağlayabilecekken ABD hükumeti, ‘rakiplerin ticari sektörde kullanılan uygun fiyatlı tasarımlar yoluyla AI ile daha fazla erişim kazanabileceğini ve AI'nin silah ve teknoloji gibi alanlarında kullanabileceğini’ ve ‘kuantum iletişiminin düşmanların güvenli iletişimi geliştirmesine olanak sağlayabileceğini’ ifade etti.


Ayrıca rapordaki tehditler arasında bio-teknoloji alanda yürütülen insan genetiği ile ilgili çalışmalar, otonom araçların yaygınlaşması gibi başlıklar da yer alıyor.
 

HÜDHÜD

Müdavim
Katılım
5 Mayıs 2017
Mesajlar
10,093
Reaksiyon puanı
6,555
Puanları
113
Hakan Fidan'dan israilli düşmanlarına MANKEN edasında Pozlar ?? :


1580667730577.png


hakan fidan.jpg



Aşırı sağ eğilimli gazetede Pazit Rabin imzasıyla çıkan "Sultan ve Süleymani" başlıklı yazıda, Fidan hakkında asılsız iddialarda bulunuldu.
Bu ay başında Irak’ta düzenlenen ABD saldırısında öldürülen İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ve Fidan’ın "birbirine çok benzediği ve her ikisinin de Irak ile Suriye’de ülkeleri adına vekalet savaşları yürüttüğü" öne sürüldü.


07_2020%2F12_Ocak%2F00%2Fhakan_fidan_0002.jpg

Yazıda, "Şimdi Kasım Süleymani, yerin üç arşın altında yattığına göre, onun ikizi olan Türk İstihbarat Servisi (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ın komplolarına odaklanma zamanı geldi." şeklinde skandal ifadelere yer verildi.
 
Üst