aliihsangs12
Profesör
- Katılım
- 29 Nisan 2008
- Mesajlar
- 1,348
- Reaksiyon puanı
- 4
- Puanları
- 0
Fenerbehçe’nin il maça nazaran Emirates’teki Arsenal karşılaşmasında daha diri ve daha iyi futbol oynadığını söyleyen spor yazarları, Alex’in olmamasının bir avantaja dönüştüğünü söyledi.
Rıdvan Dilmen (Milliyet): Üçünden Biri Yoktu
Futbol matematik değil. Adı Alex dahi olsa, benim için Fenerbahçe tarihinin en önemli oyuncusu da olsa Aragones zorunlu olarak oynatmayarak Fenerbahçe'ye iyilik yaptı. Alex olsa, Semih Güiza ikilisinden biri yedek kalmalıydı. Bu üçü ile sahaya çıkmak bırakın Londra'yı, İstanbul'da bile kaldırmaz. Aslında geçen yıl Avrupa kupalarındaki başarı ortadaydı. KezmanSemihAlex'i hiç bir arada gördük mü? Bir tek Sevilla maçında Teknik Direktör Zico riske ederek oynatmış, doğru da yapmıştı.
Böyle bir Arsenal maçına ihtiyacı vardı Fenerbahçe takımının. En azından kendilerine güvenleri açısından. Ayrıca Porto'yu yenerek gruptaki umutlarını da kaybetmedi. Bu sonuçtan sonra sanırım Aragones'te zorluk derecesi yüksek maçlarda, özellikle Avrupa'da nasıl bir taktik anlayış ve oyuncu kadrosu ile mücadele edeceğini daha iyi görmüştür.
Can Bartu (Hürriyet): Volkan sayesinde
Fenerbahçe, Londra'da büyük bir mücadele örneği verdi. Rakibine bakıldığında ondan daha güçsüz olan bir takım sarı lacivertliler. Ne güçlü forvetleri var, ne de güçlü bir orta sahası ve defansı. Ama dün gece muhteşem bir Volkan seyrettim kalede. Olağanüstü bir kurtarış yaptı ve maçı çevirdi, Fenerbahçe'ye puan getirdi.
Fenerbahçe top kullanamıyor. İngilizler hem topa hem de rakibe sağlam giriyor. Sarı lacivertliler, topu kazanamasalar da dün Arsenal'e fazla pozisyon şansı tanımadılar. Çabuk oynamaya da alışkın değiller ama aldıkları bir puan, bu kadroyla müthiş bir başarı. Burada 5 yediği rakibine, Londra'da eksiklerine rağmen geçit vermedi.
Gökhan'da tekrardan bir toparlanma var. Dün çok çalıştı. Uğur Boral bir şeyler yapmaya çalışıyor ama çok savruk. Bilinçsizce oynuyor. Kazım ise hiç bir işe yaramayan bir futbolcu. Güçlü bir fiziği var ama futbol kafası yok. O ayrı bir zeka gerektiriyor. Bir açık olarak yüzün kaleye dönük oynayacaksın. O ne yapıyor, rakibe sırtını dönüyor. O zaman aldığı topu geriye arkadaşına oynamak zorunda kalıyor. Hiçbir savunmacı onun yüzünü kalesine döndürmüyor. Bu Fenerbahçe'de Kazım oynamış veya oynamamış, hiç farketmiyor.
Selçuk Yula (Fotomaç): Küllerinden Doğma
Arsenal'in en etkili futbolcusu, daha doğrusu adeta beyni olan Fabregas, o kadar boş toplar toplar aldı, o kadar rahat oynadı ki istediği gibi oyunu kurdu. Aragones'in herhalde Maldonado'yu Josico ile değiştirmesindeki neden de oydu. Çünkü onunla oynaması gereken futbolcu Maldonado idi. O görevini iyi yapamadı. Semih orta sahaya çekilmiş, kontrataklarda ileri top taşıyacak. Yani Alex'in görevini üstlenen futbolcuydu. Tabii ki kontratağa çıkacak fazla futbolcu bulamayınca Semih'in de bu özelliklerinden faydalanamadık.
Fenerbahçe herkesin büyük fark yer dediği maçta 'değerli' 1 puanla dönüp hafta sonu oynanacak Galatasaray maçı için moral depoladı. Bu puan Şampiyonlar Ligi için yeterli olabilir mi? Belki biraz zor ama hiç olmazsa UEFA için büyük önem taşıdığına da söylemeliyiz. Fenerbahçe eğer Galatasaray'ı yenerse 3 gün içindeki alınan bu sonuçlarla öldü denilen takım tekrar dirilmiş olacak. Yeniden küllerinden doğmak da herhalde bu olsa gerek.
Ziya Şengül (Star):Kazanamıyorsan Kaybetmeyeceksin
Fenerbahçe, Saracoğlu'nda farklı yenildiği Arsenal karşısında Londra'da maçı kazanmak değil, kaybetmemeye özen gösteren bir futbol anlayışı içindeydi.
Hücum düşüncesini bir kenara bırakan Aragones, ileride Güiza'yı yalnızlığa mahkum etmiş göründü. Belli ki hesabında kitabında ilk önce kaybetmeyip 1 puan almak vardı. Devler Ligi olmazsa UEFA'ya devam etme düşüncesi daha çok hakimdi.
Fener sahasında farklı yenildiği maçı bir kenara bırakmış en azından UEFA'ya baş koymuş gözüktü. Bu bir profesyonel düşüncedir. Kazanamıyorsan, kaybetmeyeceksin. Arsenal, eksikleri olan, kendi saha avantajını gollerle süsleyemeyen, rakibini tepeden izleyen olunca, sonuca
önce onlar evet dedi, sonra da Fener.
Altan Tanrıkulu (Hürriyet): 13 Harfli Bir Kelime
Maçtan önce kimle konuşsam aklında 52 var.. "Bu maç öyle olmayacak" diyorlar.. Taraftarın konsantrasyonu tam yani.. Fenerbahçe tribünlerinde yer yok.. Günler öncesinden satılmış biletler.
Sezon başından beri olmadık hatalar yapan iki futbolcu bu kez çok dikkatli.. Volkan ve Edu bu iki isim.. İkisi de futbol tekniği olarak çok üstün yeteneklere sahip olmalarına karşın "konsantrasyon eksikliğinden" kaynaklanan bariz hatalar yapıyorlardı. Emirates Stadı'nda Volkan sahanın en iyisiydi. Edu da Lugano ile birlikte hatasız oynadı.
Fenerbahçe dün müthiş oynamadı. Sayısız gol pozisyonuna girmedi. Ama rakibinin yeteneklerinin ne olduğunun farkında olarak sahaya çıktı. Tıpkı geçen sezonki İnter, Sevilla, Chelsea maçlarında olduğu gibi "sonuna kadar" bırakmadı oyunu.. Adebayor gibi bir bitirici, Walcott gibi bir adam eksiltici de olmayınca "başlar dik kaldı" bu kez.. 12 harflik bu silahı her maçta kullanırsa Fenerbahçe; "konsantrasyon"unu hep yüksek tutarsa bu sezonu geri çevirebilir.
Kemal Belgin (Türkiye): Arsenal'e Doğru Seçim
İlk maç öncesi olduğu gibi bu maç öncesi de Arsenal'in en önemli oyuncu*su*nun, bol pas sonrası rakip sahaya yerleşirken, her yönden gelene istasyon olup, gol pozisyonu oluşturan Adebayor olduğunu söyleyip yazmıştım. Dün akşam da Emirates Stadı'nda Adebayor‘un ne kadar hayati bir önem taşıyan Arsenalli olduğunu gördük.
Luis Aragones ki, hocalığını övdüğüm adam rakibinin bu ince karnını keşfedip takımını kendi yarı alanından, kalesinden makul bir uzaklıkta, topun arkasında tutup Arsenal'in boşuna mesai yapmasını sağladı. Tabii ki, Alex‘in olmayışıyla takım savunmasının üst düzeye çıktığını da notlarımız arasına alalım. Fabregas‘ın kumandasındaki Arsenal, etkisiz boşuna pasları üst üste yığıp F.Bahçe ceza sahasına kadar geldi ve orada kendisini sonuca götürecek Adebayor‘u bulamadığı için bunların hepsini teslim etti.
Gürcan Bilgiç (Sabah): Hafızalar Tazelendi
Üst üste gelen aksiliklerin, acıların yoğurduğu bir takım gibi oynadı F.Bahçe... Şampiyonlar Ligi'nde iyi gitmeyen işleri düzeltmek adına 'dik durmaya', Alex'in yokluğunda, çaresizlikten uzaklaşmak adına da'savaşmaya' karar vermişlerdi.
Geldiğinden beri Aragones'in ilk defa tedbir ürettiğini, önlem adına hamle yaptığına şahit oluduk. Tandeminin; araya atılan toplardaki zaafını, tam ortalarına Selçuk'u yerleştirerek çözdü. Aragones'in 59'daki ikinci hamlesi de önemliydi.
Ali Bilgin'i oyuna atıp, Semih'i orta saha kılığından, tam forvete döndürdü.
Porto'nun Dinamo'yu yenmesi grubun tarihini yeniden yazma fırsatı yarattı. Umarız; bu beraberlik F.Bahçe takımına büyük takım olduğunu tekrar hatırlatmıştır. Ve yine umarız Aragones de, Semih'in ceza alanına Güiza'dan daha yakın oynaması gerektiğinin farkına varmıştır. Bir değişiklik, bir farklı hamle ile neler olacağını hepimiz görürüz.
Kaynak
Rıdvan Dilmen (Milliyet): Üçünden Biri Yoktu
Futbol matematik değil. Adı Alex dahi olsa, benim için Fenerbahçe tarihinin en önemli oyuncusu da olsa Aragones zorunlu olarak oynatmayarak Fenerbahçe'ye iyilik yaptı. Alex olsa, Semih Güiza ikilisinden biri yedek kalmalıydı. Bu üçü ile sahaya çıkmak bırakın Londra'yı, İstanbul'da bile kaldırmaz. Aslında geçen yıl Avrupa kupalarındaki başarı ortadaydı. KezmanSemihAlex'i hiç bir arada gördük mü? Bir tek Sevilla maçında Teknik Direktör Zico riske ederek oynatmış, doğru da yapmıştı.
Böyle bir Arsenal maçına ihtiyacı vardı Fenerbahçe takımının. En azından kendilerine güvenleri açısından. Ayrıca Porto'yu yenerek gruptaki umutlarını da kaybetmedi. Bu sonuçtan sonra sanırım Aragones'te zorluk derecesi yüksek maçlarda, özellikle Avrupa'da nasıl bir taktik anlayış ve oyuncu kadrosu ile mücadele edeceğini daha iyi görmüştür.
Can Bartu (Hürriyet): Volkan sayesinde
Fenerbahçe, Londra'da büyük bir mücadele örneği verdi. Rakibine bakıldığında ondan daha güçsüz olan bir takım sarı lacivertliler. Ne güçlü forvetleri var, ne de güçlü bir orta sahası ve defansı. Ama dün gece muhteşem bir Volkan seyrettim kalede. Olağanüstü bir kurtarış yaptı ve maçı çevirdi, Fenerbahçe'ye puan getirdi.
Fenerbahçe top kullanamıyor. İngilizler hem topa hem de rakibe sağlam giriyor. Sarı lacivertliler, topu kazanamasalar da dün Arsenal'e fazla pozisyon şansı tanımadılar. Çabuk oynamaya da alışkın değiller ama aldıkları bir puan, bu kadroyla müthiş bir başarı. Burada 5 yediği rakibine, Londra'da eksiklerine rağmen geçit vermedi.
Gökhan'da tekrardan bir toparlanma var. Dün çok çalıştı. Uğur Boral bir şeyler yapmaya çalışıyor ama çok savruk. Bilinçsizce oynuyor. Kazım ise hiç bir işe yaramayan bir futbolcu. Güçlü bir fiziği var ama futbol kafası yok. O ayrı bir zeka gerektiriyor. Bir açık olarak yüzün kaleye dönük oynayacaksın. O ne yapıyor, rakibe sırtını dönüyor. O zaman aldığı topu geriye arkadaşına oynamak zorunda kalıyor. Hiçbir savunmacı onun yüzünü kalesine döndürmüyor. Bu Fenerbahçe'de Kazım oynamış veya oynamamış, hiç farketmiyor.
Selçuk Yula (Fotomaç): Küllerinden Doğma
Arsenal'in en etkili futbolcusu, daha doğrusu adeta beyni olan Fabregas, o kadar boş toplar toplar aldı, o kadar rahat oynadı ki istediği gibi oyunu kurdu. Aragones'in herhalde Maldonado'yu Josico ile değiştirmesindeki neden de oydu. Çünkü onunla oynaması gereken futbolcu Maldonado idi. O görevini iyi yapamadı. Semih orta sahaya çekilmiş, kontrataklarda ileri top taşıyacak. Yani Alex'in görevini üstlenen futbolcuydu. Tabii ki kontratağa çıkacak fazla futbolcu bulamayınca Semih'in de bu özelliklerinden faydalanamadık.
Fenerbahçe herkesin büyük fark yer dediği maçta 'değerli' 1 puanla dönüp hafta sonu oynanacak Galatasaray maçı için moral depoladı. Bu puan Şampiyonlar Ligi için yeterli olabilir mi? Belki biraz zor ama hiç olmazsa UEFA için büyük önem taşıdığına da söylemeliyiz. Fenerbahçe eğer Galatasaray'ı yenerse 3 gün içindeki alınan bu sonuçlarla öldü denilen takım tekrar dirilmiş olacak. Yeniden küllerinden doğmak da herhalde bu olsa gerek.
Ziya Şengül (Star):Kazanamıyorsan Kaybetmeyeceksin
Fenerbahçe, Saracoğlu'nda farklı yenildiği Arsenal karşısında Londra'da maçı kazanmak değil, kaybetmemeye özen gösteren bir futbol anlayışı içindeydi.
Hücum düşüncesini bir kenara bırakan Aragones, ileride Güiza'yı yalnızlığa mahkum etmiş göründü. Belli ki hesabında kitabında ilk önce kaybetmeyip 1 puan almak vardı. Devler Ligi olmazsa UEFA'ya devam etme düşüncesi daha çok hakimdi.
Fener sahasında farklı yenildiği maçı bir kenara bırakmış en azından UEFA'ya baş koymuş gözüktü. Bu bir profesyonel düşüncedir. Kazanamıyorsan, kaybetmeyeceksin. Arsenal, eksikleri olan, kendi saha avantajını gollerle süsleyemeyen, rakibini tepeden izleyen olunca, sonuca
önce onlar evet dedi, sonra da Fener.
Altan Tanrıkulu (Hürriyet): 13 Harfli Bir Kelime
Maçtan önce kimle konuşsam aklında 52 var.. "Bu maç öyle olmayacak" diyorlar.. Taraftarın konsantrasyonu tam yani.. Fenerbahçe tribünlerinde yer yok.. Günler öncesinden satılmış biletler.
Sezon başından beri olmadık hatalar yapan iki futbolcu bu kez çok dikkatli.. Volkan ve Edu bu iki isim.. İkisi de futbol tekniği olarak çok üstün yeteneklere sahip olmalarına karşın "konsantrasyon eksikliğinden" kaynaklanan bariz hatalar yapıyorlardı. Emirates Stadı'nda Volkan sahanın en iyisiydi. Edu da Lugano ile birlikte hatasız oynadı.
Fenerbahçe dün müthiş oynamadı. Sayısız gol pozisyonuna girmedi. Ama rakibinin yeteneklerinin ne olduğunun farkında olarak sahaya çıktı. Tıpkı geçen sezonki İnter, Sevilla, Chelsea maçlarında olduğu gibi "sonuna kadar" bırakmadı oyunu.. Adebayor gibi bir bitirici, Walcott gibi bir adam eksiltici de olmayınca "başlar dik kaldı" bu kez.. 12 harflik bu silahı her maçta kullanırsa Fenerbahçe; "konsantrasyon"unu hep yüksek tutarsa bu sezonu geri çevirebilir.
Kemal Belgin (Türkiye): Arsenal'e Doğru Seçim
İlk maç öncesi olduğu gibi bu maç öncesi de Arsenal'in en önemli oyuncu*su*nun, bol pas sonrası rakip sahaya yerleşirken, her yönden gelene istasyon olup, gol pozisyonu oluşturan Adebayor olduğunu söyleyip yazmıştım. Dün akşam da Emirates Stadı'nda Adebayor‘un ne kadar hayati bir önem taşıyan Arsenalli olduğunu gördük.
Luis Aragones ki, hocalığını övdüğüm adam rakibinin bu ince karnını keşfedip takımını kendi yarı alanından, kalesinden makul bir uzaklıkta, topun arkasında tutup Arsenal'in boşuna mesai yapmasını sağladı. Tabii ki, Alex‘in olmayışıyla takım savunmasının üst düzeye çıktığını da notlarımız arasına alalım. Fabregas‘ın kumandasındaki Arsenal, etkisiz boşuna pasları üst üste yığıp F.Bahçe ceza sahasına kadar geldi ve orada kendisini sonuca götürecek Adebayor‘u bulamadığı için bunların hepsini teslim etti.
Gürcan Bilgiç (Sabah): Hafızalar Tazelendi
Üst üste gelen aksiliklerin, acıların yoğurduğu bir takım gibi oynadı F.Bahçe... Şampiyonlar Ligi'nde iyi gitmeyen işleri düzeltmek adına 'dik durmaya', Alex'in yokluğunda, çaresizlikten uzaklaşmak adına da'savaşmaya' karar vermişlerdi.
Geldiğinden beri Aragones'in ilk defa tedbir ürettiğini, önlem adına hamle yaptığına şahit oluduk. Tandeminin; araya atılan toplardaki zaafını, tam ortalarına Selçuk'u yerleştirerek çözdü. Aragones'in 59'daki ikinci hamlesi de önemliydi.
Ali Bilgin'i oyuna atıp, Semih'i orta saha kılığından, tam forvete döndürdü.
Porto'nun Dinamo'yu yenmesi grubun tarihini yeniden yazma fırsatı yarattı. Umarız; bu beraberlik F.Bahçe takımına büyük takım olduğunu tekrar hatırlatmıştır. Ve yine umarız Aragones de, Semih'in ceza alanına Güiza'dan daha yakın oynaması gerektiğinin farkına varmıştır. Bir değişiklik, bir farklı hamle ile neler olacağını hepimiz görürüz.
Kaynak