Hepimizin kafasında o çıldırtan soru var:
Nasıl oluyor da batı Türkiye’deki laikliği hedef tahtasına koyabiliyor?
Ne oluyor da o seküler batı, İslamistleri destekleyip, laikliği bir sorun olarak görüyor.
Hıristiyan dünyasının Papa’sı bile, ne maksatla Türkiye ziyaretinde ‘laiklik’ kavramına karşı bir konuşma yapmıştı?
Ve Hıristiyan dünyasının Papa’sı, Türkiye ziyaretinde niçin İslamist hareketleri değil de laik bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı eleştirmişti?
O çıldırtan soru kafatasımızın çeperlerine vura vura dolaşıyor:
Neden Hıristiyan AB komiserlerinin hedefinde Kemalizm ve lakilik var?
Tezi yazıyorum:
AB komiserleri de, Papa da aptal değildir.
TÜRKİYE’DE İSLAM’IN TEMİNATI LAİKLİKTİR.
Bunu hepimizden daha iyi biliyorlar.
Türk İslamı’na ancak laikliğin imhasıyla zarar verilebilir. Bunu da biliyorlar.
Nasıl mı? Bu sofistike denklemi şöyle basitleştirelim:
Türk’ün İslam kavrayışı İman düzeyindedir. Arap İslam’ı gibi ‘gündelik hayat ve kültür’ düzeyinde değildir.
Bu şu demektir: Türk, dinine yobaz bir şekilde değil, onun sahih anlamıyla bağlıdır. Ama dinin mistifikasyonu ve ona gösterilen saygı Arap
toplumlarından çok daha derindir
Örneğin biz Kur’an-ı Kerim’i okuduktan sonra yüksek bir yere kaldırırız.
Arap öyle yapmaz, yere bırakabilir, hatta üzerine oturabilir. Çünkü din Arap’ın gündelik hayatı, yani dünyevi düzenidir.
Bizim için ise uhreviyat!
Buna karşılık biz dini, gündelik hayatın her alanında yasa yapmayız.
Bu yüzden Türk İslam’ı Batı’nın yazdığı hiçbir senaryoya uymaz. Uymuyor.
Örneğin Türk, zaten dinine iman düzeyinde bağlı olduğu için Ilımlı İslam modeline bu haliyle eklenemiyor. Çünkü zaten doğası gereği kendi modernist.
Dolayısıyla Ilımlı İslam modeline uyup, batının yanında seyredebilmesi için önce Müslüman değil İslamist olması, sonra da Ilımlılaştırılıp batıya uygun hale getirilmesi gerekiyor.
Çünkü aksi, yani laiklik, Türk’ün batının projesi dışında kendi başına bir modernlik inşa etmesi ve dolayısıyla dinini, yani İslam’ı en sahih anlamıyla iman düzeyinde muhafaza etmesi anlamına geliyor.
Türkiye; İslam dünyasında parçalanmamış tek ulus olmaklığını ve aslan gibi Peygamber Ocağı bir ordusu bulunmasını da bu özelliğine borçlu.
Demek ki şimdi o çıldırtan soruya cevap verebiliriz:
Türkiye’de İslam’ın teminatı bir tek laiklik olabilir, çünkü bir tek laiklik Türk’ün dinini de kültürünü de batının manüplasyonundan koruyabilecek sistemdir.
Bazı akademisyenlerin ‘böyle bir laiklik modeli dünyanın hiçbir yerinde yok,’ sözlerini hatırlayın.
Yok tabi. Bu toprakları bağımsız kılan da, bu halkın dinini koruyan da bu doktrinin dünya sistemine uygunsuzluğu ve biricikliği!
İslamistler bizim eleştirilerimize alındıkları kadar, Papa’nın ve AB komiserlerinin dostluklarını da biraz sorgulasalar, nasıl olur, diye düşünüyorum…
Fena mı olur?
Atılgan BAYAR
Nasıl oluyor da batı Türkiye’deki laikliği hedef tahtasına koyabiliyor?
Ne oluyor da o seküler batı, İslamistleri destekleyip, laikliği bir sorun olarak görüyor.
Hıristiyan dünyasının Papa’sı bile, ne maksatla Türkiye ziyaretinde ‘laiklik’ kavramına karşı bir konuşma yapmıştı?
Ve Hıristiyan dünyasının Papa’sı, Türkiye ziyaretinde niçin İslamist hareketleri değil de laik bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı eleştirmişti?
O çıldırtan soru kafatasımızın çeperlerine vura vura dolaşıyor:
Neden Hıristiyan AB komiserlerinin hedefinde Kemalizm ve lakilik var?
Tezi yazıyorum:
AB komiserleri de, Papa da aptal değildir.
TÜRKİYE’DE İSLAM’IN TEMİNATI LAİKLİKTİR.
Bunu hepimizden daha iyi biliyorlar.
Türk İslamı’na ancak laikliğin imhasıyla zarar verilebilir. Bunu da biliyorlar.
Nasıl mı? Bu sofistike denklemi şöyle basitleştirelim:
Türk’ün İslam kavrayışı İman düzeyindedir. Arap İslam’ı gibi ‘gündelik hayat ve kültür’ düzeyinde değildir.
Bu şu demektir: Türk, dinine yobaz bir şekilde değil, onun sahih anlamıyla bağlıdır. Ama dinin mistifikasyonu ve ona gösterilen saygı Arap
toplumlarından çok daha derindir
Örneğin biz Kur’an-ı Kerim’i okuduktan sonra yüksek bir yere kaldırırız.
Arap öyle yapmaz, yere bırakabilir, hatta üzerine oturabilir. Çünkü din Arap’ın gündelik hayatı, yani dünyevi düzenidir.
Bizim için ise uhreviyat!
Buna karşılık biz dini, gündelik hayatın her alanında yasa yapmayız.
Bu yüzden Türk İslam’ı Batı’nın yazdığı hiçbir senaryoya uymaz. Uymuyor.
Örneğin Türk, zaten dinine iman düzeyinde bağlı olduğu için Ilımlı İslam modeline bu haliyle eklenemiyor. Çünkü zaten doğası gereği kendi modernist.
Dolayısıyla Ilımlı İslam modeline uyup, batının yanında seyredebilmesi için önce Müslüman değil İslamist olması, sonra da Ilımlılaştırılıp batıya uygun hale getirilmesi gerekiyor.
Çünkü aksi, yani laiklik, Türk’ün batının projesi dışında kendi başına bir modernlik inşa etmesi ve dolayısıyla dinini, yani İslam’ı en sahih anlamıyla iman düzeyinde muhafaza etmesi anlamına geliyor.
Türkiye; İslam dünyasında parçalanmamış tek ulus olmaklığını ve aslan gibi Peygamber Ocağı bir ordusu bulunmasını da bu özelliğine borçlu.
Demek ki şimdi o çıldırtan soruya cevap verebiliriz:
Türkiye’de İslam’ın teminatı bir tek laiklik olabilir, çünkü bir tek laiklik Türk’ün dinini de kültürünü de batının manüplasyonundan koruyabilecek sistemdir.
Bazı akademisyenlerin ‘böyle bir laiklik modeli dünyanın hiçbir yerinde yok,’ sözlerini hatırlayın.
Yok tabi. Bu toprakları bağımsız kılan da, bu halkın dinini koruyan da bu doktrinin dünya sistemine uygunsuzluğu ve biricikliği!
İslamistler bizim eleştirilerimize alındıkları kadar, Papa’nın ve AB komiserlerinin dostluklarını da biraz sorgulasalar, nasıl olur, diye düşünüyorum…
Fena mı olur?
Atılgan BAYAR