Delikanlılık adam yaralamak değil, yaraları sarmaktır!

Bu konuyu okuyanlar

AliA

Müdavim
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,457
Reaksiyon puanı
528
Puanları
0
Yıllardır Türkiye'nin dört bir tarafını ve pek çok ülkeyi dolaşan, 400 binden fazla seyirciye ulaşan Eşrefpaşalılar oyunu, aynı adla beyazperdeye taşındı. "Delikanlılık adam yaralamak değil, yaraları sarmaktır." sloganıyla öne çıkan film, 5 Mart'ta gösterime giriyor.

esrefpasalilar.jpg


Türk sinemasında mahalle deyince çoğumuzun aklına Adile Naşit, Münir Özkul, Şener Şen, Kemal Sunal, Ayşen Gruda filmleri geliyor.

Yıllar önce çekilmelerine rağmen bu filmleri bilmem kaçıncı kez tekrar ve keyifle seyretmemizin nedeni günümüz karmaşası içerisinde özlediğimiz insan sıcaklığını fazlasıyla hissettiriyor olmaları herhalde. Ama son dönem Türk sinemasına baktığımızda ne sanatsal ne de popüler filmler içerisinde 'mahalle' kavramının çok da işlenmediğini görüyoruz.

5 Mart'ta vizyona girecek olan Eşrefpaşalılar filmi, özlediğimiz mahalle kültürünü beyazperdeye yansıtacak. Seyirciyi sıcak insanların diyarına götürmek için yola çıkan film, Anse Tiyatro'nun sinemaya ilk adım atışını da temsil ediyor.

Ankara Sanatevi Tiyatro Grubu (ANSE), Eşrefpaşalıların hikâyesini birkaç senedir oyun olarak sergiliyordu. Ama ekip hikâyenin hakkının tiyatro sahnesinden ziyade sinema perdesi olduğunu düşünmüş ve ortaya Eşrefpaşalılar filmi çıkmış. Metropolde temiz ve naif kalmış bir mahallenin sakinlerini perdeye yansıtan film, senaristi ve oyuncusu Burak Tarık'ın ifadesiyle bir Türkiye panoraması adeta. İki eski kabadayının aynı kadına âşık olmasından yola çıkan filmde, her karakterin ayrı bir açmazı var. Böylece ortaya özde aynı, ama detayda farklı pek çok hikâye çıkmış. Bu sebeple başrol oyuncusu denen kavram Eşrefpaşalılar'da geçerli değil. Ama hikâyenin kilit taşlarından birisi dizi ve filmlerden aşina olduğumuz Sinan Taymin Albayrak'ın canlandırdığı Hoca karakteri. Her ne kadar sempatik bir havası olsa da uyuşturucuyla hemdem olmuş bir mahalleye hoca olarak atanınca başlangıçta haliyle "Nereye düştüm ben?" diyor.

Ama kısa sürede adapte oluyor. Sanıldığı gibi Hoca, mahalleliye sihirli değnekle dokunup onları başka bir şeye dönüştürmüyor. Sadece içlerinde var olan sevgi duygusunu tazeleyerek kalplerinde oluşan pası temizlemeye yardımcı oluyor. Bunu da yine onları severek yapıyor. Burak Tarık bu noktada bir insanın başkalarını etkileyebilmesi için samimi olması ve özünde o değerleri taşıyor olması gerektiğine vurgu yapıyor: "İnsanları dönüştürebilecek tek şeyin sevgi mekanizması olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla hocanın muktedir olduğu bir değişim varsa sevebilme yeteneğidir."

Türk seyircisi iyi hoca tiplemesini görmeye pek de alışık değil. Son dönemde çekilen birkaç filmde objektif karakterlere, yani melek ya da şeytan olmayıp herkes gibi normal bir insan olan imam tiplemesine yer verildi. Ancak uzun yıllar beyazperdede hep kötü imamları izledik. Sinan Taymin Albayrak'ın bu filmde oynamayı kabul edişindeki en büyük etken de canlandırdığı bu 'doğru' hoca tipini sevmesi olmuş: "Hikâyenin başı ve sonu kadar o baş ve son arasında kesişen cümlelerin bana ne kadar hitap ettiği de çok önemli."

Filmde öne çıkan kişi, Savaş Bayındır'ın canlandırdığı Memduh tiplemesi. Tiyatro oyununda da oldukça sevilen ve güldüren Memduh, filmde şarkı söylemeye de başlıyor. Savaş Bey, evde sürekli şarkı söylediği için eşinin bu durumdan rahatsızlık duymaya başladığını söylüyor gülerek.

Oyunculuk hayatına yeni atılan Deniz Özpınar ise bugüne kadar pek çok dizi ve film teklifi almasına rağmen çoğunu kabul etmediğini söylüyor. "Hepsinde müstehcen sahneler var. Buna çok karşıyım. Bu filmin en güzel yanı biz sadece el ele tutuşuyoruz Burak'la film boyunca. Bence o kadar özgürleşmeye gerek yok aşkı anlatmak için."

ZAMAN
 

Son mesajlar

Üst