2.Akabe biatı

Bu konuyu okuyanlar

habibineccar

Asistan
Katılım
15 Mart 2009
Mesajlar
273
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İkinci Akabe Bîatı

Bi'setin 13. senesi (Milâdî: 622).
Bu senenin hac mevsiminde, Kur'an muallimi Mus'ab bin Umeyr Hazretleri, hem Medine'deki İslâmî gelişmeyi bizzat Peygamber Efendimize bildirmek, hem de haccetmek üzere, Evs ve Hazreç kabilelerine mensup ikisi kadın 75 Müslümanla Mekke'ye geldi.


Bunları temsilen bir grup Mescid-i Haram'da amcası Hz. Abbas'la oturan Resûl-i Ekrem Efendimizin yanına vardılar ve şu teklifte bulundular:
"Ya Resûlallah! Biz oldukça kalabalığız. Seni yanımıza almak, size yardımcı olmak, uğrunuzda canımızı fedâ etmek, şahsınızı koruduğumuz şeylerden zâtınızı da esirgeyip korumak üzere söz birliği etmiş bulunuyoruz. Bu hususta sizinle daha geniş konuşmak için nerede buluşalım?"

Resûl-i Kibriyâ, yine Akabe'de buluşmayı uygun gördü.
Bu buluşma, gece yarısı olacak ve kimseye duyurulmayacaktı. Hatta karargâhlarından ayrılırken de dikkatleri çekmemek için küçük küçük gruplar halinde Akabe'ye geleceklerdi.332

Medineli Müslümanlar, bu tâlimat gereği gece yarısı hiç kimseye hissettirmeden ve kimsenin dikkatini çekmeden Akabe yanındaki vadide bir araya geldiler.
Peygamber Efendimiz de burada henüz Müslüman olmamış amcası Hz. Abbas ile geldi. Hz. Abbas'ın maksadı, yeğenini bu mühim meselede yalnız bırakmamak, yapılanları ve verilen sözleri bizzat görüp işitmekti.

Önce, Hz. Abbas söz aldı. Medineli Müslümanlara hitaben Allah Resûlünü koruma hususunda kendilerine güvenleri varsa bu işe girişmeleri, aksi takdirde daha şimdiden bu işten vazgeçmeleri gerektiğini belirten bir konuşma yaptı. Ancak, Medineli Müslümanlar bizzat Resûlullahın konuşmasını istiyorlardı:
"Yâ Resûlallah! Sen de konuş. Kendin ve Rabbin için arzu ettiğin ahdi al" dediler.
O esnada Medineli Müslümanların önderi durumunda olan Es'ad bin Zürâre Hazretleri Resûlullahtan konuşmak için müsâade aldı ve
"Ya Resûlallah," dedi, "her dâvetin bir yolu var. O yol ya kolay olur, ya da zor! Bugün senin yaptığın dâvet, insanların çok zor kabul edecekleri çetin bir dâvettir. Sen, bizi takip ettiğimiz dini bırakmaya ve kendi dinine tâbi olmaya davet ettin. Bu çok güç ve zor bir işti. Buna rağmen biz bu teklifini kabul ettik.

Biz, yurdumuzda, şerefli ve her tecavüzden korunmuş, orada değil kavminden ayrılan ve amcaları tarafından düşmanlarına teslim edilmek istenilen bir zâtın, hattâ kendimizden başka hiçbir kimsenin de hâkim olmak için göz dikemeyeceği bir cemaâttık. Bu çok zor bir iş olduğu halde, biz senin bu yoldaki teklifini de kabul ettik!
Halbuki, bütün bunlar -Allah Teâla, doğru yolu bulma azmini ve sonunda hayra ulaşma ümidini ihsan etmedikçe- insanların hiç de hoşlanacakları şeylerden değildi. Fakat, biz bunları dillerimizle ikrar, kalblerimizle tasdik, ellerimizi uzatmak sûretiyle de kabul ettik.

Allah'dan getirdiklerine bilerek ve inanarak sana bîat ediyoruz. Biz, Rabbimize ve Rabbine bîat ediyoruz. Allah'ın kudret eli, ellerimizin üzerindedir. Kanlarımız kanınla, ellerimiz elinledir.

Kendimizi, evladlarımızı, kadınlarımızı esirgeyip koruduğumuz şeylerden seni de esirgeyip koruyacağız.

Eğer, bu ahdimizi bozarsak, Allah'ın ahdini bozan bedbaht insanlar olalım."
Es'ad bin Zürâre Hazretleri konuşmasının sonunu şöyle bağladı:
"Yâ Resûlallah! Kendin için arzu ettiğin ahdini bizden al. Rabbin için de istediğin şartı koş."
Resûl-i Ekrem Efendimiz, önce onlara Kur'ân-ı Kerimden bazı âyetler okudu. onları Allah'a dâvet, İslâmiyete teşvik ettikten sonra, kendisi ve Rabbi için arzu ettiği hususları şöyle sıraladı:

"Yüce Allah için size söyleyeceğim şartım şudur: Ona hiç bir şeyi eş ve ortak koşmadan ibadet etmenizdir. Namazı kılmanız, zekâtı vermenizdir.
Kendim için isteyeceğim ise şudur: Allah'ın peygamberi olduğuma şehâdet etmenizdir. Kendinizi, çocuklarınızı ve kadınlarınızı koruduğunuz şeylerden beni de korumanızdır."333

Bu sırada Abdullah bin Revâha söz alarak,
"Ya Resûlallah. Bunları söylediğiniz tarzda yaparsak, bize ne var?" diye sordu.
Resûl-i Ekrem,
"Cennet var" diye cevap verdi.
Bu cevabı alınca, gözlerinde parlayan pırıl pırıl sevinçlerini,
"O halde bu kazançlı ve kârlı bir alışveriştir"334 diyerek sözleriyle de te'yid ettiler.
Sonra Peygamber Efendimize,
"Yâ Resûlallah! Sana ne yolda bîat edelim, söz verelim?" diye sordular.
Resûl-i Ekrem Efendimiz,
"Allah'tan başka ilâh bulunmadığına ve benim de Allah'ın Resûlü olduğuma şehâdet getirerek, namazı kılacağınıza, zekâtı vereceğinize; neşeli neşesiz zamanlarınızda sözlerime itâat edeceğinize; emirlerime tamamıyla boyun eğeceğinize; darlıkta da varlıkta da muhtaçlara yardımda bulunacağınıza; hiç bir kınayıcının kınamasından korkmaksızın Allah yolunda, Allah için hak ve gerçeği söyleyeceğinize; iyiliği emredip, kötülükten alıkoyacağınıza bîat etmeli, bana kesin söz vermelisiniz!
Şahsıma gelince; bana her yönden yardım edeceğinize; yanınıza vardığımda, kendinizi, kadınlarınızı ve çocuklarınızı esirgeyip koruduğunuz şeylerden beni de esirgeyip koruyacağınıza kat'i söz vermelisiniz!"335 dedi.

Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz onlara,
"Aranızdan, her hususta kavimlerinin benim yanımda temsilcisi olacak 12 kişi seçiniz. Musâ da İsrâiloğullarından 12 temsilci almıştı"336 buyurdu.
Medineli Müslümanlar, Hazreç Kabilesinden 9, Evslilerden 3 temsilci seçtiler.
Hazreçlilerden seçilen zâtlar şunlardı:
1) Ebû Umâme Es'ad bin Zürâre,
2) Sa'd bin Rebi',
3) Rafi' bin Mâlik,
4) Abdullah bin Revâha,
5) Abdullah bin Amr,
6) Berâ' bin Mâ'rur,
7) Sa'd bin Ubâde,
8) Ubâde bin Sâmit,
9) Münzir bin Amr (r.anhüm).
Evslileri ise şu zâtlar temsil edecekti:
1) Useyd bin Hudayr,
2) Sa'd bin Hayseme,
3) Ebü'l-Haysem Mâlik bin Tayyihan (r.anhüm).337


Bu temsilcilerin hepsi de Medine'nin ileri gelen, hatırı sayılır kimseleri ve okuma yazmasını bilen âlim zâtlardı.
Peygamber Efendimiz seçilen temsilcilere şöyle dedi:
"Havarîler, Meryemoğlu İsâ'ya karşı kavimlerinin kefili oldukları gibi, siz de sizden olanların kefilisiniz. Ben de Mekkeli muhacirlerin kefiliyim."338
Onlar da, "Evet" deyip tasdik ettiler.

Ayrıca Resûl-i Ekrem Efendimiz, 12 temsilci seçildikten sonra Es'ad bin Zürâre Hazretlerini de seçilen 12 temsilcinin başkanı tayin etti.
Temsilciler, temsil ettikleri topluluklarla konuşup, bîatın ehemmiyetini anlattılar ve onları Resûlullaha bîata hazırladılar.
Bundan sonra Resûl-i Ekrem Efendimiz, mübârek ellerini uzattı. Medineliler teker teker bîat ettiler. Sadece iki kadına Efendimiz elini vermedi ve onları da kendisine bîat etmiş kabul etti. Yapılan bîat bir mânâda Medineli ve Mekkeli Müslümanlar arasında bir ittifâktı.
< Konak Dersleri > İkinci Akabe Bîatı

2.Akabe biatı - itibarHaber Forum
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
birinci akabe biatı 620
ikinci akabe biatı ise 622 yılında olmuşturr
 

18100

SDN Okuru
Katılım
26 Şubat 2014
Mesajlar
1
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
özet olsaymış dah iyi olurdu ama emeğe saygı:clap:
 
Üst