Sultan Vahideddin, Giderken Son Maaşını İade Etti!...

quasimodo

Profesör
Katılım
20 Aralık 2008
Mesajlar
1,929
Reaksiyon puanı
57
Puanları
0
33wPewus.jpg


Sultan Vahideddin, Giderken Son Maaşını İade Etti!...
Ahmet ANAPALI | habervakti
03 Eylül 2009 Perşembe 14:36

Osmanlı tahtında kaldığı dört küsûr seneden sonra olaylı bir biçimde yurdu terk eden Vahideddin Han, Malta, Hicaz, Taif peşinden zor ve zahmetli bir yolculuktan sonra İsviçre ve en nihayet ölene kadar kaldığı İtalya San Remo’ya ulaşır ... Ne acılı ve ne kötü anlar yaşandı bu yolculuk esnasında kimbilir…

Memlekete geri dönmek noktasında ölene kadar hiç ümidini kesmedi. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra yıllarca ‘gerçekler ortaya çıkar da vatana geri dönerim’ diye bekledi, hep bekledi. Fakat o müjdeli haber hiç gelmedi, hatta cenazesine bile… Parasızlık, ilgisizlik, gıdasızlık ve iftiraların üzerine bir kara kâbus gibi çökmesini ancak günde 4-5 paket İtalyan askerlerinin içtiği adi sigaranın ve 40 fincan kahvenin yardımı ile kaldırmaya çalıştı. Yükü ağırdı. Hafta geçmiyordu ki, Türkiye’den gelen bir misafirden kötü bir haber almasın.

Ne olursa olsun, ne duyarsa duysun hayatının sonuna kadar ne Mustafa Kemal Paşa’nın, ne de Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhinde en küçük bir söz söylemedi ve söyletmedi. Kendisini yurttan gönderen siyasî iradenin başında bulunan Mustafa Kemal Paşa için, Yurttan gönderildiği gün; “Sarı Paşa” diyordu, fakat Cumhuriyet’in kurulduğu günden itibaren “Gazi Paşa” demeye başladı. Tek bir beddua veya kötü söz sarfetmedi.

Sıcak bir yaz günü, odasının penceresinde sigara eşliğinde kahvesini içerken bahçede oynayan oğlu ve torununu seyretmektedir. Gözler ufka doğru dalarken Çengelköy’e kadar gidiyor muydu acaba?...

Bahçede oynayan yaş olarak denk ama dayı yeğen olan bu çocuklar, mütareke döneminin İstanbul’unda çok sık söylenen bir şarkıyı tekrar ediyorlardı. İsterseniz hadiseyi torun Hümeyra Sultan’dan dinleyelim;

“…Biz daha memleketten çıkmadan evvel, Refet (Bele) Paşa, İstanbul’a gelmişti. Her tarafta bayram yapılıyordu. Bu günlerde ‘Yaşa Mustafa Kemal Paşa’ diye biten bir marş söyleniyordu. Ben de dayımla beraber (Sultan Vahideddin’in oğlu Şehzade Mehmet Ertuğrul Efendi’yle) bu marşı ezberlemiştim. Yurt dışına çıkana kadar biz de bu marşı devamlı söylerdik. Bir gün Villa Manolya’da Şahbaba’mın penceresi altında dayımla oynarken yine bu marşı söylüyorduk. Marştaki “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa” sözlerini söylediğimizde Kalfalardan biri yanımıza geldi, ‘…Aman cicim, Şahbabanızı kızdırmak mı istiyorsunuz? Sakın böyle ‘yaşa’ demeyin. Hiç ‘Yaşa Mustafa Kemal Paşa’ olur mu? ‘Kahrolsun’ diye söyleyin. Yoksa Şahbabanız kızar.’ dedi. Çocukluk işte… İnandık, öyle söylemeye başladık. Birden Şahbabamın üst kattaki odasının penceresi açıldı. Dışarıya sarkarak ‘…Çabuk buraya gelin!’ diye bağırdı. Çok kızgındı, onu ilk defa böyle görüyordum. Bizi her zaman çağırıp konuşan, şeker falan veren Şahbabamızın yerinde sanki başka biri vardı. Dayımla beraber korka korka yukarı çıktık.
Şahbabamın ciğerlerinden biri yoktu. Ama üst üste sigara içer, birini söndürmeden diğerini yakardı. Kehribar bir ağızlığı vardı. Masasının üzerinde her zaman büyük bir ‘Regie Turc’ sigarası paketi durur, içtiği sigaraların küllerini Bergama işi, su dolu bir kâseye atardı. Odasına girdiğimizde rengi kıpkırmızıydı. Hiç kimseye yüksek sesle söz söylemeyen Şahbabamı ilk defa böyle hiddetli görüyordum. İzmariti su dolu kaba attı. ‘Cızzz’ diye çıkan sesi aradan 60 seneden geçmesine rağmen halâ unutamam. Bize bu marşın sözlerini kim değiştirdi? diye sordu. Dayımla titreye titreye olanları anlattık. ‘Cahil Kalfa’ dedi. Elleriyle göstererek;


...Bana bakın! Bir daha böyle bir şey söylediğinizi işitirsem ağzınızı tutar, kulaklarınıza kadar ayırırım. Mustafa Kemal bir Türk Paşasıdır. Benim paşamdır. Hiçbir Türk askerine hakaret edilmesine izin vermem.” (1) İşte torununun ağzından bir hainin tepkisi… Son olarak Vahideddin Han’a “Hain” diyenlere ellerini vicdanlarına koyarak değerlendirmelerini istediğim bir örnekle konuyu bitirmek istiyorum; Hain mizaçlı bir insan kendisine ait olmayan devlet malına da el koyar onu kendi malı sayar ve onu da yanında götürür değil mi? Sultan, giderken bakın ne yapmış;

Önceleri, maaşlar bugün olduğu gibi her ayın onbeşinde değil, ayın başında yani birinde alınırmış. Sultan Vahideddin Han da yurttan ayrıldığı 1922 senesinin Kasım ayının maaşını ayın birinde almış ve 17. gününün sabahı ülkeyi terk etmiş. İşte o 1922 senesinin 16 Kasım gecesi Hazine Kethüdası Refik Bey’i çağırtıp;
“…Anlaşıldı biz bu ay yarım çalışacağız. 14 gün bu millete padişahlık yapamayacağız. Benim maaşımın 14 günlüğü ne kadar yapıyor?” diye sorar. Refik Bey, Sultan’ın maaşının 14 günlük tutarını hesaplayıp bildiriyor. Sultan da bu miktarı cebinden geri veriyor. (2) etrafındakiler tarafından, maaşını teslim etmemesi noktasında şiddetli ihtar ve uyarılara muhatap olmuşsa da, bunları dikkate almaz.

İşte tarih kitaplarında hainliğin timsali olarak gösterilen hainlerin haini Vahideddin Han’dan destansı bir dürüstlük misali… bırakınız hain ruhlu bir adamı, acaba kaç dürüst ve namuslu insan Vahideddin Han’ın giderken yaptığı bu hareketi yapabilir…


Yorum siz değerli okuyucunundur.


KAYNAKLAR;
1- Yılmaz Çetinel, Son Padişah Vahdettin, Milliyet Yayınları 358-359
2- Kadir Mısıroğlu, Mazlum Padişah Vahideddin, Sf; 334


http://www.habervakti.com/?page=articles&id=1778
 

GKHNCKR

Profesör
Katılım
7 Mayıs 2009
Mesajlar
3,980
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Elleri öpülecek insanlardı. Cumhuriyet son dönemlerinde nankörlük etti bu insanlara. İngiltere gibi, ispanya gibi devam etseydi keşke padişahlık sistemimiz. Kökümüzü bilirdik...
 

komoon

Profesör
Katılım
10 Nisan 2008
Mesajlar
2,933
Reaksiyon puanı
8
Puanları
218
Elleri öpülecek insanlardı. Cumhuriyet son dönemlerinde nankörlük etti bu insanlara. İngiltere gibi, ispanya gibi devam etseydi keşke padişahlık sistemimiz. Kökümüzü bilirdik...

Kesinlikle katılıyorum.. Sanırım ilerde tekrar geçmişe dönüş aranır ülke yine karışır endişesiyle sürgün edildiler lakin daha sonraları geri çağrılabilirlerdi...
 

bulmeh

Profesör
Katılım
26 Temmuz 2007
Mesajlar
1,653
Reaksiyon puanı
14
Puanları
218
Malesef ama malesef tarihimizi 'çok iyi' yi geçtim 'iyi' bile bilmiyoruz.(çoğumuz) Hadi eskisi gibi artık okullarda da adam gibi öğrenemiyoruz ama sonradan merak edipte okumuyoruz bile(:S) Sonra da, her yazılana, her çizilenene ve her söylenene inanıyoruz. Tarihimizi yalanlarla yıkmak isteyenlere böylece fırsat veriyoruz.Vesselam...Yalan söyleyen/söyletilen tarih utansın!
 
Üst