Uyku ve Rüyalar

DarkLady

Dekan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
6,597
Reaksiyon puanı
12
Puanları
0
Uykuya niçin ihtiyaç duyuyoruz, uyku düzensizlikleri hangi hastalıklara işaret, uykunun dönemleri nelerdir, psikologlar rüyalar hakkında ne söylüyor, meditasyonda ne olup bitiyor?
Evrime göz atacak olursak.
Uyku ilk olarak, günümüzden yaklaşık 3 milyon yıl önce bazı organizmalarda görülmeye başlanmış. İnsan türündeki biyolojik saatleri düzenleyen mekanizmaların geçmişiyse 500 milyon yıl öncesine dayanıyor.
Her ne kadar bireylerin uykuya duydukları ihtiyaç çeşitlilik gösteriyor olsa da normal bir insanın uykuda geçirdiği süre 6.5 saat ile 8.5 saat arasında bir değer oluyor.

Ancak
Çocuklar günün 2/3'ünü (16 saat) uykuda geçiriyorken yaşlandıkça bu süre günün 1/4'üne (6 saat) kadar düşebiliyor.
Nedeni henüz anlaşılamamış olsa da insanların uyuma süreleri ile ölüm yaşları arasında bir ilişki bulunuyor. Araştırmalar, uykuları anormal seviyelerde uzun ya da kısa olan kişilerin normal olanlara göre erken ölmeye daha yatkın olduklarını gösteriyor.

Döngüsel Ritimler
Gün ışığı ve karanlığın günlük devrimi çerçevesinde evrimleşen döngüsel biyolojik işleyişlere döngüsel ritim deniliyor.

Nasıl yani???
Sözünü ettiğimiz bu döngüsel ritimler dikkat ve uyarılmışlık seviyelerimizle ilişkili. Örneğin, kimimiz dikkatini gece daha iyi toplayabiliyorken kimimiz gün ışığında daha etkili çalışabiliyor. Neden dersiniz? Yanıt sizi çok da şaşırtmayacak. Uzmanların yaptığı araştırmalarda, içsel saatlerimizi kontrol eden bir takım sorumlu genler bulunmuş.

"Melatonin"in rolü ne?
Döngüsel ritimlerin beynimizdeki sorumlu merkezi hipotalamus. Görüntünün gözümüze düştüğü bölge olan retinadan beynimize ulaşan ve yalnızca gün ışığı gibi kuvvetli ışıklara yanıt veren özel bir sinir yolu bulunuyor. Karanlıkta ise, beynimizin ortasında bulunan pineal bezi adına melatonin denilen bir hormon salgılıyor. Bu hormon hem uykuyu hem de cinsel uyarılmışlık seviyesini etkiliyor.
Gece nöbeti gerektiren işler, döngüsel ritimlerde aksaklığa neden olduğundan kişide sağlık problemlerini tetikleyebiliyor. Her ne kadar kimileri bu aksaklıktan diğerleri kadar etkilenmiyor olsalar da huzursuzluk ya da çalışma veriminde düşüş gösteren kişilerde melatonin tedavisine gidilebiliyor.

Uykuya niçin ihtiyaç duyuyoruz?
Bu sorunun yanıtına dair tartışmalar hala sürüyor. Ancak uykunun öne sürülen işlevlerini şöyle listeleyebiliriz:
1. Vücudumuzdaki biyolojik işleyişleri yavaşlatarak enerji korumak.
2. Beden ve zihnimizi yenilemek, büyümek.
3. Gün içinde öğrenilenlerle belleği güçlendirmek.
4. Bilinçaltımızdaki korku ve bastırılmış güdülerle yüzleşmek (Freudyen yaklaşım).
Yalnızca bir gece uykusuz kalmış olmak bile ertesi gece uykuya hemencecik dalmamıza neden olabiliyor. Bunun nedeninin, uyanık geçen her saat beynimizin thalamus ve serebrum bölgelerinde sayısı artan adenozin isimli nörotransmitter olduğu düşünülüyor. Bu kimyasal beyinde uyarılmışlık yaratan sistemleri bastırıyor ve uzun süre uyanık kalan bedenin uykuya dalmasını tetikliyor.

Uykunun Evreleri

EEG makinesi
Uyku birbirini takip eden bir takım evrelerden oluşuyor. Bu evreler sırasında kişinin yaydığı beyin dalgaları EEG adı verilen makineler sayesinde ölçülebiliyor. Kişi uykuya daldığı andan itibaren uykusu giderek ağırlaştıkça, beyin dalgaları da yavaşlayıp daha ritmik bir durum almaya başlıyor.
Uyanıkken beynimiz alfa dalgaları yayıyor.

Uykunun Erken Evreleri:
Evre 1: Bu evre yalnızca birkaç dakika sürüyor ve bu süre içerisinde teta dalgaları gözlemleniyor. Göz hareketleri yavaşlıyor, kaslar gevşiyor, kan basıncı düşüyor ve kişi uykuya dalıveriyor.
Evre 2: Bu evrede tetaya göre daha yavaş ve geniş dalgalar olan K kompleksleri gözlemleniyor. Alfa aktivitesi sona eriyor.
Evre 3: Yavaş, geniş ve ritmik delta dalgaları gözlemleniyor. Delta dalgaları kaydedilen beyin aktivitesinin yarısını geçtiğinde kişi Evre 4'e giriyor. Kaslar gevşiyor, solunum yavaşlıyor, vücut ısısı düşüyor.

REM Dönemi: Hızlı göz hareketleriyle tanımlanan bu dönemde kişinin gözleri göz kapağının altından sürekli titriyor. REM dönemi başlı başına farklı bir dönem olduğundan ilk 4 evre REM dışı evreler olarak da anılıyor.

REM döneminde ne olup bitiyor?
Otonom sistem faaliyetleri artıyor: Nabız ve kan basıncı yükseliyor, soluk alıp verme hızlanıyor, hem kadın hem erkeklerde birkaç dakika boyunca cinsel uyarılmışlık durumu gözlemleniyor.
Beyin dalgaları uyanıkken yaydığımız dalgalarla benzerlik gösteriyor: Bu da vücudumuz uykuda olsa bile beynimizin oldukça aktif olduğunu gösteriyor.
Rüya görüyoruz: Gördüğümüz rüyaların birçoğu REM dönemi rüyaları.

Rüyalarımız neden bilim kurgu tadında oluyor?
Çoğumuz rüyalarımızda garip yaratıklar, günlük hayatta rastlamayacağımız türden ilginç hikayeler görürüz. Bunun nedeni, beynimizin mantıksal işleyiş ve kavramadan sorumlu tutulan frontal bölgesinin rüya görüyor olduğumuz sırada aktif olmaması. Rüyalarımızda yine oldukça duygusal hissetmemizin nedeni ise aktivite düzeyi oldukça yüksek olarak saptanan amigdala bölgesiyle bağdaştırılıyor.

Rüyalar Hakkında
Psikodinamik Görüş: Freud rüyaların, bilinçaltımızdaki düşünce, his ve isteklerin su yüzüne çıkabildiği bir pencere olduklarını düşünüyor. Çocukluğumuza kadar uzanan ve bilinçaltımıza ittiğimiz, bastırdığımız ve kökeninde cinsel arzularla öfke barındıran bu his ve isteklerle rüyalarımız yoluyla yüzleşebiliyoruz. Freud rüyaları ikiye ayırıyor:
1. Gizil anlamlı rüyalar: Bu rüyalar sembolik anlamlar taşıyor ki Freud'a göre psikolojik yorumların bu rüyalar üzerinden yapılması gerekiyor.
2. Görünür içerikli rüyalar: Bu rüyalarsa günlük hayatımızda duyduğumuz, yaşadığımız olaylarla bağlantılı olarak gördüğümüz rüyaları oluşturuyor.

Psikodinamik görüşe göre, uyandığımız zaman rüyalarımızı unutuyor olmamızın nedeni bu rüyaların bizde kaygı uyandıran niteliklere sahip olması, haliyle uyanıkken onları bastırma eğiliminde oluyoruz.

Bilişsel Görüş: Bilişsel görüş, rüyaların uyanıkken aklımızı kurcalayan kaygı ve düşünceleri içeren zihinsel işleyişlerin bir sonucu olduğunu düşünüyor.Diğer bir deyişle, rüyaların yalnızca bir düşünce biçimi olduğunu savunuyor. Öyle ki, rüyaların bazen gün içinde çözümünü bulamadığımız kimi soru ve sorunlara çözümler üretebileceğimiz dönemler olduğunu öne sürüyor.
Bilişsel görüşe göre rüyalar zihinsel gelişimle ilişki içerisinde.Yetişkinlerin rüyaları, çocuklarınkilere oranla daha karmaşık oluyor.
Biyolojik Görüş: Biyolojik görüşe göre uyku, belleğin güçlendirilmesinde çok önemli. Öğrenilen yeni bilgiler uyku sırasında yeniden işlenip yorumlanıyor. Bu görüşe göre, REM dışı uyku sırasında bu yeni bilgiler yeniden gözden geçirilirken, REM sırasında da eski bellek silinerek yeniden yapılandırılıyor.

Meditasyon
Meditasyo yapan kişiler derin bir sükunet içine giriyorlar ve günlük hayattaki bilinçli düşünce akışlarını değiştirebiliyorlar. Basit bir uyarana odaklanarak -ki bu genellikle nefes sesi gibi gözden ırak bir uyarıcı oluyor- normal bilinçli düşünce akışlarına engel oluyorlar.
Meditasyon yoluyla kişi beyin dalgalarını değiştirebiliyor, kimi zaman uyku durumunda yaydığı dalgaları yayıyor. İşte bu yüzden de fiziksel koşulları normal bir insanı oldukça zorlayabilecek yüksekliklerde bile, soğuk havaya rağmen saatlerce meditasyon yapabiliyor.


http://www.biltek.tubitak.gov.tr internet sitesinden alınmıştır.​
 

TazzzY

Dekan
Emektar
Katılım
12 Kasım 2008
Mesajlar
7,353
Reaksiyon puanı
275
Puanları
263
Güzel bilgiler Teşekkürler paylaşım için...
 

spybot

Guru
Emektar
Katılım
1 Kasım 2008
Mesajlar
47,206
Reaksiyon puanı
630
Puanları
7,293
Teşekkürler darklayd..:D
 

DarkLady

Dekan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
6,597
Reaksiyon puanı
12
Puanları
0
Faydalı olabildiysem ne mutlu bana, rica ederim
 

LaWa

Profesör
Katılım
22 Şubat 2009
Mesajlar
3,119
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Rüyalar gerçekten çok ilginç.Zaman ve mekan sınırının olmadığı uçsuz bucaksız alemdir.Bilim dünyasında Psikodinamik görüş daha fazla kabul görülüyor.Serbest kalan bilinçdışı dünyamızın biz devreden çıktığımız için farklı şekil,zaman ve şartlarda rüyaya yansıyor.Hiç ummadığınız bir kişiyle bir görüyorsanız gün içinde farkında olmadan adının zihninizden geçmesi yeterli olabiliyor.Bir de beden bazen tehlikeyi rüya yoluyla size mesaj gönderebiliyor.Bir yerinizle ilgili rahatsızlık varsa oraya ilişkin belirli belirsiz rüyalar olabilir.
Meditasyon olayı da çok zor değil ama çok daha önceden beyninizi eğitmeniz ve ona söz geçirmekle alakalıdır.Beynimiz bizden giden uyarılara göre hareket ediyor.Basitçe siz eğer bir durumla iligili tavrınızfda beyniniz ona göre size yardım ediyor..
Ama bunların dışında olup bitenden bağımsız ilahi rüyalar vardır.Ona girmeyelim..:)
 

zeroaxa

Profesör
Katılım
1 Nisan 2009
Mesajlar
1,644
Reaksiyon puanı
6
Puanları
218
dini olarak rüyalar insanı uyarabileceği yada müjdeleyebileceği kabul edilsede alimler ve hatta rüya tabirinde uzman alimler dahi rüyalara çok fazla itibar edilmemesi gerektiğini günlük hayatı rüyalar çerçevesinde çizilmemesi gerektiğini sık sık uyarırlar. ama toplumumuz sanki herşeyden haberdar edildiğimiz bir olgu olarak büyük bir ehemmiyet ve saygı ile yaklaşır olaya
 

DarkLady

Dekan
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
6,597
Reaksiyon puanı
12
Puanları
0
Rüyalar tersine çıkarmış doğru mu bu
 

zootechnist

Doçent
Katılım
29 Mayıs 2009
Mesajlar
837
Reaksiyon puanı
22
Puanları
18
Dini olarak rüyalar önemlidir ama arkadaşların dediği gibi rüyalara bakarak günlük hayata yön vermek doğru değildir.

Önemlidir çünkü rüya peygamberliğin parçalarından biridir.ve Allah tarafından vahiy gönderilme yollarından biridir.
Ancak rüya tabiri çok çetrefilli bir ilimdir.ve çok yüksek tecrübe,ilim ve kıyas kabiliyeti gerektirir.Ki bu özellikler Hz.Yusuf'a verilmişti.

Bugün ise özellikle kadınların okuduğu (biliyorum çünkü annemin 30 çeşit rüya tabiri kitabı var :) )
tabir kitapları muallak ve ilimden yoksun diliyle kişinin rüyayı kendi istediği gibi yorumlamasının yolunu açmakta ve itibar edilmemesi gerektiğinin en büyük kanıtı olmaktadır.

Rüyalar çoğunlukla günlük yaşantının etkisindedir.Ve özellikle yapı olarak hassas olan insanlar daha fazla rüya görür.(daha doğrusu gördüğü rüyaları hatırlar).

Yapılan birçok araştırmada uzun süre uykusuz kalanların veya ihtiyacı olan günlük uykuyu alamayanların, halüsinasyonlar gördüğü ve nesne algılamalarının zayıfladığı belirlenmişti(yani göz yanılgısı).bunun en büyük sebebi ise uyku olmadığı için rüya görülmemesidir.

Yaptığım kişisel araştırmalara göre,rüyanın yorumlanmasında kişinin sosyal durumu,yaşı,cinsiyeti ve daha önce yaşamış olduğu hadiseler etkili olmaktadır.Yani aynı veya benzer içerikte görülen rüyaların yorumu kişiden kişiye değişmektedir.

Bu alana ilgi duymamın sebebi ise, gördüğüm bazı rüyaların daha sonra yaşadığım hadiselerle örtüşmesi oldu.
 
Üst