Kuranda Geçen Elif - Lam - Mim Kelimelerinin Anlamını/Sırrını Bilen Var mı?

Bu konuyu okuyanlar

muratveb

Müdavim
Emektar
Katılım
23 Temmuz 2009
Mesajlar
2,197
Reaksiyon puanı
55
Puanları
48
Evet arkadaşlar başlıktada yazdığım gibi Kuranda geçen Elif Lam ve Mim kelimelerinin anlamını yada sırrını bilen yada bir fikri olan varmıdır acaba :confused1:
 

ashabulyemin

Müdavim
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Huruf-u mukataa Rabbimizin şifreleridir.Anlayabilmemiz için keşfimizin açık olması gerekir.Bazı alimler sadece tahminde bulunmuşlardır.
 

muratveb

Müdavim
Emektar
Katılım
23 Temmuz 2009
Mesajlar
2,197
Reaksiyon puanı
55
Puanları
48
Evet çok fazla araştırma yaptım bu konuda genelde herkez kuranda en bilinmeyen şifreler diyor. Tabi en doğrusunu Allah[C.C] bilir İnşAllah.
 

ashabulyemin

Müdavim
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0

Kardeşimiz güzel bir açıklama göndermiş ehli sünnet inancına göre uygundur sizlere sunuyorum.
ashabulyemin

Tecvid Bilgisi ve Kur'an-ı Kerim'in Kıraatı



HURÛFU MUKATTA (MUKATTAA HARFLERİ)


“Mukattaa” kelimesi Arapça bir isimdir. Kat’edilmiş, kesilmiş; kesik, ayrı manalarına gelir. “Hurûfu Mukatta” mürekkep/birleşik bir isimdir; ayrı ayrı yazılmış, bitişik olmayan harfler demektir.

İslâmi ilimler terminolojisinde ise Kur’ân-ı Kerim’de bazı sûrelerin ilk ayeti olarak gelen Elif Lâm Mîm, Elif Lâm Râ, Hâ Mîm, Hâ Mîm Ayn Sîn Kaaf gibi birkaç harften oluşan, bazen de Sâd, Kaaf, Nûn gibi bir harften meydana gelen bağımsız harflere “Hurûfu Mukattaa” denir. Bu harflerin manalarının ne olduğu hususunda başlıca iki görüş vardır:

Birinci görüşe göre bu harflerin manasını Allah’tan başka kimse bilemez. Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) "Allah’ın her kitabında bir sırrı vardır. Kur’an’daki sırrı da sûrelerin başlarında bulunan harflerdir. Her kitabın bir özü vardır. Kur’ân’ın özü de bu hece harfleridir” dediği rivayet edilir. Bu görüşü benimseyenler, bu harflerin tefsirinden şiddetle kaçınmışlardır. Bunlara göre Hurûfu Mukattaa’dan muradın ne olduğunu kesin olarak Allah’ın bileceğini bu harflerin de müteşâbihattan olduğunu, alimlerin bunları anlamada aciz olduklarını söylerler.

İkinci görüşe göre, Allah’ın kitabında insanların anlayamayacakları şeylerin bulunması doğru olmaz. Çünkü Allah Teala Kur’ân-ı Kerim’i okunup anlaşılması ve amel edilmesi/uygulanması için göndermiştir. Bu sebeple de onda, anlaşılmaz hiçbir ayet bulunamaz. Bu görüşte olanlar, Hurûfu Mukatta’yı tefsir etmeye çalışmışlardır.

Bunları şöyle özetleyebiliriz:

1. Bu harfler, Allah Teala’nın isimlerinde yer alan harflerdendir. Nitekim Resûlüllah’ın (s.a.v.), “Kâf Hâ Yâ Ayn, Sâd, Hâ Mîm Ayn Sîn Kâf” diye dua ettiği rivayet edilir.

2. Bu harfler, başlarında bulundukları sûrelerin isimleridir. Zira bazı şeyleri harflerle adlandırmak, Arapların âdetlerindendir. Mesela Hârise b. Lâm et-Tâî’nin babasına “Lâm” derlerdi. Aynı şekilde bakır’a “sad”, para’ya “ayn”, bulut’a “ğayn”, balığa “nûn”, dağa da “kaf” denmiştir.

3. Çeşitli sûrelerin başlarında yer alan bu harfler, ondört değişik şekle sahiptir ve bütün harflerin aslını teşkil eder. Kur’ân-ı Kerim bu harflerle te’lif olunmuştur. Kur’an bu harfleri zikretmekle, mucize olduğuna işaret etmektedir. Yani Kur’an’ın cümleleri, ibareleri herkesin bildiği bu basit harflerden meydana gelmektedir. Öyleyse uğraşın bakalım, sizler de elinizden gelen bu imkanı kullanarak benzerini getirmeye çalışın. Siz meydana getiremediğinize göre Kur’an mucizedir demek istemektedir.

4. Bazılarına göre bu harflerin her biri Allah’ın fiilî sıfatlarına delalet eder. Elif Allah’ın nimetlerine (a’lâsına-en yücesine), Lâm lûtfuna, Mîm mecdine (yüceliğine) işaret etmektedir.

5. Kimilerine göre Elif Allah’tan, Lâm Cebrail’den, Mîm Muhammed’den kinayedir.

6. Bir kısmına göre de bu harfler, bir sözün bitip bir sözün başlangıcını gösterir. Araplarda bir söz bitip yeni bir söz başladığında dikkati çekmek için yeni sözün başına böyle harfler getirme geleneği vardır.(6)
Mukatta harflerinin manalarının ne olduğu hususunda Resûlüllah’tan (s.a.v.) açık bir haber yoktur. Ancak Kur’an okumayı teşvik için her harfinden meydana gelecek sevabı anlatırken, Hurûfu Mukatta’nın her birinin ayrı ayrı harfler olduğunu ifade buyurmuşlardır.
***
Bazı ârifler ise bu mevzuda şunları söylemişlerdir:
Nasıl sulama yapılırken bir vadiye veya bir tarlaya nehrin ya da sulama kanalından gelen suyun hepsi birden salınmayıp azar azar verilirse, Allah katında bulunan ilim ve irfan denizinden de peygamberlerden her birine gereği kadar verilmiştir. Onlar da kendilerine hakiki manada vâris olan âlimlere, alimler de halka kabul hazmedebilecekleri nisbette verirler. Peygamberler, hakikat alimleri ve melekler için sırlar vardır. Herkesin sırrı kendi rütbesine, manevi derecesinin yüksekliğine göredir; ondan ötesini öğrenmeye tahammül edemez. Gözün güneş ışığına tahammül edemediği gibi…

Hulâsa edecek olursak; Müteşâbih âyetler ve Mukatta harfleri; Kurân-ı Kerim’de, zâhirî mânâları kastedilmeyip misâl gibi getirilen âyetleridir. Diğer bir târifle; ümmet fertleri için, kendisi ile ne murâd edildiğini anlamak ümidi kesilmiş olan lafızlardır: “Yedullah, Vechullah”… “Elif Lâm Mîm, Hâ Mîm”… vb. kelime ve terkipler gibi...

Bununla beraber –yukarıda da ifade ettiğimiz gibi- tefsir ve tasavvuf âlimlerinden bir kısmı, yanlış anlaşılmalara sebep olmaması için bunlara bazı mânâlar vermişlerdir. Meselâ, Allâh’ın eli: Allâh’ın kudreti; Allâh’ın yüzü: Allâh’ın zatı; Arş’ın üzerine oturma: Arş’a hâkim olma, hükmünü geçirme mânâlarınadır, demişlerdir. Ve yine “Mîzanlar (her nevi tartı ve takdir) Allah’ın elindedir. Bir kavmi yükseltir, bir kavmi alçaltır. Âdemoğlunun kalbi de, rahmeti umumuna şâmil olan Allah’ın parmaklarından iki parmağının arasındadır. Dilediği zaman döndürür, dilediği zaman doğrultur” hadisinde “Allah’a parmak isnadı” müteşâbihattandır. Alimler bunu iki şekilde te’vil etmişlerdir:

1. İki parmaktan murad, iki davetçi sebeptir. Kalb, Allah’ın ihdas ettiği davetçi bir sebep ve bir irade olmadıkça imana da yönelebilir küfre de… İşte Allah Teala bu kalbi bu iki davetçiden dilediği herhangi birine çevirir.

2. O bir temsildir. Manası: “Allahü zû’l-Celâl kalbleri tam bir kudretle evirip çevirebilir” demektir. Nitekim biz de, “Şu iş benim elimdedir, bu iş benim iki parmağımın ucundadır” deriz ki, bundan maksadımız, o işdeki tam bir tasarruf ve kudreti ifade etmekten ibarettir.(7)
***
Hicrî ikinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî Ahmed el-Farûkî (k.s.) hazretleri ise bu mevzuda şu dikkat çekici açıklamalarda bulunmaktadır:

“Yed: el’ olarak ifade olunan kelimenin te’vili kudretten; ‘vecih: yüz’ olarak tâbir olunan kelimenin te’vili de zattan ibârettir, diye hayâl etmeyesin. Müteşâbih âyetler ve (Elif lâm mîm, Hâ mîm... gibi) mukattaa harfleri, hakikat ve esrâr ilminin mahzenidir.

“O bakımdan bunların te’vili, gizli sırlardandır, sadece ehassu’l-havâsa (seçkin kullar arasından seçilmişlere, yani çok az insana) açılıp gösterilmiştir, herkese değil. Bunlardan her biri, âşık ve mâşûk arasında gizli sırlardan dalgalı bir deniz, muhib ile mahbûb (sevenle sevgili) arasında ince işaretlerden gizli bir işarettir....

“Bu fakîr (İmâm-ı Rabbânî hazretleri zat-ı âlilerini kastediyor), uzun zamandan beri müteşâbihâtın te’vilinde tevakkuf ediyor (duruyor-susuyor) ve Hak Sübhânehû’nun ilmine havâle ediyordum. Râsih âlimler için de, buna inanmaktan başka bir nasip düşünmüyordum. Sûfiyye âlimlerinin açıkladıkları te’villeri de, bu müteşâbihâtın şânına lâyık ve münâsip bulmuyor ve yine o te’villeri, gizlenmesi kabil olan esrârdan da görmüyordum....

“Ama ne zaman ki Allah Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri bana, sırf fazlı ile lûtuf ve ihsânı ile müteşâbihâtın te’vilinden bir koku ızhâr eyledi, bu büyük denizden bir ark açtı ve onu şu miskînin istidat arzına uzattı da bildim ki; diğer hususlarda olduğu gibi, müteşâbihâtın te’vilinde de şüphesiz râsih âlimler için bolca nasip vardır. Çünkü ulemâ-i râsihîn, peygamberler’in (aleyhimüsselâm) vârislerinin kâmilleridir. Velâyet kemâlâtının derecelerini geçmişler ve asâleten peygamberlere mahsus olan ‘dâvet makâmı’na ulaşmışlardır...

“Müteşâbihât’ın te’vil ilmi, asıl itibariyle Resûller’e (aleyhimü’s-salavâtü ve’t-teslîmât) mahsustur. Bununla birlikte bu ilimden, peygambere tâbi olma ve verâset yoluyla, ümmetlerden az’ın azı’na da çok az bir şey ihsân olunur, verilir. Bu dünya hayatında, onun yüzündeki peçe-örtü-perde kalkmaz, tam mânâsiyle anlaşılması mümkün değildir. Lâkin âhiret hayatında, ümmetlerden büyük bir cemaatin, bu devletle şereflenmeleri (müteşâbihat ve mukattâtı anlamaları) ümit edilir. Bu da yine tebaiyyet yolu ile olacaktır (yani Resûlüllh’a tâbi olma, onun sünnetine uyma derecesine mütenasip-uygun olarak gerçekleşecektir)...




“Müteşâbihat’la alâkalı yazılması mümkün olan kadarı şudur: Dünya hayatında, bu anlatılan pek az kişinin dışında, diğer bazılarının da bu devletle yani müteşâbihâtın te’vil ilmi ile şereflenmelerinin câiz olduğudur. Ancak onlara, bu işin hakikatinin ilmi verilmez, te’vili de inkişâf etmez... Ben bu mânâyı, müntesiplerimden/bağlılarımdan sadece bir fertte müşâhede edebildim, görebildim; başkalarında ne hâsıl olabilir?.. ‘Hamdolsun o Allâh’a ki, hidâyetiyle bizi buna muvaffak kıldı. O bize hidâyet etmeseydi, bizim kendiliğimizden bunun yolunu bulmamıza imkân yoktu.” (8 )

url



SONUÇ

Müteşâbih ayetler üzerinde geniş müzakereler-mütâlalar-münakaşalar olmuştur. Hatta doğrudan müteşâbih ayetleri konu alıp inceleyen pekçok eserler de yazılmıştır. Bütün bunlardan şu neticeye ulaşmamız mümkündür: Kur’an ayetleri birbirlerini tasdik edecek ve bütün zamanları içine alacak şekilde, muğlaklıktan uzak, gayet açık, yanlış yorumlamaya meydan verilmeyecek bir üslupla nazil olmuş ve iki farklı kısma ayrılmıştır:

Birici kısım, varsayım ve çeşitli yorumlamalara asla imkan vermeyen temel, muhkem, açık ve seçik ayetlerdir. Bunlar Kur’ân’ın anası olarak tarif edilmişlerdir.

İkinci kısım, farklı ve pek çok yorumu kaldıran, konuyu daha iyi anlatmak, belgelemek ve hasmı susturmak için gelen ayetlerdir. Müteaddit manalara ihtimali olan ayetlerin hedefi; benzetme ve örnekler verme yoluyla, teşvik, korkutma, öğüt, hatırlatma, ayıpları yüzlere vurma, müjdeleme, açıklama ve uyarma yaparak muhkem ayetlerin ihtiva ettiği/içerdiği telkinleri kökleştirmek ve sağlamlaştırmaktır.

Kur’ân-ı Kerim; muhkem aslını bir kenara bırakıp insanların gerçeği daha iyi kavramalarını kolaylaştırmak için benzetmede bulunan bazı müteşâbih ayetleri, heva ve heveslerine uygun bir biçimde yorumlayanları, kalblerinde eğrilik, yamukluk olan, doğruluktan hoşlanmayıp eğrilikten, sapıklıktan zevk alan, dumanlı havalar meydana getirerek fitne çıkarıp Hakkı bâtıla karıştıran ve insanları doğru yoldan ayırıp onları yanlış yollara sokan kişiler olarak nitelemektedir.

Hiç şüphesiz zikri geçen ayetler üzerinde tahmin ve yorum yoluyla, zorlayarak Kur’ân’ı asıl hedefinden saptırıp, neredeyse bir tarih, astronomi, hendese-geometri, astroloji, bilmeceler ve her türlü görüş ve arzulara destek dolu bir kitap haline getirmeye çalışanlar da bu kategoriye girerler.
***
Dilerseniz bu mevzuda sonsözü son devir dersiâmlarından Nakşi yolu Müceddidîn kolunun son halkası olan Süleyman Efendi (k.s.) hazretlerine bırakalım. Talebelerinden merhum Ziya Sunguroğlu naklediyor:

“Esteîzübillah Bismillâhirrahmânirrahîm: Eli Lâm Mîm… Mütekaddimîn âlimleri bu âyet-i celileye ‘Allâhü a’lemü bi-murâdih’ (Bununla muradın ne olduğunu en iyi bilen Allah’tır) deyip geçmişlerdir. Müteahhirîn âlimlerinin zamanında fitne ve fesadın zuhuru çoğalınca, fâsit mânâ verme ihtimaline karşı, ‘Elif’ten murad Allah, Lâm’dan murad Cebrâil, Mîm’dan murad Muhammed’dir dediler. Burada hak olan, bu ve benzeri diğer hurufu mukattaâttan Cenab-ı Hak ile Resûllülah arasında bir şifre olmasıdır. Nasıl ki devletler arasında her ferdin bilemeyeceği, sadece belli kişilerce bilinen şifreler varsa, bu da Hz. Mevlâ ile Habîbi arasında bir şifredir. Nitekim Hz. Cebrâil, ‘Elif Lâm Mîm’ deyince Resûlüllah Efendimiz, ‘Fehimtü’ (anladım) buyurmuşlardır. Cebrâil (a.s.), ‘Yâ Resûlellah, bunu getiren ben olduğum halde bir şey anlamadım. Sen, daha ben okur okumaz hemen nasıl anladın?’ demiştir. Hz. Mevlâ, bunların (mukattaa harflerinin ve müteşâbih âyetlerin) mânâlarını Cibrîl-i Emîn’e bile haber vermemiştir. Keza, bütün âlim ve ârifleri âciz bırakmak için, insanlara ve cinlere de bunların mânâlarını bildirmemiştir.”

Ancak, “Hiçbir umumi (ifade-söz) yoktur ki içlerinden kimileri hariç tutulmasın” kaidesi gereğince tabii ki Resûlüllah Efendimiz ve vârisleri ile seçlimiş-süzülmüş bazı kullar müstesnâ... Onlardan dilediğine dilediği kadarını bildirmiştir. Müstesnâlar ise, bilindiği üzere kâideyi bozmaz. Bunun böyle olduğunu yukarıda İmâm-ı Rabbani hazretlerinin açık ifadelerinde de görmüş idik.

Rabbim bizleri rahmet-mağfiret ve bereketinden, Habîbi’nin şefaatinden, râsih âlimlerin himmet ve teveccühünden mahrum bırakmasın. Âmin...



DİPNOTLAR
(1) Râğıb el-İsfehân3i, Müfredât, Mısır, 1980, Şibh maddesi… ve diğer bazı lûgat, mu’cem ve tefsirler.
(2) Âl-i İmrân sûresi, 3/7.
(3) Hûd, 1 sûresi; Yûsuf sûresi, 2; Hicr sûresi, 1; Sâd sûresi, 29; Duhân sûresi, 58; Muhammed sûresi, 24; Nahl sûresi, 44.
(4) Mâide sûresi, 3.
(5) Mâtüridi, Te’vilâtü’l-Kur’ân, Vrk. 60 a-b; Raşit Efendi Kütüphanesi, No: 47; Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, 2, 1040; Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usûlü, Ankara, 1976, s. 128-133.
(6) Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Ç. Tefsiri, 1, 88.
(7) Çantay, Hasan Basri, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 3, 988, 7 no.’lu dipnot.
(8 ) A‘raf sûresi, 43; Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1, 276, 2, 35, 2, 50.

http://tecvid.blogcu.com/hur-fu-mukatta/2192518
 

muratveb

Müdavim
Emektar
Katılım
23 Temmuz 2009
Mesajlar
2,197
Reaksiyon puanı
55
Puanları
48
Üstad ALLAH[C.C] Razı olsun inşallah . Baştan sona kadar okudum ve en güzel kısmıda aslında şurada anlatılan kısım geldi bana.
İkinci görüşe göre, Allah’ın kitabında insanların anlayamayacakları şeylerin bulunması doğru olmaz. Çünkü Allah Teala Kur’ân-ı Kerim’i okunup anlaşılması ve amel edilmesi/uygulanması için göndermiştir. Bu sebeple de onda, anlaşılmaz hiçbir ayet bulunamaz. Bu görüşte olanlar, Hurûfu Mukatta’yı tefsir etmeye çalışmışlardır.

Bu görüşe katılıyorum aslında. Ve yine yazının bir başka kısmında geçen Allah sadece adım adım yani yavaş yavaş birşeylerin sırrının çözülmesine izin veriyor. Belki bir gün Allahın izniyle bu kelimelerinde tam olarak ne anlama geldiğini anlayabiliriz. Ki zaten zaman ahir zaman ve Mehdiyet devridir. Rabbim herkeze görmeyi ve ona hizmet etmeyi nasip eylesin İnşAllah.

Kandiliniz mübarek olsun üstad. Cevap için çok teşekkür ederim tekrardan.
 

ashabulyemin

Müdavim
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Üstad ALLAH[C.C] Razı olsun inşallah . Baştan sona kadar okudum ve en güzel kısmıda aslında şurada anlatılan kısım geldi bana.


Bu görüşe katılıyorum aslında. Ve yine yazının bir başka kısmında geçen Allah sadece adım adım yani yavaş yavaş birşeylerin sırrının çözülmesine izin veriyor. Belki bir gün Allahın izniyle bu kelimelerinde tam olarak ne anlama geldiğini anlayabiliriz. Ki zaten zaman ahir zaman ve Mehdiyet devridir. Rabbim herkeze görmeyi ve ona hizmet etmeyi nasip eylesin İnşAllah.

Kandiliniz mübarek olsun üstad. Cevap için çok teşekkür ederim tekrardan.

Allah[cc]razı olsun.Bunlar bildiğiniz gibi her kur'an tilavetinde okuyanın haşyetillahtan tüylerini diken diken eden harf ler birde bildiğiniz gibi özenle ve hasretle beklenen yescudu ayeti
Bunlara anlam vermek bize düşmez seyr-i sülüğünü tamamlamış tasavvufi makamlara çıkmış olanlardan keşfi açılanlara bu hissttirilir.
Kur'anda her şey açıktır ama bu herşey anlaşılacak demek değildir.Besmele-i şerif şerhini sitemizde vermiştim elmalılı şerhi 60 sayfa cıvarı Hz Ali keremallahüvecheh ise 40 katır yükü kitap yazarım demiş yani ilmim bu kadar demiş ki Mübarek ilmin kapısıdır.
Kur'anda cin kelimesi değişik yerlerde geçiyor ins te öyle sadece benzetme yapabiliyoruz.O zaman okuyana düşen o Harfleri güzel dikkatli okumak Rabbinden bir armağan olarak kabul etmektir
Bizim benzetebildiğimiz ya-sin ta-ha bunların efendimize hitap olduğunda görüşler vardır
selam ve dua ile
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Malesef bu kelimenin anlamını ALLAH C.C. 'DEN BAŞKA KİMSE BİLMİYOR. Bu kelimenin anlamını bırakın açıklamasını yapabilen birini asla bulamazsınız ve bu kelimeyi asla ALLAH istemedikçe öğrenemezsiniz kafanızı yormayınız ve böyle şeyleri mesak ediyorsanız googleye 40 SORU 40 CEVAP cevap yazınız HAZRETİ MUHAMMED SALLALAHU ALEYHİ VESELLEM in 40 soruya verdiği cevap ve bu soruları MUHAMMED SALLALAHU ALEYHİ VESELLEM' den ve ALLAH C.C. 'den kimse soruları cevaplayamaz ahiret ve dünya ile ilgili bir normal insanın veremeyeceği sorular var burada.. TAVSİYE EDİYORUM LÜTFEN OKUYUNUZ :) Kimsenin bilemeyeceği şeyleri HAZRETİ MUHAMMED SALLALAHU ALEYHİ VESELLEM söylemiş (= :wub:
 

hknskr

SDN Okuru
Katılım
20 Kasım 2012
Mesajlar
1
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
El: Eski dinlerde(mitoloji) gunes tanrisi. Yani El-ilah(tanri)=Allah. Yahudiler: El-ohim(cogul eki) diyorlar mesela. Tanrilar anlaminda. Incil de Hz.Isa ya Emmanu-EL diyorlar. Cebrail ede Gabri-EL: El in sozu anlaminda. Lam i bilmiyorum. Mim: in ay olma ihtimali yuksek. Ama astroloji ile alakali olma ihtimali yuksek. Boyle uclemeler eski mitolojide cokmus maalesef. Mesela Misirda Osiris-Isis-Horus var. Yada sasiracaksiniz ama Isis-Ra-El var yahudilerde. ISRAEL oluyor. Isis ay tanrisi. Ra gunes tanrisinin isimlerinden. El: gunes tanrisinin diger isimlerinden biri. Su yazdiklarimdan Is-Lam oluyor bak. Isis ve Lam. lam nedir bilmiyorum ama. Dedigim gibi ingilizce bilenler "astrotheology" diye aratin videolari seyredin anlarsin olaylari. Namaz kilarken takilan takkeden, tuvalette neden sol el kullanildigimiza, ay-yildiz ve hac in neyi simgeledine kadar herseye cevap astrolojide. Videolar incil i anlatiyor. Ama oradan bazi bariz seyleri direk kendiniz anliyorsunuz. Incil baslangictan sona kadar yil icinde gunes in gokyuzundenasil gezindigini anlatiyor. Tabi bu yildiz olaylari iklim olaylarina baglaniyor ayni zamanda. Hayatiniz degisir izlerseniz.
 

yener ala

Öğrenci
Katılım
23 Haziran 2009
Mesajlar
20
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
(6) Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Ç. Tefsiri, 1, 88.
kaynaklarımıza dikkat ,adam dediğin "Hazreti İsa aleyhisselam reef olunmamıştır,2. katta yoktur oksijen" olurmu? bide diyanet başkanlığı yapmışmış...
(7) Çantay, Hasan Basri, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 3, 988, 7 no.’lu dipnot.
bu adam tasavvuf ehli olmazsa kim takar fetvalarını
İmam-ı Rabbani Radıyallahu anh ise 2. bin yılın mücdehidi olmak hasebiyle diğerlerinin fetvalarına ihtiyacınızı hükümsüz bırakır Biiznillah-i Teala
bikere tefsirsiz meal haram arkadaşlar...Cübbeli Ahmed Hoca Efendiyi niye tutuyolar içerde ;çünkü böyle hak fetvalara değer veriyo o kadar...
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
kardeşim Kuranda gecen elıflammmım ilm-i ledundur ve Allah Teala hepsinin cevabını Kuranda vermıstır ancak onları anlamak ıcın manen ve kalp gozun acık olması lazım.
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Ba'zı suver-i celilenin başındaki huruf-i mukattaa, Allah ile Habibi arasında bir şifre-i Kerimedir. Bianen'aleyh ma'na-i hakikisini ancak Zat-ı Kibriya ile Habib-i Huda bilir. Bir de Resulüllah'da fani olmuş zevat-ı aliyeye bildirilmiştir. Remzlerinden biri mü'minin miracı olan hey'et-i salata da işaretdir ki,, Elif Kıyama, Lam Rükua Mim de secdeye remzdir. Bir diğeri ise,,, Elif Zat-ı Ehadiyyet'e, Lam kitab-ı beşeriyyetdeki füyuzatı İlahiyye'nin ahzına müstahid mahal, Mim de Cenab-ı Muhammed'e remzdir. (Muhammed Şemseddin Yeşil Efendi Hz.)
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Cebrail Hz Muhammede okuma yazmayi ögretiyor. Bir cok surenin baslangicinda var. Bizim de A B C yi ögrendigimiz gibi. Allah tan baska kimsenin bilemeyecegi bir seyi Allah ne diye bize söylesin? Allahin size bahsetmis oldugu akli alim diye gecinenlerin yönetmesine izin vermeyin!
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
elif lam mim anlamı rum lara işaret eder ve şu anlama gelir rum orduları bir yenilgiye ugrayacak ama sonra tekrar yenecektir
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
çok yerinde ve güzel bir açıklama olmuş allah ebeden razı olsun..
 

Ahbârî

Müdavim
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
345
Puanları
83
Garip yorumlar vesselam. Yukarıda cevap verilmiş okumadan yazmışlar bişeyler.
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
mehdiyet nedir? Neden onlar gibi bizden de bekleyenler vardır.
Ben de anlamsız ve bilime dayanmayan hiç bir bilgi olmadığına inanıyorum.
Musa'nın Asası ile Nili yarması veya Tünel açması mutlaka bilimsel bir açıklaması olacakdır
Fende teknolojide ileri gidemezsek bu açıklamaları bu dünyada bulmamız imkansız olacakdır yada başkalarının buluşlarını beklyerek ahanda bak burdaydı demeye devam edeceğiz.
falan filan konyalının kitaplarını okumakla olmuyor MATEMATİK KİMYA FEN Gerçek ilim derslerini okumalıyız okutmalıyız .Yağmur için dua ederek olmaz AĞAÇ DİKMELİYİZ ki yağmur iklimi oluşsun.
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
e lif E , l am L , m im M. elm yani ilim. internette elm adamları diye bakın.
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
o kelimeler birer anahtardır ALLAH u tealanın bazı kullarının kur-an daki derin manalara ermesinin anahtarıdır ona vakıf olan kullar o kelimelerile zihinlerinde kapalı olan bazı kısımlar açılır ve kitab da idrak edilmesi gereken derin manaların idraki içindir ALLAH en iyi bilendir vesselam...
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
mustafa kemalin o devirde ismi nin bas harfinin m olan birinden memleketi alınca ayın yani ankara esad yani baskent olur diye tabir etmiştir bir zat
yani mim mimden mimi alınca ankara baskent olur
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
ELİF-LAM-MİM; İNSAN-I KAMİLİ İŞARET EDER! kısa ve öz!
 
Üst