Haber Vahşi Çorak Topraklar

Bu konuyu okuyanlar

Penetrator God

Doçent
Katılım
14 Ocak 2020
Mesajlar
866
Çözümler
1
Reaksiyon puanı
529
Puanları
93
Yaş
26
Yer Doğu Topluluğu, New York Şehri. Yıl 2097.

Bundan tam 20 yıl önce 23 Ekim 2077’de bilinen dünya sona erdi. Füze ve bombalar gökten yağdı, dünyayı alevler içinde yuttu, Büyük Savaş olarak bilinen olay patlak verdi. Şehirler ve milletler teker teker düştü ve insanlık nükleer bir karanlık çağa adım attı. Pek çoğu bunun insan uygarlığının sonu olduğuna inandı, ancak aslında tarihin yeni ve kanlı bir bölümünün sadece başlangıcıydı.

Küresel uygarlığımızın çöküşü, nükleer bombaların getirdiği zararı tam olarak tespit etmemizi imkânsız hale getirdi. Yörüngedeki uydulardan bakıldığında, küresel bir felaketin açık işaretleri vardı ve dünya okyanuslarının çoğu zehirli radyasyon yüzünden yeşil renk görünüyordu.

Büyük Savaş’ın bizlere bıraktığı en acı miras, yayılan yakıcı radyasyon oldu. Nükleer ateşten kurtulan bitki ve hayvanların çoğu, bir hafta sonra düşen ışın yağmurları tarafından öldürüldü. Bundan da hayatta kalmayı başaranlar ise, 2080 yılına kadar tamamen mutasyona uğradı.

Amerika anakarasının neredeyse yarısı yok edildi. Birçok büyük Amerikan şehri, Pittsburgh ve Las Vegas gibi birkaç istisna dışında, bombalar tarafından haritadan silindiler. Toplumun hızla dağılmasıyla ayakta kalan şehirler bile zamanla yıkıldı. Nüfusun büyük bir bölümü ölmüş ya da bölünmüş olsa da geriye kalan vatandaşları yeni bir uygarlık başlatmak için yeteri kadar birlikte kalabildiler.

Büyük Savaş’tan sonra ortaya çıkan radyasyon ya da zorunlu FEV’e maruz kalmanın sonucuyla pek çok yaratık oluştu. Radyasyon, bombalarının düşmesinden üç yıl sonra birçok yeni tür kendiliğinden bir anda doğdu.

Bu yeni türler, mutasyon öncesi hallerinden daha büyük, daha sert ve daha tehlikeliydi. Bunlar sadece bitki ve hayvanlardan oluşmuyordu, insanlarda buna dâhildi. Radyasyona ağır şekilde maruz kalması, bazı insanları, gulyabanilere dönüştürdü.

Kalıcı olarak çürüyen ciltleri korkutucu, insan dışı bir görünüme sahip olmasına rağmen genellikle aralarından bazıları zihinsel yetilerinin büyük bir bölümünü muhafaza edebildiler. Akıl yürütme ve iletişim kurma yetenekleri sağlam kaldı. İroni olarak, fiziksel bozulmalarına rağmen, duyuları ve ömürleri arttı. Fakat bunu radyasyondan uzak kalabilenler yapabildi.

Şimdi aradan geçen onca yıl sonra ben ve kız kardeşim bu dünyanın vahşi doğasının içinde, dağların yukarılarında saklanarak hayat mücadelemize kaldığımız yerden hala devam ediyoruz. Kırsalda gezinen haydutlara veya yaratıklara yakalanmamak için çok dikkat ediyoruz.

Bu benim hikâyem, bu bizim kıyametimiz. Seçimler ve fedakârlıklardan geçen zorlu yollar. Biz ne pahasına olursa olsun hayatta kalacağız...
 
Son düzenleyen moderatör:

ember_moon7

Profesör
Katılım
20 Ocak 2021
Mesajlar
1,703
Reaksiyon puanı
2,174
Puanları
113
Yer Doğu Topluluğu, New York Şehri. Yıl 2097.

Bundan tam 20 yıl önce 23 Ekim 2077’de bilinen dünya sona erdi. Füze ve bombalar gökten yağdı, dünyayı alevler içinde yuttu, Büyük Savaş olarak bilinen olay patlak verdi. Şehirler ve milletler teker teker düştü ve insanlık nükleer bir karanlık çağa adım attı. Pek çoğu bunun insan uygarlığının sonu olduğuna inandı, ancak aslında tarihin yeni ve kanlı bir bölümünün sadece başlangıcıydı.

Küresel uygarlığımızın çöküşü, nükleer bombaların getirdiği zararı tam olarak tespit etmemizi imkânsız hale getirdi. Yörüngedeki uydulardan bakıldığında, küresel bir felaketin açık işaretleri vardı ve dünya okyanuslarının çoğu zehirli radyasyon yüzünden yeşil renk görünüyordu.

Büyük Savaş’ın bizlere bıraktığı en acı miras, yayılan yakıcı radyasyon oldu. Nükleer ateşten kurtulan bitki ve hayvanların çoğu, bir hafta sonra düşen ışın yağmurları tarafından öldürüldü. Bundan da hayatta kalmayı başaranlar ise, 2080 yılına kadar tamamen mutasyona uğradı.

Amerika anakarasının neredeyse yarısı yok edildi. Birçok büyük Amerikan şehri, Pittsburgh ve Las Vegas gibi birkaç istisna dışında, bombalar tarafından haritadan silindiler. Toplumun hızla dağılmasıyla ayakta kalan şehirler bile zamanla yıkıldı. Nüfusun büyük bir bölümü ölmüş ya da bölünmüş olsa da geriye kalan vatandaşları yeni bir uygarlık başlatmak için yeteri kadar birlikte kalabildiler.

Büyük Savaş’tan sonra ortaya çıkan radyasyon ya da zorunlu FEV’e maruz kalmanın sonucuyla pek çok yaratık oluştu. Radyasyon, bombalarının düşmesinden üç yıl sonra birçok yeni tür kendiliğinden bir anda doğdu.

Bu yeni türler, mutasyon öncesi hallerinden daha büyük, daha sert ve daha tehlikeliydi. Bunlar sadece bitki ve hayvanlardan oluşmuyordu, insanlarda buna dâhildi. Radyasyona ağır şekilde maruz kalması, bazı insanları, gulyabanilere dönüştürdü.

Kalıcı olarak çürüyen ciltleri korkutucu, insan dışı bir görünüme sahip olmasına rağmen genellikle aralarından bazıları zihinsel yetilerinin büyük bir bölümünü muhafaza edebildiler. Akıl yürütme ve iletişim kurma yetenekleri sağlam kaldı. İroni olarak, fiziksel bozulmalarına rağmen, duyuları ve ömürleri arttı. Fakat bunu radyasyondan uzak kalabilenler yapabildi.

Şimdi aradan geçen onca yıl sonra ben ve kız kardeşim bu dünyanın vahşi doğasının içinde, dağların yukarılarında saklanarak hayat mücadelemize kaldığımız yerden hala devam ediyoruz. Kırsalda gezinen haydutlara veya yaratıklara yakalanmamak için çok dikkat ediyoruz.

Bu benim hikâyem, bu bizim kıyametimiz. Seçimler ve fedakârlıklardan geçen zorlu yollar. Biz ne pahasına olursa olsun hayatta kalacağız...
Güzel hikaye olmuş, eline sağlık..
 
Üst