- Katılım
- 30 Temmuz 2009
- Mesajlar
- 23,098
- Reaksiyon puanı
- 1,117
- Puanları
- 293
- Yaş
- 41
Sakarya Meydan Muharebesi'nde canını vermiş kayıp kahramanların, toprak altında kefensiz yatanların mezarlarına sessiz sedasız ulaşıldı.
Hürriyet'ten Yenal Bilgici, Sakarya Meydan Muharebesi'nin yaşandığı topraklara gitti. İşte Bilgici'nin izlenimleri:
Türkiye Cumhuriyeti bugün bu haliyle varsa, mevcudiyetini Ankaranın burnunun dibindeki, acıyla yüklü bu topraklara borçlu. Burada, bugün Polatlı ve Haymana ilçelerinin sınırlarında kalan bu topraklarda Başkomutan Mustafa Kemal yönetimindeki Türk ordusu 22 gün 22 gece savaştı... Tam 95 yıl sonra, Türkiyenin doğusundan, batısından gelmiş, bu savaşta canını vermiş kayıp kahramanların, toprak altında kefensiz yatanların mezarlarına sessiz sedasız ulaşıldı. Sakarya Meydan Muharabesinin yaşandığı topraklardaydık.
İstanbuldan sabah altı kırk beşte bindiğim trenden, onu yirmi geçe iniyorum Polatlıda. Yeni yapılmış Yüksek Hızlı Tren istasyonu, bozkırın ortasında. Sağıma soluma bakıyorum, hiçbir şey yok. Hiçliğin ortasında gibi istasyon.
Ama burası bir ulusun kaderinin yazıldığı yer... Burası, 23 Ağustos - 13 Eylül 1921de, 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesinin geçtiği yer... Türk, Yunan binlerce askerin vurulup düştüğü acı topraklar... Başkomutan Mustafa Kemal yönetimindeki Türk ordusunun makûs talihini yendiği, Yunan ordusunun ilerlemesinin nihayet durdurulduğu açık arazi... Burası, Ankaranın burnunun dibi...
Yol boyu Türkiyenin savaş alanları konusunda uzman tek rehberi (hatta rehber olsun olmasın, bu alanları bilen az sayıda insandan biri) Serhan Güngörden hızlandırılmış bir kurs alıyorum. Güngör, biz kimi zaman aheste aheste, kimi zaman saatte 250 kilometre hızla, raylar üzerinde akıp giderken, geçtiğimiz istasyonların tarihi önemini anlatıyor. Arifiye, Bozüyük, Eskişehir... Her birini Kurtuluş Savaşındaki önemine bağlıyor.
Kurtuluş Savaşını anlamak için demiryollarını anlamak lazım diyor Güngör.Lojistik ve ikmal savaşıydı biraz da. Yunan ordusu demiryolu şebekesi boyunca ilerledi. Sonra da aynı hatlar üzerinden geri çekildi. Türk ordusu, o hatları diri ve çalışır durumda tutabilmek için insanüstü gayret sarf etti.
EN CESUR KARAR
Yaygın bir yanılgı Sakarya Meydan Savaşının Sakaryada geçtiğini sanmak. Oysa savaş Sakarya Irmağının doğusundaki, Ankaraya yakın Polatlıda yaşandı. (Fotomuhabiri Emre Yunusoğlu, uçsuz bucaksız savaş alanını drone yardımıyla görüntüledi.)
Anadolunun derinliğinde ilerliyoruz. Eskişehirden Polatlıya, doğuya giderken trenimiz, Kurtuluş Savaşının en dramatik iki ayında yaşananların üzerinden de geçer gibiyiz. Kısaca hatırlayalım: Birinci ve İkinci İnönü Muharebelerinin başarısına rağmen, Kütahya-Eskişehir muharebeleri kaybedilmişti. 30 bin civarı asker firar ederken, ordu moral çöküntü içine girmişti. Bu şartlar altında Mustafa Kemal, İsmet Paşanın Eskişehirin güneybatısında Karacahisardaki karargâhını ziyaret eder ve ona doğuya çekilme direktifi verir. Bu cesur kararı Nutukta şöyle açıklayacaktır:
Kadim Koçla Mangaldağı mevzilerinde...
Düşman hiç durmadan takip ederse, hareket üssünden uzaklaşacak ve yeniden menzil hatları kurmaya mecbur olacak; herhalde beklendiği birçok güçlüklerle karşılaşacak; buna karşılık bizim ordumuz toplu bulunacak ve daha elverişli şartlara sahip olacaktır. Bu şekildeki çekilişimizin en büyük sakıncası, Eskişehir gibi önemli yerlerimizi ve birçok topraklarımızı düşmana bırakmaktan dolayı kamuoyunda doğabilecek manevî sarsıntıdır.
BİTTİ DERKEN BAŞLADI
Mevzi: Sakarya Meydan Savaşı, 23 Ağustosta Yunan askerlerinin, ağır top atışıyla taarruza geçmesiyle başladı. İlk saldırılan bu mevziler Ilıcaözü Vadisiinde.
Bu karar hem askeri hem de siyasi riskler içeriyordu. Başarısız olunduğu takdirde, Yunan ordusu yok yere Anadolunun içine kadar girmiş olacak, Kurtuluş Savaşı da muhtemelen kaybedilecekti. Bu risk alındı. Ölüm kalım savaşına hazırlanmakla geçen iki ay boyunca Mustafa Kemal başkomutanlık yetkisiyle donatıldı ve her bir evin elinde avcunda ne varsa orduya vermesini emreden Tekalif-i Milliye Kanunu çıkarıldı.
Sonrası tarihin gördüğü en büyük direnişlerden biri... Yunan ordusu ile neredeyse 100 kilometrelik bir cephede sürdürülen, günler süren bir savunma savaşı. Bitti denilen yerde yeniden başlayıp taarruza geçen bir ordu... Dua Tepede bitirilen bir mücadele.
95 yıl sonra, bugün... Büyük acılara tanıklık eden bu sessiz topraklarda gezerken, harp alanını avcunun içi gibi bilen emekli Albay Kadim Koç, gün gün savaşın nasıl yaşandığını anlatıyor. Onun eşliğinde mevzileri, siperleri tek tek ziyaret ediyoruz. Yıldızdağı, Toydemir, Kızılkırma, İkiztepe, Kocadere... Buralarda binlerce insan son nefesini verdi.
Uzman: İstiklal Mücadelesinin verildiği savaş alanlarını adım adım bilen, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki kişilerden Serhan Güngör.
Tüm gün hiç kimseye, neredeyse hiçbir araca rastlamadan kilometrelerce yol gidiyoruz. Issız, sessiz, yer yer karla kaplı bozkır... Ara ara, uzaklarda göze çarpan bir-iki anıt... Bu sessizlik tuhaf geliyor. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasını mümkün kılmış bir mücadelenin verildiği toprakların üzerinde biraz daha hareket beklersiniz. Yok.
Aslında bir süredir sessiz sedasız süren bir faaliyet mevcut. Burası 2015 itibarıyla artık bir milli park: 13.580 hektarlık Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı. Orada burada göze çarpan yeni tabelalar nerede olduğumuzu anlatıyor. Ama daha önemli bir konu var. Orman ve Su İşleri Bakanlığının yürüttüğü jeoradar çalışmaları, orada, bugüne dek nerede yattığı bilinmeyen şehitlerin yerini ortaya çıkardı. Biz de bu yüzden buradayız.
BASTIĞIN YERLERİ TOPRAK DİYEREK GEÇME TANI
Deha: Mustafa Kemal, Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır emrini Türbe Tepedeki birliklerin mevzi kaybetmesi sonrası verdi.
Kurtuluş Savaşı yıllarında, toplumsal bilinçaltına en çok işlemiş konu belki de şu: Vurulup düşenlerin, düştükleri yerde kalmaları. Diyarbakırdan, Bursadan, Giresundan, Kayseriden, Adanadan geldiler. Savaşıp öldüler... Kimin, nerede yattığı bilinmiyor. Bu yüzden işte, şairlerin dizeleri bu bilinçaltından ses veriyor. Mehmet Akif Ersoyun İstiklal Marşındaki Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı; düşün altında binlerce kefensiz yatanı bunun ifadesi. Yine aynı yerdeki Şüheda (şehitler) fışkıracak toprağı sıksan şüheda da.
Arazide hâlâ şarapnel parçaları var.
Savaş koşullarında, çok kısa sürede çok hızlı davranmak gerektiği için, ivedilikle, koyun koyuna gömülmüş binlerce şehit... Hele 22 gün 22 gece süren ve mevzilerin sürekli el değiştirdiği Sakarya Savaşında daha da süratli davranmak zorunda kalınmış. Bu yüzden hemen her yer toplu mezar. Emekli Albay Kadim Koç, bu mezarlarda, Sakarya Savaşında hayatını kaybeden Yunan askerlerinin kalıntılarına da muhakkak rastlanacağına dikkat çekiyor. Bazı noktalarda birbirlerine karışmış olabilirler.
Orman ve Su İşleri Bakanlığının Bitlis Eren Üniversitesiyle birlikte geçen yıldan beri yürüttüğü jeoradarla arama çalışmalarında 34 şehitlik saptanmış. Burada yaklaşık 1500-2000 şehide ulaşılacağı tahmin ediliyor.
Jeoradar, Türkiyede son yıllarda kullanılmaya başlanan bir yöntem. Radyo dalgalarıyla yeraltına sinyaller gönderen bir cihaz, farklı yapılardan kaynaklanan yansımaları kaydediyor. Bu bir nevi yeraltı röntgeni. Dokuz-on metreye kadar toprağın altında neler olduğuna bakan jeoradar, daha önce Çanakkalede de şehitlikler saptamak için kullanıldı.
Önümüzdeki aylarda, Sakarya Meydan Muharebesi Milli Parkında bulunan şehitlikler, arkeolojik tabirle açılacak, kemikler gün yüzüne çıkarılacak. Bir yandan yeni şehitlikler aranmaya da devam edilecek.
NEDEN ORADAYDIK?
** Ankaraya bağlı Polatlı ve Haymana ilçeleri arasındaki alan Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı olarak belirlendi. Bu karar 8 Şubat 2015 tarihli Resmi Gazete tarafından ilan edildi.
** Bu milli parkta, yapılan çalışmalar kapsamında Sakarya Nehrinin doğusunda günümüze kalan izler, mevziler, siperler, şehitlikler tespit edilmeye başlandı.
** Geçen mart ayından itibaren kayıp şehitlerin yerlerinin tespitine yönelik jeofizik araştırmalar başladı. Burada Çanakkalede de tercih edilen jeoradar yöntemi kullanılıyor.
** Bugüne kadar yapılan çalışmalar kapsamında 34 ayrı noktada şehitlerin yattığı tespit edildi. Burada yaklaşık 1500-2000 civarı şehidin izine rastlanacağı düşünülüyor.
** Başka defin alanları için de çalışmalar sürüyor.
** Sakarya Meydan Muharebesinde toplam 5713 şehit var. Yaklaşık 200 kişinin mezar yeri (kimin nerede yattığı net olmamakla beraber) belli. Sakarya Şehitliğinde 140 adet mezar bulunuyor. Civar köylerin mezarlığında da elliyi aşkın şehit yatıyor.
** Şu anda öyle bir plandan bahsedilmiyor ama Yunan askerlerinin kemiklerine de ulaşılmasıyla ileriki yıllarda Çanakkaledeki gibi belki ortak çalışmalar da gündeme gelebilir.
SAKARYAYI ÖĞRENMEK EMEK İSTER
Yanınızda bir bilen yoksa zor. 13.580 hektarlık Sakarya Meydan Muharebesi Milli Parkında dolaşmak kolay iş değil. Mevzileri, siperleri bilmek, 22 günlük savaşın gidişatına hâkim olmak lazım. Zamanın askerlerinin, kimi zaman kat etmek zorunda kaldığı bozkırda, siperler arasında biz arabayla dolaşıyoruz. Koç, Polatlı Belediyesinin buraya daha fazla katkı sunmak için çalıştığını, ziyaretçiler için tesisler ve balonla dolaşma gibi yeni hizmetler planladığını anlatıyor.
SAVAŞ ALANINA ADANMIŞ BİR HAYAT
Hayatını Sakarya Meydan Muharebesi savaş alanına adayan Emekli Albay Kadim Koç (solda) bana ve Serhan Güngöre (sağda) bulunan şehitliklerden birini gösterirken.
Emekli Albay Kadim Koç, hayatını Sakarya Meydan Muharebesine adamış. Polatlı Topçu Okuluna görevli olarak atandığından beri bu alanla ilgileniyor. Emekli olup Polatlıda yaşamaya devam edecek kadar bağlanmış buraya. Bugün Polatlı Belediyesinde Tarihi Alanlar Tanıtım Merkezi Genel Koordinatörü olarak çalışıyor. Yıllardır bölgeyi adım adım dolaşıyor; bulabildiği tüm tanıklıkları, belgeleri topluyor. Yürüyüşler organize ediyor. Yıldönümlerinde Zafer Anıtında sahnelenen oyunlar yazıyor, yönetiyor. Bugün buradaki birçok faaliyetin arkasında önemli ölçüde onun emeği var.
Detaylarıyla anlatıyor Koç: Civardaki köylü kadınların (çünkü erkek yok köylerde) savaş alanından alıp kendi mezarlıklarına defnettikleri bazı şehitler var. Sayıları çok değil. Bir de Sakarya Şehitliğinde 140 mezar bulunuyor. 1950-60 yılları arasında şehit mezarlarının buraya taşındığı biliniyor ama kimin kim olduğuna dair belge yok.
İki mezar hariç... Savaş alanında da bulunup da isimleri mezar taşına yazılabilen sadece iki şehit var: Üsküdarlı Teğmen Osman Efendi ile Çankırı Kurşunlulu Ali Oğlu Er Rıza. Birkaç yıl önce yapılan bir kazıda künyeleriyle bulunmuşlar. Arabayla savaş alanında dolaşmaya devam ediyoruz. Rehber Serhan Güngör, Roma mezarlarına işaret ediyor. Bazıları define avcılarının zulmüne uğrayıp paramparça olmuş. Burada herkes bir arada diyor Kadim Koç: Romalılar, Türkler, Yunanlılar. Koyun koyuna yatıyorlar.
Albayın adı gibi kadim topraklardayız gerçekten. Birkaç kilometre ötemizde Kral Midasın mezarı... Friglerin yurdunda, Anadolunun derinliğindeyiz. Bozkır uzayıp gidiyor...
BİRBİRİNE SARILMIŞ DÜŞMANLAR
Halide Edipin Tırnaksız Köyünde kaldığı ev.
Halide Edip Adıvar, hem Türk ordusunun dış dünyayla bağlantısını sağlamak, hem yaşananları kaydetmek için cephedeydi. Bir görevi de Yunan askerlerinin köylülere yaptığı zulmü kayıt altına almaktı. Tırnaksız isimli köyde bulunan, Türkün Ateşle İmtihanında da bahsi geçen bir evi ziyaret ediyoruz. Halide Edip, Sakarya Savaşında görev yaparken burada kalmış. Bu pasaj Türkün Ateşle İmtihanından...
(...) O akşam, geç vakit, Yusuf Akçura ile Dr. Murat beni görmeye geldiler. İkisi de Karadağın tepesine çıkmışlar, savaşın en şiddetli olduğu yeri tetkik etmişlerdi. Dr. Murat dedi ki: Allah bizi oraya yolladı. Orada üç yaralı Türk askeri bulduk. Bir Yunan doktoru yaralarını sarmış, onlara ekmek, su bırakmış. Yusuf Akçuranın anlattığı belki daha da dikkate değer. Biri Türk, biri Yunan askerinin birbirlerine sarılmış olduklarını görmüş. Acaba birbirlerini boğazladıktan sonra, insanların kardeş olduğunu mu hissetmişlerdi? Yoksa, aralarında artık hiçbir siper kalmayan ve ölüme giden iki insan gibi birbirlerine mi sarılmışlardı?
Albay Kadim Koç, uzaklardaki Türbe Tepeyi işaret ediyor. Oradaki birlik geri çekilmek zorunda kaldığında Mustafa Kemal, kötü savaşın gidişatını değiştiren o ünlü taktiğine başvurdu: Hattı müdafaa yoktur; sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. (...) Küçük, büyük her birlik, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her birlik, ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe oluşturup savaşmaya devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, çekilen birliğe uymayacaklardır. Bulundukları mevzide mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeye ve düşmana karşı koymaya devam edeceklerdir.
Mustafa Kemalin dehasıyla kazanılan zafer, Ankaranın tükenmeye yüz tutan umudunu tazeleyecek, bir sene sonraki Başkomutanlık Meydan Muharebesindeki nihai zaferin yolunu açacaktı. Bitap düşmüş askerler, zaferi dans ederek kutladılar.
KAYNAK

Hürriyet'ten Yenal Bilgici, Sakarya Meydan Muharebesi'nin yaşandığı topraklara gitti. İşte Bilgici'nin izlenimleri:
Türkiye Cumhuriyeti bugün bu haliyle varsa, mevcudiyetini Ankaranın burnunun dibindeki, acıyla yüklü bu topraklara borçlu. Burada, bugün Polatlı ve Haymana ilçelerinin sınırlarında kalan bu topraklarda Başkomutan Mustafa Kemal yönetimindeki Türk ordusu 22 gün 22 gece savaştı... Tam 95 yıl sonra, Türkiyenin doğusundan, batısından gelmiş, bu savaşta canını vermiş kayıp kahramanların, toprak altında kefensiz yatanların mezarlarına sessiz sedasız ulaşıldı. Sakarya Meydan Muharabesinin yaşandığı topraklardaydık.
İstanbuldan sabah altı kırk beşte bindiğim trenden, onu yirmi geçe iniyorum Polatlıda. Yeni yapılmış Yüksek Hızlı Tren istasyonu, bozkırın ortasında. Sağıma soluma bakıyorum, hiçbir şey yok. Hiçliğin ortasında gibi istasyon.
Ama burası bir ulusun kaderinin yazıldığı yer... Burası, 23 Ağustos - 13 Eylül 1921de, 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesinin geçtiği yer... Türk, Yunan binlerce askerin vurulup düştüğü acı topraklar... Başkomutan Mustafa Kemal yönetimindeki Türk ordusunun makûs talihini yendiği, Yunan ordusunun ilerlemesinin nihayet durdurulduğu açık arazi... Burası, Ankaranın burnunun dibi...
Yol boyu Türkiyenin savaş alanları konusunda uzman tek rehberi (hatta rehber olsun olmasın, bu alanları bilen az sayıda insandan biri) Serhan Güngörden hızlandırılmış bir kurs alıyorum. Güngör, biz kimi zaman aheste aheste, kimi zaman saatte 250 kilometre hızla, raylar üzerinde akıp giderken, geçtiğimiz istasyonların tarihi önemini anlatıyor. Arifiye, Bozüyük, Eskişehir... Her birini Kurtuluş Savaşındaki önemine bağlıyor.
Kurtuluş Savaşını anlamak için demiryollarını anlamak lazım diyor Güngör.Lojistik ve ikmal savaşıydı biraz da. Yunan ordusu demiryolu şebekesi boyunca ilerledi. Sonra da aynı hatlar üzerinden geri çekildi. Türk ordusu, o hatları diri ve çalışır durumda tutabilmek için insanüstü gayret sarf etti.
EN CESUR KARAR
Yaygın bir yanılgı Sakarya Meydan Savaşının Sakaryada geçtiğini sanmak. Oysa savaş Sakarya Irmağının doğusundaki, Ankaraya yakın Polatlıda yaşandı. (Fotomuhabiri Emre Yunusoğlu, uçsuz bucaksız savaş alanını drone yardımıyla görüntüledi.)
Anadolunun derinliğinde ilerliyoruz. Eskişehirden Polatlıya, doğuya giderken trenimiz, Kurtuluş Savaşının en dramatik iki ayında yaşananların üzerinden de geçer gibiyiz. Kısaca hatırlayalım: Birinci ve İkinci İnönü Muharebelerinin başarısına rağmen, Kütahya-Eskişehir muharebeleri kaybedilmişti. 30 bin civarı asker firar ederken, ordu moral çöküntü içine girmişti. Bu şartlar altında Mustafa Kemal, İsmet Paşanın Eskişehirin güneybatısında Karacahisardaki karargâhını ziyaret eder ve ona doğuya çekilme direktifi verir. Bu cesur kararı Nutukta şöyle açıklayacaktır:
Kadim Koçla Mangaldağı mevzilerinde...
Düşman hiç durmadan takip ederse, hareket üssünden uzaklaşacak ve yeniden menzil hatları kurmaya mecbur olacak; herhalde beklendiği birçok güçlüklerle karşılaşacak; buna karşılık bizim ordumuz toplu bulunacak ve daha elverişli şartlara sahip olacaktır. Bu şekildeki çekilişimizin en büyük sakıncası, Eskişehir gibi önemli yerlerimizi ve birçok topraklarımızı düşmana bırakmaktan dolayı kamuoyunda doğabilecek manevî sarsıntıdır.
BİTTİ DERKEN BAŞLADI
Mevzi: Sakarya Meydan Savaşı, 23 Ağustosta Yunan askerlerinin, ağır top atışıyla taarruza geçmesiyle başladı. İlk saldırılan bu mevziler Ilıcaözü Vadisiinde.
Bu karar hem askeri hem de siyasi riskler içeriyordu. Başarısız olunduğu takdirde, Yunan ordusu yok yere Anadolunun içine kadar girmiş olacak, Kurtuluş Savaşı da muhtemelen kaybedilecekti. Bu risk alındı. Ölüm kalım savaşına hazırlanmakla geçen iki ay boyunca Mustafa Kemal başkomutanlık yetkisiyle donatıldı ve her bir evin elinde avcunda ne varsa orduya vermesini emreden Tekalif-i Milliye Kanunu çıkarıldı.
Sonrası tarihin gördüğü en büyük direnişlerden biri... Yunan ordusu ile neredeyse 100 kilometrelik bir cephede sürdürülen, günler süren bir savunma savaşı. Bitti denilen yerde yeniden başlayıp taarruza geçen bir ordu... Dua Tepede bitirilen bir mücadele.
95 yıl sonra, bugün... Büyük acılara tanıklık eden bu sessiz topraklarda gezerken, harp alanını avcunun içi gibi bilen emekli Albay Kadim Koç, gün gün savaşın nasıl yaşandığını anlatıyor. Onun eşliğinde mevzileri, siperleri tek tek ziyaret ediyoruz. Yıldızdağı, Toydemir, Kızılkırma, İkiztepe, Kocadere... Buralarda binlerce insan son nefesini verdi.
Uzman: İstiklal Mücadelesinin verildiği savaş alanlarını adım adım bilen, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki kişilerden Serhan Güngör.
Tüm gün hiç kimseye, neredeyse hiçbir araca rastlamadan kilometrelerce yol gidiyoruz. Issız, sessiz, yer yer karla kaplı bozkır... Ara ara, uzaklarda göze çarpan bir-iki anıt... Bu sessizlik tuhaf geliyor. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasını mümkün kılmış bir mücadelenin verildiği toprakların üzerinde biraz daha hareket beklersiniz. Yok.
Aslında bir süredir sessiz sedasız süren bir faaliyet mevcut. Burası 2015 itibarıyla artık bir milli park: 13.580 hektarlık Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı. Orada burada göze çarpan yeni tabelalar nerede olduğumuzu anlatıyor. Ama daha önemli bir konu var. Orman ve Su İşleri Bakanlığının yürüttüğü jeoradar çalışmaları, orada, bugüne dek nerede yattığı bilinmeyen şehitlerin yerini ortaya çıkardı. Biz de bu yüzden buradayız.
BASTIĞIN YERLERİ TOPRAK DİYEREK GEÇME TANI
Deha: Mustafa Kemal, Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır emrini Türbe Tepedeki birliklerin mevzi kaybetmesi sonrası verdi.
Kurtuluş Savaşı yıllarında, toplumsal bilinçaltına en çok işlemiş konu belki de şu: Vurulup düşenlerin, düştükleri yerde kalmaları. Diyarbakırdan, Bursadan, Giresundan, Kayseriden, Adanadan geldiler. Savaşıp öldüler... Kimin, nerede yattığı bilinmiyor. Bu yüzden işte, şairlerin dizeleri bu bilinçaltından ses veriyor. Mehmet Akif Ersoyun İstiklal Marşındaki Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı; düşün altında binlerce kefensiz yatanı bunun ifadesi. Yine aynı yerdeki Şüheda (şehitler) fışkıracak toprağı sıksan şüheda da.
Arazide hâlâ şarapnel parçaları var.
Savaş koşullarında, çok kısa sürede çok hızlı davranmak gerektiği için, ivedilikle, koyun koyuna gömülmüş binlerce şehit... Hele 22 gün 22 gece süren ve mevzilerin sürekli el değiştirdiği Sakarya Savaşında daha da süratli davranmak zorunda kalınmış. Bu yüzden hemen her yer toplu mezar. Emekli Albay Kadim Koç, bu mezarlarda, Sakarya Savaşında hayatını kaybeden Yunan askerlerinin kalıntılarına da muhakkak rastlanacağına dikkat çekiyor. Bazı noktalarda birbirlerine karışmış olabilirler.
Orman ve Su İşleri Bakanlığının Bitlis Eren Üniversitesiyle birlikte geçen yıldan beri yürüttüğü jeoradarla arama çalışmalarında 34 şehitlik saptanmış. Burada yaklaşık 1500-2000 şehide ulaşılacağı tahmin ediliyor.
Jeoradar, Türkiyede son yıllarda kullanılmaya başlanan bir yöntem. Radyo dalgalarıyla yeraltına sinyaller gönderen bir cihaz, farklı yapılardan kaynaklanan yansımaları kaydediyor. Bu bir nevi yeraltı röntgeni. Dokuz-on metreye kadar toprağın altında neler olduğuna bakan jeoradar, daha önce Çanakkalede de şehitlikler saptamak için kullanıldı.
Önümüzdeki aylarda, Sakarya Meydan Muharebesi Milli Parkında bulunan şehitlikler, arkeolojik tabirle açılacak, kemikler gün yüzüne çıkarılacak. Bir yandan yeni şehitlikler aranmaya da devam edilecek.
NEDEN ORADAYDIK?
** Ankaraya bağlı Polatlı ve Haymana ilçeleri arasındaki alan Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı olarak belirlendi. Bu karar 8 Şubat 2015 tarihli Resmi Gazete tarafından ilan edildi.
** Bu milli parkta, yapılan çalışmalar kapsamında Sakarya Nehrinin doğusunda günümüze kalan izler, mevziler, siperler, şehitlikler tespit edilmeye başlandı.
** Geçen mart ayından itibaren kayıp şehitlerin yerlerinin tespitine yönelik jeofizik araştırmalar başladı. Burada Çanakkalede de tercih edilen jeoradar yöntemi kullanılıyor.
** Bugüne kadar yapılan çalışmalar kapsamında 34 ayrı noktada şehitlerin yattığı tespit edildi. Burada yaklaşık 1500-2000 civarı şehidin izine rastlanacağı düşünülüyor.
** Başka defin alanları için de çalışmalar sürüyor.
** Sakarya Meydan Muharebesinde toplam 5713 şehit var. Yaklaşık 200 kişinin mezar yeri (kimin nerede yattığı net olmamakla beraber) belli. Sakarya Şehitliğinde 140 adet mezar bulunuyor. Civar köylerin mezarlığında da elliyi aşkın şehit yatıyor.
** Şu anda öyle bir plandan bahsedilmiyor ama Yunan askerlerinin kemiklerine de ulaşılmasıyla ileriki yıllarda Çanakkaledeki gibi belki ortak çalışmalar da gündeme gelebilir.
SAKARYAYI ÖĞRENMEK EMEK İSTER
Yanınızda bir bilen yoksa zor. 13.580 hektarlık Sakarya Meydan Muharebesi Milli Parkında dolaşmak kolay iş değil. Mevzileri, siperleri bilmek, 22 günlük savaşın gidişatına hâkim olmak lazım. Zamanın askerlerinin, kimi zaman kat etmek zorunda kaldığı bozkırda, siperler arasında biz arabayla dolaşıyoruz. Koç, Polatlı Belediyesinin buraya daha fazla katkı sunmak için çalıştığını, ziyaretçiler için tesisler ve balonla dolaşma gibi yeni hizmetler planladığını anlatıyor.
SAVAŞ ALANINA ADANMIŞ BİR HAYAT
Hayatını Sakarya Meydan Muharebesi savaş alanına adayan Emekli Albay Kadim Koç (solda) bana ve Serhan Güngöre (sağda) bulunan şehitliklerden birini gösterirken.
Emekli Albay Kadim Koç, hayatını Sakarya Meydan Muharebesine adamış. Polatlı Topçu Okuluna görevli olarak atandığından beri bu alanla ilgileniyor. Emekli olup Polatlıda yaşamaya devam edecek kadar bağlanmış buraya. Bugün Polatlı Belediyesinde Tarihi Alanlar Tanıtım Merkezi Genel Koordinatörü olarak çalışıyor. Yıllardır bölgeyi adım adım dolaşıyor; bulabildiği tüm tanıklıkları, belgeleri topluyor. Yürüyüşler organize ediyor. Yıldönümlerinde Zafer Anıtında sahnelenen oyunlar yazıyor, yönetiyor. Bugün buradaki birçok faaliyetin arkasında önemli ölçüde onun emeği var.
Detaylarıyla anlatıyor Koç: Civardaki köylü kadınların (çünkü erkek yok köylerde) savaş alanından alıp kendi mezarlıklarına defnettikleri bazı şehitler var. Sayıları çok değil. Bir de Sakarya Şehitliğinde 140 mezar bulunuyor. 1950-60 yılları arasında şehit mezarlarının buraya taşındığı biliniyor ama kimin kim olduğuna dair belge yok.
İki mezar hariç... Savaş alanında da bulunup da isimleri mezar taşına yazılabilen sadece iki şehit var: Üsküdarlı Teğmen Osman Efendi ile Çankırı Kurşunlulu Ali Oğlu Er Rıza. Birkaç yıl önce yapılan bir kazıda künyeleriyle bulunmuşlar. Arabayla savaş alanında dolaşmaya devam ediyoruz. Rehber Serhan Güngör, Roma mezarlarına işaret ediyor. Bazıları define avcılarının zulmüne uğrayıp paramparça olmuş. Burada herkes bir arada diyor Kadim Koç: Romalılar, Türkler, Yunanlılar. Koyun koyuna yatıyorlar.
Albayın adı gibi kadim topraklardayız gerçekten. Birkaç kilometre ötemizde Kral Midasın mezarı... Friglerin yurdunda, Anadolunun derinliğindeyiz. Bozkır uzayıp gidiyor...
BİRBİRİNE SARILMIŞ DÜŞMANLAR
Halide Edipin Tırnaksız Köyünde kaldığı ev.
Halide Edip Adıvar, hem Türk ordusunun dış dünyayla bağlantısını sağlamak, hem yaşananları kaydetmek için cephedeydi. Bir görevi de Yunan askerlerinin köylülere yaptığı zulmü kayıt altına almaktı. Tırnaksız isimli köyde bulunan, Türkün Ateşle İmtihanında da bahsi geçen bir evi ziyaret ediyoruz. Halide Edip, Sakarya Savaşında görev yaparken burada kalmış. Bu pasaj Türkün Ateşle İmtihanından...
(...) O akşam, geç vakit, Yusuf Akçura ile Dr. Murat beni görmeye geldiler. İkisi de Karadağın tepesine çıkmışlar, savaşın en şiddetli olduğu yeri tetkik etmişlerdi. Dr. Murat dedi ki: Allah bizi oraya yolladı. Orada üç yaralı Türk askeri bulduk. Bir Yunan doktoru yaralarını sarmış, onlara ekmek, su bırakmış. Yusuf Akçuranın anlattığı belki daha da dikkate değer. Biri Türk, biri Yunan askerinin birbirlerine sarılmış olduklarını görmüş. Acaba birbirlerini boğazladıktan sonra, insanların kardeş olduğunu mu hissetmişlerdi? Yoksa, aralarında artık hiçbir siper kalmayan ve ölüme giden iki insan gibi birbirlerine mi sarılmışlardı?
Albay Kadim Koç, uzaklardaki Türbe Tepeyi işaret ediyor. Oradaki birlik geri çekilmek zorunda kaldığında Mustafa Kemal, kötü savaşın gidişatını değiştiren o ünlü taktiğine başvurdu: Hattı müdafaa yoktur; sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. (...) Küçük, büyük her birlik, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her birlik, ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe oluşturup savaşmaya devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, çekilen birliğe uymayacaklardır. Bulundukları mevzide mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeye ve düşmana karşı koymaya devam edeceklerdir.
Mustafa Kemalin dehasıyla kazanılan zafer, Ankaranın tükenmeye yüz tutan umudunu tazeleyecek, bir sene sonraki Başkomutanlık Meydan Muharebesindeki nihai zaferin yolunu açacaktı. Bitap düşmüş askerler, zaferi dans ederek kutladılar.
KAYNAK