Tolon Paşa ve Ordusu

Bu konuyu okuyanlar

zafercem

Asistan
Katılım
17 Ekim 2008
Mesajlar
404
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
AÇIK İSTİHBARAT’IN NOTU: Hüseyin Gündüz Öktem’in bu yazısı, Anadolu Müdafaa-i Hukuk dergisinin 2005 Eylül sayısında yayımlanmıştır.
Tolon., asla üniformasını., mevkiini ve rütbesini düşünmedi; asla ve asla.. Asla daha üst görevler için spekülasyon yapmadı; daha sonra terfi ettiği son görevi olan 1.Ordu komutanlığı görevinde de aynı cesur ve vatanperver davranışlarını devam ettirdi.
ABD'nin 'Kuzey Irak'a girerseniz sonuçlarına katlanırsınız' tehditlerine karşılık., 1.Ordu komutanı iken Tolon'un cevabı suratlarında asker tokadı gibi patladığında da mütareke basını bunu geçiştirme gayretleri göstermedi mi ?
“Haddini hukukunu aşmaması gereken temsilciler, vatan evlâtları günahsız yere terörist tuzaklarıyla şehit olurken, ' bunlara karşı silahlı mücadele yapmayın' diyerek akıllarınca bize öğüt veriyorlar. Gereken yapılacaktır. Sınır içinde operasyon yapılabilirmiş! Senden izin talep eden mi var ?”

Geçtiğimiz ağustos ayında 1. Ordu komutanı Orgeneral Sayın Hurşit Tolon emekliye ayrıldı..
Ayrıldıktan sonra mütareke basınının kargaları şakımaya başladılar ve malum gazetelerindeki sütunlarından her türlü hainlik ve ihanet yaygaraları ile Paşa'ya saldırılarda bulunmaya başladılar. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde pek çok general var, pek çoğu da geldi geçti ve elbette pek çoğu da gelecek ve geçecek. Ancak., Tolon Paşa sadece sıradan bir ' General ' olarak değil., aziz Türk milletinin bir Paşa'sı olarak her daim hatırlanacaktır.
Yaptıklarının bazılarını kısaca hatırlamakta büyük fayda görüyorum.
Bir kere, paşa., ' emekli olduktan sonra konuşanlardan ' değildi. Devletin kendisini getirdiği en üst hizmet noktasındaki makamın sadece törenlerde ve resmi geçitlerde selam durarak ve emekli günlerinin gelmesini bekleyerek geçeceğini sananlardan ise asla değildi. Her gerçek Türk aydını gibi o da ülkenin giderek bir bataklığa saplanmakta olduğunu görüyor ve bir şeyler yapabilmek için didiniyordu. Aynı bizler gibi. Üstüne vazife olan her şeyi ve olmayan pek çok şeyi sonuna kadar zorluyordu. O kendi deyimiyle ' Atanın mabedinde ' yetişmişti., susamazdı., susmadı., duramazdı, durmadı.!
9 Temmuz 2003 Çarşamba günü Florida'dan Ankara'ya döndüğünde o da çok iyi biliyordu ki artık daha ilerlemesine ve yükselmesine olanak kalmamıştı. General Tommy Franks'ın Florida Tampa'daki emeklilik törenine eşi ile birlikte davetli idi.. Ancak törenden hemen önce beklenmedik bir şey oldu. Irak’taki askerlerimizin başına çuval geçirme olayı !.. Almış olduğu askeri terbiyesi ve Türk ordusunun fazilet ve erdemli geleleneklerine uyma terbiyesi onu derhal seyahati keserek Ankara'ya dönmeye zorlamıştı. Zerre kadar tereddüt etmemişti. Ani olarak karar verme ve verdiği kararı sonuna kadar uygularken her türlü sonucuna katlanma konusunda gösterdiği hassasiyet ve sorumluluk bilinci onda en üst seviyede bir meziyet olarak belirgindi. Türk subaylarının başına çuval geçiren sözüm ona müttefiklerin vereceği baloda viskisini yudumlamak şerefli bir Türk subayına asla yakışmazdı. Derhal vatana döndü. Bu, yapılması çok uzun yıllardır unutulan ve bunun sonucunda da Tanzimat aydınları tarafından etrafımız sarılı günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nde hasret kalınan bir hareket ve sorumluluk örneği idi. Onca hakaretlere ve aşağılanmalara maruz kalan devlet adamlarımız ve yöneticilerimiz benzer onurlu davranışları sergileme cesaretini biraz gösterebilmiş olsalar idi., Avrupalılar bizi böylesine hor görüp,böylesine aşağılayabilirler miydi ?
Aynı davranışları hem dışta ve hem de içte hiç çekinmeden sergileyebilmek Paşa'nın en belirgin özelliklerinden idi. 2003 yılının 30 Ağustos günü Efes Antik Tiyatrosu’nda verilen resepsiyonda ' Türkiye Mozaiği ' adı altında Rumca ve Ermenice şarkılar okuyan Sezen Aksu konserinde de aynı şeyi yapmış ve ' Haydi., kalk hanım! burada bizim durmamamız gerekir ' diyerek konseri terk etmiştir. 30 Ağustos gibi son derecede kutsal ve anlamlı bir günde Rumca ve Ermenice şarkılar söylemek Sezen Aksu gibi bir sıradan şarkıcı için tabii olabilir ve bu onun ahlâk ve şeref seviyesini gösteren bir olgu olabilir. Ancak Ege Ordu komutanının böylesi bir seviyesizlik içinde olmaması ve yapılması gerekeni yapması son derecede doğal bir hareket ve taşıdığı sorumluluğun bir ifadesidir. Ege bölgesinde maalesef bir Yunan-İyon hayranlığı vardır. Eski medeniyetlere sahip çıkmak ile onlara hayranlık beslemek farklı şeylerdir. Yunanistan yılda bizden 4 kat daha fazla silahlanırken., Ege kıyılarında Rumca şarkılar söyleyerek uluslar arası medeniyetler birliğine ve çağdaşlığa teslim olduğunu sanan aptallar aslında emperyalizmin gizli maksat ve hilelerine alet olmaktadırlar. Tolon Paşa kadar kibar,hoşgörülü,alicenap ve alçakgönüllü bir insan bile bu kadar safça aldanışlar içinde olunan bir ortamda bulunmayı kabul edememiştir. Biz 30 Ağustos törenlerini böylesi dejenere ederek günün birinde tamamen yozlaştıracağız herhalde. Ancak Tolon Paşa gibi şerefli ve sorumlu insanlarımız ve gerçek vatanperver aydınlarımız sayesinde bu dejenerasyon şimdilik durdurulabiliyor.
Ağustos 2003 yılında 57. Topçu Tugayında yapılan devir-teslim töreninde Ege Ordu Komutanı olarak yaptığı konuşmada; “..kendilerinde müstemleke müfettişi kerameti bilen yabancılar, Doğu tarikatları ve Batı kulüplerine bağımlı bölücüler ve gericiler her fırsatta ve her yerde Atatürk'e saldırırlar” demiştir. Batı kulüplerine ve doğu tarikatlarına sözünü bu güne kadar görevi başında bulunan hiçbir Orgeneral ve Ordu Komutanı düzeyinde kimse edememiştir. Türkiye'de böylesi açık ve böylesi keskin bir ifade ilk defa görevi başında bulunan bir Orgeneral tarafından kullanılmış ve tam da yerini bulmuştur. Bu ifadeyi ertesi günü mütareke basını eksik olarak ve sadece ' doğu tarikatları ' olarak vermiştir. Paşanın burada ' Batı Kulüpleri ' ile neyi kastettiği ve ne kadar açık olarak söylediği gün gibi aşikardır. Burada kast olunan ' işbirlikçiler' ve ' batıcı hainler ' gurubudur.
Ne bugün görevlerinin başında bulunan komutanlar ve ne de geçmişdeki üst düzey TSK komutanlarının hiçbirisi görev başında böylesi açık ve cesur tabirler kullanamamıştır. Paşa gerçek Atatürkçü bir aydın olduğunu sadece bu konuşması ile ortaya gayet açık olarak koymuştur.
Paşa Ege Ordu Komutanı iken ., ' Toplumsal Gelişime Destek ' projesi kapsamında İzmir'in 28 ilçesindeki birer köye her hafta sonları geziler yaptı. Toplantılar düzenledi. Köylülerle kucaklaştı. Onların dertlerini dinledi., eksiklerini tesbit etti. Gereken gereksinimlerin karşılanmasına yardımcı oldu. Bu arada Karaburun'un Eylenhoca köyünde yaptığı konuşmada, “bu ülkede eskiden vatan evlâtları yetişirdi ne yazık ki şimdilerde vatan hainleri de yetişiyor.” şeklindeki söylemi aylarca mütareke basınını kudurtmuştur. Paşanın sözlerine karşılık vermek için her türlü ve her taraftaki hainler sıraya girmişlerdir!
Herkes hafta sonları sıcak yataklarında zıbarırken Paşa, ailesi ve çalışma arkadaşları en ücra yerlerdeki köylerde çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Bu çalışmalar ve gösterilen özveriler genç subaylar ve genç kurmaylar üzerinde uzun yıllar silinmez etkiler meydana getirmiştir. Ordu-Millet bütünleşmesinin güzel örnekleri sergilenmiştir.
Burada kastedilen hainler Kıbrıs'ta ' verip kurtulalım ! diyen zümre'dir. Bunların kimler olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada isimlerini tek tek yazmaya ne vakit yeter ne de sayfalar!
Yine Ege Ordu Komutanlığı görevini yaparken 29 Ekim 2003 günü İzmir'de yapılan 'Cumhuriyet Yürüyüşü' her türlü takdirin üzerindedir. İzleyenler anımsayacaklardır. Montrö meydanından Lozan Meydanına ,oradan Alsancak tren garının önüne uzanan ve oradan da Atatürk Heykeline kadar olan alanı kaplayan 200 binin üzerinde İzmirlinin marşlar eşliğinde yaptığı o muhteşem yürüyüş. İzmir'de böylesi bir etkinlik hatırlanıyor mu acaba? bu kadar görkemli ve böylesi coşkulu. Cumhuriyet'e işçisiyle, patronuyla, genci ve yaşlısı ile böylesine muazzam bir sahip çıkış ve böylesine edep ve disiplin içerisinde yapılan görkemli bir hareket.. Tören Ayten Alpman' ın Memleketim'i ile sona ererken hepimizin ve her İzmirlinin yüreği onur ve gururla dolmuştu..
Bu büyük ve unutulmaz yürüyüşün., mimarı yine Sayın Orgeneralimizdi. Gayet yakınen biliyorum., hazırlığın ve organizasyonun her safhasında bir nefer gibi çalıştı, uykusuz geceler geçirdi,bütün arkadaşlarını organize etti ve en önde rahmetli Ahmet Piriştina ile yürüdü. Halkın arasında., halktan birisi olarak. Türkiye'nin bitmediğini, Ulus ve Atatürk sevgisinin herkesin kalplerinde var olduğunu ve bir araya gelirsek her şeyi yapmaya muktedir olduğumuzu o gün hem dosta ve hem de düşmana göstermek istiyordu. Bütün amacı bu idi. Bunu da olağanüstü bir şekilde yaptı. Arkasına yüz binin üzerinde İzmirliyi alarak yeri göğü inletti. Bu aslında tüm Ulusal TV'lerin defalarca göstereceği kadar büyük bir olaydı. Ne yazıktır ki sadece İzmir'deki lokal TV'ler bu muazzam olayı detaylı olarak verdiler. Mütareke TV'leri bu olaya değinmediler bile. Bu yürüyüş., uzun yıllar konuşulacak ve belki de Ulusal başkaldırımızın çekirdeğini meydana getirecek kadar önemli bir toplumsal olaydır. Paşa., Ege'nin Ordusunun başında idi. Ama o başında olduğu ordunun mevcudundan daha büyük sivil bir gücü toplamış ve eşi görülmemiş bir heyecan ve şevkle İzmir'e Kordon boyundan giriyordu. Her taraf bayraklarla donanmış ve her tarafta Cumhuriyet coşkusu.bundan daha büyük bir olayı ben İzmir'de hatırlamıyorum. Sadece bu boyutda bir hareketi TRT bile gösterse eminim ki çok daha değişik ve çok daha coşkulu yeni oluşumlara olanak sağlanabilirdi.
Paşanın yaptığı çalışmalardan sadece örnekler veriyorum. Hepsini anlatmaya ne yer yeter ne de zaman. Sevgili vatanperver dost Sancar Maruflu’nun gayretleriyle hazırlanan 2003 yılı Şubat ayındaki Kıbrıs mitinginde de aynı coşku ve aynı heyecan hakimdi. Gündoğdu meydanında toplanan kalabalığa Atatürk heykelinden yürüyüşe geçerek katılan İşçi Partili arkadaşlarla beraber oluşan coşku ve kaynaşma ortamında herkesin gözleri yaşlı ve herkesin kalbi umutla dolmuştu. Paşa o gün her yerde idi.. meydanda., denizde, ordunun başında ve halkın arasında onlarla kalp, kalbe.
Bunlar gibi anlatılamayacak ne kadar çok etkinlikte hep aramızda., hep önümüzde, hep yanımızda oldu. Kadını, sivili, erkeği, kızı, genci, emeklisi hep onu aradı gözleri ile umutla. O bir orgeneraldi ama önce bizim ' Paşamız 'dı.
O inanılmaz alçakgönüllü tavrı, o inanması zor kibarlığı, insanlığı, hayırseverliği, vatan sevgisi, insan sevgisi ve bunların hepsinin arkasındaki o büyük insan profili. O cesur ve atak, o gözünü budaktan sakınmayan ve her şeyin üstünde vatan sevgisini gören büyük adam.
İşte 'o ' idi bizim Paşa'mız.
İzmir'de görev yaptığı sürece askeri ve mülki idare ile İzmir'li aydınları bir araya getirme yolunda gösterdiği gayretler her türlü takdirin üstündedir. Her yaştan İzmir'li ile kurduğu diyaloglar, halka daima açık kapısı., bitmez tükenmez hayırperverliği,ve her daim adeta taptığı vatan sevgisi ve Atatürk ilkeleri onu çok özel kılan unsurlardı.
Böylesine bir anıt adama alçaklar saldırmayacaklar da kime saldıracaklar..böylesi şerefli ve vatanperver bir komutana 2. cumhuriyetçiler kinlerini kusmayacak da kime kusacaklar..hepimizin örnek alması gereken böylesi bir vatan evladına mütareke basını pislik atmayacak da kime bulaşacak? Bunları ibretle düşünmemiz gerekiyor.
Tolon., asla üniformasını., mevkiini ve rütbesini düşünmedi; asla ve asla.. Asla daha üst görevler için spekülasyon yapmadı; daha sonra terfi ettiği son görevi olan 1.Ordu komutanlığı görevinde de aynı cesur ve vatanperver davranışlarını devam ettirdi.
ABD'nin 'Kuzey Irak'a girerseniz sonuçlarına katlanırsınız' tehditlerine karşılık., 1.Ordu komutanı iken Tolon'un cevabı suratlarında asker tokadı gibi patladığında da mütareke basını bunu geçiştirme gayretleri göstermedi mi ?
“Haddini hukukunu aşmaması gereken temsilciler, vatan evlâtları günahsız yere terörist tuzaklarıyla şehit olurken, ' bunlara karşı silahlı mücadele yapmayın' diyerek akıllarınca bize öğüt veriyorlar. Gereken yapılacaktır. Sınır içinde operasyon yapılabilirmiş! Senden izin talep eden mi var ?” Paşamızın bu tokat gibi cevabı emperyalist lerin ve bölücülerin suratlarında tokat gibi patlamadı mı?
24 Temmuz 2005'de Çorlu'nun Önerler köyünde düzenlenen törenlerde yaptığı konuşmada.,
“Bugün 24 Temmuz büyük Türk milletinin varlığına kastedenlere, Türk Ulusunu ve Türkiye devletini yok etmeye azmedenlere karşı, atalarımızın kanları ve canlarıyla kazandıkları İstiklâl savaşının bileğimiz, yüreğimiz ve kararlılığımız ile masa başında bizi yok etmeye azmedenlere karşı kabul ettirildiği gündür. Türk ulusunun masa başında kazandığı tek anlaşma olan Lozan anlaşması başında büyük devlet adamı rahmetli İsmet İnönü ve arkadaşlarının ulu önder Atatürk'ten aldıkları direktiflerle her türlü güçlüklere ve entrikalara karşı büyük başarının 82. yıldönümüdür.”
dedikten sonra yine vatanımızı parçalamaya çalışanlara karşı kükreyerek., Türkiye'nin topraklarında gözü olanların ve ulusal birliği parçalamaya çalışanların her geçen gün cüretlerini arttırarak huzur ve güveni sarsmaya devam ettiklerini belirterek, konuşmasına şöyle devam etmiştir;
“Yıllardır Dünya'ya terörün ne büyük belâ olduğunu anlattık, daha doğrusu anlatmaya çalıştık ama pek çok konuda olduğu gibi bize çifte standart uyguladılar.”
Kim bu çifte standart uygulayanlar? Batılı ülkeler! Sözüm ona Dünya insan hakları şampiyonları.! Bu yapılan açıklamalardan daha net ve daha içerikli olarak içinde bulunduğumuz durum daha açık nasıl ifade edilebilir?”
2005 Mayıs ayında; Gelibolu'nun Adilhan köyünde yaptığı konuşmada; Ermeni terörüne ve iddialarına cevap verdi ve Türk tarihinin bütün arşivlerinin apaçık ortada durduğunu anlatarak; “Yüzlerce davete rağmen bunları incelemeden, şanlı Türk tarihi hakkında bilgisizce, bilinçsizce, yeterli araştırmaları yapmadan sadece kendi ikballeri ve ilkeleri için Türk Ulusu'nun şanlı tarihine leke sürmek isteyenleri duyarak üzülmeyin. Türk tarihi ve geçmişinde, Türk insanının geçmişinde utanılacak, gocunulacak sayfa yoktur; hiçbir olay yoktur. Bizim bütün arşivimizde hem ülkemizin hem de dünyanın bütün arşivlerinde bunlar apaçık ortadadır. Biz atalarımızla da, geçmişimizle de, soyumuzla da; dün olduğu gibi bundan sonra da övünmeye devam edeceğiz. Bunu herkes böyle bilsin.”
Paşa bu konuşmasını yaptığı sırada yanında kolu kırılan ve sargı içinde kırık kolu ile eşinin yanında bulunan Sayın Ayla Tolon da vardı. Düşünebiliyor musunuz, yüzlerle köyde törenler düzenlemek, buralarda çok önemli içerikli konuşmalar yapmak... bu ziyaret ve törenlere daima eşi ile birlikte katılmak; hem de kolu kırık olarak ! Acaba sizler, bizler mangalda kül bırakmayanlar, hafta sonlarımızı nasıl değerlendiriyoruz ? Paşamız, bu çalışmaları normal mesaisinin dışında hep hafta sonları yapmıştır. Anadolu'nun ücra dağ köylerine, fakir ve yoksul köylerine umut ve aydınlık taşımıştır. Önemli ülke sorunlarına parmak basan son derecede önemli konuşmalar yapmıştır. Gençler için spor sahaları kurmuştur, fakir halka hayırseverlerin organizasyonları ile ihtiyaç malzemeleri dağıtmıştır, kütüphaneler kurmuştur.
Kıraç tepelerin ağaçlandırma çalışmalarında bulunmuş, ayrıca fidanlıklar kurmuştur. Ekonomik kalkınmanın öncüsü olan kooperatifler kurmuştur.
Emekli subay Eşleri ve Yakınları Yardımlaşma Derneğinin 2004 Ararlığında Fenerbahçe Orduevinde düzenlediği yardımlaşma gecesinde yaptığı konuşmada;
“Kimdir bu ülkede azınlık ? Hiçbir kimse bu ülkede Türk vatandaşlığının üstünde hakka sahip değildir.Cumhuriyetin kuruluşundan beri vatan toprağında gözü olan iç ve dış düşmanlar var. Bu cereyan eden olaylar içeriden ve dışarıdan kaynaklanan tahrikler ve eşkıya sürüsüne tanınan olanakların sonucudur” demişti.
Siirt'in Eruh ilçesinde şehit düşen piyade komando er Selim Karabul için Selimiye camiinde düzenlenen törende; protokoldeki askeri erkânın önüne gelerek.,
“Var mı insan hakları savunucularından ailenin acısını paylaşmak için gelen” diye haykırmıştır.
İnsan hakları savunucuları ve 2. Cumhuriyetçi vatan hainlerinin bu haykırışı duymamalarına olanak var mı ? Bu ve bunun gibi cesur haykırışlara ne denli gereksinimiz duyduğumuza ve ne kadar özlediğimize bilmem katılmayanınız var mı ?
Kocaeli’ndeki Karatepe köyüne paşanın gelişi sırasında köyün tamamı olan 694 kişinin paşayı karşılamak için yaptığı olağanüstü tezahürat ve ellerinde Türk bayrakları ile yüzlerle köylünün haykırarak okuduğu 10.yıl marşı bütün katılanları hüngür, hüngür ağlatmıştı. Bu değil midir bizim özlediğimiz gün ? Böylesi bütünleşmeler değil midir bizi tekrar kurtaracak olan ? Ordu ve köylü kol, kola yaptıkları o güzel Cumhuriyet yürüyüşü ile dosta da düşmana da gerekli cevabı o gün vermiştir.
Ya Çorlu Önerler köyünde yapılan Cumhuriyet yürüyüşü ? 2000'in üzerinde köylümüzün yaptığı o inançlı yürüyüş. Başörtülüsü ile, sakallı ihtiyarları ile ve türbanlı kadınları ile tüm köyün paşamızın ardına düşüşü ve yürüyüşü,burada anlamını bulan, ne görüşte ve inançta olur ise olsun tüm halkın şerefli, onurlu ve vatan sevgisi ile yüreği dopdolu olan bir halk 'Paşa' sının ardından her zaman yürümeye hazır olduğu gerçeğidir.
Tolon Paşa her yediği lokmanın, her içtiği suyun bu aziz milletin kendisine lütfettiği bir nimet olarak görmüş,her daim dualarında ve kalbinin derinliklerinde aziz Türk milletin varlığını ve dirliğini sürdürmesini beklemiş son derecede mütevazi ve o kadar da engin bilgiye sahip, devamlı okuyan ve sorgulayan, her daim bilgi kaynaklarını araştıran ve devamlı bilgi dağarcığını geliştiren, gecesi ve gündüzü ile tüm hayatını memleket sorunların adamış son derece aydın ve Kemalist bir insandır.
Görevde bulunduğu Ege Ordu komutanlığındaki üç yıl boyunca her er'in mutlaka bir meslek sahibi olarak köyüne dönmesini arzuluyordu. Bu amaçla çeşitli meslek ve beceri kursları açtırmış ve buralarda binlerce eratı meslek sahibi bir insan olarak köyüne yollamıştır.
Ülke savunmasının, üniformasız gelen düşmana karşı yapılabileceği en güzel şekilde devamlı olarak ve her tehditin karşısında kükreyerek gerekli cevapları ve açıklamaları anında yapmıştır. Tehditin küreselleşme sonucunda geldiğini ve buna en ziyade maruz kalan ülkenin bizim olduğunun en yüksek noktada bilincinde idi. Devlet fabrikalarının yabancıların ellerine geçmesini önlemek için Oyak nezdine girişimlerde bulundu. İnsanları durumun vehametinden haberdar etti
Gerçek Atatürk aydınlarına askeri okullarda ve kışlalarda konferanslar verdirtmiş ve bunlara bizzat katılmıştır. Atatürkçü aydınların birbiri ile olan bağlarını kuvvetlendirmek ve onları bir araya getirmek için sonsuz çabalar harcamıştır. Samsun'dan Ankara'ya İzmir'den Çanakkale'ye binlerce üniversite öğrencisinin toplantılara ve anma törenlerine katılımını sağlamıştır.
Böylesi bir ' Halk Paşa' sına elbette mütareke basını ve işbirlikçi güruhu saldıracaktır. Elbette onu karalamak isteyecektir. Her fırsatta onun söylediklerini ve yaptıklarını karalamaya çalışacaklardır.
Tolon, en net ve veciz mesajlarını askerliğe veda konuşmasında vermiştir.
Yurdun dört bir yanından gelen vatan evlâtlarını “Cumhuriyet,demokrasi ve laikliğin erdemine yürekten inanmış, şeyhlerin, şıhların, ağaların müridi, kölesi olmama onuru pekiştirilmiş bireyler olarak yetiştirmeye özen gösterdiğini” belirtmiştir.
“Küreselleşme dejenerasyonunda benliğini yitirmemiş, zihninde ve gönlünde sadece, kanla ve irfanla kurulan Cumhuriyetimizi, ülke bütünlüğümüzü, ulusal birlik ve beraberliğimizi yaşatan, çağdaşlaşma ve kalkınmasının gelişimi için yabancı kaynaklı reçetelere ihtiyaç duymayan, bunu milli varlığında ve gücünde bulan bir ordu teslim ediyorum.”
Bu satırların altına imza atmayacak bir Türk olabilir mi ? Bu satırları okurken yüreği kıpırdamayan,yüzünde bir ferahlık ve bakışlarında bir rahatlama olmayan olabilir mi ?
İçinde bulunduğumuz bataklığı ve bundan çıkış yolunu bu kadar veciz bir şekilde ortay koyan bu anlatıma katılmamak olası mı ?
“Ülkemizin üniter yapısına, Cumhuriyetimizin temel niteliklerine yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı son derece uyanık ve bu evrensel değerlerden asla vazgeçmeyecek, koruduğu kutsal emanetleri sonsuza dek, hiçbir şartta Pazarlık konusu yapmayacak, ettiği yemine sadık, mücadele azim ve iradesinde, halkı ile bütünleşmiş bir ordu teslim ediyorum.”
Evet Paşam, doğrudur. İşte öyle bir ordu teslim ettiniz. Ama., teslim ettiğinizden çok daha büyük, çok daha geniş kapsamlı, çok daha etkin bir ordu da teslim aldınız.
Dolaştığınız yüzlerle köyün on binlerle vatandaşı içinde olan, hukukçular, işadamları, üniversite mensupları, serbest meslek sahipleri, yazarlar, emekliler, öğrenciler, askeri kadrolar, her kesim ve yaştan vatanperverleri içinde barındıran büyük ve güçlü bir ordu.
Hepimiz yanınızdayız ve hepimiz daha yapmadığınız o en büyük Cumhuriyet yürüyüşüne hazırlanacağız.

Hüseyin Gündüz Öklem

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
'Yaptıkları işin doğruluğuna inanan insanlar, çalışmalarının denetlenmesinden, karşı fikirler ortaya atılmasından ve tercihleri üzerinde münakaşa yapmaktan zevk alırlar.'
M.KEMAL ATATÜRK


Kaynak: Hüseyin Gündüz Öktem-Anadolu Müdafaa-i Hukuk dergisi, 2005
Tolon ve Eruygur paşalar sizi seviyoruz.Mustafa Kemal de hainler tarafından hain ilan edilip idama mahkum olmadı mı.Sonuçta hainler birer birer yok oldular ama Mustafa Kemal yılmadı,korkmadı ve bu hainlerin foyasını ortaya çıkardı ve sonuçta bu ülkenin gazisi ve kahramanı oldu.İnanıyorum ki size bu komploları düzenleyen hainler ileride adalet karşısına çıkacaklardır.
 
Üst