-Beneficence-
Müdavim
- Katılım
- 10 Ocak 2012
- Mesajlar
- 7,862
- Reaksiyon puanı
- 31
- Puanları
- 48
150 sene evvel
İki Osmanlı kadırgası, Akdenizden Atlas Okyanusuna çıkacak, Afrikayı dolaşıp, Basra Körfezine gidecektir.
Abdurrahman Efendi, bu kadırgaların kadısıdır. Alex de Souzanın memleketi Brezilyaya uğrarlar. Rio limanına demir atarlar. Görürler ki, Afrikadan getirilmiş köle Müslümanlar var; namazı doğru kılmıyorlar, orucu yanlış mevsimde tutuyorlar. Abdurrahman Efendi, büyük bi fedakârlıkta bulunur, ulemaya ihtiyaçları var diyerek, Brezilyada kalır, hepsine dinimizi öğretir, dört sene filan sonra İstanbula döner, hatıralarını yazdığı Brezilya Seyahatnamesini kaleme alır. Abdurrahman Efendiyi Abdurrahman Efendinin kaleminden okuyanlar, Abdurrahman Efendiyi sevgiyle yâd eder.
*
Ancak Hatıralarını kaleme alan biri daha vardır. Kadırgaların mühendisi Faik.
*
Türk Denizcilerin İlk Amerika Seferi isimli kitabında şunları anlatır.
*
İki Osmanlı kadırgası, Akdenizden Atlas Okyanusuna çıkacak, Afrikayı dolaşıp, Basra Körfezine gidecektir. Bağdat Kadısı Abdurrahman Efendi, Bahriye Kadısı tayin edilir ve bu kadırgalara atanır. Akdenizi geçerler, Cebelitarıktan çıkarlar, ki, gökyüzü kararır, bi fırtına bi hortum kardeşim, rotayı kaybederler. Git babam git, aha Afrika sahilleri diye, yanlışlıkla taaa Brezilyaya çıkarlar iyi mi Rio limanına demir atarlar. Davetsiz misafir, giriş izinleri yok. Brezilyalılar siz kimsiniz azizim? diye sorar. Pardon muhterem, iki-üç gün idare ediverin, hava düzelsin kaçıcaz cevabını verirler. Mecburen peki denir ama, karaya inmeleri yasaklanır, bastırın parayı, yiyeceğinizi içeceğinizi sandallardan satın alın Öyle yaparlar. Rio limanında, sandalla getir götür işlerine bakan köle Müslümanlar vardır. Kadırgalara ettir ekmektir sudur taşırken, bizim levendlerin namaz kıldığını görürler. Bakarlar ki, başlarında kılık kıyafet itibariyle ulema var, Abdurrahman Efendi Şeyh demeye başlarlar, küçük küçük hediyeler getirirler. Hatta, şeyhin ne dediğini anlamak için mağripli tercüman bile ayarlarlar. Gel zaman git zaman, hava güzelleşir, kadırgalar yola çıkmak üzeredir. Abdurrahman Efendinin zaten Bağdatta hayatı kaymış, Basra gözünde büyüyor, e burda da el üstünde tutuluyor, kızlar fıstık, ben kalıyorum abi der Kriz çıkar. Çünkü, Brezilya yasalarına karşı sorumlu tutulacak olan kaptan, karaya ayak basmamız yasak, senin yüzünden bizi oyarlar, inemezsin der. O akşam ne olur biliyor musunuz? Abdurrahman Efendi sırra kadem basar! Kaptan telaşlanır, Brezilyalı yetkililere haber verir, bizim kadı kaçtı, yakalayın der. Ararlar, tararlar, kadı yok. İhbar etme görevini yerine getiren kaptan, suçsuz bulunur, kadırgaların limandan ayrılmasına izin verilir, Abdurrahman Efendi Brezilyada kalır.
*
Mühendis Faikin hatıraları burada bitiyor. Abdurrahman Efendiye dönersek Ekmek elden su gölden, hayatını yaşar, evlenir, dört sene sonra sıkılır, İstanbula döner, menajerliğe soyunur, Brezilyada tanıdıklarım var, ticari ilişkiler sağlayabilirim der. Bakar ki, kimse yemiyor, oturur, o zamanlar tivitir yok haliyle, Brezilyayı nasıl Müslüman yaptığını anlatan kitabı yazar.
*
Ve bu mesele 150 senedir tartışılır Abdurrahman Efendi mi doğru söylüyor, Mühendis Faik mi? Kimisi Abdurrahman Efendiyi yalancılıkla suçlar, kimisi Mühendis Faikin iftira attığını öne sürer.
*
Tıpkı, 150 sene sonra benzer bi Brezilya macerasıyla karşı karşıya olduğumuz gibi Kimisi Alexi yalancılıkla suçluyor, kimisi de Aykut Kocamanı müfteri ilan ediyor.
*
Benim fikrimi sorarsanız.
Bizde bu kafa olduğu sürece
Aynı gemideki insanların doğruları bakış açısına göre değiştiği sürece
Her mevzuda senden-benden kamplaşma hastalığımız olduğu sürece
Her sakallıyı ulema, her seçim kazananı padişah, her transferi kral-imparator sandığımız sürece
Kimin haklı olduğunun önemi yok.*
Neticede Alex
Kadı Abdurrahman Efendinin rövanşıdır.
Bi rüzgârla Türkiyeye savruldu, efsane ilan ettiler, heykelini diktiler, 25 milyon euro verdiler, kaptı, gitti.
1-1 oldu.
Haber Kaynağı
İki Osmanlı kadırgası, Akdenizden Atlas Okyanusuna çıkacak, Afrikayı dolaşıp, Basra Körfezine gidecektir.
Abdurrahman Efendi, bu kadırgaların kadısıdır. Alex de Souzanın memleketi Brezilyaya uğrarlar. Rio limanına demir atarlar. Görürler ki, Afrikadan getirilmiş köle Müslümanlar var; namazı doğru kılmıyorlar, orucu yanlış mevsimde tutuyorlar. Abdurrahman Efendi, büyük bi fedakârlıkta bulunur, ulemaya ihtiyaçları var diyerek, Brezilyada kalır, hepsine dinimizi öğretir, dört sene filan sonra İstanbula döner, hatıralarını yazdığı Brezilya Seyahatnamesini kaleme alır. Abdurrahman Efendiyi Abdurrahman Efendinin kaleminden okuyanlar, Abdurrahman Efendiyi sevgiyle yâd eder.
*
Ancak Hatıralarını kaleme alan biri daha vardır. Kadırgaların mühendisi Faik.
*
Türk Denizcilerin İlk Amerika Seferi isimli kitabında şunları anlatır.
*
İki Osmanlı kadırgası, Akdenizden Atlas Okyanusuna çıkacak, Afrikayı dolaşıp, Basra Körfezine gidecektir. Bağdat Kadısı Abdurrahman Efendi, Bahriye Kadısı tayin edilir ve bu kadırgalara atanır. Akdenizi geçerler, Cebelitarıktan çıkarlar, ki, gökyüzü kararır, bi fırtına bi hortum kardeşim, rotayı kaybederler. Git babam git, aha Afrika sahilleri diye, yanlışlıkla taaa Brezilyaya çıkarlar iyi mi Rio limanına demir atarlar. Davetsiz misafir, giriş izinleri yok. Brezilyalılar siz kimsiniz azizim? diye sorar. Pardon muhterem, iki-üç gün idare ediverin, hava düzelsin kaçıcaz cevabını verirler. Mecburen peki denir ama, karaya inmeleri yasaklanır, bastırın parayı, yiyeceğinizi içeceğinizi sandallardan satın alın Öyle yaparlar. Rio limanında, sandalla getir götür işlerine bakan köle Müslümanlar vardır. Kadırgalara ettir ekmektir sudur taşırken, bizim levendlerin namaz kıldığını görürler. Bakarlar ki, başlarında kılık kıyafet itibariyle ulema var, Abdurrahman Efendi Şeyh demeye başlarlar, küçük küçük hediyeler getirirler. Hatta, şeyhin ne dediğini anlamak için mağripli tercüman bile ayarlarlar. Gel zaman git zaman, hava güzelleşir, kadırgalar yola çıkmak üzeredir. Abdurrahman Efendinin zaten Bağdatta hayatı kaymış, Basra gözünde büyüyor, e burda da el üstünde tutuluyor, kızlar fıstık, ben kalıyorum abi der Kriz çıkar. Çünkü, Brezilya yasalarına karşı sorumlu tutulacak olan kaptan, karaya ayak basmamız yasak, senin yüzünden bizi oyarlar, inemezsin der. O akşam ne olur biliyor musunuz? Abdurrahman Efendi sırra kadem basar! Kaptan telaşlanır, Brezilyalı yetkililere haber verir, bizim kadı kaçtı, yakalayın der. Ararlar, tararlar, kadı yok. İhbar etme görevini yerine getiren kaptan, suçsuz bulunur, kadırgaların limandan ayrılmasına izin verilir, Abdurrahman Efendi Brezilyada kalır.
*
Mühendis Faikin hatıraları burada bitiyor. Abdurrahman Efendiye dönersek Ekmek elden su gölden, hayatını yaşar, evlenir, dört sene sonra sıkılır, İstanbula döner, menajerliğe soyunur, Brezilyada tanıdıklarım var, ticari ilişkiler sağlayabilirim der. Bakar ki, kimse yemiyor, oturur, o zamanlar tivitir yok haliyle, Brezilyayı nasıl Müslüman yaptığını anlatan kitabı yazar.
*
Ve bu mesele 150 senedir tartışılır Abdurrahman Efendi mi doğru söylüyor, Mühendis Faik mi? Kimisi Abdurrahman Efendiyi yalancılıkla suçlar, kimisi Mühendis Faikin iftira attığını öne sürer.
*
Tıpkı, 150 sene sonra benzer bi Brezilya macerasıyla karşı karşıya olduğumuz gibi Kimisi Alexi yalancılıkla suçluyor, kimisi de Aykut Kocamanı müfteri ilan ediyor.
*
Benim fikrimi sorarsanız.
Bizde bu kafa olduğu sürece
Aynı gemideki insanların doğruları bakış açısına göre değiştiği sürece
Her mevzuda senden-benden kamplaşma hastalığımız olduğu sürece
Her sakallıyı ulema, her seçim kazananı padişah, her transferi kral-imparator sandığımız sürece
Kimin haklı olduğunun önemi yok.*
Neticede Alex
Kadı Abdurrahman Efendinin rövanşıdır.
Bi rüzgârla Türkiyeye savruldu, efsane ilan ettiler, heykelini diktiler, 25 milyon euro verdiler, kaptı, gitti.
1-1 oldu.
Haber Kaynağı