Zamanın Kayıp Anahtarı...

Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
7,841
Reaksiyon puanı
31
Puanları
228
Rüzgarın estiği yerde kalır karanfil kokusu
Toz pembe makamında savrulur zaman

Hangi sevgi yarına mümkün kılar kendini
Kızılca bir karanlık vakti
Yoksulluk içini oyar gecenin
Bambaşka olur ayrılığın kasveti
Susar gözlerim
Sustukça ağlar yüreğimde ırmaklar

Gece loş örtüsünü çeker yüzüne
Sinsice yıldızlara uzanır aç gözlü ay
Kısacası aşkın onuru kırılır
Biraz daha solar benzi sabah yıldızının
Kuytu bir köşeye çekilir gökyüzü

Gündüz her zaman ki gibi üryan kalır ortalıkta

Hangi duanın ayak bileğinden kavramalıyım ki
Bir kez olsun güneş batıdan doğsun

Tanrı'm dil ver bana seni çağıracak
Parelendi göğüs kafesim

Yara ne denli eski olursa olsun
Acının her çeşidi hükmeder ruha
Bir yerden yol bulur sızar içime hüzün
O vakit bağlanır dilim

Bir teneşir miktarı ömrüm
Ve yarının içinde saklı bir ölüyüm
Artık açmaz karanfil yağmura göğsünü
Bahara çıkmaz yüzümdeki bu tebessüm

Tan vakti yeni ufuklar doğsa da
Hala tükenen geceden renk alırım
Ve illa mavi derim benim rengim
Çünkü mavi kuşlar
Göğün kanatlarıdır

Her gece sahte bir düş uyanır içimde
Hazan bazen ben olurum

Hayallerle savururum umudu yarına
Yarınlar zamana bir yakıştırmadır bilirsin
Şimdiye tutunur zaman

Mevsimlerimiz değişik olsada
İkimizde aynı ağacın dallarında yaşadık
Yaşlandık şimdi

Ki eylül sonrası bir yaprağız artık
Rüzgar esti esecek
Düşmemiz an meselesi..

(Sepkin Coşkun)


 
Üst