Hz.Aişe'nin en çok kıskandığı kadın!

Bu konuyu okuyanlar

AliA

Müdavim
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,457
Reaksiyon puanı
528
Puanları
0
Bugün sevgililer günü ve Mevlit Kandili. Bir kadın nasıl sevilir sorusuna cevap için, sesini vefat eden eşine benzettiği için ayağa fırlayan Peygamber Efendimizin hayatının daha derin analiz edilmesine ihtiyaç var.

Allah'ın Cebrail'le selam gönderdiği kadın

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bu yıl Sevgililer Günü'yle aynı güne denk gelen Mevlid Kandili konusunda; "Sevgililer Günü ve Mevlid Kandili'nin aynı güne denk gelmesi ne güzel bir tevafuk. Biz kendi kültürümüzde sevgili peygamberimize 'Sevgililer Sevgilisi' adını veriyoruz. İki günün tesadüf etmesini bir güzellik olarak görüyorum" demiş.

Bu vesile ile bugün sizlere, Mevlit Kandili vesilesiyle Hz. Peygamber’in doğumuyla ilgili, Sevgililer Günü vesilesiyle de, “sevmeyi Hz. Peygamber’den öğrenmek” konusunda iki tarihi anekdot aktarmak istiyorum.

İkincisinden başlayalım...

“Tarihte eşinin yanında en dik duran kadın, en çilekeş eş, dünya adına tüm servetini eşinin davası yolunda harcayan en fedakar kadın kimdir” diye sorsalar, bu sorunun cevabı hiç tartışmasız Hz. Hatice olur.

Hz. Hatice, Allah'ın selamına mazhar olmuş kadındı. Bir gün Cebrâil (a.s.) Rasûlullah (s.a.s.)'e gelerek: "Hatice'ye Allah'ın selâmlarını söyle" buyurdu. Rasûlullah (s.a.s.): "Ya Hatice, bu Cebrâil'dir, sana Allah'tan selam getirdi" buyurdu. (Ibn Hişâm, es-Sîre, I, 257).

Eşinin yanında İslâm yolunda pek çok sıkıntılara katlanan çilekeş vâlidemiz Hz. Hatîce'ye karşı Peygamber Efendimiz'in beslediği sevgiyi anlatmak için şu hadiseye göz atmak yeterli olur sanırım:

Hz. Aişe'nin en çok kıskandığı kadın

Hz. Hatice’nin vefatından yaklaşık 10 yıl sonraydı. Hz. Hatice'nin kızkardeşi Hâle, oğlunu, gelini Zeynep’i ve torunu Ümame’yi görmek için Medine’ye gelmişti. Peygamber Efendimiz birgün Hz. Aişe’nin odasında iken kapı çalındı ve bir kadın sesi, içeri girmek için izin istedi. Peygamber Efendimiz birden sarardı ve titredi.

Bunun sebebini anlayan Hz. Aişe ona sitem etti. Hz. Peygamber’in, Hâle’nin sesinde ablası Hatice'nin sesini duyar gibi olduğunu anlamıştı.

Nitekim Peygamber Efendimiz Hz. Aişe annemizin tahminini doğruladı ve Hâle’nin içeriye girmek için izin isteyiş şeklinin de, sesinin de aynen vefat eden eşi Hz. Hatice gibi olduğunu buyurdu. (Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, sf. 291)

Hz. Âişe -radıyallahu anhâ- hadisenin devamını şöyle anlatıyor:

- Sanki dünyada Hatice'den başka kadın yok... İhtiyarlıktan ağzının dişleri dökülmüş ve bir zamanlar ölüp gitmiş Kureyşli bir kocakarının nesini anıp duruyorsun? Allah sana onun yerine daha hayırlısını verdi, dedim. (Buhârî, Menâkıbü'l-Ensâr, 20)

Allah Resûlü bunun üzerine:

"- Hayır, Allah Teâlâ bana ondan daha hayırlısını vermedi. Halk bana inanmazken o inandı. Herkes bana yalancı derken o doğru söylediğimi kabul etti. Kimse bana bir şey vermezken o beni malıyla destekledi ve Cenâb-ı Hak bana ondan çocuklar ihsân etti." (İbn-i Hanbel, VI, 118)

"İçimden «Bir daha Hatîce hakkında kötü söz söylemeyeceğim.» dedim." (Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr, 20; Nikâh, 108; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe, 73, 78)
Allah Resûlü'nün şu mübarek sözü, onun hanımlarına beslediği muhabbetin sınırları hakkında bize bir fikir vermektedir:

"Rabbimden evlendiğim her kadını cennette benimle kılmasını istedim, O da bunu bana ihsân etti." (Hâkim, III, 148; Heysemî, X, 17)

Peygamber Efendimizin babası Abdullah’a evlenme teklif eden kadın...

Peygamber Efendimizin doğumunu kutladığımız bu gün, bir başka tarihi hadiseyi hatırlatmak yerinde olacaktır.

Takvimler M.S. 569 yılını gösteriyordu. Peygamber Efendimizin dedesi Abdülmuttalip, oğlu Abdullah’ı evlendirmeye karar vermişti. Uzun bir araştırmadan sonra, yakın zamanda vefat eden Zühre kabilesinin şefi Vehb’in kızı Amine’nin, oğlu Abdullah için uygun bir eş olacağına karar verdi. Amine, babasından sonra kabilenin şefi olan erkek kardeşi Vuheyb’in velayeti altındaydı. Vuheyb’in de evlenecek çağda Hale adında kızı vardı.

Abdülmuttalip evlilik kararını onaylatırken Amine’yi oğluna, Hale’yi de kendine istedi. Çifte düğün yapılacaktı. Peygamber Efendimizin babası Abdullah güzellikte, zamanın Yusuf’u gibiydi. Kureyş’in yaşlı erkek ve kadınları bile böyle güzel kimse görmediklerini söylüyorlardı.

Karar verilen gün, Abdülmuttalip, oğlu Abdullah’ın elinden tutup gelin tarafının evlerine doğru yürümeye başladı. Beni Esed kabilesinin evleri de yol üzerindeydi. O sırada Varaka’nın kız kardeşi Kuteyle’de bu meşhur düğünü görebilmek için evinin kapısı önünde duruyordu. İki damadın yavaş yavaş yaklaşması, kutlanan tören nedeniyle daha da ziyadeleşen heybetli ve zarif görünümleri gerçekten etkileyici manzara oluşturuyordu.

Daha da yaklaştıklarında Kuteyle gözlerini 25 yaşındaki bu genç adama dikti. Alnında bir nur parladığını fark ederek şaşırdı.

Baba-oğul tam yanından geçmişlerdi ki, “Ey Abdullah” diye ses duydular. Abdülmuttalip, oğlunun sesin sahibi ile konuşmasını istermiş gibi elini gevşetti. Abdullah yüzünü Kuteyle’ye çevirdi ve “babamla gidiyorum” dedi.

Kuteyle; “Beni şimdi ve burada al ve benimle evlen. Sana, yerine kurban edilen devrler kadar deve vereceğim” dedi. Abdullah ise, “Babamla beraberim, onun istekleri dışına çıkamam ve onu bırakamam” diye cevap verdi.

Evlilikler planlandığı gibi yapıldı ve iki çift birkaç gün Vuheyb’in evinde kaldılar.
Bu arada Abdullah düğünün ertesi günü, kendi evinden birkaç şey almak üzere yola çıkmıştı. Yolda yine Varaka’nın kardeşi Kuteyle’ye rastladı. Kadının gözleri yüzünü öyle araştırır bakışlarla tarıyordu ki, dün olduğu gibi konuşmasını bekler bir şekilde yanında durdu. Kadın birşey söylemeyince, birgün önce dediklerini neden tekrarlamadığını sordu:

Kuteyle şu cevabı verdi: “Dün yüzünde varolan ışık bugün yok. Bugün benim senden istediklerimi bana veremezsin” dedi. (Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, sf. 22-23)

Anladığımız kadarıyla, Kuteyle’nin birgün önce Abdullah’ın yüzünde varlığını hissettiği nur, evlilik yoluyla o akşam Amine validemizden Peygamber Efendimize geçmişti.

Uhud’da şehit olan Hz. Hamza Efendimiz, Abdülmuttalip’in o evliliğinden doğdu. Doğum tarihlerinin yakın olması nedeniyle sadece Peygamber Efendimizin amcası değil, aynı zamanda çocukluklarının da beraber geçmesi nedeniyle en yakın arkadaşı oldu. Hz. Hamza’nın şehit edilmesinin Peygamber Efendimizi çok etkilemesinin bir nedeni de buydu. Kardeşi gibi olan en yakın arkadaşını da kaybetmişti.

Tarihin sosyal boyutu

Son sözümüz şu olsun: Tarihin hep savaşlar boyutu öğretildiğinden sosyal boyutu maalesef çok gölgede kaldı. Martin Lings’in dünyaca ünlü Siret Ödülü’nü alan adı geçen eseri, bu konularda etraflı bilgiler içeriyor. Okuyucularımızdan, eğer ifade etmeye çalıştıkları düşünceler sahih bir kaynağa dayanmıyorsa, sadece mantık ve tahmin süzgecinden yola çıkarak bu konularda ileri geri yorum yapmamalarını öneririm.

Bir kadın nasıl sevilir ve baştacı edilir sorusuna da en iyi cevap için, kadınlık aleminin sultanı Hz. Hatice Validemiz ile Peygamber Efendimizin hayatının daha derin analiz edilmesini tavsiye ederim.

Tüm okuyucularımızın Mevlit Kandilini tebrik ederim.

Prof. Dr. Osman Özsoy - Haber 7
 

ashabulyemin

Müdavim
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Hoş geldin ya Nebi
Allahümme aslli ala seyigina muhammedin kema barekte ala ibrahime ve ala ali ibrahime inneke hamidün mecid

Allah [cc]razı olsun.
Hüvellidin kızını[ra]biraz tanıyalım

HZ. HATİCE (r.anha)
Hz. Hatice, Hz. Muhammed (s.a.s)'in temiz, iffetli ve yüce ahlâk sahibi olan hanımlarının ilki.
O, Arapların en asil kavmi olan Kureyş kavminden ve Kureyş kavminin de, en asil, pak ailelerinden idi. Babası Huveylid, annesi Fâtıma'dır (İbn İshak, es-Sîre, Nesr. Muhammed Hamidullah, s. 60).
Hz. Hatice'nin baba tarafından soyu Kusay'da Peygamberimizin baba tarafından soyu ile birleştiği gibi, annesi tarafından da soyu yine Peygamberimizin baba tarafından dedesi olan Lüey'de bileşmektedir (M. Asım Köksal, İslâm Tarihi, Mekke Devri, 96).
Hz. Hatice, ticaretle uğraşan zengin, haysiyetli, şerefli bir kadındı. Ücretle tuttuğu adamlarla Şam'a ticaret kervanları düzenlerdi. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in doğru sözlü, güzel ahlâklı ve son derece kendisine güvenilen bir insan olduğunu öğrenince, O'na ticaret ortaklığı önerdi. Hz. Muhammed (s.a.s) Hz. Hatice'nin bu teklifini kabul etti. Hz. Hatice O'nun başkanlığında bir ticaret kervanını Şam'a gönderdi. Aynı zamanda kölesi Meysere'yi de O'nunla beraber gönderdi. Meysere, yolculuk sırasında Hz. Muhammed (s.a.s.)'de harikulade hallere şâhid oldu. Gittikleri yerde, Peygamberimiz (s.a.s.) satacaklarını sattı ve alacaklarını da aldı. Ondan sonra geri döndüler. Hz. Hatice bu ticaret kervanından çok memnun oldu. Daha önce gönderdiği ticaret kervanlarına nazaran, bu sefer daha fazla kâr elde etti. Hz. Peygamber (s.a.s.) hakkında Meysere'yi de dinleyince, O'na olan itimadı ve sevgisi daha da arttı. O'na anlaştıkları ücretten fazlasını verdi ve Hz. Muhammed (s.a.s)'e evlenme teklifinde bulundu (İbn Ishak, a.g.e., 59).
Hz. Peygamber (s.a.s.) durumu amcası Ebu Talib'e anlattı. Ebu Talib Hz. Hatice'yi Hz. Muhammed (s.a.s.) için istedi. İki aile anlaştı. Düğünleri o zamanın örf ve adetlerine göre, Hz. Hatice'nin evinde yapıldı. Düğünde Ebû Talib ve Hz. Hatice'nin amcası Amr b. Esed birer konuşma yaptılar. İkisi de konuşmalarında hikmetli ifadelerde bulundular ve evlenecekler hakkında güzel şeyler söylediler. Ondan sonra misafirlere ikram yapıldı, yemekler yenildi. Ebû Talib nikâhlarını kıydı. Mehir olarak 500 dirhem altın tesbit edildi (İbn, Sa'd Tabakat, VIII, 9).
O zaman, rivâyetlerin ekseriyetine göre, Hz. Muhammed (s.a.s.) 25 ve Hz. Hatice 40 yaşında idiler. Aralarında 15 yaş fark vardı (İbn Hacer, el-İsâbe, 539). Bazı rivâyetlerde bu yaş farkının daha az olduğu kayıtlıdır.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın evlendiği ilk kadın, Huveylid'in kızı Hatice'dir. Hz. Hatice ilk olarak Atik b. Aziz'le evlendi, ondan bir kızı oldu. Onun ölümünden sonra, Temimoğullarından Ebû Hale ile evlendi. Ondan da bir oğlu ve bir kızı oldu. Onun da ölümünde sonra, Rasûlullah (s.a.s.) ile evlendi (İbn İshak, a.g.e., 229).
Hz. Hatice'nin Rasûlullah (s.a.s.)'den Fâtıma, Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve Rûkiyye adında dört kızı, Kâsım ve Abdullah adında da iki oğlu dünyaya geldi. Kelbî'nin rivâyet ettiğine göre, önce Zeynep, sonra Kâsım, sonra Ümmü Gülsüm, daha sonra Fâtıma, ondan sonra Rûkiyye ve en sonunda Abdullah dünyaya geldi. Ali b. Aziz el-Cürcânî de, Kâsım'ın Zeynep'ten daha önce doğduğunu nakletmiştir (İbn el-Esir, Usdü'l-Gâbe, I, 434).
Hz. Hatice(r.anha), Rasûlullah (s.a.s.)'e, Peygamberliğinden evvel son derece saygı gösterip onu mutlu ettiği gibi, Peygamberliği döneminde de, ona ilk inanan, onunla beraber namaz kılıp ona ilk cemaat olan kişi vasfını kazandı. Daima Hz. Muhammed (s.a.s.)'e destek oldu, ona moral verdi, son derece güzel davranış ve sözleri ile, onun başarılarına katkıda bulunmaya çalıştı.
Hz. Hatice, Rasûlullah (s.a.s.)'e (Allah kendisini Peygamberlikle şereflendirdiği zaman) teskin etmek için; "ey amca oğlu, beni melek geldiği zaman haberdar edebilir misin?" diye sordu. Resûlullah (s.a.s.); "evet" cevabını verdi. Bir gün Hatice'nin yanında iken, ona Cibril geldi ve; "Ey Hatice! İşte bu Cibril'dir, bana geldi" dedi. Hatice "Şu anda onu görüyor musun?" diye sordu. "Evet" karşılığını verdi. Hatice bu kez sağ tarafına oturmasını söyledi. Rasûlullah (s.a.s.) Hatice'nin sağ tarafına oturdu. Hz. Hatice; "Şimdi görüyor musun" sorusunu tekrarladı. Rasûlullah (s.a.s.) yine olumlu cevap verince, Hz. Hatice örtüsünü çıkarıp attı. O sırada Rasûlullah (s.a.s.)in hâlâ kucağında oturuyordu. "Onu, şimdi görüyor musun?" diye tekrar sordu. Rasûlullah (s.a.s.) bu kez "hayır" cevabını verince, Hz. Hatice; "Bu şeytan değil; bu kesinlikle melek, ey amca oğlu! Sebat et, seni müjdelerim" dedi (İbn İshâk, a.g.e., 114).
Hz. Hatice(r.anha), Allah'ın selâmına ve Rasûlullah (s.a.s.)'in övgüsüne nâil olacak derecede faziletli ve şerefli bir kadındı. O, imanda, sabırda, iffette, güzel ahlâkta, kısacası her yönü ile örnek olan bir anneydi. Rasûlullah (s.a.s.); "hristiyan kadınlarının en hayırlısı İmrân'ın kızı Meryem, müslüman kadınlarının en hayırlısı ise, Hüveylid'in kızı Hatice'dir" buyurdu. Bu konudaki diğer bir hadisinin meali şöyledir: " Dünya ve âhirette değerli dört kadın vardır. İmran'ın kızı Meryem; Firavun'un karısı Asiye, Hüveylid'in kızı Hatice ve Muhammed (s.a.s.)'in kızı Fâtıma" (İbn İshak, a.g.e. s. 228).
Bir gün Cebrâil (a.s.) Rasûlullah (s.a.s.)'e gelerek şöyle buyurdu: "Hatice'ye Allah'ın selâmlarını söyle." Rasûlullah (s.a.s.): "Ya Hatice, bu Cebrâil'dir, sana Allah'tan selam getirdi" deyince, Hz. Hatice, Allah'ın selamını büyük bir memnuniyetle kabul etti ve Cebrâil'e de iadei selâmda bulundu (İbn Hişâm, es-Sîre,, I, 257).
Allah'ın rızasını, yuvasının mutluluğunu, dünya ve âhiretin huzur ve saadetini düşünen bütün anneler için en güzel örneği teşkil eden Hz. Hatice (r.a.), nübüvvetin onuncu yılında, Ramazan ayında vefât etti ve Mekke'deki Hacun kabristanına defnedildi (M. Asım Köksal, a.g.e. s. 302).
 

mehmet_21m

Öğrenci
Katılım
18 Şubat 2011
Mesajlar
3
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
yani doğrusu sadece o konuda kıskançlık yapmıyorduki AİŞE resurullahın (s.a.a)hayatına geniş bi persfectifte incelendiğinde aişenin hayanın her alanında resurullaha bu türden suçlamalarını görebilirsin halbuki karşısındaki isnsanın bi peygamber olduğunu bilmiyorcasına defalarca bunu yapmştır ne hz.haticeyi severdi yanında bahsedilsin isterdi nede ondan olan evlatlarının bu hatta öyle bir hal almışki resurullahın ali hak iledir hak eli iledir ali ne yöne dönerse hak onunlar döner dünyadaki bütün insanlar bir yanda olsa ve ali yanlız başına bir yanda olsa o hak üzerdir,aliye buğzeden bana buğz etmiştir bana buğz eden allaha buğzetmiştir allaha buğzeden küfre gitmiştir dediğini hiç duymamış gibi davranıp cemel de onunla savaşmıştır hatta resurullahın kelp denilen yerde eşlerimden biri aliyle savaşacak ve köpekler ona saldırıp havlayacak işte ozamn o kendine yazık etmiştir dediğini duymamış gibiydi.burda beklide beni yanlış anlayan arkadaş çıkabilir haklı olarak islam tarihini incelemeden bunları bende bilmyiordum islam tarihini iyice bi inceleyin kardeşlerim ama sadece bi kaynağa bağlı kalmayın göreceksinizki tarih bizim bildiğimizin çok dışında gelişmiş biz sadece yoğurdun üstündeki kaymağı görür gibi bakmışız olaya halbuki asıl yoğurt altta kalmış...
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
hz aise annemiz hakkında tek bildğnz bunlarsa yazık size onun temiz olduğuna dair inen nur suresini nasıl görmezden geliyorsnz? efendmzn ona olan muhabbeti iltifatları yüzlerce ayrı kaynakta anlatılır ki cemel vakasında suçu hz aise annemize atmak o zamanda dönen Yahudi oyunlarını münafıkları gözardı etmek islam tarihi hakkında hiçbişey bilmemektr
 
Üst