aliihsangs12
Profesör
- Katılım
- 29 Nisan 2008
- Mesajlar
- 1,348
- Reaksiyon puanı
- 4
- Puanları
- 0
Osman Tanburacı, Galatasaray ile Beşiktaş arasında oynanan maçtan önceki yazısında "en az 3 olur" dedi, 3 oldu...
İŞTE O YAZIDAN BİR BÖLÜM:
Akıl; Galatasaray üçler
Mantık; Beşiktaş direnir diyor
Beşiktaş 4 maçta tek galibiyet almış vira berabere kalmış...
Deplasmanda başarısı yok!
Bu maç da Ali Sami Yen’de...
O zaman banko Galatasaray.
Hem de farklı bir şekilde.
En az üç!"
Maç öncesi yazının tamamı için Tıklayınız
Osman Tanburacı
Rijkaard üçledi
Denizli saçmaladı
Dünkü yazıda üç dedik üç oldu. Kahin değilim ama görünen köy de kılavuz istemiyor.
Maçtan önce sanal bir doksan dakika yaşadım, çok iyi tanıdığım Mustafa Denzili’nin ‘yeni bir şeyler yapacağını’ tahmin ediyordum ama Allah biliyor ya bu kadarını da beklemiyordum!
Dün geceki Galatasaray – Beşiktaş maçının
Baş aktörü Mustafa Denizli’dir!’
Yardımcı oyuncusu Rüştü Reçber,
Figüranlar Ekrem Dağ, Yusuf Şimşek, Nihat Kahveci...
Altın Portakal’a aday filmin yapımcısı da Hollandalı Frank Rijkaard.
Gişe rekorları kıran sahnelerin ödüle layık görüntülerinde ise Kewell var.
Fon müziğinde Galatasaray taraftarlarının mutluluk şarkıları,
Güzel hareketlerde ‘mansiyon’ ise Abdul Kader Keita’nın...
Şimdi bu film epey tenkit alacaktır.
Galatasaray liderlik koltuğunda gerine gerine otururken,
Beşiktaş karışacaktır.
ManU maçı kurtuluş olabilir!
Çok zor olmakla beraber;
Yeniden başlamak da aslında bir kurtuluş reçetesidir.
Mustafa Denizli karakteri korkmaz ama...
Yeni bir şeyler bulmak, futbolun Christoph Colomb’u olmak ya da ne bileyim Beşiktaş’ta adı konmamış başarısızlıklar virüsünün mikrobunu bulan Robert Koch olmak falan ister Mustafa Denizli. Başarılı bir teknik direktör olduğu kadar, Galatasaray’daki döneminde müteveffa Jup Derwall’in kitabına girecek kadar da şanslı bir isimdir Mustafa...
Bazen şansıyla büyük işler de başarır ama genelde kafasını futbola yorarken futbolun hakkını veren hocadır Mustafa. Bazen de işte böyle dünkü gibi saçmalar.
Mustafa Denizli asla korkak değildir ama;
1-Arda’ya Ekrem’le adam markaj yaptırması affedilemez,
2-Uzun aradan sonra Rüştü ile başlaması hatadır,
3-Yusuf’u sol açıkta oynatıp Sabri ve Keita’ya yem etmesi aklın ürünü değildir,
4-Nihat’tan santrfor olmaz,
5-Holosko kenarda oturmaz,
6-Çok pas yapan Galatasaray’a karşı Ernst orta alanda tek başına bırakılmaz!
Daha sıralayacağım çok madde var ama bunlar 3-0 olmaya yeter de artar bile.
Nitekim öyle de oldu. Galatasaray güle oynaya, kendini sıkmadan farka gitti.
Şimdi bazıları da Galatasaray’ın bu oyununu beğenmeyecekler.
Şaşarım onların aklına!
Futbol illa ki 40-0 mı kazanılmalı?
Ya da Mustafa Denizli 1-0 kazansaydı başteknikdayrıktır mı olacaktı?
Galatasaray hatasız, gereği gibi ve istediği gibi oynayıp ezeli rakibini üç golle geçti.
Rijkaard savunmasını öne tuttu, alan daralttı, orta sahası hatasızdı, forvetleri hep gol kovaladı. Kaçanları da düşünürseniz iki misli gol olurdu.
Kalecisi Leo da mükemmeldi.
Bir keresinde Yusuf’un topuna sapan lastiği gibi uzadı havada bloke etti tam on iki dakika üç saniye sonra yere düştü!
Rüştü gördü mü bilmem!
Neresi kötü bu Galatasaray’ın?
Beğenmeyen kıskanıyordur. O kadar!
Galatasaray;
Süper Lig’de 5 haftada 15 puan kapmış,
16 golle öteki takımlara fark atmış,
Milli Takımlara en fazla oyuncu veren takım olarak yorgun düşmüş,
Daha ne olacak. Bunlara rağmen kaybetmeğe hiç tahammülü olmayan Beşiktaş gibi bir rakibini gol yemeden üç golle aşmış!
Beğenmeyen varsa ‘mor forma’ satın almasın!
A Mustafa, Yusuf’tan açık olursa kargadan da kılavuz olur!
Beşiktaş’ın oyun planı şans üzerine kurulmuş.
Ekrem Dağ, Arda’yı tutacak, Galatasaray duracak!
Beni affetsin ama Mustafa şaşırmış!
1-Ekrem Dağ içte oynayamaz! Onu da feda etmiş...
2-Galatasaray’da bir kişi hiçbir şey. Rijkaard takım oyunu oynatıyor. Arda’yı tutsan ne yazar; Kewell, Keita, Baroş, Elano.... Galatasaray’ın zaten bütün oyuncuları gezerek, kanat değiştirerek oynuyor. Hangisine adam vereceksin a Mustafa!
3-Yusuf’tan sol kanat olursa kargadan da kılavuz olur!
Bu kadar madde yeter!
Sür cezveler kaynasın!
Şimdi Beşiktaş’ın oyununa bir göz gezdirelim;
Sağda Kaptan (!) Serdar...
Solda bitik Yusuf!
Ekrem oynamadan Arda’nın peşinde.
Tabata taze gelin gibi salınmalarda... 8 trilyona 8 pas yok! Hayal kırıklığı. İlk diyelim geçelim...
Ernst tek başına orta sahada, akın mı kesecek, atak mı başlatacak?
İleri uçta da tek başına Nihat Kahveci...
Yapma be Mustafa...
Kahveci en öndeyse işte o zaman;
Sür cezveler kaynasın!
Olmaz Mustafa olmaz...
Galatasaray böyle yenilmez!
Birkaç pozisyona girdim atamadık deme...
Ne kadar atarsan at, bu kadro ve bu oyun anlayışıyla attığından üç fazlasını yersin!
Bu hocalar, Oxford’ta Futbol Anabilim Dalı’nı mı bitirdi?
Halk arasında bir görüş var. Sapık mı sapık bir görüş!
Anlayabilmiş değilim.
Yazarlar, yorumcular hoca kadar bilemez ki! Onlar hiç yorum yapmasınlar...
Fesüphanallah!
Hocalar, Oxford’ta Futbol Anabilim Dalı’nı mı bitirdi?
Bana iki üç haftalık seminer dışında bir teknik direktörlük eğitimi söyler misiniz?
Hocalar da herkes gibi futbolun içinden gelmiş kişiler.
Rıza Çalımbay, Yılmaz Vural, Güvenç Kurtar, Hikmet Karaman, Mustafa Denizli...
Hocayı hoca yapan zeka kıvrımları ve biraz da yürekle karışık şansıdır.
Futbolun içinde olan herkes futbol yorumu yapar.
Bazen hocalardan bile üstün olarak yapar...
Yapabiliyorsa.
İlla takım çalıştırmak gerekmez ki...
Çünkü bu bir akıl işidir ve bir yetenektir.
Kimde olduğu da takım çalıştırmadan ne yazık ki belli olmuyor.
Yani gazeteciler de, yorumcular da uzaydan gelmediler!
İlla Mustafa olmaya gerek yok ki...
Holosko ve Nobresiz olmaz!
Beşiktaş’ın sonuca gidecek isimleri Holosko, Nobre ya da Bobo...
Neden kenardalar?
Galatasaray’ın (ben demiyorum ama) zaafı savunmasıymış?
Neden Mustafa; delici, hızlı, karıştırıcı adamlarını kenarda tutuyor.
Nerden Ernst’i pas trafiği çok olan Galatasaray karşısında Finksiz bırakıyor?
Yanlış!
Sonradan Fink, Holosko ve Bobo girdiler ama neye yarar!
At topu Galatasaray’ın arkasına bitir işi diyorlar!
Bunlar hala Alfabe’nin ilk sayfasında kalmış zavallılar!
At at tut
Tut tut at!
Ali bana top at
Al sana top!
Diyenler...
Öyle rakibin arkasına top atmakla gol atılsaydı.
Galatasaray bunca zaman Jupp Derwall, Feldkamp ve de son olarak 5 sene Barça hocalığı yapmış otoriteleri takımın başına getirir miydi?
Alırdı Veselinoviç’i gol rekoru kırdım der yıllarca yerinde sayardı!
Hocalık görüş işidir. Zekadır. Ölçüdür!
Öl-çü!
Olan kazanır.
Mustafa Denizli dün takım kurmakta ve düşüncede hata yapmış, Beşiktaş yenilmiştir.
Rijkaard akıllı olmuş, macerayı değil futbolun gerçeklerine uymuş ve yorgun takımına maçı 3-0 kazandırmıştır.
Kewell, Keita, Baroş, Mustafa Sarp
Galatasaray takım oyununu mükemmel oynuyor. Giren çıkan fark etmiyor.
Arda çıktı Elano girdi, Keita çıktı Barış girdi, Balta çıktı Caner girdi soldan ileri kaydı gol bile kaçırdı.
Rijkaard takıma güven aşılamış.
Nasıl aşılamış?
Onlara inanarak, doğruları yaparak.
Keita mükemmel bir turbo motor...
Topla dans ediyor, rakip duman oluyor...
Topu nasıl aldı rakibi neresinden geçti belli olmuyor.
Tribünleri zıp zıp zıplatıyor.
Keita’yı seyretmek zevk.
Bir de pas verebilse... Hareketler nefis sonrası püff!
Uzun ortaları isabetli ama...
Baroş kilidi 4 golle Çek takımında açtı dün de ikiledi...
Mustafa Sarp yine kesintisiz güç kaynağı. İlk golü attı, arı gibi çalıştı hatta bir ara Tabata’yı sokmaya bile kalktı!
Ayıp etti. Bereket sarıyla sıyırdı...
Hakem Bülent Yıldırım güzel bir maç yönetti. Hata etmedi. Sarp’a uzun süre sarı kartı göstermemesi doğruydu zira oyun durmamıştı!
Yıldırım; Leo’nun ceza alanı üzerindeki elle (?) oynamasına devam demekle de doğruyu yaptı.
1-Yeri tartışılırdı,
2-Değdi mi değmedi mi?
3-O topu oraya getiren de başka bir Beşiktaşlının eliydi.
Kewell için bir devrelik adam deniyordu maçın son dakikasına kadar oynadı, akıllı ve diri oynadı. Hiç de kopmadı. Voleyle ve kafayla kaçırdığı goller bir yana Baroş’a attırdığı goller nefisti...
Hani öyle futbol cahillerinin dediği gibi yorulunca ayaklarla beyin arasında irtibat koparmış ya... Kewell’da kopmuyor işte!
Yeri geldi; ayakla-beyin arasındaki bağlantıyı bir fıkrayla anlatayım;
Temizlikçi bir kadın dışardan ilkokul diploması almak için sınava girer.
Tabiat bilgisinden sorular ve cevaplar şöyledir:
Mide ne iş yapar?
Sindirim yapar, yediklerimizi öğütür.
Akciğer ne iş yapar?
Solunum yapar, bizi yaşatır.
Kalp ne iş yapar?
Dolaşım yapar.
Ayaklar ne iş yapar?
Bizi yürütür.
Beyin ne iş yapar?
Bizim apartmanda kapıcılık yapar.
Beşiktaş’a ManU karşısında başarılar diliyorum.
Kaynak
İŞTE O YAZIDAN BİR BÖLÜM:
Akıl; Galatasaray üçler
Mantık; Beşiktaş direnir diyor
Beşiktaş 4 maçta tek galibiyet almış vira berabere kalmış...
Deplasmanda başarısı yok!
Bu maç da Ali Sami Yen’de...
O zaman banko Galatasaray.
Hem de farklı bir şekilde.
En az üç!"
Maç öncesi yazının tamamı için Tıklayınız
Osman Tanburacı
Rijkaard üçledi
Denizli saçmaladı
Dünkü yazıda üç dedik üç oldu. Kahin değilim ama görünen köy de kılavuz istemiyor.
Maçtan önce sanal bir doksan dakika yaşadım, çok iyi tanıdığım Mustafa Denzili’nin ‘yeni bir şeyler yapacağını’ tahmin ediyordum ama Allah biliyor ya bu kadarını da beklemiyordum!
Dün geceki Galatasaray – Beşiktaş maçının
Baş aktörü Mustafa Denizli’dir!’
Yardımcı oyuncusu Rüştü Reçber,
Figüranlar Ekrem Dağ, Yusuf Şimşek, Nihat Kahveci...
Altın Portakal’a aday filmin yapımcısı da Hollandalı Frank Rijkaard.
Gişe rekorları kıran sahnelerin ödüle layık görüntülerinde ise Kewell var.
Fon müziğinde Galatasaray taraftarlarının mutluluk şarkıları,
Güzel hareketlerde ‘mansiyon’ ise Abdul Kader Keita’nın...
Şimdi bu film epey tenkit alacaktır.
Galatasaray liderlik koltuğunda gerine gerine otururken,
Beşiktaş karışacaktır.
ManU maçı kurtuluş olabilir!
Çok zor olmakla beraber;
Yeniden başlamak da aslında bir kurtuluş reçetesidir.
Mustafa Denizli karakteri korkmaz ama...
Yeni bir şeyler bulmak, futbolun Christoph Colomb’u olmak ya da ne bileyim Beşiktaş’ta adı konmamış başarısızlıklar virüsünün mikrobunu bulan Robert Koch olmak falan ister Mustafa Denizli. Başarılı bir teknik direktör olduğu kadar, Galatasaray’daki döneminde müteveffa Jup Derwall’in kitabına girecek kadar da şanslı bir isimdir Mustafa...
Bazen şansıyla büyük işler de başarır ama genelde kafasını futbola yorarken futbolun hakkını veren hocadır Mustafa. Bazen de işte böyle dünkü gibi saçmalar.
Mustafa Denizli asla korkak değildir ama;
1-Arda’ya Ekrem’le adam markaj yaptırması affedilemez,
2-Uzun aradan sonra Rüştü ile başlaması hatadır,
3-Yusuf’u sol açıkta oynatıp Sabri ve Keita’ya yem etmesi aklın ürünü değildir,
4-Nihat’tan santrfor olmaz,
5-Holosko kenarda oturmaz,
6-Çok pas yapan Galatasaray’a karşı Ernst orta alanda tek başına bırakılmaz!
Daha sıralayacağım çok madde var ama bunlar 3-0 olmaya yeter de artar bile.
Nitekim öyle de oldu. Galatasaray güle oynaya, kendini sıkmadan farka gitti.
Şimdi bazıları da Galatasaray’ın bu oyununu beğenmeyecekler.
Şaşarım onların aklına!
Futbol illa ki 40-0 mı kazanılmalı?
Ya da Mustafa Denizli 1-0 kazansaydı başteknikdayrıktır mı olacaktı?
Galatasaray hatasız, gereği gibi ve istediği gibi oynayıp ezeli rakibini üç golle geçti.
Rijkaard savunmasını öne tuttu, alan daralttı, orta sahası hatasızdı, forvetleri hep gol kovaladı. Kaçanları da düşünürseniz iki misli gol olurdu.
Kalecisi Leo da mükemmeldi.
Bir keresinde Yusuf’un topuna sapan lastiği gibi uzadı havada bloke etti tam on iki dakika üç saniye sonra yere düştü!
Rüştü gördü mü bilmem!
Neresi kötü bu Galatasaray’ın?
Beğenmeyen kıskanıyordur. O kadar!
Galatasaray;
Süper Lig’de 5 haftada 15 puan kapmış,
16 golle öteki takımlara fark atmış,
Milli Takımlara en fazla oyuncu veren takım olarak yorgun düşmüş,
Daha ne olacak. Bunlara rağmen kaybetmeğe hiç tahammülü olmayan Beşiktaş gibi bir rakibini gol yemeden üç golle aşmış!
Beğenmeyen varsa ‘mor forma’ satın almasın!
A Mustafa, Yusuf’tan açık olursa kargadan da kılavuz olur!
Beşiktaş’ın oyun planı şans üzerine kurulmuş.
Ekrem Dağ, Arda’yı tutacak, Galatasaray duracak!
Beni affetsin ama Mustafa şaşırmış!
1-Ekrem Dağ içte oynayamaz! Onu da feda etmiş...
2-Galatasaray’da bir kişi hiçbir şey. Rijkaard takım oyunu oynatıyor. Arda’yı tutsan ne yazar; Kewell, Keita, Baroş, Elano.... Galatasaray’ın zaten bütün oyuncuları gezerek, kanat değiştirerek oynuyor. Hangisine adam vereceksin a Mustafa!
3-Yusuf’tan sol kanat olursa kargadan da kılavuz olur!
Bu kadar madde yeter!
Sür cezveler kaynasın!
Şimdi Beşiktaş’ın oyununa bir göz gezdirelim;
Sağda Kaptan (!) Serdar...
Solda bitik Yusuf!
Ekrem oynamadan Arda’nın peşinde.
Tabata taze gelin gibi salınmalarda... 8 trilyona 8 pas yok! Hayal kırıklığı. İlk diyelim geçelim...
Ernst tek başına orta sahada, akın mı kesecek, atak mı başlatacak?
İleri uçta da tek başına Nihat Kahveci...
Yapma be Mustafa...
Kahveci en öndeyse işte o zaman;
Sür cezveler kaynasın!
Olmaz Mustafa olmaz...
Galatasaray böyle yenilmez!
Birkaç pozisyona girdim atamadık deme...
Ne kadar atarsan at, bu kadro ve bu oyun anlayışıyla attığından üç fazlasını yersin!
Bu hocalar, Oxford’ta Futbol Anabilim Dalı’nı mı bitirdi?
Halk arasında bir görüş var. Sapık mı sapık bir görüş!
Anlayabilmiş değilim.
Yazarlar, yorumcular hoca kadar bilemez ki! Onlar hiç yorum yapmasınlar...
Fesüphanallah!
Hocalar, Oxford’ta Futbol Anabilim Dalı’nı mı bitirdi?
Bana iki üç haftalık seminer dışında bir teknik direktörlük eğitimi söyler misiniz?
Hocalar da herkes gibi futbolun içinden gelmiş kişiler.
Rıza Çalımbay, Yılmaz Vural, Güvenç Kurtar, Hikmet Karaman, Mustafa Denizli...
Hocayı hoca yapan zeka kıvrımları ve biraz da yürekle karışık şansıdır.
Futbolun içinde olan herkes futbol yorumu yapar.
Bazen hocalardan bile üstün olarak yapar...
Yapabiliyorsa.
İlla takım çalıştırmak gerekmez ki...
Çünkü bu bir akıl işidir ve bir yetenektir.
Kimde olduğu da takım çalıştırmadan ne yazık ki belli olmuyor.
Yani gazeteciler de, yorumcular da uzaydan gelmediler!
İlla Mustafa olmaya gerek yok ki...
Holosko ve Nobresiz olmaz!
Beşiktaş’ın sonuca gidecek isimleri Holosko, Nobre ya da Bobo...
Neden kenardalar?
Galatasaray’ın (ben demiyorum ama) zaafı savunmasıymış?
Neden Mustafa; delici, hızlı, karıştırıcı adamlarını kenarda tutuyor.
Nerden Ernst’i pas trafiği çok olan Galatasaray karşısında Finksiz bırakıyor?
Yanlış!
Sonradan Fink, Holosko ve Bobo girdiler ama neye yarar!
At topu Galatasaray’ın arkasına bitir işi diyorlar!
Bunlar hala Alfabe’nin ilk sayfasında kalmış zavallılar!
At at tut
Tut tut at!
Ali bana top at
Al sana top!
Diyenler...
Öyle rakibin arkasına top atmakla gol atılsaydı.
Galatasaray bunca zaman Jupp Derwall, Feldkamp ve de son olarak 5 sene Barça hocalığı yapmış otoriteleri takımın başına getirir miydi?
Alırdı Veselinoviç’i gol rekoru kırdım der yıllarca yerinde sayardı!
Hocalık görüş işidir. Zekadır. Ölçüdür!
Öl-çü!
Olan kazanır.
Mustafa Denizli dün takım kurmakta ve düşüncede hata yapmış, Beşiktaş yenilmiştir.
Rijkaard akıllı olmuş, macerayı değil futbolun gerçeklerine uymuş ve yorgun takımına maçı 3-0 kazandırmıştır.
Kewell, Keita, Baroş, Mustafa Sarp
Galatasaray takım oyununu mükemmel oynuyor. Giren çıkan fark etmiyor.
Arda çıktı Elano girdi, Keita çıktı Barış girdi, Balta çıktı Caner girdi soldan ileri kaydı gol bile kaçırdı.
Rijkaard takıma güven aşılamış.
Nasıl aşılamış?
Onlara inanarak, doğruları yaparak.
Keita mükemmel bir turbo motor...
Topla dans ediyor, rakip duman oluyor...
Topu nasıl aldı rakibi neresinden geçti belli olmuyor.
Tribünleri zıp zıp zıplatıyor.
Keita’yı seyretmek zevk.
Bir de pas verebilse... Hareketler nefis sonrası püff!
Uzun ortaları isabetli ama...
Baroş kilidi 4 golle Çek takımında açtı dün de ikiledi...
Mustafa Sarp yine kesintisiz güç kaynağı. İlk golü attı, arı gibi çalıştı hatta bir ara Tabata’yı sokmaya bile kalktı!
Ayıp etti. Bereket sarıyla sıyırdı...
Hakem Bülent Yıldırım güzel bir maç yönetti. Hata etmedi. Sarp’a uzun süre sarı kartı göstermemesi doğruydu zira oyun durmamıştı!
Yıldırım; Leo’nun ceza alanı üzerindeki elle (?) oynamasına devam demekle de doğruyu yaptı.
1-Yeri tartışılırdı,
2-Değdi mi değmedi mi?
3-O topu oraya getiren de başka bir Beşiktaşlının eliydi.
Kewell için bir devrelik adam deniyordu maçın son dakikasına kadar oynadı, akıllı ve diri oynadı. Hiç de kopmadı. Voleyle ve kafayla kaçırdığı goller bir yana Baroş’a attırdığı goller nefisti...
Hani öyle futbol cahillerinin dediği gibi yorulunca ayaklarla beyin arasında irtibat koparmış ya... Kewell’da kopmuyor işte!
Yeri geldi; ayakla-beyin arasındaki bağlantıyı bir fıkrayla anlatayım;
Temizlikçi bir kadın dışardan ilkokul diploması almak için sınava girer.
Tabiat bilgisinden sorular ve cevaplar şöyledir:
Mide ne iş yapar?
Sindirim yapar, yediklerimizi öğütür.
Akciğer ne iş yapar?
Solunum yapar, bizi yaşatır.
Kalp ne iş yapar?
Dolaşım yapar.
Ayaklar ne iş yapar?
Bizi yürütür.
Beyin ne iş yapar?
Bizim apartmanda kapıcılık yapar.
Beşiktaş’a ManU karşısında başarılar diliyorum.
Kaynak