Uyan Uyan Gazi Kemal...

-BeSTe-

Profesör
Katılım
27 Ocak 2008
Mesajlar
2,605
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Uyan Uyan Gazi Kemal...

(Erkin Yurdakul, TÜRKSOLU, Sayı 42, 27.10.2003)

İşgal kuvvetleri İstanbul’da. İstanbul’un her yanına Yunan bayrakları donatılmış. Azınlıkların sevinç gösterileri Türklere yönelik taşkınlıklarla sürüyor.

Çanakkale Gazisi, Boğaz’a demirlemiş işgal donanmasını seyrediyor...

Gazi Mustafa Kemal’in hayatını okuyan herkes bu anı bilir.

Mustafa Kemal’in ne düşündüğü, ne söylediği, nasıl bir karara vardığı ve bu andan sonra ne yaptığı hepimizin hafızasındadır.

Bilmek için yaşamak gerekmez.

Ancak bu andan 84 yıl sonra, Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma bakan herhangi bir Türk, bu anı bilmenin ötesinde derinden hissetmektedir. Çanakkale’nin muzafer komutanı işgal donanmasını gördüğünde ne hissettiyse, “yedi düvele karşı” muzaffer Türk milleti de bugün aynı şeyleri hissetmektedir.

Atatürk Türkiye’sinde iktidar Atatürk düşmanlarındadır.

Gazi’nin ülkesinde, ülkenin egemenliği ve bütünlüğü tartışılmaktadır.

Mustafa Kemal için idam fermanı çıkartmış hilafet rejimi hortlatılmak istenmektedir.

Halifelik özlemcileri, Atatürk’ün ordusunu ABD işbirlikçiliklerine alet etmek istemektedirler.

Türkiye’de Türkler aşağılanmakta, azınlıklar övülmekte, bölücüler kollanmaktadır.

Artık tüm bunlar, yalnızca bir tehlike değil, gelecekte karşılaşma olasılığı bulunan bir tehdit değil, her Türk’ün canını acıtacak kadar gerçektir. 80 yıl önce işgal ve ihanetle karşılaşmış, ateşle imtihandan geçmiş Türk milletinin, küllenmiş duyguları yeniden canlanmıştır.

Millet, verdiği her büyük görevi kahramanlıkla gerçekleştirmiş Gazi Kemal’i aramaktadır.

Bunun için bir dua gibi “Uyan uyan Gazi Kemal..” sözleri tekrarlanmaktadır.

Anıtkabir’in yanıbaşındalar

Gelinen noktada hiçbir Atatürkçünün “Sen rahat uyu Atam” diyebilecek lüksü bulunmuyor. Bunu diyebilmek için önce Türkiye’nin karşılaştığı büyük tehdidin bertaraf edilmesi gerekiyor. Çünkü o tehdit Atatürk’ü rahat bırakmıyor. Nerede Atatürk görse, nerede bağımsız Cumhuriyetten iz bulsa saldırıyor.

Amerikancı ve hilafetçi bir iktidar Türkiye’yi tehdit ediyor. Bu iktidarın gittiği yerde, Gazi’nin rahat uyuyabileceği ve her yaştan Türk’ün bağlılıklarını bildirebileceği, sevgilerini sunabileceği bir Anıtkabir de bulunmuyor.

Bunlar şimdi Ankara’da, Anıtkabir’in yanıbaşındalar...

Buna cesaret edebilirler mi?

Neye cesaret ettikleri ortada...

Kim oldukları ortada...

Bölücüler

Türkiye’yi bölmeye kim cesaret edebilirdi?

Türkiye’de birbirinden farklı etnik nüfuslar tasarlayıp, bunları koruyacak, geliştirecek yasaları kim çıkartabilirdi? Siyaseti bölücü örgütün yataklığı haline kim getirebilirdi?

Oysa bugün Türkiye’de siyaset, PKK 8. Kongre kararlarına uygun olarak yürütülmektedir.

Neydi o kararlar?
Bölücü örgüt lideri kurtarılacak, PKK siyasallaşacak, Kürtçe eğitim ve yayın yasallaşacak!

Hangi ortamda yapılmıştı bu sözde kongre. 15 yıllık terörle mücadelenin sonunda 30 bin şehit verilerek, terör örgütünün bitirildiği, liderinin yakalandığı ve idamını beklediği koşullarda. Terör örgütü dağıldı dağılacak denirken, dağlardan gruplar halinde teröristler teslim oluyor denirken! Terör örgütü bu kararları aldı ve Türkiye’deki siyaset kurumu AB’ye giriyoruz yalanıyla bu kararları uygulamaya koydu.

İşbirlikçi iktidar ise 1 yıl içinde bölücülerin kendilerini toparlaması için elinden geleni yaptı. Bugün terör örgütü Türk devletini açıkça tehdit ederken, terör örgütüne yönelik tüm tedbirler AB yasalarını uygulayalım diyerek tepki görüyor.

Ancak Türkiye’deki bölünme tehlikesi yalnızca PKK’dan kaynaklanmıyor.

Tersine bizzat iktidar, Türkiye’nin ABD planıyla bölünmesine hizmet edecek bir işbirliği içinde. Türkiye’nin güvenliğinin olmazsa olmazı kırmızı çizgileri AKP iktidarının işbirliği ile ABD tarafından tahrip ediliyor.

Kürt devleti planıyla Türkiye’nin bölünmesi ise bölünmenin yalnızca bir boyutu. İşbirlikçi iktidar Türkiye’yi Rum ve Ermeni bölünme planları konusunda zayıf duruma düşüren yasaları ve uygulamaları çıkarıyor, azınlıkları bu doğrultuda kışkırtıyor.

İktidar, Türkiye’yi bölünmeye ve toprak kaybına Kıbrıs’ta alıştırmaya çalışıyor. Türk milleti Milli davasının ve mücahit Denktaş’ın şeriatçı iktidar tarafından sırtından bıçaklanmasını hayret ve üzüntüyle izliyor.

Mustafa Kemal; “Türk vatanı bir bütündür! Bölünemez!” diyerek bunu dünyaya kabul ettirdikten 80 yıl sonra, işbirlikçi AKP iktidarı Türkiye’ye bölücülüğü kabul ettirme peşinde.

Bugün Türk’ün karşısında sözde Kürdistan, Rum Kıbrıs, büyük Ermenistan, Rum Pontus tehditleri bir gerçek olarak durmakta.

 

-BeSTe-

Profesör
Katılım
27 Ocak 2008
Mesajlar
2,605
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Gazi’ye meydan okuyanlar

Millet, bir yandan bu bölünme tehditleriyle karşı karşıyayken bir yandan da Gazi’ye meydan okuyan Hilafetçilerle karşı karşıya. Şeriatçı iktidar, her fırsatta Atatürk Türkiyesi’ne, Cumhuriyet’e ve Gazi’ye meydan okuyor.

En büyük meydan okuma, şeriatçıların yıllardır Atatürk Türkiye’sine karşı siyasal bayrak haline getirdikleri türban konusunda yapılıyor. Ülke bu konuda öyle aciz duruma getiriliyor ki, Cumhuriyet resepsiyonlarında şeriatçının keyfine göre üç ayrı davetiye basılır hale geliyor.

Atatürk’ün, Cumhuriyet Türkiyesi’nin temel dayanaklarından biri olarak inşa ettirdiği üniversiteler, bu şeriat bayrağı üniversitelere sokulabilsin diye, tehdit ediliyor, horlanıyor, kaynaksız bırakılıyor, eğitimlerine müdahale ediliyor, karıştırılıyor ve en sonunda doğrudan şeriatçı iktidara bağlanmaya çalışılıyor.

Bunların tek gerçek amacı; Gazi’ye, onun Cumhuriyetine ve devrimine meydan okunabileceğini göstermek. Bunun için milleti kandırabileceklerini sandıkları türban bayrağı üzerinde at oynatıyorlar.

Atatürk Devrimi’nin ortadan kaldırıldığı yerde ise, Halifelik heveslisi bir sahte kahraman var!

Amerikan mollası

Gazi’nin mirasını kaldırıp, millet içindeki büyük sevgiyi yok edebileceğini sanan, iktidarında sonsuz kalabileceğini sanan sahte kahramanın tek dayanağı, tüm Ortadoğu’ya yönelmiş ABD saldırganlığı.

Daha seçilme yeterliliği yokken, “Kafir” Bush’tan iktidarı için icazet alan Atatürk düşmanı molla, ABD’nin Ortadoğu stratejisinde yer alabilmek için Türk Ordusu’na komplolar kurmaktan da kaçınmıyor. Cumhuriyet tarihinin en kahredici günü, Türk askerinin esir edilip başına çuval geçirilmesi olayı, mollanın ABD ile diplomatik cilveleşmeleri arasında unutturulmaya çalışılıyor.

Amerikan mollası, halifelik haline bürünmüş kişisel diktatörlüğünü kurmak için her türlü operasyon ve kadrolaşmayı birlikte yürütüyor.

Ancak bu halife müsveddesi ABD işbirlikçiliğiyle şimdiden tüm müslümanların nefretini kazanmış durumda. Türkiye’de ilk kez şeriatçı iktidara karşı şeriatçı bir eylem, bu iktidar döneminde yapıldı.

Kendi tabanına bile dayanamayacak kadar zavallı bir iktidar döneminde Türkiye, ABD planı hizmetinde parçalanmaya, dağılmaya ve Sevr’e sürükleniyor.

Mustafa Kemal’den söz edenler

İşbirlikçi-şeriatçı iktidar Atatürk Türkiye’sine karşı son darbelerini vurmaya hazırlanırken Atatürkçülük adına yapılanlar ise milletin ümit ve heyecanını kırıyor.

Atatürkçü güçlerin dahi durumu ortada. Çevrelerine Kuvayı Milliyecilik adıyla kümelenmiş Atatürk düşmanı odaklardan bile temizlenme iradesini gösteremeden, Mustafa Kemal tavrından bahsediliyor.

Atatürk’ün adı, bu sahte Kuvayı Milliyecilik aldatmacasının arasında marjinaleştiriliyor. Dernekler bu yüzden örgütlenme ve şeriatçı iktidar karşısındaki Atatürkçülük görevini gerçekleştirmekten aciz kalıyor.

Şeriatçı iktidara karşı en son gerçekleştirilen “Cumhuriyet Yürüyüşü” bile siyasi içeriğiyle sahiplenilemiyor!

Atatürkçülük adına, Atatürkçü gençlerin örgütlenmesini engellemeye çalışan üniversite rektörlerinden, Fethullah ile kolkola Atatürkçülük dersi veren Prof.lara herkesin Atatürkçülük’ten bahsettiği bir otamda, milletin gerçek Atatürkçülük kavgası büyük bir sınavdan geçiyor.

Atatürk gençliği görev başında

Gerçek, yani mücadeleci Atatürkçülük bayrağını gençlerin kaldırmasına şaşırmalı mı?

Yoksa bazılarının yaptığı gibi bundan kaygı mı duymalı?!

Sivas Kongresi’nde Atatürk, Türk Gençliği’ne “Müsterih ol evlat!” diyordu. Çünkü “Ya İstiklal, Ya Ölüm!” diyerek düşmana meydan okuma iradesini başlıbaşına kendisi gösteriyordu.

Ancak şimdi Türk gençliğini “müsterih” tutabilecek başka bir irade bulunmuyor.

Tersine Atatürk gencinin kaygı duyması, şüphe etmesi, sorgulaması ve meydan okuması için her türlü unsur ortalılıkta bulunuyor. Bölücüler, hilafetçiler, Fethullah Atatürkçüleri, provokatör medya...

Buna rağmen Atatürk gençliği cesaretini ve bilincini yitirmeden, emanetin büyüklüğü ölçüsünde büyük sorumlulukla hareket etmektedir.

Gerçek Atatürkçülük mücadelesini ve bu doğrultudaki büyük bir fikir hareketini başlatırken de, üniversitelerinden başlamak üzere bölücü ve gericiliğe karşı dişe diş bir mücadeleye girişirken de, ABD işbirlikçiliğine meydan okurken de, Atatürkçü Türkiye için orduyu göreve çağırırken de aynı cesaret ve bilinçle hareket etmektedir.

Atatürkçü sorumluluğun büyüklüğü karşısında, asabiyeti ve maneviyatı bozulanların gençliğe köstek olmasına aldırmadan!

Gelinen noktada en kararlı duruşu Atatürk gençliğinin sergilemesi Cumhuriyetin ne kadar büyük bir tehlikede olduğunun da göstergesi aslında. Atatürk gençliğe hitabesinde, gençliğe görevi verirken, kendisinin 1919’da karşılaştığı koşulları sıralıyordu.

İktidar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde...

Vatan işgal edilmiş...

Orduları dağıtılmış...

Tam bu noktada Türk gençliği görevdedir ve engellenemez diyordu.

Atatürk gençliğinin bu derece büyük bir kaygı duyması ve “müsterih olamaması” yaklaşan büyük tehlikenin yakınlığının ve büyüklüğünün habercisidir!

Atatürk gençliği her şeye rağmen görevdedir.

Uyan uyan Gazi Kemal!

Millet düşmanlarını tanıdıkça içinde uyanan Gazi Kemal’in ta kendisidir.

Atatürk düşmanları, Türk milletinden bu yüzden korkmaktadırlar. Türk milletinin benliğinde, Mustafa Kemal’den başkası bulunamaz.

Millete yönelik saldırılar, karşısında Mustafa Kemal’i bulur.

Amerikancı ve şeriatçı olanların, Mustafa Kemal’den başkasının milletin kaderini tayin edebileceğini düşünmeleri zavallıcadır.

Türk milleti tarihten beri kendi kaderini kendisi tayin eder. Gerçek liderini kendisi seçer. Onu esir etmek isteyenler geçicidirler. Kendilerini halife de sansalar, padişah da olsalar, diktatör de olsalar bu gerçek değişmez.

Türk Milletinin ebedi lideri Mustafa Kemal’dir.

Türk Milleti’nin varlığının kanıtı Mustafa Kemal’in varlığıdır.

Millet ölmedikçe Gazi Kemal ölmez.

Gençliğinin asil kanı durulmaz.

Bunun için Uyan uyan Gazi Kemal !

Kalpağınla, kılıcınla...

Sakarya’nla uyan!..

Kaynak : Gelen Kutusu
 

Jerusalem

Profesör
Katılım
21 Haziran 2007
Mesajlar
2,192
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Beste'cim bu nağmeler, fonda "10. Yıl Marşı" olmadan, pek etkili olmuyo. Multimedia'nın mümkün olduğu platformlarda hayat bulsun isterim bu satırlar.
 
Üst