Bir öğretmen...

Bu konuyu okuyanlar

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,324
Puanları
113
Dünyayı değiştirebilir!

1565972997406.png


Hikaye 1936 yılında Denizli'nin Acıpayam ilçesinde görevli öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlıyor.
Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşır. Çobanı yanlarına davet edip çay ikram ederler ve ismini sorarlar.
Küçük çoban ürkek bir sesle cevap verir: Hüseyin...

Hüseyin’e öğretmenler yanlarındaki gazeteyi verip okumasını isterler. O tarihlerde okuma yazma bilenlerin sayısı o kadar azdır ki... Okuma öğrenenlerin diplomaları bizzat valiler tarafından imzalanır...

Hüseyin okuma bilmediği için gazeteyi eline almayı kabul etmez...
Öğretmenler bu kez yaşını ve neden okula gitmediğini sorar...
12 diye cevap verir ve ekler: 3 yaşımda annemi kaybettim, 11'imde de babamı...

Hüseyin ile süre sohbet eden öğretmenler, çocuğun aslında çok zeki olduğunun farkına varırlar. Mutlaka okuması gerektiğini tembih ederler...
Hüseyin, karşılaştığı öğretmenlerin verdiği destek ve heyecanla Denizli’de parasız yatılı okumaya başlar.
Bir süre sonra katıldığı bir matematik yarışmasında Hüseyin’e bir kitap hediye edilir.
Hüseyin kitabı bir gecede bitirir.

Ertesi gün Fen Bilgisi öğretmenine gider, "Bu kitapta eksiklik var” der...
Öğretmen şaşırır. Çünkü Hüseyin’in bahsettiği eksiklik, Görecelilik Teorisi hakkındadır.
Söz konusu teorinin önemli bir parçasının kitapta olmadığını fark etmiştir Hüseyin.

Fen öğretmeni konuyu İTÜ'nde kendi hocası olan rahmetli fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektup yazarak iletir. Nusret hocadan şu yanıt gelir: “Hüseyin liseyi bitirince İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği'ne gelsin”

1565973048785.png


Ve Hüseyin mezun olunca İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği'ne gider.

Denizlili öksüz ve yetim çoban Hüseyin, orada da birtakım çalışmalar yapar ve çalışmalarını hocaları anlayamaz. Hocalarından biri, "Bu çalışmalarını bilse bilse Amerika Boston'daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilir' deyip mektupla ona gönderir.

Prof. Morse’dan da şöyle bir cevap gelir: “Hüseyin’in bu yaptığını 5 sene önce bir grup buldu, ama bunu Hüseyin’in tek başına bulması olağanüstü bir şey. Biz Hüseyin’in tüm masraflarını karşılayacağız, Amerika’ya gelsin”

Yıl 1952... Hüseyin yüksek elektrik mühendisi olmuştur. Anne baba yok. Köyünün insanları son derece fakir. Bir gazete kampanya yapar ve toplanan parayla Hüseyin Amerika'ya giden bir gemiye bindirilir.

Hüseyin, MIT’te Prof Morse’un karşısına geçer. Morse, Hüseyin’in tez hocası olacak ama Hüseyin’in İngilizcesi de iyi değil. Anlayamıyor pek Morse’un dediklerini. Hocasına “Write on the blackboard” der. Prof. Morse da Hüseyin’in tez konusu olacak konuyu tahtaya yazar ve Hüseyin de bunu defterine geçirip üniversiteden ayrılır.

MIT’te genelde tez konuları 5 senede, 9 senede bitirilebiliyor olmasına rağmen Hüseyin çalışmasını 3 ay sonra bitirip hocasının karşısına çıkar. Morse birkaç gün sonra tezi inceleyip Hüseyin’i çağırır. “Senin tezin bitti. Ancak burası MIT. Biz burada böyle hemen doktora diploması veremeyiz. Sen git istediğin dersleri al, 2 sene sonra gel” der.
Hüseyin 2 sene sonra doktorasını alıp bu kez Princeton Üniversitesi'ne gider. Orada ünlü fizikçi Albert Einstein ile birlikte çalışır.

1565973142949.png


Birkaç yıl sonra Boston’a geri dönüp icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başlar.
Burada bilgisayarlar ile konuşmanın onlara talimat vermeye yönelik projeler yürütür.
Sesle kumanda edilen bilgisayarı ilk defa 1960’ların başında Hüseyin Yılmaz yapar.

1958 yılında, çalışmalarını yakından takip ettiği Albert Einstein’in kendisi kadar ünlü fonksiyon teorisinde eksikler tespit eder ve bunu bir mektupla kendisine bildirir. Ancak mektup ulaşmadan Einstein ölür.

Yılmaz, bu hatayı ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca akademik dünyada adeta kıyamet kopar. Bilim dünyası ikiye bölünür ve Einstein’in kuramına karşı Yılmaz kütle çekim kuramı da literatüre girer. 27 Ocak 2013'te ise ABD'de vefat eder.

Bugün dünyada çok popüler olarak kullanılan Siri, Google Now, Cortana gibi bütün programlardaki sesli komut sistemin mucidi Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz'dır.

Bir öğretmen bütün dünyayı değiştirebilir...

Burcu Kemerli Işık
 
Katılım
20 Temmuz 2017
Mesajlar
6,866
Reaksiyon puanı
5,172
Puanları
113
Bu yaşam öyküsünü bizle paylaştığın için çok teşekkür ederim abi ancak ufak bir düzeltme yapmak istiyorum. Hüseyin Yılmaz ın önerdiği iki farklı teori var. Bunlardan biri farklı bir skalar kütleçekim teorisi. İkincisi ise bundan yola çıkarak geliştirilen, ama özünde Einstein denklemlerinin sağ tarafına maddenin yanında kütleçekimin de enerji momentum tensörünü eklenmiş daha kapsamlı bir teori. Ses getiren teoride zaten 2. Teori ancak 2. Teorinin ses getirme sebebi Einstein ile çelişmesi değil. Einstein a ait olan genel görelilik kanunun tam olarak odaklanmadığı noktalara odaklanıyor olması.

Hüseyin Yılmazın hikayesinde farklı noktalara çekilen bir diğer nokta ise Hüseyin hocanın sesli komut sisteminin mucidi olması. Hüseyin Yılmazın üzerine böyle bir patent malesef bulunmuyor.

Bazı medya kuruluşları 3 5 fazla tık için ortaya bu tarz hikayeler atıyor sonra herkes bu hikayeyi anlatıyor. Hüseyin Yılmaz muazzam bir fizikçidir ancak ne Einstein'a kafa tutmuştur nede sesli komut sistemi gibi bir patenti vardır.
 

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,324
Puanları
113
Bu yaşam öyküsünü bizle paylaştığın için çok teşekkür ederim abi ancak ufak bir düzeltme yapmak istiyorum. Hüseyin Yılmaz ın önerdiği iki farklı teori var. Bunlardan biri farklı bir skalar kütleçekim teorisi. İkincisi ise bundan yola çıkarak geliştirilen, ama özünde Einstein denklemlerinin sağ tarafına maddenin yanında kütleçekimin de enerji momentum tensörünü eklenmiş daha kapsamlı bir teori. Ses getiren teoride zaten 2. Teori ancak 2. Teorinin ses getirme sebebi Einstein ile çelişmesi değil. Einstein a ait olan genel görelilik kanunun tam olarak odaklanmadığı noktalara odaklanıyor olması.

Hüseyin Yılmazın hikayesinde farklı noktalara çekilen bir diğer nokta ise Hüseyin hocanın sesli komut sisteminin mucidi olması. Hüseyin Yılmazın üzerine böyle bir patent malesef bulunmuyor.

Bazı medya kuruluşları 3 5 fazla tık için ortaya bu tarz hikayeler atıyor sonra herkes bu hikayeyi anlatıyor. Hüseyin Yılmaz muazzam bir fizikçidir ancak ne Einstein'a kafa tutmuştur nede sesli komut sistemi gibi bir patenti vardır.

Sevgili Administraktör, ben bu konularda senin gibi bilgili biri değilimdir. Tahsil hayatım boyunca fizik ve muhasebe derslerinden çok çektim, sevmezdim çünkü. :D Lakin hikaye çok ilgimi çekmişti, paylaşmadan edemedim. Şu kadarını söyleyim, ille de mucit olması gerekmiyor, muhtemelen bu icatların temelinde başat bir rolü, alınteri vardır ki ismi bu şekilde anılmış olabilir.
 
Üst