- Katılım
- 10 Eylül 2007
- Mesajlar
- 9,865
- Reaksiyon puanı
- 153
- Puanları
- 243
Bu halka vergi ödemek yakışıyor!
Hayal kurun. Petrolün varili 60 dolar değil de 30 dolara düştüğünü (yüzde 50) farz edin. Mevcut sistem değişmediği sürece benzinin pompa fiyatı ne olur?
Söyleyeyim: Benzinin litresi 3 lira 30 kuruştan, (yüzde 10 düş üşle) 3 liraya bilemediniz, 2 lira 94 kuruşa iner.
Tersini hayal edin: Petrolün varili 60 dolardan (yüzde 100 artışla ) 120 dolara çıktığında ne olur? Benzinin pompa fiyatı litre başına (yüzde 40 artışla ) 4 lira 64 kuruş olur.
***
Başka bir deyişle Türkiye’de petrolün varil fiyatındaki artışlar, akaryakıt fiyatlarına etkisi artık önemsizleşmiştir.
Daha radikal söylem ile bugün rafineri şirketleri, dağıtıcılar ve bayiler anlaşsa ve dese ki, “Biz bu mereti size bedava vermek istiyoruz ” deseler bile, tüketiciler pompa başında benzinin litresine en az 2 lira (vergi) ödemek zorundalar. Yani dünyanın en pahalı akaryakıtını almanızın nedeni devletin koyduğu vergilerdir . Devlet akaryakıtının rafineri çıkışına sabit bir özel tüketim vergisi (litre başına 1 lira 60 kuruş ) koyar. Özel tüketim vergisi ile artan rakamın üzerine dağıtıcı/akaryakıt bayi maliyeti ve kar marjını (şu anda yanılmıyorsam 35 kuruş ) ekler. Vatandaş akaryakıtı, ÖTV’li fiyata bir de KDV eklenmesiyle elde edilen rakamdan satın alır.
Çok sık duyduğunuz bir orandır. Denir ki, “akaryakıtta vergi yükü yüzde 60’ın üzerindedir …” Aslında petrolün rafineriye girip, akaryakıt olarak çıktığında uygulanan fiyat ile tüketicinin ödediği fiyat arasında (vergi nedeniyle) yüzde 200 fark vardır ve bunun nedeni vergidir.
***
Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun akaryakıt dağıtım şirketlerini ve bayilerini pahalı akaryakıtın sorumlusuymuş gibi gösteren yaklaşımları bu nedenle çok tuhaf.
Elbette, serbest piyasa olmasına rağmen tüm akaryakıt şirketlerin aynı fiyatı uygulamaları tartışılabilir. Ancak onlara tanınan kar marjlarına bakıldığında hepsinin tavan fiyattan satış yapması normal. Üstüne üstlük, litrede 1 veya 2 kuruş daha ucuz akaryakıt almak için kim uğraşır ki?
Türk tüketicisinin fiyatlara yönelik duyarsızlığı (yüksek enflasyon döneminden kalma bir hastalık ) devam ediyor.
***
Neden dünyanın en pahalı akaryakıtını satın aldığımız sorusunun yanıtı Türk vergi sistemindeki çarpıklıkta gizli . Kayıt dışı ekonomiyi özendiren devletçi yaklaşımlar, mal ve hizmetler üzerinden vergi gelirleri elde etme (zorunluluğu) kolaycılığı yarattı. Maliye’nin (ve hükümetin) işi kolay. Bütçe açık mı verdi? Kısa bildiğin harcamayı kısmaktansa, mal ve hizmetlerden elde edilen gelirleri artırmak daha kolay . Çünkü Türk halkı bu konuda sabıkalı ve duyarsız. Bu halka (istisnasız herkese) nereden buldun diye sormadığın sürece yediği ekmeğin 10 katı kadar vergi bile alabilirsiniz . Sesini çıkarmaz. Sesini çıkarını sevmez. Eylem yapmaz. Eylem yapanı desteklemez. Boykot etmez, edene takılmaz…
Bu halk, çok kazanandan çok vergi alınamadığı için oluşan açığı kendisinin ekmek, benzin, su, elektrik tüketirken ödediği KDV, ÖTV, ÖİV ile finanse ettiğinin farkında bile değil .
Bu konuda bir bilinç uyanmamışken hükümetler niye ellerini taşın altına sokarak risk alsınlar, zenginleri ürkütsünler, çok kazananların gelirlerini takip etsinler ki!
Kaynak
Hayal kurun. Petrolün varili 60 dolar değil de 30 dolara düştüğünü (yüzde 50) farz edin. Mevcut sistem değişmediği sürece benzinin pompa fiyatı ne olur?
Söyleyeyim: Benzinin litresi 3 lira 30 kuruştan, (yüzde 10 düş üşle) 3 liraya bilemediniz, 2 lira 94 kuruşa iner.
Tersini hayal edin: Petrolün varili 60 dolardan (yüzde 100 artışla ) 120 dolara çıktığında ne olur? Benzinin pompa fiyatı litre başına (yüzde 40 artışla ) 4 lira 64 kuruş olur.
***
Başka bir deyişle Türkiye’de petrolün varil fiyatındaki artışlar, akaryakıt fiyatlarına etkisi artık önemsizleşmiştir.
Daha radikal söylem ile bugün rafineri şirketleri, dağıtıcılar ve bayiler anlaşsa ve dese ki, “Biz bu mereti size bedava vermek istiyoruz ” deseler bile, tüketiciler pompa başında benzinin litresine en az 2 lira (vergi) ödemek zorundalar. Yani dünyanın en pahalı akaryakıtını almanızın nedeni devletin koyduğu vergilerdir . Devlet akaryakıtının rafineri çıkışına sabit bir özel tüketim vergisi (litre başına 1 lira 60 kuruş ) koyar. Özel tüketim vergisi ile artan rakamın üzerine dağıtıcı/akaryakıt bayi maliyeti ve kar marjını (şu anda yanılmıyorsam 35 kuruş ) ekler. Vatandaş akaryakıtı, ÖTV’li fiyata bir de KDV eklenmesiyle elde edilen rakamdan satın alır.
Çok sık duyduğunuz bir orandır. Denir ki, “akaryakıtta vergi yükü yüzde 60’ın üzerindedir …” Aslında petrolün rafineriye girip, akaryakıt olarak çıktığında uygulanan fiyat ile tüketicinin ödediği fiyat arasında (vergi nedeniyle) yüzde 200 fark vardır ve bunun nedeni vergidir.
***
Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun akaryakıt dağıtım şirketlerini ve bayilerini pahalı akaryakıtın sorumlusuymuş gibi gösteren yaklaşımları bu nedenle çok tuhaf.
Elbette, serbest piyasa olmasına rağmen tüm akaryakıt şirketlerin aynı fiyatı uygulamaları tartışılabilir. Ancak onlara tanınan kar marjlarına bakıldığında hepsinin tavan fiyattan satış yapması normal. Üstüne üstlük, litrede 1 veya 2 kuruş daha ucuz akaryakıt almak için kim uğraşır ki?
Türk tüketicisinin fiyatlara yönelik duyarsızlığı (yüksek enflasyon döneminden kalma bir hastalık ) devam ediyor.
***
Neden dünyanın en pahalı akaryakıtını satın aldığımız sorusunun yanıtı Türk vergi sistemindeki çarpıklıkta gizli . Kayıt dışı ekonomiyi özendiren devletçi yaklaşımlar, mal ve hizmetler üzerinden vergi gelirleri elde etme (zorunluluğu) kolaycılığı yarattı. Maliye’nin (ve hükümetin) işi kolay. Bütçe açık mı verdi? Kısa bildiğin harcamayı kısmaktansa, mal ve hizmetlerden elde edilen gelirleri artırmak daha kolay . Çünkü Türk halkı bu konuda sabıkalı ve duyarsız. Bu halka (istisnasız herkese) nereden buldun diye sormadığın sürece yediği ekmeğin 10 katı kadar vergi bile alabilirsiniz . Sesini çıkarmaz. Sesini çıkarını sevmez. Eylem yapmaz. Eylem yapanı desteklemez. Boykot etmez, edene takılmaz…
Bu halk, çok kazanandan çok vergi alınamadığı için oluşan açığı kendisinin ekmek, benzin, su, elektrik tüketirken ödediği KDV, ÖTV, ÖİV ile finanse ettiğinin farkında bile değil .
Bu konuda bir bilinç uyanmamışken hükümetler niye ellerini taşın altına sokarak risk alsınlar, zenginleri ürkütsünler, çok kazananların gelirlerini takip etsinler ki!
Kaynak