Şuur-Altı Telkinleri ve Subliminal Mesajlar

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan risale
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

risale

Doçent
Katılım
23 Mart 2010
Mesajlar
557
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0
Bir kardeşimizin çalışmasını sizinle paylaşmak istedim.Benim ekleyeceğim bir şey var.Hitler bunu uygulamış ve 25. kareyi devamlı kullanmıştır.

Şuuraltını etkilemeyi hedefleyen mesajlara “subliminal” adı verilir. Genel olarak “şuuraltına yönelik gizli mesajlar olarak ifade edebiliriz. Kişinin şuuraltına ‘’subliminal’’ mesaj göndermenin birçok yolu bulunuyor.

Bunlardan en çok kullanılanları :

1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları.

2. Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla şuur-altına itilen 25. kareler.

3. Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar.

Bu yöntem, bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya kadar varan geniş bir yelpâzede kullanılmaktadır. Görsel ve işitsel olarak (şuurlu) algılananlar değil ; şuuraltı seviyesinde algılanan söz, resim, görüntü ve şekillerden oluşur.

Bunlardan en çok kullanılan Dijital ses dosyalarına gizlenen ses mesajlardır. Üzerinde oynanabilirliği ve işlenilmesi ve yayılması daha kolay olduğundan MP3 dosyaları gizli mesaj için biçilmiş kaftandır diyebiliriz. Peki sistem nasıl işliyor?

İnsan kulağı sâdece belirli frekans aralıklarındaki sesleri duyabilir. Eğer siz bir müzik parçasını rahatça duyabiliyorsanız, bu sizin duyabileceğiniz frekans aralığında olduğunu gösterir. İnsan beyninin algısı ise, bundan daha düşük ya da daha yüksek frekansları algılayabilecek kapasitededir. Dikkat ediniz : “duyabilecek” demiyoruz, algılayabilecek diyoruz.

Yani, kulağımız ancak belirli bir frekans aralığındaki sesleri duyabilir. Fakat beynimiz bu aralığın çok daha ötesindeki sesleri algılar, hisseder.

Şuuraltı ve şuuraltının özelliklerini anlattığımız zaman, ne demek istediğimizi çok daha iyi anlayacaksınız. Ancak şimdi öncelikli olarak bu “subliminal mesajlar”ın neler olduğunu ve nasıl işlendiğini sizlere göstermemiz gerekiyor.

8-12 hertz dalga boyundaki Subliminal mesaj içeren bir MP3′ü kulağınızla dinlersiniz, ancak içindeki gizli-mesajı beyniniz dinler. Bu esnâda kulağınız hiçbir şey duymaz. İnternette ve paylaşım programlarında şuuraltı mesajları içeren MP3 dosyaları bulunmaktadır. Hatta bu gizli mesajları frekans aralıklarına göre analiz ederek ortaya çıkartan yazılımlar dahi vardır.

Mesela, en korkunç uygulamalardan sadece biri: “Amerika, Irak’ı işgal etmeden önce bir yıl boyunca (daha fazla da olabilir) Irak radyolarında Kur’an yayınının altından, çok düşük bir frekansta, kulakla duyulmayan, ancak dimağla algılanarak Iraklıların şuur-altına gönderilen: “Direnmeniz faydasız” gibi mesajlar verilmiş ve bir ülke işte bu şekilde şuuraltı mesajlar ile işgâle hazır edilmiştir.



25inci KARE

Kişinin şuur-altına subliminal mesaj göndermenin birçok yolu olduğunu söylemiştik. İşte bunlardan bir diğeri de 25inci Kare tekniğidir. Peki nedir bu 25inci Kare?

Gördüğümüz bir ânlık görüntü : 655 satır ve frame/çerçeve denilen 24 küçücük kareden oluşur. Sinema bandında, saat, dakika, sâniye olarak bir diziliş vardır. Sâaniyeden sonra kare gelir ve bir sâniye 24 karedir. Her 24 kare ise bir ekran büyüklüğündeki kareyi oluşturur. Her 327.5 satırda bir de "control-track" denilen aralık vardır. İşte bu aralıktaki görüntüler kesilip, aralarına başka görüntüler atılarak 25inci kare oluşturulur ve bu son kare olan 25inci kare ânlıktır. Yani görüntü sâniyede 1/24 olacakken, bu 1/25'e çıkar. Kareler 25 olunca bir anda bir görüntü gelir ve ânında kaybolur. Genellikle görünmez, daha doğrusu görülür ama şuuraltında kalır.

25 karenin temel mantığı da mesajı şuur-altına göndermek olduğu için, artık dünya sinema sanâyi’nde bu tekniği kullanmayan yok gibidir. Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınıza oturup herhangi bir televizyon kanalındaki herhangi bir dizi/ film ya da bir belgeseli seyrederken aynı zamanda 25 karelerle şuur-altınıza gönderilen mesajlara/ telkinlere/ saldırılara ma’ruz kalabiliyorsunuz.

Göz bunları görmüyor ama sâniyenin 3 binde biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü şuuraltına ulaşıyor. Bu gizli mesajlar sâyesinde, o reklâmı, diziyi, filmi ya da herhangi bir resmi hazırlayan kişi/ yapımcı/ yönetmen kendi hedefine, niyetine ve ideolojisine göre vermek istediği mesajı “25inci Kare”lerle şuuraltına göndermiş oluyor.


PEKİ, GÖREMEDİĞİMİZ HALDE NASIL ETKİLENİYORUZ
BU 25inci KARELERDEN?

Bu adamlar zaten açıktan açığa bu işi yapıyorlar. Filmlerle, reklamlarla her türlü mesajı veriyorlar. Buna rağmen niçin böyle gizli bir kare uyguluyorlar?

Cevâbı çok basit : Çünkü, gördüğümüz zaman bu kadar etkili olmuyor. Çünkü, kişi, şuurlu bir tercih ile gördüklerini veya duyduklarını ya red ediyor ya da kabul ediyor. Çünkü baştan önüne seçenek olarak getirilmiş oluyor.

Fakat bu, öyle bir şey ki insan onu görmüyor, duymuyor ve hissedemiyor, yani bizlerin algı frekanslarımızın tamamen altında veya üstünde yer alıyor. Böyle bir şeyi kabul yahut red etme gibi bir imkânımız var mı? Elbette hayır.

İşte 25. karenin ve subliminal reklamların temel mantığı budur! Hedefteki kitlenin şuurlu tercih hakkını gasbederek, onları gizlice zehirlemek!

* * *

Bu işi yapanlar insanı ve insanın yaratılışını (fıtratını) çok iyi biliyorlar. 1900’lü yıllara kadar uzanan bir geçmişi var bu tür çalışmaların. Psikolog ve psikanilistlerin insanla ilgili uyguladıkları, gözlemledikleri ve deneylerle ortaya koydukları bilgi ve bulgulardan yola çıkarak “İnsanı nasıl etkileyebiliriz” sorusuna cevap aradılar. İlk başta ticarî hedefler ve büyük şirketlerin mallarını halka pazarlamanın bir yolu olarak gördüler bu şuur-altı telkinleri. Daha sonra ise bu taktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet, inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye başladılar.


25inci KARE NE ZAMAN ve NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?

Şuuraltının bütün görüntü, ses ve resimleri kaydetme özelliği 1900’lü yıllardan beri insanları yönlendirmek için kullanılmaktadır.

1900’lü yıllarda Knight Dunlap adında Amerikalı bir psikoloji profesörü ilizyon gösterisi yaparken şuur gücüyle algıalanmayan “hissedilemez gölgeler” kullanarak aynı uzunluktaki 2 çizgiyi seyircilerin farklı ölçülerde algılamasını sağlamıştı.

İşte buradan hareketle şuur-altını hedef alarak mesaj göndermeyi hedefleyen ve adına “Subliminal Mesajlar” denen bu tür reklamlar ilk kez 1950'li yıllarda Amerika'da ortaya çıktı.

James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, sâliselik görüntüler hâlinde gözle görülemeyen gizli kareler ve gizli mesajlarda : “patlamış mısır ye” ve “Kola iç” sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları şuurla algılayamadığı hâlde, şuuraltına hitap eden bu sloganlar neticesinde Kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı görüldü.

Bu şekilde, şuur-altına yönelmenin reklamın etkinliğini artırmada daha işlevsel olduğu görülmüştür. İşte o gün bugündür uygulanan 25inci kareler sâdece bir insanı ya da bir topluluğu değil ; bütün insanlığı tehdit ede-gelmektedir.

Bir grup psikolog ve yazar bu konunun gündeme geldiği ilk yıllarda bu yöntemin uydurma ve efsâne olduğunu ve insanları etkilemeyeceğini söylediler. Ancak, beyin dalgalarını ölçen teknolojilerin gelişmesi ile gizli-mesaj içeren reklama beynin daha farklı ve fazla tepki verdiği gözlemlendikten sonra, bu yöntemin etkisi ispatlanmış oldu.
İşin en ilginç tarafı ise bu konuyu gündeme taşıyan, kitap, tez ve âile eğitim seminerlerinin yok denecek kadar az olmasıdır. Yıllardır uygulanan böyle ciddî ve hayatî bir konunun nasıl olup da bütün bir insanlık tarafından henüz bu şekilde yeni-yeni öğreniliyor olması düşündürücü olsa gerek.

Televizyon karşısında uyuyan/ uyutulan bir çağda yaşıyoruz!

Uyan ey toplum ve uyandırın uyuyan ruhları!

Şuur-altımızı başkaları değil ; biz yönetelim!

ASIL HEDEF ÇOÇUKLAR

Subliminal teknolojisi maalesef çizgi filmlerde, şarkılarda, reklam panolarında, filmlerde yasal olmayan bir şekilde kullanılıyor. Çocuklara sevgiyi kardeşliği öğütleyen masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler bu teknolojiyle saklanıyor. Çocuğumuz fark etmeden o görüntüleri beynine konuk ediyor ve şahsiyetinin oluştuğu o en ciddî yaş dilimde (sıfır-yedi yaş arası) bu görüntüler içeride şuur-altında hapsoluyor. Artık siz siz olun her gördüğünüz ve duyduğunuza çok dikkat edin.

Özellikle Disney, yaptığı çizgi filmlerde cinsellik temasını yıllardır çocuklarımızın şuur-altına kazımıştır.

“BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLÂM UYGULANMAKTADIR”

Sizler, televizyonlarınızın karşısında uyumaya devam eden ruhlar, koltuğunuza oturup en sevdiğiniz dizi ya da filmleriniz yayına başlarken : “BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLÂM UYGULANMAKTADIR” uyarısını görmediğinizi söyleyebilir misiniz?

Peki ne demek “Sanal Reklam?”

Sanayi Bakanlığına göre sanal reklamın tarifi aşağıdaki gibi :

"Sanal reklam"; hukûken kullanımı meşru görüntülerin, canlı veya banttan bilgisayar marifeti ile manipülasyonu ve söz konusu görüntülerde yer alan muhtelif unsurları reklam amacı ile, halihazırda kullanılan veya ileride geliştirilecek teknolojiler vasıtasıyla oyun sahası ve çevresi üzerine düşürülen tüm görüntüleridir.”

Televizyonda izlediğimiz pek çok dizide ya da filmde ya marka yerleştirme ya da sanal reklam uygulamaları ile karşılaşıyoruz. Bir dönem gişe rekorları kıran “Kurtlar Vadisi Irak” filmini hatırlayın. Film başlarken “Bu filmde sanal reklam uygulaması yapılmaktadır” uyarısı vardı. Ekranda bir ovada yol alan otomobili izlerken birden bir mimarlık firmasının reklam tabelası ve bir apartman beliriveriyor. Kerpiç evlerin üstüne getirilmek istenmiş ama başarılı olunamadığı için ortalık yerde duran uydu antenleri reklamları ve uyarı tabelalarının altında beliriveren markalar…

O halde en can alıcı soru şu : Niçin sanal reklam?

Çünkü, şuur-altına telkin göndermenin en iyi yolu da ondan.

25. karenin uygulandığı bir film :
DÖĞÜŞ KLÜBÜ / The Fight Club

Niçin bu film?

Bir kere adına bakarak bunun bir dövüş filmi olduğunu zannetmeyin.

“Gün gelir sâhip olduklarınız, size sâhip olmaya başlar!” sloganı ile Modern insanın tüketim merkezli hayat tarzını sorgulayan ve aynı zamanda şizofren (çift-kişilikli) bir şahsiyeti anlatan bir filmdir döğüş klübü.

Edward Norton ve Brad Pitt’in başrollerini paylaştığı ve David Fincher’in yönettiği bu film, 2000 yılında Empire Ödülü (İngiltere), 2001’de En iyi DVD, en iyi DVD anlatımı, en iyi DVD özel içerikleri ödülünü almış ve 2005 yılında Total Film magazin ödüllerinde (UK) “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film ödülü”ne lâyık görülmüştür.

Gerçekten çok etkileyici bir filmdir. Moderniteye karşı çıkarak :

“Gün gelir sâhip olduklarınız, size sâhip olmaya başlar”

“Her şeyi kontrol etmeyi bırak ve rahat ol…”

“Nefret ettiğiniz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyorsunuz.”

“Seyrettiğiniz reklâmlar yüzünden araba ve kıyafet değiştiriyorsunuz.”

“Sizler paranız kadar iyisiniz.”

“Siz işiniz değilsiniz…”

“Bindiğiniz araba değilsiniz.”

“Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz” diyordu.

Şimdi, “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film ödülü”ne lâyık görülen bu filmdeki 25inci kareleri yakalayabilmek ve filmdeki her sâniyeyi kare-kare izleyebilmek için önce :

1. Filmi bilgisayarınıza kaydedin.

2. Media player ile izlerken film sahnelerini 1/16 “Slov / yavaş” izleme modunda.

3. “klcodec” ile izlerken alttaki ok işaretlerinden “Decrease Speed”e üç kez tıklayıp filmi en yavaş haline getirmeniz gerekmektedir. Böylece her sâniyeyi yaklaşık 5 saniyede izleyecek ve her kareyi tek-tek yakalayabileceksiniz.

SONUÇ:

1. Araştırmalarımızın sonucunda filmin yönetmeninin cinsî sapık (sexomaniac) olduğunu öğrendik.

2. Filmin (bizim yakalayabildiğimiz) 26 farklı yerinde 25inci kareler kullanılmış.

3. 25inci Kare tekniği ile elinde sigara olan Brat Pitt resmi filmin çeşitli yerlerine yerleştirilmiştir.

4. Yönetmen filmin 2 farklı yerinde 25inci kare tekniği ile erkek cinsel organını yerleştirmiş.

5. Yine filmin 2 yerinde Çocuk Pornosu şuur-altına yerleştirilmiş.
6. Unutmayın 25. karelerin yer aldığı her film gibi bu filmde de normal seyrinde görülmesi gerekenlerin dışında hiçbir şey görülmüyor. Aslında çok şey görülüyor ancak hiç kimse ne gördüğünü bilmiyor.

7. Uyanmayanlar ve hâlâ 25. karenin varlığına ihtimal vermeyenler, denesin ve görsün diye filmdeki en can alıcı karelerin sadece bir kısmının dakika ve saniyelerini aşağıya sırasıyla yazıyoruz. İsteyen filmdeki tespit ettiğimiz bu dakika ve saniyelerde filmi durdurup kare-kare izleyebilir.

06:02= elinde sigara olan Brat Pitt resmi,

31:07 = cinsel öğeler erkek cinsel organı,

31:14 = cinsel öğeler,

46:41 =cinsel öğeler,

49:09 = cinsel öğeler,

50:42 ile 50:52 = çocuk pornosu mesajları…

02:10:39= Film bitiyor binalar yıkılıyor ve yine erkek cinsel organı filmin finali olarak 25. karede yer alıyor.

***

Filmin en tuhaf gelen bölümü ise Tayler’in işi sabun imalatçılığı olmasına rağmen, 30uncu dakikadan itibaren, Tayler’i anlatırken onun bir sinema yapımcısı olduğunu anlatmasıdır. (Filmin sadece bu 2 dakikalık bölümünde Tayler bir sinema yapımcısıdır)

Şu ifadeler 30uncu dakikadan sonra aynen filmde geçmektedir :

“Sinema filmleri tek bir makarada olmaz ; birkaç makarada olur ve bir kare bittiğinde diğer makaraya geçerken birisinin düğmeye basması gerekir. O an geldiği zaman projektörleri değiştirir ve film devam ettiği için kimse bir şey anlamaz. Çünkü bu iş beraberinde bir çok ilginç olanak da sunuyor. Bütün aile filmlerini kare kare görmüştür. Yani izleyici cesur köpek ile ünlü bir şahsiyeti aynı perdede izlerken neler gördüğünü bilmez. KİMSE GÖRDÜĞÜNÜ BİLMİYOR AMA GÖRÜYOR” der ve sorar: “ACABA KAÇINIZ ONU İŞ BAŞINDA YAKALAYA BİLİRSİNİZ?”

DİKKAT : Adamlar yaptıkları işi aynı filmde anlatıyorlar!

REKLAMLARLA ŞUURU ÇALINAN İNSANLAR


İnsan beyninde şuur-altının tepki verdigi iki mühim olay var : “doğum” ve “ölüm”. Şuur-altımız bu 2 vak’aya çok daha fazla tepki veriyor. Bu 2 mesaja daha duyarlı.

“Sex” (cinsellik) mesajı doğum arketipinde, “kill” (öldürmek) mesajı da ölüm arketipinde karşılanıyor. Bu semboller verilmek istenen mesajın içine yerleştirildiğinde şuur-altı bunları öncelikli algılar olarak saklayabiliyor ve sıra kullanıma geldiğinde bu öncelikli depolanan veriler, davranış ve hareketlerimize yön çiziyor.


ŞUUR-ALTI MESAJLAR
YASAK DEĞİL Mİ?
Şuur-altı reklamlarının etkisinin ispatlanmasının ardından bir yandan bu yöntemin kullanımı arttı ve diğer yandan da bu gibi yöntemlerin kullanılmasını önlemeye yönelik yasalar çıkartıldı. Ülkemizde RTÜK şuur-altı reklamı : “Teknik cihazlar vasıtasıyla televizyon yayınlarında çok kısa süreli görüntüler kullanarak, izleyicilerin ancak bilinçaltıyla algılayabilecekleri ürün veya hizmetlerin tanıtılmasına ilişkin mesajlar içeren reklamlar” olarak tanımlamıştır.

Yasalarımız tüketicinin korunması bakımından, gizli reklam ve şuur-altı reklamı da yasaklamıştır. 3984 sayılı yasanın 20. maddesi: "Reklamların, program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırdedilebilecek ve görsel ve işitsel bakımdan ayrılığı fark edecek biçimde düzenlenmesini, şuur-altı ile algılanan reklamlara izin verilmemesini" hükme bağlamıştır.

Radyo ve Televizyon Kuruluşları Reklam Yayın İlkeleri ve Usulleri İle Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ödenmesi Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesine göre de: "Yayınlarda gizli reklam yapılamaz. Programlarda açıkça reklam olduğu belirtilmedikçe ürün veya hizmetler reklam amacını taşıyan şekilde sunulamaz. Çok kısa sürelerle imaj veren, elektronik aygıt veya başka bir araç kullanılarak veya yapılarının ne olduğu konusunu izleyenlerin fark edemeyecekleri veya bilemeyecekleri bir biçime sokarak, bilinçaltıyla algılanmasını sağlayan reklamların yayınlanması yasaktır."
1964`te İngiltere, 1974`te ABD olmak üzere dünyadaki 55 ülke insanlarını bu tekniklere karşı korumaya almıştır. Rusyanın Ekatirinburg şehrinde yayın yapan ATN Televizyonun “Otur ve ATN izle” şeklinde bir gizli mesaj verdiği tespit edilmiş ve 2 ay yayın lisansının iptal edilmesine neden olmuştur.

Neticede, Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde şuur-altı reklam yasaklanmıştır ama bütün reklamları, dizi, film ve belgeselleri şuur-altı mesaj içerip içermediği noktasında denetleyecek bir yapı kurulamamıştır.

ŞUUR-ALTI VE GENEL ÖZELLİKLERİ

Günlük hayatımızda yaşadığımız bazı sorunların şuur-altımızdan kaynaklandığını hep söyleriz ama acaba kaçımız şuur-altımızın gücünün ve öneminin farkındayız?

Şuur-altı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavramdır. Bu kavram şuurumuzun farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Şuuraltı, alt benlik, şuur-dışı olarak da adlandırılan şuur-altı kişiliğimizin farkında olmadığımız, kontrolümüz dışındaki parçasını temsil etmektedir. Diğer bir deyişle bu, buzdağının görünmeyen kısmıdır.

Otomatik bir pilot gibi bütün tecrübelerimizi depolar. Bir hâfıza deposudur. Tecrübelerinizi hâtıralar şeklinde depolar. Şuur-altı heyecanlarımızı, sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi, bunların faaaliyete dökülmesinden de sorumludur.

Şuuraltımız, zihin telkin yoluyla iknâ olunmaya müsâittir. Şuurlu zihnin aksine, sorgulamadan tekrarla gelen teklifleri kabul eder, pekiştirir. Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz haâfızada kayıtlı bilgiler arasındadır. En önemli vazifesi ise depoladığı verilere dayanarak mutluluğu sağlamaktır.
Şuuraltı zihin delillerle ne iknâ edilebilir, ne de aldatılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir. Şuur-altının en mühim özelliği ise : şuurumuzun farkına varmadığı olayları, sesleri, resimleri kaydetmesidir. Siz 5 katlı bir binaya çıkarken merdivenleri saymıyorsunuz ama şuur-altınızda bu sayı biliniyor ve kaydediliyor. Aynı şekilde bebekliğimize dair hâtıralar şuur-altı kayıtlarının arasında bulmak pekâlâ mümkündür.

Şuur aynı anda 3 ilâ 7 işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen birçok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan şuur-altı hafıza deposuna aktarılır.

Demek ki duyduğumuz, gördüğümüz ama kavrayış olarak algılayamadığımız her şey şuur-altına ileride tekrar kullanılmak üzere veri olarak depolanır ve gelecekteki hareketlerimize yön çizer. İşte tam da bu aşamada şuura değil ama şuur-altına hitap eden bütün propaganda ve veriler, bizim davranışlarımıza yön çizen güdüler olarak karşımıza çıkar. Zira sıklık arz eden tekrarlar derûnî algılarımıza yöneliktir.


GERÇEK : GÖRMEDİKLERİMİZ Mİ?

Şuur-altı dediğimiz şey, şuurun binde 999'unu oluşturuyor. Yani biz şu anda bu yazıyı, binde 1 seviyesinde görüyor, dinliyor ve okuyoruz.

Bunlar nasıl mı gerçekleşiyor? Gözde bilimsel olarak “fovea hareketleri” olarak isimlendirilen, gözün fovea hareketleri sizin şu anda görmediğiniz şeyleri de görüyor. Göz devamlı bir tarama içinde. Tarıyor ve aldığı bilgileri şuur-altına atıyor. Bu söylediklerimiz bilimsel verilerdir.

Biz, normal şartlarda gözümüzün fovea hareketleriyle beynimizde depolanan şeylerin çok azını hatırlıyoruz. Ama mesela markete gittiğimizde 10 tane deterjan arasından 1 tanesini çekip alıyoruz. Yani gördüğümüzün ve de duyduğumuzun farkında olmadığımız şeylerin, şuur ortamına çıkarak bize o malı satın aldırması söz konusu oluyor.

Yani biz görmediğimizi zannettiğimiz şeyleri aslında görüyoruz ve şuur-altımıza gönderilen verilerin karar verme ya da faaliyete geçme aşamasında fikirlerimizi ve davranışlarımızı doğrudan etkiliyor.








































http://www.facebook.com/profile.php..._id=110061129021880&id=109798782381002&ref=mf
 

kaberdey

Profesör
Katılım
22 Aralık 2008
Mesajlar
4,262
Reaksiyon puanı
87
Puanları
0
Evet çok tehlikeli bir konu ve çok güzel toparlanmış ve özetlenmiş.
Teşekkürler.
 

risale

Doçent
Katılım
23 Mart 2010
Mesajlar
557
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0
Gerçekten önemli bir konu arkadaşlardan fikirlerin bekliyorum
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Yani ?
 

tarumoloji

Profesör
Katılım
12 Mayıs 2009
Mesajlar
1,255
Reaksiyon puanı
44
Puanları
228
Bazıları şuur altı mesaj falan değil grafikerlerin yaramazlığı.:D
 

origami__1988

Profesör
Katılım
27 Temmuz 2009
Mesajlar
1,242
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
Öncelikle şunu belirtmeliyim. Bu konuyu açarken kimseyle tartışmak için açmadım. Amacım birazcık bilgilendirmek. Dahası da var bunların...
Bana paranoyak diyebilirsiniz, olsun saygı duyarım. Eleştiri gelebilir ama yapıcı olmasını bekliyorum. :yes:

Bilinçaltını etkilemeyi amaçlayan reklamlara (mesajlara) subliminal reklam adı verilir. Genel olarak “bilinçaltına yönelik mesajlar/ reklamlar” olarak ifade edebiliriz. Bu tip mesajlar üç şekilde uygulanır:
1-Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar yoluyla
2-Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla
3-İşitsel yollarla

Bu yöntem, bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya kadar varan geniş bir perspektifte kullanılmaktadır. Görsel ve işitsel olarak algılanamayan da ziyade bilinçaltı düzeyinde algılanan söz, resim, görüntü ve biçimlerden oluşur.

Örneklerine geçmeden evvel bu sistemin kurgulandığı işleyiş üzerinde durmak istiyorum

Bilinçli olarak algılayamadığımız hâlde gördüklerimizin pek çoğu bilinçaltımız tarafından algılanır. Bunu sağlayan göz çukuru olarak isimlendirilen “fovea”dır. “Retinanın merkezinde bulunan, çapı sadece yarım milimetre kadar olan bu çukur, yalnız konileri içerir ve net görüntüyü diğer bir deyişle görüş keskinliğini sağlar” Fovea, retinanın küçük nesneleri ve ayrıntıları ayırt etme yetisinin en yüksek olduğu kısmıdır.
http://bp0.blogger.com/_WbS9_NPw4jU/RwTYhRO9bCI/AAAAAAAAAPg/07rRWUekmvY/s1600-h/001.jpg
Göz çukuru (fovea) bütün görüntüyü ayrıntısıyla alır ve bunu zihne aktarır, zihin bunları depolar, ama biz bunların hepsini bilinçli olarak algılamayız. Bunu bir kamera gibi düşünün. Kamera, mercek ve diğer mekanizmaları sayesinde kayıt yapar ama sadece kayıt yapar, algılamaz. Şu durumda bizim görüp de bilinçli olarak algılayamadığımız her şeyi bilinçaltımız kaydeder.

Bilincimiz, duyusal girdileri analiz eder. Düşünür, muhakeme eder, eleştirir, değerlendirir. Fikir ve/veya telkinleri yarğılar, kabul eder veya reddeder. Yani mantık süreçleri egemendir ve bilişsel fonksiyonlar üstlenir.
Bilinçaltı ise beynimizin farkında olmadığımız yanıdır. Otomatik bir pilot gibi bütün deneyimlerimizi depolar. Bilinçaltı heyecanlarımızı, sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi bunların eyleme dökülmesinden de sorumludur. Bilinçaltı zihin telkin ve imgeleme yoluyla iknaya riayetkârdır. Bilinçli zihnin aksine sorgulamadan tekrarlı önerileri kabul eder, pekiştirir. Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. En önemli vazifesi ise depoladığı verilere dayanarak mutluluğu sağlamaktır.
Bilinç aynı anda 3 ilâ 7 işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen birçok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan bilinçaltı hafıza deposuna aktarılır.

Demek ki duyduğumuz, gördüğümüz ama bilişsel (kavrayış) olarak algılayamadığımız her şey bilinçaltına ileride tekrar kullanılmak üzere veri olarak depolanır ve gelecekteki hareketlerimize yön çizer. İşte tam da bu aşamada bilişsel sürece değil ama bilinçaltına hitap eden tüm propaganda ve veriler, bizim davranışlarımıza yön çizen güdüler olarak karşımıza çıkar. Zira sıklık arz eden tekrarlar içsel algılarımıza odaklıdır.

Bilincimizin bilişsel olmayan yönünün bu şekilde dış etkilerle güdülenebileceği 1900’lü yıllardan bu yana bilinen ve kullanılan bir yöntemdir. Bu emekleme sürecini şimdilik atlayıp, bu yöntemin bilinen ilk ciddi ispatı olan, 1900’lerin ortasındaki çarpıcı bir deneyi aktarmak istiyorum.

1957 Senesinde Vance Packard bu gizli ikna yollarını ele aldığı “The Hidden Persuaders” adlı kitabını yayınlar. Kitabında, umut, korku, suçluluk ve cinsellikleri üzerine odaklanmış reklâmlar ile insanların ihtiyaçları olmayan malları dahi satın almaya ikna edildiğini tesbit eder.

Yine Reklamların tüketici davranışları üzerindeki etkilerini araştıran James Vicary, 1957 yazında, New Jersey, Ft Lee sinama solonunda Picnic adlı filmin gösterimi sırasında (bir şehir efsanesi olarak bildiğimiz) deneyi gereçekleştirir. Sinema salonunda projeksiyon makinesinin yanına görüş algısı denemelerinde kullanılan ve çok kısa, anlık süreler ile resim ve harf gösteren bir cihazı (takistoskop) yerleştirir. Film süresince her 5 saniyede bir flash şeklinde patlayan reklam mesajlarını ekranda görüntüler. Bu mesajlar saniyenin 1/ 3000’i kadar kısa bir süre sinema perdesinde göründüğü için hiç kimse fark etmez tabii. Az önceki açıklamalardan hatırlayacağız; izleyicilerden hiçbiri bu mesajları bilinçli bir şekilde algılayamamış; şartlı ve sürekli kendilerine aktarılan bu tekrarlamaları büyük bir ihtimâlle bilinçaltına depolamışlardır. Gönderilen mesajlar ne miydi? Hepimizin tahmin edeceği gibi: “Coca Cola için”, “Acıktınız mı? Popcorn Yiyin!” şeklindedir. Sonuç mu? Son derece ilginç: Popcorn satışı %57.8, Coca Cola satışı da %18.1 oranında artmış.
Uzun süre devam eden bu uygulama 1974’de Millî İletişim Komitesince yasaklanmış olmasına rağmen pek de etkili olamamıştır.

Vance Packard’ın tesbiti doğruydu cinsellik ve ölüm gibi arketipe giren mesajlar insan üzerinde çok etkiliydi. C. Gustav Jung’a göre arketipler gördüğümüz ya da yaptığımız şeyler üzerinde ‘düzenleyici bir ilke’ rolünü üstlenir. Arketipleri uzaydaki bir kara deliğe benzeten Jung sözlerine şöyle devam eder: “orada olduğunu yalnızca içine çektiği madde ve ışık sayesinde anlayabilirsiniz”. Ölüm ve cinsellik tüm insanlığın kollektif bilinçaltıdır; hangi ırk, kültür, din ve mezhepten olursa olsun.

İnsan beyninde bilinçaltının tepki verdigi iki önemli olay var: “doğum” ve “ölüm”. Bilinçaltımız bu iki arketipe çok daha fazla tepkili veriyor. Bu iki arketipe giren mesajlara daha duyarlı. SEX mesajı doğum arketipinde, kill mesajı da ölüm arketipinde karşılanıyor.
Bu semboller verilmek istenen mesajın içine yerleştirildiğinde bilinçaltı bunları öncelikli duyumlar olarak saklayabiliyor ve sıra kullanıma geldiğinde bu öncelikli depolanan veriler, davranış ve hareketlerimize yön çizebiliyor.

Alışverişlerde, satın aldığımız bir ürünü onlarca emsali içinden tercih etmemizin sebebi bu arketipler kullanılarak bilinçaltımızda işlenmiş olan reklâmlar olabilir.

Eğer böyle bir gerçeklik ihtimali (ya da gerçek) varsa bir ürünün ve bir görüşün propagandasını yapan kimseler bunu niçin kullanmasın?

Bu mesajlar çok açık görsel imajlar olabileceği gibi reklâmın içine gizlice işlenmiş sözcüklerden ve bunları temsil eden rakamlardan da oluşabilir. Aşağıda örnek ve resimlerle ele alacağımız bu konu kimimize ikna edici kimimize ise gerçekliği tartışılır gelebilir. Neticede böyle bir tartışma var ve pek çok delil de var; deliller yetersiz ve abartılı bulunabilir. Ama şu unutulmamalıdır: delilin yokluğu, yokluğun delili değildir..

Umarım mevzuyu fazlaca uzatmamışımdır. Bu tip reklamların uygulanışına ilişkin örnekleri aşağıda tek tek sunacağım. Çoğunluğu gizlice işlenmiş cinsellik içeriyor, affınıza sığınarak bu resimleri kısa açıklamalar ile aşağıda sunacağım.

En ilginç örneklerden biri Kuzuların sessizliği filminin afişidir. Film afişinde hem ölüm hem de doğum (ve bununla bağlantılı cinsellik) arketipleri görsel olarak birlikte işlenmiştir. Afişte yer alan kelebek figüründeki iskelet kafasına bu iskelet kafasının içindeki 7 çıplak kadın resmine dikkat edin.
03.jpg

04.jpg

05.jpg
[/IMG]
Ve pes dedirtecek bir benzerlik Philippe Halsman'ın fotoğrafıyla Salvador Dali ve yedi çıplak kadın (1951)
06.jpg

Biraz daha eskiye gidelim, aşağıda, İngiltere'de sarı sayfalardan bir reklam: Laid By The Best.. Resim gayet masum, ama resmi ters çevirdiğiniz takdirde pek de öyle olmadığı açık. Bu resim, bilinçaltına yönelik (sublimal) reklamlar açısından ikna edici en eski örneklerden biri olarak kabul ediliyor. Ama bu örneğin sublimal reklamlardan ziyade resmi çizen kişinin ilginç espiri anlayışını yansıttığını düşünmek de muhtemel.
07.jpg
08.jpg

Bir ilginç örnek de Coca Cola'dan. Avustralya'daki reklam kampanyasında duvarları süsleyen afişten ilginç bir ayrıntı. Reklama dikkatli bakan kimseler Cola şişesinin yanındaki buz küplerinden birinin içinde yer alan figüre dikkat etmişler. Tabii resmi çizen kişi işten çıkarılmış ve hakkında dava açılmış, kampanyada kullanılan tüm afiş ve posterler toplatılmış. Belli ki yine çizen kişinin espiri anlayışı, ama Coca Cola firması tarafından bu şekilde lanse edilmiş de olabilir.
09.jpg

Eh Coca Cola yapar da Pepsi boş durur mu? Aşağıdaki resim Pepsi'nin 1990 kampanyasından bir görüntü. Teneke kutunun üzerinde neon ışıklarını temsil eden çizgiler var.
010.jpg

Bu haliyle herhangi bir sorun yok, fakat biliyoruz ki bu tip kutu içecekler üstüste dizilerek alışveriş merkezlerinde sergilenir. Birileri bu üst üste konmuş kutularda bir şeyler görmüş: Neon ışıkları üst üste gelince belirgin bir S-E-X yazısı ortaya çıkıyor. (Pepsi'nin P harfinin solunda S harfi, P'nin ayak kısmında E harfi ve alttaki kutunun hemen üst kısmında X harfi) Bu durum elbette bir tesadüf neticesinde de ortaya çıkmış olabilir. Ama her ne şekilde olursa olsun o dönem bütün dikkatleri Pepsi üzerine yoğunlaştırmıştır.
011.jpg

En tanınmış örneklerden biri de Camel sigara amblemidir. Marka ve amblemin 1913'deki kampanyaya kadar uzandığını biliyoruz, eğer bilinçaltına yönelik reklam uygulaması bir gerçekse bu yöntemin yaklaşık 100 yıllık bir geçmişi olduğunu düşünebiliriz.
012.jpg

Aslında burada bir arketip kullanılmışsa bu cinsellikten öte kültüre ve dine dayalı mitolojik bir nitelik taşıyor da olabilir. Bence bu ihtimal daha kuvvetli
camelexpl.jpg

Bir iddiaya göre de deve resminin arka kısmında gizli bir S-E-X yazısının yer aldığıdır. Bu tabii biraz da neyi görmek istediğimize bağlı olabilir.
013.jpg

Bir diğer iddia da Camel şirketinin 1990'ların başında yürüttüğü Camel'ın "Smooth Character" kampanyasına ilişkindir. Bu kampanya da şekilden şekile giren meşhur deve figürünün cinsellik temasını işlediği bir hayli tartışılmış o dönemde.
014.jpg
015.jpg

Tabii birileri de bunu fırsat bilmiş ve içerdiği iddia edilen cinsel unsuru alaycı bir şekilde resmetmiş
016.jpg

Ama şu bir gerçek ki, ne şekilde ve nasıl olursa olsun deve sembolü bu sigara markası ile özdeşleşmiştir. Hatta bu konudan sıkıntı duyanlardan biri de 1964 yılında kurulmuş döneminin ve tarzının çok iyi bir İngiliz grubu olan Camel'dır. Bu müzik grubu açılış sayfasında büyük harflerle "biz bir sigara şirketi değiliz" ibaresini koymak zorunda kalmıştır. Aslında bu gruptan burada bahsetmemin bir sebebi de Camel grubunun kuruluşunda kendilerini Camel şirketinin desteklediği ve gizli bir sponsorluk yaptığı söylentileri vardır. Zira grubun ismi gibi sembolü de sigara şirketinin deve sembolü ile benzerlik arzeder. 1974 albüm kapakları ise sigara paketinin aynısıdır. Kimbilir gerçekten de gizli bir sponsorluk vardır.
018.jpg

Pek çok ünlü marka ürün afişlerinde ve resimlerin cinsel organ temasının işlemiştir. Bunlardan biri de yine meşhur bir sigara markası olan Benson & Hedges'dir.
020a.jpg

Heinz markası ürünlere ilişkin iki farklı logo da aşağıda yer almaktadır.
021a.jpg

Aynı durum bu sefer İçki reklamlarında..

Bir şişenin bu şekilde tutulduğunu hiç görmedim
023.jpg

McDonalds
025.jpg

Marlboro
026.jpg

Ve çok ilginç bir reklam daha.. Gerçi bu çok da bilinçaltına yönelik bir reklam değil, çok ötesine geçmiş
026b.jpg

Bu iç çamaşırı reklamında ise işin cılkı çıkmış
028.jpg
029.gif

Şimdi de sırada Starbucks markası var.. meşhur kahve satıcısı.
030.jpg

Amblemine dikkatle bakılacak olursa bir deniz kızı görülüyor. Sağında ve solunda iki şey var eliyle tuttuğu. Nedir acaba? Sakın bu meşhur mitolojik deniz kızı marmeid olmasın?
032.jpg
iki kenara ayırdığı sanki balıklar! ama Starbucks'ın eski logosuna göz atıyoruz ve görüyoruz ki aslında kendi bacaklarını tutmuş!
031.jpg

Yukarıdaki resimler soldan sağa doğru Starbucks'ın yeniden eskiye doğru logolorıdır. Görünen o ki, Starbucks da hem cinsel hem de mitolojik arketipe giren mesajları kullanmış logolarında.
Aşağıdaki Honeybaked et ürünlerinin etleri de dudak motifi sergiliyor sanki..
033.jpg

Eğer yukarıdaki örneklerde kullanılan sembollere ilişkin iddialar doğruysa ve insanlar bir paranoya ile bu kadar meşgul olmadıysa, aşağıdaki (sanıyorum) Colgate reklamı bunların yanında çok masum kalıyor, artık bu tip reklamlara (aşağıdaki diş macunu reklamını kastediyorum) estetik gözüyle bile bakmaya başladığımı söyleyebilirim
034.jpg

En ilginç olanlarından biri de aşağıdaki Lynx reklamı. Ne beklerken ne görüyor insanlar.
035.jpg

Aşağıda yer alan resimler ise bu tür reklamlara yönelik bir kara mizahtır. Ama gerçek bir reklamdır. Club 18-30 tatil köyü reklamı olarak hazırlanmıştır. İnsanlar deniz kıyısında, havuz başında ve gece klübünde eğleniyorlar. Acaba gerçekten göründüğü kadar masum resimler mi?

Resimlerin ilki ve sonuncusu özel ayarlanmış olmakla beraber ikinci resim gerçek bir enstantanedir. Acı olan ise ikinci resimle 2002 yılında Cannes'da ödül kazanmıştır yapımcı firma.
saatchibea.jpg

447312.jpg

buraya bir çizgi çektim zira bundan sonrakiler maalesef çocuklara yönelik film, mecmua ve materyallerde yapılanlar. Yukarıdakilerin bazıları sık karşılaştığımız, bazıları ise çok yadırgadığımız türden reklamlar. Fakat aşağıdakiler son derece üzücü.

Disneyland filmlerinden Aslan Kral ve ondan bir sahne.. Gökteki yıldızlar S-E-X kelimelerinden oluşuyor.
038.gif

Bu seferde 1977 tarihli Star Wars çocuk oyun kartları
039.jpg

The Rescuers adlı çizgi filmden alınan bu sahnelere lütfen dikkat, bu bir çocuk filmi! PENCEREYE DİKKAT
044.jpg

Diğer Disney çizgi filminden sahneler
046.jpg

Ve Disney filmlerinden son sahne
049.jpg

Bu yazıya yer verip vermeme konusunda epey tereddütlerim oldu. Eğer bu konuda abartılı olduysam hepinizden özür dilerim.
Kendinizi ve çocuklarınızı bu tip dış tahriklerden koruyun.
Konuyu yanlış yerde açtıysam affola.

http://www.frmtr.com/garip-olaylar/...jlar-18-iceren-mesajlarda-mevcut-part-ii.html
 

amd_ati

Öğrenci
Katılım
3 Ocak 2011
Mesajlar
60
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
evet çok var böyle şeyler.hepsinin kökünde şu yahudi zibidileri var.
 

EropaKING

Profesör
Katılım
29 Temmuz 2009
Mesajlar
1,652
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
Yazı gerçekten ilginç..Soluksuz bir şekilde okudum..

Böyle şeylerin varlığı; yani gizliden bilinç altına yerleştirilen öğeler günümüz medyası tarafından alenen kullanılmaktadır. Burada anlatıldığı gibi artık, üstü kapaklı bir şekilde dahi yapma gereği duymuyorlar.

Konu ilginç ve güzeldi..Paylaşım için teşekkürler.
 

origami__1988

Profesör
Katılım
27 Temmuz 2009
Mesajlar
1,242
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
resim uploadlarında sorun yaşıyorum. Direkt siteye yerleştirmeye çalışıyorum görselleri. Birazdan biter:) Sabrınız için teşekkürler:)
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bakınız :D

19.jpg


Kuzey Tayland’daki Padaung kabilesinin kızları ergenlik çağına ulaşmadan önce boyunlarının etrafını saran demir halkalar takarlar ve yıllar geçtikçe halkalara yenilerini eklerler çünkü bu bir gelenek daha dogrusu zorunluluk lakin padaung kadınlarının bundan şikayetleri yok ve rekor boyun uzunlugu 40 cm.

Alıntıdır.
 

origami__1988

Profesör
Katılım
27 Temmuz 2009
Mesajlar
1,242
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
resimler sonunda upload edilmiştir. :) Bayağı uğraştırdı beni. Ama değeceğini umuyorum.

Daha önce benzer konu açılmış, benim konum fotoğraflara açıklama getirmiştir. Bir de farklı görseller eklenmiştir.
 

Demnesia

Profesör
Katılım
14 Mart 2009
Mesajlar
3,166
Reaksiyon puanı
43
Puanları
0
Kaynağı gördükten sonra gülmemek için kendimi zor tuttum :D Kaynak sitenin yüzde %99 u 12 yaş tayfası, bu gibi şeylere anca onlar inanır :D
 

__kadıköyRAP__

Müdavim
Müdavim
Katılım
3 Mart 2007
Mesajlar
29,201
Reaksiyon puanı
2,148
Puanları
7,358
Bakınız :D

19.jpg


Kuzey Tayland’daki Padaung kabilesinin kızları ergenlik çağına ulaşmadan önce boyunlarının etrafını saran demir halkalar takarlar ve yıllar geçtikçe halkalara yenilerini eklerler çünkü bu bir gelenek daha dogrusu zorunluluk lakin padaung kadınlarının bundan şikayetleri yok ve rekor boyun uzunlugu 40 cm.

Alıntıdır.

:D:D
Normal insanlardan örnek ver :D

Demn kaynak konusunda haklı olabilirsin ama bu resimlerden çoğu paranoyaklık değil gayet açık resimler :)
 

origami__1988

Profesör
Katılım
27 Temmuz 2009
Mesajlar
1,242
Reaksiyon puanı
17
Puanları
0
arkadaşlar şok oldum. Bu konu araştırırken(25.kare telkini) çok önemli bir detay buldum. Dediklerim palavra diyorsanız öncelikle bunu araştırın.

Ben araştırmayı sevmem diyorsanız eğer, bu seferde FIGHT CLUB isimli filmi mediaplayer ile açın. Sonra gelişmiş seçenekler film yürütme hızını sonuna kadar düşünün.

En can alıcı noktaya geldik.:
06:02= elinde sigara olan Brat Pitt resmi,
31:07 = cinsel öğeler erkek cinsel organı,
31:14 = cinsel öğeler,
46:41 =cinsel öğeler,
49:09 = cinsel öğeler,
50:42 ile 50:52 = çocuk pornosu mesajları…
02:10:39= Film bitiyor binalar yıkılıyor ve yine erkek cinsel organı filmin finali olarak 25. karede yer alıyor.

ELimdeki filmde 6 saniyelik gecikme vardı ama en son sahnede binalar yıkıldığı sahneden sonra o organı gördüm. Süresi 2:16:13

Şimdi detaylı bilgi istiyorsanız-baktıysanız istiytorsunuz-http://www.frmtr.com/turkiyeye-sahip-cik/3399562-suuralti-telkinleri-25-kare-subliminal-mesajlar.html inceleyin.

ALLAH belanızı versin sizin gibi yönetmenlere. Yuh olsun şsizler..:cursing::cursing::cursing:
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Idris bilen:

Lütfen yazi ve makalelerimi yayinlarken kaynak gösterin.

Yukaridaki makalelerin çoğunluğu tarafima aittir.
Kitabimda yayinlandiğindan ve 2009 yilindan itibaren birçok ulusal dergide de yayinlandiğinda sizin adiniza sikinti oluşturmasin
 

Kadir Sekme

Profesör
Katılım
27 Mayıs 2012
Mesajlar
1,234
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Gizli mesajlar olabilir, bilmeceler olabilir ancak ben bunların bizleri etkilediğini düşünmüyorum.

Şöyle düşünüyorum şimdi benim bilinçaltıma yollanan benim farkımda olmayan bir mesaj bana ne yapabilir? Mesela cinsellik temalı olsa ve benim bilinçaltıma yollansa ne olacak? Ne zaman aktif olacak ki ? Çok saçma. İnsan bu tarz şeylere zaten kendisi karar veriyor. Ayrıca bilinçaltı realitede ortada olan bir şey değildir. Yani nefes alırken bir yandan da bilinçaltınızda ne var göremezsiniz. Düşünce gibi değildir.

Bilinçaltı bazı psikolojik durumlarda ve rüyalarda aktif olur. Yani sen uyurken gün boyu aldığın mesajların bilinçaltına bir yansımasıyla rüya görürsün.

Bu yüzden etkilemez kimseyi korkmayın.
 
Üst