WikiLeaks’in hatırlattığı: 3. Dünya sömürülür!
WIKILEAKS’in son açıkladığı Amerikan Dışişleri Bakanlığı belgelerinden birinde, Amerikan ilaç devi Pfizer’ın Nijerya’da yaptıklarıyla ilgili bilgiler var.
Esasen bu belgedeki bilgiler yeni değil, yıllardır bilinen, hakkında belgeseller çekilen, belki yüzlerce kez gazetelerde haber olmuş şeyler. Belgeden yeni bir şey de öğrenmiyoruz ama yine de açıklama faydalı; büyük şirketler ve büyük devletler söz konusu olunca üçüncü dünya ülkelerinin nasıl kolay bir sömürü alanı olarak görüldüğünü bir kez daha hatırlıyoruz.
Kısaca anlatayım: Yıl 1996. Nijerya’da çok büyük bir menenjit salgını ortaya çıkıyor. Salgın öldürücü, hastalanan yüz kişiden 20’si ölüyor, hayatta kalanların önemli bölümü ise ömürleri boyunca menenjitin izlerini üzerlerinde taşıyorlar.
Salgının ortasında Pfizer ortaya çıkıyor, Nijerya’ya, henüz denenip tam ruhsatı alınmamış bir ilacı denemek istediklerini bildiriyor. İzin alınıyor mu, burası biraz karışık ama en sonunda 100 çocukta Trovan isimli ağızdan alınan bir antibiyotik deneniyor. Çocuklardan beşi ölüyor. Trovan’ın eşdeğerinin denendiği bir başka 100 kişilik grupta da ölümler oluyor.
Şirket aleyhine çok büyük ceza ve tazminat davaları açılıyor. Şirket davalar oratadan kalksın diye yapmadığını bırakmıyor, mesela davaları açan savcıyı itibarsızlaştırmak için özel dedektifler tutuluyor, bulunan pislikler basına sızdırılıyor, savcının istifası sağlanıyor vs. Ve sonunda şirket toplamda 75 milyon dolar ödemeyi kabul ediyor.
Ediyor ama bu 75 milyon dolar şirketin dertleri arasında küçük bir rakam. Nijerya’da yapılanların ortaya çıkması şirketin başını Amerika’da derde sokuyor. Zaten sonra ortaya çıkıyor ki şirket, Trovan denen ilacı hiçbir zaman çocuklar üzerinde test etmemiştir. İlacın dozuyla ilgili sorunlar vardır. İlaçlara Amerika’da lisans veren kurum olan FDA ilacın yetişkinlerde kullanımına bile kısıt getiriyor, yarattığı karaciğer hasarı yüzünden. Avrupa ise 1999’da ilacı yasaklıyor.
Pfizer, bu belge ortaya çıkınca bir kez daha basın açıklamaları yapıp olayı küçültmeye çalıştı. Aradan geçen onca zamana ve yapılan çok açık hatalara rağmen açıklamada pişmanlık belli eden hiçbir ifade yok. Hatta neredeyse, ‘Onlar nasıl olsa ölecekti, bizim ilacımızla bazıları kurtuldu hiç değilse’ deniyor, davaların siyasi olduğu, aynı ilacı kullanan/
Ünlü İngiliz yazar John Le Carre’nin 2001 tarihli romanı The Constant Gardener, 2005’te sinemaya uyarlandı. Başrollerinde Ralph Fiennes ve Rachel Weizs’ın oynadığı filmde anlatılanlar, Pfizer ilaç firmasının Nijerya’da yaptıklarına çok benziyordu.
deneyen Sınırtanımayan Doktorlar Örgütü hakkında hiçbir dava olmadığını söylüyor.
Ünlü İngiliz yazar John Le Carre’nin 2001 tarihli romanı The Constant Gardener, 2005’te sinemaya uyarlandı. Başrollerinde Ralph Fiennes ve Rachel Weizs’ın oynadığı filmde anlatılanlar, Pfizer ilaç firmasının Nijerya’da yaptıklarına çok benziyordu.
Biz de bir kez daha öğreniyoruz: Üçüncü dünya ülkesiysen sömürülürsün, ikinci sınıf muamelesi görürsün, itilir kakılırsın. Kibirli zengin dünyası bunları sana yapmayı kendinde hak görür!
Hayat mı sanatı taklit eder sanat mı hayatı?
ÜNLÜ İngiliz yazar John Le Carre’nin büyük hayranıyım. Her kitabını okudum, son on romanını yayınlanır yayınlanmaz ilk okuyan 100 kişiden biri olduğumu bile iddia edebilirim.
Onun 2001’de yayımlanan (daha sonra 2005’te de film olan) romanı The Constant Gardener’ı da böyle okumuştum ve romanın sonunda dehşete kapılmıştım. Romanda, Afrika’da daha önce yeterince denenip güvenirliği ve etkinliği kanıtlanmamış bir ilacı çocuklar üzerinde deneyen, ölümlere yol açan bir ilaç firması anlatılıyordu.
Nijerya’da Pfizer’ın yaptıklarını gören ve romanı da bilen herkesin aklına aradaki paralellikler geldi. Bu konunun spekülasyonunun yapıldığına, Le Carre’nin Nijerya’daki bu öyküyü öğrenip yazdığına
dair şeyler de okudum
dün.
Le Carre bu spesifik olayı biliyordu veya bilmiyordu, bunun önemi yok. Önemli olan kötü niyetli ve kibirli kimi ilaç firmalarının bir ilacı onaylatmak için, kendilerine pazar açmak için yaptıklarının, yapmayı göze aldıklarının açık seçik yazılıp çizilmesi...
Ünlü İngiliz yazar John Le Carre’nin 2001 tarihli romanı The Constant Gardener, 2005’te sinemaya uyarlandı. Başrollerinde Ralph Fiennes ve Rachel Weizs’ın oynadığı filmde anlatılanlar, Pfizer ilaç firmasının Nijerya’da yaptıklarına çok benziyordu.
İsmet BERKAN
WIKILEAKS’in son açıkladığı Amerikan Dışişleri Bakanlığı belgelerinden birinde, Amerikan ilaç devi Pfizer’ın Nijerya’da yaptıklarıyla ilgili bilgiler var.
Esasen bu belgedeki bilgiler yeni değil, yıllardır bilinen, hakkında belgeseller çekilen, belki yüzlerce kez gazetelerde haber olmuş şeyler. Belgeden yeni bir şey de öğrenmiyoruz ama yine de açıklama faydalı; büyük şirketler ve büyük devletler söz konusu olunca üçüncü dünya ülkelerinin nasıl kolay bir sömürü alanı olarak görüldüğünü bir kez daha hatırlıyoruz.
Kısaca anlatayım: Yıl 1996. Nijerya’da çok büyük bir menenjit salgını ortaya çıkıyor. Salgın öldürücü, hastalanan yüz kişiden 20’si ölüyor, hayatta kalanların önemli bölümü ise ömürleri boyunca menenjitin izlerini üzerlerinde taşıyorlar.
Salgının ortasında Pfizer ortaya çıkıyor, Nijerya’ya, henüz denenip tam ruhsatı alınmamış bir ilacı denemek istediklerini bildiriyor. İzin alınıyor mu, burası biraz karışık ama en sonunda 100 çocukta Trovan isimli ağızdan alınan bir antibiyotik deneniyor. Çocuklardan beşi ölüyor. Trovan’ın eşdeğerinin denendiği bir başka 100 kişilik grupta da ölümler oluyor.
Şirket aleyhine çok büyük ceza ve tazminat davaları açılıyor. Şirket davalar oratadan kalksın diye yapmadığını bırakmıyor, mesela davaları açan savcıyı itibarsızlaştırmak için özel dedektifler tutuluyor, bulunan pislikler basına sızdırılıyor, savcının istifası sağlanıyor vs. Ve sonunda şirket toplamda 75 milyon dolar ödemeyi kabul ediyor.
Ediyor ama bu 75 milyon dolar şirketin dertleri arasında küçük bir rakam. Nijerya’da yapılanların ortaya çıkması şirketin başını Amerika’da derde sokuyor. Zaten sonra ortaya çıkıyor ki şirket, Trovan denen ilacı hiçbir zaman çocuklar üzerinde test etmemiştir. İlacın dozuyla ilgili sorunlar vardır. İlaçlara Amerika’da lisans veren kurum olan FDA ilacın yetişkinlerde kullanımına bile kısıt getiriyor, yarattığı karaciğer hasarı yüzünden. Avrupa ise 1999’da ilacı yasaklıyor.
Pfizer, bu belge ortaya çıkınca bir kez daha basın açıklamaları yapıp olayı küçültmeye çalıştı. Aradan geçen onca zamana ve yapılan çok açık hatalara rağmen açıklamada pişmanlık belli eden hiçbir ifade yok. Hatta neredeyse, ‘Onlar nasıl olsa ölecekti, bizim ilacımızla bazıları kurtuldu hiç değilse’ deniyor, davaların siyasi olduğu, aynı ilacı kullanan/
Ünlü İngiliz yazar John Le Carre’nin 2001 tarihli romanı The Constant Gardener, 2005’te sinemaya uyarlandı. Başrollerinde Ralph Fiennes ve Rachel Weizs’ın oynadığı filmde anlatılanlar, Pfizer ilaç firmasının Nijerya’da yaptıklarına çok benziyordu.
deneyen Sınırtanımayan Doktorlar Örgütü hakkında hiçbir dava olmadığını söylüyor.
Ünlü İngiliz yazar John Le Carre’nin 2001 tarihli romanı The Constant Gardener, 2005’te sinemaya uyarlandı. Başrollerinde Ralph Fiennes ve Rachel Weizs’ın oynadığı filmde anlatılanlar, Pfizer ilaç firmasının Nijerya’da yaptıklarına çok benziyordu.
Biz de bir kez daha öğreniyoruz: Üçüncü dünya ülkesiysen sömürülürsün, ikinci sınıf muamelesi görürsün, itilir kakılırsın. Kibirli zengin dünyası bunları sana yapmayı kendinde hak görür!
Hayat mı sanatı taklit eder sanat mı hayatı?
ÜNLÜ İngiliz yazar John Le Carre’nin büyük hayranıyım. Her kitabını okudum, son on romanını yayınlanır yayınlanmaz ilk okuyan 100 kişiden biri olduğumu bile iddia edebilirim.
Onun 2001’de yayımlanan (daha sonra 2005’te de film olan) romanı The Constant Gardener’ı da böyle okumuştum ve romanın sonunda dehşete kapılmıştım. Romanda, Afrika’da daha önce yeterince denenip güvenirliği ve etkinliği kanıtlanmamış bir ilacı çocuklar üzerinde deneyen, ölümlere yol açan bir ilaç firması anlatılıyordu.
Nijerya’da Pfizer’ın yaptıklarını gören ve romanı da bilen herkesin aklına aradaki paralellikler geldi. Bu konunun spekülasyonunun yapıldığına, Le Carre’nin Nijerya’daki bu öyküyü öğrenip yazdığına
dair şeyler de okudum
dün.
Le Carre bu spesifik olayı biliyordu veya bilmiyordu, bunun önemi yok. Önemli olan kötü niyetli ve kibirli kimi ilaç firmalarının bir ilacı onaylatmak için, kendilerine pazar açmak için yaptıklarının, yapmayı göze aldıklarının açık seçik yazılıp çizilmesi...

Ünlü İngiliz yazar John Le Carre’nin 2001 tarihli romanı The Constant Gardener, 2005’te sinemaya uyarlandı. Başrollerinde Ralph Fiennes ve Rachel Weizs’ın oynadığı filmde anlatılanlar, Pfizer ilaç firmasının Nijerya’da yaptıklarına çok benziyordu.
İsmet BERKAN