gs_kadir
Profesör
- Katılım
- 5 Ocak 2011
- Mesajlar
- 4,263
- Reaksiyon puanı
- 8
- Puanları
- 38
Usta kalem Yılmaz Özdil'in kendine has tarzıyla bu haftanın spor gündemine bakışı...
Araştırma komedisi!
Yabancı topçularımız nereden?
48 ülkeden...
Brezilya, Arjantin...
Portekiz’den var.
Fransa’dan var.
Almanya’dan var.
Kamerun’dan topçu var.
Gine’den var.
İsveç, Bulgar, Çek, Arnavut.
Avustralya’dan topçu var.
Yeni Zelanda’dan var.
Kolombiya, Nijerya, Polonya.
Romanya, Belçika, Gabon.
Kanada’dan topçu var.
Kongo, Sırp, Tunus, Angola.
Bolivya, Cezayir, Uruguay.
Bahreyn’den topçu var.
Danimarka, Fas, Fildişi, Azeri.
Ganalı, Gürcü, Iraklı, İtalyan.
Liberya, Litvanya, Letonya.
Mali, Namibya, Şili, Senegal.
Bi hangi ülkeden yok?
İngiltere’den.
TBMM Futbolda Şiddeti Araştırma Komisyonu nereye gitti araştırma yapmak için?
İngiltere’ye!
İspanyol Guti matiz oldu, gazetecilere saldırdı, polis tarafından gözaltına alındı...
Bizim milletvekilleri hala araştırma yapmak için İspanya’ya gidiyor!
Şaka bir yana...
Diyebilirsiniz ki, “İngiltere ve İspanya futbolda şiddet konusunda son derece ciddi, bilimsel ve hukuki önlemler aldı, o nedenle oralara gidip araştırma yapmaları normal.”
Peki, İngiltere ve İspanya’da futbol şiddetini önlemek için kimlere danışıldı?
Hukukçulara.
Üniversitelere.
Bizimkiler kime danıştı?
Emekli futbolculara.
Amigolara.
İnanmayan girsin internete, baksın...
“Futbolda şiddet” üzerine, Hacettepe Üniversitesi’nin, Ege Üniversitesi’nin, Erciyes, Kocaeli, Muğla, İstanbul Üniversitesi’nin, Dicle, Dumlupınar, Anadolu, Bilgi, Galatasaray Üniversitesi, Uludağ, Afyon Kocatepe, listeyi uzatmayayım, Marmara, Başkent, Celal Bayar, Ankara Üniversitesi’nin son derece ciddi ve kapsamlı “araştırma”ları var.
“Futbolda şiddete” kafa yoran, çözüm arayan onlarca profesörümüz, doçentimiz var.
İngiltere ve İspanya’ya gezmeye giden TBMM Komisyonu, üniversitelerimize başvurdu mu?
Güya detayları öğrenip, kanun çıkaracaklar... Bir tane hukuk fakültesine
başvurdular mı?
Şeytan diyor, gir Araştırma Komisyonu’nun toplantısına, alayını ıslıkla, pet şişe fırlat...
Hiç maç yapmayın, kura çekin, büyük takıma verin!
Fenerbahçe-Valencia basketbol maçı, salon 15 bin 500 kişilik, hınca hınç dolu, iğne atsan yere düşmez... Fenerbahçe-Gençlerbirliği futbol kupa maçı, biletli seyirci sadece bin kişi.
Basketbol 15
Futbol 1
Makarayı az geri saralım...
Sene 2004, Fenerbahçe-Gençlerbirliği futbol kupa maçı, rakip aynı, hem de tatil değil, haftaiçi, çarşamba günü, biletli seyirci sayısı 42 bin 324!
Sene 1999, Galatasaray-Ankaragücü kupa maçı, biletli seyirci sayısı 17 bin...
Sene 2003, Beşiktaş-Gençlerbirliği kupa maçı, biletli seyirci sayısı 25 bin.
Çünkü...
Türkiye Kupası “lig usülü” yüzünden “anlamsız” hale gelmiştir. Neticesi “anlamlı” olduğu için, basketbol bile futbolun 15 katı seyirci topluyor artık.
İngiltere Kupası “tek maç eleme usülü” oynanıyor; berabere kalırsan ikinci maç var. Almanya “tek maç eleme usülü” oynanıyor; berabere bile kalsan, penaltı menaltı elenene kadar devam ediliyor. İtalya “çift maç eleme usülü” oynanıyor. İspanya “çift maç eleme usülü” oynanıyor.
“Lig usülü” saçmalığı bi tek bizde var.
“Tek maç eleme usülü tehlikeli, büyük takımlar eleniyor, aman bu işi lig usülü yapalım da büyük takımlar yanlışlıkla elenmesin, garantiye alınsın” diye lig usülüne çevirdiler... Faydası olmadı. Aksine, zararı oldu. Hem lig usülüne rağmen büyük takımlar elenmeye devam ediyor. Hem de, seyirci sayısı dramatik şekilde azaldı. Türkiye Kupası “değerini” kaybetti.
Çünkü...
Büyük takımlar genellikle maç başı para ödüyor. Örneğin, Galatasaray’ın bir kupa maçı için futbolcularına ödemesi gereken maç başı para, en az 250 bin euro... Beşiktaş’ın daha fazla.
Kupa maçı için 250 bin euro ödüyorsun, turu geçersen, cebine giren para 100 bin dolar!
Maddi zarar...
Yorgunluk...
Sakatlık ihtimali cabası.
Dolayısıyla ne oluyor?
Şampiyonluk yarışını sürdürüyorsa, “yük” haline gelen kupayı boşveriyor. Kolaysa, yeniyor, biraz zorsa, boşveriyor, asılmıyor. Büyük takımlar, sadece, eğer şampiyonluk yarışından koptuğunu düşünüyorsa, hiç olmazsa Avrupa’ya buradan gideyim diye kupaya asılıyor.
Aksi olsa... Şampiyonluk veya şampiyonlar ligi yarışını sürdüren Trabzon, Fenerbahçe, Bursa, Kayseri gibi takımların elenmesi, hem de bu kadar kolay elenmesi mümkün mü?
Bakın Trabzon’a...
Bakın Fener’e...
10 tane yedekle çıktılar.
Çünkü...
Kupa’nın değeri yok.
Ülkenin de kuralı yok!
İşte İngiltere’de gördük...
Blackpool takımı, Aston Villa maçına “yedek”leriyle çıktı, haşırt diye, 25 bin sterlin cezayı geçirdiler. Bu ilk uyarı... Tekrar ederse, çok daha ağır yaptırımları var. Dingonun ahırı değil orası... Rakip takımların hakları, seyircinin hakları, Premier Lig’in hakları var. Kafana göre takım çıkaramazsın... “Benim başka önemli maçlarım var, bu maçta as oyuncularımı dinlendireceğim” diyemezsin. Bir yedek, iki yedek belki... Fazlasına izin vermiyor adamlar.
Bizde?
İstersen tribünden adam çıkar, neredeyse o hale geldi, kimse sesini çıkarmıyor.
Aynı gruptan çıkan takımların, çeyrek finalde eşleşme saçmalığına ise, hiç girmeyeyim!
Yemin et.
Gölge düşmüştür.
Özetle...
Türkiye Kupası “final” hariç, “anlamsız” hale gelmiştir. Lig usülünden vazgeçmek şart.
Ali Sami Yen’ildi...
Galatasaray stadındaki ıslıklama hadisesi küllendi gibi... Hazır tansiyon düşmüşken, yazalım.
“Ali Sami Yen” adı ne oldu?
Şiirler okundu.
Ağlandı.
Duygusal anlar yaşandı.
Başkan çıktı, “Ali Sami Yen stadını yıkıyoruz ama, Ali Sami Yen’den vazgeçmiyoruz, adını silmiyoruz, unutmuyoruz, yeni stadımızın adı Ali Sami Yen Spor Kompleksi
olacak” dedi.
Dedi mi?
Dedi.
Ne yazıyor stadın üstünde?
Türk Telekom Arena.
TOKİ.
TEM’den gel...
Stada giden yolu gösteren karayolları levhasında ne yazıyor?
Aslantepe Stadı.
E soruyorum haliyle...
Ali Sami Yen nerede?
Karayolları levhasında neden Ali Sami Yen Spor Komleksi yazmıyor?
Hadi diyelim, Türk Telekom sponsor, yarın öbür gün değişebilir...
Peki, neden stadın üstünde “Arena” yazarken, karayolları levhasında “Aslantepe” yazıyor?
Ali Sami Yen’e yapılan inanılmaz vefasızlığı boşversek bile... Bu stadın adı ne birader?
Türk Telekom Ali Sami Yen TOKİ Arena Aslantepe Galatasaray Spor Stadı Kompleksi mi?
Dünyada 60 ülke yayınlıyor diyorlar, TRT yayınlamıyor!
Amatör spora meraklı.
42 sene bordrolu çalışan...
Vergisini ödeyen bir yurttaş.
Mektup göndermiş bana.
Aynen yayınlıyorum.
“Erzurum’daki Universiade Kış Oyunları’nı heyecanla bekledim, açılış törenini gururla izledim. Ertesi gün yine aynı heyecanla kalktım, yarışmaları izlemek istedim. TRT’yi açtım. Yok. Spor kanalından veriyorlar diye, TRT-3’ü açtım, yok...”
“Saat 12.20 oldu, yok, dayanamadım, TRT’nin internet sitesine girdim, iletişim numarası olarak verilen 0312. 463 63 63’ü çevirdim, telesekreter çıktı, anlattı anlattı, bekledim, neticede 0’ı tuşlayın dedi, tuşladım, santraldaki hanım kız çıktı, spor servisini istedim, bağladı, çaldı çaldı çaldı, açan yok, santrala geri döndü, gene aynı hanım kız, derdimi anlattım, şikayet bölümüne aktarayım dedi, aktardı, çaldı çaldı çaldı, açan yok, santrala geri döndü, yemeğe çıkmışlar dedi, o zaman beni lütfen yetkili birine bağlayın dedim, bağladı.”
“Bu arada, telefon parası, benim aylık 760 lira olan emekli maaşımdan şakır şakır gidiyor!”
“Neyse, yetkili denilen kişi çıktı karşıma, kendimi tanıttım, bizim vergilerimizle çalışan TRT neden Erzurum’daki kış oyunları vermiyor, Erzurum’u tanıtmak için trilyonlarca para harcandı, neden yarışmaları seyredemiyoruz diye sordum... Cevap olarak, bi küfür etmediği kaldı... TRT sizin vergilerle çalışmıyor, beğenmiyorsan git başka kanalları seyret dedi!”
“Bana bu cevabı veren muhteremin adını soyadını istedim... Şırrak diye kapattı suratıma!”
“Saat 15.00 oldu...
Meclis’e bağlandılar!”
Demesi o ki...
Yazık oluyor Erzurum’a.
http://fanatik.ekolay.net/Default.aspx?aType=Detail&KategoriID=27&ArticleID=211725&Page=1
http://fanatik.ekolay.net/Default.aspx?aType=Detail&KategoriID=27&ArticleID=211725&Page=2
http://fanatik.ekolay.net/Default.aspx?aType=Detail&KategoriID=27&ArticleID=211725&Page=3
http://fanatik.ekolay.net/Default.aspx?aType=Detail&KategoriID=27&ArticleID=211725&Page=4
Araştırma komedisi!
Yabancı topçularımız nereden?
48 ülkeden...
Brezilya, Arjantin...
Portekiz’den var.
Fransa’dan var.
Almanya’dan var.
Kamerun’dan topçu var.
Gine’den var.
İsveç, Bulgar, Çek, Arnavut.
Avustralya’dan topçu var.
Yeni Zelanda’dan var.
Kolombiya, Nijerya, Polonya.
Romanya, Belçika, Gabon.
Kanada’dan topçu var.
Kongo, Sırp, Tunus, Angola.
Bolivya, Cezayir, Uruguay.
Bahreyn’den topçu var.
Danimarka, Fas, Fildişi, Azeri.
Ganalı, Gürcü, Iraklı, İtalyan.
Liberya, Litvanya, Letonya.
Mali, Namibya, Şili, Senegal.
Bi hangi ülkeden yok?
İngiltere’den.
TBMM Futbolda Şiddeti Araştırma Komisyonu nereye gitti araştırma yapmak için?
İngiltere’ye!
İspanyol Guti matiz oldu, gazetecilere saldırdı, polis tarafından gözaltına alındı...
Bizim milletvekilleri hala araştırma yapmak için İspanya’ya gidiyor!
Şaka bir yana...
Diyebilirsiniz ki, “İngiltere ve İspanya futbolda şiddet konusunda son derece ciddi, bilimsel ve hukuki önlemler aldı, o nedenle oralara gidip araştırma yapmaları normal.”
Peki, İngiltere ve İspanya’da futbol şiddetini önlemek için kimlere danışıldı?
Hukukçulara.
Üniversitelere.
Bizimkiler kime danıştı?
Emekli futbolculara.
Amigolara.
İnanmayan girsin internete, baksın...
“Futbolda şiddet” üzerine, Hacettepe Üniversitesi’nin, Ege Üniversitesi’nin, Erciyes, Kocaeli, Muğla, İstanbul Üniversitesi’nin, Dicle, Dumlupınar, Anadolu, Bilgi, Galatasaray Üniversitesi, Uludağ, Afyon Kocatepe, listeyi uzatmayayım, Marmara, Başkent, Celal Bayar, Ankara Üniversitesi’nin son derece ciddi ve kapsamlı “araştırma”ları var.
“Futbolda şiddete” kafa yoran, çözüm arayan onlarca profesörümüz, doçentimiz var.
İngiltere ve İspanya’ya gezmeye giden TBMM Komisyonu, üniversitelerimize başvurdu mu?
Güya detayları öğrenip, kanun çıkaracaklar... Bir tane hukuk fakültesine
başvurdular mı?
Şeytan diyor, gir Araştırma Komisyonu’nun toplantısına, alayını ıslıkla, pet şişe fırlat...
Hiç maç yapmayın, kura çekin, büyük takıma verin!
Fenerbahçe-Valencia basketbol maçı, salon 15 bin 500 kişilik, hınca hınç dolu, iğne atsan yere düşmez... Fenerbahçe-Gençlerbirliği futbol kupa maçı, biletli seyirci sadece bin kişi.
Basketbol 15
Futbol 1
Makarayı az geri saralım...
Sene 2004, Fenerbahçe-Gençlerbirliği futbol kupa maçı, rakip aynı, hem de tatil değil, haftaiçi, çarşamba günü, biletli seyirci sayısı 42 bin 324!
Sene 1999, Galatasaray-Ankaragücü kupa maçı, biletli seyirci sayısı 17 bin...
Sene 2003, Beşiktaş-Gençlerbirliği kupa maçı, biletli seyirci sayısı 25 bin.
Çünkü...
Türkiye Kupası “lig usülü” yüzünden “anlamsız” hale gelmiştir. Neticesi “anlamlı” olduğu için, basketbol bile futbolun 15 katı seyirci topluyor artık.
İngiltere Kupası “tek maç eleme usülü” oynanıyor; berabere kalırsan ikinci maç var. Almanya “tek maç eleme usülü” oynanıyor; berabere bile kalsan, penaltı menaltı elenene kadar devam ediliyor. İtalya “çift maç eleme usülü” oynanıyor. İspanya “çift maç eleme usülü” oynanıyor.
“Lig usülü” saçmalığı bi tek bizde var.
“Tek maç eleme usülü tehlikeli, büyük takımlar eleniyor, aman bu işi lig usülü yapalım da büyük takımlar yanlışlıkla elenmesin, garantiye alınsın” diye lig usülüne çevirdiler... Faydası olmadı. Aksine, zararı oldu. Hem lig usülüne rağmen büyük takımlar elenmeye devam ediyor. Hem de, seyirci sayısı dramatik şekilde azaldı. Türkiye Kupası “değerini” kaybetti.
Çünkü...
Büyük takımlar genellikle maç başı para ödüyor. Örneğin, Galatasaray’ın bir kupa maçı için futbolcularına ödemesi gereken maç başı para, en az 250 bin euro... Beşiktaş’ın daha fazla.
Kupa maçı için 250 bin euro ödüyorsun, turu geçersen, cebine giren para 100 bin dolar!
Maddi zarar...
Yorgunluk...
Sakatlık ihtimali cabası.
Dolayısıyla ne oluyor?
Şampiyonluk yarışını sürdürüyorsa, “yük” haline gelen kupayı boşveriyor. Kolaysa, yeniyor, biraz zorsa, boşveriyor, asılmıyor. Büyük takımlar, sadece, eğer şampiyonluk yarışından koptuğunu düşünüyorsa, hiç olmazsa Avrupa’ya buradan gideyim diye kupaya asılıyor.
Aksi olsa... Şampiyonluk veya şampiyonlar ligi yarışını sürdüren Trabzon, Fenerbahçe, Bursa, Kayseri gibi takımların elenmesi, hem de bu kadar kolay elenmesi mümkün mü?
Bakın Trabzon’a...
Bakın Fener’e...
10 tane yedekle çıktılar.
Çünkü...
Kupa’nın değeri yok.
Ülkenin de kuralı yok!
İşte İngiltere’de gördük...
Blackpool takımı, Aston Villa maçına “yedek”leriyle çıktı, haşırt diye, 25 bin sterlin cezayı geçirdiler. Bu ilk uyarı... Tekrar ederse, çok daha ağır yaptırımları var. Dingonun ahırı değil orası... Rakip takımların hakları, seyircinin hakları, Premier Lig’in hakları var. Kafana göre takım çıkaramazsın... “Benim başka önemli maçlarım var, bu maçta as oyuncularımı dinlendireceğim” diyemezsin. Bir yedek, iki yedek belki... Fazlasına izin vermiyor adamlar.
Bizde?
İstersen tribünden adam çıkar, neredeyse o hale geldi, kimse sesini çıkarmıyor.
Aynı gruptan çıkan takımların, çeyrek finalde eşleşme saçmalığına ise, hiç girmeyeyim!
Yemin et.
Gölge düşmüştür.
Özetle...
Türkiye Kupası “final” hariç, “anlamsız” hale gelmiştir. Lig usülünden vazgeçmek şart.
Ali Sami Yen’ildi...
Galatasaray stadındaki ıslıklama hadisesi küllendi gibi... Hazır tansiyon düşmüşken, yazalım.
“Ali Sami Yen” adı ne oldu?
Şiirler okundu.
Ağlandı.
Duygusal anlar yaşandı.
Başkan çıktı, “Ali Sami Yen stadını yıkıyoruz ama, Ali Sami Yen’den vazgeçmiyoruz, adını silmiyoruz, unutmuyoruz, yeni stadımızın adı Ali Sami Yen Spor Kompleksi
olacak” dedi.
Dedi mi?
Dedi.
Ne yazıyor stadın üstünde?
Türk Telekom Arena.
TOKİ.
TEM’den gel...
Stada giden yolu gösteren karayolları levhasında ne yazıyor?
Aslantepe Stadı.
E soruyorum haliyle...
Ali Sami Yen nerede?
Karayolları levhasında neden Ali Sami Yen Spor Komleksi yazmıyor?
Hadi diyelim, Türk Telekom sponsor, yarın öbür gün değişebilir...
Peki, neden stadın üstünde “Arena” yazarken, karayolları levhasında “Aslantepe” yazıyor?
Ali Sami Yen’e yapılan inanılmaz vefasızlığı boşversek bile... Bu stadın adı ne birader?
Türk Telekom Ali Sami Yen TOKİ Arena Aslantepe Galatasaray Spor Stadı Kompleksi mi?
Dünyada 60 ülke yayınlıyor diyorlar, TRT yayınlamıyor!
Amatör spora meraklı.
42 sene bordrolu çalışan...
Vergisini ödeyen bir yurttaş.
Mektup göndermiş bana.
Aynen yayınlıyorum.
“Erzurum’daki Universiade Kış Oyunları’nı heyecanla bekledim, açılış törenini gururla izledim. Ertesi gün yine aynı heyecanla kalktım, yarışmaları izlemek istedim. TRT’yi açtım. Yok. Spor kanalından veriyorlar diye, TRT-3’ü açtım, yok...”
“Saat 12.20 oldu, yok, dayanamadım, TRT’nin internet sitesine girdim, iletişim numarası olarak verilen 0312. 463 63 63’ü çevirdim, telesekreter çıktı, anlattı anlattı, bekledim, neticede 0’ı tuşlayın dedi, tuşladım, santraldaki hanım kız çıktı, spor servisini istedim, bağladı, çaldı çaldı çaldı, açan yok, santrala geri döndü, gene aynı hanım kız, derdimi anlattım, şikayet bölümüne aktarayım dedi, aktardı, çaldı çaldı çaldı, açan yok, santrala geri döndü, yemeğe çıkmışlar dedi, o zaman beni lütfen yetkili birine bağlayın dedim, bağladı.”
“Bu arada, telefon parası, benim aylık 760 lira olan emekli maaşımdan şakır şakır gidiyor!”
“Neyse, yetkili denilen kişi çıktı karşıma, kendimi tanıttım, bizim vergilerimizle çalışan TRT neden Erzurum’daki kış oyunları vermiyor, Erzurum’u tanıtmak için trilyonlarca para harcandı, neden yarışmaları seyredemiyoruz diye sordum... Cevap olarak, bi küfür etmediği kaldı... TRT sizin vergilerle çalışmıyor, beğenmiyorsan git başka kanalları seyret dedi!”
“Bana bu cevabı veren muhteremin adını soyadını istedim... Şırrak diye kapattı suratıma!”
“Saat 15.00 oldu...
Meclis’e bağlandılar!”
Demesi o ki...
Yazık oluyor Erzurum’a.
http://fanatik.ekolay.net/Default.aspx?aType=Detail&KategoriID=27&ArticleID=211725&Page=1
http://fanatik.ekolay.net/Default.aspx?aType=Detail&KategoriID=27&ArticleID=211725&Page=2
http://fanatik.ekolay.net/Default.aspx?aType=Detail&KategoriID=27&ArticleID=211725&Page=3
http://fanatik.ekolay.net/Default.aspx?aType=Detail&KategoriID=27&ArticleID=211725&Page=4
